Oysa geldiğimiz noktada her iki kanadıyla da geleneksel sol hareket artık niteliğe bakmıyor, izlediği çizgiye bakmıyor, ciddiyeti ve samimiyeti umursamıyor; şu veye bu biçimde bir şeyler yapmış olarak elde tutulanı korumak, ne pahasına olursa olsun yeni bazı güçler kazanmak kaygısıyla hareket ediyor. Buna dayalı amaçsız ve pragmatist bir politik çizgi izliyor. Bu kaygıya dayalı yeni politik “açılımlar” yapıyor, düne kadar reddettiği ilişkilere giriyor, ilkesiz ittifak platformları kuruyor. Oysa bu yolla elde edilecek olanın ya da daha doğrusu elde edilecek sanılanın hiçbir kıymeti yok. İdeoloji ve politik çizgide bir ciddiyetiniz ve tutarlılığınız yoksa, ilkesel ve stratejik olanı artık umursamaz duruma gelmişseniz, devrimcilikle reformizmi birbirinden ayıran en temel ayırım çizgilerini gönlü rahat bir biçimde bir yana bırakabiliyorsanız, sizin için aslolan artık günü ve görüntüyü kurtarmak haline gelmişse, güç olsanız ne ifade eder ki? Kaldi ki bununla güç de olunmaz, bu zeminde güçlenme olmaz, yalnızca hüsran ve tükeniş yaşanır.