“Tasfiyecilik”, der Lenin, “kökü derinlerde olan toplumsal bir olgudur, liberal burjuvazinin karşı-devrimci ruh haliyle, demokratik küçük-burjuvazideki dağılma ve parçalanmayla ayrılmaz biçimde bağlıdır.” Solda tasfiyeciliğin 12 Eylül karşı-devrimi ile birlikte dizginlerinden boşalması, bu bilimsel tanımın ışığında tüm anlamını bulmaktadır. 12 Eylül karşı-devriminin en dolaysız toplumsal-siyasal sonucu, tam da “demokratik küçük-burjuvazideki dağılma ve parçalanma” oldu. ‘70’li yılların ikinci yarısı, ufku demokrasi ve bağımsızlığı aşmayan demokratik küçük-burjuvazinin(7) devrime coşkulu bir katılımı dönemiydi. 12 Eylül karşı-devrimi süreci, bu aynı kesimde devrimden yüz çevirme, devrimci mücadeleden ve örgütten kitlesel kaçışa sahne oldu. Ve bu, geleneksel sol hareketin o günden bugüne bütün bir evrimini dolaysız olarak belirledi.