Reformist akımlar, kendilerini düzenin icazet alanına boylu boyunca yerleşmekten alıkoymasa bile, devrimci hareketin bu doğrultudaki basıncını özellikle ‘90’lı yılların ilk yarısında bir biçimde hissettiler. Devrimci konumu terkederek düzenin icazet alanına sığınmış olmanın ezikliğini bir ölçüde yaşıyorlardı; ideolojik, siyasal ve moral açıdan belirgin biçimde savunma pozisyonundaydılar. Arada geçiş ve bağlantı halkaları oluşturan gruplar bulunsa da o yıllarda devrimci hareket ile reformist hareket solun(77)iki ayrı kampını oluşturmaktaydı ve devrimciler kampı, aradaki ilkesel-siyasal ayrım konusunda belli bir duyarlılığa sahipti.