İlkin, her kapitalist ülkede olduğu gibi bugünün Türkiye’sinde de, sermaye sınıfının merkezi olarak kurulmuş sağlam bir iktidarı vardır ve bu iktidar binbir kolla yerel planda da hüküm sürmektedir. Sermayenin bu merkezi iktidarı yıkılmadıkça, yerine işçi sınıfının devrimci iktidarı kurulmadıkça, salt belediye yönetimleri üzerinden yerelde halk iktidarlaşmasından sözetmek, emekçi kitleleri dayanaksız hayallerle aldatmak demektir.
Öte yandan, temel zenginlikler ve kaynaklar sermaye sınıfının özel mülkü olarak kaldığı, yanısıra devlet bütçesi de bu sınıfın hizmetinde kullanıldığı sürece, yerel planda halkın herhangi bir temel sorununu çözmek olanaklı değildir. Salt belediye yönetimlerini almakla sorunların çözülebileceğini iddia etmek, toplumumuzun bu temel önemde gerçeğini gizlemek, emekçileri bir başka yönden kabaca aldatmak demektir.
Sonuç olarak, “Demokratik Güçbirliği” adı altında ortaya çıkan reformist sol partiler, bu çifte aldatmacayla gerçekte sermaye dü(158)zenine hizmet etmektedirler. Onların, dün sermayeye hizmette kusur etmediğini kanıtlamış düzen partileriyle bugün bu kadar rahat birleşebilmelerinin gerisinde de zaten bu aynı gerçek vardır.