Geriye rantiye kafasıyla TKP adına sarılan ve seçimleri bundan en iyi şekilde yararlanmanın vesilesi olarak değerlendiren SİP kalıyor ki, onun da gerçekte bu türden bir bloka yatkınlığını ‘95’teki 20 Aralık seçimlerinde yaşanan benzer bir reformist blok deneyiminden zaten biliyoruz. (3 Kasım öncesinde EMEP’lilerin yaşadığı türden bir parlamentarizm heyecanını o günlerde SİP’liler yaşıyordu.)
Sözü edilen iki çizgi ilkesel, programatik ve politik planda birbirine taban tabana zıttır. DEHAP Bloku’nun temsil ettiği çizgi, seçim sürecinde barajın mutlaka aşılacağı yanılsamasının da verdiği heyecanla kabaca dışa vurulduğu gibi, devrim perspektifiyle ve devrimci iktidar yönelimiyle uzaktan yakından herhangi bir ilişkisi bulunmayan reformist-parlamentarist bir çizgidir. Bu çizgide temel amaç ve kaygı, kitlelerin oy desteğini alarak parlamentoda bir güç olmak ve bu gücün olanaklı kıldığı sınırlar içerisinde kitleler lehine bazı demokratik ve sosyal kazanımlar elde etmektir. Barajın aşılacağı inancının ısrarlı bir tutumla “iktidar yürüyüşü” olarak tanımlanması, parlamentoya bir grup sokabilmenin “tarihi bir dönüm noktası” olacağı ve Türkiye’de artık “tümüyle yeni bir dönem”in başlayacağı iddiaları vb., bu burjuva(250)parlamentarist yaklaşımın kaba yansımaları olmuşlardır.