Bu aynı gerçeklik “Zeytin Dalı” politikası ve “yerli Prodi” arayışının da Türkiye gibi bir ülkede daha baştan ölü doğması anlamına gelmektedir. “Zeytin Dalı” İtalya’daki biçimiyle tüm ılımlı sol ya da sosyal-demokrat partilerin seçim başarısına endeksli bir politikanın adıdır. Fakat İtalya’nın bir Kürt sorunu, dolayısıyla bu sorunun inkarcı-şoven bir çizgide şekillendirdiği bizdeki türden sözümona sol ya da sosyal-demokrat partileri yoktur. Orada sözkonusu olan toplumsal ve siyasal sorunlara ilişkin olarak ılımlı reformlar (neo-liberal politikaların egemenliği nedeniyle bunlar gerçekte lafta kalsa da) çizgisine dayalı bir ortak payda ekseninde kurulan bir seçim ittifakıdır. Bizde ise halen siyaset sahnesi bu tür sorunlar üzerinden değil, rejimin yüzyüze bulunduğu temel soranlar üzerinden, özellikle de Kürt sorunu üzerinden şekillenmekte, gerçek saflar buna göre oluşmaktadır. CHP ve DSP’yi MHP ile, şoven-inkarcı devlet solunu faşist akımla buluşturan tam da budur.