İşçi sınıfı ve emekçilere sesleniyoruz: Ne kaderimiz bir “oy”la değişir, ne de sorunlarımız seçim oyunuyla çözülür. Sorunlarımız belediye sınırlarına sığamaz. Güvenerek oy vermeyi düşündüğümüz “iyi niyet”li adaylar sorunlarımızı çözemez. Bir avuç asalak iktidar dümenini elinde tuttuğu, sömürü, baskı ve zulüm üzerine kurulu bu düzen devam ettiği sürece, vergisini ödediğimiz hizmetler bize geri dönmeyecektir.
Devrimci sınıf mücadalesiyle haklarımızı söke söke almaktan başka çıkış yolu yoktur. Köklü ve kalıcı çözümün biricik gerçek yolu ise devrimdir. İşçi sınıfının devrimci iktidarının kurulmasıdır. Çözüm, işçi sınıfı ve emekçilerin her alanda ve her düzeyde iktidarı ele geçirmesindedir. Böylece özel mülkiyet düzenine son verilerek, bir avuç asalağın tekelindeki zenginliklerin ve kaynakların tüm toplumun hizmetine sunulmasındadır.
Bu sosyalizm demektir, çözüm sosyalizmdedir! Sosyalizm, temel iktisadi ve sosyal sorunlarmızın çözümünü sağlamakla kalmaz, emekçiler için gerçek bir demokrasinin de koşullarını yaratır. Ancak bu koşullarda, emekçiler hiçbir engelle karşılaşmadan temel demokratik hak ve özgürlüklerini gerçekten kullanabilirler. Ancak bu durumda, yerel yöneticilerini özgürce seçmek, denetlemek ve ge(159)rektiğinde görevden almak olanağına kavuşabilirler.
Kahrolsun sermayenin sınıf diktatörlüğü!
Yaşasın sosyalist işçi-emekçi iktidarı!
İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu Şubat 2004
Acil istemlerimiz uğruna mücadeleyi yükseltelim!
Sorunlarımız ve istemlerimiz bir bütündür. Bunların kesin ve tam çözümü, kurulu kapitalist düzenin devrimci yollardan aşılması ve yerine işçi sınıfının devrimci iktidarının kurulması ile olanaklıdır. İşçiler ve emekçiler olarak bu gerçeği bir an bile unutmaksızın, bu temel hedefe sıkı sıkıya bağlı olarak, acil iktisadi, sosyal ve demokratik siyasal istemlerimiz uğruna mücadeleyi yükseltmeliyiz.
Önemli bir bölümü kamusal hizmetler kapsamında olan ve dolayısıyla yerel yönetimleri ilgilendiren aşağdaki acil istemleri de bu bakış açısıyla ileri sürüyoruz. Bu istemler uğruna kararlılıkla mücadele edeceğiz, koparıp almak için tüm gücümüzü ve olanaklarımızı seferber edeceğiz. Bu mücadeleyi, temel istemlerimizle birlikte bunların da eksiksizce elde edilmesini ve uygulanmasını olanaklı kılacak olan devrime ve devrimci sınıf iktidarı mücadelesine bağlayacağız.
Toprağın Belediyeleştirilmesi ve Belediye Sosyalizmi
V. İ. Lenin
Bu iki kavramın birlikte anılması, Stockholm’de tarım programını kabul ettiren bizzat Menşeviklerden çıkmıştır. Önde gelen iki Menşeviğin adını vermek yeterlidir: Kostrov ve Larin.
“Bazı yoldaşlar -dedi Kostrov Stockholm’de-, sanki belediye mülkiyetini ilk kez duymuş gibi davranıyorlar. Bu yoldaşlara, Batı Avrupa'da kentsel ve kırsal özyönetimlerin mülkiyetlerinin genişlemesinden ibaret olan ve yoldaşlarımızın da benimsediği tüm bir eğilimin (! tam da öyle!), İngiltere’de ‘belediye sosyalizmi’nin(18 Ocak 1893’te Engels, 1848 devriminden sonra Amerika’ya göç eden Alman sosyalisti Sorge’ye, belediye sosyalistleri ve Fabiancılar hakkında, bunların “hırslı bir çete” olduklarını yazmıştı: “Bunların sosyalizmi belediye sosyalizmidir; ulus değil, belediyeler, en azından geçici olarak üretim araçlarının sahibi olmalıdır. Sonra da onların bu sosyalizmi, burjuva liberalizminin en aşırı fakat kaçınılmaz sonucu olarak gösterilir, ve onların liberallere karşı hasım olarak kararlılıkla mücadele etmek değil, onları sosyalist sonuçlara itmek, ergo (yani-ÇN) onlara hile yapmak, to permeate Liberalism with Socialism” (liberalizme sosyalizm nüfuz ettirmek) ve liberallerin karşısına sosyalist adaylar çıkarmak yerine bunları onlara yamamak ve dayatmak, yahut yutturmak taktiği buradan gelir. Fakat burada ya kendilerinin aldatılıp kandırıldığını ya da sosyalizmi aldattıklarını kavramıyorlar elbette.”)var olduğunu anımsatmak istiyorum. Birçok belediyenin gayrimenkulleri var ve bu durum bizim programımızla çelişmiyor. Şimdi belediyelerimiz için parasız (!!) gayrimenkul servet edinme (!) olanığımız var ve bu olanaktan yararlanmalıyız. Elbette el konulmuş toprağı belediyeleştirmek zorunludur” (s. 88)