HAC
Hac (Arapça: الحج), İslam'ın beş şartından biridir. Hacda müslümanlarca kutsal olan Kâbe (Mekke) ziyaret edilir. İslam'da, maddi durumu uygun olan her müslümanın hayatında bir kez hac yapması farzdır. Namaz, oruç ve zekattan sonra farz kılınmıştır.
Terim olarak Hac, Zilhicce ayında ihrama girerek Belirli bir zamanda yani arefe günü Arafat'ta vakfe yapmak, sonra da Kâbe'yi tavaf etmekten ibarettir. Diyanet işleri başkanlığınca yayımlanan Hac suresinde, 27 ve 28. ayetlerde hac şöyle tarif edilmektedir: "(27)İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler. (28)Gelsinler ki, kendilerine ait bir takım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin."
Diyanet işleri başkanlığınca yayımlanan Ali İmran suresinin 97. ayetinde: "Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır)".
Müslim'de Hac bahsinde geçen hadiste: "Şüphesiz Allah haccı farz kıldı, haccı ifa ediniz."
İslam'da haccın bir kişiye farz olması için çeşitli şartlar vardır. Bu şartlara uygun olmayan kişinin hac yapması farz değildir. Bu şartlar:
-
Müslüman olmak,
-
Ergenlikçağına ulaşmış olmak,
-
Akıllı olmak,
-
Hür olmak (özgür olmak),
-
Asli ihtiyaçlarına ve evine dönünceye kadar aile fertlerine yetecek, yol ve vasıta masraflarını karşılayacak kadar paraya sahip bulunmak, yani maddi olarak uygun olmak.
Hac Nasıl Yapılır? [değiştir]
Türkiye hacıları genellikle emeklilik yaşındaki müslümanlardır ve haccı ömürde bir kere yapmaktadırlar. Hacılar büyük oranda karı-koca gitmektedirler. Mali yönden bakıldığında en çok biriktirilen parayla hacca gidildiği görülmektedir. Türk hacıların çoğunluğu temettü haccı yapmaktadır. Temettü haccı, hac ve umre (Arapça: عمرة)'nin ayrı ayrı ihramla yapılmasıdır. Umre yapılmayan hacca ifrad haccı, umre ile haccın aynı ihramda yapılmasına ise kıran haccı denilmektedir.
Hacı adayı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurasına katılır, kurada adı gidecekler listesinde çıkarsa hazırlıklara başlar. Hacı adayı kadınsa, beraberinde eşi, babası, oğlu, torunu, damadı, amcası, dayısı olmalıdır. Hacı adayı, para (lira, riyal, dolar) giyecek (ihram, terlik, şemsiye, iççamaşırı) ve yiyeceklerini (akan, kokan, bozulan yiyecekler dışındakileri) hazırlar, uçak biletini alır.
Yakınlarıyla vedalaşır. Şartlara göre evinde, uçakta, uçaktan inişte ihrama girer. İhram, erkekler için izar ve rida denilen iki parçalık örtüdür. Kadınların ihramı ise kendi giysileridir. Bu ihrama girmeden hacı adayları, mikat noktalarından geçemezler. Mikat, Mekke'nin etrafındaki ihram sınırları demektir ki, bu sınırlardan ihramsız geçilmez. Muazzam bir kalabalığa karışılacağı için (1990 yılında el-Muaysem tünelindeki faciada 1426 kişi ezilerek ölmüştü)ve kaybolma, yolunu kaybetme durumlarında ne yapılması gerektiği hakkında önceden bilgilenir.
Mekke'ye inen hacı adayları evlere yerleşir ve Umre yaparlar. Yani Kabe'yi ziyaret edip, tavaf yapmak, zemzemden içmek, Safa ile Merve arasında say yapmak (7 kere gidip dönmek). Saydan sonra umre biter, saçlar kesilerek ihramdan çıkılır, hac için tekrar ihrama girinceye kadar hac yasakları kalkmıştır. Adaylar, haccı beklerken, çevreyi gezer, alışveriş yapar.
Zilhicce'nin 9'unda, arefe günü tekrar ihrama girilir. Güneşle birlikte Arafat'a vakfeye gidilir. Bütün gün telbiye (Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerikeleke lebbeyk, innel hamde ven nimete leke vel mülk, la şerike lek) tesbih ve ibadetle geçirilip, güneş battıktan sonra Müzdelife'ye geçilir. Yaya olarak ikisinin arası 3 saattir. Ertesi gün, Kurban Bayramının ilk günüdür. Güneş doğmadan önce Mina'ya hareket edilir. Burada şeytan taşlanır, kurban kesilir. Üç gün Mina'da kalınır veya ilk gün sonunda Mekke'ye dönülerek ziyaret tavafı (Kabe'yi 7 kere dönmek, yani 7 şavt) ve hac sayi yapılarak hacı olunur. Bayramın kalan günlerinde yine Cemerat'a gidilerek şeytan taşlanır, taşlama 70 taşa bağlanır.
Hac bittikten sonra isteyen istediği kadar tavaf ve umre yapabilir. İlk kafileyle gelip Medine'yi ziyaret etmeyenler bu arada Medine'yi ziyaret ederler. Son bir tavaftan sonra herkes memleketine döner.
Tarihte her zaman kutsal yerlere yolculuk ve ziyaret yapılmıştır. Bu kutsal yerlerden bir kaç örneği: Delfi Tapınağı, Zeus Mabedi, Amon Tapınağı, Ganj Nehri, Gaya, Kudüs, Roma, Meryemana, Sion Dağı, Zeytin Dağı, Benares, Kusanagara, Sarnath, Ajanta, Sanchi.
Yahudilikte hac Kudüs'teki Beyti Mukaddes'i ziyarettir. Süleyman Mabedi'ndeki Batı duvarı veya Ağlama Duvarı'nda dua edilir.
Hıristiyanlıkta hac yolculuğu Petrus ve Pavlus'un mezarlarının bulunduğu Roma'ya ve özellikle Noel, Yaslı Cuma, Paskalya günlerinde Kudüs ile Betlehem'e yapılır. Daha sonra özellikle Katoliklerde havariler ve azizler ile alakalı yer ve mucizenin göründüğü Santiago de Compostela (İspanya), Lourdes (Fransa), Fátima (Portekiz) gibi yerler de popüler olmuştur.
İslam dininde haccın tarihi İbrahim'le başlar. İbrahim, eşi Hacer ve oğlu İsmail ile Filistin'den Mekke'ye gitti ve ailesini orada bıraktı. Hacer, çölde azıksız ve susuz kalıp önce Safa tepesine sonra Merve tepesine çıkıp etrafı araştırdı. Vadiye inince İsmail'i bulamadı. İki tepe arasında 7 kere koşup aradı. Sonunda İsmail'i, Zemzem kuyusu yanında buldu. İbrahim Filistin'den onların yanına geldi. Rüyasında İsmail'i kurban etmesi isteniyordu. Mina'ya giderken şeytan ona musallat oldu. Taşladı. Sonra şeytan Hacer'e musallat oldu. Hacer de şeytanı taşladı. İsmail'e yanaştı, o da taşladı. Sonunda İbrahim tam İsmail'i kurban edecekken gökten bir koç indirildi. Kurban'ın vacip kılınması böyle oldu. (Kur'an: Saffat, Hac, Bakara, Ali İmran sureleri.)
İbrahim ile İsmail Kâbe'yi inşa ettiler. Yapı yükseldiğinde İbrahim'in üzerine çıktığı taştaki ayak izine Makam-ı İbrahim denir. Kabe tamamlanınca köşesine Hacer-i Esved'i haccın başlanğıç ve bitişini göstermek üzere yerleştirdiler.
İbrahim'den sonra Kabe putperestlerin hac yeri oldu, içini putlarla doldurdular. Bu Cahiliye dönemi, hicri 9. yılda Ebû Bekir'in hac emirliğinde yapılan ilk İslam haccı ile sona erdi. Hicri 10. yılda Peygamber Aleyhisselam ilk ve son haccını (Veda Haccı) yerine getirdi, hac ibadetinin esaslarını gösterdi.
Osmanlı, peygamberin sünnetine uyarak hac yöneticiliği (Emirülhac)işini yürüttü. Surre Eminliği adıyla bilinen bu kurum, Mekke ve Medine'ye Surrei Hümayun denilen yardımları götürürdü. Surrei Hümayun'un İstanbul'dan çıkışı törenle olurdu.
Osmanlı zamanında İstanbul-Mekke arası gidiş dönüş 8 ayı bulmaktaydı. 19. yüzyıl başlarına kadar hac ulaşımı at, katır ve deve sırtında yapılırdı. 1869'da Süveyş Kanalı'ndan gemiyle, 1908'de Hicaz hattından trenle gidilmeye başladı.
Selçuklu ve Osmanlı sultanlarının (Cem Sultan hariç) hiçbiri hacca gitmemiştir. Yavuz Sultan Selim Mısır'a kadar gidebilmiştir. Şeyhülislamlar, padişahlara hac lazım değüldür diye fetva vermişlerdi. Türkiye cumhurbaşkanları da aynı geleneği devam ettirmişler, Cevdet Sunay ile Kenan Evren ise Umre yapmışlardır. Başbakanlardan hacı olanlar Turgut Özal ve Necmeddin Erbakan'dır.
Hacca gidenler uğurlanır, dönüşte karşılanır ve tebrik edilirdi. Hacı evinde tehniye merasimi yapılırdı. Misafirlere hacdan getirilen zemzem suyu dağıtılırdı.
Osmanlı İmparatorluğu çökerken Hicaz'ı kaybetti. Türkiye, milli mücadele ile meşguldü. Surre tarihe karıştı. 1947'lere kadar Türkiye'den hacca resmen izin çıkmadı. 1948'de döviz yokluğu bahanesiyle hac yine yasaklandı, ancak 1949'da serbestçe hac izni çıktı. O yasaklı yıllarda Rusya dahi hacılarına yasak koymamıştı. Hacı sayısı 1949'da 7.000 idi. Bugün 180.000'dir.
Dostları ilə paylaş: |