Hafızalarınızdan çıkmayacak fotolar. İddia ediyorum...
İyi dersler çağdaş yüzlü evladım
Ak takkeyle kara güne sen gitme
Baktığını gören gözlü evladım
“Cennet pazarlanan” yöne sen gitme
***********
Müspet ilim oku; fakir olsan da
Teslim olma sakın! Yalnız kalsan da
Duru suya dahi kaşık çalsan da
Üfürük, muskaya, cine sen gitme
*******************************************************************************
Eğer ABD’yse sırt sıvazlayan
Ötesi “malumdur” ; bakir bırakmaz
Hep böyle olmuştur Allah’a ayan
Posaya çevirir (?!) ; fikir bırakmaz
************
Boynuna davulu geçirir önce
Tokmaklı ABD, çalar gönlünce
Kıvırmamak olmaz (?!) ; kıvır deyince
Bozar abdestini; zikir bırakmaz
************
Yol gitmez olmuşsan, eğer sen onsuz
Neyin varsa alır; bırakır donsuz
“ABD dostluğu “ sanma ki sonsuz
Elmasını alır, bakır bırakmaz
*******************************************************************************
Harama icazet veren SUUDİ’nin
Cenneti kerhane gibi çalışır
Vahabi ağzıyla zikrolan dinin
Cenneti kerhane gibi çalışır
*************
Anasın, kadınsın; bununla övün
Aldanma zehrolur her doğan günün
Bil ki, o pezevenk Suudi Müftünün
Cenneti kerhane gibi çalışır
************
“Allah olsa” Vahabi’yle koklaşma
Kadın mal görür (?!) : sakın yaklaşma
Sevap için, Suudi’yle anlaşma
Cenneti kerhane gibi çalışır
ÜLKEMDEKİ YOBAZ NEYDEN KORKAR, TABİ Kİ, EĞİTİMLİ KADINLARDAN
Ülkesinde 28 ana Nato üssü bulunan bir ülke insanının ne atalarıyla övünme ne de bağımsızlıktan söz etme hakkı vardır.
DEVLETİN “ÇİFTE KAVRULMUŞ” AYIBI:…)))
Sevgili Okurlar;
Böyle bir başlığı neden mi attım?! Başlıkta ki bu ifade; anlatacaklarımla bu kadar örtüşmeseydi; dilimin ucuna şıppadak gelir miydi?!
Acı da olsa hakikatlerin üzerine aslan edasıyla yürümesi nedeniyle “Çatal Yürekli Gazete” diye nitelediğim “Sözcü Gazetesi” nin birinci sayfadan verdiği haberlerin hepsi de iç kanatıcı olmakla birlikte; içlerinden birini masaya yatırarak; böyle bir başlığı neden kullandığımı ifadeye çalışacağım…
Daha birkaç gün önce; CHP Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmit’te ikamet eden emekli kardeşi Celal KIlıçdaroğlu’nun; geçinemediği emekli maaşı nedeniyle, evinden uzakta İzmir’de bir inşaat şantiyesinde bekçi olarak iş bulup çalışmak zorunda kaldığı ile ilgili olarak yaptığı haberin hemen yanıbaşına da; başkasına şemsiye tutturan ve milyarlarla oynayıp villalarda debdebe hayat yaşayan Başbakanın kardeşi Mustafa Erdoğan’ın görüntüsünü koyarak; “manidar mukayeseli” haber yapan Sözcü Gazetesi; manşetine aynı haberin “Oldukça düşündürücü??!!” devamını “Kılıçdaroğlu’nun Kardeşi İşten atıldı” başlığı ile taşımış…
24.01.2013 tarihli Sözcü Gazetesi; manşet yaptığı haberinin detayını: “Çalıştığı şirket; maliye tarafından yapılan baskıya dayanamayıp; Celal Kılıçdaroğlu’nu önce izine ayırdı, daha sonra işten attı.” Şeklinde vermiş…
Sevgili okurlar;
Bu trajik haberi; 36 yılını bilfiil devletine feda eden ve daha sonra da 36 yıla 36 bin TL. emekli ikramiyesi alarak emekli olan ve halen ek iş peşinde koşan; yani “Aynı Yeri Ağrıyan” bir vatandaş gözüyle yorumlamaya çalışacağım…
Anayasasında; “Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” olarak tanımını bulan devletimiz; Türkiye Cumhuriyeti Devletini “bu ilkeler ışığında yönettiklerini” büyük bir “Pişkinlikle” söyleyebilenler; vatandaşı için var olan devleti sosyallikten uzaklaştırıp bizatihi ceberrutlaştırarak Demokles’in Kılıcına dönüştürebilmekte ve geçim acizliğine düşürdüğü vatandaşının boynuna indirmekten geri kalmamakta, yazık ki??!!
İkinci bir iş aramak ve çalışmak zorunda bıraktığı vatandaşının ahvalinden zerrece rahatsızlık duymadığı gibi daha da zora sokmak adına “Öteki” gördüklerine baskı uygulayıp açlıkla, sefaletle terbiye etme niyetlerine; “Şantiye Bekçiliği yaptığı Şirkete Maliye Baskısı Sonucu işten attırdığı Emekli Celal Kılıçdaroğlu” ile ilgili vahim ve düşündürücü haber en aşikâr kanıt olsa gerek??!!
Erki elinde bulunduranların; bu denli basitleşme moduna girmiş olmalarına “ Devletin Çifte Kavrulmuş Ayıbı” denmez de ne denir ki??!... Yazık !!!.. Vallahi çok yazık!!!
Emekli Celal Kılıçdaroğlu’nun; CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kardeşi olması; işten atılmasında etken olmuşsa ki; dilerim böyle bir basitliğe düşülmemiştir??!!..:))) Eğer öyleyse buna bizim lügatta da “Zalimlik ve Yezitlik” denir…
EY DEVLETİM!!!
Ey Devletim! Bir bak bana
Beni sende görmez misin
Dert dökemez oldum sana
Sesime ses vermez misin
*******
Ey Devletim! Bu ahu zar
“Bu ikilik” nere kadar
Halkı kırka bölenler var
Farkına hiç varmaz mısın
*******
Ey Devletim! Bu nasıl iş
“Ötekini” yok farzediş
Yakışır mı yamuk gidiş
Buna karşı durmaz mısın
*******
Ey Devletim! Gör ayıbı
Her ayıp bir kan kayıbı
Kır şu “ceberrut” kalıbı
Desek, bir kez kırmaz mısın
********
Ey Devletim! Halkınım ben
Hangi gözle görürsün sen
Zalimlerden, Yezitlerden
Hesap, kitap sormaz mısın
Ali DAL
24.01.2013-ANTAKYA/HATAY
ALTAYLI’YA MEKTUPLAR….
Sevgili Okurlar; Geçenlerde Genel Yayın Yönetmeni olduğu kanalda yönettiği “Teke Tek” adlı programa; aynaya bakmaktan çekinmeyen dobra insan, Tiyatro ve mizah ustası, Levent KIRCA’yı konuk eden Fatih ALTAYLI; kendince Levent KIRCA’ya yönelteceği sorularla ters köşeye yatıracağını hesaplarken; tam aksine, Kırca’dan aldığı köşeli cevaplarla kendisinin ters köşeye yattığına şahit olduk… Bununla da kalmayıp; öncü yiğitler gibi inisiyatifi ele geçiren Kırca; ezber bozan “şok etkili” sorularla Altaylı’nın bir kere daha kimyasını bozarak; "Silivri'dekileri sevmek, ziyaret etmek zorunda mıyım, sevmiyorum onları" şeklinde kusur dolu sözler sarfeden Altaylı’ya; bellek altında bastırmaya çalıştığı düşüncesini açık ettirmeyi başarmıştır… Bu hafızalara kazınan trajikomik olay; o anda itibaren internet ortamına düşmekle birlikte tıklama rekoru kırmıştır…Halen de bu “Tıklama” rüzgarının, etkisini sürdürdüğünü görmekteyiz…
Fatih Altaylı’nın "Silivri'dekileri sevmek zorunda mıyım" sözlerine Silivri Cezaevi’nde 1,5 yıldır yatan Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü’nün de oldukça manidar bir “mektupla” Fatih Altaylı’ya verdiği yanıtın da adeta şamar kıvamında olduğunu söylemeden geçemeyeceğim… Bahse konu bu mektubu, dostlar tarafından “a-mail” ime gelen iletiler vasıtasıyla okuyuverdim…
“Yan-daş-ak Med-ya” nın “mütemmim cüzlerinden” olduğu “Rivayet Edilen” Altaylı’nın ve Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Kanalının; “bu misyon ve bu vizyonla” ülke hakikatlerine ne kadar sahip çıktığı veya çıkacağı da ortada…Gidişatı bu olan kimselere ve medyalara; “Vatan-Bayrak- Cumhuriyet- Demokrasi- Hukukun Üstünlüğü ve İnsan Hakları” gibi kavramlardan daha fazla söz etmenin gereği yoktur diyor; her zaman olduğu gibi sözü dizelere bırakıyorum….
“Adım Fatih” derken; fethettiğin yer
Hakikat olsaydı, dile konardın
Değeri olana verirdin değer
Alev olur bir kandile konardın
**************
“Adım Fatih” derken; gel satma kibir
Sorduğun soruya gel katma kibir
Karşıya ok gibi gel atma kibir
“Enginden” uçsaydın güle konardın
**************
“Adın Fatih” ama, pusulan şaşmış
Kaptanlığın korsanlığa bulaşmış
Olsa idin hakikatle uzlaşmış
Konduğuna bile bile konardın
***************
Bu sözlerim gitmese de hoşuna
Kendine gel Fatih !!!; kızma boşuna
Baykuş benzeseydi kuğu kuşuna
Viraneye değil; göle konardı
***************
Bilemezsin (?!) ; çekmedin ki cefayı
Ondan tanımazsın (?!) ; ahde vefayı
Lokman Hekim gibi derde devayı
Bilseydin; dert yüklü kula konardın
***************
Sahip ol öfkene (!!) ; sakin cevap ver
“Dostu yok sayanı” dost nasıl sever
“Gönüller Fatihi” olsaydın eğer
Ak güvercin olur ele konardın
Ali DAL - 22.01.2013-ANTAKYA/HATAY-- 0536 569 9010
BU MEKTUP ÇOK KONUŞULUR…19.01.2013
Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’nın "Silivri'dekileri sevmek zorunda mıyım" sözlerine Silivri Cezaevi’nde 1,5 yıldır yatan Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü’den yanıt var.
"Aydınlık dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım 18 Ekim 2009'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile KKTC Başkanı Mehmet Ali Talat arasında geçen telefon görüşmesinin kaydını dergide yayınladığı gerekçesiyle tutuklandı. Aradan yaklaşık 2 yıl geçti… İşçi Partisi'nin o günlerde bu telefon görüşmesiyle ilgili düzenlediği basın toplantısını Ulusal Kanal'da yayınladığım için tutuklandım. Olayın üzerinden 2 yıl geçmiş; ne kaçmışım ne de delil karartmışım. Fakat kaçma şüphesi ve delil karatma şüphesiyle tutuklanıp Silivri Cezaevi'ne kondum… Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu duruşmada tanıklık etti. Bu telefon kasetlerinin o günlerde kendileri gibi birçok gazeteye, TV'ye geldiğini haber yaptıklarını söyledi. O halde ben niye 1.5 yıldır hapisteyim? Deniz Yıldırım niye 3 yıldır hapiste?
Fatih Altaylı beni sevmek zorunda değil kuşkusuz. Ama bir gazetecilik faaliyetinden dolayı hapiste olduğumuzla ilgilenmek zorunda. Silivri mahkemelerine gelmezse, birçok meslektaşımız gibi bizi ziyaret etmezse bunlardan nasıl haberdar olacak?.. Kimse Fatih Altaylı'dan şefkat beklemiyor, beklentimiz sadece gelip gördüğü gerçeği yazmasıdır. Silivri'ye; duruşmaya ve cezaevine gelmemesi gazetecilik eksikliğidir."
************
PARMAĞIM KÖR GÖZÜNÜZE!!!...
Sevgili Okurlar;
Haydi gel de kahrolma canımdan aziz bildiğim Ülkeme reva görülen gaflet, dalalet ve hatta hıyanet karşısında!!!... Baksanıza; Ülkemin bekası söz konusu olduğunda dahi çifte standartların uygulanması hünerden sayılır oldu…
İşte sizlere bahse konu olan en somut iki emsal… Emeğinin karşılığını alamayan işçilerin haklı direnişlerini… ODTÜ öğrencilerinin; Anayasal hak olan eğitimin parasız verilmesi ve harcın alınmaması ve Çağdaş eğitimin önünde takoz vari engel teşkil eden YÖK’ün kaldırılması gibi haklı talepleri Başbakana duyurabilmek için; yaptıkları olağan eylemlerini, terör eylemi gibi yansıtan “yandaş-ak medyanın”; Fransa-Paris’te öldürülen PKK’lı üç bayan terörist için, Diyarbakır’da yapılan “defin etkinliklerinde” tabutlarının üzerlerine, Türkiye Cumhuriyetine “meydan okurcasına” PKK paçavralarını örtme cüreti göstermelerini “Parmağım Kör Gözüme” der gibi görmezden gelmekle kalmayıp, ötesine geçerek “demokratik Olgunluk-Barışa Katkı” gibi sunmuş olmalarına; “ihanet” denmez de ya ne denir??!!
Sevgili okurlar;
“Yandaş-ak medyanın” bu ihanetine cevap niteliğinde manşet atan başta Sözcü Gazetesi’nin; benzeri reaksiyonlar gösteren Aydınlık Gazetesi’nin, Yeniçağ Gazetesi’nin ve objektif habercilikte öncü kuruluş olan çatal yürekli ULUSAL TV’nin hakkını teslim etmenin de bir görev olduğunu unutmamak gerekir… Böyle duruş sergileyen tüm kuruluşları ve ekiplerini alınlarından öpüyorum.
Ayrıca; “ EŞ BAŞKANLI BOP’TAN İŞLER” olarak adlandırılan “ihanet senaryolarının” tehlikesini sezen halkımın(TGB, ODTÜ, ADD, ÇYD, Barolar, Ulusal Gönüllüleri, Cumhuriyetçi Kadınlar Birliği v.b); Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi uyanışa geçerek, her geçen gün daha da güç birliği oluşturup alanlarda, cadde ve sokaklarda gökleri inletmelerini görmek; geleceğe dair artan umudumla birlikte tarifsiz kıvanç duyduğumu ifade etmeden geçemeyeceğim…
Netice olarak; (TGB, ODTÜ, ADD, ÇYD, Barolar, ULUSAL Tv. Ulusal Gönüllüleri v.b) gibi yürekli yiğitlerin bu baş kaldırılarını; aymazlığı ranta dönüştüren “yandaş-ak medya” ya kapak yapmasını tavsiye ederken; her zaman olduğu gibi sözü dizelere bırakıyorum… Sağlık ve başarı dileklerimle…
“YANDAŞ-AK MEDYA” NIN DİKKATİNE!!..:)))
“Vatandan gayrısı teferruattır”
Demeyene “köle ruhlu” kul deriz
“BOP” tan işe “iştir” diyen uşaktır
Böylelere; çok defolu mal deriz
************
Her kim ihanete karşı durmazsa
“İşbirlikçi Puşta” hesap sormazsa
“Gelecek adına” kafa yormazsa
Biz bunlara bükük boyun, bel deriz
************
Yaptığı haberle “ip-kuşak” medya
“Üç Para” uğruna “kul-uşak” medya
Her nerede görsek “Yandaş- ak” medya
Kuduz it ağzında salya, sel deriz
************
İhanete alkış tutan ellere
Namerde “Yuh!!” çekemeyen dillere
“Yandaş-ak medyayız” diyen hinlere
Lanet deriz, zillet deriz, zül deriz
***********
Rest çekeriz yobaz ile yozcuya
Pes etmeyiz “gizli Tanık, gözcü” ye
Hakikat yansıtan söze, “Sözcü” ye
“Helal” deriz, “Yaşa” deriz, “Gül” deriz
Ali DAL
21.01.2013-ANTAKYA/HATAY
*********
Cumhuriyet
ŞEYTANLA ORTAKLIK YAPANLARIN “ADALETLE” İŞİ OLMAZ, ERENLER!!!
Sevgili okurlar;
Saygıdeğer Dost Murtaza Demir; Ülke yönetenlere; “ÜLKEYİ YÖNETENLERE ÇAĞRIMIZDIR; ADİL OLUN…” derken, bakınız sözlerini nasıl sürdürmüş:
“ Şeytanla ortaklık yaparak, hakkı gasp eden yöneticiler (…); Adaletsizliği sürdürerek, “nefrete” körük tutarak, varsıllaşarak, beytülmalı yağmalayarak, Tanrıya inandıklarını nasıl iddia edebilirler? İktidarlar, dini değil, devleti ve toplumu yönetmek üzere seçilirler. Ettiğiniz yeminin, görev ve sorumluluğunuzun çerçevesi budur. Bırakın ki, “yanlış” inanışımızın cezasını hükümetleriniz değil, Diyanet'in dini ve Diyanetin engizisyon mahkemesi değil, Tanrı versin. Bizi, imanımız, inancımız ve inançsızlığımızla baş başa bırakın; şirk koşmayın, cezayı da ödülü de Tanrının adaletine bırakın.
“Allah’ı aldatmak” üzere kurgulanmış bir din anlayışı, ülkeye refah ve adalet değil, ancak felaket getirir. İnançlar yaşanır; kullanılmaz: günahtır! Anlamak mı istiyorsunuz: o halde size samimiyetle bir önerim var. Bir araştırma yapın: gasp, hırsızlık, fuhuş, töre cinayeti, cinayet ve uyuşturucu kullanımının yaygın olduğu birkaç yerleşkede [kasaba, köy mahalle, şehir.] yurttaşların inanç mensubiyetini sorun; bakalım hangi sonuç çıkıyor? Bu birimlerde hangi din anlayışı etkili; kaç imam, ilahiyatçı, vaiz ve cami var? Sonra gidin, aynı araştırmayı Alevi-Bektaşiliğin yaşandığı birimlerde yapın…
Dün Emevinin, bugün Diyanetin dinine inananlar, diledikleri gibi iman edebilirler. Alevilere göre inanç, aklın tam ve samimi olarak ikna edilmesi ve içsel-Bâtıni manada yaşanmasıyla olasıdır. Bu yüzden Anadolu Alevi-Bâtıniliğinin de, Emevi din algısının da, diğerlerinin de, Diyanetin de devletin ve toplumsal yaşamımızın dışında kalmasının uygun olacağını söylemeye devam edeceğiz.” 18.01.2013
*********
Sevgili Dost Murtaza Bey;
İyi söylersiniz, güzel söylersiniz de; “YELİN KAYADAN BİR ŞEY ANLAMADIĞINI” da iyi bilirsiniz… Bu çağrı; ondört asır önce o zamanın adaletten yana olan aydınlarınca Emevi Zalimlerine yapıldığı gibi; ondört asır sonra da günümüzün “Adaletten, haktan yana olan” aydınlık yüzlü dostlar tarafından defalarca “Dayatmacı Zalimlere, İzanı ve vicdanı sağırlara” duyurulmaya çalışılmaktadır… Ama ne çare, halen de duyurulmuş sayılmaz ?!..Duyacaklarını da sanmıyorum??!!.. Yani “Yel Kayadan halen bir şey anlamıyor, anlayacak gibi de görünmüyorlar!”
Hülasa Sevgili Dostum;
Bu çağrınızı da rehber edinerek; ben o vicdanı sağırlara, “imanı paslı, ehl-i haramlara” kendi üslubumla yine şöyle seslenmeye çalışacağım:
******
YALNIZ “SÜNNİLİĞİ” BİLEN DİYANET
“Allah’la Aldatan”, riya yaratan
İkrarım olamaz, dilim olamaz
Kendi kusurunu bize aratan
Erdemli olamaz, halim olamaz
*************
Maske yapmam Ali ile Veli’yi
Dayatmam kimseye Aleviliği
Eş tutamam ham demirle çeliği
“Mihenksiz” beş parmak elim olamaz
*************
Şeytanla ortaklık yapanın özü
Her iki cihanda karadır yüzü
İnanç pazarlayan imamın sözü
Benim inandığım ilim olamaz
**************
Alnımız açıktır, yüzümüz paktır
Zina, gasp, hırsızlık bize uzaktır
Hassas tarafımız hukuktur, haktır
Başkasının payı malım olamaz
***************
Hacı Bektaş hırkasını giyen can
Kırklar sofrasında lokma yiyen can
Alevi’yim; “Kâbe’m İnsan” diyen can
Zulmedip inciten zalim olamaz
****************
Yalnız “Sünniliği” bilen Diyanet
Dostları ilə paylaş: |