Hakan ertaş; Genel Koordinatör olduğunu, iş adamı olduğunu ve hayatının dyp de geçtiğini



Yüklə 3,26 Mb.
səhifə25/41
tarix09.01.2019
ölçüsü3,26 Mb.
#93639
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   41
    Bu səhifədəki naviqasiya:
  • 4.katta

x^l 1431

(^6d£'

"Yani bu bütün her şeyi biz o zaman yazmışız Ergenekon dedikoduları piyasaya sürülüyor falan diye" dediği, kendisinin "bu adamlar diyorlar ki Türk Ordusunun Subayları 12 Bin silahı getirdi Talabani, Barzani PKK ya verdi" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Kendilerinin samimiyetlerini ve Ergenekon denen tertibin düzmece senaryolar üzerine kurulduğunu yansıttığını,

13.03.2008 günü saat:15.48 sıralarında Adnan ? ile yaptığı görüşmede; kendisinin

"İbrahim BENLİ ile sözleştin değil mi" dediği, ADNAN' m "Sözleştim" dediği, kendisinin "İyi güzel tamam artık halledersin o işi ben gelmiyorum gelmeyim dedim abi iş görüşmesi... ben gerek yok tamam" dediği, "Ben talep ettim ama şimdi bu iş görüşmesine döndü sizin olmanız yeter benim hiç bulunmama gerek yok merkezinde siz olun o temelde gitsin" "Çok enteresan çok açık yani o Şemdinli Şemdinliden başlayan operasyon devam ediyor" "Doğrudan Genel Kurmay Başkanını hedef alıyor" dediği, ADNAN' m "O şeyi yolladı mı elinize ulaştı mı Tuncay GÜNEY'in ifadesi" dediği, kendisinin "Yok o şey şey ifadesi Serhan söyledi ama o şeymiş yani o şeyden dolandırıcılık ifadesiymiş o öbürüne ..." "O ifadeler bu şeyler falan varan o Kuzey Irak" "Yani onlar gece tutulan diğer ifadeler" dediği, ADNAN' m "Evet yani orda da bi suç var bunun için söylüyorum" dediği,

Telefon görüşmesi sorulduğunda; İnsanlar arasındaki yemek, dostluk, iş siyaset ilişkilerinin, devlet ve polis tarafından gözetlenemeyeceğini, kanunsuzluğun hat safhada olduğunu, Tuncay GÜNEY'in ifadelerinin gazetelere sızdırılarak yasa dışı bir kampanyaya dönüştürüldüğünü, Türk Ordusu ile işçi Partisinin hedef alınması karşısında, kendisinin de arkadaşlarından, ortalıkta dolaşan bu ifadeleri bulmalarını rica ettiğini, aslında bu ifadenin 2001 yılında ellerine geçtiğini, bu konuda 2001 yılında Aydınlık dergisinde yayınlar yaptığını, ancak arşivde araştırma yapan arkadaşlarının bu ifadeyi bulamadıklarını,

Ergenekon Operasyonu sonrası Aydınlık dergisinin izlemiş olduğu yayın Politikasına bakıldığında soruşturmayı saptırmaya yönelik örgütün "Ergenekon" Belgesinde de tarifi bulunan DEZENFARMASYON politikasını uyguladığı görülmektedir.

Bu kapsamda 24.02.2008 tarihli Aydınlık dergisi'nin 14. sayfasında "Emniyetteki Gladyoya karşı mücadele. Fethullahçı polis Listesi gündeme oturdu. Deşifre olan uzaklaştırılıyor, yerine aynı cemaatten bilinmeyen isimler getiriliyor." Şeklinde haberler yer aldığı, Emniyet Müdürü Ramazan AKYÜREK VE Necati ALTINTAŞ'm fotoğraflarmm yer aldığı görülmüştür.

*Derginizde çıkan haberleri ne amaçla yaptınız? Bu bilgilere nasıl ulaştınız? Bu yayınları yaparak örgütün politikası olan DEZENFARMASYON mu yapmak istiyorsunuz? Ve bu şekilde soruşturmayı saptırmayı mı amaçlıyorsunuz?

Şeklindeki soruya; Kendisinin Aydınlık dergisi yöneticisi olmadığını, haberlerin nereden geldiğini bilmediğini, Emekli Emniyet Genel Müdür v.Necati ALTINTAŞ"in Polisteki Fettullahçı şefleri bildirdiği yönündeki haberlerin çıktığını, haberlerin yalanlanmadığını, Ankara Başsavcılığına bu konuda bir suç duyurusunda bulunduklarını beyan ederek "ben Aydınlık in yalnızca baş yazarıyım. Ancak bir hukukçu olarak şunu belirteyim, şu ana kadar yapılan sorguda Bilecik toplantısı yalanı ile, Ergenekon Programını Perinçek yazdı yalanı ile, diğer Ergenekon belgelerinin yazılmasına Perinçek katıldı yalanı ile, TSK Kuzey ırakta Barzani, Talabani ve PKK ya silah teslim etti yalanı ile, Doğu PERİNÇEK TSK nin Kuzey IRAK ta ilişki kurması için referans verdi yalanı ile ve burada sıralamakla bitemeyecek yukarıda ki sorgumda tek tek açıkladığım ve ispatladığım yalanlarla bütünü ile düzmece bir soruşturma yürütülmektedir. " Şeklinde beyanda bulunmuştur.

3 Şubat 2008 tarihli Aydınlık dergisinin M^gbsASas,. sayfasında "Fethullah sicilli Emniyet Müdürü istihbarat daire başkanı Ramazan/AKYÜRE^leıı ve yapılan Ergenekon

operasyonundan bahsederek "beş altı gündür yürütülen operasyon Gladyoya karşı operasyon değil, Gladyonun yaptığı operasyondur. Hedef tutuklananlar değil milli güçler ve Türk ordusudur. PKK da operasyona destek veriyor" şeklinde beyanların yer aldığı görülmüştür.

Bahsi geçen operasyonu yürüten ilgili Cumhuriyet savcılığı ve görevli emniyet güçleridir.

^Haberinizde geçen Gladyonun yaptığı operasyon tabiri savcılık ve Emniyet güçlerimidir?

*Henüz yargı aşamasında olan ve gizli yürütülen bir operasyonla ilgili neden bu şekilde haber yapmaktasınız?

Şeklinde sorulara; Derginin tespitlerinin, yürütülen yasa dışı uygulamayı 12 den vurduğunu, saptama ve teşhislerin bütünü ile doğru olduğunu, PKK, operasyonunun bütün yayın organları ile ve resmi açıklamaları ile desteklendiğini, ABD yetkililerinin operasyonun sonuna kadar götürerek Devletin içinden Milliyetçilerin temizlenmesini istediğini, Avrupa Parlementosu karar tasarısının, bir hafta evvel Ergenekon operasyonunun sonuna kadar götürülerek Devlet içindeki Milliyetçilerin temizlenmesi gerektiği talimatının yer aldığını, bütün bunların dış güdümlü Gladyo nun seferber edildiğini ispatladığını, Türk Emniyetinin, kendilerinin Emniyeti olduğunu, Türk Emniyeti ile Gladyo yu özdeş göstermeye kalkanların, kendilerine Türk Emniyetinde sığınak arayan yasa dışı unsurlar olabileceğini,



(Not:Ifade alımı tamamlandıktan sonra yapılan kontrol sırasında Doğu PERINÇEK ekleme yapmak istediğini beyan etti ve Ekledi:PKK'nın desteklediği operasyon Ergenekon operasyonudur. PKK yönetimi Ergenekon operasyonunu desteklediğini ilan etmiştir. PKK'nın kontrolündeki DTP de aynı yönde açıklamalar yapmıştır) şeklinde beyanları olmuştur.

27.01.2008 tarihli Aydınlık dergisi 2. sayfasında "Gladyonun operasyon merkezi polisin içine taşındı" "Fethullahçı Gladyonun Gladyo operasyonu" şeklindeki beyanlarla, Ergenekon terör örgütüne yönelik yürütülen operasyonları Süper Nato'nun ABD'nin yaptırdığı şeklinde yorumlar geçtiği anlaşılmaktadır.

* Savcıyı ve görevli Emniyet Teşkilatını zan altında bırakan bu tür ithamlarınızın amacınız nedir?

Şeklindeki soruya; Dikkat edilirse gladyonun merkezinin Emniyet içine taşındığının belirtildiğini, yoksa Emniyet Teşkilatı Gladyodur şeklinde suçlama olmadığını, böyle bir kanaatlerinin olmadığını, böyle bir haksızlığı da yapmayacaklarını, ancak bu soruşturmada bir Gladyonun arandığını, Türk Silahlı Kuvvetlerine parmakların gösterildiğini, Şemdinli 'den beri bir tertipler zincirinin devam ettiğini, Ordunun bir suç örgütü gibi gösterildiğini, ne Ordunun ne Emniyetin suç örgütü olmadığını, ancak ABD tarafından Türk Devletinin içinde bir ur gibi, Gladyo denen teşkilatın, 1950'lilerin ortalarından beri örgütlendiğini, 6-7 Eylül 1955 faciasını o örgütün düzenlediğini, 12 Mart 1971 öncesinde yine o gladyonun birçok bombalama ve cinayet işlediğini, daha sonra 1977 yılı 1 Mayıs olayından başlayarak Gladyo 'nun 1980 'e kadar gençleri birbirine kırdırdığını, binlerce insanı öldürttüğünü, kendi değişleriyle Türkiye'yi istikrarsızlaştırdıklarını, 1990'larda Uğur MUMCU'dan Eşref BİTLİS'e kadar Atatürkçü aydınları ve komutanları da öldürdürten aynı Gladyo olduğunu, 1970'den 1990'a kadar Gladio'nun bu faaliyetlerini ortaya çıkaran ve topluma anlatan partinin genel başkanı olduğunu, 1993'ün bir dönem noktası olduğunu, Jandarma genel komutanı Org Eşref BİTLİS ABD 'nün Ortadoğu planlarına ve özellikle Kuzey ırakta ikinci bir israil devleti kurmasına karşı uygulamalara giriştiği için ABD tarafından şehit edildiğini, bu tarihten sonra Türk Ordusu özellikle Irak'ın kuzeyinden gelen bölme tehditlerini dikkate alarak cephesini ABD nin ve AB nin yıkıcı faaliyetlerine döndürdüğünü, bu tarihi gelişme sonucu ABD Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı psikolojik savaşı şiddetlendirdiğini, Emniyetin içinde Fethullah GÜLEN bağlantılı bir grubu örgütieîliğlni, Jre^elcete geçirdiğini, Türkiyenin bu tarihi süreci ve 1990-1993 ten sonraki kopuş mGladlo'nü^oa^k merkezinin değişmesine





saptamadan huzur ve barışa kavuşamayacağını, 2 gündür basında çıkan haberlerde, AKP kendi derin devletini kuruyor diye manşetler atıldığını, Aydınlık'in o sayısının kamuoyunu aydınlattığını ve yeni gelişmeyi saptadığını,

27.01.2008 tarihli Aydınlık dergisinin 11. sayfasında "Adil Serdar SAÇAN ile yapılan bir röportaja yer verildiği ve derginin "Her yıl yüz yüzeli bin öğrenci cemaat üyesi olarak polis okulundan mezun oluyor" şeklinde başlık halinde yayınladığı, görülmüştür.

*Tüm Emniyet Teşkilatı 150-200 bin kadarken her yıl 150 bin Fethullahçı Polisin Polis Okulundan mezun olduğu gibi hayal mahsulü bir iddiayı dezenfermasyon faaliyetleriniz çerçevesinde mi başlık haline getirdiniz?

Şeklindeki soruya; Emniyet ve savcılık sorgulamalarında yorum yaparak soru sorulamayacağını, daha önceki soruların da yorum ürünü olduğunu, sorgulamanın hukukuna aykırı olduğunu, bununla birlikte eğer rakamda bir yanlış veya yazım hatası varsa o Aydınlık'in sorumluluğunda olduğunu, Emniyet Teşkilatı'nın içinde Amerika'da ikamet etmekte olan Fethullah Hoca cemaatine bağlı bir grubun yuvalandığını bütün kamu oyunca saptandığını,



İFADENİN BU AŞAMASINDA ŞÜPHELİ DOĞU PERİNÇEK'E EMNİYET TEŞKİLATINI ZAN ALTINDA BIRAKTIĞI SÖYLENEREK KENDİSİ UYARILARAK, BUNUN HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULACAĞI SÖYLENDİĞİNDE;

Kendisinin Emniyet Teşkilatını bir bütün olarak zan altında bırakan açıklamalarda bulunmamaya özen gösterdiğini, sürekli olarak emniyet içersinde olan yuvalanmalardan ve odaklaşmalardan söz ettiğini, bunları belirtmesinin siyasi parti lideri olarak görevi olduğunu, Emniyetin bu tür ABD güdümlü cemaat yuvalanmalarından temizlenmesinin, emniyetin sağlıklı çalışması ve kamu hizmeti yapması bakımından şart olduğunu,

Aydınlık dergilerinde, bir çok haberde Cumhuriyet savcısı ve görevli emniyet güçlerince yürütülen Ergenekon terör örgütü ile ilgili haberlerde, Ergenekon örgütüne yönelik yapılan operasyonun Türk ordusuna karşı yapılmış bir operasyon olduğunu iddia edilmektedir.

*Yapılan operasyonu, Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik yapılmış gibi göstererek neyi amaçlamaktasınız?

Şeklindeki soruya ; 3 gün devam eden gözaltı sürecinde bu konudaki kanaatinin iyice kesinleştiğini, dava dosyasının her tarafının Türk Silahlı Kuvvetlere karşı olumsuz amaçlar taşıdığını,



ŞÜPHELİ DOĞU PERİNÇEK'E İFADENİN BU AŞAMASINDA EMNİYET TEŞKİLATI VE SORUŞTURMAYI YÜRÜTEN SAVCILIK BİRİMİNİN TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE KARŞI "OPERASYON YAPMAK" GİBİ ZAN ALTINDA BIRAKAN VE SUÇLAYAN İFADELERİNDEN DOLAYI UYARIDA BULUNULDU VE KENDİSİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULACAĞI HATIRLATILDIĞINDA; ekleyecek bir şeyinin olmadığını mahkemelerin karar vereceğini,

09.03.2008 tarihli Aydınlık dergisinin 5. sayfasında "Ergenekon soruşturması ile suç işlenmektedir. İstanbul Cumhuriyet savcısı Zekeriya ÖZ 2000 yılında CIA ya bağlanan Tuncay GÜNEYE verdirilen uydurma ifadeleri 7 yıl sonra soruşturma konusu haline getirmiştir. Böylece suç ve suçlu imal ederek tertibe bile bile alet olmakta görevini kötüye kullanmakta ve suça ortak olmaktadır" şeklinde haber yaptığınız" görülmüştür.

*Henüz yargı aşamasında olan ve soruşturması gizli devam eden bir dosya ile ilgili neden itham edici bir şekilde suçlamalarda bulunup hüküm vermektesiniz?

Şeklindeki soruya; Aydınlık dergisi sorumlusu olmadığını, bu sorunun muhatabı olmadığını, ancak Aydınlık dergisinin yazdıklarının gerçek olduğunun apaçık orta olduğunu,

*Tuncay GÜNEY'in CIA ajanı olduğunu nereden biliyorsunuz?

Şeklindeki soruya; Tuncay GÜNEY'in CIA 'ya bağlı sitelerde imzalı yazı yazdığının bilindiğini, ancak öncesinin olduğunu, 2000 yılında istanbul'da devşirilerek CIA ya bağlandığını, 10 yıllık ABD pasaportu cumhurbaşkanlarına bile verilmediğini, ABD ye gittikten sonra Mehmet EYMÜR ile faaliyetini sürdürdüğünü, imzasıyla Türkiye'ye karşı ermeni soykırımı yalanlarını saldırgan bir üslupla yazdığını, Müslümanlığa karşı kendi imzasıyla hayasız yazılar yayınladığını, yine CIA sitelerinde hıristiyanlığı ve Yahudiliği öven Müslümanlığı karalayan yayınlar yaptığını, bütün bunlar CIA faaliyeti olduğunu, en son kendisinin Levi adıyla bir Yahudi ibadet merkezinde yani sinagogta haham cüppesiyle çalıştığını, vatanından sonra dinini de ve milliyetini de değiştirdiğini, ayrıca Tuncay GÜNEY'in ABD 'ye götürülmeden önce 2001 yılında çevresine istanbul ABD Konsolosluğu ile görüşmeler yaptığını ve kendisine ABD 'de lüks yaşam vaad edildiğini,

16.03.2008 tarihli Aydınlık dergisinin 3. sayfasında, Ergenekon terör örgütüne yönelik yapılan operasyonlardan bahsederek "Şerefsizlik talimatının muhatabı kim." "İktidar sahiplerimi, büyük Ortadoğu projesi eş başkanlarımı, Gladyo savcısı rolüne soyunanlar mı, Fethullah sicilliler mi" "....cumhuriyetin polisi yokmudur, bağımsız yargısı, yargıcı savcısı yokmudur" şeklinde haber yayınladığınız görülmüştür.

*Ergenekon terör örgütüne yönelik sürdürülen operasyonları ve operasyonda görev alanları Türkiye ye ihanet etmekle suçlayarak ağır hakaretler de bulunmaktasınız. Ergenekon terör örgütünü ve üyelerini neden bu derece savunma ihtiyacı duyuyorsunuz?

Şeklindeki soruya; Aydınlık sorumlusu olmadığını ve sorunun muhatabı olmadığını, ancak sorgulamanın bir suç araştırmasından çıkıp Aydınlık dergisiyle mücadele haline getirildiğini gördüğünü,

Tape:3859'da kayıtlı, 13.02.2008 günü saat : 17.09 sıralarında, X şahıs arasında yaptığı görüşmede; X şahsın "Ha bu Yavuz DEDEGİL Türkiye'deymiş" "Ha bi 10-15 gün daha buradaymış galiba." "Ee sen bi telefon edermisin görüşün abi. Şeye dönmeden Almanya'ya dönmeden" "Şu ADD'yi görüşmek lazım... Abdullah konusunda falan onun biraz" "Abdullah COŞKUN konusunda galiba biraz kafası karışık biraz teretdütleri var." dediği, kendisinin "Olur görüşelim." dediği, X şahsın "Ali'ler diyorum. Bi buluşup anlatmaya çalıştılar da Yavuz DEDEGİL'e buluşamadılar." "Bi anlatmak lazım iyi bi şekilde" "Zaten olağanüstü bi kongreye gidecek ADD, bu Yavuz DEDEGİL' in tutumu çok önemli." dediği, kendisinin "Olur tabiî ki ararım" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Kimle görüştüğünü hatırlamadığını, suçla ilgisinin olmadığını, bu şekilde insanlar arasındaki fikir alış verişlerinin izlenmesi ve böyle kayda geçirilmesinin suç olduğunu,

Görüşmede ismi geçen kişiler kimdir? Ne gibi ilişkiniz vardır?

Şeklindeki soruya; "Bu şahıslar hakkındaki sorularınız tamamen kanunsuzdur. Size kanunsuzluğunuzu hatırlatmak için böyle hukuk dışı sorulara cevap vermiyorum." Şeklinde beyanda bulunmuştur.

Tape:3860'da kayıtlı, 13.02.2008 günü saat :17.47;-s-ıralarındaNusret ile yaptığı

görüşmede; NUSRET' in "Ordan da bilgi olur. Şey geldi mahkemenin 1 numaralı


/ytm


^7' ' r^^A^A^^^^

mahkemenin karan geldi. Götürüyorum yarın orda, satışla ilgili de olumlu karar verdi..." dediği, kendisinin "Ne karan." dediği, NUSRET' in "Iıı toprak köylülere toprak satışı." dediği, kendisinin "Onlar şeye gitcek değil mi? Şimdi" dediği, NUSRET' in "Danıştay'a gidecek. Danıştay'a gidecek ama epeyce bi masraf oldu. 30 kusur dava oldu şimdi. Bazı yerlerden para bulmamız lazım,sponsor yapalım köylülerin kaldıracağı gibi değil." "Evet ben bir iki yeri aradım yurt dışından arkadaşlardan falan sponsor bulup diye" dediği, kendisinin "Ne kadar masraf dediği, NUSRET' in "Valla yani beşten aşağı olmayacak bikere yani beş" dediği, kendisinin "Beş milyar mı?" "Bi şey değil" dediği, NUSRET' in "...Güneydoğu fonuna da bari yani bunu fırsat bilip bi şey yapalım." "Kaynak bulalım." dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Nusret SENEM Partinin Genel Sekreteri ve aynı zaman da Diyarbakır Bismil ilçesi Arslanoğlu köyü çiftçilerinin avukatı olduğunu, köylülerin ağa ile davalarına baktığını, Danıştay 'a başvuru için köylülerin harç yatırması gerektiğini, köylülerin bunu verecek parası olmadığı için parti olarak onlara maddi yardımda bulunduklarını,

Tape:3862'de kayıtlı, 13.02.2008 günü saat :18.46 sıralannda Pınar ile yaptığı

görüşmede; PINAR' m "Başkanım Şule Hanımla bi mektup göndermiştim işte Milli Egemenlik Hareketi şimdi orda en üste not kısmında." "Açıklamaya ilişkin teyidinizi en geç on beş şubat 2008 tarihine kadar bildirmeniz gerekiyordu onu" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Görüşmeyi Pınar YA VUZ ile yaptığını, istanbul daki basın sekreteri olduğunu, sözü geçen milli egemenlik hareketinin bildirisine, imzasının koyulması konusunda onayının talep edildiğini, bunun bildirildiğini,

Tape:3866'da kayıtlı, 18.02.2008 günü saat :18.19 sıralannda Ferid İLSEVER ile yaptığı görüşmede; kendisinin "Valla dikkat et, bu Mehmet telefon etti de ee bu sorulara cevap.." dediği, F.İLSEVER' in "Aldım onlan abi gördüm, alo" dediği, kendisinin "Bi de Ankara' da bu Şükrü ELEKDAĞ' di bu Onur ÖYMEN' di carttı curttu şimdi yüklenelim" dediği, F.İLSEVER' in "Erdoğan ÖZEL bizim yani İzmir' de bu" "Talat Paşa' nm işlerini yapıyo ya" dediği, kendisinin "Bu Ankara' yi yapalım abi bak, Ankara hedef ne biliyomusun? Şükrü ELEKDAĞ, Onur ÖYMEN, Gündüz AKTAN falan bunlan toplayıp önlerine koyalım, çok cephede mücadeleyle bu iş kazanılır o meseleyi koyalım" "...bunlar bizi reddetmeye karar vermiş" "Bizi oyalıyolar tamam mı ve bunlara ucunu göstermek lazım, başlıyoruz demek lazım" "Çünkü CHP' liler olumlu olduğu sırada bilmem Zahit AKMAN' m falan olumsuz falan bunlar hep kanunsuzlar yani çok açık" "Biz çekelim kılıcı abi hiç.." dediği, F.İLSEVER' in "Namussuzlar RTÜK başkanı falan değil bunlar şeyden kelepir mal kaçmp bilmem ne yapmaya çalışıyo aynı zamanda" "Namussuz herifler ya sadece bizi susturmak değil bi de elimizden alınıp şeyi biliyomusun en ucuza nasıl kopartınm, bu kadar adi adamlar ya" "...o kurulu etkilemek bakımından ben dedim bi güçlü bi iki hukukçudan böyle yani güçlü derken şey tanınmış kamuoyunda işte bilmem isim yapmış falan bir iki şey alabilirsek şeyde yaptığımız gibi kabloda yaptığımız gibi" "Ya şimdi bunlar bu şeylerden sonra bir sürü ziyaret yaptılar peş peşe geldiler gittiler bilmem ne yaptılar falan, şimdi geçen gün de bir 1969 yılına ait arşivlerin bazılanm dediler bi bölümü hepsi değil de bazılannı gizli tutuyolar, tutmaya devam ediyolar, Türkiye ile ilgili arşivleri" "...Cumhuriyet Gazetesi dün onu manşet yaptı Anayasa Değişseydi Darbe Olacaktı başlık aynen böyle Cumhuriyet' in başlığı..." "O zaman siyasi şeylerin tanıması üzerine, bunun üzerine şimdi bugün de Süleyman DEMİREL' le bir Fikret Bilal bir röportaj yapıyo yaymlıyo işte Ben Önledim Yoksa Darbe Geliyodu, bu anayasa değişikliğini biz hazırladık ama senatoda kabul edilseydi darbe olacaktı öğrendik ve parlamentoyu kurtardık işte bugünlere ders olsun..." dediği, kendisinin "...bugün darbe yapmak çok büyük yanlış tam ekonomik çöküşe giderken çok büyük hata yani" dediği, F.İLSEVER' in "Darbe diye bişey yok zaten abi öyle bişeysöz-konusu değil de" "Napıyolar yani ne yapmak istiyolar" "Bugün darbe falan ne darbesi yâ bide'kim yapacak yani" ".. .fakat

şey yaptıkları anlaşılıyo bi takım tehditler savurdukları anlaşılıyo bazı korkutmalar yaptıkları anlaşılıyo" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Görüşmenin bölük pörçük kaydedildiğini, bir çok konunun olduğunu, ilk konunun, oğlum Mehmet PERINÇEK Rusya nın en büyük gazetelerinden birinin Ferid ILSEVER ile yapmak istediği röportajın sorularını ILSEVER' e gönderdiğini, O röportaj da Ermeni soykırımı yalanı konusunda Rus kamu oyunu aydınlattığını, Türkiye nin yanına kazanmaya çalışıldığını, buna verilecek cevap üzerinde konuştuklarını,

ikincisi gene Ermeni soykırımı yalanı konusunda CHP ve MHP li milletvekilleri Şükrü ELEKDAĞ, Onur ÖYMEN ve Gündüz AKTAN ile birlikte çalışma konusu görüştüklerini,

Üçüncüsü Türkiye deki darbe tartışmaları konusunda bilgi verildiğini, burada Ferid ILSEVER 'in de kendisinin de darbeye karşı olduğunun saptandığını,

Tape:3867'de kayıtlı, 18.02.2008 günü saat: 18.54 sıralarında X şahıs ile yaptığı görüşmede; X şahsın "1970-1960 devrimi ile ilgili 27 Mayıs devrimi ile ilgili" "Elimde bi AKDEVRİM diye bi belge var benim, belge kitabı var, bundan bazı şeylere temas etmek istiyorum" "Ben bunları da yazılmak katmayı uygun buldum" "...hafta içinde yetiştirmeye çalışıcam size efendim" "Bi talimatınız var mı?" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Görüşmeyi Emekli Kurmay albay Cemalletin KORKUT olduğunu, işçi partisi Genel Başkan Danışmanlarından olduğunu, hazırladığı yazıyla ilgili konuştuklarını,

Tape:3868'de kayıtlı, 19.02.2008 günü saat :22.06 sıralarında Ali ile yaptığı

görüşmede; kendisinin "...yarın ben DedegiP le buluşuyorum" "Partiye geliyo" "O konuda bana söyliyeceğin bişey var mı?" dediği, ALİ' nin "Ya başkan olmasında şey olmasa bile diyelim" "Çünkü o Abdul hocanın yazdığı mektup falan filan ya onlar Yavuz Bey bunları kabul etmez, ama biraz çekinceli gibi sanırım veya uğraşırlar benimle diye mi düşünüyo bilmiyorum artık ya yorum yapmak istemiyorum" dediği, kendisinin "... 6 Nisan' da İsviçre' de güzel bi toplantı oluyo bu .... çıkıp kanunu çiğneyecek" "O da çok güzel oluyo yani o Normalston falan da çağncaz oraya yani bırakalım İsviçreliler özgürlük temelinde yapsınlar" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Görüşme İsvicredeki Ermeni soykırımı yalanına karşı 6 Nisanda gerçekleştirilecek toplantı ile ilgili olduğunu, bu toplantıya eski ingiltere başbakanı Margeret Theccer 'in başdanışmanı Prof. Doktor Norman Stone yanında isviçreli bazı millevekilleri ve bazı bilim adamlarının da katılacağını, Türkiye Devletinin Ermeni Soykırım yalanını çürütmek için yapmadıklarını, kendilerinin üstlendiğini, görüşmede geçen Ali isimli şahsın ise Partilerinin Yurt dışı temsilcisi Ali MERCAN' olduğunu,

Tape:3869'da kayıtlı, 19.02.2008 günü saat :22.49 sıralarında Musa ile yaptığı

görüşmede; MUSA' nın "O istemiş olduğunuz kitapçı" "Biz bulduk" dediği, kendisinin "Ziynet Hanım da mı buldun" dediği, MUSA' nın "Evet şimdi arkadaşta burda Deha' yla beraber tekrar bi gözden geçiriyolar size göndermeden evvel" dediği, kendisinin "10 Üzeri Armania" dediği, MUSA' nın "O ya bu gece ya yarın sabah elinizde olur" dediği, kendisinin "Broşür şeklinde de var mı ellerinde" "Mafyograsi ne var ne yok hepsini bütün Almancaya çevirdiği her şeyi" dediği tespit edilmiştir.









1.437


Telefon görüşmesi sorulduğunda; Görüştüğü şahsın, İsvicredeki parti
yöneticilerinden Musa DURSUN olduğunu, Ermeni soykırımı yalanına karşı yayınladıkları,
Almanca kitapların CD kopyalarını yollamak için çevirmen arkadaşının evinden telefon
ettiğini, konuştuğu şahsın, çevirmenin eşi isviçreli profösör olduğunu, bu şahsın, Ermeni
soykırımı yalanına karşı mücadelemizi desteklediğini,
^

Tape:3870'de kayıtlı, 22.02.2008 günü saat : 10.45 sıralarında Ceyhun BOZKURT ile yaptığı görüşmede; kendisinin "O sana yollamıştım geldi dimi o şeyleri" dediği, C.BOZKURT' un "Geldi onu bugünlerde ben tekrar gündeme getirmeyi düşünüyorum" dediği, kendisinin "Tamam o sana lazım olur, onu koy arşive" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Ceyhun BOZKURT'un gazeteci olduğunu, Ceyhun 'un kendisinden bazı açıklamalarını istediğini, kendisinin de onları yolladığını,

Tape:3871'de kayıtlı, 24.02.2008 günü saat :15.17 sıralarında Ferid.../Ufuk ile

yaptıkları görüşmede; FERİT' in "...Aslan BULUT niye benim haberim yok niye bana göndermediniz bi bir tanesi daha söyledi keşke benim e-postama şey Behiç KILIÇ ya biz bir kere bunlann şeylerine gönderelim abi" dediği, kendisinin "Fakat bunlar da acaba Tayyip Erdoğan'larda kazanıyorlar mı yani onlann hükümeti zamanında oluyor falan bir fikri var mı." dediği, FERİT' in "...bir rahatsızlık var herkes şeyin farkında Abdullah GÜL'ün ee imzalama şeyine müthiş bir tepki var" dediği, kendisinin "Arkadan vuruyor ya" "İç cephe açıyor orduya karşı" dediği, FERİT' in "biraz daha şey olursa bu Ergenekon hikayesi daha nerelere varacak nereye götürecekler bilmiyorum ama bunlann amaçlan belli bunu yapan adamlarda" "Fakat bu Ergenekon'la ilgili daha evvelden baktım şimdi Vatan'da bilmem nerde gene şeyler var bazı okur yorumlan nasıl tepkili biliyormusun hepside bizim şey yani Fethullahçılann tezgahı bilmem nesi yalanı susu busu falan filan diye büyük tepkilerle" dediği, kendisinin "Vatan'damı çıkmış" dediği, FERİT' in "...burda bir sempati alması bir güç gösteresi bir moral kazanması tekrar şöyle bir silkelenmesi falan şeyin hassas yönüde bu bence" dediği, kendisinin "Hayır bu Ergenekon'la ilgili diyorum" "Ergenekon'la ilgili" "...o konuda neler deniyor o tür konularda Türk ordusunun o konuda bir tavn yok" dediği, FERİT' in "... Ümit SAYIN gibi berbat berbat adamlar var işin içinde" "Önada dayanarak bir sürü şeyler var internet ortamında şunu yapmış bunu yapmış gibi" "...bir tek Serdar TURGUT'un dikkatimi çekti bu şeylerin eeee yani bir takım şikayetçi takımı var operasyonlann onlann en açık net ifadesi olmuş onun yanı sırası" dediği, kendisinin "Şikayetçimi o?" dediği, FERİT'in "Operasyonlara karşı bir tavır almış" "Bir o var yani öyle net bir tavır içinde olan bide Cumhuriyet imtiyazından..." dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Görüşmeyi Ferid İLSEVER ile yaptığını, görüşmenin, iki arkadaş arasındaki bilgi alışverişi olduğunu,

Tape:3872'de kayıtlı, 24.02.2008 günü saat :22.20 sıralannda X Şahıs ile yaptığı görüşmede;X şahsın "Tamam Tuncay ÖZKANTa ben kavga ettim ama doğal olarak siktir çektim çünki canımı sıktı Tolon'u, sizi,Esat'ı,Mahir KAYNAĞI,Emin GÜRSES'i adam rest çekti" dediği, kedisinin "Evet" dediği, X şahsın "Çünki Mehmet AKKAYA ya ben bir şey

demicem çünki ben emir değil ya emir belki şöyle diyim Mehmet AKKAYA arkadır

Orhan abinin dediğini ben yapıyorum da uyguluyorum da" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Görüşmeyi ismini hatırlamadığı Karabük'ten istanbul 'a gelmiş eski bir işçi ile yaptığını, suçla ilgili bir konu olmadığını,

Tape:3873'de kayıtlı, 25.02.2008 günü saat :22.33 sıralannda İhsan ATİK ile yaptığı görüşmde; kendisinin "Kardeşim devrimle rica ederim İhsan'çığım devrimden vazgeçmek şerefsizliktir alçaklar devrimden vazgeçer öyle bir şey olur mu öyle saçma şey" "Bizim yaptığımız her şey devrime yönelik" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Partilerinin programında milli demokratik devrim hedefi konulduğunu, devrim, Kemalist devrimi tamamlamak diye tanımlandığını,

Tape:3874'de kayıtlı, 26.02.2008 günü saat :00.43 sıralannda X şahıs ile yaptığı görüşmede; X ŞAHSIN "Şimdi ben daha önce Philip Morres deposunda falan görev aldım" "Daha doğrusu telefonda konuşmak istemiyorum da, sen önümüzdeki günlerde İzmir' e gelecek misin? Senle görüşebilirmiyim?" "Tekel' de hangi parti iktidara geçerse geçsin mevcut olan yerlere sürekli kendi partilerinden bir müdüf'ğetrriyolar" "Bunlann müdürleri oraya almalannm sebebi şimdi eğer bunu kontrol etme,, imkanın varsa" "Depolarda 6-7 sene





A4#

önceden gelen mahsulü" "Kalkıp ta içeriye imha veriyolar" "Bundan müthiş, müthiş derecede yani büyük ton" dediği, kendisinin "Hı hı, sen bunu git Halil GÜLEÇ' e anlat çabuk" "Hadi senden görev bekliyoruz" dediği, X ŞAHSIN "Anladım, o yüzden de pek konuşmak istemiyorum fakat aktif bir şekilde görev aldım, müthiş derecede haksızlığa uğradım" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Telefon eden şahsın, İzmir ilinde TEKEL işçileri ile dostluğu olan bir arkadaşları olduğunu, Tekeldeki yolsuzlukları araştırdığını, Bu konuyu izmir il başkanı Halil GÜLEÇ'e iletmesini söylediğini,

Tape:3875'de kayıtlı, 26.02.2008 günü saat :12.28 sıralarında Kamil DEDE ile yaptığı görüşmede; kendisinin "Bu şeyde iddianamelerde surda burda THKP/C var mıdır?" dediği, K.DEDE'nin "Olabilir" dediği, kendisinin "Senin evde var mı onlar?" dediği, K.DEDE' nin "Ben de hiç yok onlar abi" dediği, kendisinin "Peki bunu bilen kim var?" dediği, K.DEDE' nin "Anladım, bu ORAKOGLU' nun kitabını daha çıkmak üzere galiba şey yaptınız mı?" "İlyas AYDIN için iddiası, ölmediğini söylüyo benim şahsi fikrim de ölmediği konusunda, bu konuyu daha aydınlatamadı kimse" dediği, kendisinin "Hala yaşıyo mu sence?" dediği, K.DEDE' nin "Bence kesinlikle yaşıyo, ölmesi mümkün değil abi ya da ha pardon o şekilde ölmesi mümkün değil, bize iletildiği şekilde ölmesi mümkün değil Türk Devleti öldürdüyse onu bilemem ama biliyosunuz Filistin' e götürdük işkencede bilmem ne de öldü diye esas çıkan saye o biliyosunuz, orda öldürmeleri mümkün değil, Muhabbarat' m iş kontrolü altında, Muhabbarat bi Türk subayını bilmem ne öldürttürecek üç tane çakala mümkün mü bu?" "Bu niye ortaya çıkarıldı hatta bize bi kaset gönderildi ben biliyorum" "Boğuk sesler geliyo işte ölmeden evvel işte işkence sırasında konuşmaları falan diye nişe bu kadar çok şey yaptılar" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Merkez Karar Kurulu üyemesi Kamil DEDE ile son zamanlar da yayınlanan Bülent ORAKOGLU' nun kitabı ve Ilyas AYDIN'ın yaşayıp yaşamadığı konusunda konuştuğunu, Kamil DEDE' ye bu şekilde bir kaset gösterdiklerini, ancak varlığından bilgisinin olmadığını,

Tape:3876'de kayıtlı, 26.02.2008 günü saat :21.51 sıralarında Pınar ile yaptığı

görüşmede; kendisinin "Pınar' cim ÖZKÖK' e bi şey mektup yazdım" "Bu mektubu bi ön yazıyla ÖZKÖK' ün kendisine yollarsın diğerlerine de aynen böyle bu şekilde yollarsın, zaten altında diyo not bu açıklamayı izninizle sabah toplantısına okuyarak gelmeleri için Hürriyet' in diğer yönetici kadrolarına da yolluyorum diyorum" "Sen bana yollamıştın Oktay EKŞİ' yi de not al" "Hürriyet' in o şeyinde bulunan künyesinde yönetici olarak yazılı insanlar var ya Doğan ERGÜNEL zaten var orda" "Hepsine şimdi e-postala" "Ve takip et onda aldınız mı Doğu PERİNÇEK' in şeyini diye tamam mı?" dediği tespit edilmiştir.

Telefon görüşmesi sorulduğunda; Görüşmenin sekreteri Pınar YAVUZ ile yapıldığını, Hürriyet gazetesinde Erdal YAVUZ adlı projosörün 1969 yılına ait gerçek dışı açıklamalarını düzeltmek için bir yazı gönderdiğini, O yazıyı Hürriyet Gazetesi yöneticilerine ulaştırmasını rica ettiğini,

İşçi Partisi Genel Merkezinde yapılan aramada; Girişin karşısındaki sekreter odasının sağ tarafında bulunan masa üzerinde çok sayıda CD bulunarak el konulmuştur. Bu "ELBA HIGH QUALITY CD" yazan M4-C524-B-R2-09:40 seri numaralı CD'nin yapılan incelemesinde; içersinde (3) adet klasör ve (1) adet Word sayfası olduğu, "Ümit SAYIN" isimli klasör açıldığında, (9) adet Word dosyasının olduğu, bu Word dosyalan içersinde "Ümit SAYIN tarafından Kadıköy C. Başsavcılığına yapılan suç duyurusu" yazılarının olduğu görülmüştür. Konu sorulduğunda; Bunları bilemeyeceğini, Genel Merkez de binlerce CD olduğunu,

"ELBA HIGH OTJALITY CD" yazan M4-C524-B-P?2-09:40 seri numaralı CD'nin yapılan incelemesinde; içersinde (3) adet klasör ve (1) adet Word sayfası olduğu, "Yargı-














Nusret Senemden" adlı klasör açıldığında, içersinde (4) adet Word belgesi, (7) adet PDF belgesi olduğu görülmüştür.

"Yargıtay" adlı PDF dosyası açıldığında, elle çizilmiş basit bir kroki olduğu görülmüş, kroki içersinde binanın bölümlerini gösterir şekiller olduğu, bu şekillerin üzerine A, B, C yazıldığı, binalara giriş çıkış olan noktalan işaretledikleri ve bu noktaların üzerlerine değişik işaretler ve şekiller yaptıkları ve numaralandırdıkları görülmüştür.

"Krokinin açılımı" isimli Word belgesi açıldığında, aynen şu yazıların yazdığı görülmüştür;

KROKİNİN AÇILIMI A:Yargıtay ana bina B:Yrgıtay bitişik ek bnina C: Yargıtay ek bnina



  1. :protokol kapısı(güvenlik çok sıkı)

  2. avukat giriş kapısı

  3. Posta giriş kapısı

  4. Vatandaş kapısı

5Garaj kapısı (sürekli görevli bulunur, güvenlik yok)

öMutfak kapısı

7 A blok yan kapı

8Cnlok yabn kapı

9C blok arka kapı

1OC blok öbn yan kapı

11C blok ana giriş kapı

12C blok garaj kapısı

13 Başbakanlık güvenli girişi

14A blok giriş

X Güvenlik var

X Polis var

) (x ray cihazı var

P polis noktası var.

"San ile işaretli bölgeler rahat, buralarda güvenlik, polis, görevli yok.6 nolu kapı tübnel gölgesibnd kalıyor.Gece için uygun.3 nolu kapı, kilitli ancak açılabilir.Buradan A blok zemin altıbna inilir.BNurası Milli Eğitim BNakanlığı ile A bnlok arasında kalıyor ve araba park yeri.Tenha.Cbnlok 8 nolu kapı çok müsait.Girince bazen kapı arkasında bir güvenlik çıkabilir. Burada lavabolar var.Oraya geçilebilir.Her zaman yok.9 bnolu kapı kilitlidir.Ama açılabilir.Ö ntaraftaki ışıklar oraya görmüyor. 10 nolu kapı kullanılmaz, ön taraftaki ışıklar burayı iyi görüyor. Ö n tarafta 2 kamera var. Ön taraftaki san alan ağaçlann altında kalıyor. Işıktan da geriye kalıyor.Orayı güvenlik kulübesi görmüyor.arkada camlan yok.O nedenle kör bir nokta oluşuyor.Karargah kameralan görse de karanlık olduğundan sıkıntı olmaz.Ancak fazla beklememeli.Karargah önünden hemen ikaz gelebilir."Şeklinde yazılann olduğu görülmüştür. Belgeler sorulduğunda; "İşçi Partisinin 40 yıllık tarihinde ne bir sukisat ne bir şiddet eylemi vardır. Ne bunların planı yapılır ne de beyinler bu tür bizim anlayışlarımızla ilgisi olmayan yasa dışı ve zararlı faaliyetlerle meşgul olur. " diyerek bulunan CD ve belgeyi bilmediğini, ismi geçen Nusret SENEM'in İşçi Partisi Genel Sekteri olup avukat olduğunu, kendisinin bilgisi olmadan ve bilgisi dahilinde, bu şeklide planlamaların Parti de kesinlikle olmayacağını,

*Klasörün üzerinde ismi yazan Nusret Serfiîrrr- kimdir? Böyle bir şahıs tamyormusunuz? Tanıyorsanız bu şahısla nasıl bir ilişkiniz vardır? Şeklindeki soruya; Nusret SENEM in işçi Partisi Genel Sektereteri olduğunu ve Avukat .olduğunu, 4. katın Genel



Sekreter salonunda kaldığını, ne onun nede başka bir görevlilerinin böyle alçakça ve saçma sapan işlerle ilgisinin olmadığını,

*Bu kroki ve açılımından sizin bilginiz varmı? Varsa Yargıtay da kime eylem yapmayı planlıyordunuz? Şeklindeki soruya; kroki ve açılımından bilgisinin olmadığını, ama partinin terör eylemleri ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını,

*Bilginiz yok ise partinizin genel merkezinde bu bilgileri kim yada kimler hazırlamış olabilir? şeklindeki soruya; Bilemem şeklinde cevap verdiği,

* Sizin bilginiz olmadan Parti içersinde bu tür oluşum yada eylem hazırlıkları yapılabilirini? Şeklindeki soruya; Kendisinin bilgisi olmadan veya bilgisi dahilinde bu şeklide planlamaların, partide kesinlikle olmayacağını,

"ELBA HIGH QUALITY CD" yazan M4-C524-B-R2-09:40 seri numaralı CD'nin yapılan incelemesinde; içersinde (3) adet klasör ve (1) adet Word sayfası olduğu görüldü.

"Yargı-Nusret Senemden" isimli klasör içersinde "Yargıtay ile ilgili notlarım" isimli Word sayfası incelendiğinde, içeriğinde bazı yüksek yargı organları ve hakim savcılarla alakalı olarak, Kişilerin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlanna veya sendikal bağlantılanna ilişkin bilgilerin kişisel veri olarak kaydedildiği,

*Söz konusu belgeyi kim yada kimler hazırladı? Şeklindeki soruya; Bu notları ilk defa gördüğünü, hiçbir bilgisinin olmadığını,

*Bu bilgileri hangi amaçla kullanmaktasınız? Bilgilerinizin kaynağı nedir? Şeklindeki soruya; Belge hakkında kendisinin yeni bilgis sahibi olduğunu,

*Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının babası araştınlacak acil derken ne kastedilmektedir. Şeklindeki soruya; Bir şey bilmediğini,

*Şayet bu belgeden sizin bilginiz yoksa Partiniz içersinde, sizin bilginiz olmadan bu şekilde istihbari çalışmalar yapılabilirini? Şeklindeki soruya; Yayın organlarının haber toplama çalışmalarının olduğunu, Toplanan haberler mutlaka yayınlanması gerekmediğini, ele geçen haberlerin ancak 30'da 40' da biri doğrulandıktan sonra kamu oyuna açıklandığını,

"Yargı-Nusret Senemden" isimli klasör içersinde, "Yargı tel notlan" isimli Word sayfası incelendiğinde, çok sayıda şahsın isminin yazdığı, isimlerin karşısında da telefon numaralannm yazdığı görülmüştür.

Listedeki isimlerle ilgili yapılan ön çalışmada, listedeki isimlerin Yargı mensuplan olduğu öğrenilmiştir.

*Sözkonusu belgeyi kim yada kimler hangi maksatla hazırladı? Şeklindeki soruya; Bilmediğini, ancak Genel Merkezlerinde görevli çok sayıda hukukçu ve avukat bulunduğunu, bunların meslektaşlarının telefon ve isimlerini muhafaza ettiklerini,

"Yargı-Nusret Senemden" isimli klasör içersinde bulunan "Muammer AKSOY" isimli PDF dosyası incelendiğinde, bir adet "ceset" resminin olduğu görülmüştür, (resim gösterildi)

*Bu resmi nereden temin ettiniz ve hangi maksatla kullanmaktasınız? Şeklindeki soruya; Muammer AKSOY'un fotoğrafı olduğunu,

"Yargı-Nusret Senemden" isimli klasör içersinde bulunan "Turgut ÖZAL" isimli PDF dosyası incelendiğinde, 18 Haziran 1986 tarihinde Ankara ilinde Atatürk Kapalı Spor salonunda Anavatan partisinin 2. Olağan genel kurul toplantısı yapıldığı sırada, Başbakan Turgut ÖZAL'a yönelik yapılan silahlı saldın olayının^orııştunna evraklannm olduğu görülmüştür.

*Bu evrakları nereden, ne şekilde temin ettiniz? Şeklindeki soruya; Bu evrakların nereden alındığını bilmediğini, yayın organlarının bu konuyu araştırarak yayın yaptıklarını, arşivlerinde bu şekilde binlerce belge bulunduğunu,

"Yargı-Nusret Senemden" isimli klasör içersinde bulunan "Tayip ERDOĞAN" isimli PDF dosyası incelendiğinde, 1998 yılında Recep Tayip ERDOĞAN hakkında Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi C. Başsavcılığınca düzenlenen iddianame olduğu görülmüştür.

* Bu evraktan bilginiz ya da ilginiz var mı? Var ise bu evrakı nerden ne şekilde


temin ettiniz? Hangi amaçla bulundurmaktasınız? Şeklindeki soruya; Bilgisinin olmadığını,
bu tür iddianameleri adliyeden her isteyen avukatın aldığını, İşçi Partisi olarak sürekli
araştırma yaptıklarını, iki ellerinin Tayip Erdoğan'ın yakasında olduğunu, Cumhuriyeti
yıkma peşinde olduğu kanaatinde olduklarını, bu kanaatlerinin, en son Yargıtay
C. Başsavcılığının iddianemesi ile en yüksek yargı makamı tarafından doğrulandığını,

" "Yargı-Nusret Senemden" isimli klasör içersinde bulunan "S.. ÇİLESİZ" isimli Word dosyasında bir resim olduğu görülmüş ve bu resim yazdırılmıştır. (söz konusu resim gösterildi.)

* Resimdeki şahıslar kimlerdir? Bu resim nerden temin edildi? Resim hakkında
bilginiz ya da ilginiz var mı? Şeklindeki soruya; Resimdekilerin hiçbirini tanımadığını,

İşçi Partisi genel merkezinde yapılan aramada 4.katta Çok gizli ibareli (5) sayfadan oluşan belgenin "Konu: İP / Karargah evleri" başlıklı yazının içeriğinde, "İşçi Partisi ve Alevi kesimin yanı sıra bazı TSK mensupları ve memurların ela katılımıyla, emperyalistlerle Cumhuriyet karşıttan yıkıcıları ile mücadele amacıyla bir harekat başlatıldığı yönünde hassas kaynaktan bilgiler intikal etmiştir. Yürütülecek bu çalışmalarda hiçbir kurum ve oluşumun zarar görmemesi için "karargah evleri" adı altında, çekirdek kadroların oluşturulmasının öngörüldüğü alman bilgilerdendir." yazdığı, devamında karargah evleri hakkında bilgiler verildiği, yazının sonlarına doğru faaliyet içersinde yer alan şahısların değişik başlıklar altında isim listelerinin yazdığı,

Son sayfasında ise karargah evleri başlığı altında bir şema yapıldığı yazdığı

görülmüştür. Belge sorulduğunda; Şüpheli bir belge olduğunu, teşkilatlanmalarında en ufak



bir ilgisi olmadığını, Provokasyon amaçlı ifadeler olduğunu, 1 in

doçent, Türkiyem Topluluğu Türk Metal Sendikası Genel Başkanı önderlik ettiği bir platform olduğunu, Krokide isimleri geçen askeri şahısların hiçbirini tanımadığını, böyle şahısların olduğundan da şüpheli olduğunu, M. Bora PERİNÇEK'in oğlu olduğunu,

M partide genel başkan yardımcısı olduğunu, Hikmet ÇİÇEK partilerinde basın

bürosu sorumlusu olduğunu, Z partilerinde İstanbul Öncü Kadın başkanı olduğunu,

bahsedilen belgenin saçma sapan bir şema olduğunu,

Krokide bölge sorumluları başlığı altında yer alan A 'nın üyeleri olduğunu,

M 'nin İstanbul İl Saymanı olduğunu, H 'nin Merkez Karar Kurulu üyesi

olduğunu, Z 'ün Gaziosmanpaşa ile hiçbir ilgisinin olmadığını, M

Tekirdağ yöneticilerinden olduğunu, A 'nın İstanbul İl Yöneticisi olduğunu,

diğerlerini tanımadığını, ancak bir akıl hastasının böyle şeyler yapabileceğini,

Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Ulusal Kanal ve Aydınlık dergisinde çalıştırın? Çalıştı ise hangi yıllarda ve hangi görevlerde çalıştı? Bu şahsı kimin referansı ile aldınız? Şeklindeki soruya; Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün emekli binbaşı diye kendini tanıtarak, ulusal kanalda çalışmak için başvurduğunu, yaptıkları mülakat sonunda subay emeklisi olmasına da güvenerek işe alındığını, fakat çok kısa zamanda çok sık yalan söylediği binaya silahla girmek istediği ve cebinde 7-8 ayrı kimlik taşıdığı ve geçmişte hristiyan olarak kiliselere gittiğinin tespit edilmesi üzerine birkaç ay sonra işten atıldığını^JağJğirtıcı ajan olduğunu, Aydınlık dergisinde kapak yapıldığını, Ordudan istifaya zorlandfğmın saptandığını,










"F^

'Mjyvi

1442
n>

~fe«

.?•


Yakalandıktan sonra ikametinde yapılan aramada, kapağında "MASONİK BİLDİRBERG ÇETESİ" yazan (76) sayfadan oluşan kitapçık şeklinde belge ele geçirilmiş, bu belgenin kapağı üzerine el yazısı ile mavi tükenmez kalemle "30 Mart 2000" "Eroğin trafiği S.60" ibaresinin yazılı olduğu, belge içersindeki bazı sayfalardaki satırların mavi tükenmez kalemle altlarının çizildiği görülmüştür.

ERGENEKON soruşturması kapsamında daha önceden yakalanan ve sizin ajan provokatör diye belerttiğiniz Mehmet Zekeriye ÖZTÜRK'ün ikametinde yapılan aramada, aynı belge yani kapağında "MASONİK BİLDİRBERG ÇETESİ" yazan ve (76) sayfadan oluşan, kitapçık şeklinde belge ele geçirilmiş, bu belgenin kapağı üzerinde de "30 Mart 2000" "Eroğin trafiği S.60" yazdığı, yazı karakterinin aynı olduğu fakat bunun fotokopi olduğu, ayrıca Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK den çıkan belgenin içeriğindeki sayfalardaki altı çizili satırların da sizdeki belgelerle birebir eşleştiği, fakat Zekeriya ÖZTÜRK teki belgelerin fotokopi olduğu görülmüştür.

Dolayısıyla Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ten çıkan belgeler, sizden çıkan belgelerden fotokopi edilerek temin edildiği anlaşılmaktadır. Diğer bir dikkat çekici hususta, yakalanan Veli KÜÇÜK'ün ikametinde yapılan aramada da, aynı belgenin bulunduğu, ancak belgenin üzerinde diğer iki belgede bulunan el yazısının olmadığı görülmüştür.

*İfadenizde Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ü ajan provakatör olarak suçlamanıza rağmen, sizde aslı bulunan bir belgenin, fotokopisinin bu şahısta çıkmasını nasıl açıklıyorsunuz?

Şeklindeki soruya; Bahsedilen metnin fotokopi ile çoğaltılmış bir kitap olduğunu, bu kitabı mafyokrasi kitabını hazırladığı zaman Aydınlık arşivinden mafyaya ilişkin diğer kitaplarla birlikte aldığını, hatırlamadığını, fakat üzerindeki notlar ve altı çizilen yerlerin kendisinin kalemimden çıkmış olabileceğini, kitabı alırken bir nüshasının aydınlık arşivinde kalması ve bir başvuru kitabı olarak yararlanılması için bıraktığını, Zekeriya ÖZTÜRK'ün konuya ilişkin bir haber yaptığı zaman kendisine verilmiş olabileceğini,

Aynı belgenin Veli KÜÇÜK'te de bulunmasını nasıl açıklıyorsunuz? Şeklindeki soruya; Belgenin, istanbul gazetelerinin konu ile ilgili bütün muhabirlerinin kütüphanelerinde bulunduğunu, Veli KÜÇÜK'ün bu belgeyi yayınladığını bilmediğini, ama mümkün olduğunu, bir generalin yaptığı yayını bulundurmanın ve fotokopi yaptırmanın suç olmadığını,

Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Danıştay saldırısı olayı ile ilgili alman ifadesinde; 2002 yılında sizinle tanıştığım, danışmanlığınızı yaptığını, 2 yıl kadar yanınızda kaldığını, İşçi partisinin Rusya ve Çin başta olmak üzere diğer birçok sosyalist ülkenin etkisi ve kontrolünde olduğunu, ayrıca Doğu PERİNÇEK'in daha çok Rusya ve Çin istihbaratlarıyla yakın ilişki içersinde olduğunu, onlar tarafından yönlendirildiğini, ayrıca Alman ve İngiliz istihbaratlarıyla da diyaloglarının olduğunu beyan etmiştir. Konu sorulduğunda; Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK hiçbir zaman danışmanlığını yapmadığını, danışmanlarının, üniversite hocaları, yüksek rütbeli subaylar, bürokraside yüksek görevler yapmış insanlar, Emniyet Müdürleri gibi seçkin şahsiyetlerden oluştuğunu, başka devletlerle ilişkiler konusundaki iftiraların hepsi ancak kışkırtıcı ajanların görev üstlenerek yapabilecekleri suçlamalar olduğunu, işçi partisinin hiçbir devlet ve örgüt tarafından kontrol edilemeyeceğini, kendi karar organları bulunduğunu, Türk devletinin dahi işçi Partisini yönetemeyeceğini, vatanın ve devletin bağımsızlığı ve bütünlüğü için en önde mücadele eden ve 40 yılllık hayatında karakter ve kişiliğini ispatlamış bir adam olduğunu,

Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK aynı ifadesinin devamında Doğu PERİNÇEK'in son dönemlerde asker kanadına yakın görünmek için TSK'nın stratejilerine benzer politika ürettiğini, Doğu PERİNÇEK ve lider grubunun 2003 yılından itibaren TSK'nm yanında gözükmesinin gerçek sebebinin mevcut siyasi yapının djiğ^ÖâTafejnecliste kendilerine birkaç sandalye edinmek olduğunu, bu nedenle 2003 yılındap^tibafen pastilin bir askeri darbeyi dört



gözle beklediğini, TSK'nm darbeyi yapamadığı için ağır bir dille eleştirildiğini, İşçi Partisi ve Doğu PERİNÇEK'in mevcut illegal orijinli alt yapı kadrolanyla bir eylem yaptırabileceğini, planlayabileceğim veya plan ve eyleme destek verebileceğini, Av. Alparslan ARSLAN'm siyasi görüşünün Doğu PERİNÇEK'in son dönem politik açılımlarına ters düşmediğini, Alparslan ARSLAN ve benzeri şahısların Perinçek için profil ve eylemsel yapılarının tercih sebebi olduğunu, Doğu PERİNÇEK'in istek ve amaçlarına ulaşmak için her yolu deneyebileceği bir yapıda olduğunu beyanlan sorulduğunda; "Bütün bu suçlamaları Türk Milleti, milletimizin önde gelen kurumları, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatı değerlendirecek birikim ve yeteneğe sahiptir. " Şeklinde beyanlarda bulunmuştur.

İşçi Partisi Genel Merkezinde yapılan aramada; Girişin karşısındaki sekreter odasının sağ tarafında bulunan masa üzerinde çok sayıda CD bulunarak el konulmuştur. Bu CD'lerle ilgili yapılan ön incelemede, üzerinde "CD 3 PRINCO" yazılı P420281107130821 seri numaralı CD'nin yapılan incelemesinde;

(3) adet klasör olduğu, çok sayıda Word belgesi, çok sayıda PDF belgesi ve çok sayıda Resim dosyasının olduğu görülmüştür.



"Ergin POYRAZ'm - JİTEM'den aldığı para" isimli klasör içersinde (5) adet Word belgesinin olduğu, bu belgeler ayrı ayrı incelendiğinde Ergin POYRAZ'm değişik tarihlerde ve değişik miktarlarda Jandarma İstihbarat Başkanlığı kasasından paralar aldığına dair tutanakların olduğu, tutanak içersinde İstihbarat Başkanlığı kasasından verilen paranın miktarı ve tarihinin olduğu, alt kısmında teslim eden, hazır bulunan ve onaylayan Jandarma görevlilerinin isimlerinin olduğu, ayrıca teslim alan bölümünde Ergün POYRAZ araştırmacı -yazar yazdığı görülmüştür. Belge sorulduğunda; Ergün POYRAZ'ı gazetelerden tanıdığını, belgeyi görmediğini, doğruluğu hakkında bir şey söyleyemeyeceğini, yayın organları bulunduğu için her türlü istihbaratın toplandığını, bunların tasnif edildiğini, doğrulukları gündeme geldiği zaman araştırıldığını, bunların bir kısmının yalan olduğunu, çoğu bilginin kirletici haberler olduğunu, önemli olanın kullanılan bilgiler olduğunu, yayınlamadıkları bilgilerin gerçekliği konusunda bir güvence veremeyeceğini,

Partilerinin yayın kuruluşu olarak Aydınlık Dergisi bulunduğunu, Parti olarak doğrudan sahibi olmadıklarını, ama çalışanların bir kısmının partili olduğunu, Partinin görüşlerini büyük ölçüde yansıttığını, Partilerinin Türkiye 'nin meseleleri için araştırmalar, incelemeler yaptığını, bilgi topladığını, Ulusal Kanalın Partilerinden bağımsız ayrı bir şirket olduğunu, Aydınlık dergisinde olduğu gibi bir bağlantılarının bulunmadığını, Aydınlık dergisi ve Ulusal kanal kiraları müştereken ödemede kolaylık olması açısından aynı binada bulunduğunu, fakat katları ve bürolarının ayrı olduğunu,

Ankara'daki genel merkezimizin bulunduğu binada, (1.) katta Ulusal kanal ve Aydınlık Dergisinin bulunduğunu, 2.,3, ve 4. katta parti bürolarının bulunduğunu, Parti katlarında dergi ya da televizyon çalışanlarına ait bir oda veya büronun olmadığını,

Partinin propaganda ve basın bürosunun, Türkiye ile ilgili ve dünya ile ilgili her türlü bilgi ve haberi topladığım, kendilerine her gün onlarca bilgi ve belgenin geldiğini, bunların posta, kargo ve kapıya elden geldiğini, bu bilgi ve belgeler geldiği zaman hiçbirinin yırtılmadığım, red edilmediğini, alınıp ilgili büroya verildiğini, sendika, basın propaganda vb. bürolara verildiğini, Onlarında hepsini ilgili klasörlere tasnif ettiklerini, gelen hiçbir belgenin atılmadığını, bir gün soruşturma açılacakta bu belgelerden bize sorulacak diye kimsenin aklına bir şey gelmediğini, çünkü Partilerinin bilgiye önem verdiğini, Ergün POYRAZ'la ilgili belge denilen kağıdın dijital ortamda geldiğini,

Dijital ortamdaki bilgilerin iki şekilde ulaştığını, partinin, yöneticilerinin ve görevlilerinin internet adreslerine gönderildiğini, bilgi saklamak istiyorsa çıktısının alındığını, mufahaza edildiğini, ayrıca CD veya bellekl^^k^yıt edilerek geldiğini, ama kendisine gösterilen kağıt üzerindeki çıktının kendilerine' nasd ^sidiğini bilmediğini, bu belgenin aslının Jandarma Genel Komutanlığından sonuabiJ/3eeğim\ '^;',.

Yüklə 3,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin