il " ""'
I - - i
^-\ •? 1404153, r
Şüpheli Serhan BOLLUK'un 07.02.2008 tarihinde, şüpheli Doğu PERİNÇEK ile yaptığı telefon görüşmesinde özetle;
"Bir B planı var diyo. Bunları diyor sezgisel olarak şey yapıyorum diyo" "Sokağı bekliyolar diyo" "Komuta kademesinde çok tepki var diyo." Dediği,
Doğu PERİNÇEK'in "B Planı"nı kim yapıyo?" diye sorduğu,
Serhan BOLLUKun "Ordu yapıyo." Dediği,
Doğu PERİNÇEK'in ".. Komuta kademesine tepkisi olan bir askeri güç" dediği, Serhan BOLLUK'un "Tabi. Görüştüklerimden çıkardıklarım diyo." Dediği, bununla ilgili olarak ifadesinde: "... görüşmenin doğru olduğunu, Doğu PERİNÇEK ile bu görüşmeyi yaptığını, Doğu PERINÇEK'i 30 yıldır tanıdığını, Türkiye işçi Köylü Partisi Ankara Genel Merkezinde tanıştıklarını, o tarihten beridir kendisi ile gerek yüz yüze gerekse telefonla görüştüğünü, Aydınlık Dergisinin Başyazarı olduğunu, işçi Partisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına üç kere AKP'nin kapatılmasını isteyen dilekçe verdğini, Ankara Bürosunda AKP kapatılsın şeklindeki İşçi Partisinin bu girişimini kapak konusu yapılmasını önerdiğini. Doğu PERINÇEK'e bu öneriyi ilettiğini. Bu öneriye karşı Doğu PERİNÇEK AKP yi bir halk devrimi ile zaten devrileceğini yani AKP'nin iktidardan olacağını belirterek bu öneriye karşı çıktığını. Görüşmede geçen Bedri ismi Mehmet Bedri GÜLTEKİN isimli İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı olduğu, Mehmet CENGİZ'in ise işçi Partisi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi olduğunu, Görüşmeden hatırladığının bunlardan ibaret olduğunu "beyan ettiği, ancak B planı hakkında bir şey söylemediği ve bunu hatırlamadığını beyan ettiği, savcılıkta ise bu konuyu Rafet Ballı isimli gazetecinin söylediğini beyan ettiği, halde aynı görüşme ile alakalı
Şüpheli Doğu PERINÇEK'e, Ankara'nın önerisi şu" "Bedri Abi işte Mehmet Cengiz, ... toplanmışlar" "şeyi kapak yapalım diyorlar. "AKP Kapatılsın" dediği ve kendisinin de AKP yi halk ihtilaliyle devirmek gerektiğini savunduğu, ordunun "B Planı" yaptığından bahsettikleri sorulduğunda; görüşmeyi yaptığı şahsı hatırlayamadığını, AKP kapatılsın şeklinde bir kapak yapılmasına karşı olduğunu, çünkü bunun yargıya talimat gibi algılanacağını, Ordunun B Planından söz edildiğini hatırlamadığını, beyan ederek halk ihtilaliyle devirme fikirlerini teyit ettikleri anlaşılmıştır.
Şüpheli Serhan BOLLUK'un ajandasında kendi el yazısıyla yazıldığı anlaşılan
Şüpheli Serhan BOLLUK'un gazetecilik mesleği yanında İşçi Partisinin ERGENEKON terör örgütünün gizli amaçlan çerçevesinde alman kararların uygulanmasına yönelik olarak verilen tüm talimatları yerine getirdiği, habercilik ve gazetecilik adı altında ERGENEKON terör örgütünün propagandasını yaptığı gibi örgüt üyeleri hakkında da yaptıkları yanlı haberlerle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarım işlediği, Aydınlık Dergisinin ERGENEKON terör örgütüne bağlı ULUSAL MEDYA grubu içinde yer aldığı, şüphelinin Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU'nun toplantılarına katılması ve halkı hükümete karşı isyana tahrik suçlarına iştirak ettiği anlaşılmıştır.
Ayrıca şüphelinin ajandasında kendi el yazısıyla yazdığı kriminal raporuyla sabit olan Hakan SARAYLIOGLU isimli kişinin DHKP-C örgütünce öldürülmeden önce sorgulanmasına ilişkin bazı notların olduğu, bu notlardan da bu şahsın öldürülmeden önce sorgulandığı ve bu sorguya şüpheli Serhan BOLLUK un da katıldığı, eylemin DHKP-C tarafından internette üstlenildiği, şüphelinin ajandasında internette bulunmayan bilgilerinde bulunduğu, hatta öldürülen şahsın cep telefonunun da ajandada yazılı olmasında ötürü şüphelinin bfu sorgulamaya bizzat katılıp notlan aldığı, yada,4rgüt militanlanndan bu bilgileri elde ettiği, buradan da şüphelinin DHKP/C örgütü il^rtîbatlagf2hs^ulunduğu ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlanna uygun olarajfjerör örgül^riy^e irtibatlan da sağladığı
14051 l I \*^-^U—İ. <^
ardılmaktadır. Bu konuda 2006/146 soruşturma numarası üzerinden ayrıca tahkikat yapıldığından bu dosyadaki 19.06.2008 tarihli şüpheli Serhan BOLLUK a ait ifade dosyamıza eklenmiştir.
Şüpheli Serhan BOLLUK'un üzerine atılı Ergenekon terör örgütü üyesi olmak ve halkı hükümete karşı isyana tahrik etmek eylemleri nedeniyle, TCK'nun 314/2, 313/1 ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddeleri gereğince cezalandırılması talep edilmiştir.
45-Şüpheii DOĞU PERİNÇEK a) Emniyet İfadesinde;
Haziran 1942 'de Gaziantepte doğduğunu, Ankara Sarar ilkokulu, Ankara Atatürk lisesi ve Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde orta öğrenimimi tamamladığını, 1960-64 arasında Hukuk fakültesini Ankara 'da okuduğunu, 1964 Hukuk fakültesi Kamu Hukuku Kürsüsüne asistan olduğunu, 1968 Martında Hukuk doktoru, 1968 yılında FKF (Dev-Genç) genel başkanı olarak Türkiye'nin enbüyük gençlik hareketine önderlik ettiğini, 1972 yılında 141. madde yani sınıf esasına dayalı örgüte önderlik etmek suçundan tutuklandığını ve hüküm giydiğini, 1974 affı ile serbest kaldığını, 1978 Türkiye işçi Köylü Partisi genel başkanı ve Aydınlık Dergisi Başyazarlığını yaptığını, 1980 12 Eylül askeri darbesinden sonra yine 141. madde nedeniyle tutuklandığını ve hüküm giydiğini, 1985'te serbest kaldığını, 1987 yılında Cemal Süreyya, Melih Cevdet AND AY, Necati CUMALI, Hasan YALÇIN ve Türkiye'nin seçkin yazar ve gazetecileri ile birlikte 2000 E DOĞRU dergisini yayınladıklarını, genel yayın yönetmenliğini ve baş yazarlığını yaptığını, 1991 yılında Sosyalist Parti genel başkanı olduğunu, Sosyalist partinin kapatılmasından sonra 1992'de işçi Partisi genel başkanlığına seçildiğini ve halen İşçi Partisi genel başkanlığını yaptığını, 38 kitabı, binlerce bilimsel yazısının olduğunu,
Kendisine sorulan şahıslardan;
Mehmet Zekeriye ÖZTURK'ün ajan provokatör olduğunu, Mehmet EYMÜR'e bağlı olarak çalıştığını, eskiden Hıristiyan yapılmış, kiliselere sokulmuş, ajan olarak kullanıldığını, cebinde 7-8 ayrı kimlik taşıdığını, devamlı yalan söylediğini, Ordudan istifaya zorlanmış çıkartılmış, emekli subayım diyerek 3-4 sene evvel bir süre ulusal kanalda çalıştığını, karışık işler çevirdiğini, ulusal kanala birkaç kez silahlı girmeye çalışması nedeniyle birkaç ay çalıştıktan sonra işten atıldığını,
Sevgi ERENEROL 'u gazetelerden tanıdığını, Türk Ortodoks Patrikhanesi sözcüsü olarak bildiğini, mitinglerde gördüğünü, Kitle örgütü yöneticileri bir grup bayanla iki yıl kadar öncesi ziyaretine geldiklerini,
Güler KOMURCÜ'yü gazeteci olarak tanıdığını, görüşmediğini,
Sami HOŞTAN'ı gazetelerden yasadışı bazı faaliyetlere karışması nedeniyle ismini duyduğunu,
Ali YASAK'ı Direj Ali olarak gazetelerden bildiğini, yasadışı faaliyetlere karıştığı şeklinde gazete haberleri okuduğunu,
Mehmet Fikri KARADAĞ'ı Kuvvai Milliye adlı örgütün liderleri arasında basında ismini duyduğunu, bu örgütün adını da vererek bu tür örgütlerin "başı bozuk" örgütler olduğunu ve halkın bunlara güvenmemesi gerektiğini, bu tür başı bozuk örgütlerle Türkiye 'nin hiçbir meselesinin çözülemeyeceğini vurgulayarak yazı yazdığını,
Ümit OGUZTAN'ı gazeteci olarak hatırladığını, görüşmediğini,
Kemal KERINÇSİZ'i avukat olarak gazetelerdeki faaliyetleri ile tanıdığını,
görüşmediğini, _^ii:s^::s::^.
/v5 *^\
Fuat TURGUT'u Apo davasında avukat olarak gazetelerden tanıdığını, internette sık sık açıklamalarının dolaştığını, Partilerine üye olmak için izmir 'de başvurduğunu, ancak reddedildiğini,
Habip Ümit SAYIN'in istanbul Üniversitesi Doçenti olduğunu, Ümit SANIY'ın birkaç kez ziyaretine geldiğini, bir ara Adanan Hocacılarla ilişki kurduğunu ve tutarsız davranışlarını gördüğünü,
Emin GÜRSES'i çok iyi tanıdığını, değer verdiği bir bilim adamı olduğunu, Aydınlık dergisinin yazarı olduğunu,
Ergün POYRAZ 'ı kitaplarından dolayı tanıdığını, ancak görüşmediklerini,
Ferid ILSEVER 'in İşçi Partisi Genelbaşkan yardımcısı ve basın yöneticisi olduğunu,
Serhan BOLLUK'u 30 yıldır tanıdığını, Aydınlık Dergisi Genel yayın yönetmeni, İP merkez Karar Kurul üyesi olduğunu,
Kemal yalçın ALEMDAROGLU'nu tanıdığını, Eski İstanbul Üniversitesi rektörü olduğunu,
Yusuf BEŞİRİK İşçi partisi üyesi, partide günlük işlerinin yürütülmesinde yardımcıları arasında yer aldığını,
ibrahim BENLİ eski tersane işçisi, tekstil sanayicisi iş adamı, ve İP istanbul 3. bölge milletvekili adayı olduğunu,
Adnan AKFIRAT TUCEM (Türkiye Çin İş Ortaklığı Örgütü) yöneticisi, İP merkez karar kurulu üyesi olduğunu,
Yusuf TUNCER işçi Partisi Ankara Genel Merkezinde çalışanı olduğunu,
Aydın GERGİNI.P genel başkan makam şoförü olduğunu,
Mahir Cayan GÜNGÖR İP genel başkan makam arabası sürücülerinden olduğunu,
Aykut TOKAK işçi Partisi gençlerinden olduğunu, yakından tanımadığını,
ilhan SELÇUK 45 yıldır tanıdığını, gazeteci yazar olduğunu,
Muzaffer TEKİN in emekli subay olduğunu, bir kez ziyaretine geldiğini, atılgan ruhlu bir emekli subay olarak tanıdığını,
Semih Tufan GÜLALTAY'ı gazetelerden yasadışı faaliyetleri nedeniyle tanıdığını, Bir kez telefon görüşmesi yaptığını, kendisine yönelik bir suikast konusu duyduğunu ve bu konuyla ilgili Semih Tufan GÜLALTAY ile görüştüğünü,
Alparslan ASLAN'ı Danıştay Suikastçısı olarak tanıdığını, şahısla görüşmediğini,
ibrahim ÇİFTÇİ Mamak Cezaevinde hücre komşusu olduğunu,
Tuncay GÜNEY 2000 yılı öncesinde Ulusal Kanal ve Aydınlık'a gelip gittiğini, bu şahısla hiç konuşmadığını, 2000 yılında Veli KÜÇÜK emekli olurken veya olduktan sonra istanbul'da CIA görevlileri tarafından ele geçirildiğini ve kendisini 10 yıl ABD de oturma olanağı sağlandığını ABD vizesi verildiğini öğrendiğini, O tarihte araba dolandırıcılığı nedeniyle istanbul Organize Suçlar Müdürlüğünde sorguya çekildiğini, sorgudan sonra Aydınlık Dergisinde Nisan 2001 tarihlerinde onun sorgusuyla ilgili iki önemli yazı yayınlandığını, o yazılarda Tuncay GUNEY'in düzmece ifadelerine dayanılarak Türk ordusuna karşı bir tertip yürütülmek istendiğinin belirtildiğini, DGM Başsavcısının talimatıyla dosyanın kapatıldığını ve el konan belgelerin iade edildiğini o zamanın Organize Suçlar Şubesi Müdürü Adil Serdar SAÇAN Hürriyet gazetesine açıklama yaptığını,
Veli KÜÇÜK, 2003 yılında yapılan İstanhulda'ki Kıbrıs mitinginde Veli KÜÇÜK ile karşılaştığını, bunun dışında yüz yüze görüşmediğini, 2003 yılı Temmuz ayında AKP iktidarının meclisten "ikiz ihanet sözleşmeleri" ni geçirmesi sonrasında, İstanbul II merkezinden dört kez arayarak bu yasalarla ilgili bilgi aldığını, Emekli Generallerle toplantı halinde olduklarını, kendisinin o dönem Çankaya'da Cumhurbaşkanı ile görüşerek bu yasalarla ilgili sözlü açıklama yaptığını ve bir dosya verdiğini okuduklarını anlattığını, bu olalyla ilgili değerlendirmesini^»rduğunu, kendisinin de Türkiye de etnik grupları ve cemaatlere ayrı devlet kurma, <0n egittriİ sistemi kurma gibi Türkiye yi bölmeye
yönelik haklar tanıdığını anlattığını, bu şekilde Cumhurbaşkanına verdiği dosyanın bir örneğini Veli KÜÇÜK'e gönderdiğini, bu olayda olduğu gibi gazetelerden de izleyerek General Veli KÜÇÜK'ü Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, ABD ve AB devletlerine karşı savunan konumlarda olduğunu gördüğünü, Aydınlık Dergisinin 25 Ağustos 1996 tarihli sayısının kapağında Veli KÜÇÜK'ün "Eşref BİTLİSİ ABD öldürttü" şeklindeki açıklamalarına yer verdiklerini, ancak 10 yıl ismini sakladıklarını, kamu oyuna açıklamadıklarını, bunun dışında Veli KÜÇÜK'le hiçbir görüşme ve ilişkisinin olmadığını,
Türk Hukuk Kurumu yöneticiliği yaptığını, Türk Siyasi ilimler Derneği yöneticiliği yaptığını,
ERGENEKON isimli belge sorulduğunda; iki sene önce sabah gazetesi Ankara bürosu şefi Yavuz DONAT'ın kendisini Sabah gazetesinin yeni tesislerine davet ettiğini ve gezdirdiğini, Sabah gazetesi yazarlarından Aslı AYDINTAŞBAŞ in ERGENEKON belgesini gösterdiğini ve bu belgeyi sizin yazdığınız söyleniyor dediğini, belgeyi incelediğinde içeriği ve üslubundan dolayı kendisiyle ilgili olmadığını söylediğini, bu belgeden bir suret aldığını, ayrıca CD sini de almış olabileceğini,
Süpernato veya italya'daki adıyla Gladyo denen örgütler, ABD tarafından Nato devletleri içinde örgütlendiğini, 40 yıldan beri Türkiye'nin içinde istikrarsızlaştırma operasyonları tezgahladığını, kendisine karşı tezgalanan suikastları da o gladyonun örgütlediğini,
Naylon terör örgütleri kurmak, bazı istihbarat örgütlerinin ABD ve CIA ve Mossaddan öğrendiği vahim uygulamalardan olduğunu, PKK yi 1975 yılında MİT'in kurduğunu, yine MİT'in Hizbullah denen örgütü kullandığını, belgenin kimler tarafından yazıldığını bilmediğini,
Tuncay GÜNEY'in anlatımlarında, ERGENEKON un yeniden yapılanması için, ERGENEKON belgesini Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile Doğu PERİNÇEK, Hasan YALÇIN, Deniz BİLGE, Emekli Albay Suphi KARAMAN tarafından Bilecikte hazırladığını beyan ettiği hatırlatılarak sorulduğunda; "Samimi beyan diye soru sorulması, soruyu hazırlayanların bu CIA tertibinin içinde bulunduklarını gösterir. Bile bile işçi Partisine karşı bir Amerikan senaryosunda rol almışlardır" şeklinde beyanda bulunarak, İP genel başkan yardımcısı rahmetli Suphi KARAMAN, genel başkan yardımcısı rahmetli Hasan YALÇIN ile hiçbir zaman Bilecik'te buluşmadıklarını, Deniz BİLGİ yi tanımadığını, böyle bir şahsın varlığının da şüpheli olduğunu,
Not:İfade tamamlandıktan sonra kontrol edilirken Doğu PERİNÇEK şu düzeltmeyi yaptı: "İmzalamadan önce ilk cümleyi değiştirmek istedim, tutanağı yapan görevliler bunu kabul etmedi. Cevabın ilk cümlesini imzalamıyorum. Kontrol sırasında düzeltiyorum." dedi,
"Tuncay GÜNEY'in samimi beyanları diye bu konunun sorulmasının, soruyu hazırlayanların CIA tertibi içinde bulunduklarını gösterir" şeklindeki beyanlarını, ifadeyi alan memurun incinmesi üzerine değiştirmeyi talep ettiğini,
Ergenekon operasyonunun, işçi partisi ve T. S.K operasyonuna dönüştürüldüğünü,
LOBİ isimli belge ve içeriği sorulduğunda; Kendisine böyle bir soru sorulmasının, bütünüyle psikolojik savaş kapsamı içinde olduğunu, Ergenekon soruşturması bu boyutuyla İşçi Partisi ve genel başkanına karşı psikolojik savaş kampanyalarına hizmet etmekte ve bu açıdan suç işlenmekte olduğunu,
Tuncay GÜNEY'in beyanlarında, LOBİ isimli belgeyi, Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile Doğu PERİNÇEK, Ümit OĞUZTAN, Adnan AKF1RAT vtfkendısı tarafından hazırlandığını, son şeklinin ise Veli KÜÇÜK'ün verdiğini beyan etmesi hatırlatılarak sorulduğunda; "Bu
soru karanlık örgütlerin psikolojik savaş öğretilerinden ilham alınarak hazırlanmıştır" şeklinde beyanda bulunmuş ve bu iddiayı yalanlamıştır.
Kendisinin de içinde bulunduğu bir grup tarafından hazırlandığı iddia edilen ERGENEKON ve LOBİ belgelerinin amacının: TSK mensubu ve sivil şahısları kullanarak, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk"ün adını, ilke ve inkılâplarını MASKELEME yaparak, illegal kazanç, gizli istihbarat, legal ve illegal faaliyetler, naylon terör örgütü kurmak, naylon şirketler oluşturma, suikast ve propaganda gibi yöntemler vasıtası ile bir ÖRGÜTLENME oluşturup, GİZLİLİK prensipleri altında Türkiye Cumhuriyetinin tüm devlet kademelerini ele geçirip, örgütün amaçlan doğrultusunda bir devlet yapısı kurmak olduğu hatırlatılarak sorulduğunda; Kendisinin hayatında, sayılan faaliyetlere benzeyen nokta kadar bir leke bulunmadığını, düzmece suçlamaların karanlık örgütlerin işi olduğunu,
Aydınlık Dergisi ve Tuncay GÜNEY ilişkisi sorulduğunda; Aydınlık Dergisinin parasal kaynaklarının yasal olduğunu, Maliye Bakanlığı denetmenlerince denetlendiğini, Tuncay GÜNEY'in Aydınlık Dergisine bir yıl kadar gelip gittiğini, daha önce Akşam, Milliyet gazetesinde çalışan ve dergiye haber taşıyan bir şahıs olduğunu, bu dönem içersinde Tuncay GÜNEY yönetiminde Strateji adı altında bir dergi çıkarttığını, dergi çalışanı olarak görev yaptığını bilmediğini, görev yaptı ise haberlerde imzasının olabileceğini,
Tuncay GÜNEY'in beyanlarında, Veli KÜÇÜK ile birlikte olduğu dönemde, Doğu PERİNÇEK'İN referansıyla, Aydınlık Dergisinden bazı muhabirlerle K.Irak'a gittiklerini, Haburda JİTEM den subaylarında yanlarına geldiğini, arkalarında silah yüklü araçların olduğu öğrendiğini, gümrükte Veli KÜÇÜK'ün tanıdığı Ali Balkan METE, Cemal .... (KARAMAN) m bulunduğunu beyan etmesi hatırlatılarak sorulduğunda; "Bu soru Ergenekon operasyonu denen tertibin hedeflerini sergilemektedir." Şeklinde cevap vererek, Türk ordusunu ve işçi Partisini bir suç örgütü olarak gösterilmeye çalışıldığını,
PKK -KONGRA GEL terör örgütünü, bir terör örgütü olarak görüyor musunuz sorusuna; PKK nın bölücü bir terör örgütü olduğunu, vatanımıza milletimize karşı hain bir mücadele içinde olduğunu, 1975 te MİT tarafından kurulduğunu, 1980 de Suriyenin kontrolüne geçtiğini, 1990 da ABD nin Irak'ı bölmesi sonucunda bir kesimi Kuzey Irakta ABD nin kontrolüne geçtiğini ve iki başlı hale geldiğini, 1998 de Abdullah OCALAN'ın CIA marifetiyle Türkiye 'ye teslim edilme sonrası tamamen ABD kontrolüne geçtiğini,
Emin GÜRSES'in 29.01.2008 günü saat 09.50 sıralarında Devrim SEVİMAY isimli şahısla yapmış olduğu telefon görüşmesinin bir bölümünde "Zekeriya ÖZTÜRK hakkında bahsettikten sonra "...bu adam PERİNÇEK'LE ilgili bir ifadesi var onu okudum. Valla bir kağıt verdiler bana okudum onu. Kağıt iki saat sonra silindi. Valla neler diyor biliyor musun? TÜRKİYE'DEKİ BÜTÜN TERÖR EYLEMLERİNİN ARKASINDA PKK BAĞLANTILI DOĞU PERİNÇEK VAR DİYOR. BÖYLE İFADE VERİLİR Mİ? Emniyet bu Savcılık bu ifadeyi almış dosyaya koymuş şimdi." dediği anlaşılmıştır.
Emin GÜRSES'e bu konu sorulduğunda; Mehmet Zekeriya'nm PERİNÇEK hakkında ifade verdiğini duydum. Ben Ulusal Kanalın Perinçek'e yakm bir kanal olduğu bildiğim için, Ulusal Kanalı aradım ve ifadeyi Ulusal kanaldan bana göndermesini istedim. İfadeyi aldım ve okudum. Mehmet Zekeriya'nm ifadesinde görüşmede de bahsettiğim gibi yapılan tüm eylemlerin Perinçek bağlantılı olduğu yönünde ifade vermiş. Bende bunun haksız bir şey olduğunu söyleyerek görüşmemde beyan etmişim." Şeklinde açıklama getirdiği anlaşılmıştır.
Bu konularla ilgili Terör örgütü PKK ile bağlantısı sorulduğunda; Zekeriya ÖZTÜRK'ün ifadesini kendisinin de duyduğunu, Emin GÜRSES'in anlattıklarının doğru olduğunu, siyasal çözüm adı altında, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Abdullah GÜL'ün, PKK nın temsilci olarak atadığını belirttiği DTP yöneticileri ile Çankaya'da görüşmeler yaptığını, Tayip ERDOĞAN'ın Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanı olduğunu, 11 ayrı konuşmasında itiraf ettiğini, BOP haritasında lürkıyenin bölünmüş gösterildiğini,
ABD nin patronluğunda Türkiye de iktidar koltuğunda oturanların türban ve diğer konularda PKK ile aynı cephede yer alarak, Türkiye yi federasyona götürme ve bölme planları içinde yer aldıklarını, bu uygulama yütürülürken, Türk ordusu ve İşçi Partisi gibi bu planlara direnen askeri ve sivil örgütlenmelere karşı tertipler düzenlendiğini, psikolojik savaş faaliyeti yürütüldüğünü, sorulan sorunun bütünüyle bu kapsamda ve kamu görevinin kötüye kullanılması suçunun açık bir kanıtı olduğunu,
Tuncay GÜNEY den el konulan, 03.04.1998 tarihli, "İşçi Partisi Genel Başkam Sayın D.Perinçek'e" şeklinde başlayan ve "parti önderliği adına, garzan eyaleti karargah komutanlığı" şeklinde biten, terör örgütünün mührü bulunan el yazısı belge sorulduğunda; Sorulan belgeyle ilgili 1998 yılında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandığını, belgenin düzmece olduğu adli ekspertiz raporları ile belirlendiğini,
İşçi Partisinde yapılan aramada, GİZLİ ibareli 1987/1988 "1988/1989 yılı kış tertiplenmesi, 21. J.Sınır Tugay K.Lığmm Kış tertiplenmesi" başlığı bulunan bir harita olduğu, bu haritanın Gürpınar, Başkale gibi bölgeleri kapsadığı, askeri yerleşim yerlerinin yerini gösterdiği anlaşılarak, bu ve benzeri belgeleri nasıl temin etiği sorulduğunda; Belgelerden haberinin olmadığını,
Tuncay GÜNEY'den bulunan PKK terör örgütü kamplarında, Doğu PERİNÇEK ve Abdullah ÖCALAN'm terör örgütü üyeleriyle çekilmiş fotoğrafları sorulduğunda; Abdullah OCALAN ile 2000'e doğru dergisi genel yayın yönetmeni ve baş yazarı olarak görüşme yaptığını, o görüşmelerde Tuncay GÜNEY in olmadığını, 1990 öncesi, Tuncay GUNEY'in karanlık kimliği dolayısıyla yanında bulunabilecek bir kimse olmadığını, Görüşmelerde PKK görevlilerinin de fotoğraf çektiğini, bu fotoğrafların daha sonra PKK ile MİT arasında bir anlaşma sonucu MİT'e verildiğini, İsveçte bulunan Mahmut BAKSI'dan öğrendiğini, fotoğrafların MİT adına Tuncay GÜNEY tarafından PKK yöneticilerinden Lübnan'da teslim alındığını, Tuncay GUNEY'in arkadaşlarından öğrendiğini, Doğu PERINÇEK'e karşı PKK ile bazı kuruluşların ortak psikolojik savaş yürütmelerinin dikkat çekici olduğunu,
Tuncay GUNEY'in beyanlarında, Halit GÜNGÖR'ün JİTEM ve Hizbullah ilişkisini tespit etmesi sonrası öldürülmesi konusu sorulduğunda; Beyanda geçen kişinin Halit GÜNGEN olduğunu, Diyarbakır 2000 'e doğru dergisinin temsilcisi olduğunu, Hizbullah 'in Diyarbakır da Emniyetin içine yuvalanmış bazı karanlık odaklarla faaliyetini ortaya çıkarttığını, bu nedenle öldürüldüğünü, Halit GUNGEN'in tespitlerinin MİT müsteşarı tarafından doğrulandığını, MİT müsteşarının Hizbullahı kullandıklarını kamu oyuna açıkladığını,
Tuncay GUNEY'in Abdullah ÖCALAN'm Suriyeden çıkması sonrasında, Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile Abdullah ÖCALAN'm avukatı Doğan ERBAŞ ile görüşülmesi, bu görüşmeyi Doğu PERİNÇEK'in odasında, Adnan AKFIRAT ile yaptıklarını anlatması konusu sorulduğunda; görüşmeyi Adnan AKFIRAT'in bileceğini, kendi odasında böyle bir görüşme yapılmadığını,
Ulusal Kanal sorulduğunda; Halktan ortaklar bulunarak ve gönüllü katkılarla kaynağının sağlandığını, Maliye Bakanlığınca denetlendiğini, kanalın yasadışı hiçbir ilişkisi ve gelir gideri olmadığım,
Tuncay GÜNEY beyanında, Doğu PERİNÇEK'in Ulusal Kanal için Avrupadan 500 Milyar para getirdiğini, bu paranın bulunabilmesi için Doğu PERİNÇEK, Ferid İLSEVER, Haluk ŞAHİN gibi şahısların, Almanya -Fransa gibi ülkelere iki kere tur yaptığını, Avrupada PKK ve İslami kesimin para toplayabileceğini ancak Doğ*u PERİNÇEK'in toplayamayacağım anlatması konusu sorulduğunda; Kendisinin Ulusal Kanat yöneticisi olmadığını, Avrupada bir
çok emekçi ve iş adamının Ulusal Kanala ortak olduğunu, miktarın ne kadar olduğunu bilmediğini ancak büyük kısmının Türkiye'den olduğunu, bir kısmının Avrupadan toplandığını, Haluk ŞAHİN'in bu şekilde bir para toplama işine katılmadığını, kendisinin de kaynak bulma işine katılmadığını, ancak Ulusal Kanal'in yöneticisi olarak Ferid ILSEVER'in bu çalışmaların içinde olduğunu,
Ulusal Sanayiciler İş Adanılan Demeği (USİAD) hakkında bilgisi sorulduğunda; Ulusal sanayicileri bir araya getiren dernek olduğunu, bir dönem başkanlığını rahmetli Kemal ÖZDEN in yaptığını, Dernek içinde tanıdığı yöneticilerin olduğunu,
ERGENEKON -LOBİ faaliyetleri çerçevesinde, Veli KÜÇÜK'ün Ulusal Sanayiciler İş Adamları Derneği üyeleri ile Çırağan sarayında gizli bir toplantı yapması ve bu amaçla Ulusal Kanal ile bir gazetenin alınmasını görüştüklerini anlatması sorulduğunda; Veli KÜÇÜK veya USİAD ile bu konuda görüşmediklerini, Kemal ÖZDEN'in Ulusal Kanalın yüzlerce ortağından biri olduğunu, Ulusal Kanalın sahiplerinin, kanalı satmayacağını ve kontrolünü de kimseye vermeyeceğini,
"Ulusal Medya 2001" belgesindeki Cumhuriyet Gazetesi ve Ulusal TV konusu sorulduğunda; Bu belgeyi 2000'li yıllarda gördüğünü, isimlerini hatırlamadığı iki gazetecinin, kendisine karşı açtığı davada belgeyi kanıt olarak kullandığını, Cumhuriyet Gazetesi ile aralarında organik bir bağın bulunmadığını, 1998 yılında ilhan SELÇUK, Gürbüz ÇAPAN, Ferid İLSEVER ile birlikte görüşme yaptıklarını, bir televizyon kanalı için görüştüklerini, bu görüşmede Ulusal Kanal'in elindeki frekans ve yayın lisansını ortaya koyduğunu, İlhan SELÇUK ve Gürbüz ÇAPAN'ın da sermaye bulması kararlaştırıldığını, kendilerinin (10) on milyon dolarlık bir televizyon projesi önerdiklerini, ancak onların çok daha büyük sermayeli bir televizyon kanalı düşündüklerini, sonrasında bu girişimin olmadığını, kendilerinin kanalı kurduğunu ancak Cumhuriyet ve Gürbüz ÇAPAN'ın makine ve teçhizatları aldıkları halde o girişimi sürdüremediklerini,
Cumhuriyet Gazetesinin alınmasıyla ilgili, Veli KÜÇÜK, Gürbüz ÇAPAN, Ferid İLSEVER, Kemal ÖZDEN, Ümit ÜLGEN in ENKA tesislerinde yemek yemeleri konusu sorulduğunda; Ferid İLSEVER in o tarihlerde; Kemal ÖZDEN'in davetiyle yemek yenildiğini, General Veli KÜÇÜK'ünde toplantıya geldiğini, Kemal ÖZDEN Cumhuriyet gazetesine yönelik bir takım mali baskılar olduğunu, bu gazeteye ortak bulmak için çalıştıklarını, hatta 100 kadar ortak bulduklarını söylediğini anlattığını,
Ümit OĞUZTAN isimli şahıstan el konulan, 10 Mart 2000 tarihli ve "Sayın Perinçek" şeklinde başlayan belgede, "Doğu Perinçek ve Aydınlık Grubunun Türk siyasi yaşamında varlığını koruması ve gelişme gösterebilmesi ulusal çıkarların gereği olarak değerlendirile gelmiştir. Bu doğrultuda her dönemde örtülü/açık faaliyetlerle pek çok destek çalışması uygulamaya konmuştur" "... Aksiyonlar karşısında çok daha reaksiyoner faaliyetlere yönelinmesi ise önerimizdir" "Perinçek ve Aydınlık Grubu ile ÜSİAD'm dayanışma prensipleri çerçevesinde gerçekleştirmeleri beklenen, bağış, yardımlar için, başvuruda bulunabilecekleri makam belirlenmiş ve bu vesile ile kendilerine bildirilmesi uygun görülmüştür" şeklinde yazı olduğu tespit edilmiştir. Bu belge sorulduğunda; Kendisine böyle bir yazı gelmediğini, imzasız yazılara değer vermediğini, yazının uydurma olduğunu,
"ULUSAL MEDYA 2001" başlıklı belge içersinde, bir bölümde, "İlhan SELÇUK kimdir" başlığının olduğu ve altında sizinle ilgili bilgileriniufaaduğu, devamında "GÜRBÜZ ÇAPAN- İLHAN SELÇUK-DOĞU PERİNÇEK VE' CLMHURİYET GAZETESİ başlığı
1411 , ^ ^
'/Iç&ı
altında " PERİNÇEK, İlhan SELÇUK ve Gürbüz ÇAPAN'ı bir araya getirerek, fmansal
sorunlarında üstesinden gelinebileceğini düşünmüştür. Ancak PERİNÇEK in hesabı tutmamış, kendisinden çok daha deneyimli olan İlhan SELÇUK, Perinçek'i devre dışı bırakarak Gürbüz ÇAPAN ile anlaşmayı bırakmıştır. Bu anlaşmaya göre ÇAPAN hisselerin %40'mı satın almıştır. Daha sonra %60 hisseyi de satın alan ÇAPAN, Cumhuriyet Gazetesinin sahibi olmuştur" şeklinde yazdığı görülmüştür.
Aynı belgenin içeriğinde, Cumhuriyet Gazetesinde gerçekleştirilecek kadro hareketinin ardından, yayın politikasının yeniden belirlenmesi gerektiğinin yazıldığı görülmüştür. Ayrıca Gazeteci patronlar hakkında yazılar olduğu görülmüştür. Konu sorulduğunda; Yazının istihbarat raporu kokusu taşıdığını, Armado Otelindeki görüşmelerini izlemiş veya dinlemiş olabileceklerini, ancak burada kullanılan ifadelerin ilhan SELÇUK ve Gürbüz ÇAPAN arasındaki dostluk ilişkileri ile bağdaşmayan kaba ifadeler olduğunu, bu tür sorularla vatan milleti savunan medya birliktelikleri tehdit edildiğini, birleşmesi gereken yurtsever yayın organlarının birbirinden korkar hale getirilmek istendiğini, ERGENEKON Operasyonunun hedeflerinden birinin böylece ortaya çıktığını,
İşçi partisinde bulunan dokümanlar arasında; "sayın İlhan SELÇUK" diye başlayan 6 kasım 2002 tarihli bir mektup yazdığınız, mektubun içeriğinde "biz birlikte başına geçeceği ve kurulmakta olan Mafya=Tarikat yönetimini KESİNLİKLE BAŞINA YIKACAĞIZ" "Eğer kararlı bir muhalefet çizgisi izlersek, Cumhuriyet gazetesinin satışı 3 ay içerisinde yüz bine yaklaşır ve çok etkili olur" yazılı olduğu hatırlatılarak sorulduğunda; Türkiye deki mafya tarikat yönetimini kastettiğini, bu yönetimin yasa dışı olduğunu, Cumhuriyet yıkıcısı olduğunun Yargıtay Başsavcısı tarafından da saptandığını, kendilerinin bu yönetimi Türk milleti olarak yasal yollardan yıkacaklarını, mektubun kendisine ait olduğunu, aynı görüşünü 6 Kasım 2002 günü Cumhurbaşkanı Sezer 'e yazdığı mektupta da ifade ettiğini,
Tuncay GÜNEY, Akşam Gazetesinde çalıştığı dönemde, Adnan AKFIRAT, Ferid
İLSE VER, Ankara da Hasan YALÇIN, Paris te Özcan isimli şahısların, Akşam
gazetesinin mutemet elemanları gibi çalıştıklarını, bu şahısların Doğu PERİNÇEK le birlikte hareket ettiklerini, Hasan YALÇIN İstihbarat Genel başkan yardımcısı, Ferid İLSEVEN'in Aydınlığın ve Ulusal TV nin genel yayın yönetmeni, Adnan AKFIRAT m partinin... disiplin
kurulu üyesi olduğunu, ÖZCAN isimli şahsın da Paris muhaberi olduğunu, Akşam
Gazetesine Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile başladığını, orada Mehmet Ali ILICAK'm Veli KÜÇÜK'ün elinde olduğunu, gazete de bir kadrolaşmaya gittiklerini beyan etmesi konusu hatırlatılarak sorulduğunda; Bu konunun bütünüyle uydurma olduğunu, kendilerinin Akşam Gazetesine yönelik faaliyetlerinin olmadığını,
Tuncay GÜNEY beyanlarında; Tuncay ÖZKAN'm Doğu PERİNÇEK in adamı olduğunu ve bu şahsı Doğu PERİNÇEK'in yönlendirdiğini, Enis BERBEROĞLU gibi bir çok şahsın Veli KÜÇÜK'ün de dostu olduğunu belirtmesiyle ilgili iddialar sorulduğunda; Tuncay OZKAN'ın hemşehrilisi olduğunu, etkili ve işini iyi bilen bir gazeteci olduğunu, bu şahsın yönlendirmeye ihtiyacı olmadığını, ifadelerin gerçek dışı olduğunu, 2001 yılında tasarlanan CIA operasyonunun kimlere bulaştırılmak istendiğini ve bütünüyle basın özgürlüğünü hedef aldığını göstermesi bakımından dikkat çekici olduğunu,
Tuncay GÜNEY'in, Veli KÜÇÜK ve ekibinin Doğu PERİNÇEK'İ rahatlıkla kullandığını, DOĞU PERİNÇEK in yanında emekli Deniz Binbaşısı Erol BİRBİLİK - Erol MÜTERCİM 1er gibi subay ve albayların bulunduğunu beyan etmesi konusu sorulduğunda; Erol BILBILIK'in emekli bir deniz subayı olduğunu, İşçi Partisinde Başkanlık Kurulu Üyeliği yaptığını, Erol MÜTERCİMLER'in söylenen tarihlerde Fettullah hocanın denetimindeki Samanyolu TV de görev yaptığını, kendileriyle bir ilgisinin bulunmadığını, işçi Partisinin ve genel başkanının Türkiyede denetlenemeyen, kendi kararlarını kendi alan tek parti olduğunu, Veli KÜÇÜK'ün yönlendirmesinin olmadığtfû,
0n>
Dostları ilə paylaş: |