ERGENEKON isimli belge sorulduğunda; iki sene önce sabah gazetesi Ankara bürosu şefi Yavuz DONAT'ın kendisini Sabah gazetesinin yeni tesislerine davet ettiğini ve gezdirdiğini, Sabah gazetesi yazarlarından Aslı AYDINTAŞBAŞ ın ERGENEKON belgesini gösterdiğini ve bu belgeyi sizin yazdığınız söyleniyor dediğini, belgeyi incelediğinde içeriği ve üslubundan dolayı kendisiyle ilgili olmadığını söylediğini, bu belgeden bir suret aldığını, ayrıca CD sini de almış olabileceğini,
Süpernato veya italya 'daki adıyla Gladyo denen örgütler, ABD tarafından Nato devletleri içinde örgütlendiğini, 40 yıldan beri Türkiye'nin içinde istikrarsızlaştırma operasyonları tezgahladığını, kendisine karşı tezgalanan suikastları da o gladyonun örgütlediğini,
Naylon terör örgütleri kurmak, bazı istihbarat örgütlerinin ABD ve CIA ve Mossaddan öğrendiği vahim uygulamalardan olduğunu, PKK yı 1975 yılında MİT'in kurduğunu, yine MİT'in Hizbullah denen örgütü kullandığını, belgenin kimler tarafından yazıldığını bilmediğini,
Tuncay GÜNEY'in anlatımlarında, ERGENEKON un yeniden yapılanması için, ERGENEKON belgesini Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile Doğu PERİNÇEK, Hasan YALÇIN, Deniz BİLGE, Emekli Albay Suphi KARAMAN tarafından Bilecikte hazırladığını beyan ettiği hatırlatılarak sorulduğunda; "Samimi beyan diye soru sorulması, soruyu hazırlayanların bu CIA tertibinin içinde bulunduklarını gösterir. Bile bile işçi Partisine karşı bir Amerikan senaryosunda rol almışlardır" şeklinde beyanda bulunarak, IP genel başkan yardımcısı rahmetli Suphi KARAMAN, genel başkan yardımcısı rahmetli Hasan YALÇIN ile hiçbir zaman Bilecik'te buluşmadıklarını, Deniz BİLGİ yi tanımadığını, böyle bir şahsın varlığının da şüpheli olduğunu,
Notıİfade tamamlandıktan sonra kontrol edilirken Doğu PERİNÇEK şu düzeltmeyi yaptı: "İmzalamadan önce ilk cümleyi değiştirmek istedim, tutanağı yapan görevliler bunu kabul etmedi. Cevabın ilk cümlesini imzalamıyorum. Kontrol sırasında düzeltiyorum." dedi,
"Tuncay GÜNEY'in samimi beyanları diye bu konunun sorulmasının, soruyu hazırlayanların CIA tertibi içinde bulunduklarını gösterir" şeklindeki beyanlarını, ifadeyi alan memurun incinmesi üzerine değiştirmeyi talep ettiğini,
Ergenekon operasyonunun, işçi partisi ve TS.K operasyonuna dönüştürüldüğünü,
LOBİ isimli belge ve içeriği sorulduğunda; Kendisine böyle bir soru sorulmasının, bütünüyle psikolojik savaş kapsamı içinde olduğunu, Ergenekon soruşturması bu boyutuyla işçi Partisi ve genel başkanına karşı psikolojik savaş kampanyalarına hizmet etmekte ve bu açıdan suç işlenmekte olduğunu,
Tuncay GÜNEY'in beyanlarında, LOBİ isimli belgeyi, Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile Doğu PERİNÇEK, Ümit OĞUZTAN, Adnan AKFIRAT^feadjsi tarafından hazırlandığını, son şeklinin ise Veli KÜÇÜK'ün verdiğini beyan etmâsi hatırlatılarak sorulduğunda; "Bu
soru karanlık örgütlerin psikolojik savaş öğretilerinden ilham alınarak hazırlanmıştır" şeklinde beyanda bulunmuş ve bu iddiayı yalanlamıştır.
Kendisinin de içinde bulunduğu bir grup tarafından hazırlandığı iddia edilen ERGENEKON ve LOBİ belgelerinin amacının: TSK mensubu ve sivil şahıslan kullanarak, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk"ün adını, ilke ve inkılâplannı MASKELEME yaparak, illegal kazanç, gizli istihbarat, legal ve illegal faaliyetler, naylon terör örgütü kurmak, naylon şirketler oluşturma, suikast ve propaganda gibi yöntemler vasıtası ile bir ÖRGÜTLENME oluşturup, GİZLİLİK prensipleri altında Türkiye Cumhuriyetinin tüm devlet kademelerini ele geçirip, örgütün amaçlan doğrultusunda bir devlet yapısı kurmak olduğu hatırlatılarak sorulduğunda; Kendisinin hayatında, sayılan faaliyetlere benzeyen nokta kadar bir leke bulunmadığını, düzmece suçlamaların karanlık örgütlerin işi olduğunu,
Aydınlık Dergisi ve Tuncay GÜNEY ilişkisi sorulduğunda; Aydınlık Dergisinin parasal kaynaklarının yasal olduğunu, Maliye Bakanlığı denetmenlerince denetlendiğini, Tuncay GÜNEY'in Aydınlık Dergisine bir yıl kadar gelip gittiğini, daha önce Akşam, Milliyet gazetesinde çalışan ve dergiye haber taşıyan bir şahıs olduğunu, bu dönem içersinde Tuncay GÜNEY yönetiminde Strateji adı altında bir dergi çıkarttığını, dergi çalışanı olarak görev yaptığını bilmediğini, görev yaptı ise haberlerde imzasının olabileceğini,
Tuncay GÜNEY'in beyanlannda, Veli KÜÇÜK ile birlikte olduğu dönemde, Doğu PERİNÇEK'İN referansıyla, Aydınlık Dergisinden bazı muhabirlerle K.Irak'a gittiklerini, Haburda JİTEM den subaylannda yanlanna geldiğini, arkalannda silah yüklü araçlann olduğu öğrendiğini, gümrükte Veli KÜÇÜK'ün tanıdığı Ali Balkan METE, Cemal .... (KARAMAN) m bulunduğunu beyan etmesi hatırlatılarak sorulduğunda; "Bu soru Ergenekon operasyonu denen tertibin hedeflerini sergilemektedir." Şeklinde cevap vererek, Türk ordusunu ve işçi Partisini bir suç örgütü olarak gösterilmeye çalışıldığını,
PKK -KONGRA GEL terör örgütünü, bir terör örgütü olarak görüyor musunuz sorusuna; PKK nin bölücü bir terör örgütü olduğunu, vatanımıza milletimize karşı hain bir mücadele içinde olduğunu, 1975 te MİT tarafından kurulduğunu, 1980 de Suriyenin kontrolüne geçtiğini, 1990 da ABD nin Irak'ı bölmesi sonucunda bir kesimi Kuzey Irakta ABD nin kontrolüne geçtiğini ve iki başlı hale geldiğini, 1998 de Abdullah OCALAN'ın CIA marifetiyle Türkiye 'ye teslim edilme sonrası tamamen ABD kontrolüne geçtiğini,
Emin GÜRSES'in 29.01.2008 günü saat 09.50 sıralannda Devrim SEVİMAY isimli şahısla yapmış olduğu telefon görüşmesinin bir bölümünde "Zekeriya ÖZTÜRK hakkında bahsettikten soma "...bu adam PERİNÇEK'LE ilgili bir ifadesi var onu okudum. Valla bir kağıt verdiler bana okudum onu. Kağıt iki saat soma silindi. Valla neler diyor biliyor musun? TÜRKİYE'DEKİ BÜTÜN TERÖR EYLEMLERİNİN ARKASINDA PKK BAĞLANTILI DOĞU PERİNÇEK VAR DİYOR. BÖYLE İFADE VERİLİR Mİ? Emniyet bu Savcılık bu ifadeyi almış dosyaya koymuş şimdi." dediği anlaşılmıştır.
Emin GÜRSES'e bu konu sorulduğunda; Mehmet Zekeriya'nm PERİNÇEK hakkında ifade verdiğini duydum. Ben Ulusal Kanalın Perinçek'e yakın bir kanal olduğu bildiğim için, Ulusal Kanalı aradım ve ifadeyi Ulusal kanaldan bana göndermesini istedim. İfadeyi aldım ve okudum. Mehmet Zekeriya'nm ifadesinde görüşmede de bahsettiğim gibi yapılan tüm eylemlerin Perinçek bağlantılı olduğu yönünde ifade vermiş. Bende bunun haksız bir şey olduğunu söyleyerek görüşmemde beyan etmişim." Şeklinde açıklama getirdiği anlaşılmıştır.
Bu konularla ilgili Terör örgütü PKK ile bağlantısı sorulduğunda; Zekeriya ÖZTÜRK'ün ifadesini kendisinin de duyduğunu, Emin GÜRSES'in anlattıklarının doğru olduğunu, siyasal çözüm adı altında, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Abdullah GÜL'ün, PKK nin temsilci olarak atadığını belirttiği DTP yöneticileri ile Çankaya'da görüşmeler yaptığını, Tayip ERDOĞAN'ın Büyük OrtcıâogWpfr>jeşinin eş başkanı olduğunu, 11 ayrı konuşmasında itiraf ettiğini, BOP haritasında TürUy&nîn bölünmüş gösterildiğini,
ABD nin patronluğunda Türkiye de iktidar koltuğunda oturanların türban ve diğer konularda PKK ile aynı cephede yer alarak, Türkiye yi federasyona götürme ve bölme planları içinde yer aldıklarını, bu uygulama yütürülürken, Türk ordusu ve işçi Partisi gibi bu planlara direnen askeri ve sivil örgütlenmelere karşı tertipler düzenlendiğini, psikolojik savaş faaliyeti yürütüldüğünü, sorulan sorunun bütünüyle bu kapsamda ve kamu görevinin kötüye kullanılması suçunun açık bir kanıtı olduğunu,
Tuncay GÜNEY den el konulan, 03.04.1998 tarihli, "İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın D.Perinçek'e" şeklinde başlayan ve "parti önderliği adına, garzan eyaleti karargah komutanlığı" şeklinde biten, terör örgütünün mührü bulunan el yazısı belge sorulduğunda; Sorulan belgeyle ilgili 1998 yılında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandığını, belgenin düzmece olduğu adli ekspertiz raporları ile belirlendiğini,
İşçi Partisinde yapılan aramada, GİZLİ ibareli 1987/1988 "1988/1989 yılı kış tertiplenmesi, 21. J.Sınır Tugay K.Lığmm Kış tertiplenmesi" başlığı bulunan bir harita olduğu, bu haritanın Gürpınar, Başkale gibi bölgeleri kapsadığı, askeri yerleşim yerlerinin yerini gösterdiği anlaşılarak, bu ve benzeri belgeleri nasıl temin etiği sorulduğunda; Belgelerden haberinin olmadığını,
Tuncay GÜNEY'den bulunan PKK terör örgütü kamplarında, Doğu PERİNÇEK ve Abdullah OCALAN'm terör örgütü üyeleriyle çekilmiş fotoğrafları sorulduğunda; Abdullah OCALAN ile 2000'e doğru dergisi genel yayın yönetmeni ve baş yazarı olarak görüşme yaptığını, o görüşmelerde Tuncay GÜNEY in olmadığını, 1990 öncesi, Tuncay GÜNEY'in karanlık kimliği dolayısıyla yanında bulunabilecek bir kimse olmadığını, Görüşmelerde PKK görevlilerinin de fotoğraf çektiğini, bu fotoğrafların daha sonra PKK ile MİT arasında bir anlaşma sonucu MİT'e verildiğini, İsveçte bulunan Mahmut BAKSI'dan öğrendiğini, fotoğrafların MİT adına Tuncay GÜNEY tarafından PKK yöneticilerinden Lübnan'da teslim alındığını, Tuncay GÜNEY'in arkadaşlarından öğrendiğini, Doğu PERİNÇEK'e karşı PKK ile bazı kuruluşların ortak psikolojik savaş yürütmelerinin dikkat çekici olduğunu,
Tuncay GÜNEY'in beyanlarında, Halit GÜNGÖR'ün JİTEM ve Hizbullah ilişkisini tespit etmesi soması öldürülmesi konusu sorulduğunda; Beyanda geçen kişinin Halit GÜNGEN olduğunu, Diyarbakır 2000 'e doğru dergisinin temsilcisi olduğunu, Hizbullah 'ın Diyarbakır da Emniyetin içine yuvalanmış bazı karanlık odaklarla faaliyetini ortaya çıkarttığını, bu nedenle öldürüldüğünü, Halit GÜNGEN'in tespitlerinin MİT müsteşarı tarafından doğrulandığını, MİT müsteşarının Hizbullahı kullandıklarını kamu oyuna açıkladığını,
Tuncay GÜNEY'in Abdullah OCALAN'm Suriyeden çıkması somasında, Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile Abdullah ÖCALAN'ın avukatı Doğan ERBAŞ ile görüşülmesi, bu görüşmeyi Doğu PERİNÇEK'in odasında, Adnan AKFIRAT ile yaptıklarını anlatması konusu sorulduğunda; görüşmeyi Adnan AKFIRAT'ın bileceğini, kendi odasında böyle bir görüşme yapılmadığını,
Ulusal Kanal sorulduğunda; Halktan ortaklar bulunarak ve gönüllü katkılarla kaynağının sağlandığını, Maliye Bakanlığınca denetlendiğini, kanalın yasadışı hiçbir ilişkisi ve gelir gideri olmadığını,
Tuncay GÜNEY beyanında, Doğu PERİNÇEK'in Ulusal Kanal için Avrupadan 500 Milyar para getirdiğini, bu paranın bulunabilmesi için Doğu PERİNÇEK, Ferid İLSEVER, Haluk ŞAHİN gibi şahıslann, Almanya -Fransa gibi ülkelere iki kere tur yaptığını, Avrupada PKK ve İslami kesimin para toplayabileceğini ancak Doğu PERİNÇEK'in toplayamayacağım anlatması konusu sorulduğunda; Kendisinin Ulusal Kanat yöneticisi olmadığını, Avrupada bir
çok emekçi ve iş adamının Ulusal Kanala ortak olduğunu, miktarın ne kadar olduğunu bilmediğini ancak büyük kısmının Türkiye'den olduğunu, bir kısmının Avrupadan toplandığını, Haluk ŞAHİN'in bu şekilde bir para toplama işine katılmadığını, kendisinin de kaynak bulma işine katılmadığını, ancak Ulusal Kanal'ın yöneticisi olarak Ferid İLSEVER'in bu çalışmaların içinde olduğunu,
Ulusal Sanayiciler İş Adamları Derneği (USİAD) hakkında bilgisi sorulduğunda; Ulusal sanayicileri bir araya getiren dernek olduğunu, bir dönem başkanlığını rahmetli Kemal ÖZDEN in yaptığını, Dernek içinde tanıdığı yöneticilerin olduğunu,
ERGENEKON -LOBİ faaliyetleri çerçevesinde, Veli KÜÇÜK'ün Ulusal Sanayiciler İş Adamları Derneği üyeleri ile Çırağan sarayında gizli bir toplantı yapması ve bu amaçla Ulusal Kanal ile bir gazetenin alınmasını görüştüklerini anlatması sorulduğunda; Veli KÜÇÜK veya USİAD ile bu konuda görüşmediklerini, Kemal ÖZDEN'in Ulusal Kanalın yüzlerce ortağından biri olduğunu, Ulusal Kanalın sahiplerinin, kanalı satmayacağını ve kontrolünü de kimseye vermeyeceğini,
"Ulusal Medya 2001" belgesindeki Cumhuriyet Gazetesi ve Ulusal TV konusu sorulduğunda; Bu belgeyi 2000'li yıllarda gördüğünü, isimlerini hatırlamadığı iki gazetecinin, kendisine karşı açtığı davada belgeyi kanıt olarak kullandığını, Cumhuriyet Gazetesi ile aralarında organik bir bağın bulunmadığını, 1998 yılında ilhan SELÇUK, Gürbüz ÇAPAN, Ferid İLSEVER ile birlikte görüşme yaptıklarını, bir televizyon kanalı için görüştüklerini, bu görüşmede Ulusal Kanal'ın elindeki frekans ve yayın lisansını ortaya koyduğunu, İlhan SELÇUK ve Gürbüz ÇAPAN'ın da sermaye bulması kararlaştırıldığını, kendilerinin (10) on milyon dolarlık bir televizyon projesi önerdiklerini, ancak onların çok daha büyük sermayeli bir televizyon kanalı düşündüklerini, sonrasında bu girişimin olmadığını, kendilerinin kanalı kurduğunu ancak Cumhuriyet ve Gürbüz ÇAPAN'ın makine ve teçhizatları aldıkları halde o girişimi sürdüremediklerini,
Cumhuriyet Gazetesinin alınmasıyla ilgili, Veli KÜÇÜK, Gürbüz ÇAPAN, Ferid İLSEVER, Kemal ÖZDEN, Ümit ÜLGEN in ENKA tesislerinde yemek yemeleri konusu sorulduğunda; Ferid İLSEVER in o tarihlerde; Kemal ÖZDEN'in davetiyle yemek yenildiğini, General Veli KÜÇÜK'ünde toplantıya geldiğini, Kemal ÖZDEN Cumhuriyet gazetesine yönelik bir takım mali baskılar olduğunu, bu gazeteye ortak bulmak için çalıştıklarını, hatta 100 kadar ortak bulduklarını söylediğini anlattığını,
Ümit OĞUZTAN isimli şahıstan el konulan, 10 Mart 2000 tarihli ve "Sayın Perinçek" şeklinde başlayan belgede, "Doğu Perinçek ve Aydınlık Grubunun Türk siyasi yaşamında varlığını koruması ve gelişme gösterebilmesi ulusal çıkarların gereği olarak değerlendirile gelmiştir. Bu doğrultuda her dönemde örtülü/açık faaliyetlerle pek çok destek çalışması uygulamaya konmuştur" "... Aksiyonlar karşısında çok daha reaksiyoner faaliyetlere yönelinmesi ise önerimizdir" "Perinçek ve Aydınlık Grubu ile ÜSİAD'm dayanışma prensipleri çerçevesinde gerçekleştirmeleri beklenen, bağış, yardımlar için, başvuruda bulunabilecekleri makam belirlenmiş ve bu vesile ile kendilerine bildirilmesi uygun görülmüştür" şeklinde yazı olduğu tespit edilmiştir. Bu belge sorulduğunda; Kendisine böyle bir yazı gelmediğini, imzasız yazılara değer vermediğini, yazının uydurma olduğunu,
"ULUSAL MEDYA 2001" başlıklı belge içersinde, bir bölümde, "İlhan SELÇUK kimdir" başlığının olduğu ve altında sizinle ilgili bilgilerinsbuiunduğu, devamında "GÜRBÜZ ÇAPAN- İLHAN SELÇUK-DOĞU PERİNÇEK VE' CUMHURİYET GAZETESİ başlığı
altında " PERİNÇEK, İlhan SELÇUK ve Gürbüz ÇAPAN'ı bir araya getirerek, fınansal
sorunlarında üstesinden gelinebileceğini düşünmüştür. Ancak PERİNÇEK in hesabı tutmamış, kendisinden çok daha deneyimli olan İlhan SELÇUK, Perinçek'i devre dışı bırakarak Gürbüz ÇAPAN ile anlaşmayı bırakmıştır. Bu anlaşmaya göre ÇAPAN hisselerin %40'ını satın almıştır. Daha soma %60 hisseyi de satın alan ÇAPAN, Cumhuriyet Gazetesinin sahibi olmuştur" şeklinde yazdığı görülmüştür.
Aynı belgenin içeriğinde, Cumhuriyet Gazetesinde gerçekleştirilecek kadro hareketinin ardından, yayın politikasının yeniden belirlenmesi gerektiğinin yazıldığı görülmüştür. Aynca Gazeteci patronlar hakkında yazılar olduğu görülmüştür. Konu sorulduğunda; Yazının istihbarat raporu kokusu taşıdığını, Armado Otelindeki görüşmelerini izlemiş veya dinlemiş olabileceklerini, ancak burada kullanılan ifadelerin ilhan SELÇUK ve Gürbüz ÇAPAN arasındaki dostluk ilişkileri ile bağdaşmayan kaba ifadeler olduğunu, bu tür sorularla vatan milleti savunan medya birliktelikleri tehdit edildiğini, birleşmesi gereken yurtsever yayın organlarının birbirinden korkar hale getirilmek istendiğini, ERGENEKON Operasyonunun hedeflerinden birinin böylece ortaya çıktığını,
İşçi partisinde bulunan dokümanlar arasında; "sayın İlhan SELÇUK" diye başlayan 6 kasım 2002 tarihli bir mektup yazdığınız, mektubun içeriğinde "biz birlikte başına geçeceği ve kurulmakta olan Mafya=Tarikat yönetimini KESİNLİKLE BAŞINA YIKACAĞIZ" "Eğer kararlı bir muhalefet çizgisi izlersek, Cumhuriyet gazetesinin satışı 3 ay içerisinde yüz bine yaklaşır ve çok etkili olur" yazılı olduğu hatırlatılarak sorulduğunda; Türkiye deki mafya tarikat yönetimini kastettiğini, bu yönetimin yasa dışı olduğunu, Cumhuriyet yıkıcısı olduğunun Yargıtay Başsavcısı tarafından da saptandığını, kendilerinin bu yönetimi Türk milleti olarak yasal yollardan yıkacaklarını, mektubun kendisine ait olduğunu, aynı görüşünü 6 Kasım 2002 günü Cumhurbaşkanı Sezer 'e yazdığı mektupta da ifade ettiğini,
Tuncay GÜNEY, Akşam Gazetesinde çalıştığı dönemde, Adnan AKFIRAT, Ferid
İLSEVER, Ankara da Hasan YALÇIN, Paris te Özcan isimli şahıslann, Akşam
gazetesinin mutemet elemanlan gibi çalıştıklanm, bu şahıslann Doğu PERİNÇEK le birlikte hareket ettiklerini, Hasan YALÇIN İstihbarat Genel başkan yardımcısı, Ferid İLSEVEN'in Aydınlığın ve Ulusal TV nin genel yayın yönetmeni, Adnan AKFIRAT m partinin... disiplin
kurulu üyesi olduğunu, ÖZCAN isimli şahsın da Paris muhaberi olduğunu, Akşam
Gazetesine Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile başladığını, orada Mehmet Ali ILICAK'm Veli KÜÇÜK'ün elinde olduğunu, gazete de bir kadrolaşmaya gittiklerini beyan etmesi konusu hatırlatılarak sorulduğunda; Bu konunun bütünüyle uydurma olduğunu, kendilerinin Akşam Gazetesine yönelik faaliyetlerinin olmadığını,
Tuncay GÜNEY beyanlannda; Tuncay ÖZKAN'm Doğu PERİNÇEK in adamı olduğunu ve bu şahsı Doğu PERİNÇEK'in yönlendirdiğini, Enis BERBEROĞLU gibi bir çok şahsın Veli KÜÇÜK'ün de dostu olduğunu belirtmesiyle ilgili iddialar sorulduğunda; Tuncay OZKAN'ın hemşehrilisi olduğunu, etkili ve işini iyi bilen bir gazeteci olduğunu, bu şahsın yönlendirmeye ihtiyacı olmadığını, ifadelerin gerçek dışı olduğunu, 2001 yılında tasarlanan CIA operasyonunun kimlere bulaştırılmak istendiğini ve bütünüyle basın özgürlüğünü hedef aldığını göstermesi bakımından dikkat çekici olduğunu,
Tuncay GÜNEY'in, Veli KÜÇÜK ve ekibinin Doğu PERİNÇEK'İ rahatlıkla kullandığını, DOĞU PERİNÇEK in yanında emekli Deniz Binbaşısı Erol BİRBİLİK - Erol MÜTERCİM 1er gibi subay ve albaylann bulunduğunu beyan etmesi konusu sorulduğunda; Erol BİLBİLİK'in emekli bir deniz subayı olduğunu, İşçi Partisinde Başkanlık Kurulu Üyeliği yaptığını, Erol MÜTERCİMLER'in söylenen tarihlerde Fettullah hocanın denetimindeki Samanyolu TV de görev yaptığını, kendileriyle bir ilgisinin bulunmadığını, işçi Partisinin ve genel başkanının Türkiyede denetlenemeyen, kendi kararlarını kendi alan tek parti olduğunu, Veli KÜÇÜK'ün yönlendirmesinin olmadığını,
Tuncay GÜNEY beyanında, Kırıkkale silah fabrikasında meydana gelen büyük patlamayla ilgili, Veli KÜÇÜK'ün kendisine haber yapmasını söylediğini, onun talimatı ile "Çevik BİR paşanın gurubunun fabrikaya sabotaj yaptığım" haber yaptıklarını, bu yöndeki haberlerin AYDINLIK ve Hürriyet gazetesinde çıktığını beyan etmesi sorulduğunda; Bu konuyu hatırlamadığını, Aydınlık Dergisinin o zamanki sayılarına bakılması gerektiğini, ancak Kırıkkale de sabotaj yapıldığını Aydınlık dergisinin yazdığını, bununla birlikte General Çevik BİR 'e yönelik böyle bir suçlamanın yapılmış olamayacağını,
ERGENEKON örgütlenmesininin, medyada bu şekilde yer alarak neyi amaçladığı sorulduğunda; Bunu Ergenekon örgütünün varsa yöneticilerine sormak gerektiğini, fakat işçi Partisini yönlendirebilecek bir kuvvetin anasından doğmadığını, bunu bütün dünyanın bildiğini,
Susurluk kazası sorulduğunda; Hüseyin KOCADAĞ, Abdullah ÇATLI gibi şahısları tanımadığını, Susurluk olayında, Türkiye deki ABD güdümlü gladyonun bağırsaklarının patladığını,
Tuncay GÜNEY beyanında, Susurluk olayından soma, Radikal Gazetesinin, Veli KÜÇÜK hakkında "Nerede Faili Meçhul Orda Veli KÜÇÜK" diye manşet attığını, bunun üzerine Veli KÜÇÜK'ün "Doğu PERİNÇEK gitsin Aydın DOĞAN ile görüşsün" dediğini, Doğu PERİNÇEK'in Aydın DOĞAN ile bu konuda görüştüğünü, Aydın DOĞAN'm bundan soma Milliyet Gazetesinde haber yapmamaya gayrete edeceğini, Radikali de damadıyla görüşüp etkileyeceğini" anlatarak "Veli Paşa'ya söyleyin Hürriyet Gazetesi her ne kadar bende görünse de Hürriyet Gazetesi benim değil Koç'un dediğini" beyan etmesi konusu hatırlatılarak sorulduğunda; Veli KÜÇÜK veya bir başka şahsın kendisine talimat veremeyeceğini, Aydın DOĞAN'a bu şekilde aracı olması kişiliğiyle bağdaşmayacağını söyleyerek "demekki 2001 yılında planlanan CIA operasyonunda Aydın DOĞAN'a dahi uzanmayı veya üzerinde baskı kurmayı düşünenler varmış " şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tuncay GÜNEY beyanında, Doğu PERİNÇEK ten Sami HOŞTAN'm HAP işi yaptığını öğrendiğini, Doğu PERİNÇEK in isteği üzerine bu konuyu Veli KÜÇÜK'e anlattığını, onunda "ben herzaman bunun dosyasını temizleyemem, Sami' yi Ömer Lütfü TOPAL' m yerine koyarak biz hata yaptık' dediğini beyan etmesi konusu hatırlatıldığında; Sami HOŞTAN ile en küçük bir ilişkisinin bulunmadığını beyan ederek "bu ifadeler yürütülen operasyonun bir tertipten ibaret olduğunu ispatlamaktadır" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tuncay GÜNEY beyanında, Veli KÜÇÜK'ün bilgisi dahilinde, Sami HOŞTANLA ilgili olarak, Fransız İstihbaratı (OJD) Türkiye sorumlusu ile görüştüğünü, görüşme talebinin OJD den geldiğini, Doğu PERİNÇEK, Doğan DUYAR (Hasan YALÇIN'm yardımcısı ve Paris muhabiri) vasıtası ile Palas Otelinde bir görüşme yaptıklannı, Fransız İstihbarat sorumlusunun, "Sami HOŞTAN'm uyuşturucu işi yaptığı, Veli KÜÇÜK'ün de uzun zamandır buna sahip çıktığı, askerlerin uyuşturucu işine yıllardır yol verdiği, JİTEM'in uyuşturucu trafiğinde yer aldığını' anlatarak Sami HOŞTANLA görüşmek istediğini, Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile Drej Ali'nin Bakırköydeki bürosunda Sami HOŞTAN ile buluştuklannı ve konuyu anlattığını, bu arada Veli KÜÇÜK'e bilgi verdiğini, Veli KÜÇÜK'ün de "Sami HOŞTAN'a görüşme yapmamasını' söylediğini, kendisine de "Doğuya söyle fransız istihbaratından gelenleri yönlendirsin(oyalasm), askerler yapmıyor desin' dediğini beyan etmesi sorulduğunda; Rahmetli Hasan YALÇIN'ın bu tür insanlarla görüşmeyeceğini, bahsedilen konunun bütünüyle uydurma olduğunu,
Vatansever Kuvvetler Güç Birliği sorulduğunda; Başı bozuk örgütlerden biri olduğunu, yazılarında bu örgütlerden uzak durulması gerektiğini öğütlediğini,
Zihni ÇAKIR'm İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında 25.02.2008 tarihinde tanık olarak alman beyanında; VKGB Başkanı Taner ÜNAL'ınkendfstne "2003 yılı Nisan ayında, Dikmen'de önceki bürosuna yakın bir yerde kiraladığı"* ofisinde TÜRKELİ Dergisini
çıkaracağını, ofisin altındaki deponun bir anfıye dönüştürüldüğünü, dinleyici ve konuşmacı yerlerinin olduğunu, bu mekanda bir oluşum için toplantılar yaptıklarını anlattığını, TANER ÜNAL'ın bu oluşum içerisinde yer alması için kendisine de teklifte bulunduğunu, oluşumda birçok paşanın olduğunu, HASAN KUNDAKÇI, VELİ KÜÇÜK gibi isimlerin yer aldığını, DOĞU PERİNÇEK'in ve HİKMET ÇİÇEK'in solcu olmasına karşın bu oluşuma destek verdiğini, maddi hiçbir sıkıntısının olmayacağını, istediği kadar maaş verebileceklerini, söyleyerek oluşuma katılması yönünde telkinlerde bulunduğunu beyan etmesi sorulduğunda; Vatan Sever Güç Birliği'ne hiçbir destek vermediğini söyleyerek "General adları verilmesi ta 2001 de tasarlanan fakat çöpe atılan operasyonun Türk Ordusunu bir suç örgütü gibi gösterme çabalarının kanıtıdır" şeklinde beyanda bulunmuştur.
06.06.2007 günü saat: 17.19 da Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği Başkanı Taner ÜNAL ve Mesut SEZER arasındaki telefon görüşmesinde, Diyarbakır da yapılacak İşçi Partisinin düzenlediği bir mitingle ilgili Doğu PERİNÇEK ile irtibata geçilmesinden bahsederek, Tamer ÜNAL'ın "Şimdi aradım. Beni temsilen Mesut bey katılıyor diyeceğim." dediği tespit edilmiştir. Diyarbakır da düzenlenen miting sorulduğunda; Diyarbakır 'da Türk Bayrağıyla miting yapan tek partinin, İşçi Partisi olduğunu, 29 Haziran 2007 günü gerçekleştirildiğini, Diyarbakır dan Türkiye ye göz dikenlere, Türk Bayrağının gösterildiğini, Diyarbakır halkının işçi Partisini ve Türk Bayrağını bağrına bastığını, daha önceden 2004 yılında ve 2005 yılı 29 ekimde Diyarbakır ilinde ve köylerinde işçi partisi olarak Türk bayraklı ve Atatürkpostarli muhteşem mitingler gerçekleştirdiklerini.
06.06.2007 günü saat: 17.37 de Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği Başkam Taner ÜNAL ile Diyarbakır'da yapılacak bir mitingle ilgili yaptığı telefon görüşmesi hatırlatılarak sorulduğunda; kendisine Miting öncesinde çok sayıda katılma telefonları geldiğini, telefonlarda karşı tarafta kimin olduğunu hatırlamadığını,
İbrahim BENLİ ile olan ilişkisi ve Güler KÖMÜRCÜ'nün anlatımlarında geçen, hep birlikte şahsın çiftlik evinde yapılan toplantı sorulduğunda; "ayıptır milletin birbirleri ile buluşmasını yemek yemesini suç göstermek bu operasyonun kanun dişiliğinin vardığı boyutları sergilemektedir " şeklinde beyanda bulunmuş ve yemeğe bir çok kişinin katıldığını, şarkılar ve türküler söylendiğini, İbrahim BENLİ'nin İP'in istanbul 3. bölge milletvekili adayı olduğunu, Seçimlerde parti üyesi olduğu için aidat ödenti ve bağışları olduğunu, hepsinin makbuzlu olduğunu, ancak sponsor tabir edilecek bir katkısı olmadığını, toplantıya katıldığı söylenilen Yarbay Bahadır BERK'i tanımadığını, Emniyet Müdürü Adnan KONUMKAN'ın IP 'in Merkez Karar Kurulu üyesi olduğunu, davette olup olmadığını hatırlamadığını, davete katılan Savcının ise, şu an avukatlık yapan Mehmet Sait TÜRER olabileceğini,
Operasyon kapsamında yakalanan şahıslardan bulunan belgeler arasında, Ümit SAYIN başlıklı, 4 Mart 1997 tarihli Doğu PERİNÇEK adına yazılmış yazıda, Ümit SAYEN'ın Doğu PERİNÇEK in yazdığı yazılan İngilizceye çevirerek ABD deki bazı Demokratik kurumlara yolladığını, Cumhuriyet Devrimlerinin uygulanmasıyla ilgili "yeni Kemalist bir devrim yapılması gerektiğine ve bu yeni Kemalist ideolojinin aksiyonlannm ve teorisinin bir an önce yazılı hale getirilmesi gerektiğine inanıyorum" şeklinde yazdığı hatırlatılarak, Ümit SAYIN la olan ilişkisi ve YENİDEN KELAMALİST BİR DEVRİM YAPILMASI sözüyle neyin kastedildiği sorulduğunda; "Bu soru Kemalist devrimi de suç olarak görmektedir. Kemalist devrimi suç olarak görenler, Atatürk'ü yıkamayacaklardır ve girişimlerinin altında kalacaklardır. Bu soru Ergenekon operasyonun Atatürk düşmanı yönelişini ele vermektedir" şeklinde beyanda bulunarak, Ümit SAYIN'ın kendisine yazdığını hatırlamadığını, ancak içeriğinde herhangi bir suç unsurunun olmadığını söyleyerek,
Dostları ilə paylaş: |