/
^Q
y&6\... ^?-£F^—
buradan mahkeme serbest bıraktı. Ben MUZAFFER' i çıkarma kararı aldık şeklindeki beyanında böyle bir kararı nerede aldığımızı bilmiyorum dediğini,
23.01.2008 tarihli (saat 17:49) görüşme; "beni alırlarsa içeriye biliyorlar ki Amerikan ve İsrail büyükelçilerini havaya uçurmak için bizimkiler her şeyi yapacak. Telefonlarım dinlensin, bunu kaydetsinler" şeklindeki görüşmeler yaptığı Veli KÜÇÜK' ün elini öptüğünü ve her zamanda öpeceğini söylediği."Muzaffer yüzbaşıyı içerden çıkarmak için biz bir girişmide bulunduk, çıkaracaktık içerden, tam çıkarma girişiminin içine girdik bu operasyon patladı şeklindeki konuşmanın daha önce avukatlar ile yaptığı görüşme olduğunu
28.01.2008 tarihli (saat 20.59) görüşme, görüştüğü MUSTAFA isimli şahısın Adapazannda yarbay olduğunu, ancak daha sonra Ankara' ya tayin olduğunu. ŞENER ERUYGUR ile alakalı dosya hazırlandığını basından duyduğunu, ERGÜNPOYRAZ' da bulunan belgeler ve arşivlerin Şener Paşanın verdiğini duyduğunu. Bunu da ERGÜN POYRAZ ile SEVGİ' nin kilisesinde tanıştığım zamanda kendinde bazı dosyaların nereden aldığını sorduğumda Jandarmadan aldığını söyledi dediğini.
30.01.2008 tarihli MUSTAFA isimli şahısla yapılan görüşmede; Bu işin askerlere karşı yapıldığını Yarbay MUSTAFA'nm kendisine anlattığını sert tedbirlerle bu işin üstüne gidilmesi gerektiğini söylediğini,
BÜLENT denilen şahıs ile yaptığı görüşmeler soruldu; kendisi Adapazan'nda garajda büfecilik yapar, Mehmet AĞAR'm yanmdakilerden aldığı bilgileri bana aktarır dediği,ergenekon terör örgütü üyesi olmadığını,
c)-Aamalarda elde edilen deliller
Şüphelinin yapılan aramalarında elde edilen 20.02.2008 tarihli mail çıktısı ile ilgili olarak ifadesinde; Kardeşi Mustafa'nın vefat etmesi sonrasında cenaze törenine katılan şahısların isim listesinin Zümrüt Rize Gazetesi tarafından kendisine atılan mail olduğunu, Sedat PEKER cenaze törenine katılmadığını, ancak Veli KÜÇÜK ve Sevgi ERENEROL cenaze törenine katıldıklarım,
İnternet ortamında yapılan araştırmada Hülya OKUR isimli bir kişiyle röportaj yaptığı, bu röportajda ihtilalci olduğunu imkanını olsa ihtilal yapacağını söylediğini anlaşılmıştır bu konu ile ilgili olarak ifadesinde;Röportajı hatırladığını, YÖK PKK'lıya burs vermiştir. Gerekli yerlere bildirdim ancak işlem yapılmamıştır. Bana hakaret ve saldın olduğu halde Savcı bunu memurla memur arasındaki ilişkidir. Buna YÖK karar verir şeklinde YÖK'e gönderdiğini, bende saldırıya uğrayan, hakarete uğrayan benim. Benim haklarım ne olacak diye itiraz ettim ancak dikkate alınmadı. Sinirle bu beyanları kullandım. Savcının ipe gitmesi konusunu, savcının sorgulanmasını kast ettim. Danıştığım bazı savcı arkadaşlarda bana burada taraflı davranıldığım söylediler.İhtilalcilik meselesine gelince İhtilal; olumlu yönde sosyal bir değişimdir. Bu anlamda bütün Atatürkçüler ihtilalcidir. Bunun darbeyle bir ilişkisi yoktur. Darbeler Türkiye'nin anasını ağlatmıştır. Şeklinde beyanda bulunduğu;
3N+1K:
KİM: Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin
Gürses, Rize doğumlu. Mustafa Kemal'in istihbaratçısı Milis Yüzbaşı İpsiz Recep Reis'in torunu.
Marmara, Boğaziçi, Londra Metropolitan ve Londra üniversitelerinde (SOAS, Birkbeck College ve
LSE) siyaset bilimi, gelişme ekonomisi ve uluslararası ilişkiler dallarında lisans, yüksek lisans ve
doktora öğrenimi gördü. Gürses'in IRA, ETA, PKK, etnık-mıftyetçılık, Kafkaslar ve Ortadoğu
üzerine pek çok makale ve kitabı bulunuyor. : - „ -
NEDEN: Denize düştük, her yere saldırıyoruz işte... "Kim yaptı bunu o güzelim esmer gülüşe... Kim yaptı bunu şu kavruk esmer topraklara..." diye derinlerde gerçek bir güvercin katili arıyoruz. Kulağından tutabildiğimiz her bilgiyi, her fikri, her iddiayı getirip, birbirimizin önüne atıyoruz. Ortalık biraz dağılıyor, ama kimin umurunda. Kuyrukları birbirine bağlamanın başka yolu yok. Sakinleşmenin başka yolu... Sizce bu güvercin katilim kim yarattı; biz mi, yoksa başkaları mı? Bize göre sorumluluk en azından yan yarıyadır... Emin Gürses'e göre, içeriyle bağlantılı dış mihraklar. Aslında Hrant Dink de bunun sadece sapık bir güvercin katili işi olamayacağını bize bir hafta önce söylemiş. 12 Ocak tarihli yazısında, "... Ve işte yine uçurumun kıyısmdaydım. Peşimde tekrar birileri vardı. Onları seziyordum. Ve onlann Kerinçsiz ekibiyle sımrlı ve salt onlardan oluşacak denli sıradan ve görünür olmadıklanm çok iyi biliyordum" demiş. İşte şimdi bizler o görünür olmayanın peşinde; gerçek katilimizi anyoruz.
NEREDE: Çelik Gülersoy'un Sultanahmet'teki Yeşilev'inde.
NE ZAMAN: Milattan bir gün sonra... 20 Ocak, Cumartesi.
- "Güvercin katilP'nin şahıs olarak hiçbir önemi yok, ama profili nedir; bu katil
nereden bulunmuştur?
Bütün tetikçiler mafyavari bir örgütlenmetarafından yönlendirilirler. Çünkü bir istihbarat biriminin bu tetikçiyi yönlendirmesi çok zordur. Yani yolda bile bulsanız onunla arkadaşlık kurup, yönetmeniz çok zor olur. Ama bu tip ruh sağlığı bozuk insanlann mafyavari örgütlenmelere büyük zaafı vardır. Böyle bir örgüte girmeye zaten kendisi can atar bir şeyler yapmaya ve bu da onun kullanılmasının yolunu açar.
- Peki o mafyavari örgütlenmeyle istihbarat biriminin ilişkisi nasıl kurulur?
Zaten istihbarat birimlerinden habersiz mafyavari örgüt olunmaz. Bu tip çekim merkezlerinin olması kontrolü sağlamak açısından bazı istihbarat birimlerinin de işine gelir.
- Bu mafyavari örgütlenmeden Çakıcı, Peker tipi örgütlenmeleri mi anlayalım?
Hayır hayır, ben ille elinde silahlısından söz etmiyorum. Dinci mafya da olur, milliyetçi
mafya da... Her alanda olabilir. Bir adam Atatürk'ten daha Atatürkçüyüm diyorsa şüpheleneceksin, Peygamberden daha müslümanm diyorsa şüpheleneceksin. Bu dediğimde böyle bir mafyavarilik. Bunlar çevrelerinde kendilerine tapan insanların olduğu bir örgütlenme kurar, cazibe merkezi yaratırlar. Sonra katılanlar teslimiyet içerisinde her türlü yönlendirmeyi gözü kapalı kabul ederler.
- Sizce bu katil şu anda ne yaptığım zannediyordur, ona ne söylenmiştir?
Ona mutlaka "Bu bir vatan hainidir, bu adamı öldürmek memlekete hayır getirir" denmiştir. Zaten o da soru bile sormamıştır. O zaten medyadan okuduklanyla buna bir süredir hazır, bekliyordu herhalde.
- Para karşılığı olmuş olamaz mı?
Para yoktur, ama zaten bu tip adamlann ihtiyaçlan mafyavari örgütlenme tarafından karşılanıyordun
- Sizce katilden giderek bu örgütlenmelere ulaşılabilir mi, yoksa başına bir şey gelir
mi?
Sabancı cinayetini anımsayın. Mustafa Duyar diye birini çıkardılar, "Bu öldürdü" dediler. Suriye'den alıp, cezaevine koydular. Ne zaman ki "Ben savcılığa yeni açıklamalar yapacağım" dedi, Mustafa Duyar o akşam öldürüldü. Oysa zaten Mustafa Duyarlar Sabancı'mn katma kadar çıkmadılar bile. Nitekim Fehriye Erdal falan Susurluk'ta ölen Emniyet Müdürü'nün ekibinden çıktı.
- Peki bu tetikçiye vur talimatı nasıl ulaştırılmıştır?
Talimat vermenize bile gerek yok; zaten hemen hemen hepsine ruhsatsız silahlar dağıtılmış vaziyette. Yeşil ışık yakmak yeter. Şeyh Salih'ten yeşil ışık nasıl alındı? "Bunlar başörtüsüne karşı karar alıyor" dediği anda yeşil ışık yandı zaten.
- Eski İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanı Levent Temiz'in (Temiz'in yanıt hakkı baki)
26 Şubat 2004'te AGOS'un kapışma gidip, "Hrant Dink, bundan sonra bütün öfkemizin ve
nefretimizin hedefidir" demesi bir yeşil ışık mı?
Levent Temiz, Amerikan Konsolosluğu'nun peşinden "Gel, bir konuşalım" diye yalvardığı biridir. Ama bunu kabul etmediği için de birçok yerden dışlanmıştır. Ben size bunu bir bilgi olarak söylüyorum. Zaten bu yeşil ışıklar da öyle orta yerde yakılmaz. Tejgrz^m yaptığının adı eylem.
** ' -\ > -,
- Ama işte o eylemdi-bu davaydı derken, "Şeker gibi bir adam", (bu tüyler ürperten
ifade için herkesten özür dileyerek...) "katli çok değerli biri" haline getirilmedi mi? Burada bir
ince işçilik yok mu?
Tamam işte, bu laf çok önemli. Peki kim onun katledilme olayını önemli bir hale getirdi.? Hrant Dink'i öldürtmek için kenarda bekleyenler getirdi. Bakın, bundan üç ay önce "Milli kuvvetlere saldırı olacak" diye açıkça bizi uyardılar.
- Nereden uyardılar?
Bu memleketin "kestanecileri" var, onlar uyanyor. Kestaneci deyip geçmeyin: ingilizler Meclis-i Mebusan'ı basmaya gidiyor. Karaköy'ü geçiyorlar. Orada kestaneciler var. Biri tezgâhını bırakıp, Galatasaray Postane'sine koşuyor. Postanedekilere "Kemal Paşa'ya telgraf çekin, ingilizler Meclis'i basmaya gidiyor" diyor. Paşa 15. Kolordu Kumandanlığına bir yazı yazıyor. Eğer Meclisi Mebusan basılırsa Anadolu'daki tüm İngiliz yetkililer tutuklansın diye talimat veriyor. Kestaneciler maaşla çalışmazlar, gönüllüdürler. Bugün Teşkilat-ı Mahsusa'ya çok atıp tutuyorlar, ama onların bugünkü MİT'le falan alakası yoktur. O dönem farklı bir dönemdi. Onların çoğunun bugün mezarlan bile belli değildir.
- Peki ne bilgi geldi o "kestaneciler"den size?
Saldın olacak bilgisi geldi. "Silahlı bir saldın da olabilir, mesela bir tinerciden gelecek saldın da olabilir. Çok dikkatli olun, fazla dışanlarda dolaşmayın" dendi. Bu uyarıdan Emniyet'in de haberi var. İstanbul Emniyeti de uyanldı. Ama görüyoruz ki Hrant Dink korunmadı. Ve ilginçtir, bunu belki birçok insan bilmiyor, ama Hrant Dink milli kuvvetlerdendi.
- Nereden çıkarıyorsunuz bunu?
Sizce neden bu ülkeyi seven bir insan öldürülüyor da, ülkenin yağını balını yediği halde bütün gün bu ülkeye söven insanlara bir tokat bile atılmıyor? Ermenistan'da Meclis basıldı, Demirciyan dahil Başbakan öldürüldü, ama dünyada kimse pek bir şey söylemedi. Niye? Çünkü yerine Koçaryan gelecek. Koçaryan kimden talimat alacak? ABD'deki Ermeni lobisinden talimat alacak. Bakın Ermeni lobisi diyorum, Ermeni değil. Biz ne yapıyoruz? Yahudi lobisine para veriyoruz ki, Ermeni lobisini engellesin diye... Ama Yahudi lobisi ne yapıyor? Ermeni lobisine, "Aman dengeli götürelim, para aksın" diyor.
- Bir dakika, biz Yahudi lobisine nasıl para mı veriyoruz?
Türkiye Cumhuriyeti açıktan, resmi olarak veriyor. Onlann ABD'de araştırma kurumlan var. Onlara "Al sana 3-5 milyon dolar, Türkiye'yi tanıt" diyoruz. Adı bu. Ama onlar bu parayla Türkiye aleyhine çalışmalan engelleyeceklerine, gidip Ermeni lobisiyle dengeli götürüyorlar faaliyetlerini. Bu nedenle sonuç alınamıyor.
- Bunların Dink'le ne alakası var?
Dink, Ermeni lobisinin faaliyetlerini perde arkasım gören biriydi ve onlarla da arası iyi değildi. Benim bildiğim kadanyla Dink son dönemde önemli çalışmalar içindeydi. Bu meselenin Türkiye'nin üzerinde büyük yük olduğunu söylüyordu ve yükün kaldınlması için de uğraşıyordu. Son bir yıldır böyle bir uğraşısı olduğunu biliyorum.
- Yani bireysel çaba dışında bir şey miydi?
Sadece bireysel değil, devletin kademelerini de uyanyordu; "şunu şöyle yapmak lazım, bunu böyle yapmak lazım" diye.
- Devletin hangi kademelerini?
Devlet politikalarını belirleyen kademelerini...
- Yani siz, Hrant Dink devlete çalışıyordu mu diyorsunuz?
Hayır hayır, devlete çalışıyordu demiyorum. Sakın yanlış anlaşılmasın. O bir görevli ya da maaşlı falan biri değildi. Kimseye gidip, bana bir görev verin falan da dememiştir. Tabii şimdi bazılan bana kızacaktır belki de, Hrant'a "Milli kuvvetlerdendi" dediğim için. Ama bu dediğime kızanlar ya cahildir, ya işbirlikçidir. Cahillerse kızmam, işbirlikçilerse de hayırlı olsun derim. Aman maaş almayı ihmal etmesinler, derim. Benim incitmekten korkacağım tek kişi ailesi ve sevenleridir. Ama onlar da sakın incinmesinler, ben Dink'in gerçek bir yurtsever olduğunu söylüyorum.
- Peki niye şimdi açıklıyorsunuz böyle bir şeyi?
Aslında belki de gizli kalması gereken bir şeyi açıklamış oldum. Ama bunu Hrant Dink
için ve bu ülke için yapmamız gerekiyor. Bu oyunu bozmamız^erekıyor. Çünkü bu dumanlı
havadan hem dışanda hem de içeride nemalanmak isteyenler var' ,-- ,
-İçeridekileri az çok biliyoruz da, dışarıda kim var?.--- ~ s
Bakın Hrant Dink'in Diyarbakır'da yaptığı konuşmayı sakın unutmayın. O konuşmaya gelenlerin çoğu PKK'lıydı ve Dink onlara dedi ki, "Ermeni liderlerini emperyalizm kullandı, faturası Ermeni halkına çıktı. Şimdi siz aynı tuzağa düşmeyin." Bu Hrant Dink'in yaptığı açıklama, emperyalizmin en tehlikeli gördüğü açıklamadır. Hrant Dink, bu açıklamasından sonra emperyalist güçlerin hiç sevmediği bir adam oldu.
- Dink'in devlete gösterdiği yol neydi?
Ermeni meselesinin kontrolünü Amerika'nın elinden nasıl alırız; Ermeni lobisini nasıl aşarız, diasporayı nasıl saf dışı ederiz; o bunların derdindeydi. Ermenistan sınır kapısının açılmasını, Ermenistan'la Türkiye'nin işbirliği yapmasını istiyordu. Türkeş'in de Erivan'la bir yakınlaşma politikası vardı. İşte milli kuvvet budur. Mustafa Kemal ne diyor, "Milletin ve memleketin saadeti için uğraşan insan en değerli, birinci sınıf insandır" diyor. Hrant Dink bu tanımın içindedir. En azından son bir yıldır böyle bir çabamn içinde olduğunu ben biliyorum.
-
Sizce bu konuşmaları yakın arkadaşlarıyla, ailesiyle paylaşmış mıdır? Sanmıyorum, ama Hrant Dink açık konuşan biriydi. Belki de demiştir.
-
Peki o zaman şimdi işin en özüne gelelim: Hrant Dink niye öldürüldü?
Bakın, bir süre önce devlet toplanmış, karar almış; tehdit Batı'dan geliyor, diye. Bu yüzden art arda açıklamalar yapıldı: MİT Müsteşarı çıktı, "Ulus devlet tehlikede" dedi. Başbakan çıktı, adresi gösterdi, "ABD görevini yapmıyor" dedi. Hemen arkasından PKK Koordinatörü, "AB iki yüzlü davranıyor" dedi. Bunlar pay edilmiş açıklamalardı.
- Genelkurmayın payı nerede, o niye susuyor?
O hazırlık peşinde. Genelkurmay bu tehdidi, bu açıklamaları biliyor. Zaten Başbakan'm cinayetten sonraki ilk açıklaması da böyle bir şeydi. Açık açık söyledi. Çünkü Başbakan'a bir süredir "Devlet tehlikede" diye raporlar gidiyordu.
- 16 ay sonra "Kürt sorunu yoktur" demesi de bundan mı? Seçime yönelik bir slogan
değil miydi o?
Hayır, kaldı ki Erdoğan bugünkü manzaraya göre zaten birinci parti olacak. Bir sorunu yok ki...
- Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'in tam da Dink öldürülmeden birkaç saat
önce CNN Türk'e yaptığı açıklamalar neydi?
Bakın Ankara'da şu anda bir çaba var; herkes bir açılım yapıyor. Çünkü artık inisiyatif ele alınsın isteniyor.
- Bunun için gerekirse genel af da mı olsun deniyor?
Deniyor. Bu görüşmeler devam ediyor. Öcalan'ın açıklamaları da bununla bağlantılıdır. Bölgenin sıkıntıya girdiğini gördüğü için milletvekillerine o mektubu yazdı. Ne de olsa eski istihbaratçı, bilmez mi? Batarsak önce Kürtler batacak, bunu o da biliyor.
- Mehmet Ağar'm af önerisi de mi bundan?
Ağar da inisiyatifin Ankara'ya taşınması için uğraşıyor. Ağar, bu bağlantının içindedir. O kadarım söyleyebilirim. ÖcalanTa da bu konuda üst kademede bir görüşme yapıldı.
- Nerede?
İmralı'da. İlk defa yapılmıyor ki, zamanında da yapılıyordu, ama onlar farklıydı. Böyle bir karar almak için ilk kez yapıldı. Ocalan da o mektubu yazdı.
- Yani Dink bu konsept değişimine bir yanıt olarak mı öldürüldü?
Evet, çünkü Türkiye soykırımcı ilan edilecek. Böylece Türkiye kimseye el kaldıramayacak; dişleri çekilen bir aslan olacak. Çünkü her Kuzey Irak'a parmağım azatsa "Bakın soykırımcı Türkler şimdi de Kürtleri kesiyor" denecek. Ve ABD-İngiltere-İsrail Türkiye'den İran'daki etnik kışkırtmalara birlikte katılmayı, ama Kuzey Irak'a girilmemesini isteyecek.
KUTU: ANKARA'YA SIZMA VAR
- Hrant Dink, sizin tabirinizle "milli kuwetler"den idiyse o zaman ölmesi niye
engellenemedi? Devletin milli kuvvetler listesinde gördüğü biri niçin milli kuvvetler tarafından
korunmadı?
Uğur Mumcu da milli kuvvettendi. Mumcu, zannedersem 9 Ocak'tı. Yazdığı bir yazı vardı: Terörün arkasında bizim ittifak içinde olduğumuz istihbarat birimlerinin olduğunu ima ediyordu. 15 gün sonra öldürüldü. Uğur Mumcu belgesi^'l&nttşmazdı, o belgeleri açıklayacaktı. Mumcu'yu niye korumadılar? Necip Hablemitoğlu, Ankara Cumhuriyet'te, Cüneyt Arcayürek'in
odasında bana "Türkiye'de müttefik dediğimiz yabancı istihbarat birimlerinin yıkıcı faaliyetleri var. Bunları yayınlayacağım" dedi. Ve Necip de 15 gün sonra öldürüldü. Necip'i niye
korumadılar? Üstelik Necip'in hem MİT'le ilişkisi vardı, hem de Genelkurmay'la... O niçin korunmadı? Eşref Bitlis Paşa Jandarma Genel Komutanı'ydı. En millici oydu. Ne zaman ki "Bu işin arkasındakileri gördüm" dedi, o da öldürüldü. Peki o niye korunmadı?
- Siz söyleyin; niye?
İçerde sızma var... Türkiye'de temizliğin Ankara'dan başlaması lazım; ben niye "Ankara'da işgal var" diyorum?
- Sızma nerede?
Birimlerin içinde. Demin anlattığım mafyavari örgütlenmelerin içinde mutlaka istihbarat birimlerinden birileri vardır. Eğer oradaki istihbaratçı milliyse tehdidi merkeze bildirir. Milli değilse, yine bildirir, fakat tam tersine, işin çabuklaşması için bildirir. Ya da merkezde birileri passif kalmayı tercih eder. Bunlara bakmalı.
KUTU: DİNK'İN ÖLÜMÜ BEDAVAYA GELMEMELİ
"Hrant Dink'in ölümünün sıradan olmadığını göstermek için mutlaka Hrant'a bayraklı bir tören yapmamız lazım. Hükümetin çıkıp 'Hrant Dirik'i öldürenler bizim müttefik istihbaratları tarafından biliniyor' demesi lazım. Ermenistan'la sınınn açılması lazım. Açın sının, zaten 40 küsur bin insan var bizde çalışan. Ticaret Gürcistan üzerinden sürüyor. Sorunlann çözümü için Büyük devlet adım atar. Türkeş de benzer çalışma içindeydi, ama o zaman bile engel olanlar çıktı, ve sonra da hükümetin ABD'ye 'Lütfen şu soykınm yasasım geçirin, sizden rica ediyorum' demesi lazım. Neyin doğru olduğu artık önemli değil, yeter ki bu şantaj dayatmasını atalım üstümüzden."
KUTU: İPSİZ RECEP'İN TORUNUYUM
- Biz sizi uluslararası ilişkiler uzmanı Emin Gürses olarak tanıyoruz, ama siz
kimsiniz? MİT'e mi çalışıyorsunuz, Genelkurmay'a mı, Emniyet'e mi, başka bir örgüte mi; siz
niye tehdit alıyorsunuz?
Benim dedem Mustafa Kemal'in istihbaratçısı Menzil kumandam Milis Yüzbaşı Recep Reis'ti. Mustafa Kemal'e çalışıyordu, biz de Mustafa Kemal'e çalışıyoruz. Sizin o dedikleriniz maaşlı çalışır. Yani görev kabul etmiş, yapacak. Bizimkiler Mustafa Kemal'in gönüllüleridir.
KUTU: VELİ KÜÇÜK İSMİ, HEDEF ŞAŞIRTMAK İÇİN KULLANILIYOR
- "Milliyetçi devlet anlayışı kendisini korumak için suçu dış mihrakların üzerine
atıyor. Hatta Emin Gürses de 'Hrant Dink milli kuvvetlerdendi' diyerek dezenformasyon
yapıyor..." Sizin bu açıklamalarınızı böyle değerlendirenler olacaktır?
Ben de, milli bir devlet böyle bir şeyi yapar mı diyorum? Devlet aptal mı böyle bir şey yapsın? Kendi kendine böyle bir şeyi yapar mı? Türkiye'nin sımrlanm değiştirmeye kadar gidecek büyük bir operasyon bu. Düşman ordusu gelse bu kadar zarar veremezdi Türkiye'ye... Görün bakın arkası nasıl gelecek; Batı'dan kıyamet kopacak. Ama bu operasyona devletin içinde yardım eden varsa, o zaten servislerin içindedir. Sızma dediğim bu. Bunlar yabancı değiller. Senin benim gibi nüfus kağıdında Türkiye Cumhuriyeti yazan insanlar ama, yabancı servislere çalışıyorlar. Mumcu cinayeti sırasında ne demişlerdi? "Bunun arkasını daha fazla araştırmayın, devlet çöker" denmişti. Bu ne demektir? içeride sızma var demektir. Ceyhan Mumcu şimdi açıkladı işte; "Mumcu'nun durumu var burada" dedi.
- Ya peki işin Veli Küçük tarafı?
Uğur Mumcu öldürüldüğünde de İran Konsolosluğu'na yürümüştü insanlar, bozuk para atmışlardı, "Kahrolsun İran" diye bağırmışlardı. Ama İran çıkmadı. O gün insanlara kim İran'ı hedef gösterdiyse, bugün de Veli Küçük'ü hedef gösteriyorlar. Niye? Derin devlet yaptı dedirtmek için. Veli Küçük derin devlet mi? Lojmandan çıkartılmış, korumalan alınmış biri. Bunu kim yaptırmış ona bir bakın.
- Niye koruyorsunuz Küçük'ü?
Ben aslında burada Küçük'ü değil, Dink'i koruyorum. Amacım hedefin saptırılmasını önlemeye çalışmak. Bu işi Türkiye'deki milliyetçiler yaptı diye kesip atmak yanlış yönlendirmedir. Veli Küçük kızgınlığı dile getirmiştir değişik biçimlerde. Ama şimdi bunun gündeme getirilmesi dikkatleri başka yöne çekmek için.
- Sizin de Veli Küçük'le çekilmiş resminiz vaçjmdır? „
/'
1313
7 fföcy^*
Vardır, ama nerede? Ya bir şehitler gününde ya bir 30 Ağustos töreninde. Benim Muzaffer Tekin'le de resmim var. Eğer bu insanlarla fotoğraflarım gazinoda eğlenirken çekilmiş olsa o zaman bir şey söylesinler. Yoksa zaten herkesin herkesle çekilmiş fotoğrafı var.
- İyi de Emin Gürses, bu katili yaratanlar dışarıdan çıksa bile bizim de çuvaldızı
kendimize batırmamız gereken bir şey var: Allah göstermesin, ama öldürülen Kemal Kerinçsiz
olsaydı insanlar hiç dönüp Hrant Dink'e kin duyar mıydı; sizin yüzünüzden öldürüldü der
miydi?
Evet, Hrant Dink'e kimse böyle bir şey demezdi. Mutlaka dışarının parmağı var, denirdi.
- Ama Dink öldürülünce sokaktaki insanların aklına ilk Kerinçsiz ekibi geliyor. "Siz
öldürdünüz" diye değil tabii, ama "Memnun musunuz" diye bakıyorlar. Demek ki ortada ters
olan bir şey yok mu?
Aslında o ekibin yaptığı normal protestolardı. Onlardan Londra'da da var. Fakat bizdeki biraz daha doğu kültürüne özgü oluyor. Ama şiddet kültürü bugün sadece belli bir kesimde yok, bütün topluma yayıldı. Bana göre bu konuda da medyanın büyük sorumluluğu var.
PAZARTESİ ROPORTAJLARI-2
Ankara'ya sızma var
Veli Küçük ismi, hedef şaşırtmak için kullanılıyor
Cinayetin milliyetçilerin üzerine atılması bir taktik
FOTO ALTI: Gürses: "Hrant Dink'i bugün son yolculuğuna uğurladıktan sonra hemen Ermenistan'la sınırın açılması lazım. Açın sının, zaten bizde 40 küsur bin çalışan insan var. Zaten ticaret Gürcistan üzerinden sürüyor. Sorunların çözümü için büyük devlet adım atar." (Fotoğraf: Kadir Can)
(Giriş) Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emin Gürses'le Hrant Dink cinayetine ilişkin söyleşimizin dün yarım kalan ve en az dünkü kadar çarpıcı olan bölüm şöyle:
- Hrant Dink, sizin tabirinizle "milli kuwetler"den idiyse o zaman ölmesi niye
engellenemedi? Devletin milli kuvvetler listesinde gördüğü biri niçin milli kuvvetler tarafından
korunmadı?
Uğur Mumcu da milli kuvvettendi. Mumcu'nun, zannedersem 9 Ocak'tı, yazdığı bir yazı vardı. O yazıda terörün arkasında bizim ittifak içinde olduğumuz istihbarat birimlerinin olduğunu ima ediyordu. 15 gün sonra öldürüldü. Uğur Mumcu belgesiz konuşmazdı, o belgeleri açıklayacaktı. Mumcu'yu niye korumadılar? Necip Hablemitoğlu, Ankara Cumhuriyet'te, Cüneyt Arcayürek'in odasında bana "Türkiye'de müttefik dediğimiz yabancı istihbarat birimlerinin yıkıcı faaliyetleri var. Bunları yayınlayacağım" dedi. Ve Necip de 15 gün sonra öldürüldü. Necip'i niye korumadılar? Üstelik Necip'in hem MİT'le ilişkisi vardı, hem de Genelkurmay'la... O niçin korunmadı? Eşref Bitlis Paşa Jandarma Genel Komutam'ydı. En millici oydu. Ne zaman ki "Bu işin arkasındakileri gördüm" dedi, o da öldürüldü. Peki o niye korunmadı?
- Siz söyleyin; niye?
İçerde sızma var... Türkiye'de temizliğin Ankara'dan başlaması lazım; ben niye "Ankara'da işgal var" diyorum?
- Sızma nerede?
Birimlerin içinde. Demin (Dünkü bölümde) anlattığım mafyavari örgütlenmelerin içinde mutlaka istihbarat birimlerinden birileri vardır. Eğer oradaki istihbaratçı milliyse tehdidi merkeze bildirir. Milli değilse, yine bildirir, fakat tam tersine, işin çabuklaşması için bildirir. Ya da merkezde birileri pasif kalmayı tercih eder. Asıl şimdi bunlara bakmalı.
- "Milliyetçi devlet anlayışı kendisini korumakı!4çin^ suçu dış mihrakların üzerine
Dostları ilə paylaş: |