Hakîkat Kitâbevi Yayınları No: 12



Yüklə 2,89 Mb.
səhifə34/47
tarix01.03.2018
ölçüsü2,89 Mb.
#43462
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   47

(Nemâzlarını kılarlar) buyurulması, Ömer-ül Fârûk “radıyallahü teâlâ anh” içindir.

(Zekâtlarını verirler) buyurulması, Osmân “radıyallahü anh” içindir.

(Allaha ve Resûlüne itâ’at ederler) buyurulması, Alî “radıyallahü teâlâ anh” içindir. Âyet-i kerîmenin devâmında meâlen, (Onlara Allahü teâlâ yakında rahmet edecekdir) buyurulmuşdur.

13– [Tevbe sûresi 112.ci âyet-i kerîmesinde; Allahü teâlâ meâlen buyuruyor]:

(Allahü teâlâya tevbe edenler) [şirkden ve nifâkdan] ile Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh”,

(İbâdet edenler) ile Ömer-ül Fârûk “radıyallahü teâlâ anh”,

(hamd edenler) ile Osmân “radıyallahü teâlâ anh”,

(Oruc tutup, hac edenler) ile Alî “radıyallahü teâlâ anh”,

(rükû’ ediciler) ile hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh”,

(Secde ediciler) ile Ömer “radıyallahü teâlâ anh”,

(Sünnet ile ma’rûfu emr ediciler ve bid’atden nehy ediciler) ile Osmân “radıyallahü teâlâ anh”,

(Allahın hadlerini muhâfaza ediciler) ile Alî “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir. Âyet-i kerîmenin devâmında,

(Yâ Muhammed! Mü’minleri Cennet ile müjdele) buyurularak; bu dört yâri sevmeği emr buyurmuşdur.

14– [Allahü teâlâ Ra’d sûresi 19.cu âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruyor]:

(Ancak akl sâhibleri ibret alırlar.) Burada hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” kasd ediliyor. [Aynı sûrenin 20.ci âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruluyor]:

(O kimseler Allahü teâlânın ahdinde vefâ ederler, ahdlerini bozmazlar.)

-419-

Burada Ömer-ül Fârûk “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

[Aynı sûrenin 21.ci âyetinde meâlen buyuruluyor]:

(Allahü teâlânın sıla etmesini emr etdiği kimselere sıla-i rahm ederler. Rablerinden korkarlar. Hesâbın zorluğundan korkarlar.) Burada Osmân “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

[Aynı sûrenin 22.ci âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruluyor]:



(Onlar Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için sabr ederler [emrleri yapmak ve yasaklardan kaçmak sûreti ile, birbirlerinin rızâsını taleb etmekden ötürü]. Nemâzlarını kılarlar. Ve bizim onlara verdiğimiz rızkdan gizli ve âşikâre olarak infâk ederler. Kötülüğe iyilik ile karşılıkda bulunurlar. Cennet serâyı onlar içindir.) Burada Alî “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

[Aynı sûrenin 23-24.cü âyetlerinde meâlen buyuruluyor]: (Adn Cennetine dâhil olurlar şu kimseler ki, onların babaları, hanımları ve çocukları sâlih amel işlemiş olurlar. [Bu mü’minler Adn Cennetine dâhil olurlar.] Melekler onların yanına gelirler. Her kapıdan girdiklerinde selâm verirler. Dünyâda yapdığınız sabr sebebi ile, ne güzel serâya kavuşdunuz derler.) Ya’nî Çihâr yâr-i güzîn “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerinin dostlarınındır, demekdir.

Mukâtil, kendi tefsîrinde nakl etmişdir ki, dünyâ günlerinden bir gün bir gece mikdârı zemânda melekler üç kerre onların yanlarına gelip selâm verirler ve hediyye getirirler. Derler ki, hoş olsun size ey Çihâr yâr-i güzîn muhibleri [sevenleri]. Bütün bu ni’metleri ve kerâmetleri onların dostluğu sebebi ile buldunuz.

15– Mü’minûn sûresi birinci âyet-i kerîmesinde meâlen;

(Mü’minler, muhakkak felâh buldular) buyuruldu. İkinci âyet-i kerîmesinde, meâlen,

(Onlar, nemâzlarında huşû üzere olan kimselerdir) buyuruldu. Burada Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” kasd edilmekdedir. Üçüncü âyet-i kerîmesinde meâlen,

(Öyle mü’minler ki, lehv ve la’bdan kaçarlar) buyuruldu. Burada Ömer-ül Fârûk “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir. Dördüncü âyet-i kerîmede meâlen,

(Zekâtlarını veren mü’minler) buyurulmakdadır. Burada Osmân “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir. Beşinci âyet-i kerîmede meâlen,

(Öyle mü’minler ki, kendi ferclerini harâmdan hıfz edici olurlar) bu-

-420-

yuruldu. Burada Aliyyül mürtedâ “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.



16– Furkân sûresi 63.cü âyet-i kerîmesinde meâlen,

(Allahü teâlâ hazretlerinin kulları, şu kimselerdir ki, yeryüzünde, sükûnet ve vakâr ve tevâzu’, ilm ve hikmet ile yürürler) buyuruldu. Burada Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

Âyet-i kerîmenin devâmında,



(Câhiller onlara kehânet olunan bir şey ile hitâb etdikleri zemân, günâh olmıyan şeylerle veyâ susarak karşılık verirler) buyurulmakdadır. Burada Ömer-ül Fârûk “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

Furkân sûresi 64.cü âyet-i kerîmesinde meâlen,



(Onlar gecelerini, Rableri için evlerinde, secde edip, ayakda durarak geçirirler) buyurulmakdadır. Burada Osmân “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

65.ci âyetinde meâlen:



(Onlar, Yâ Rabbî! Bizden Cehennem azâbını çevir, uzaklaşdır, derler) buyurulmakdadır. Burada Alî “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

17– Şûrâ sûresi 36.cı âyet-i kerîmesinde meâlen,

(... Allahü teâlânın katında hayrlı ve bâkî olanlar; îmân edenler ve Rablerine tevekkül ve i’timâd edenler içindir...) buyurulmakdadır. Burada Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

37.ci âyet-i kerîmede meâlen,



(O kimseler için ki, büyük günâhlardan ve çirkin şeylerden kaçınırlar. Gadaba geldiklerinde afv ederler) buyurulmakdadır. Burada Ömer “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

Otuzsekizinci âyet-i kerîmesinde meâlen;



(Rablerine icâbet edenler, nemâz kılanlar, işleri için aralarında meşveret edenler ve verdiğimiz rızklardan dağıtanlar içindir) buyurulmakdadır. Burada Osmân “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir. Müfessirlerden ba’zısı der ki, bu âyet-i kerîme Ebû Bekr-i Sıddîkın “radıyallahü teâlâ anh” şân-ı şerîfi için nâzil olmuşdur. Çünki eline ne geçerse dağıtırdı. Kötülediler ve azarladılar. Cevâb vermedi. O vakt nâzil oldu.

39.cu âyet-i kerîmesinde,



(Onlara zulm isâbet etse, onlar adl ile karşılıkda bulunurlar) buyurulmakdadır. Burada Alî “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

18– Zâriyât sûresi 17.ci âyet-i kerîmesinde meâlen;

(Onlar geceleri az uyurlar ve çok ibâdet ederlerdi) buyuruldu. Burada Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

18.ci


-421-

âyet-i kerîmesinde meâlen,



(Seher vaktlerinde istigfâr ederlerdi) buyuruldu. Burada Ömer “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

19.cu âyet-i kerîmede meâlen,



(Onların mallarında birşey istiyenin ve [bir şey istemeyip de] mahrûm kalanların da hakkı vardı) buyuruldu. Burada Osmân “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

20.ci âyet-i kerîmesinde meâlen,



(Yakîn sâhibi kimselere yeryüzünde alâmetler vardır) buyuruldu. Burada Alî “radıyallahü teâlâ anh” kasd edilmekdedir.

19– Beled sûresi 17.ci âyet-i kerîmesinde meâlen,

(Bunları yapan kimselerin [köleleri âzâd eden ve fakîrleri doyuran] îmânlı olması lâzımdır) buyurulmakdadır ki, Ebû Bekr “radıyallahü anh” kasd edilmekdedir.

Âyet-i kerîmenin devâmında,



(Sabrı tavsiye ederler) buyurulmakdadır ki, Ömer “radıyallahü anh” kasd edilmekdedir. Ve

(Merhameti tavsiye ederler) buyurulmakdadır ki, Osmân “radıyallahü anh” kasd edilmekdedir.

18.ci âyet-i kerîmede meâlen,



(Onlar meymene eshâbıdır) [sağ taraf veyâ bereket eshâbı] buyurulmakdadır ki, Alî “radıyallahü anh” kasd edilmekdedir.

20– Tîn sûresinde, Allahü teâlâ meâlen,

(İncire yemîn ederim) buyuruyor. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîka “radıyallahü teâlâ anh” kasemdir ki, hazret-i Sıddîk-ı Ekber incire benzer idi ki, zâhiri ve bâtını güzel ahlâk ile dolu idi. [İncir güzel meyvedir, hazmı kolaydır.]

(Zeytine yemîn ederim) buyuruyor. Ömer-ül Fâruk “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine kasemdir ki, hazret-i Ömer zeytine benzer idi ki, onun içi, dış görünüşünden dahâ iyi idi.

(Tûr-i sînine yemîn ederim) buyuruyor. Osmân-ı Zinnûreyn “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine kasemdir ki, Osmân “radıyallahü teâlâ anh” Tûr-i sînâyı andırır. Zâhiri meyveler ile bezenmiş, bâtını çeşmeler ile donanmış idi.

(Ve bu Beledil-emîne yemîn ederim) buyuruyor ki, Aliyyül Mürtedâ “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine kasemdir ki, Alî “radıyallahü teâlâ anh” Beledil-emîne ya’nî Mekke-i Mükerremeye benzerdi. Her kim Mekke şehrinde olursa, azâbdan emîn olur. Her kim Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerini severse [ya’nî onun gibi inanır, ibâdet ederse], azâbdan emîn olur.

21– Tîn sûresi 6.cı âyet-i kerîmesinde meâlen,

(Ancak îmân edenler) buyuruluyor. Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ

-422-

anh” içindir.



(Sâlih amel işliyenler) buyuruluyor. Ömer bin Hattâb “radıyallahü teâlâ anh” içindir.

(Onlar için kesilmez ecr vardır) buyurulması, hazret-i Osmân “radıyallahü teâlâ anh” içindir. 7.ci âyet-i kerîmede meâlen,

(Ey Resûlüm! Seni ne tekzîb eder ve Ey insan! Senin kıyâmet gününü inkâr etmen, bildirdiğimiz delîllerden sonra ne sebebledir) buyuruldu ki, Alî “radıyallahü teâlâ anh” içindir.

22– Asr sûresinin üçüncü âyet-i kerîmesinde meâlen,

(Ancak îmân eden kimseler) buyuruluyor. Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” hakkındadır.

(Sâlih amel işleyenler) buyuruluyor. Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hakkındadır.

(Birbirlerine hakkı tavsiye ederler) buyuruluyor ki, hazret-i Osmân “radıyallahü teâlâ anh” hakkındadır.

(Birbirlerine sabrı tavsiye ederler) buyuruluyor ki, hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” şânındandır.

23– Âyet-i kerîmede işâret olundu ki, Allahü Sübhânehü ve teâlâ, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerine va’d buyurdu ki, yâ Muhammed! Cennetde dört nev’ ırmak vardır. Su ve süt, şerâb ve bal. Her birisi ayrı bir lezzetdedir. Dünyâda da senin eshâbından dört dost tutarım. Ebû Bekr, Ömer ve Osmân ve Alî “radıyallahü teâlâ anhüm”. Onların herbirinin ayrı bir özelliği vardır. [Cennetdeki o dört ırmağa benzerler.]

Muhammed sûresi 15.ci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Müttekîlere va’d edilen Cennetde, kokusu ve tadı bozulmamış sudan nehrler vardır) buyuruyor. Bu su kokmaz. Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” su gibidir. Her şey su ile hayât bulmuşdur. İslâm dîni de Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” ile hayât bulmuşdur. Nitekim Allahü teâlâ hazretleri

Enbiyâ sûresinin 30.cu âyetinde meâlen, (Biz her şeyi su ile diri kıldık) buyurmuşdur. Muhammed sûresinin 15.ci âyet-i kerîmesinde devâmla; meâlen, (Tadı bozulmamış sütden nehrler vardır) buyuruluyor. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” süt gibidir. Herkes süt ile kuvvet bulduğu gibi, İslâm dîni de Ömer “radıyallahü teâlâ anh” ile kuvvet bulur.

Aynı sûrenin devâmında meâlen, (İçenlere lezzet veren şerâbdan nehrler vardır) buyuruluyor. [Bu şerâb, dünyâ şerâbı gibi değildir.] Osmân “radıyallahü teâlâ anh” Cennet şerâbı gibidir. Nice gençlerin gönüllerinin neş’esi ve sürûru şerâb



-423-

ile olduğu gibi, gâzîlerin kalblerinin de kuvveti ve sürûru Osmân “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin fî sebîlillah infâkı ile olur. [Allahü teâlânın rızâsı için verdiği şeyler ile olur.]

Âyet-i kerîmenin devâmında meâlen, (Saf baldan nehrler vardır) buyuruluyor. Alî “radıyallahü teâlâ anh” bal gibidir. Nice hasta kimselerin şifâsı bal iledir. Mü’minlerin gönüllerinin şifâsı, Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin kâfirler ile karşı karşıya gelmesi ve muhârebe etmesi iledir.

Nükte: Cennetin hayât suyunu içmek istersen, hazret-i Sıddîk-ı ekberi “radıyallahü teâlâ anh” sev ki, Cennet suyuna benzer. Cennet südünü içmek istersen, hazret-i Ömeri sev ki, Cennet südüne benzer. Cennet şerâbını içmek istersen, Osmân “radıyallahü teâlâ anh”ı sev ki, Cennet şerâbına benzer. Cennet balını bulmak istersen, hazret-i Alîyi sev ki, Cennet balının benzeridir “radıyallahü teâlâ anhüm”.

(İşâret): Nehr, ırmağa derler. Ayn, çeşmeye derler. Cennetde çeşmeler de vardır. Selsebîl gibi ve zencebîl gibi. Ve rahîk ve kâfûr gibi.

İnsan sûresinin 5.ci âyetinde meâlen,



(Ebrâr, âhıretde, içinde şerâb olan (ke’s)den [çanakdan] içeceklerdir. Mizâcı kâfûrdur) buyuruldu.

6.cı âyetinde meâlen,



(Bu kâfûr bir çeşmedir. Allahü teâlânın seçilmiş kulları, çanaklarla şerâbı kâfûr suyu ile karışık içerler. O çeşmeyi istedikleri tarafa akıtırlar) buyurulmuşdur.

Yine İnsan sûresi 17.ci âyet-i kerîmesinde meâlen,



(Cennetde onlara zencebîl ile karışık şerâbdan çanaklar ile verilir) buyuruldu.

18.ci âyet-i kerîmesinde meâlen,



(Cennetde selsebîl isminde bir çeşme dahâ vardır) buyuruldu.

Mutaffifîn sûresi 25.ci âyet-i kerîmesinde meâlen,



(Onlara hatm okunmuş Rehîkden içirilir) buyuruluyor. Çihâr yâr-i güzîn hazretlerinin ismlerinin baş harfları (Ayn) kelimesinin baş harfi ile aynıdır. Atîk, Ömer ve Osmân, Alî “radıyallahü teâlâ anhüm” buna delîldir. [Bu kelimelerin baş harfleri Ayndır.] Cennetde o dört çeşmeyi bu dört yâr tutarlar. Her kim onları severse, o dört çeşme onun için olur. Bu dört muhteşemi sevmeyen ve buğz eden, iki cihânda mahrûm ve bîçâre kimsedir. [Onun için, Ehl-i sünnet i’tikâdında olmak, farzları yapıp, harâmlardan kaçmak, o büyükleri sevmek lâzımdır.]

Bu dört ırmağın ve bu dört çeşmenin bedeli, Cehennemde



-424-

dört nesnedir. Gıslîn ve Sadîd ve Hamîm ve Mehl.

Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri El-hakka sûresinin 36.cı âyetinde, meâlen,

(Cehennemdekilerin yiyeceği Gıslîndir) buyuruyor. [Gıslîn: Yaradan çıkan irin.]

İbrâhîm sûresi 16.cı ve 17.ci âyetlerinde meâlen,



(Cehennemdekilere Sadîd suyundan içirilir. Onu yudum yudum alırlar. Hemen yutamayıp, boğazlarında kalır) buyuruluyor. [Sadîd: Cehennemdekilerin derilerinden çıkan irindir.]

Duhân sûresi 43 ve 44.cü âyet-i kerîmelerinde meâlen,



(Cehennemde büyük günâhlıların yiyeceği zakkûm ağacıdır) buyuruluyor. [Zakkûm ağacı, Cehennemde bir ağacdır, meyvesi acı ve kerîhdir.]

Aynı sûrenin 45 ve 46.cı âyet-i kerîmesinde meâlen,



(Erimiş bakır gibi karınlarında galeyân eder. Hamîmin galeyânı da böyledir) buyuruluyor. Allahü teâlâya sığınırız. Yâ Rabbî! Bizi dört büyük Sahâbeyi “radıyallahü teâlâ anhüm” hâlis ve sâdık sevenlerden eyle. (Âmîn)

24– Çihâr yâr-i güzînin şân-ı şerîfleri hakkında vârid olan, Allahü teâlânın Kur’ân-ı azîm-üş-şânda Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerine göndermiş olduğu âyet-i kerîmeleri bu kitâbda topladım. Eğer büyük âlimler bunlardan başkasını bilirler ise, beni ayblamasınlar. Zîrâ Allahü Sübhânehü ve teâlâ Yûsüf sûresi 76.cı âyet-i kerîmesinde meâlen, (Her ilm sâhibinin üstünde âlim vardır) buyurmuşdur.

Üçüncü Menâkıb: Şimdi, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”in buyurduğu, âlimlerin bildirdiği hadîs-i şerîfleri bildirelim:

1– Kâdî imâm-ı Nizâmüddîn Cemâl-ül-islâm müceddid-i kudat Ebû Muzaffer bin Hibe-tullah-il esed, isnâd ile Ebû Hüreyre “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden nakl ediyor. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki: (Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alîden müteşekkil dört kişinin sevgisi, ancak mü’min kulun kalbinde toplanır.)

2– Yine üstâdım, Kâdî imâm-ı Nizâmüddînden isnâd ile, Mu’âz bin Cebel “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden nakl ediyor. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Ümmetim arasında bid’atler yayılıp, Eshâbım şetm olunduğu [kötülendiği] zemân, Âlimler üzerine lâzımdır ki, ilmleri-

-425-

ni açıklasınlar [doğruyu bildirsinler]. Eğer bildirmezler ise, Allahü teâlânın ve meleklerin la’neti onların üzerine olsun.)

Âlimlerin açıklayacağı ilm nedir, yâ Resûlallah, dediler. Buyurdu ki, (Ehl-i sünnet vel cemâ’at mezhebini açığa çıkarmak, Sahâbe-i güzîn “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hazretlerinin fazîletlerini bildirmek. Tâ ki, bid’at fırkaları fırsat bulmayıp, Ehl-i sünnet mezhebi gâlib gelsin [kuvvetlensin].)



3– İmâm-ı Refî’uddîn Tâc-ül-islâm Osmân bin Aliyyi Mersedî sahîh isnâd ile, Abdüllah bin Ömer “radıyallahü teâlâ anhümâ” hazretlerinden rivâyet eyler. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Muhakkak Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri, sizin üzerinize nemâzı, orucu, haccı ve zekâtı farz etdi ise, Ebû Bekr, Ömer ve Osmân ve Alî “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerinin sevgilerini farz etdi. Her kimse bu dördünden birine buğz ederse, onun ne nemâzını kabûl eder. Ve ne orucunu kabûl eder. Ve ne zekâtını ve haccını kabûl eder. Kıyâmet günü kabrinden Cehenneme gitmek üzere haşr olunur.)

4– İmâm-ı Zehrî sağlam isnâd ile, Enes bin Mâlik “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet eder. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurmuşlardır ki: (Allahü teâlâ size, Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alînin sevgisini, nemâz, oruc, hac ve zekât gibi farz etdi. Allahü teâlâ onların üstünlüklerini inkâr edenlerin nemâzlarını, oruc, hac ve zekâtlarını kabûl etmez.)

5– Rükneddîn Ahmed bin Cürcânî, Abdüllah bin Ömer “radıyallahü teâlâ anhümâ” hazretlerinden rivâyet etmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki, (Zemân ve mekândan mukaddes, kemiyyet ve keyfiyyetden münezzeh olan Allahü teâlâ, Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alînin sevgisini sizin üzerinize farz etmişdir. Nasıl ki, nemâzı ve zekâtı, orucu ve haccı farz etmişdir. Nasıl ki, tenleriniz [vücûdlarınız], nemâzın ve zekâtın ve orucun, haccın şerefi ile şereflenir ise, kalbleriniz de, Ebû Bekr ve Ömer, Osmân ve Alî “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerinin muhabbetleri ile süslenir, şerefli olur. Âgâh olunuz. Her kim benim ümmetimden, bedeni ile nemâz kılar ve eliyle zekât verir ve ağzı ile oruc tutar ve ayağı ile hacca gider, Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alîyi

-426-

kalbi ile dost edinir, o kimse, Allahü tebâreke ve teâlâ huzûrunda, Cebrâîl ve Mikâîl aleyhimesselâm gibidir. Her kim nemâz kılar, zekât verir, oruc tutar ve hac eder ve lâkin, gönlü ile Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alîyi “radıyallahü teâlâ anhüm” sevmezse, o kimse, Allahü teâlâ celle şânühü dergâhında iblîs gibidir ve iblîsden kötü ve mel’ûndur.) Allahü teâlâ muhâfaza etsin.

Eğer bir kimse, cehâlet ve tenbellikden dolayı ömrü boyunca az ibâdet işlemiş olsa ve şartlarını yerine getirememiş olsa, kalbiyle bu dört serveri sevse, sonunda firdevs-i alâya gelir. Eğer bir kimse Nûh ve Lokmân “aleyhimesselâm” hazretlerinin ömrü kadar yaşayıp, her sâatinde bir çeşid hizmet ve tâ’at işlese, kalbinde bu Çihâr yâr-i güzîne, bir zerre buğz olsa, sonunda Lazy Cehenneminden başka yere gitmez. Sonunda, bin sene tâ’at ve ibâdet, bir zerre sevilenlere buğz ile fâidesiz hâle gelip, Cehennemlik olur. Bin sene boyunca hatâ ve ma’siyyet işlese, bir zerre Çihâr yâre sevgi ile Cennetlik olur. Tabî’atiyle, sünnîlerin [ehl-i sünnet i’tikâdında olanların] günâhından îmân ve tevhîd ve se’âdet kokusu gelir. Mübtedi’lerin [bid’at fırkasında olanların] tâ’at ve ibâdetinden küfr ve ilhâd ve şekâvet kokusu gelir. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” nemâza benzer. Ömer-ül Fârûk “radıyallahü anh” zekâta benzer. Osmân-ı Zinnûreyn “radıyallahü anh” oruca benzer. Aliyyül Mürtedâ “radıyallahü teâlâ anh” hacca benzer. Senin de böyle bilmen lâzımdır. Netîcesinde iyilik bulursun. Bunlar hakkında şâir senâ edip, demişdir ki:

Beyt:


Aklen güzel olan şudur ki, işe başlarken,

Sözün temeli, Allahdan başkası hâtıra gelmemesi.

Aczsiz kudret, cehlsiz hikmet Ona mahsûsdur,

Bütün herşeyi yaratan kudret sâhibi Odur.

Onun yaratdıkları sayısızdır,

Her mahlûkuna verdiği ni’metler de sayısızdır.

Bu âyetde her çeşid ihtilâf ile alâkalı muhâbere vardır,

Biz ehl-i sünnetin hizmetcisi, Çihâr yârın dostlarıyız.

-427-

6– Refi’üddîn “rahmetullahi aleyh”, Enes bin Mâlik “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet eder. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki: (Muhakkak ben ümmetimden, onları Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah kavline da’vet etdiğim gibi, Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alînin “radıyallahü teâlâ anhüm” sevgisini de isterim.) Bu hadîs-i şerîf hakkında açıklanacak çok şey vardır. Eğer onları beyân edersek, söz uzar.

7– Enes bin Mâlik “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri, doğru rivâyet ile bildirmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Ben ilmin şehriyim. Ebû Bekr zemînidir. Ömer dıvârlarıdır. Osmân semâsıdır. Alî kapısıdır. Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alî hakkında hayr söyleyiniz!) Eğer hayr söylerseniz, önünüze hayr gelir. Onların dostlukları bereketinden hepiniz hayr bulursunuz. Eğer bedbahtlık ve şer söylerseniz, onların yüksekliklerine zerre mikdârı eksiklik gelmez. Lâkin, o ni’mete kavuşamamış bîçâre kendi bedbaht olup, o şer [kötülük] sebebi ile, o din serverlerinin şefâ’atinden mahrûm olur. Aslâ kurtuluş bulmaz.

8– Sahîh rivâyet ile Abdürrahmân ibni Avf “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri bildirdi. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Ben yakında ölürüm. Siz de ölürsünüz. Kıyâmet günü amellerinizden size süâl olunur. Size oğul, baba ve dede fâide vermez. Ancak selîm kalb ile Allahü teâlâ hazretlerinin huzûruna gelen kurtulur. Günâhı olanlara kıyâmet gününde şefâ’at etmemi ihsân, ikrâm etmişlerdir. Benim şefâ’atim, benim eshâbıma kötü söyliyenlere, dil uzatanlara harâm olur.)

9– Abdüllah bin Ömer “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet etmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (Eshâbıma söğen kimseleri gördüğünüz zemân, her neye kâdir iseniz, tevbe etmeleri için onu yapınız. Müslimân olsunlar. Eğer onlar Ehl-i sünnet ve cemâ’at olmazsa aranızdan gitsinler [aranızdan çıkarınız]. Sakın onlar gibi sapık fikrlere aldanmayınız, yanarsınız.)

10– Refi’üddîn “rahmetullahi aleyh” Enes bin Mâlik “radı-

-428-

yallahü teâlâ anh” hazretlerinden rivâyet etmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Ebû Bekr benim vezîrimdir. Benim yerimi tutar. Ömer benim dilimdir. Ondan söz söyler. [Sözleri bendendir.] Osmân bendendir. Ben Osmândanım. Alî benim amcamın oğlu ve kardeşimdir. Yâ Ebâ Bekr! Öyle zan ediyorum ki, kıyâmet günü, benim ümmetime şefâ’at edeceksin!) “radıyallahü teâlâ anhüm”.



11– Sahîh rivâyet ile Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” hazretlerinden bildirilen hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki: (Ebû Bekr dînin direğidir. Ömer fitnenin kilididir. Ömer hayâtda oldukça fitne olmaz. Osmân münâfıkların mihnetidir. Ya’ni ibtilâsıdır. [Belâya düşürdükleri kimsedir.] Onun kâtilleri tarafında olanlar münâfık olup, Cehennemin aşağılarında olsalar gerekdir. Alî bendendir ve ben Alîdenim. Onun olduğu yerde ben olurum. Benim olduğum yerde Alî olur.)

Yüklə 2,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin