Hakîkat Kitâbevi Yayınları No: 3



Yüklə 3,83 Mb.
səhifə19/49
tarix15.09.2018
ölçüsü3,83 Mb.
#81842
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   49

3. BAYAN ÂMİNE MOSLER


Niçin müslimân oldum?

Oğlumun, bana sorduğu birçok suâllere cevâb veremiyordum. O bana: (Anne, Allah niçin üç dâne?) diye soruyor, kendim de üç tanrıya inanmadığım için, ona inandırıcı bir cevâb veremiyordum. Nihâyet 1346 [m. 1928] senesinde yaşı artık oldukça ilerlemiş olan oğlum, birgün gözleri yaşlı olarak bana geldi, (Anne, ben müslimânlığı tedkîk etdim. Onlar bir tek ma’bûda [yaratıcıya] inanıyorlar. Onların dîni, en doğru din. Ben de müslimân olmağa karâr verdim. Sen de bana katıl!) diye yalvarmağa başladı. Onun ricâsı üzerine, ben de islâm dînini incelemeğe başladım. Berlin câmi’ine gitdim. Câmi’in imâmı beni çok iyi kabûl etdi ve bana müslimânlığın esâslarını anlatdı. O anlatdıkca, sözlerinin ne kadar doğru, ne kadar mantıkî olduğunu görüyordum. Artık ben de, oğlum gibi islâm dîninin en doğru bir din olduğuna inanmağa başlamışdım. Herşeyden evvel, dahâ genç yaşda iken bile, bir dürlü anlayamadığım, aklımın bir dürlü kabûl etmediği üçlü tanrıyı müslimânlık red ediyordu. Müslimânlığı iyice inceledikden sonra, günâh çıkarmanın, Papayı günâh işlemez ma’sûm bir varlık olarak tanımanın, vaftiz ya’nî günâh izâlesinin ve buna benzer birçok merâsimin ne kadar ma’nâsız olduğunu anladım ve bütün bunları



-172-

red ederek seve seve müslimân oldum.

Bütün ecdâdım koyu hıristiyandı. Ben bir katolik manastırında büyütüldüm. Temâmen hıristiyan terbiyesi aldım. Fekat, aldığım bu dînî terbiye, beni Allahü teâlâya götürecek hak dîni seçmeme yardım etdi. Çünki, terbiyem esnâsında bana öğretilen bütün iyi şeyleri, hıristiyanlıkda değil, müslimânlıkda buldum. Müslimânlığı kabûl etmekliğim benim için büyük bir tâli’ eseridir.

Bugün ben bir büyük anneyim. Torunum müslimân olarak doğduğundan dolayı bahtiyârım. Biliyorum ki, Allahü teâlâ, doğru yola koyduklarına dâimâ rehberlik eder.


4. MUHAMMED ALEXANDER RUSSEL WEBB (Amerikalı)


(Muhammed Alexander Russel Webb, 1262 [m. 1846] senesinde Amerikada Hudson şehrinde doğdu. New-York üniversitesinde okudu. Kısa zemânda çok sevilen ve çok takdîr edilen bir fıkra muharriri oldu. (St. Joseph Gazett) ve (Missouri Republican) ismlerinde mecmû’alar neşr etdi. 1887 târîhinde Filipinlerde Amerika konsolosu oldu. Müslimân oldukdan sonra kendini temâmiyle İslâmiyyeti neşr etmeğe vakf etdi ve Amerikadaki teşkilâtın başına geçdi. 1335 [m. 1916] senesinde vefât etdi.)

Bana, ehâlîsinin pek çoğu hıristiyan olan Amerikada doğan, büyüyünceye kadar mütemâdiyen hıristiyan papazların yapdıkları va’zları, dahâ doğrusu saçmalıkları dinliyen, benim gibi bir insanın, niçin dînini değişdirerek müslimân olduğunu soranlar çok oldu. Ben de onlara, müslimânlığı niçin hayât rehberi olarak seçdiğimi, kısaca şöyle anlatdım: Müslimân oldum! Çünki, yapdığım incelemeler, araşdırmalar, insanların rûhî ihtiyâclarının, ancak müslimânlığın koyduğu sağlam esâslarla te’mîn edileceğini gösterdi. Ben dahâ çocukken bile, hıristiyanlığa bir dürlü iki elle sarılamamışdım. Yirmi yaşıma geldiğim ve artık reşîd olduğum zemân, kilisenin herşeyi günâh sayan, garîb [mistik] ve can sıkıcı terbiyesine temâmen isyân etmişdim. Yavaş yavaş kiliseden ayrıldım ve bir dahâ dönmedim. Benim araşdırıcı ve mütecessis bir ahlâkım [karakterim] vardı. Her şeyin sebebini ve maksadını arıyordum. Bunlar için mantıkî cevâblar bekliyordum. Hâlbuki, râhiblerin ve diğer hıristiyan din adamlarının bana verdiği cevâblar, beni tatmîn etmiyordu. Onlar, çok kerreler süâllerime tatmîn edici cevâblar verecekleri yerde, (Bunları biz anlıyamayız. Bunlar ilâhî sırlardır) diyorlar veyâ (Bunu bizim aklımız kavramaz) gibi



-173-

kaçamaklı bir cevâb veriyorlardı. Bunun üzerine, bir yandan şark dinlerini, diğer tarafdan meşhûr filozofların eserlerini incelemeğe karâr verdim. Filozoflardan Mill, Locke, Kant, Hegel, Fichte, Huxleyin ve diğerlerinin eserlerini okudum. Bu filozofların eserlerinde, hep protoplazmadan, atomlardan, moleküllerden, dâneciklerden bahs olunuyor, fekat (İnsanın rûhu ne oluyor, öldükden sonra nereye gidiyor, bu dünyâda rûhun nasıl terbiye edilebileceği) hakkında bir fikr bulunmuyordu. Hâlbuki islâm dîni, insanın bedeni yanında, rûhu ile de meşgûl oluyor ve bizi aydınlatıyordu. Bunun içindir ki, ben, ne yolumu şaşırdığımdan, ne de hıristiyanlara kızdığımdan veyâ ânî bir karara kapıldığımdan dolayı değil, tam aksine inceden inceye tedkîk etdikden, büyüklüğünü, ulviyyetini, ciddiyyetini, mükemmelliğini iyice anladıkdan sonra müslimân oldum.

İslâmiyyetde esâs, Allahü teâlânın var ve bir olduğuna inanmak, Ona kendini teslîm etmek ve Ona ibâdet ederek lutflarına şükr etmekdir. İslâmiyyet, bütün insanlara kardeşliği, iyiliği, sevgiyi emr eder. Onlardan rûh, beden, dil ve amel [iş] temizliği ister. İslâm dîni, şimdiye kadar insanların bildiği dinlerin muhakkak en mükemmeli, en üstünü ve sonuncusudur.

5. Albay DONALD ROCKWELL (Amerikalı)


Müslimânlığı niçin kabûl etdim?

Müslimânlığın çok mantıkî ve sâde oluşu, câmi’lerin insanı kendine çeken câzibesi, bu dîne mensûb olanların, dinlerine büyük bir ciddiyyet ve muhabbet ile bağlanmış olması, bütün dünyâda müslimânların günde beş def’a aynı sâatde büyük bir saygı ve ihlâs ile secdeye kapanışı, benim üzerimde çokdan beri, büyük bir te’sîr yapmışdı. Fekat bunlar, benim müslimân olmaklığım için kâfî gelmedi. Ben ancak, İslâm dînini iyice tedkîkden ve onda güzel, fâideli birçok husûslar buldukdan sonra müslimân oldum. Hayâta ciddiyyet, fekat aynı zemânda tatlılıkla bağlı olmak [ki Muhammed aleyhisselâmın kendi hareket tarzıdır], işlerde müşâvere etmek, insanlara dâimâ merhamet ve şefkat ile mu’âmele etmek, yoksullara yardım etmek, ilk def’a olarak kadınlara da mâl sâhibi olma hakkını vermek gibi, o zemâna göre en mu’azzam medenî inkılâblar, Muhammed aleyhisselâmın kısa ve vecîz sözleriyle ne güzel ifâde edilmişdir! Muhammed aleyhisselâm aynı zemânda (Allahü teâlâya tevekkül, i’timâd et, fekat deveni bağla-



-174-

mağı unutma!) sözleri ile insanlara, Allahü teâlânın kullarından evvelâ, her dürlü tedbîre başvurmalarını, îcâb edeni yapmalarını ve ancak ondan sonra, Allahü teâlâya tevekkül etmelerini emr etdiğini bildirmekdedir. O hâlde, Avrupalıların iddi’â etdiği gibi, islâm dîni, hiç bir iş yapmadan, her şeyi Allahü teâlâdan bekleyen miskînlerin dîni değildir. İslâm dîni, herkese, önce elinden gelen her şeyi yapmasını ve ancak ondan sonra Allahü teâlâya tevekkül etmesini emr eder.

İslâm dîninin, diğer dinlerdeki insanlara karşı gösterdiği adâlet de, benim üzerimde çok büyük bir te’sîr yapmışdı. Muhammed aleyhisselâm, müslimânların hıristiyanlara ve yehûdîlere karşı iyimu’âmele etmelerini emr ediyor. Kur’ân-ı kerîm ise, Âdem aleyhisselâmdan başlıyarak, Mûsâ ve Îsâ aleyhimesselâmın Peygamberliğini kabûl ediyordu. Bu, hiç bir başka dinde olmayan bir yüce sadâkat, büyük hakşinaslıkdır. Diğer dinlere inananlar, islâmiyyet hakkında, akla gelmez fenâ şeyler söylerken, müslimânlar bunlara karşı kibarca mukâbele ediyorlar.

İslâmiyyetin en güzel husûsiyyetlerinden biri de, onun kendini putlardan temâmiyle kurtarmış olmasıdır. Hıristiyanlıkda hâlâ resmlere, heykellere, işâretlere tapılırken, islâmiyyetde hiç böyle bir şey yokdur. Bu da, islâmiyyetin ne kadar saf, ne kadar temiz olduğunu gösteriyor.

Allahü teâlânın resûlü olan Muhammed aleyhisselâmın, sözleri ve öğretdiği husûslar, hiçbir değişiklik yapılmadan günümüze kadar gelmişdir. Allah kelâmı olan Kur’ân-ı kerîm ise, vahy olunduğu gibi aynen muhâfaza edilmiş ve Muhammed aleyhisselâm zemânındaki berraklığını aslâ gayb etmemişdir. Hıristiyanların, Îsâ aleyhisselâmın dînine yapdıkları gibi, İslâm dînine birçok yalan yanlış hurâfeler, efsâneler karışdırılmamışdır.

Beni müslimân olmağa götüren sebeblerden sonuncusu, islâmiyyetde bulduğum metânet ve irâde gücü oldu. İslâmiyyetde yalnız rûhun değil, aynı zemânda bedenin de temiz olması emr ediliyordu. Yemek yirken, tıka basa mi’deyi doldurmamak, senede bir ay oruc tutmak, her şeyde ölçülü hareket etmek, harcama yaparken, ne fazla, ne eksik sarf etmek gibi. Değil bugün, yarın da, bütün insanlara rehberlik edecek husûslar, insanlara en güzel bir tarzda telkîn olunuyordu. Ben, müslimân memleketlerinin hemen hepsini ziyâret etdim. İstanbulda, Şâmda, Kudüsde, Kâhirede, Cezâyirde, Fasda ve sâir müslimân şehrlerinde, bütün hakîkî müslimânların bu kâ’idelere riâyet etdiklerini ve bundan dolayı hayâtda huzûra kavuşduklarını bizâtihi gördüm. Onların, Allahü

-175-

teâlânın yoluna girmek için süslere, resmlere, heykellere, mumlara, müziğe ve benzeri şeylere ihtiyâcları yokdu. Allahü teâlânın kulu olduklarını his etmeleri ve kendilerini ona teslîm etmeleri, onlara en büyük ma’nevî huzûr ve se’âdeti, lezzeti veriyordu.

İslâm dînindeki hürriyyet ve müsâvât [eşitlik], beni dâimâ kendine çekmişdir. Müslimânlar arasında, en yüksek bir mevkı’ sâhibi ile en fakîr bir kimse, Allahü teâlânın huzûrunda müsâvîdir ve birbirinin kardeşi sayılır. Câmi’de, müslimânlar yan yana ibâdet ederler. Mevkı’ sâhibi olanlar için ayrılmış, özel yerler yokdur.

Müslimânlar, Allahü teâlâ ile kul arasında hiç bir kimsenin bulunmadığına îmân ederler. Müslimânlıkda ibâdet, Allahü teâlâ ile kul arasında yapılır. Günâhlarını afv etdirmek için, din adamlarına baş vurmazlar. Her müslimân kendi hareketinden, ancak kendisi mes’ûldür.

Müslimânlar arasındaki kardeşlik, bana hayâtda çok kerreler yardımcı oldu. Bu din kardeşliği de, beni müslimânlığa götüren âmillerden biridir. Nereye gitsem, bir müslimân kardeşimin bana yardım edeceğini ve üzüntülerimi benimle paylaşacağını biliyorum. Dünyâda, ırk, renk ve siyâsî düşünceleri birbirinden farklı olan bütün müslimânlar, birbirinin kardeşidir ve birbirlerine yardım etmeği kendilerine borç bilirler

İşte, beni müslimân yapan sebebler bunlardır. Acabâ bunlardan dahâ güzel ve ulvî [yüce] bir sebeb düşünülebilir mi?



Yüklə 3,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   49




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin