"Bir daha dünyaya gelsem yine yazar olurum." diyen, Taner; yazarlığı bir meslek olarak görmenin ötesinde, insanın ancak severek yapabileceği bir işle mutlu olabileceğinin altını çizer.
Taner: "Çok iyi koşullarda yetişmiştim. Benim gibi iyi yetişmiş insanlar bu ülkede çok iyi meslekler elde edebilirlerdi.
Bana da çeşitli dönemlerde bu meslekler- bakanlık dahil- teklif edilmiştir.
Haldun Taner’in düşüncesi (devam)
Paranın getireceği mutluluğu tepmemin nedeni, kendi mesleğimin bütün mesleklerden daha büyük bir nimet olduğunun bilincinde oluşumdadır.
Daha başka bir deyişle dünya sahnesinde aktör olmaktan çok seyirci olmayı yeğledim ve böyle bir seyirciliğin insana daha büyük bir üstünlük sağladığı kuruntusundayım."
Haldun Taner’in edebi yaşamına annesinin etkisi
Haldun Taner:
Yazın yaşamına skeçler yazarak başladı.
Bu başlangıçta annesinin etkisinden söz ederken, dilinin oluşumunda ondan etkilendiğini söyleyerek, şunları ekler:
"Türkçenin bütün güzellik sırlarını bilir, deyimlerini sırasında, yerinde kullanır, şakaların, alayların dozunu içgüdüleriyle ayarlar, zengin bir atasözü koleksiyonunu gerektiği yerde kullanırdı.
Yazılarımda fark ettiğiniz ironi annemden geçmiştir.(...)
Haldun Taner’in edebi yaşamına annesinin etkisi (Devam)
Önce ona okurdum yazılarımı. Çok sağlam yargılar alırdım.
İltimas etmez, fikrini söylerdi.
Onun dediklerine önem verir, yazdıklarımı bir daha gözden geçirir, üstünde dururdum"
Haldun Taner’in yazarlık hayatının başlangıcı
ilk denemelerini Ankara Radyosu'na gönderdi (1938-1942).
Sanatoryumda hasta olarak yattığı günler onun yazıya başlangıcında da bir adımdır.
O anlara dönerek şunları dile getirir:
"Yatakta geçen uzun günler, beni o güne kadar fark etmediğim bazı düşüncelere yöneltti.
Hayatın değeri, insanın değeri, felsefenin değeri. Yaşamak ve ölmek...İlk radyo skecimi o günlerde yatakta yazdım.
1964’de yazdığı Keşanlı Ali Destanı ile bu evre başlar.
Bu dönem yazmış olduğu oyunlarda geleneksel tiyatromuzdan yararlandığını görürüz.
Haldun Taner’e göre geleneksel tiyatromuzun göstermeci anlatıcı anti-illüzyonist öğeleri oldukça fazladır ve bu yüzden de epik tiyatro için oldukça uygundur.
Bertolt Brecht’in epik tiyatro anlayışından oldukça etkilenmiştir.
Haldun Taner’in tiyatro yazarlığı (devam)
Bu anlayış siyasal amaçlı bir tiyatro düşüncesidir ve doğrudan Marksizm ve Leninizm etkisiyle oluşturulmuştur.
Fakat Haldun Taner, kendi toplumu üzerindeki sorunların ayrıntılarına daha somut bir yaklaşımla inen, öncelikle toplumsal bir yazardır.
Brecht ise sorunları toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla irdeler.
Bu dönemde yazmış olduğu oyunları şu şekildedir:
Haldun Taner’in tiyatro yazarlığı (devam)
“Keşanlı Ali Destanı”,
“Gözlerimi kaparım Vazifemi Yaparım”,
“Eşeğin Gölgesi”, “Zilli Zarife”,
“Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” ,
“Ayışığında Şamata”.
Haldun Taner’in tiyatro yazarlığı (devam)
Üçüncü Evre:
Aslında 1962’de yazdığı Bu Şehr-i Stanbul ki adlı oyunuyla başlar.
Ama bu evrenin gerçek anlamda Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun kurulduğu 1967 yılında başladığı kabul edilmektedir.
Bu evrede çoğunlukla kabare türünde oyunları yer almaktadır.
Haldun Taner’in tiyatro yazarlığı (devam)
Bu dönemde yazmış olduğu oyunları şu şekildedir:
“Vatan Kurtaran Şaban”,
“Astronot Niyazi”,
“Ha Bu Diyar, “Ha Bu Diyar, Dün… Bugün”,
“Aşk ü Sevda”,
“Dev Aynası”,
“Yar Bana Bir Eğlence”,
Haldun Taner’in tiyatro yazarlığı (devam)
“Haneler”,
“Çıktık Açık Alınla”,
“Yalan Dünya”,
“Hayırdır İnşallah”
“Kapılar”.
Haldun Taner’in öykü yazarlığı
Öykülerinde bireyin toplumdaki yaşam biçimleri üzerinde durdu.
Bunların aksayan yanlarını mizah unsurları kullanarak anlattı.
Eski ve yeni yaşam biçimi arasında kalmış insanların, sonradan görme zenginlerin yaşamlarını ele aldı.
Toplumun değişik kesimlerden seçtiği kişilerin tutarsızlıklarını, çelişkilerini ikiyüzlülüklerini sergiledi.
Öykülerinin arka planında da çoğunlukla İstanbul manzaraları oldu
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri
Şişhaneye Yağmur Yağıyordu
Haldun Taner'in 1953 yılında yazdığı öyküsüdür.
Şişhane'de bir kazaya sebep olan belediyeye ait bir atın gözünden, olay mahalinde bulunan ve kazaya karışan insanlar ve bu insanların hayatları anlatılır.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Modern öykücülerimizden Taner kitapta kendine özgü ve anlatımı daha ilginç kılacak bir üslup kullanmıştır.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım.
Haldun Taner'in bir tiyatro oyunudur.
Cumhuriyet döneminden başlayarak; Vicdani adlı saf, iyi niyetli, dürüst ve ülkesine gönülden bağlı bir karakterin hayat öyküsünü konu alır.
Siyaset, çarpık insan ilişkilerine göndermeler yapan bir oyundur.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Keşanlı Ali Destanı
Haldun Taner'in yazdığı müzikal bir oyundur.
Sineklidağ, büyük bir kentin eteklerinde yer alan, gecekondulardan oluşmuş, ezilen, yoksul insanların yaşadığı bir varoştur.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri
Keşanlı Ali, Çamur İhsan’ı öldürmekten hapse düşmüştür ve hapisten bir kahraman olarak çıkmıştır.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Ali’nin iki dramı vardır:
Birincisi, suçsuzdur; ikincisi, aşık olduğu Zilha, Çamur İhsan'ın yeğenidir ve ona düşmanca davranmaktadır.
Muhtar seçilen Ali, Sineklidağ’da yeni bir düzen oluşturur
Ama yüreğiyle beyni arasında ciddi çatışma yaşamaktadır.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Çünkü “Bu toplumda sessiz, sakin, efendi olursan her zaman dayak yer, ezilirsin. Ama terbiyesiz, güçlü, zalim, ne dediğini bilmeyen biri olursan, o zaman saygı görürsün”.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Ali, hapiste bunu öğrenmiş ve yeni bir Ali’yi fark etmiştir.
Oyun, aradan yıllar geçmesine rağmen Türk tiyatrosunun temel taşlarından olma özelliğini yitirmemiştir.
Oyun, bir çok tiyatro topluluğu tarafından defalarca sergilenmiştir.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Avrupa'nın birçok şehrinde, Amerika'dan Lübnan'a bir çok ülkede oynanmıştır.
Türk Tiyatro tarihinde bir fenomen haline gelmiştir.
Oyun güncelliğini yitirmemiştir.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Sersem kocanın kurnaz karısı
Haldun Taner'in yazdığı bir tiyatro oyunudur.
Oyunda 19. yüzyıl sonlarında Tomas Fasulyeciyan'ın da bulunduğu bir tiyatro topluluğunun sanatını devam ettirme yolundadır.
Haldun Taner’in bazı eserlerinin içerikleri (devam)
Oyunda, Ahmet Vefik Paşa'nın Bursa'da kurduğu tiyatroda oynanan Moliere uyarlamaları ve gerçekte hiç aynı sahnede oynamamış olan Fasulyeciyan ile Küçük İsmail karakter olarak bir araya getirilmiştir.