FEHMİ mahbub vasfını işittiler hep koştular
Adın işitmekle yalnız bir kuru sevda nedir
Fehmi hz.lerinde kemalatıyla tecelli eden hakkın yüceliklerini ilim ve irfaniyetle sohbetlerde duyanlar hep tekrar tekrar sohbet dinlemeğe geldiler. Fakat yalnız ilimde kalanlar zevke gecemedikleri için kuru bir sevdada kaldılar. Helbuki bildiğini görmek ve gördüğünü yaşamak lazımdır. Yoksa kelamilikte hiç bir şey yoktur buyruyorlar.
HASAN FEHMİ DİVANI 2. BÖLÜM SONU
47-
Ben aşkın narına pervane geldim
İsmailim canı kubana geldim
Leylanın zülfü göründü bana
Mecnunum ben bunda divane geldim
Aşk üç harf ve beş noktadan meydana gelmiştir. Bunlar neyi remzetmektedir. Üç harf hakkın efal, sıfat ve zatını remzetmekte, beş noktada, insandaki beş zahir duyguları remzetmektedir. işte bir kişi beş duygusu ile Allahın efalıni, sıfatını, zatını zevk edebirirse o kişi aşiktır. Pir hz.leri bir kişi fenafillah olmadan laikiyle Aşık oldum diyemez. Zira cenabı hakkın bir adıda Aşk tır. Onun için aşkın ateşine kapıldım dönüyorum. Ve İsmailim canı kurbana geldim. kurban kurbiyet yani yaklaşmak demektir.bir salik koç kurbanı Mürşidi kamile geldiğinde, koç kadar semiz ve güçlü olan nefsini kurban eder. Kendi varlığının olmadığını anlayıp, hakkın varlığı ile varlığının idrakı onu sıfatlarından cemal tecellilerini sergilemesine sevk edeceği için, zatın sıfatlarına yaklaşmasınada can kurban denilmektedir. işte ben bu aleme can kurban olmağa geldim. Zira canında kurban olması o kişiye hilafet sırrı olan mükafata nail olması demektir. Leylanın zülfü göründü bana yani sevgilimin tecellileri bana göründü, ben ise aynen mecnun gibi kendimden geçip serhoş oldum. Leyla ile mecnun vakası hepimizce malumdur. Leylanın aşkından gece ve gündüz yanıp yakılan mecnun o kadar deli divane olmuşki, bir gün leylayı karşısına getirmişler: işte yanıp tutuştuğun leyla benim dediğinde; cevaben bende leylayım diyerek mevla, mevla diyerek dönmeğe başlamıştır. Onu için Mecnun,kendi variyetini kaybetmiş variyetsiz kişiye denir. Yani ne aklı,ne fikri,ne görmesi, ne duyması hiç bir şeyi kalmamış durumda olan kimsedir. Hakkın tecellilerine vakıf olunca tecellilerin etkısi ile kendi benliğini kaybeder mecnun olmuş olur.
Yakup gibi ağlar iken kenanda
Yusufun didarın görmeğe geldim
Musa olup bir dem asayı alıp
Emirle firavunun cengine geldim
Yakubtan murat tendir. yusuftan muratta candır. ten cana aşıktır. canda tene aşıktır. Ten Yakubu, can Yusufundan yani Ruhtan nurunu alamazsa,bu kenan ili olan vücud ülkesinde gece ve gündüz ayrılıktan mütevellit ağlar. Taki can yusufunu göresiye kadar. İşte bir salikte Mürşidi kamilde bu ayrılığı izale etmek ve sevgili olan can yusufunun o güzel yüzünü görmek için bu aleme gönderilmiştir.biz nefis memleketinde iken o bir firavun idi. Kamilimiz bize daimi zikir olan asa ile, firavunumuz ile cenk etmeğe geldik. Yakub a.s. bile o kadar çok mücadele etmişki ağlaya ağlaya gözleri kör olmuş.bizde masivayı gören gözlerimizi kapatacağız. Dolayısıylada gönlümüze açılan yol bizlere açılsın ve can Yusufuna kavuşalım. Onun için daimi zikrimizi hiç bir zaman unutmayalım. Musa as.da cenabı hakkın asa mucizesi ile firavuna gönderilmesi aynidir. Çünkü Musanın asası, şuayip as.tarafından onun on sene hizmetinde bulunduktan sonra Musaya verilen bir hediyedir. İki uçlu ,yani şeriat ve hakikat uçlarıyla hakikattan sonra idrak edilen şeriatı saniye asası idi. Bir gün cenabı hak elindeki nedir ya Musa dediğinde bununla davarlarıma. yaprak düşürürüm, bununla davarlarımı yönlendiririm,ve daha bana çok faydalar sağlayan asamdır. Dedi. Yani kamillerin saliklerine her türlü müşkülleri için anlatılan sohbetler ve tevhid yolunda yönümü tayine yarayan asamdır demektir. Akıl ilmini bırak hakkın tecellisine tabi olursan o ejderha olur.ve firavunların bütün akıl nimeti ile ortaya koydukları kesbi ilim olan pozetif ilim sahiplerini, Allahın ilhamı ile olan vehbi ilim sahipleri bir anda mağlup eder demektir. işte bende Musa gibi vehbi ilmin sahibi olarak firavunlarla savaşmağa geldim buyuruyorlar.
Şol zülkarneyn gibi alem gezerken
Menbai magribin gölüne geldim
Bir gece Muhammed ile miraçta
Ev edna bahrını seyrana geldim
Kenzi mahfi idim ilmi ezelde
TALİBİ yim tende mihmana geldim
Kuran-ı Kerimde, Zülkarneyn a.s.evvela batıya güneşin gurup yaptığı yere gitti, oradaki kavimlere hak ve hakikatı anlattı. sonra doğuya gitti. oradakileri üryan buldu. Onlarada hak ve hakikatı anlattı. Sonra üçüncü bir bir yöne gitti. Oradaki kavim Yecüc ve Mecücden şikayet ediyorlardı. Çünkü sabahtan akşama kadar elde ettikleri yiyecekleri geceleyin hepsini yiyorlardı. Zülkarneyn a.s'a bize yardım edersen ücret ödeyeceklerini ve kendilerinin bunlardan kurtarılmalarını istediler. Zülkarneyn a.s.da ben ücret istemem, Rabbım bana onu ihsan edecektir yeterki siz bana yardıcı olun dedi. Ne kadar demir ve bakırları varsa toplayıp bir meydanlığa yığdı. Ve ateşte onları eriterek cin setti gibi bir set meydana getirerek onlara inşallah ve maaşallah öğretti. Onlarda Yecüc ve Mecüc gibi saliklerin vuslatına engel olan vehim ve hayal engellerini,zikir ve rabıta larla kaldırıp sıfatlardan tecelli eden o cemalullahı görmeğe ve göstermeğe geldim buyuruyorlar. Peygamber efendimiz miraçta mescidi haramdan, mescidi aksaya oradanda 7 kat semayı kat ederek sidreyi müntehadan sonra cebrailin bile gidemediği, ve bir adım daha atarsam yanarım dediği ahadiyet makamı olan ev edna deryasını hz. Muhammed seyretmiştir. İşte bende Muhammed elbisesini giyerek o ev edna deryasını seyretmeye geldim. Çünkü cenabı hak beni ilmi ezeliyette iken bu geçireceğim bütün merhaleleri ihsan etmiş ilmi ezeliyeti kişinin insanı kamile süluku ile başlar. bundan sonra ona ilim taalluk edecektir. Böylece ilmi ezelde, o küntü kenz hazinesinde nuri Muhammed ile bende beraberdim. Bütün alemde vardı. Dolayısıylada bütün Peygamberlerde orada benimle beraberdi. İşte ben hep bu alemleri geçerek dünyaya gelince bunları safha, safha geçirip bu tende görmeğe geldim buyuruyorlar.
48-
Ey hocam benim sualim çoktur
Aradım müşkülüm halleden yoktur
İşittim seni alim dediler
Alemde nam ile şöhretin vardır
Bir şeyi bilmiyorsanız ehline gidin sorunuz ayeti kerimesi gereyince bilmediklerini alim ve ulema olan nam ve şöhret sahiplerine sorarlar. Fehmi hz.leride ilahisinde alim olan hocaları muhattap alarak müşküllerini teker teker soruyor.
Namazda kıyam huzura hak ise
Muhid ve muhattap varmı bir kimse
Kimedir huzurun görmedin ise
Huzursuz namazın encamı yoktur
Namazda kıbleye dönüp ayakta hakkın huzuruna durduğumuz vakit cenabı hakkın herşeyi ihade ettiğini ve hakkın yüzünden başka bir yüz olmadığını müşahade ettiğimizde huzurlu Namaz kılmış oluruz. Zira zatının bütün sıfatlarından tecellisine Namaz dendi yoksa “feveylün lil müsallin ellezine hüm an salatihim sahun” (vay şu Namaz kılanlara ki Namazlarında gaflet ederler.) ayetine mashar olmuş oluruz, böyle kılınan Namazında gayesi yoktur. Namazda hakkın huzurunda hakla beraber olup konuşmanın zevki kişide tecelli etmelidir buyuruyorlar.
Ahkami şeriye cümlemize farz
Elimizde asa başımıza da taç
Beş vakit namazdır mümine miraç
Bu derde bir deva bulacak yoktur.
Ahkamı şeriyye cenabı hakkın kuranı keriminde emrettiklerini yapmak ve yasak ettiklerinden kaçmaktan ibarettir. Zaten insanlık için faydalı olan her şey emredilmiş insanlık için zararlı olan herşey yasak kılınmıştır. Bunu uygulamayanlar insanlığa dolayısıylada kendine zararlı olacaklardır. Onun için elimizden şeriatı bırakmamamız gerekiyor. Her ne mertebe zevki ile zevkidar olursak olalım daima şeriat terazisinide başımıza taç yapmalıyız. Böyle yaparsak namazımız mirac olur. İşte o zaman bütün her şeyin namazda olduğunu müşahede ederiz. Cenabı hak bizlerede böyle miraç yapanlardan eylesin amin.
Ne rumuz Musanın turu sinasi
Yunusun girdiği balık kursağı
Hazireti İsanın göğe çıkması
İdrisin cennette kalması nedir
Musa a.s. turu sinada Allahla konuşarak Tevrat levhalarına sahip olması kişinin gönül turu sinasında Allahla sessiz ve harfsiz olarak konuşmasıdır. Yani onun gönül semasından vahiyinin gelmesidir. Çünkü Musa a.s.ın Turu sinası onun gönülü idi. Yunus a.s.ın balık kursağı ise. Yunus a.s.ın kavmi ona iman etmediler. Yunus a.s.da kavmini terk ederek bir gemiye bindi. Gemidekilerin içersinden bir kurban gerekiyordu. Bu kurrada Yunus a.s.a isabet etti. Yunusu denize attılar. Onu bir balık yuttu. Tam kırk gün balığın karnında kaldı. Ve yunus a.s.daima “la ilahe illa ente suphaneke inni küntü minazzalimin”.(senden başka tanrı yoktur. sana sığınıyorum ben nefsime zulüm edenlerden oldum.) diyordu. Kırk gün sonra balık onu sahile bıraktı kavminin arasına dönerek onların hepsi ona iman edip uzun seneler mutluluk içersinde yaşadılar.hakikatta ise, Tevhid gemisine binen bizim gibi Yunuslar Mürşidi kamil olan Yunus balığı tarafından yutulur. Salik kırk gün yani,Tevhid mertebelerinin dördünçü makama kadar onar duygusu ile tam teslimiyeti ve çalışması sonunda zevk ederse kırk günü tamamlamiş olur. Buda Mürşidi kamilin gönlüne girmekle olacaktır. Mürşidi kamilin sözlerinden çıkmayıp dediklerini harfiyen yerine getirirse, dördünçü makam olan makamı cemden h.z. cem olan kurbi nevafil mertebesi olan kesrete geçmiş olur. İşte Yunus a.s.'ın balık kursağı, Mürşidi kamilin gönlüne girerek: 1-Tevhidi efal 2-Tevhidi sıfat 3-Tevhidi zat 4-makamı cem mertebelerini tahsil etmesidir. İsa a.s.ın göge çıkması ise :Hz.İsa'yı yahudiler öldürmek istedi cenabı hakta Ali imran suresi ayet 55. ”ya İsa inni müteveffike verafiuke ileyye” (ben seni öldürüp kendi indime ref ettim.) buyurulmaktadır. Bu ayeti kerimeden anlaşılmaktadırki hz. İsa mevti izdirari bir ölümle değil mevti ihtiyari bir ölümle cenabı hakkın indine yükselmiştir. Hz. İsa'nın makamı cem makamıdır. onun için ölüyü diriltmesi bu sebebtendir. Hz. İsanın göğe çıkmasıda işte budur. İdrisin cennette kalması ise; bir gün İdris As. Meleklere söz vererek cennete girdi. orada elbise biçti. Çıkarken makasını orada unuttu. Çıktığında içeride makasım kaldı diyerek tekrar girdi. Ve bir daha çıkmadı. Cenabı hakta İdris a.s.a cennette daimi kalsın diyerek hulle biçmesi için musaade etti .oda daima orada hulle biçip durmaktadır. İşte bu günde İdris A.s.meşrebinden olanlar Tevhid elbisesi biçip dikmektedirler. İdris A.s.Ruhaniyeti tecelli etmemiş bir kamil saliklerine Tevhid elbisesi giydiremez. İşte İdris a.s.cennette kalması budur.
Nedir ashabı kehfin mağrası
Zülkarneyn iki yakın manası
Şark ile garba gitmenin esası
Bu remzin hakikat hikmeti nedir
Zahirde ashabı kehf Tarsus tadır. 7 kişi hakkın birliğine iman ettikleri için o zamanın patışahı olan takyanus tarafından, bunlara şiddetli işkence edildi. Sizden bir daha bu sözü duyarsam sizi öldürürüm dedi. Bunun üzerine yediside firara karar verdiler. Bir mağrayı kendilerine mesken ettiler. Mağrada üç yüz yıl yattıktan sonra uyandılar. Uyanınca karınları açıktığı için içlerinden birini ekmek almağa şehre gönderdiler. Giden kişi ekmeği alıp eski Takyunustan kalma parayı verince yakayı ele verdi. Fırıncı o şahsa, korkma Takyanus denilen o zalim hükümdar öldü. Onun yerine salih bir hükümdar geldi. Saklanmanıza gerek yok dedi. Fakat onlar bir daha geri dönmediler. Ve mağrada sır oldular. Bu mağara Mersin vilayetinin Tarsus kazasındadır. Hakikatta zalim hükümdar kişinin nefsi emmaresidir. O salih yedi kimsede kişinin yedi sıfatıdır. Üç yüz yıldan muratta efal yüzü,sıfat yüzü,zat yüzüdür. Böylece üç yüz yıl olmuş olur. Mağaradan muratta, zatı ilahi olan bu vücut mağarasıdır. Mağaraya giren yedi kişinin mağaraya girip dönmemeleride;ve sır olmaları ise, kendi nisbiyet sıfatlarımızı yok edip beka alemine terakki etmekten ibarettir.
Zülkarneyn iki yakın manası
Şark ile garba gitmenin esası
Zürkarneyn A.s evvela güneşin gurup yaptığı batıya gitti. Orada bir kavimle karşılaştı. Onlara bazı nasihatlarle cenabı hakkın emir ve yasaklarını bildirdi. Sonra güneşin doğduğu yere gitti. Ordada bir kavimle karşıleştı. Onları üryan buldu ve sözleri anlaşılmaz idi. Onlarada Cenab Hakkın emir ve yasaklararını bildirdi. Sonra oradan başka bir yöne gitti ordada Yecüc ve Mecüc ten şikayet eden bir kavimle karşılaştı. O kavim Zürkarneyn A.s dan yardım istedi oda onların nekadar demir ve bakırları varsa bir meydanlıkta ateş ile eritti ve çin seddi gibi bir sed yaparak Yecücü ve Mecücün onların arasına girmelerine engel olmuş oldu. Yani onlara İnşaallah, ve Maaşallahı öğretti. Hakikatte Zürkarneyn As bir kamildir. Batıda gördüğü kavim kurbu navafil salikleri olup onlara Allahın emir ve yasaklarını bildirdi. Çünkü hakikatten sonra gelen şeriatı saniyedeki kavim Allahın emir ve yasakları ile emrolundular. Doğu ise Kurbi feraiz olup kendi vücudları olmadığı için yanlız Ruh sahipleri olması nedeni ile onları üryan bulması yani örtüsüz bulması budur. Avam onların sözlerinden bir şey anlamadıkları için sözleride anlaşılmaz imiş çünkü avam zülmani hicaplarda olduğu için bunu anlaması mümkün değildir.
Lokmana tabiblik eyledi ihsan
Eyyübe sabır ile verildi derman
Yusufu tenezzül eyledi sultan
Yakubun kör olma hikmeti nedir
Lokman a.s a Cenabı Hak doktorluk ilmini bahşetmiş idi. Hangi bitkinin yanına gitse o bitki dile gelip ben şu hastalığın şifasıyım diye Lokman a.s’a hitap ederdi. O da hastalarına onu tarif eder ve hastalık kalmazdı. İşte manevi doktor olan Mürşidi Kamillerde her varlığın süretinden geçip siret yönünü gördüğü içinonun tedavisini bilir ve yapar. Eyyüp a.s’a Cenabı Hak sabır verdi hatta okadar sabır verdi ki kendisine şeytan haset etti ve Allahtan izin istedi. “ yarabbi bana izin ver Eyyüp kulunun malına tasallut edeyim “dedi . Cenabı Hakta izin verdim dedi. musallat olunca Eyyüp malı veren Allah alan Allah diyerek sabretti. Sonra şeytan Cenabı Haktan izinle Eyyübün evlatlarına musllat oldu o yine veren Allah alan Allah dedi. Üçüncü defa şeytan vücuduna musallat olmak için izin istedi. Allah’ta Eyyübümün aklına, kalbine, diline izinim yoktur dedi, diğer azalarına izin verildi. Eyyüp yedi sene hasta yattı yine sabretti Cenabı Hak Eyyübe vahiy ederek ayağını yere vur dedi. Ayağını yere vurunca yerden bir sıcak birde soğuk su çıktı. Sıcak su ile yıkandı soğuk suyuda içti ve şifaya kavuştu. İşte sende Nefsi emmare olan şeytanın tasallutundan kurtulmak istiyorsan, kendine nisbet ettiğin efal, sıfat ve zat varlıklarını cenabı hakka verip hiç bir zaman tekrar kendine nisbet etmemek için sabretki, kendi vücut toprağından çıkaracağın soğuk suyu daima ferah ferah iç. Hakkın hayat suyu olan sıcak su ile de daima hayat bul. Cenabı hak cümle ihvanlara nasip etsin. Amin. Yusuf a.s. ise:yusuf suresinde anlatıldığı gibidir. Yusuf a.s. çok güzeldi. onun gibi güzel dünyaya gelmedi. Bu güzelliğe rağmen köleliğe tenezzül etti. Köleliğe sabretti. Ve zındana suçsuz atıldı. Çünkü gördüğü rüya üzerine babası tarafından fazla ilğilenildiğini gören kardeşleri Yusufu kuyuya attılar. Kervana pul olup sattılar. Sonrada Züleyhanın emri ile zındana atılıp orada gecen müddet içinde sabrederek sultanlığa yükselmiştir. Bir hak yolcusuda bu varlık kuyusundan bir Mürşidi kamil kervanı olan Tevhid kervanına pul olup satılır ve Tevhid kervanına katılırsa ,Mısır olan kalp şehrinde ağırlığı kadar altına alırlar. Ve Züleyhanın attırdığı zındanda da 7 sene kalıp sabrederse bunun mükafatı olarakta Mısıra Sultan olaçaktır.Yusuf a.s.'ı Sultan eden tenezzülüdür. Onun için bu yolda tenezzül en büyük asfalt yoludur. Yakup a.s. kör olma hikmeti: zahiren Yusufun ayrılığına ağlaya ağlaya gözleri kör oldu. Hakikatta ise: kalp Yakubu can olan Yusuftan ziyasını alamadığı zaman halkı gören gözleri kör olur. Halkı görmeyince hakkıda göremez. Çünkü hak mazharsız görünmez. İşte Yakubun kör olma hikmeti budur.
Süleyman kuş dilini bilirdi tamam
Emrine mazhar idi hep cihan
İbrahimi yakmıyan ol ateş heman
Nuh kavmini gark eden ol tufan nedir
Süleyman a.s. patışah ve Peygamber idi. “ya Rabbi bana öyle lutfetki ne benden önce, nede benden sonra hiç bir kimseye vermediğini bana vermiş olasın dedi. Allah duasını kabul ederek kurt ve kuşu onun emrine verdi. Ve cıhan Patişahliğinı ona bahşetti. İşte Süleyman a.s. kalp sahibi olanlardır. Nasıl bir vücutta kalp Patışah ise o zaman mazharı tecelliğah olup bütün sıfat ve organlarıda şahı olur.İbrahim a.s.'ı yakmayan ateşte zahiren bildiğimiz ateş idi. Cenabı hak ateşin hakikatına yakma dedi. Oda yakmadı. Ateşte bir surettir. Her şeye tesir eden ateşin hakkikatıdır. Hakikat bir şey yapmayınca suret ne yapabilir. Tabiki hiç bir şey yapamaz. Hakikatta ise hz. İbrahimin atıldığı ateş aşkı ilahi ateşi idi.kendilerini aşkı ilahi ateşine atanların cehalet ve gayriyetleri yok olunca dostluk yönü ibrahimliği güllük gülüstanlık içinde Rabbı ile sohbet eder hale gelecektir. Nuh kavmini gark eden tufan ise: zahiren Nuh a.s. kavmini hakka davat etti. Kavmi bu daveti kabul etmedi. Cenabı hakkın emri ile Nuh a.s. bir gemi yaptı. Kendisine tabi olanları gemiye aldı. Geminin dışında kalanlar ise şirk denizinde boğulup gittiler. Günümüzdede Tevhidin dışında kalanlar hala şirk denizinde boğulup durmaktadırlar. işte Nuh tufanı budur.
Mademki mevcuttu Allah her yerde
Muhammed niçin çıktı göklere
İnsanın gözünden kalkarsa perde
Tanrı görünmeyen bir taraf yoktur
Allah yerlerin ve göklerin nurudur. Onun için Allah her yerde mevcudtur. Hz. Muhammed'in semaya çıkması, yerlerde ve göklerdeki Allahın varlıklarını görmek içindir. Bunuda cebrail a.s. gezdirdi. Ve orada hakkın mevcut olduğunu gördü. Çünkü Allahsız bir yer yokki. Bu seyhat yalnız semayı göstermek için olsun. bu abes olur. Gönül semasına çıkılırsa Allahsız hiç bir yerin olmadığı görülmüş olur.
Fehminin müşkülü çoktur sayılmaz
Bu sırrı meydana koyan bulunmaz
Kuranda yedi mesan bilinmez
Besmele üç isim manası nedir
Fehmi hz.lerinin bunlardan başka bir çok müşkülleri vardır. Bu müşküller sayıya gelmez. Çünkü Allahın tecellilerinin sonu yokki sayılabilsin. Her tecellide esma ve suretle olduğu için bunlarda birer müşkül olmuş olur. Bu bir sırdırki bunu bilen dahi olsa söylemez. Zira söyleyen bilmiyordur. Bilen ise söylemez. Kuranda yedi mesan bilinmez. İşte bu Fatihanın taşıdığı öz manasıdır. Sebal mesan iki yedi demektir. Yani Fatihayı şerifin biri Mekkede, biride Medinede nazıl olmuş tur. Hakikatta ise bir salike iki defa Fatiha nazıl olur. İnsan canlı bir Fatihadır. Onun için bunun tahsilini yapanlar bilirlerki, biri fenada 7 sıfatı subudiyetinin kendine ait olmadığı hakka ait olduğu bildirilir. Biride bekada bu yedi sıfatın kendi mazharından zuhurunu zevk etmesidir. İşte iki mesandan murat budur. Besmelenin üç manası ise: Bismillah Allahın zatı uluhiyetine işarettir. Rahman sıfata işarettir. Rahimde efali ilahiye işaret etmektedir. İşte bunlar sırrı kuran olup insanlarda bu besmeleye elbise olmuştur. Cenabı Allah bütün ihvanlara bu zevkleri nasip etsin amin.
49-
Alidir Muhammed yolunda yoldaş
Ledünni ilminin sırrında sırdaş
Ev edna bahrının seyrinde kardaş
Canımın içinde cananım Ali
Her dem gönlümdeki mihmanım Ali
Peygamber efendimiz, bir hadislerinde: ”Ente Medinetül ilmi ve aliyyün babüha” (ben ilmin şehriyim, kapısı Alidir).buyurmuşlardır. onun için burada, Ali mürşidi kamildir. Hz. Muhammed yolunda saliklere, ilmi ledün sırlarına eriştirmek için, onlar ilmi Tevhid yolunda, kılavuz olmaları hasabiyle, bütün saliklerin, Tevhid yolunun yoldaşıdırlar. Zira “ nefsini bilen, Rabbını bildi”. Hş.gereğince, fena mertebelerinde bir salik, nefsinin kendi özü olduğunu anlamiştır. Dolayısıylada, Rabbının kendi mahzarında bir tecelliden ibaret olduğunu anladığında, layıkiyle Rabbınıda bilmiş olacaktır. Kendine nisbet ettiği can,Rabbına nisbet ettiği ise, canan olduğu için, daima onunla varlığı idrak edecektir.hiç bir zaman ondan ayrı olmadığını anlama zevkiyle, gönlünde efendisi olan Rabbını daima misafir edecektir. kendisinden bilen ve görenin, Rabbı olduğunu zevk ettiği için, onu sevmesi kendisini sevmesi,onu sevmemesi, kendisini sevmemesi demektir.
Aliye hak dedi haydarı kerrar
Ona mensup oldu dildar zülfikar
Muhammed gönlünde yer tuttu ol yar
Canımın ,içinde cananım Ali
Her dem gönlümdeki mihmanım Ali
Bu aleme gelenlerin biri Muhammed, birisi Alidir. Hz. Ali velayet sahibi olduğu için hakkın zatını, Hz. Muhammed, Nübüvvet sahibi olduğu içinde, sıfatlarını remzetmektedir. Onun için Mürşidi kamil mazharından, salikin bütün nakısiyetlerinin izalesi için, hak ve hakikatin talimi gereklidir. kendi gönül aleminde, bütün nefis ordusundan gelen taarruzlarıda, zülfükarıyla yok etmesi, efendisinin himmetiyledir. Zülfikarın iki uçu vardır. Bir uçu şeriat uçu, bir uçuda hakikat uçudur. İşte insanı kamillerde bütün saliklerine talim ettikleri, zahir ve batın olan Tevhid akideleridir. Böylece onlar elde ettikleri zülfikar kılıcı ile, nefis muharebesini kazanırlar. Bir salik efendisine, teslimiyetini ve sevgisini devam ettirdiği müddetce, onun gönlünden hiçbir zaman çıkmaz. Onun daima himmetini görür. Çünkü kendi özü, Rabbının ta kendisi olduğunu anlamıştır.
Alinin sırrına akıllar ermez
Eren dahi olsa meydana koymaz
Canımın içinde cananım Ali
Her dem gönlümdeki mihmanım Ali
Ali durumunda olan Mürşidi kamillerin varlığı, hakkın varlığı olduğu için,onun taşıdığı sırrı, akılların idrak etmesi mümkün değildir. Onlar cenabı hakkın, mukayyet olan bu alemdeki en büyük kemalat tecellileridir. Onlardaki sırları,bilenler zaten ifşaatı yasak olduğu için söylemezler. Söyleyenler ise, onun sırlarını bilmiyorlardır. Cenabı hak onlardan zahir olarak,bütün sırlarını sergilemektedir. Ne yazıkki, insanların çoğu, hak ve hakikata kör oldukları için görmiyorlar. Cenabı hak onları camiül esma, yani isimlerin camisi olarak yarattığı halde, kendilerinden haberleri yoktur. Bir insanı kamilden kendi insanı asliyelerini bilmek, ve bulmak için ilmi ledün tahsil etmedikleri için, bu alemde kör oldukları gibi, ahirettede kördür ayetine mazhar olmuşlardır. Bu tahsili ehlinden yapanlar, kendi insanı asliyelerini anladıkları için, can içinde cananı seyredip durmaktadırlar.
Alidir Tarikat yolunda rehber
Hakikat burcunda eyledi siper
Ona ilka oldu nutku Peygamber
Canımın içinde cananım Ali
Her dem gönlümdeki mihmanım Ali
Tarik yol demektir.yani ilim ve irfaniyet yoludur. Tevhid yolunda Mürşidi kamiller kılavuzdurlar. Saliklere Tevhid yolunda kuranı kerim ahkamı, ve sünneti seniye doğrultusunda, hak ve hakikatı anlatırlar. Peygamberlerde 5 haslet vardır.
1-İsmet 2-Emanet 3-Fetanet 4-Sıdk 5-Tebliğ. bunun biride görüldüğü gibi tebliğdir. Yani Allahtan aldığı emirleri ümmetlerine tebliğ etmektir. Varis olan Mürşidi kamillerde, aynen onun gibi saliklerin mıstık yolculuğunda, nelere dikkat edilip edilmiyeceğini, sohbet ve nasıhatlarla gösterirler. Dolayısıylada, nefsin askerlerinden korunmuş olurlar.
Dostları ilə paylaş: |