Hasan fehmi Dİvani nin açiklamasi 1- ya rabbi beni ağyare saldırma Bud fırkatın narına yandırma Mutad et kalbimi zikrinle daim Uyandır nevmi gaflete daldırma



Yüklə 486,89 Kb.
səhifə8/9
tarix01.11.2017
ölçüsü486,89 Kb.
#25308
1   2   3   4   5   6   7   8   9

Adem var olmadan Muhammed ile

Birlikte idiler sırrı müphemde

İkisi bir geldi vechi ademde

Canımın içinde cananım Ali

Her dem gönlümdeki mihmanım Ali

 

Adem yaratılmadan evvel, Muhammed ile Ali cenabı hakkın vahdaniyetinde, bir idiler. Çünkü Rahman suresi ayet 1-2-de ”Rahman olan kuranı talim etti.ve sonra insanı halk etti”. Aynen bu ayeti kerimedeki, Rahman olan bir Mürşidi kamilden, bizim gibi henüz  nakıs saliklere, kuranı yani Tevhidi talim etti. Ne zaman ademliğimizi buldurdu,  işte o zaman insanıda halk etmiş oldu. Dolayısıylada bizlere insanlığımızı  buldurmuş oldu. Daha evvelden, henüz bizler ademliğimizi bulmadığımız için, adem yaratılmadan, Mürşidi kamilin butununda,cenabı hakkın velayet ve Nübüvveti  henüz mazhar olan salikte açığa çıkmamış idi. Ademiyetini anlayınca,  ademin yüzünden, zat ve sıfat görünmeye başladı. Daha evvel görünmüyor muydu. Arifler görüyordu. Bizler ise cehaletimizden mütevellit göremiyorduk. insanda can ile ten nasıl daima görülüyorsa, daha evvelde öylece görülüyordu.



 

Zuhur edip geldi şahı Enbiya

Ona hemdem oldu Ali murtaza

Ali şahtır Muhammeddir şahın şah

Canımın içinde cananım Ali

Her dem gönlümdeki mihmanım Ali

 

“El ülamayı verasetül Enbiye”Hş. Geregince (ülamalar Peygamberlerin varisidirler.) bizim Peygamberimiz, Hz. Muhammed  a.s. son ve ahir zaman nebisi olması nedeniyle Peygamberlerin başıdır. Dolayısıylada, varisleride bütün Evliyaların başıdır. Hz. Alide,onun damadı ve halifesi olduğu için çok sevdiği seçkinlerindendi. İşte Fehmi Hz.leri benim Mürşidimde, Hz. Muhammedin seçkin halifesi idi.  ben Bunu gönül ülkemde, samimi arkadaşlığını zevk ediyorum diyor.



 

FEHMİ ol şahın yolunda kurban

Ondandır elimde bulunan ferman

Dertli olan canlar buldular derman

Canımın içinde cananım Ali

Her dem gönlümdeki mihmanım Ali

 

İşte bir kişi, Mürşidi kamilini kendi gönlünde konuk edip, onu zevk edebilirse,   cenabı hak efendisinden, tarif edilmiyecek kadar o salike, ilham ve lütuflar ihsan edilir. Ne kadar dert ve müşkülleri varsa, hepsinin dermanını canlarında görür ve zevk ederler. artık hiç bir derdi kalmaz. Celaldan cemale, cemaldende kemalata vuslat buldukları için, saadet ve mutluluk içinde olurlar. Çünkü canının içinde,Rabbı olan cananının  müsafirliğini zevk etmişlerdir. bütün kardeşlerime bu zevki, cenabı hak nasip etsin. Amin.



  

50-

Her kime açılsa hicap her gördüğü didar olur

Gözüne sed olmaz serap her gördüğü didar olur

Dünya ve ukbadan geçer vahdet ile kanat açar

Şer ve sevabından geçer her gördüğü didar olur

 

Kişinin hicabı, yani gözünün perdesi, cehalet ve nisbiyet perdesidir. Kişi bu perdeleri, ilim ve irfaniyetle yırtarsa, elbette her gördüğünde cenabı hakkın yüzünü seyreder. Gördüğü varlıkların resimleri onun görünmesini engellemez.  Çünkü bütün unsuriyetler, var gibi görünen, aslında olmayıp gölgeden ibarettir. Dünya ve ahiret sevgisi kalmayan bir kişinin, teklik deryasına doğru uçması, o kişinin, iyilik ve kötülüklerden geçmesiyle mümkündür. Kötülüklerden kurtulamıyanlar, her neye bakarsa baksın, vechi Rahmanı göremezler. Gördüğünü o varlıklara  nisbet ettiği içinde, şirkten kurtulmuş olamaz.



 

Söyler kelam bakar sana görmez gözü hiç masiva

Vermiş gönül haktan yana hep gördüğü didar olur

Ol sırra ermiş mutlaka Kalbi secde etmiş Hakka

Seyri var kaftan kafa her gördüğü didar olur

 

Cenab-ı Allah zerreden kürreye kadar zatını ilan etmiştir. Dolayısıylada her varlık  cenabı hakkın varlığı ile vardır. Onların varlığı hakkın varlığı olduğu için,  her kimle konuşursak konuşalım, hakla konuştuğumuzun idrakı bizlere gayriyet olan  masivayı göstermiyeçektir. Çünkü gönlü hakka dönmüş olan kişinin kalbide secde etmiştir.  Her tecellinin Allahın bir tecellisi olduğunu şuhut eden bir kişi,kulağı ile duyup bildiği, gözü ile şuhut ederek şahidlik yaptığı bu tecellileri, kalp tastik edecektir.  Kalbin bu tastikinede secde denilmektedir. kalbin tastikinden sonra kaftan kafa, yani ten kafı,ile can kaflarını seyrederek sevgilinin yüzünü her yerde görecektir.



 

Görmez hiç ol narı azap geçmiyecek köprü sırat

Dünyada çün vermiş hesap her gördüğü didar olur

Bunlardır hakkın kulları taktire bağlı işleri

Kuran okur hep dilleri hep gördüğü didar olur

 

Tevhid tahsilinde, kendine nisbet ettiği varlıklarından kurtulan bir kişi,  ikilik deryasından birlik deryasına geçtiği için, cehaleti kalmadığından cehennem azabı görmez. Çünkü onun cehennmi cehaleti idi. Her şeyi kendine nisbet ettiği. için ikilik halinde, azaptanda kurtulamıyordu nisbiyetlerinin hakkın olduğunu idrak edince, kendi varlığının olmadığını anladı. Varlıksız bir kişi azap görürmü. varlığı yokki görsün. Bu tahsildede sırat köprüsünün, ahiretle ilgili haşir, neşir, sorgu, sual gibi bir çok imtihan sorularının hesabını dünyada vermiş oluyor. Dolayısıylada hakkın rızasını  kazanmiş bu kulların her gördüğü,elbette sevgilisinin vechi olacaktır.  Zira ondan başkası yokki. Onuda görsün. O kişilerin dilleride her kimle konuşursa konuşsun, ondaki hakkın varlığını tanıdığı için daima hakla konuşmaları nedeniyle, dilleride onların kuran okumuş olur.



 

FEHMİye ol haldaş olur yoluna ol can baş verir

Sırrına ol sırdaş olur hep gördüğü didar olur

 

Fehmi hz. leri, hakkın varlığı ile var olanların arkadaşı ve yoldaşıda Hak olur. Çünkü daima onunla beraberdir. Onu çok sevdiği içinde onun için canını ve başını  çekinmeden verir. Cenabı hakkın insanlardaki gizli sır ve hazinelerine vakıf  olduğu için onlarıda, kendi malı gibi korur. buyuruyorlar.



51-

 

Zümreyi ehli Melamet dersi haktan aldılar



Zevklerine yok nihayet çünkü haydan aldılar

Reyni kalbi ettiler pak darbi zikri fikri ile

Kıylu kalden geçtiler hep hubbu fillah aldılar

  


Melamiler zümresi ilim ve irfaniyetlerini nakıs Mürşitlerden değil,insanı kamil olan hakkın diriliği ile diri olanlardan aldıkları için,onların Tevhid zevklerine nihayet yoktur.  Onlar her nefeste kalbi zikirle meşkul olmaları nedeniyle, dedi kodu ve gayriyetle ilgilenmezler.  Onlar darbi zikir ve fikirle gönüllerindeki kirleri temizleyerek daima Allah sevgisini  gönüllerine koydular.

 

Nefsi hiçe saydılar, kim fail Allah bildiler



Gamzei cilveyi mahbubtan atalar aldılar

Her sıfatı mevsufu mutlaka nisbet ettiler

Ol cemali şemsi enverden tenevvür aldilar

 

İnsanlardaki bu nefis daima ikiliği ister. Her nereye nazar edilirse edilsin, bütün fiillerinin faili yani halk edicisinin Allah olduğunu bilenler, artık kişilere nisbet etmezler. mazarların bir alet olduğunu, o mazharın neresi için yaratılmışsa orada, onun kullanıldığını görmesi, sevgilisinin ona göz kırpması ve hediyesidir.  Onun için, sıfatlardan tecelli eden bu fiil tecellilerini, o mazhara değil, cenabı Allaha nisbet ederek, onun yaratılma yerinin nurlarını görmesiyle, irfaniyet ve kemalat mutluluğuna erişmiş olurlar.



 

Çün vücudu hakka mazhar zatına mahv oldular

Havfı mevtten kurtulup hay la yezali aldılar

Bir adem şehrine nisbet varlığı selbettiler

Kaf ademde cismi yok şekli anka aldılar

 

Bir kişi kendi varlığını ihtiyari olarak,hakkın varlığında yok edebilirse, ölüm korkusu diye hiç bir endişesi kalmaz. zira varlığı yokki korksun. Kendi varlığını hakkın varlığında ihtiyari olarak yok edenler, hakkın varlığı ile var  olmaları nedeniyle, daima diri olurlar. Adem,kendi mazharında cenabı hakkın hüvviyet ve enniyetini zuhura getiren demektir. İşte onlar, Adem şehri olan bu hakikat şehrinde,insanı kamil olarak vehbi ilimleriyle, ilmi leduna mazhar oldular.  Kaf dağı insanı kamillerdir.Anka kuşuda, insanı kamillerden tecelli eden ilmi ledündür.



TALİBi fahri risalet fakrı tercih ettiler

Fakr ile fahreyleyenler yokluğu var aldılar

 

Resulullah efendimizin “Ben fakiliğimle iftihar ederim” h.ş. gereğince, Fehmi hz.leri Resulullah efendimiz gibi, kendi varlıklarını yok ederek, fakrı risalet olan cenabı hakkın tebliğ ve irşad mazharı olmağı tercih ettiği için, övündüğünü söyliyorlar.



 

52-

 

Bulmak istersen felah Rabbına kul olmak yeter



İnsanı tahkik bulmağa sıdk ile bir ikrar yeter

Her kim aşık olsa güle,bülbül gibi düşer dile

Baktıkca bülbül ol güle,ol zevk ona cennet yeter

 

Kul, köle demektir. kendinin hiç bir şeyi yoktur. kendi diye bildiği varlığıda sahibinindir. Bir kişi kurtuluşa ermek istiyorsa, bir Mürşidi kamile ikrar vermesi ile şirklerinden kurtulması onun kulluğudur. Daha önce kendine nisbet ettikleri sıfatlarıyla, günah işliyordu. fena fillah olunca, artık kendi varlığı kalmadı. Günah işleyecek te hiç bir güç  ve kuvvetide kalmadı. Onun için kurtuluşun yolu, bir insanı kamile sıdk ile ikrar verip, fenafillah olunabilinirse kulluk elde edilmiş olur. Bir kişi Rabbına sevgi ve teslimiyetinde tam olursa, bülbülün güle Aşık olupta, ona bakarak daima öttüğü gibi,daimi zikre geçer. aşkının hararetinden aldığı zevkte onun cenneti olur.



 

Aşık olan tezgah kurmaz, ukba için bez dokumaz

Hiç bir şeye vermez gönül, matlub ona maşuk yeter

İlmi fıkıh ettin ezber, almadın hiç haktan haber

Eyle bu eşyaya nazar, oku sana kuran yeter

 

Aşık olan kişiler,akılla sınırlı her şeyi terk edip sevgilisini görmek için, gece gündüz onunla olmak için çırpınır. Ona verilecek dünya ve ukba  nimetlerine itibar etmez.Rabbına kavuşmak için, kitabı fıkıh ilimleri ve kayıtlarıyla uğraşmaz. Mürşidi kamilin verdiği şuhut ve rabıta ile, furganı kitab olan bu süveri alemdeki her eşyanın hakikatını ivşa eden, kuranı okumaya özen gösterir. İşte bu müşahade zevkide ona yeter.



 

Bu görünen mefhuma bak, metni insandır bir kitap

Ol kitabı her kim okur, ol ders ona irfan yeter

Duysa sofu haktan haber, evradını hep terk eder

Zühtü hevesinden geçer, ol aşk ona evrat yeter

 

Bu kainat bir insanı kamilde cem olmuştur. Onun için insana,Alemi kübra denmiştir.  Bir kişi hadisat olan bu alemdeki,cenabı hakkın tecellilerini görebiliyorsa,her an ayrı bir şanda tecellilerinin irfaniyet zevki ona yeter. Bu zevke sahip olmayan kişiler, bu irfaniyet zevklerine sahip olmağa başladiği andan itibaren,şu kadar şunu dersem,  şu kadar sevap,bu kadar bunu dersem,bu kadar sevap diyerek, tesbihat ve dualarını bırakırlar. Artık hiç bir istek ve arzuları kalmaz. Bunların Aşkı her şeyde,sevgilisinin tecellilerini  görmek olduğu için,ona kavuşmaları nedeniyle,bu irfaniyet zevki onlara yeter.



 

Bilmek istersen kuş dilin,gir kalbine hak Mürşidin

O dili talim etmeğe, FEHMİ bu gün muallim yeter

 

İşte, cenabı hakkın adem ve alemdeki tecellilerini görmek ve irfaniyetimizle zevk etme ilmine,ledün ilmi veya kuş dili denilmektedir. Ey kardeşim, sende bu kuş dilini  öğrenmek istiyorsan bir Mürşidi kamile tabi ol. Sevgi ve teslimiyetinde katiyen  hiç bir eksiklik yapma.onun rızasını kazanarak kalbine girmeğe çalış. Göreceksin bir gün, sende bu irfaniyet zevklerinle, cenabı hakkın tecellilerini görme ilmi  olan kuş dilini öğrenmiş, ve zevklenmiş olacaksın. Her zamanın bu kuş dilini göstericisi Fehmi hz.leri gibi öğretmenleri vardır. vakit kaybetmeden git öğren. Allah yardımcın olsun.



 

53-

Abdest alan su ile onun dışı pak olur

Kalbi zikir olursa onun içi pak olur

Bir odanın içinde bir süpürge olmazsa

Ona giren bir kişi bir daha girmez olur

 

Abit kul demektir. dest ise,yıkayan kişinin eli yani Mürşidi kamilden cehalet ve günah kirlerinin yıkanması anlamına gelmektedir. Onun için abdest iki türlüdür.



1 - Su ile azalarımızın yıkanarak pak ve temizlenmesi

2 - Kalbi zikirle gönlümüzün pak ve temizlenmesidir.

İç ve dışımızın ikisininde temiz olması, kişiyi cehalet ve günahlardan kurtarmış olur. Sür çıkar  gayriyi gönlünden ta tecelli ede hak. Patışah konmaz saraya hane mamur olmadan. yoksa cenabı hak temiz olmayan eve musafir olmaz.

 

Bir bardağın üstüne yaldız cila verseler

Necis olsa içinde suyu içilmez olur

Pis sarayın içinde reisi cumhur oturmaz

Sultan sarayı denen içi dışı pak olur

 

Bir bardak suyu elimize aldığımızda, bardak temiz olsa,içindeki su pis olursa  o su içilmediği gibi,su temiz olsa bardak pis olduğunda da o su yine içilmez.  Tuvaletten akan suyun musluğuda, suyuda temiz olduğu halde ismi necis olduğu için hiç birimiz,oradan suyu içmeyiz. Ayrıca, bir kişi şeriatı biliyor, fakat onun hakikatını  bilmiyorsa, hakikatını biliyor, şeriatı olan onu zuhura getirmiyorsa eksiktir. Nakıstır. Onun için kuranı kerim dört ilim üzerine nazıl olmuştur.



1 - Şeriat ( Allahın emir ve yasakları )

2 - Tarikat ( Ahlak ve edep ilmi )

3 - Hakikat ( Hakla hak olma )

4 - Marifet ( Esma ve sıfat ilmi ) ilimleridir.

Sizde cenabı hakkın insan diye vasıflandırdığı; camiül esma,ümmül kitap,sebül mesani ve halifem diye tabir edilen o yüce varlık olma arzusunda iseniz, içinizin ve dışınızın temiz olmadan onun vuslatına nail olamazsınız.

 

Tefekkürle tanrıyı bir saat zikreylesen

Yetmiş sene ibadet etmeden eftal olur

Cehri kavliyle değil tanrıyı zikreylemek

Müminin kalbinde ol bihurufu devran olur

 

Peygamber efendimizin bir hadislerinde “bir saatlik tefekkür, 70 yıllık ibadetten eftaldir”. buyurdukları gibi bir saatlik tefekkürü zikirin manasını bilmeden yetmiş yıllık taklidi dille yapılan zikirden üstündür. Çünkü zikir fikirdir. Fikredilmeyen zikirde zikir değildir. Fikredilen zikir ise,gönülde cenabı hakkın tecellisini zevk etme halidir.



 

FEHMİ zikri hakkı sen sanma öyle bulunur

Ol bir Pirden müminin kalbine ilka olunur

 

Bu gönüldeki temizliği sağlayıp, hakkı orada musafir ederek tecellilerini zevk etmek,bir Mürşidi kamil himmetini almakla olur. Yoksa kendiliğinden elde edilemez.  



 

54-

Hoş geldin ey ilmimin irfanı sensin hoş geldin

Hoş geldin ey Ruhumun efrahı sensin hoş geldin

Gece gündüz sensin için zar ile giryan idim

Hoş geldin ey mısrımın sultanı sensin hoş geldin

 

Bir salik Mürşidi kamil olan Rabbını,kendindeki sevk ve idaresi ile onu zevk etmeye başladığında, sevinç ve Aşkıyla ona memnuniyetinin meyvalarını ikram eder.  Çünkü daha evvel, onu bulmak ve ona kavuşmak için gece gündüz onu sayıklıyor. Fakat bir türlü ona kavuşamıyordu. Sonunda onun kendi gönül evi olan  mukaddes şehrinin sultanı olduğunu anlayınca, tecellilerindeki zevkini Aşk ile söylemeye başlar.



 

Bunda gelmezden mukaddem talibi cemal idim

Kimse bilmezdi halimi ah ile figan idim

Mesti medhuş olmuş idim valehu hayran idim

Hoş geldin ey canımın cananı sensin hoş geldin

 

İnsanı kamile gelmezden evvel Rabbımın cemalini görmek, için hep arıyor, şaşkın şaşkın acaba nasıl bulur ve kavuşurum diye merak içinde yaşamakta idim.  Benim bu derdimide hiç kimseler bilmez idi. Ey gönlümün sultanı,sen bana bu ilim ve irfaniyeti öğrettikten sonra bildimki,benim gönlümde taht kurmuş, oradan beni benle sevk ve idare edip duruyorsun. Mutsuzluk ikilikte olduğu için, birliğe ermemlede, huzur ve saadet içinde bu tecellilerinle beni memnun ettin. Onun için hoş geldin canımın cananı.



 

Bunda gelmekten murat çünkim bize ihsanındır

Baktığınca yüzümüze lütfiyle ikramındır

Bizdeki zevki sefalar ilmiyle irfanındır

Hoş geldin ey canımın cananı sensin hoş geldin

 

Bu aleme başka bir varlık olarak değilde,en üstün varlık olan insan olarak bizleri halk etmen, bizlere verdiğin en büyük ihsanındır. Kendi kemal sıfatlarını  bizlerin mazharından zuhur ettirerek, bizlerin mazharından seyrederek zevk ettiğin için, sonsuz sana hamd ediyoruz. Çünkü bu mazhardan, bu ilim ve irfaniyeti bizlere lütfetmiş olmasaydın, bizler bu zevk ve sefaya sahip olamazdık.



 

Gelmeseydin bizlere sen fark olunmazdı iman

Bir gelişte görki nice alem oldu şaduman

İstikbale çıktı nice hep cemali cavidan

Hoş geldin ey ilmimin sultanı sensin hoş geldin

 

İman üç türlüdür.



1 - Taklidi iman

2 - İstihlali iman

3 - Tahkiki iman

İşte Rabbım bana bu ilim ve irfaniyeti tebliğ etmemiş olsa idi, bu iman çeşitlerinin tecellilerini  fark edemiyecektim. Elhamdülüllah, Rabbımın gönlümdeki tecellileriyle mutluluk ve sevinç meyvalarını yemeğe başladı. Çünkü bir kişi, fenafillah olup, hakkın varlığı  ile var olunca, ölümsüz olan o siyret tecellileri kişide zuhura gelir. Ve kendi sıfatlarından zuhur eden bu güzel cemalini kendisi zevk etmeye başlar.

 

TALİB’i sensiz cihanı neylesin ey Patışah

Ayırmam gözümü senden sensiz bize rahnüma

Kıl şefaat marifetle eyle bize pür ziya

Hoş geldin ey canımın cananı sensin hoş geldin

 

Bir salik efendisinden aldığı ilim ve irfaniyetle,gönül Patışahını tanımıştır. Artık kendisinin hiç bir varlığının olmadığını anlamıştır. Bu varlık ve vücut ülkesindeki bütün tecelliler, Patışahının tecellileri olduğunu, onun musaadesi olmadan bir sineğin bile hareket edemiyeceğini öğrenmiştir.  Cenabı hakkın, mülkünde, hiç abes bir şey yaratmadığını, her an ayrı ayrı kemalat tecellilerini zuhur ettirerek, bu mazhardan seyretmesi ve mutluluk duyması  kulunuda  mutlu kılmaktadır. Onun için, ya Rab, sensiz bir alemi ben ne yapayım.  Senin o cemal güzel yüzünü daima bana göster. Bilerek bu cemallullahı  bana seyretme zevkini ver buyuruyorlar.



 

55-

Hayvanlığı terk etmeden insanlık arzularsın

Rüştü hakka ermeden Mevlayı arzularsın

Taklidi terk etmeden hem tahkika ermeden

Sırrı kuran bilmeden irfanlık arzularsın  

 

İnsanlar üç nevidirler.



1 - İnsanı hayvan

2 - İnsanı nakıs

3 - İnsanı kamildir.

İşte surette insan fakat siyrette hayvan olanlar,bir insanı kamile gelerek, insanı asliyelerini bulmaları lazımdır. Çünkü insanı kamiller, bu aleme gönderilmiş  insan sarrafıdırlar. Mihenk taşı ile herkezin ayarını tesbit edip ona göre terbiye metodu uygularlar. Bir sanaatkarda, elindeki ceviz ağacını, biblo gibi özel  yerlerde kullanmasını bildiği gibi, Mürşidi kamillerde, sureti insan siyreti hayvan olanların, terbiyesini çok güzel yaparak, kişilere insanı asliyesini buldurur. sen hayvani ahlak ve irfaniyetten yoksun olan  o insanlığı arzu etme. Bu Tevhid yolu ilim ve vuslat yoludur. Taklit nedir. Taklidi imandan nasıl kurtululur. tahkiki imana nasıl vuslat yapılır. Bunları öğrendikten sonrada, sırrı kuran olan,  efendini tanıyınca,senden duyan, senden gören, senden her türlü zevk ve irfaniyete sahip olanın o olduğunu,anladığın zaman, ancaksın insanlığını bulmuş olursun.  Yoksa bir Mürşidi kamile gitmemişsin, onda hak ve hakikatı tahsil edip, taklitten kurtularak, Hak ve hakikatı zevk etmemişsin. Canlı kuran olan Mürşidi kamilinde  bu Tevhid ilmini okumadığın müddetce arzuladığın şeylere sahip olamazsın.

 

Sermayesiz bezirgan karı olmaz bir zaman

Ne sergin var ne dükkan zenginlik arzularsın

Kuyuya atılmadan  kervana katılmadan

Kul olup satılmadan sultanlık arzularsın

 

TALİB’i  evrad ile bir keçe külah ile



Hemen bir hırka ile hilafet arzularsın

 

Bir Tüccar elinde para olmadan dükkan açamaz. Ticaret yapmayan bir kişinin zenginliği  arzu ettiği gibi,sende bir Mürşidi kamile gitmeden  bu aleme ne için geldin,görevin nedir.  İnsanı asliyeni öğrenmek için tahsil yaptınmı,bunca evliyalar, insanlara Allahın marifet  sırlarını öğretmek için görevlendirilmişlerdir. Bunları bilmeden sen, manevi zenginlik istiyorsun. Ayrıca Yusuf a.s.'ın kardeşleri tarafından kuyuya atıldığı gibi, sende bu varlık kuyusuna atıldığını anladınmı. Yine, Yusuf a.s. gibi kervana katılıp, pul olup satıldınmı. Yani tevhid kervanına katılıp, kervancı başı olan kamile kendi varlığını pul olup sattınmı. Yani fenafillah oldunmu. Ve hakkın varlığı ile var olup, sonsuz varlıkla var olmağa bak. yoksa günümüzdeki tarikat ehillerindeki gibi,vird veya adeti zikirlerle, çeşitli tarikat giysileriyle, Mürşid olma sevdası,halife olma arzularıyla bu zenginlik elde edilemez.bunları terk et. Mürşidi kamilden, insanı asliyeni bulma tahsilini yapta kemalata nail ol. Cenabı Hak inşaallah ilmi ezeliyetinde bu istidadı sana bahşetmisse, bu arzu ettiklerini işte o zaman nasip eder. Yoksa hayalle ömür bitirirsin.       



 

56-

Geldi dile dildarım dedim Elhamdülillah

Gördü gözüm didarın dedim Elhamdülillah

Seni sanırdım ayrı benden uzak bir tanrı

Bildim değilsin gayri dedim Elhamdülillah

 

Mürşide gelmezden evvel, hakkı ayrı kendimi ayrı bilirdim. İnsanı kamil bana varlığımın olmadığını kendime nisbet ettiğim varlığın Hakka ait bir varlık olduğunu bildirdiğinde,dilimden konuşanın, sevgilim olan hakkın konuştuğunu, gözümden görenin hakkın olduğunu, zevk edince, elhamdülillah diyerek Rabbıma teşekkür ediyorum. Çünkü Mürşidim, bana bu irfaniyeti öğretmemiş olsa idi, ne dilimden konuşmanı, ne gözümden görenin hak olduğunu anlamıyacaktım. Rabbıma ne kadar teşekkür etsem azdır.



 

Erdi ilmim birliğe yer kalmadı benliğe

Doldu gönlüm senliğe dedim Elhamdülillah

Sen bu mülkü var ettin zatına burhan ettin

Ademi mirat ettin dedim Elhamdülillah

 

Artık hakkın varlığı ile var olunca ilmimin ve bütün sıfatlarımında mevsufu Allah oldugu için, birlik içinde ikiliğe yer kalmadı. dolayısıylada gönlüm senin varlığını kabul edince seninle sen oldum. Onun için yine teşekkür ediyorum. Sen bu halkı var ettin. Zatına burhan ettin.bir hadisi kudside buyurulduğu gibi  “ben gizli bir hazine idim,muhabbet ettim ve bu halkı halk ettim”  sözü ile zatını sıfatların olan bu halkta tecelli ederek, bütün kemalatı ile her türlü yüceliklerini sergiledin. Buna biz tavsilatı Muhammedi diyoruz. Bu yaratılan varlıkların en tekamülü olan Ademede kendine ayna yaparak, o mazharlardan göründün.



 

Tendir bu cana beden candır canana beden

Sensin sultan hükmeden dedim Elhamdülillah

Sen zahir hem nihansın Ariflere ayansın

Bildim bende mihmansın dedim Elhamdülillah

 

Et ve kemikten meydana gelen vücudumuz, canın taşıyıcısıdır. Bedenimiz olmazsa can kendini isbat edemediği gibi, icraatınıda gösteremez. Can ise, bu bedenimizi diri olarak ayakta tutan Ruhumuzdur. Canımızda alemlerin Rabbı olan canana hizmet etmektedir. Çünkü insanlardaki Can, alemlerin Rabbı olan cananın  bir şübesi olarak hizmet etmektedir. Bir misal vermek gerekirse, Ankara daki Merkezi bir müessesenin taşralardaki açtığı şübelerin hizmeti gibidir. Onun için benim bu vücud ülkemdeki, Can şubesinden hükmedenin sen olduğunu zevk ettiğim için sana sonsuz Hamd ediyorum. Benim gönül tahtıma oturarak beni, benimle sevk ve idare etmen,zahir ve batın olarak hak ve hakikata vakıf olanlar görmektedirler. Onun için bildimki, benden ayrı olmadığını, benimle daima var olduğunu anladığım için mutlu olarak hamd ediyorum.



 


Yüklə 486,89 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin