Adem var olmadan Muhammed ile
Birlikte idiler sırrı müphemde
İkisi bir geldi vechi ademde
Canımın içinde cananım Ali
Her dem gönlümdeki mihmanım Ali
Adem yaratılmadan evvel, Muhammed ile Ali cenabı hakkın vahdaniyetinde, bir idiler. Çünkü Rahman suresi ayet 1-2-de ”Rahman olan kuranı talim etti.ve sonra insanı halk etti”. Aynen bu ayeti kerimedeki, Rahman olan bir Mürşidi kamilden, bizim gibi henüz nakıs saliklere, kuranı yani Tevhidi talim etti. Ne zaman ademliğimizi buldurdu, işte o zaman insanıda halk etmiş oldu. Dolayısıylada bizlere insanlığımızı buldurmuş oldu. Daha evvelden, henüz bizler ademliğimizi bulmadığımız için, adem yaratılmadan, Mürşidi kamilin butununda,cenabı hakkın velayet ve Nübüvveti henüz mazhar olan salikte açığa çıkmamış idi. Ademiyetini anlayınca, ademin yüzünden, zat ve sıfat görünmeye başladı. Daha evvel görünmüyor muydu. Arifler görüyordu. Bizler ise cehaletimizden mütevellit göremiyorduk. insanda can ile ten nasıl daima görülüyorsa, daha evvelde öylece görülüyordu.
Zuhur edip geldi şahı Enbiya
Ona hemdem oldu Ali murtaza
Ali şahtır Muhammeddir şahın şah
Canımın içinde cananım Ali
Her dem gönlümdeki mihmanım Ali
“El ülamayı verasetül Enbiye”Hş. Geregince (ülamalar Peygamberlerin varisidirler.) bizim Peygamberimiz, Hz. Muhammed a.s. son ve ahir zaman nebisi olması nedeniyle Peygamberlerin başıdır. Dolayısıylada, varisleride bütün Evliyaların başıdır. Hz. Alide,onun damadı ve halifesi olduğu için çok sevdiği seçkinlerindendi. İşte Fehmi Hz.leri benim Mürşidimde, Hz. Muhammedin seçkin halifesi idi. ben Bunu gönül ülkemde, samimi arkadaşlığını zevk ediyorum diyor.
FEHMİ ol şahın yolunda kurban
Ondandır elimde bulunan ferman
Dertli olan canlar buldular derman
Canımın içinde cananım Ali
Her dem gönlümdeki mihmanım Ali
İşte bir kişi, Mürşidi kamilini kendi gönlünde konuk edip, onu zevk edebilirse, cenabı hak efendisinden, tarif edilmiyecek kadar o salike, ilham ve lütuflar ihsan edilir. Ne kadar dert ve müşkülleri varsa, hepsinin dermanını canlarında görür ve zevk ederler. artık hiç bir derdi kalmaz. Celaldan cemale, cemaldende kemalata vuslat buldukları için, saadet ve mutluluk içinde olurlar. Çünkü canının içinde,Rabbı olan cananının müsafirliğini zevk etmişlerdir. bütün kardeşlerime bu zevki, cenabı hak nasip etsin. Amin.
50-
Her kime açılsa hicap her gördüğü didar olur
Gözüne sed olmaz serap her gördüğü didar olur
Dünya ve ukbadan geçer vahdet ile kanat açar
Şer ve sevabından geçer her gördüğü didar olur
Kişinin hicabı, yani gözünün perdesi, cehalet ve nisbiyet perdesidir. Kişi bu perdeleri, ilim ve irfaniyetle yırtarsa, elbette her gördüğünde cenabı hakkın yüzünü seyreder. Gördüğü varlıkların resimleri onun görünmesini engellemez. Çünkü bütün unsuriyetler, var gibi görünen, aslında olmayıp gölgeden ibarettir. Dünya ve ahiret sevgisi kalmayan bir kişinin, teklik deryasına doğru uçması, o kişinin, iyilik ve kötülüklerden geçmesiyle mümkündür. Kötülüklerden kurtulamıyanlar, her neye bakarsa baksın, vechi Rahmanı göremezler. Gördüğünü o varlıklara nisbet ettiği içinde, şirkten kurtulmuş olamaz.
Söyler kelam bakar sana görmez gözü hiç masiva
Vermiş gönül haktan yana hep gördüğü didar olur
Ol sırra ermiş mutlaka Kalbi secde etmiş Hakka
Seyri var kaftan kafa her gördüğü didar olur
Cenab-ı Allah zerreden kürreye kadar zatını ilan etmiştir. Dolayısıylada her varlık cenabı hakkın varlığı ile vardır. Onların varlığı hakkın varlığı olduğu için, her kimle konuşursak konuşalım, hakla konuştuğumuzun idrakı bizlere gayriyet olan masivayı göstermiyeçektir. Çünkü gönlü hakka dönmüş olan kişinin kalbide secde etmiştir. Her tecellinin Allahın bir tecellisi olduğunu şuhut eden bir kişi,kulağı ile duyup bildiği, gözü ile şuhut ederek şahidlik yaptığı bu tecellileri, kalp tastik edecektir. Kalbin bu tastikinede secde denilmektedir. kalbin tastikinden sonra kaftan kafa, yani ten kafı,ile can kaflarını seyrederek sevgilinin yüzünü her yerde görecektir.
Görmez hiç ol narı azap geçmiyecek köprü sırat
Dünyada çün vermiş hesap her gördüğü didar olur
Bunlardır hakkın kulları taktire bağlı işleri
Kuran okur hep dilleri hep gördüğü didar olur
Tevhid tahsilinde, kendine nisbet ettiği varlıklarından kurtulan bir kişi, ikilik deryasından birlik deryasına geçtiği için, cehaleti kalmadığından cehennem azabı görmez. Çünkü onun cehennmi cehaleti idi. Her şeyi kendine nisbet ettiği. için ikilik halinde, azaptanda kurtulamıyordu nisbiyetlerinin hakkın olduğunu idrak edince, kendi varlığının olmadığını anladı. Varlıksız bir kişi azap görürmü. varlığı yokki görsün. Bu tahsildede sırat köprüsünün, ahiretle ilgili haşir, neşir, sorgu, sual gibi bir çok imtihan sorularının hesabını dünyada vermiş oluyor. Dolayısıylada hakkın rızasını kazanmiş bu kulların her gördüğü,elbette sevgilisinin vechi olacaktır. Zira ondan başkası yokki. Onuda görsün. O kişilerin dilleride her kimle konuşursa konuşsun, ondaki hakkın varlığını tanıdığı için daima hakla konuşmaları nedeniyle, dilleride onların kuran okumuş olur.
FEHMİye ol haldaş olur yoluna ol can baş verir
Sırrına ol sırdaş olur hep gördüğü didar olur
Fehmi hz. leri, hakkın varlığı ile var olanların arkadaşı ve yoldaşıda Hak olur. Çünkü daima onunla beraberdir. Onu çok sevdiği içinde onun için canını ve başını çekinmeden verir. Cenabı hakkın insanlardaki gizli sır ve hazinelerine vakıf olduğu için onlarıda, kendi malı gibi korur. buyuruyorlar.
51-
Zümreyi ehli Melamet dersi haktan aldılar
Zevklerine yok nihayet çünkü haydan aldılar
Reyni kalbi ettiler pak darbi zikri fikri ile
Kıylu kalden geçtiler hep hubbu fillah aldılar
Melamiler zümresi ilim ve irfaniyetlerini nakıs Mürşitlerden değil,insanı kamil olan hakkın diriliği ile diri olanlardan aldıkları için,onların Tevhid zevklerine nihayet yoktur. Onlar her nefeste kalbi zikirle meşkul olmaları nedeniyle, dedi kodu ve gayriyetle ilgilenmezler. Onlar darbi zikir ve fikirle gönüllerindeki kirleri temizleyerek daima Allah sevgisini gönüllerine koydular.
Nefsi hiçe saydılar, kim fail Allah bildiler
Gamzei cilveyi mahbubtan atalar aldılar
Her sıfatı mevsufu mutlaka nisbet ettiler
Ol cemali şemsi enverden tenevvür aldilar
İnsanlardaki bu nefis daima ikiliği ister. Her nereye nazar edilirse edilsin, bütün fiillerinin faili yani halk edicisinin Allah olduğunu bilenler, artık kişilere nisbet etmezler. mazarların bir alet olduğunu, o mazharın neresi için yaratılmışsa orada, onun kullanıldığını görmesi, sevgilisinin ona göz kırpması ve hediyesidir. Onun için, sıfatlardan tecelli eden bu fiil tecellilerini, o mazhara değil, cenabı Allaha nisbet ederek, onun yaratılma yerinin nurlarını görmesiyle, irfaniyet ve kemalat mutluluğuna erişmiş olurlar.
Çün vücudu hakka mazhar zatına mahv oldular
Havfı mevtten kurtulup hay la yezali aldılar
Bir adem şehrine nisbet varlığı selbettiler
Kaf ademde cismi yok şekli anka aldılar
Bir kişi kendi varlığını ihtiyari olarak,hakkın varlığında yok edebilirse, ölüm korkusu diye hiç bir endişesi kalmaz. zira varlığı yokki korksun. Kendi varlığını hakkın varlığında ihtiyari olarak yok edenler, hakkın varlığı ile var olmaları nedeniyle, daima diri olurlar. Adem,kendi mazharında cenabı hakkın hüvviyet ve enniyetini zuhura getiren demektir. İşte onlar, Adem şehri olan bu hakikat şehrinde,insanı kamil olarak vehbi ilimleriyle, ilmi leduna mazhar oldular. Kaf dağı insanı kamillerdir.Anka kuşuda, insanı kamillerden tecelli eden ilmi ledündür.
TALİBi fahri risalet fakrı tercih ettiler
Fakr ile fahreyleyenler yokluğu var aldılar
Resulullah efendimizin “Ben fakiliğimle iftihar ederim” h.ş. gereğince, Fehmi hz.leri Resulullah efendimiz gibi, kendi varlıklarını yok ederek, fakrı risalet olan cenabı hakkın tebliğ ve irşad mazharı olmağı tercih ettiği için, övündüğünü söyliyorlar.
52-
Bulmak istersen felah Rabbına kul olmak yeter
İnsanı tahkik bulmağa sıdk ile bir ikrar yeter
Her kim aşık olsa güle,bülbül gibi düşer dile
Baktıkca bülbül ol güle,ol zevk ona cennet yeter
Kul, köle demektir. kendinin hiç bir şeyi yoktur. kendi diye bildiği varlığıda sahibinindir. Bir kişi kurtuluşa ermek istiyorsa, bir Mürşidi kamile ikrar vermesi ile şirklerinden kurtulması onun kulluğudur. Daha önce kendine nisbet ettikleri sıfatlarıyla, günah işliyordu. fena fillah olunca, artık kendi varlığı kalmadı. Günah işleyecek te hiç bir güç ve kuvvetide kalmadı. Onun için kurtuluşun yolu, bir insanı kamile sıdk ile ikrar verip, fenafillah olunabilinirse kulluk elde edilmiş olur. Bir kişi Rabbına sevgi ve teslimiyetinde tam olursa, bülbülün güle Aşık olupta, ona bakarak daima öttüğü gibi,daimi zikre geçer. aşkının hararetinden aldığı zevkte onun cenneti olur.
Aşık olan tezgah kurmaz, ukba için bez dokumaz
Hiç bir şeye vermez gönül, matlub ona maşuk yeter
İlmi fıkıh ettin ezber, almadın hiç haktan haber
Eyle bu eşyaya nazar, oku sana kuran yeter
Aşık olan kişiler,akılla sınırlı her şeyi terk edip sevgilisini görmek için, gece gündüz onunla olmak için çırpınır. Ona verilecek dünya ve ukba nimetlerine itibar etmez.Rabbına kavuşmak için, kitabı fıkıh ilimleri ve kayıtlarıyla uğraşmaz. Mürşidi kamilin verdiği şuhut ve rabıta ile, furganı kitab olan bu süveri alemdeki her eşyanın hakikatını ivşa eden, kuranı okumaya özen gösterir. İşte bu müşahade zevkide ona yeter.
Bu görünen mefhuma bak, metni insandır bir kitap
Ol kitabı her kim okur, ol ders ona irfan yeter
Duysa sofu haktan haber, evradını hep terk eder
Zühtü hevesinden geçer, ol aşk ona evrat yeter
Bu kainat bir insanı kamilde cem olmuştur. Onun için insana,Alemi kübra denmiştir. Bir kişi hadisat olan bu alemdeki,cenabı hakkın tecellilerini görebiliyorsa,her an ayrı bir şanda tecellilerinin irfaniyet zevki ona yeter. Bu zevke sahip olmayan kişiler, bu irfaniyet zevklerine sahip olmağa başladiği andan itibaren,şu kadar şunu dersem, şu kadar sevap,bu kadar bunu dersem,bu kadar sevap diyerek, tesbihat ve dualarını bırakırlar. Artık hiç bir istek ve arzuları kalmaz. Bunların Aşkı her şeyde,sevgilisinin tecellilerini görmek olduğu için,ona kavuşmaları nedeniyle,bu irfaniyet zevki onlara yeter.
Bilmek istersen kuş dilin,gir kalbine hak Mürşidin
O dili talim etmeğe, FEHMİ bu gün muallim yeter
İşte, cenabı hakkın adem ve alemdeki tecellilerini görmek ve irfaniyetimizle zevk etme ilmine,ledün ilmi veya kuş dili denilmektedir. Ey kardeşim, sende bu kuş dilini öğrenmek istiyorsan bir Mürşidi kamile tabi ol. Sevgi ve teslimiyetinde katiyen hiç bir eksiklik yapma.onun rızasını kazanarak kalbine girmeğe çalış. Göreceksin bir gün, sende bu irfaniyet zevklerinle, cenabı hakkın tecellilerini görme ilmi olan kuş dilini öğrenmiş, ve zevklenmiş olacaksın. Her zamanın bu kuş dilini göstericisi Fehmi hz.leri gibi öğretmenleri vardır. vakit kaybetmeden git öğren. Allah yardımcın olsun.
53-
Abdest alan su ile onun dışı pak olur
Kalbi zikir olursa onun içi pak olur
Bir odanın içinde bir süpürge olmazsa
Ona giren bir kişi bir daha girmez olur
Abit kul demektir. dest ise,yıkayan kişinin eli yani Mürşidi kamilden cehalet ve günah kirlerinin yıkanması anlamına gelmektedir. Onun için abdest iki türlüdür.
1 - Su ile azalarımızın yıkanarak pak ve temizlenmesi
2 - Kalbi zikirle gönlümüzün pak ve temizlenmesidir.
İç ve dışımızın ikisininde temiz olması, kişiyi cehalet ve günahlardan kurtarmış olur. Sür çıkar gayriyi gönlünden ta tecelli ede hak. Patışah konmaz saraya hane mamur olmadan. yoksa cenabı hak temiz olmayan eve musafir olmaz.
Bir bardağın üstüne yaldız cila verseler
Necis olsa içinde suyu içilmez olur
Pis sarayın içinde reisi cumhur oturmaz
Sultan sarayı denen içi dışı pak olur
Bir bardak suyu elimize aldığımızda, bardak temiz olsa,içindeki su pis olursa o su içilmediği gibi,su temiz olsa bardak pis olduğunda da o su yine içilmez. Tuvaletten akan suyun musluğuda, suyuda temiz olduğu halde ismi necis olduğu için hiç birimiz,oradan suyu içmeyiz. Ayrıca, bir kişi şeriatı biliyor, fakat onun hakikatını bilmiyorsa, hakikatını biliyor, şeriatı olan onu zuhura getirmiyorsa eksiktir. Nakıstır. Onun için kuranı kerim dört ilim üzerine nazıl olmuştur.
1 - Şeriat ( Allahın emir ve yasakları )
2 - Tarikat ( Ahlak ve edep ilmi )
3 - Hakikat ( Hakla hak olma )
4 - Marifet ( Esma ve sıfat ilmi ) ilimleridir.
Sizde cenabı hakkın insan diye vasıflandırdığı; camiül esma,ümmül kitap,sebül mesani ve halifem diye tabir edilen o yüce varlık olma arzusunda iseniz, içinizin ve dışınızın temiz olmadan onun vuslatına nail olamazsınız.
Tefekkürle tanrıyı bir saat zikreylesen
Yetmiş sene ibadet etmeden eftal olur
Cehri kavliyle değil tanrıyı zikreylemek
Müminin kalbinde ol bihurufu devran olur
Peygamber efendimizin bir hadislerinde “bir saatlik tefekkür, 70 yıllık ibadetten eftaldir”. buyurdukları gibi bir saatlik tefekkürü zikirin manasını bilmeden yetmiş yıllık taklidi dille yapılan zikirden üstündür. Çünkü zikir fikirdir. Fikredilmeyen zikirde zikir değildir. Fikredilen zikir ise,gönülde cenabı hakkın tecellisini zevk etme halidir.
FEHMİ zikri hakkı sen sanma öyle bulunur
Ol bir Pirden müminin kalbine ilka olunur
Bu gönüldeki temizliği sağlayıp, hakkı orada musafir ederek tecellilerini zevk etmek,bir Mürşidi kamil himmetini almakla olur. Yoksa kendiliğinden elde edilemez.
54-
Hoş geldin ey ilmimin irfanı sensin hoş geldin
Hoş geldin ey Ruhumun efrahı sensin hoş geldin
Gece gündüz sensin için zar ile giryan idim
Hoş geldin ey mısrımın sultanı sensin hoş geldin
Bir salik Mürşidi kamil olan Rabbını,kendindeki sevk ve idaresi ile onu zevk etmeye başladığında, sevinç ve Aşkıyla ona memnuniyetinin meyvalarını ikram eder. Çünkü daha evvel, onu bulmak ve ona kavuşmak için gece gündüz onu sayıklıyor. Fakat bir türlü ona kavuşamıyordu. Sonunda onun kendi gönül evi olan mukaddes şehrinin sultanı olduğunu anlayınca, tecellilerindeki zevkini Aşk ile söylemeye başlar.
Bunda gelmezden mukaddem talibi cemal idim
Kimse bilmezdi halimi ah ile figan idim
Mesti medhuş olmuş idim valehu hayran idim
Hoş geldin ey canımın cananı sensin hoş geldin
İnsanı kamile gelmezden evvel Rabbımın cemalini görmek, için hep arıyor, şaşkın şaşkın acaba nasıl bulur ve kavuşurum diye merak içinde yaşamakta idim. Benim bu derdimide hiç kimseler bilmez idi. Ey gönlümün sultanı,sen bana bu ilim ve irfaniyeti öğrettikten sonra bildimki,benim gönlümde taht kurmuş, oradan beni benle sevk ve idare edip duruyorsun. Mutsuzluk ikilikte olduğu için, birliğe ermemlede, huzur ve saadet içinde bu tecellilerinle beni memnun ettin. Onun için hoş geldin canımın cananı.
Bunda gelmekten murat çünkim bize ihsanındır
Baktığınca yüzümüze lütfiyle ikramındır
Bizdeki zevki sefalar ilmiyle irfanındır
Hoş geldin ey canımın cananı sensin hoş geldin
Bu aleme başka bir varlık olarak değilde,en üstün varlık olan insan olarak bizleri halk etmen, bizlere verdiğin en büyük ihsanındır. Kendi kemal sıfatlarını bizlerin mazharından zuhur ettirerek, bizlerin mazharından seyrederek zevk ettiğin için, sonsuz sana hamd ediyoruz. Çünkü bu mazhardan, bu ilim ve irfaniyeti bizlere lütfetmiş olmasaydın, bizler bu zevk ve sefaya sahip olamazdık.
Gelmeseydin bizlere sen fark olunmazdı iman
Bir gelişte görki nice alem oldu şaduman
İstikbale çıktı nice hep cemali cavidan
Hoş geldin ey ilmimin sultanı sensin hoş geldin
İman üç türlüdür.
1 - Taklidi iman
2 - İstihlali iman
3 - Tahkiki iman
İşte Rabbım bana bu ilim ve irfaniyeti tebliğ etmemiş olsa idi, bu iman çeşitlerinin tecellilerini fark edemiyecektim. Elhamdülüllah, Rabbımın gönlümdeki tecellileriyle mutluluk ve sevinç meyvalarını yemeğe başladı. Çünkü bir kişi, fenafillah olup, hakkın varlığı ile var olunca, ölümsüz olan o siyret tecellileri kişide zuhura gelir. Ve kendi sıfatlarından zuhur eden bu güzel cemalini kendisi zevk etmeye başlar.
TALİB’i sensiz cihanı neylesin ey Patışah
Ayırmam gözümü senden sensiz bize rahnüma
Kıl şefaat marifetle eyle bize pür ziya
Hoş geldin ey canımın cananı sensin hoş geldin
Bir salik efendisinden aldığı ilim ve irfaniyetle,gönül Patışahını tanımıştır. Artık kendisinin hiç bir varlığının olmadığını anlamıştır. Bu varlık ve vücut ülkesindeki bütün tecelliler, Patışahının tecellileri olduğunu, onun musaadesi olmadan bir sineğin bile hareket edemiyeceğini öğrenmiştir. Cenabı hakkın, mülkünde, hiç abes bir şey yaratmadığını, her an ayrı ayrı kemalat tecellilerini zuhur ettirerek, bu mazhardan seyretmesi ve mutluluk duyması kulunuda mutlu kılmaktadır. Onun için, ya Rab, sensiz bir alemi ben ne yapayım. Senin o cemal güzel yüzünü daima bana göster. Bilerek bu cemallullahı bana seyretme zevkini ver buyuruyorlar.
55-
Hayvanlığı terk etmeden insanlık arzularsın
Rüştü hakka ermeden Mevlayı arzularsın
Taklidi terk etmeden hem tahkika ermeden
Sırrı kuran bilmeden irfanlık arzularsın
İnsanlar üç nevidirler.
1 - İnsanı hayvan
2 - İnsanı nakıs
3 - İnsanı kamildir.
İşte surette insan fakat siyrette hayvan olanlar,bir insanı kamile gelerek, insanı asliyelerini bulmaları lazımdır. Çünkü insanı kamiller, bu aleme gönderilmiş insan sarrafıdırlar. Mihenk taşı ile herkezin ayarını tesbit edip ona göre terbiye metodu uygularlar. Bir sanaatkarda, elindeki ceviz ağacını, biblo gibi özel yerlerde kullanmasını bildiği gibi, Mürşidi kamillerde, sureti insan siyreti hayvan olanların, terbiyesini çok güzel yaparak, kişilere insanı asliyesini buldurur. sen hayvani ahlak ve irfaniyetten yoksun olan o insanlığı arzu etme. Bu Tevhid yolu ilim ve vuslat yoludur. Taklit nedir. Taklidi imandan nasıl kurtululur. tahkiki imana nasıl vuslat yapılır. Bunları öğrendikten sonrada, sırrı kuran olan, efendini tanıyınca,senden duyan, senden gören, senden her türlü zevk ve irfaniyete sahip olanın o olduğunu,anladığın zaman, ancaksın insanlığını bulmuş olursun. Yoksa bir Mürşidi kamile gitmemişsin, onda hak ve hakikatı tahsil edip, taklitten kurtularak, Hak ve hakikatı zevk etmemişsin. Canlı kuran olan Mürşidi kamilinde bu Tevhid ilmini okumadığın müddetce arzuladığın şeylere sahip olamazsın.
Sermayesiz bezirgan karı olmaz bir zaman
Ne sergin var ne dükkan zenginlik arzularsın
Kuyuya atılmadan kervana katılmadan
Kul olup satılmadan sultanlık arzularsın
TALİB’i evrad ile bir keçe külah ile
Hemen bir hırka ile hilafet arzularsın
Bir Tüccar elinde para olmadan dükkan açamaz. Ticaret yapmayan bir kişinin zenginliği arzu ettiği gibi,sende bir Mürşidi kamile gitmeden bu aleme ne için geldin,görevin nedir. İnsanı asliyeni öğrenmek için tahsil yaptınmı,bunca evliyalar, insanlara Allahın marifet sırlarını öğretmek için görevlendirilmişlerdir. Bunları bilmeden sen, manevi zenginlik istiyorsun. Ayrıca Yusuf a.s.'ın kardeşleri tarafından kuyuya atıldığı gibi, sende bu varlık kuyusuna atıldığını anladınmı. Yine, Yusuf a.s. gibi kervana katılıp, pul olup satıldınmı. Yani tevhid kervanına katılıp, kervancı başı olan kamile kendi varlığını pul olup sattınmı. Yani fenafillah oldunmu. Ve hakkın varlığı ile var olup, sonsuz varlıkla var olmağa bak. yoksa günümüzdeki tarikat ehillerindeki gibi,vird veya adeti zikirlerle, çeşitli tarikat giysileriyle, Mürşid olma sevdası,halife olma arzularıyla bu zenginlik elde edilemez.bunları terk et. Mürşidi kamilden, insanı asliyeni bulma tahsilini yapta kemalata nail ol. Cenabı Hak inşaallah ilmi ezeliyetinde bu istidadı sana bahşetmisse, bu arzu ettiklerini işte o zaman nasip eder. Yoksa hayalle ömür bitirirsin.
56-
Geldi dile dildarım dedim Elhamdülillah
Gördü gözüm didarın dedim Elhamdülillah
Seni sanırdım ayrı benden uzak bir tanrı
Bildim değilsin gayri dedim Elhamdülillah
Mürşide gelmezden evvel, hakkı ayrı kendimi ayrı bilirdim. İnsanı kamil bana varlığımın olmadığını kendime nisbet ettiğim varlığın Hakka ait bir varlık olduğunu bildirdiğinde,dilimden konuşanın, sevgilim olan hakkın konuştuğunu, gözümden görenin hakkın olduğunu, zevk edince, elhamdülillah diyerek Rabbıma teşekkür ediyorum. Çünkü Mürşidim, bana bu irfaniyeti öğretmemiş olsa idi, ne dilimden konuşmanı, ne gözümden görenin hak olduğunu anlamıyacaktım. Rabbıma ne kadar teşekkür etsem azdır.
Erdi ilmim birliğe yer kalmadı benliğe
Doldu gönlüm senliğe dedim Elhamdülillah
Sen bu mülkü var ettin zatına burhan ettin
Ademi mirat ettin dedim Elhamdülillah
Artık hakkın varlığı ile var olunca ilmimin ve bütün sıfatlarımında mevsufu Allah oldugu için, birlik içinde ikiliğe yer kalmadı. dolayısıylada gönlüm senin varlığını kabul edince seninle sen oldum. Onun için yine teşekkür ediyorum. Sen bu halkı var ettin. Zatına burhan ettin.bir hadisi kudside buyurulduğu gibi “ben gizli bir hazine idim,muhabbet ettim ve bu halkı halk ettim” sözü ile zatını sıfatların olan bu halkta tecelli ederek, bütün kemalatı ile her türlü yüceliklerini sergiledin. Buna biz tavsilatı Muhammedi diyoruz. Bu yaratılan varlıkların en tekamülü olan Ademede kendine ayna yaparak, o mazharlardan göründün.
Tendir bu cana beden candır canana beden
Sensin sultan hükmeden dedim Elhamdülillah
Sen zahir hem nihansın Ariflere ayansın
Bildim bende mihmansın dedim Elhamdülillah
Et ve kemikten meydana gelen vücudumuz, canın taşıyıcısıdır. Bedenimiz olmazsa can kendini isbat edemediği gibi, icraatınıda gösteremez. Can ise, bu bedenimizi diri olarak ayakta tutan Ruhumuzdur. Canımızda alemlerin Rabbı olan canana hizmet etmektedir. Çünkü insanlardaki Can, alemlerin Rabbı olan cananın bir şübesi olarak hizmet etmektedir. Bir misal vermek gerekirse, Ankara daki Merkezi bir müessesenin taşralardaki açtığı şübelerin hizmeti gibidir. Onun için benim bu vücud ülkemdeki, Can şubesinden hükmedenin sen olduğunu zevk ettiğim için sana sonsuz Hamd ediyorum. Benim gönül tahtıma oturarak beni, benimle sevk ve idare etmen,zahir ve batın olarak hak ve hakikata vakıf olanlar görmektedirler. Onun için bildimki, benden ayrı olmadığını, benimle daima var olduğunu anladığım için mutlu olarak hamd ediyorum.
Dostları ilə paylaş: |