Hegel metinleri İÇİN
səhifə 1/8 tarix 27.01.2018 ölçüsü 0,92 Mb. #40816
HEGEL METİNLERİ İÇİN
ALMANCA-TÜRKÇE SÖZLÜK
İDEA YAYINEVİ 2000
www.ideayayınevi.com
abarbeiten eyl . bitip tükenmek, yıpratmak
Abbrechung (f ) a. koparma, kopma; durdurma, kesme, kesinti (cessation, discontinuance )
Abbruch (m ) a. zarar; kopukluk; yıkım (demolition; damage, injury, loss)
Abend a. akşam
abendländische sft. batı
aber bğl. ama
Aberglaube (m ) a. boşinanç (superstition )
aberhunderte sft. yüzlerce
abermals blt. bir kez daha
abertausendmal blt. tausend- und abertausendmal: binlerce kez
Abgabe (f) a. vergi; boşaltma (delivery; posting; tax, duty )
abgehen eyl . ayrılmak, terketmek
abgelegen sft . uzak
abgesehen —von blt. —e bakmaksızın; göz önüne almaksızın, bir yana bırakarak; (without regard to )
abgöttischen putperest
Abgrund (m) a. uçurum; (pit, gulf, chasm, abyss )
abhalten eyl . önlemek, engellemek
abhandeln eyl .gör üşmek, ele almak, tartışmak, irdelemek
Abhandlung (f) a. inceleme; deneme; tartışma; (treatise, essay )
abhängen a. von: eyl. bağımlı olmak (depend on, be dependent on )
abhängen eyl . asmak, —von: —e bağımlı olmak
abhängig sft . bağımlı
Abhängigkeit (f) a. bağımlılık (dependency, dependence )
abhauen eyl .kesmek, kopmak
abhelfen eyl . iyileştirmek, çözüm bulmak, gidermek
Abhilfe (f) a. çare; (remedy, redress )
abkommen eyl . uzaklaşmak; bir yana bırakmak
ablassen eyl . boşaltmak; indirmek, düşürmek, indirgemek
ablegen eyl . ortaya koymak
ableiten eyl . türetmek, çıkarsamak; sapmak, uzaklaşmak
Ableitung (f) a. türev, türetme, çıkarsama (derivation; deduction )
ablöst eyl . ayırmak, koparmak
abmahcen eyl . uzaklaştırmak; sonlandırmak
abnehmen eyl. uzaklaştırmak; azaltmak (remove, take off; decrease, diminish );
Abnehmen (n): im A. sein : azalmada olmak
Abrede (f) a. yadsıma, denial; in A. stellen; yadsımak
abreiben eyl . soymak
Abschied (m) a. ayrılma; nehmen von A. ayrılmak
abschmecken eyl . tatmak
abschneiden eyl. kesmek; kesip atmak
abschrecken eyl . korkutmak
abschreckend sft. caydırıcı
Abschreckung (f) a. korkutma, caydırma
absehen eyl . gözardı etmek; — von: bakılmaksızın
Absicht (f) a. niyet, amaç, hedef (intention, purpose, design, objective, motive, intent; end, aim )
absolut sft . saltık; absolute, unconditional
absolvieren eyl . bağışlamak
absondern eyl . ayırmak, yalıtmak, uzaklaştırmak, kaldırmak
abspiegeln eyl . yansıtmak
absprechen eyl . yoksun bırakmak, yadsımak, kabul etmemek
abstammen eyl . türemek, den gelmek, doğmak
Abstammung (f) a. soy, ata, kök, köken; (descent, parentage )
Abstand (m) a. uzaklık; (distance (away); distance (apart), interval, gap, space )
absteigen eyl . inmek
abstoßen eyl . itmek
abstrahieren eyl . soyutlamak
abstrahierend sft. soyutlayıcı, soyutlayan
abstrakt sft . soyut
Abstrakta a. soyutlamalar
abstrakteste [n] sft. en soyut
Abstraktion (f) a. soyutlama
Abstraktum (n) a. soyut [kendilik]
abstreifen eyl . soymak
abstumpfen eyl . yüksüzleştirmek; kesmek, budamak
absurd sft. saçma
Abteilung (f) a. bölüm, bölümleniş, sınıflandırma (division; separation ; classification ; part, portion, section )
Abtrennung (f) a. ayırma (seperation, removal, detachment )
abtun eyl . bir yana atmak; sonlandırmak, bitirmek (take off, put off; abolish, get rid of)
abwechselnd blt. değiştirerek, almaşık olarak, sırayla
Abwechslung (f) a. değişiklik, türlülük; (variety, diversity, change )
abwechslungsweise blt. sırayla, almaşık olarak
abweichen eyl . sapmak, uzaksaşmak, ayrılmak
Abwesenheit (f) a. yokluk, bulunmama (absence; non-appearance )
abziehen eyl. çekmek, yolmak, soymak, yüzmek
achten eyl . bakmak, görmek, saymak
adäquat sft. yeterli
Addieren a. toplama
Adjektive (n) a. sıfat
Advokaten (m) a. avukat
Advokatenbeweis a. avukat-tanıtı
Affe (m) [ n] a. maymun
Affirmation (f) a. olumlama; doğrulama (affirmation )
affirmativ sft . olumlu
affizieren eyl . etkilemek
Aggregat (n ) a. toplak
Aggregatzuständ (m) a. toplak durumu
ahnen eyl . sezinlemek; ahnen lassen: önceden duyumsamak
Ahnung (f) a. kuşku; önsezi; (misgiving, presentiment, forewarning; idea, notion, suspicion, inkling )
Akosmismus a. Evrensizlik, evren yokluğu
Akt (m) a. edim; iş
Aktion (f) a. eylem
aktiv sft . etkin
Aktivität (f) a. etkinlik
Aktuosität a. erke
Akzent (m) a. vurgu
Akzidentalität (f) a. ilineksellik
Akzidentelles a. ilineksel
Akzidenzen (n) a. ilinek
albern sft. aptalca, budalaca, saçma
algebraischen sft. cebirsel
all sft. tüm
allbekannten sft. genel olarak bilinen
allbelebende sft. herşeyi dirimli kılan
allein sft. yalnızca, ancak, salt
allemal blt. her zaman
allenthalben blt. her yerde, her yanda, her bakımdan
allerärmste sft. en yoksul
allerdings blt. hiç kuşkusuz
allerdürftigste sft. en yoksun
Allererstes a. en ilk
allerhand sft. her tür
allerrealste (n) sft. en olgusal
Allerrealste a. en olgusal olan
allgemein sft . evrensel, genel
allgemeinen blt. genel olarak
Allgemeinheit (f) a. evrensellik; genellik; (universality, generality; general public, public or people at large )
allgemeinsten sft. en genel, en evrensel
Allheit a. tümlük
allmächtig sft . herşeye gücü yeter
Allmähliche a. herşeye-gücü-yeter
allseitige sft. çok yanlı, kapsamlı, her bakımdan
allweise sft. en bilge; all wissend: herşeyi bilen
Allzuscharf a. çok keskin
als ilg. iken, gibi
alsbald blt. hemen
alsdann blt. sonra, bunun üzerine, bundan başka
also blt. öyleyse
alt sft. eski
Altar (m) a. altar, sunu taşı, sunak
Alter (n) a. yaş; yaşlılık; çağ
alters blt. von alters her: çağlar boyu, eskiden beri;
althebräischen sft . eski ibrani
altklug sft. (A.heit ): büyümüşte küçülmüş(lük), erken gelişmiş(lik); nazik (precocious )
Ammonshörner (n) a. ammonit
amor (Lat.) a. sevgi
Analogie (f) a. andırım
Analyse (f) a. çözümleme
analysieren eyl . çözümlemek
Analysis (f) a. çözümleme
analytisch sft . çözümsel
Anarchie (f) a. anarşi
Anatomie (f) a. anatomi
anbeten eyl . tapınmak
anbetrifft eyl . ilgilendirmek
Anblick (m) a. bakış, görüş; görünüş (view, sight; look, appearance; aspect )
ander sft. başka
andererseits bğl. öte yandan
andern eyl. değiştirmek
andernteils bğl. öte yandan
anders a. başka türlü
Anderssein a. başkalık
anderswo blt. başka yerde
anderwärts blt. başka yerde
anderweitig blt. dahası; başka türlü; başka yerde
andeuten eyl . imlemek
aneignen eyl . benimsemek, kabul etmek; kendinin edinmek
aneinander blt. birbiri ile, birbiri üzerine
aneinanderreihen eyl. yanyana, biraraya dizilmek
anerkannt sft. tanınan, kabul edilen
anerkanntermaße bğl. kabul edildiği gibi
anerkennen eyl . tanımak, kabul etmek
anerkennenswert sft. övgüye değer
Anerkenntnis (f) a. tanıma, kabul etme (acknowledgement; recognizance )
Anerkennung (f) a. tanıma, kabul etme, onaylama (acknowledgement; recognition; approval, approbation )
Anfang (m) a. başlangıç, açılış; (start, beginning, commencement, outset ; inception, openenig, introduction )
anfangen eyl . başlamak
anfänglich sft . kökensel, ilk, başlayan
anfangs blt. başlangıçta
Anfangsgründen a. başlangıç zeminleri
Anfangspunkte a. başlangıç noktası
Anfeindung (f) a. zulüm; düşmanlık; (presecution ; enmity, hostility )
anführen eyl . alıntılamak, aktarmak, söz etmek, değinmek; ortaya sürmek
Anführung (f) a. önderlik; alıntı; (lead, leadership ; quotation, citation )
Angabe (f) a. belirtme; bildirim; yönerge; (indication ; declaration; statement, assertion; pl. instructions, direction )
angeben eyl . belirtmek, vermek, ileri sürmek; indicate, state, fix, appoint; give, declare
angeblich ilg. sözde
angeborene blt. doğuştan
angehen eyl . ilgilendirmek, bağlantılı olmak
angehören eyl . ait olmak
angehörig sft. —e ait
Angelegenheit (f) a. kaygı, iş, sorun (concern, matter, affair, business )
angemessen sft. uygun, yeterli
angemessenste sft. en uygun, en yeterli
Angesicht (n) a. yüz, çehre; (face; countenance )
angestammt sft . doğuştan, kalıtsal
angreifen eyl . yakalamak ; kavramak; saldırmak
Angrif (m) a. saldırı, atak
Angst (f) a. endişe
anhalten eyl . durdurmak; engellemek; zorlamak
animalisch sft . hayvansal
ankleben eyl . yapışmak, sarılmak
anknüpfen eyl . bağlamak (tie, fasten ); başlamak (initiate, start )
ankommen eyl . varmak; (arrive )
ankündigen eyl . bildirmek, açığa çıkarmak, ele vermek
Anlage (f) a. yatkınlık, yetenek
Anlauf (m) a. kalkış; başlayış; (take-off, run (up), approach run; (fig) start )
anlegen eyl . (kıyıya) inmek, dönmek
anmaßen eyl . gaspetmek; sich zu viel anmaßen: ileri gitmek
Anmerkung (f) a. not; (note, annotation; observation, remark )
Annäherung (f) a. yaklaşım, yaklaşma
Annahme (f) a. kabul etme, varsayma, sayıltı; (acceptance; adoption; supposition, assumption, hypothesis )
annehmen eyl . kabul etmek, benimsemek; varsaymak (accept ; take ; assume, adopt, undertake )
anordnen eyl. buyurmak (order, command, decree, direct )
anpassen eyl . uy(dur)mak; uyarlamak (fit on; fit, adapt, adjust, accomodate, suit ; conform )
anschauen eyl . sezmek; bakmak, seyretmek, görmek (look at, view, regard, contemplate )
Anschauung (f) a. sezgi (intuition, visual perception; mode of wieving, way of looking or seeing; idea, conception, notion, opinion, (point of) view, outlook )
Anschein (m) a. görünüş; benzerlik ; (appearance, look, semblance; likelihood )
anschlagen eyl . vurmak; değerlendirmek
anschlie ßen eyl . bağlamak; eklemek, katmak
ansehen eyl . bakmak, görmek (look at; see, detect, notice )
Ansehung (f) blt. in — (Gen.): açısından (considering, in consideration— or—view of, with respect to, having regard to )
Ansich a. ‘kendinde’
ansichseiende sft. kendinde varolan
Ansichsein a. kendinde-varlık, kendinde-olma, kendindelik
Ansicht (f) a. bakış (açısı), görüş
Anspruch (m) a. hak, istem
Anstand (m) a. incelik; gecikme; duraksama; A. nehmen: duraksamak
anstatt ilg. yerine
anstellen eyl . koymak; kullanmak; girişmek, yürütmek
anstemmen eyl . bastırmak, itmek (push, press )
Anstoß (m) a. vuruş, dürtü; engel; Anstoß nehmen an: gücenmek, içerlemek
anstößig sft . itici, uygunsuz
Anstrengung (f) a. çaba
Anthropologie a. Insanbilim
Anthropopathism a. insan duygularını tanrıya ya da dışsal nesnelere yüklemek
antike a. antik
Antinomie a. çatışkı
Antithese (f) a. karşısav
Antizipation a. önceleme, önceden düşünme vb. (anticipation )
antizipieren eyl . önceden kabul etmek, öngörmek, öncelemek
antreffen eyl . karşılaşmak, raslamak
antun eyl . üstüne koymak, vermek
Antwort (f) a. yanıt
antworten eyl . yanıtlamak
An-und-für-sich a. kendinde-ve-kendi-için
anvertrauen eyl. emanet etmek, teslim etmek, bırakmak
anweisen eyl . yöneltmek, yönlendirmek; a. auf sein : bağımlı olmak; ihm etwas a . ona birşey saptamak, belirlemek
Anweisung (f) a. yönerge, buyruk
anwenden eyl . uygulamak, kullanmak
Anwendung (f) a. uygulama
Anwesenheit (f) a. bulunuş
Anzahl (f) a. sayı
anziehen sft . çekici
apagogische blt. tanıtlı, zorunlu
Apparat (m) a. aygıt
appellieren eyl . başvurmak
Apperzeption (f) a. tamalgı
Arbeit (f) a. emek, iş; görev
arbeiten eyl . çalışmak
arg sft . kötü
Argumentation (f) a. uslamlama
arm sft . yoksul; Arm: a . kol
Armut (f) a. yoksulluk
Art (f) (en) a. tür; kip; yol; tip;
assertorische blt. önesürümlü
Assimilation (f) a. benzeşme, özümseme
assimilieren eyl . benzeştirmek, özümsemek
Astronom (n) a. gökbilimci
ataraksia Stoacı sıkıntısızlık, dertsizlik
Atheismus (m) a. tanrıtanımazcılık
atmen eyl. soluk almak
Atmosphäre (f) a. atmosfer
Atom (n) a. atom
Atomistik a. atomcu
atomistische blt. atomistik
Attraktion (f) a. çekim
Attraktivkraft a. çekme kuvveti
auch bğl. ayrıca
aufbewahren eyl . saklamak, tutmak
aufblähen büyüklenmek, şişinmek
aufeinander birbiri ile
Aufeinanderfolge (f) a. ardışıklık, birbiri ardınalık
Aufenthalt (m) a. kalış (yeri)
auffallen eyl . dikkat çekmek, göze batmak, şaşırtmak
auffallend dikkat çekici
auffassen eyl . ayrımsamak
Auffassung (f) a. ayrımsama; görüş, yorum
Auffassungsweis (f) a. anlayış yolu
auffinden eyl. bulmak, ortaya çıkarmak
Auffindung (f) a. bulma, buluş
auffordern eyl . istemek, çağırmak
Aufforderung (f) a. istem; çağrı
aufführen sft. söz etmek, değinmek; sunmak; saymak, sıralamak
Aufgabe (f) a. görev
Aufgang (m) a. Doğu
aufgeben eyl . (görev olarak) vermek; vazgeçmek, terketmek
aufgehen eyl . doğmak; ortaya çıkmak; açılmak
aufgreifen eyl . toplamak, toparlamak; yakalamak; benimsemek
aufhäufen eyl . yığmak
aufheben eyl . ortadan kaldırmak; yok etmek; saklamak (1. lift or raise (up ); 2. pick or take up ; 3. keep , save (für, for ); 4. terminate , cancel ; break up
Aufhebung (f) a. ortadan kaldırma (termination, suspension, cancellation; supression, annulment; nullification, invalidation; lifting; neutralisation )
aufhören eyl . sona ermek
Aufklärung (f) a. Aydınlanma
auflesen eyl. toplamak
auflösen eyl . çözmek
Auflösung (f) a. çözüm
aufmerken eyl . dikkatle dinlemek, dikkatini toplamak
aufmerksam sft. dikkatli; aufmerksam machen dikkat çekmek
Aufmerksamkeit (f) a. dikkat
Aufnahme (f) a. kabul etme, benimseme
aufnehmen eyl . almak, toparlamak, kabul etmek
aufopfern eyl . adamak, özveride bulunmak
Aufopferung (f) a. adama, özveri
Aufpropfen sokuşturma; aupropfen eyl . sokuşturmak, uymayan birşeyi katmak
aufsteigen eyl . yükselmek, tırmanmak
aufstellen eyl . kurmak, oluşturmak; ortaya sürmek, sunmak; saptamak
Aufstellung (f) a. kurma, oluşturma; saptama, ortaya sürme
aufsuchen eyl . araştırmak
auftreten eyl. ortaya çıkmak, görünmek, kendini göstermek
Aufwand (m) a. harcama; paha; lüks
aufwerfen eyl . atmak, fırlatmak; (eğr) (kuşku vb.) yaratmak, getirmek, ortaya koymak
aufzählen eyl . saymak; sıralamak
Aufzählung (f) a. sıralama, sayma
aufzehren yemek
aufzeigen eyl . göstermek, sergilemek
Auge (n) a. göz
Augenblick (m) a. an, kıpı
Augenmerk (n) a. dikkat
ausbilden eyl . gelişmek, şekillenmek, eğitmek
Ausbildung (f) a. gelişim, eğitim
Ausbildungsstuffen a. gelişim basamakları
Ausbreitung (f) a. yayılma, genişleme, genleşme
Ausdehnung (f) a. uzam, kaplam; genişletme
Ausdruck (m) a. anlatım
ausdrucksvoll blt . belirgin olarak, anlamlı olarak
Ausdrucksweise (f) a. anlatım kipi
ausdrücken eyl . basmak (press, sequeeze out ); anlatmak (express ); anlatılmak (be expressed )
ausdrücken eyl. bastırmak; anlatmak
ausdrücklich sft . açık, belirgin, belirtik, kesin
ausdrücklichste sft. en açık, en belirgin, en kesin
auseinander blt. birbiri dışında, ayrı; [abgesondert , getrennt (vom , von anderen ); einer (eines ) weg vom andern ; weg voneinander ]
ausführen eyl . yerine getirmek, yaşama geçirmek; (bir düşünceyi) izlemek, geliştirmek (carry out, execute )
ausführlich sft. ayrıntılı, kapsamlı
Ausführlichkeit (f) a. tamlık
Ausführung (f) a. yerine getirme
Ausgabe (f) a. verme; dağıtma; yayım
Ausgang (m) a. çıkış; başlangıç
Ausgangspunkt (m) a. başlangıç noktası
ausgeben eyl . vermek, dağıtmak; ortaya sürmek, bildirmek
ausgehen eyl . başlamak; dışarı çıkmak
ausgemacht sft. tamamlanmış, bitmiş
Dostları ilə paylaş: