|
daraus blt. ondan, onlardan
darbieten
|
səhifə | 3/8 | tarix | 27.01.2018 | ölçüsü | 0,92 Mb. | | #40816 |
| daraus blt. ondan, onlardan
darbieten eyl. sunmak (offer, present)
darein blt. ona, onlara, şuna, şunlara vb.
darin blt. orada, onlarda (sözdizim işlevi)
darlegen eyl. bildirmek; ortaya koymak, sunmak; açıklamak, açımlamak
darstellen eyl. sunmak, sergilemek, temsil etmek, göstermek (represent, depict, portray, present; appear, show itself to be)
Darstellung a. betimleme, temsil etme, sunuş
dartun eyl. (= darlegen) bildirmek; ortaya koymak, sunmak; açıklamak, açımlamak (state, declare, explain, unfold)
darum blt. onun, onların çevresinde; bğl. bu nedenle, öyleyse
darunter blt. onun, onların altında (sözdizim işlevi)
darüber blt. bunun (bunların vb.) üzerine (sözdizim işlevi)
daseiend sft. (dışsal olarak = belirli olarak) varolan, orada olan
Daseiende a. orada varolan, belirli olarak varolan, dışsal olarak varolan
Dasein a. belirli-varlık (TGb § 641: äußeres Dasein: dış belirli-varlık); varoluş
daselbst blt. tam orada, aynı yerde
dastehen eyl. (orada) durmak, kalmak
Dauer (f) a. süre
davon blt. ondan, onlardan
davor blt. onun, onların önünde; ondan, onlardan önce
dawider blt. —e karşı; buna karşı; tersine
dazu blt. ona, şuna vb. (sözdizim işlevi)
decken eyl. örtmek, kaplamak; örtülmek
Deduktion a. çıkarsama; tümdengelim
deduzieren eyl. çıkarsamak
definieren eyl. tanımlamak
Definition a. tanım
definitiv sft. kesin, belirgin, belirleyici; kesinlikle
Definitum a. tanımlanan
Deismus a. deizm
Deklamation a. bildirim
deklamieren eyl. bildirimde bulunmak
demgemäß sft. uygun; blt. buna uygun olarak, buna göre
demnach bağl. buna göre
demnächst blt. çok geçmeden, kısa bir süre içinde
Demos a. Halk (Yun.)
demungeachtet bağl. buna karşın, gene de
Demut (f) a. alçakgönüllük
demütige sft. alçakgönüllü
denkbar sft. düşünülebilir, tasarlanabilir
Denkbarkeit (f) a. düşünülebilirlik
Denkbestimmung a. düşünce-belirlenimi
Denken (n) a. düşünme, düşünce
denken eyl. düşünmek
Denker (m) a. düşünür
Denkformen a. düşünce biçimi
Denkgesetz a. düşünce yasası
Denkvermögen (n) a. düşünme yetisi
Denkweisen a. düşünme kipi
denn bğl. çünkü
dennoch bğl. gene de
dergestalt blt. bu yolda (sözdizim işlevi)
dergleichen sft. bu tür şey(ler); bu tür; böyle
derjenige sft. belgili sıfat (sözdizim sözcüğü)
derselbe sft. aynı(sı); (sözdizim işlevi)
deshalb bğl. bu nedenle
Despotismus (m) a. despotizm
desto blt. daha da (karşılaştırma sözcüğü)
deswegen bağl. bu nedenle, bunun üzerine
deswillen bağl. bu nedenle
Determination (f) a. belirlenim
Determinismus (m) a. belirlenimcilik
deuten eyl. açıklamak; belirtmek
deutlich sft. duru, seçik
deutsche sft. Alman
Deutschen a. Alman
Dialektik (f) a. eytişim
dialektisch sft. eytişimsel
Dialog (m) a. diyalog
Dichter (m) a. ozan, yazar
Dichtung (f) a. şiir
Dieb (m) a. hırsız
Diebstahl (m) a. hırsızlık
dienen eyl. hizmet etmek, (işe) yaramak
dieser sft. bu
Diesseits a. bu yan, bu dünya
diesseits blt. bu yanda, burada, yeryüzünde
different sft. ayrı, ayrımlı
Differenz (f) a. ilgi; ayrım
Dilemma (n) a. ikilem
Dimensionen (f) a. boyut
Ding (n) a. şey
Dingerchen a. şeycik
Dingheit a. şeylik
Ding-an-sich a. kendinde şey
direkt sft. doğrudan
dirigieren eyl. yönetmek, denetlemek
dirimieren eyl. ayırmak
disjunktive sft. ayrık
diskret sft. kesikli
Diskretion (f) a. kesiklilik
disseits sft. bu yanda
Dissertation (f) a. deneme
Disziplin (f) a. disiplin, sıkıdüzen
doch bğl. gene de
Dogma (n) a. inak, dogma
dogmatisch sft. inakçı
Dogmatismus a. inakçılık
Doktrin (f) a. öğreti
dominieren eyl. egemen olmak, denetlemek
Donner (m) a. şimşek
Doppelsinn (m) a. ikili anlam; ikircim
doppelt sft. çifte
dort blt. orada
dorthin blt. oraya
dramatisch sft. dramatik
draußen blt. dışarıda
draußen ilg. dışarıda, dışarısı
drehen eyl. dönmek; (deyim) es dreht sich um: çevresinde dönmek = ilgi odağı
drei sft. üç
Dreieck (n) a. üçgen
dreieinigen sft. birde-üç
dreifache sft. üç yanlı, üç yüzlü
Dreifaches (n) a. üç yüzlü, üç yanlı
Dreiheit (f) a. üçlü; üçlülük
dreiteilig sft. üç bölümlü
dringen eyl. içine işlemek, delmek (penetrate, enter, get into)
dritt sft. üçüncü
drittens blt. üçüncü olarak, üçüncüsü
droben blt. yukarıda
Druck (m) a. basınç
drucken eyl. basmak
drüben blt. orada, öte yanda, uzakta
drücken eyl. bas(tır)mak; zorlamak
du adl. sen
Dualismus (m) a. ikicilik
dualistischen sft. ikici
duften eyl. kokmak
dunkle sft. bulanık
durch blt. yoluyla, tarafından
durchaus blt. baştan sona, bütünüyle
durchbrechen eyl. parçalamak
durchdringen eyl. içine işlemek
durchdrungen sft. doldurulmuş, içine işlenmiş
durcheinander blt. birbiri yoluyla
durchführen eyl. yerine getirmek, geliştirmek
Durchführung (f) a. yerine getirme, geliştirme; tamamlama, sürdürme
durchgängig blt. baştan sona, genel, her yerde
durchgreifend sft. belirleyici, özsel önemde
durchlaufen eyl. içinden geçmek
durchs (durch das) blt. ... yoluyla
durchsichtig sft. saydam
durchsucht eyl. aramak, araştırmak
durchweg blt. baştan sona, her zaman, tümüyle
durchziehen eyl. yayılmak, içine işlemek
Dünkel (n) a. büyüklenme
dünken eyl. görünmek; sanmak, saymak
dürfen (yardımcı eylem)
dürftig sft. yoksul, sefil, sıradan bayağı
dürftigste sft. en yoksul
Dynamik (f) a. dinamik
dynamische sft. dinamik
E
eben sft. düz; blt. tam olarak
Ebenbild (n) a. eksiksiz imge, tam imge
ebenda blt. aynı yerde
ebendieselbe sft. tam olarak aynısı (sözdizim sözcüğü)
ebenfalls blt. benzer olarak, yine
ebenso sft. tıpkı
ebensogut ilg. o denli de
ebensolche sft. tıpkı
ebensosehr ilg. o denli (de)
ebensoviel blt. o denli (çok)
ebensowenig ilg. o denli (az)
ebensowohl ilg. o denli de
echt sft. gerçek, asıl
Eden (n) a. Cennet
ehe blt. —den önce
eher blt. erkenden, önceden; dahaçok
ehern sft. bronz
Ehre (f) a. onur
ehren eyl. onurlandırmak
Ehrwürdigkeit (f) a. saygınlık, değerlilik
Eiche (f) a. meşe
Eifer (m) a. ataklık, dayançsızlık; coşku
Eifersucht (f) a. kıskançlık
eigen sft. kendinin
eigennützig sft. bencil
eigensinnig sft. dikbaşlı
eigentlich sft. asıl, gerçek, özgün; blt. aslında, gerçekte(n)
Eigentliche a. gerçekte, aslında
Eigentum (n) a. mülkiyet
eigentümlich sft. özgün, asıl, gerçek; blt. aslında, gerçekte
eignen eyl. uygun olmak, elverişli olmak
ein sft. bir, tek
einanderfallend blt. birbiri dışında
einbilden eyl. imgelemek, düşlemek, kurmak
einbinden eyl. ciltlemek; bağlamak; e. in: —e bağlanmak
eindringen eyl. içine girmek, içine işlemek
einesteils blt. bir yandan
Einfall (m) a. düşüş; düşlem, izlenim; birden oluşan parlak düşünce
einfallen eyl. çökmek; aklına gelmek
einfinden eyl. görünmek, kendini göstermek, sergilemek, sunmak
Einfluß (m) a. etki, nüfuz
einführen eyl. getirmek, kurmak, yerleştirmek; başlatmak; götürmek
Eingebung (f) a. esin
Eingehen a. giriş
einheimisch sft. doğal, yerel
Einheit (f) a. birlik
einheitlich sft. türdeş, bütünsel, tutarlı
einhüllen eyl. sarıp sarmalamak, örtmek
einkleiden eyl. giydirmek, örtmek
einlassen eyl. içeri kabul etmek, bırakmak; ilişkiye girmek, ilgilenmek
einlegen eyl. içeri koymak; yatırmak; koymak
einleiten eyl. başlamak; açmak, açılış yapmak
Einleitung (f) a. giriş
einleuchten sft. açık, duru, anlaşılır olmak
einmal blt. bir kez; auf e.: birdenbire
einmischen eyl. karışmak, katılmak
einnehmen eyl. almak, üstlenmek
einpflanzen eyl. dikmek, aşılamak
einräumen eyl. düzenlemek; (ihm etwas) e.: kabul etmek, tanımak, izin vermek
einreden eyl. (birşeye) inandırmak
einrichten eyl. düzenlemek, uyarlamak, uydurmak,
Einrichtung (f) a. düzenleme
Einsamkeit (f) a. yalnızlık
einschärfen eyl. telkin etmek, aşılamak
einschleichen eyl. usulca girmek
einschließen eyl. içine kapamak, kuşatmak; in e.: kapsanmak, kucaklamak
einschließen eyl. kapamak; içermek, kapsamak
einschränken eyl. sınırlamak, kısıtlamak
einschränken eyl. sınırlamak, kısıtlamak
einsehen eyl. bakmak, yoklamak, incelemek; görmek, anlamak
einseitig sft. tek yanlı
Einseitigkeit (f) a. tek yanlılık
einsetzen eyl. koymak, yerleştirmek
Einsicht (f) a. içgörü, bilgi
einst blt. bir zamanlar; günlerden bir gün
einteilen eyl. bölümlemek
Einteilung (f) a. bölünüş
eintreten eyl. girmek, katılmak
Eintritt (m) a. giriş
einverstanden eyl. anlaşmak, anlayış birliği kurmak
einweihen eyl. (bir giz ile) tanıştırılmak
einwenden eyl. karşı çıkmak
einwirken eyl. etkilemek
Einwohner (m) a. oturan, yaşayan
Einwurf (m) a. karşıçıkış
einzeln sft. tekil, bireysel
Eis (n) a. buz
Eisen (n) a. demir
eitel sft. kibirli
Eitelkeit (f) a. kofluk; kibir
ekel sft. itici, iğrenç
Eltern (m) ya da (n) a. ebeveynler, büyükler
empfänglich sft. açık, duyarlı, etkilenebilir
empfehlen eyl. salık vermek
empfinden eyl. duyumsamak
Empfindung (f) a. duyum; duygu
Empireum Gökkürenin en yüksek bölümü
Empirie a. görgücülük; deneyim
Empiriker (m) a. görgücü
empirisch sft. görgül
Encheiresin a. laboratuvar
endlich sft. sonlu
Endursache a. sonsal neden
Endzweck a. son erek
Energie (f) a. erke
eng sft. dar
Engländern a. Ingiliz
enorm sft. çok büyük
Entäußerung a. vazgeçme; dışlaşma
entbehren eyl. yoksun olmak
entbehrliche sft. gereksiz, vazgeçilebilir
entdecken eyl. bulmak, ortaya çıkarmak
Entdeckung (f) a. buluş, bulgulanış
entfalten eyl. açınmak, açılmak, gelişmek
Entfaltung a. gelişim
entfernen eyl. uzaklaştırmak, kaldırmak
entfliehen eyl. kaçmak, sıyrılmak
entfliehen eyl. kaçmak; kayıp gitmek
entgegen blt. ilg. —e karşı, —e doğru; karşısında, karşı
entgegengesetzt sft. karşıt
entgegensetzen eyl. karşı koymak,
Entgegensetzung a. karşıtlık
entgegenstehen eyl. karşısına çıkmak, karşısında durmak
entgegenstellen eyl. karşısına koymak, karşıtlaştırmak
entgehen eyl. kaçmak, savuşmak
enthalten eyl. kapsamak
enthoben eyl. kurtarılmak, bağışlanmak, bağışık tutulmak
enthüllen eyl. açmak, ortaya sermek
entkleiden eyl. soymak, sıyırmak
entlassen eyl. bırakmak
entläufen eyl. kaçmak
entleeren eyl. boşaltmak
entnehmen eyl. almak, çekmek
entsagen eyl. yadsımak
entscheiden eyl. karar vermek, belirlemek
Entscheidende a. belirleyici olan; bkz. entscheiden
entscheidende blt. kesinlikle, belirleyici bir yolda
Entscheidung (f) a. karar
entschieden sft. kesin, belirleyici; belirgin, vurgulu;
entschlagen eyl. kurtulmak, başından atmak, bir yana atmak
entschließen eyl. karar vermek, bir karara varmak
Entschluß (m) a. karar
Entschuldigung (f) a. özür
entsprechen eyl. bağdaşmak, anlaşmak, karşılık düşmek, uyuşmak, denk düşmek
entspringen eyl. kaynaklanmak, doğmak
entstehen eyl. ortaya çıkmak, köken almak, doğmak
Entstehung (f) a. doğuş, ortaya çıkış
Entstehung (f) a. ortaya çıkış; köken
entstellen eyl. çarpıtmak, bozmak
entweder ... oder ... = bğl. ya ... ya da ...
Entwickeln a. gelişme, açınıma
Entwicklung (f) a. açınım, gelişim
entziehen eyl. uzaklaştırmak, çekmek; yoksun bırakmak
entzweibrechen eyl. ikiye ayrılmak
entzweien eyl. bölünmek
Entzweiung (f) a. bölünüş, bölünme
episch sft. epik
Epoche (f) a. çığır
Epos (n) a. epik, uzun anlatısal şiir
erachten eyl. (birşeyi belli bir yolda) görmek, saymak, düşünmek
erbaulich sft. yüceltici
Erbauung (f) a. yapı; yükseltme
erblicken eyl. gözüyle yakalamak, görmek; gözünü dikmek
erblühen eyl. çiçeklenmek
Erbschaft (f) a. kalıt
Erbsünde (f) a. ilk günah
Erde (f) a. yer, toprak; yeryüzü
Erdichtung (f) a. yaratı, yapıntı, uydurma
erfahren eyl. deneyimlemek, yaşamak; başına gelmek
erfältte sft. dolu
erfassen eyl. yakalamak, kavramak; kavramak, anlamak; kapsamak
Erfinder (m) a. bulucu
erfinderisch sft. yaratıcı, buluşçu
Erfindung (f) a. uydurma
Erfolg (m) a. sonuç
erfolgen eyl. yer almak, olmak; yerine gelmek
erforderlich sft. gerekli
erfordern eyl. gerektirmek, gereksinmek, istemek
erfüllen eyl. doldurmak; yerine getirmek
ergeben eyl. ortaya çıkarmak, ortaya sermek, göstermek, vermek, doğurmak
Ergebnis (n) a. sonuç
Ergebung (f) a. boyuneğiş
Ergehen (n) a. koşul, durum; bkz. ergehen
ergehen eyl. gezinmek, dolaşmak, yayılmak
ergießen eyl. dökülmek
ergreifen eyl. yakalamak, ele geçirmek, kavramak
ergründen eyl. temeline inmek, temellendirmek; yoklamak, araştırmak
Erhabenheit (f) a. yücelik
erhalten eyl. sakınmak; kollamak, bakmak, korumak
Erhaltung (f) a. sakınım; bakma, kollama
erheben eyl. yükselmek, yükseltmek
Erhebung (f) a. yükseliş
erhellen eyl. aydınlatmak
Erinnerung (f) a. anımsama, anı
Erinnye (mitoloji) Öç Tanrıçası
erkennbar sft. tanınabilir
erkennen eyl. bilmek, bilgilenmek
Erkenntnis (f) a. bilgi
Erkenntnisweise a. bilme kipi
erklären eyl. açıklamak; bildirmek, ortaya sürmek
Erklärung (f) a. açıklama, yorum, açımlama
erklecklich blt. önemli ölçüde, oldukça
erläutern eyl. açıklamak, durulaştırmak, aydınlatmak
Erläuterung (f) a. açıklama, aydınlatma, durulaştırma
erleben eyl. yaşamak, deneyimden geçmek
erledigen eyl. çözmek, bir karara bağlamak, sonlandırmak
Erledigung (f) a. düzenleme, ayarlama
erleichtern eyl. rahatlatmak
erleiden eyl. katlanmak, (bir kötülüğe) uğramak
erliegen eyl. yenilmek
erloschen eyl. sönmek
erlösen eyl. kurtarmak, kefaret etmek
Erlösung (f) a. esenlik; kefaret
Ermangelung (f) a. eksiklik
ermessen eyl. tartmak, değerlendirmek, ölçüp biçmek; anlamak, görmek
ermitteln eyl. saptama, bulma, ölçme
ermitteln eyl. saptamak, bulmak, ortaya çıkarmak
Ernährung (f) a. beslenme
erneuern eyl. yenilemek
Ernst (m) a. içtenlik, ciddilik
ernsthaft sft. ciddi
ernstlich blt. ciddi; ciddi olarak
Erörterung (f) a. tartışma
erregen eyl. uyandırmak, uyarmak, yaratmak,
errstaren eyl. katılaştırmak, sertleştirmek,
Ersatz (m) a. karşılık
Erschaffensein a. yaratılmışlık, yaratılma
Erschaffer (m) a. yaratıcı
erscheinen eyl. görünmek
Erscheinung (f) a. görüngü
erschließen eyl. açmak
erschöpfen eyl. tüketmek, kullanıp bitirmek
erschrecken eyl. ürkmek, korkmak
erschwern eyl. daha da güçleştirmek
ersinnen eyl. (kafadan) uydurmak
erstrecken eyl. uzanmak, ulaşmak, varmak
erteilen eyl. vermek
erträumen eyl. düşlemek, imgelemek
ertrinken eyl. boğulmak
erwachen eyl. uyanmak
erwachsen eyl. büyümek, gelişmek, yetişmek
Erwachsene (n) a. yetişkin
Erwägung (f) a. irdemele, düşünme
erwähnen eyl. değinmek, söz etmek
Dostları ilə paylaş: |
|
|