|
Erwähnung (f) a. değinme
erwecken
|
səhifə | 4/8 | tarix | 27.01.2018 | ölçüsü | 0,92 Mb. | | #40816 |
| Erwähnung (f) a. değinme
erwecken eyl. uyan(dır)mak
erweisen eyl. tanıtlamak, belgitlemek; göstermek
erweitern eyl. genişlemek, genleşmek
erwerben eyl. kazanmak, elde etmek
erwerben eyl. kazanmak, elde etmek
erwidern eyl. yanıtlamak, karşılık vermek
erwiesen sft. tanıtlanmış, tanıtlı
erzählen eyl. anlatmak
Erzählung (f) a. öykü, anlatı
erzeugen eyl. üretmek
Erzeugnis (n) a. ürün
Erziehung (f) a. yetiştirme, eğitim
Esel (m) a. eşek
essen eyl. yemek
etlichen sft. birkaç
Etwas (n) a. birşey
euch blt. size
Eudämonismus a. mutçuluk
eure blt. sizin
Evangelium (n) a. Incil
evident sft. açık
exactes sft. sağın
exakte sft. sağın
Excellence a. üstünlük
Explikation (f) a. açımlama
Exponent (m) a. üs
Exposition (f) a. açımlama
Extension (f) a. uzam
extensiv sft. uzamlı
Extrem (n) a. uç
F
Fachwerk (n) a. çerçeve
Facta a. veri, olgu
Faden (m) a. çizgi; ip
fähig sft. yetenekli
fahig sft. yetenekli; yapabilir
Fähigkeit (f) a. yetenek
fahrenlassen eyl. bırakmak; terketmek, vazgeçmek
faktisch sft. olgusal; blt. bir olgu olarak;
Faktor (m) a. etmen
Faktum (n) a. olgu
Fall a. düşme, bozulma; durum
fallen eyl. düşmek
fallen eyl. düşmek, devrilmek, yıkılmak
falsch sft. yanlış
fälschlich blt. yanlışlıkla
Familie (f) a. aile
fangen eyl. yakalamak, ele geçirmek; fangen an: (bkz) anfangen
Farbe (f) a. renk
Färbestoff a. renk gereci
Farbstoff (m) a. renk gereci
Farnkräutern a. eğreltiotu
fassen eyl. ayrımsamak, anlamak; yakalamak; kapsamak,
faßlich sft. anlaşılır
Fassung (f) a. takma, kurma; taslak, biçim
Fatalismus (m) a. yazgıcılık
Faulheit (f) a. tembellik
fehlen eyl. eksik olmak
fehlerhaft sft. eksik, kusurlu
feiern eyl. yüceltmek, onurlandırmak
Feigheit (f) a. korkaklık
Feind (m) a. düşman
feindliche blt. düşmanca
feindselig blt. düşmanca
Feld (m) a. alan
Feldspat (m) a. feldspat
Felsen (n) a. kaya
fern sft. uzak
ferner blt. dahası, bundan başka
fernerer blt. daha da ötesi (bkz. ferner)
fernerhin blt. gelecekte; burada öte; daha da öte
fernsten sft. en uzak
fertig sft. hazır, tamam, bitmiş
fest sft. katı, dayanıklı, sert; değişmez
festhalten eyl. sarılmak, sıkıca tutmak
Festigkeit (f) a. sağlamlık
festsetzen eyl. saptamak
feststehen eyl. dayanıklı olmak, sağlam olmak
feststellen eyl. saptamak; bildirmek
Feuchtigkeit (f) a. nem
Feuer (n) a. ateş
Feuersbrunst a. ateş, yangın
Figuration (f) a. betileniş
Fiktion (f) a. yaratı, kurgu, uydurma
finden eyl. bulmak
Finger (m) a. parmak
finster sft. karanlık
Finsternis (f) a. karanlık
Fläche (f) a. yüzey
Fleisch (n) a. et
fliehen eyl. kaçmak
fließen eyl. akmak
Fluch (m) a. ilenç
Flucht (f) a. kaçış
Fluida a. akım
Fluß (m) a. ırmak
Fluß (m) a. ırmak; akıntı
flüchtig sft. kaçıcı, geçici
flüssig sft. akıcı
Flüssigkeit (f) a. akıcılık
Folge (f) a. sonuç
folgen eyl. izlemek, den doğmak, türemek
folgendermaßen ilg. aşağıdaki gibi
folgern eyl. çıkarsamak, bir vargıya ulaşmak
fordern eyl. istemek
Forderung (f) a. istem
Form (f) a. biçim
formal sft. biçimsel
Formation (f) a. oluşum
Formel (f) a. formül
formell sft. biçimsel
fort blt. ileriye, daha öte
Fortbestimmen a. fort: daha öte; bestimmen: belirlemek
fortdauern eyl. sürdürmek
fortdauernd blt. sürekli olarak
Fortgang (m) a. ilerleyiş, gidiş, sürüş
fortgehen eyl. ayrılmak, terketmek; ilerlemek, sürdürmek, sürmek
fortgeleitet bkz. fort: ileri; leiten: gütmek, yönlendirmek;
fortlassen eyl. dışarda bırakmak, düşmek, atlamak
fortleben eyl. yaşamını sürdürme
fortmachen eyl. ilerlemek
fortschliest eyl. fort: daha öte; schliesen: çıkarsamak
fortschreiten eyl. ilerlemek
fortschreiten eyl. ilerlemek
Fortschritt (m) a. ilerleme
fortsetzen eyl. sürdürmek, ilerletmek, ileri götürmek
fortwährend blt. sürekli, sürekli olarak, sürgit
fördern eyl. geliştirmek, ilerletmek
Förderung (f) a. ilerleme, gelişme
förmlich sft. biçimsel
Frage (f) a. soru
fragen eyl. sormak
Freie (n) a. açık hava; im Freien: blt. dışarıda, açık havada
freisprechen eyl. bağışlamak
fremdartig sft. ayrışık, yabancı türden, türdeş olmayan
Freude (f) a. sevinç
Freund (m) a. arkadaş
Freundschaft (f) a. arkadaşlık
Frevel (m) a. kötülük, günah
Friede (m) a. barış
frisch sft. taze, yeni, dinç
fromm sft. dindar, dinsel
Frömmigkeit (f) a. dindarlık
Frucht (f) a. meyva
früher blt. önceki, eski; daha önce, daha eski, önceden, önceleri
frühesten sft. en erken, en önceki
Furcht (f) a. korku
Furchtsamkeit (f) a. korkaklık
Furi Öç Tanrıçası
Fuß (m) a. ayak
fußen eyl. bağımlı olmak, dayanmak
Futter (n) a. yiyecek
füglich blt. yerinde bir biçimde, doğru olarak, haklı olarak
fühlbar sft. duyumsanır, duyulur, ele gelir, somut
fühlen eyl. duyumsamak
führen eyl. götürmek, yöneltmek, önderlik etmek
Fülle (f) a. doluluk, bolluk, varsıllık
füllen eyl. doldurmak; yüklemek
fürchten eyl. korkmak
füreinander ilg. birbiri için
Fürsichbestehen a. kendi için kalma, kendi başına kalma
Fürsichseienden a. kendi için varolan
Fürsichsein a. kendi-için -varlık
Fürwahrhalten a. gerçek-sayma; (fürwahr: gerçekten); Fürwahr-halten: kuşkusuz sayma, pekinlik, kesinlik
G
Gang (m) a. geçek, gidiş yolu, süreç
ganz sft. bütün
gänzlich blt. tam, bütün; tam olarak, bütünüyle
gar blt. bütünüyle, kesinlikle, tam olarak, hiçbir biçimde
gebären eyl. doğurmak
Gebäude (n) a. yapı
geben eyl. vermek, sağlamak, sunmak
Gebiet (n) a. alan, bölge
Gebilde (n) a. yapı, oluşum; yaratı
Gebirge (n) a. dağ zinciri
geboren blt. doğuştan, doğal olarak; bkz. gebären
Gebot (n) a. buyruk
geboten sft. gerekli, zorunlu
Gebrauch (m) a. kullanım; bkz. brauchen
gebrochen sft. ayrık, kırık, bükük; bkz. brechen
gebunden sft. bağlı, zorunlu, yükümlü
Gebundensein a. bağlanmışlık; kök: bkz. binden
gebühren blt. —e ait olmak, —e düşmek, —in hakkı olmak
Gedächtnis (n) a. bellek
Gedanke (m) a. düşünce
gedankenarme sft. düşünceden yoksun
gedankenlos sft. düşüncesiz
gedankenmäßige sft.n düşünceye uygun
gedeihen eyl. çoğalmak, gelişmek, büyümek
Gediegenheit (f) a. asıllık, özlük, özsel değer
gedoppelt sft. çiftlenmiş, çifte
Gedoppeltes a. çiftlenmiş; ikili
geeignet sft. uygun
gefährlich sft. tehlikeli
Gefährlichkeit (f) a. tehlike
gefällen eyl. hoşlanmak
gefangennehmen eyl. tutuklamak, yakalamak
Gefühl (n) a. duygu
Gegebensein a. verilmişlik
gegen sft. karşı
gegeneinander blt. birbirine karşı
gegensatzlosen sft. karşıtlıksız
gegenseitig sft. karşılıklı
Gegenseitigkeit a. karşılılık
Gegenstand (m) a. nesne
gegenständlich sft. nesnel
Gegenteil (n) a. karşıt
gegenüber blt. karşıt olarak, yüz yüze
gegenüberstehen eyl. (birbirine) karşı durmak
gegenüberstellen eyl. birbiri karşısına koymak
Gegenwart (f) a. bulunuş; şimdiki (zaman)
gegenwärtig blt. bugün, şimdi; bulunan, varolan, şimdiki, yürürlükteki
Gehalt (m) a. içerik; iç değer
Gehaltlos a. içeriksiz
gehaltvollste gehaltvoll: sft. içerikli
Gehäuse (n) a. kılıf, kasa
geheim sft. gizli; özel, kişisel
Geheimnis (n) a. giz
Geheimnisvolle a. gizemli olan
gehen eyl. gitmek
gehören eyl. ait olmak
gehörig sft. ait; uygun
Geist (m) a. tin; an
geistig sft. tinsel
Geiz (m) a. pintilik
gelangen eyl. ulaşmak, erişmek
geläufig sft. sık görülen, alışıldık, tanıdık
Geläufigkeit (f) a. kolaylık, akıcılık
gelb sft. sarı
Geldstück (n) a. bozuk para
gelegen sft. yerleşmiş; uygun
Gelegenheit (f) a. fırsat, uygun durum
gelegentlich blt. arada bir, raslantısal, olumsal; zaman zaman; yeri geldikçe
gelehrt sft. bilgili
Gelehrtsein a. bilgililik
gelingen eyl. başarmak
gelten eyl. geçerli olmak; yürürlükte olmak; sayılmak
geltend sft. geçerli, yürürlükte
Gemälde (n) a. resim, tablo
gemäß sft. uygun; blt. —e göre, —e uygun olarak, ile uyum içinde
Gemäßheit (f) a. uyum, uygunluk
gemein sft. ortaklaşa; sıradan, genel, olağan
Gemeinde (f) a. topluluk
Gemeinheit (f) a. sıradanlık, kabalık, bayağılık
gemeinhin blt. genellikle, çoğunlukla
gemeinsam sft. ortak
Gemeinsamkeit (f) a. ortaklık
Gemeinschaft (f) a. topluluk, ortaklık, birlik
Gemeinsinn (m) a. ortak kanı, sağduyu, ortak duyu
Gemüt (n) a. an, ruh, yürek, huy
genau sft. sağın, tam; blt. sağın olarak, tam olarak
geneigt sft. eğilimli
Genialität (f) a. deha
Genie (n) a. deha
genießen eyl. yararlanmak, haz almak
genug sft. yeterli
Genuß (m) a. yararlanım; haz
genügen eyl. yeterli olmak, karşılamak, doyurmak
genügend sft. yeterli
Geognosie a. yerbilimi
geographische sft. coğrafi
geometrisch sft. geometrik
gerade sft. tam; doğru; blt. dosdoğru, tam olarak
geradezu blt. doğrudan doğruya
geradlinig sft. doğrusal
geraten eyl. düşmek
gerecht sft. haklı, doğru, yasal
Gerechte a. doğru, haklı
gerechtfertigt sft. aklanmış, haklı
Gerechtigkeit (f) a. doğruluk, haklılık
Gerede (n) a. konuşma, söylenti
gereicht es gereicht ihm zur Ehre: bu onurunu yükseltir
Gericht (n) a. yargı; mahkeme
geringe sft. küçük, önemsiz, ufak
Geringfügigkeit a. önemsizlik
geringschätzen eyl. küçümsemek
gern blt. isteyerek, dileyerek, seve seve
Geruch (m) a. koku
gesamt sft. bütün, toplam
Gesang (m) a. şarkı, ezgi
Geschäft (n) a. iş
geschehen eyl. olmak, yer almak
Gescheitheit (f) a. sağgörülülük, bilgililik
Geschichte (f) a. tarih
geschichtlich sft. tarihsel
Geschick (n) a. yazgı
Geschiedensein a. ayrılmışlık; bkz. scheiden
gesellen eyl. katılmak, bağdaşmak, eşlik etmek
Gesellschaft (f) a. toplum
Gesetz (n) a. yasa
Gesetzgeber (m) a. yasamacı
Gesetzmäßigkeit a. yasallık, yasaya uygunluk
Gesichtspunkt (m) a. bakış açısı
Gesinnung (f) a. tutum; kafa yapısı, görüş, yatkınlık
gespannt sft. gergin
Gespräch (n) a. söyleşi
Gestalt (f) a. şekil
gestaltlose sft. içeriksiz
Gestaltung (f) a. şekillenme, oluşum; şekil
gestatten eyl. izin vermek; hoşgörmek
Gestirn (n) a. yıldız
gesund sft. sağlam
getreu sft. bağlı, güvenilir
getrübt sft. bulanık, bulutlu
geübt sft. becerikli, deneyimli, alışkın; bkz. üben
Geübtheit (f) a. beceri
Gewähr (f) a. güvence; güvenlik
gewähren eyl. sunmak, vermek, sağlamak
Gewalt (f) a. güç; yetke; denetim; zor, şiddet
gewaltsam blt. zoraki
gewärtig sft. bekleyen
Gewebe (n) a. doku; dokuma
Gewehr (n) a. silah
gewesen sein (yardımcı eylem)
Gewicht (n) a. ağırlık, tartı; (eğr.) önem
gewiesen von der Hand g.: eyl. yadsımak
Gewinn (m) a. kazanç
gewinnen eyl. kazanmak, elde etmek
gewinnen eyl. kazanmak; elde etmek
Gewinnung (f) a. kazanım
gewiß sft. pekin
gewisse blt. belli, kuşkusuz; hiç kuşkusuz,
Gewissen (n) a. duyunç
Gewissensrat a. duyunç öğüdü
gewissermaßen bir bakıma, deyim yerindeyse
Gewißheit (f) a. pekinlik
Gewohnheit (f) a. alışkanlık
geworfen bkz. werfen; über den Haufen w.: eyl. devirmek, alt üst etmek
gewöhnen eyl. alışmak
gewöhnlich blt. genellikle, alışıldığı gibi, geleneksel olarak; sıradan, ortalama, genel, bayağı
Gips (m) a. alçı
glänzen sft. parlak
Glaube (m) a. inanç
glauben eyl. inanmak
Glaubenslehre (f) a. inanç öğretisi, dinsel öğreti
gläubige sft. inanan, inançlı
Gläubiger (m) a. alacaklı
gleich sft. özdeş, eşit, benzer
gleichbedeutend sft. eşanlamlı, eş imlemli
gleichbleibend sft. özdeş kalan
gleicherweise blt. benzer olarak
gleichfalls blt. benzer olarak
gleichgültig sft. ilgisiz
Gleichheit a. eşitlik, özdeşlik, benzerlik
gleichsam bğl. bir bakıma
gleichsetzen eyl. eşitlemek
gleichwohl bğl. gene de, bununla birlikte
gleichzeitig sft. eş zamanlı, zamandaş, çağdaş
Glied (n) a. örgen; eklem; terim, halka
Glimmer (m) a. mika
Glück (n) a. talih
glücklich sft. şanslı, talihli
Glückseligkeit (f) a. mutluluk
Gnade (f) a. kayra
Gold (n) a. altın
Gott (m) a. Tanrı
gottlos sft. tanrısız
gönnen eyl. izin vermek
Göttergestalten (f) a. Tanrı şekilleri
göttliche sft. tanrısal
Göttlichkeit (f) a. tanrısallık
Götzendienst (m) a. putperestlik
Grad (m) a. derece
Grammatik (f) a. dilbilgisi
grandiosen sft. büyük, görkemli, muhteşem
Granit (m) a. granit
grausen sft. ürkütücü
Gravitation (f) a. çekim
greifen eyl. kavramak
Greis (m) a. yaşlı adam
Grenze (f) a. sınır
groß sft. büyük; yüksek
Größe (f) a. büyüklük; yükseklik
Grube (f) a. çukur
Grund (m) a. zemin
Grundbegriff a. temel kavram
Grundbestimmung a. temel-belirlenim
Grundform a. temel biçim
Grundkraft a. temel kuvvet
Grundlage (f) a. temel
Grundmangel a. temel eksiklik
Grundsatz (m) a. temel önerme, ilke
Grundstück (n) a. toprak parçası
Grundtäuschung a. temel aldanış
Grundton (m) a. ana ton
Gruppierung (f) a. kümeleşme
grün sft. yeşil
gründen eyl. temellendirmek
gründlich sft. tam, sağlam, derin; kapsamlı; kökten
Gunst (f) a. kayra, kayırma; yandaşlık,
Gut (n) a. iyi
gut sft. iyi
Gutdünken (n) a. görüş, değerlendirme
gültig sft. geçerli, yürürlükte
Gültigkeit (f) a. geçerlik
günstig sft. kayıran, yandaş, destekleyen
Güte (f) a. iyilik
gütig sft. iyi, iyiliksever
H
Haar (n) saç
haben y. eyl. iye olmak;
Habsucht (f) a. hırs
haften eyl. yapışmak
halb sft. yarı(m)
Halt (m) a. destek
halten eyl. tutmak; (birşeyi şöyle ya da böyle) düşünmek, saymak, görmek; kapsamak; durdurmak; sürmek
haltlos sft. desteksiz, temelsiz, güenliksiz, dayanıksız
Haltlosigkeit a. desteksizlik, dayanıksızlık, temelsizlik
Hand (f) a. el
handeln eyl. eylemde bulunmak, davranmak; h. von ya da über: ilgili olmak; es handelt sich um: sorun şudur ki
handgreiflich a. ele gelir, elle tutulabilir
handhaben eyl. kullanmak, işletmek, uygulamak
Handlung (f) a. eylem
Handlungsweise (f) a. davranış biçimi, eylem biçimi
hängen eyl. asılmak, bağlı olmak; bkz. zusammenhängen: biraraya bağlı olmak, bağıntılı olmak; abhängen von: bağımlı olmak
harmlos sft. zararsız
Harmonie (f) a. uyum
harmonisch sft. uyumlu
hart sft. katı, sert; güç
Härte a. güçlük; sertlik
harthörig sft. güç işitir
hartnäckig sft. dikkafalı
Hartnäckigkeit (f) a. dikbaşlılık
Haufen (m) a. yığın; deyim: über den H. werfen: alt üst etmek
häufen eyl. yığmak, biriktirmek
häufig blt. sık sık, yineleyerek, çoğunlukla,
Hauptarten a. ana tür
Hauptinhaltes a. başlıca içerik
Hauptinteresse (n) a. ana ilgi
Hauptmangel (m) a. ana eksiklik, başlıca eksiklik
Hauptsache (f) a. ana nokta
hauptsächlich sft. başlıca, en önemli, özsel; blt. özsel olarak, başlıca
Hauptsatz (m) a. ana önerme, temel önerme
Hauptseit a. başlıca yan, ana yan
Hauptsinn a. ana nokta, ana anlam
Hauptsphäre a. ana alan
Hauptstufen a. Haupt: ana; Stufe: basamak
Hauptwirkung a. başlıca etki, ana etki
Hauptzüge a. ana çizgiler
Haus (n) a. ev; von H. aus: en başından, temelden
Hausbedarf (m) a. günlük gereksinimler, ev gereksinimleri
Haut (f) a. deri, zar
Hebel (m) a. kaldıraç
heben eyl. yükseltmek; bkz. aufheben
Heerführer (m) a. başkomutan
heften eyl. bağlamak
heidnisch sft. putperest
heilen eyl. iyileştirmek
heiligen sft. kutsal
heilsam sft. iyileştirici, sağaltıcı, yararlı
Heilsamkeit a. sağlığa yararlık
heimgegeben eyl. (heimzahlen: retaliate) ödetmek, karşılığını vermek
heimisch sft. doğal, yerel
Heirat (f) a. evlilik
heißen eyl. demek; demek istemek; buyurmak; adlandırmak
helfen eyl. yardım etmek; yararlı olmak
hell sft. açık, parlak
Helligkeit (f) a. parlaklık, ışık yeğinliği
hemmen eyl. durdurmak, engellemek
Hemmung (f) a. engel
her blt. burada, buraya
herab blt. aşağıya; bkz. herabsetzen, herabzuziehen
herabsetzen eyl. indirgemek
herabzuziehen eyl. indirmek (herab: aşağı; ziehen: çekmek)
Heraldik (f) a. heraldri, hanedan armacılığı
herantriten eyl. yaklaşmak
heraus blt. dışarıya, dışarı doğru
herausbilden eyl. (birşeyden) ortaya çıkmak, gelişmek
herausbringen eyl. ortaya çıkarmak, üretmek
herausfinden eyl. bulmak, ortaya çıkarmak
Herausgabe (f) a. yayım
herausgeben eyl. geri vermek
herausgehen eyl. ortaya çıkmak, ortaya koymak
herausheben eyl. kaldırmak, yükseltmek; öne çıkarmak, ortaya çıkarmak
herausklauben eyl. ayıklamak
herauskommen eyl. ortaya gelmek, çıkmak, ortaya çıkmak
herausnehmen eyl. almak, çekmek, koparmak
heraussetzen eyl. ortaya koymak
heraustreten eyl. çıkmak; dışarı çıkmak, sapmak
herbeibringen eyl. sağlamak; (buraya) getirmek
herbeiführen eyl. ortaya çıkarmak, sağlamak; götürmek
herbeischaffen eyl. buraya getirmek, taşımak; sağlamak
Herde (n) a. ocak; fırın
Herdenken Hin- und Herdenken: a. ileri geri düşünme
herkommen eyl. buraya gelmek; yaklaşmak
Herkunft (f) a. köken, kök
hernehmen eyl. almak, çıkarmak
Heros (m) a. kahraman
Herr (m) a. efendi
Herrlichkeit (f) a. görkem
Herrschaft (f) a. egemenlik, güç, yetke
herrschen eyl. egemen olmak, denetlemek; yürürlükte olmak
Herrschsucht (f) a. güç tutkusu, yönetim tutkusu
herrühren eyl. köken almak, türemek
herstammen eyl. türemek, gelmek, köken almak
herstellen eyl. koymak; kurmak; ortaya çıkarmak, üretmek
herum blt. çevrede
herumspazieren eyl. herum: çevrede; spazieren: gezinmek
herumtreiben eyl. dolanıp durmak
herumwerfen eyl. atmak, atılmak
herunterfallen eyl. aşağı düşmek
herunterkommen eyl. aşağı inmek; bozulmak, kötüleşmek, çökmek
herüber blt. bu yana, buraya
herübergehen eyl. buraya, bu yana gitmek
herübertreten eyl. geçmek; herüber: bu yana; treten: yürümek, çıkmak
hervorbringen eyl. ortaya çıkarmak; üretmek, doğurmak, yaratmak
hervorgehen eyl. ortaya çıkmak
hervorheben eyl. öne çıkarmak, göz önüne sermek; vurgulamak
hervorschaffen eyl. ortaya çıkarmak, yaratmak
hervortreten eyl. ortaya çıkmak
hervortun eyl. öne çıkmak
Herz (n) a. yürek
herzählen eyl. saymak, sıralamak
Heuchelei (f) a. iki yüzlülük
heute blt. bugün
heutig blt. bugün, bugünün, şimdiki, modern
heutigentags blt. bugün, bugünlerde
heutzutage blt. bugün, bugünlerde, günümüzde
hier blt. burada
hieran blt. bunun üzerine, bu noktada, bununla
hierauf blt. bunun üzerine, bunda, bundan sonra, sonra
hieraus blt. buradan, bu yüzden, bununla
hierbei blt. böylelikle, bunu yapmakla, bu bağıntıda, bu sırada, bu durumda
hierdurch blt. bu yolla, bununla, böylelikle
hierfür ilg. bunun için, bunun yerine
hierher blt. buraya, buna
hierhin blt. buraya, buna
hierin blt. burada, bunda
hiermit blt. böylelikle, bununla, bunun üzerine, bu yüzden
hiernach ilg. bunun üzerine, buna göre
hiernächst blt. bundan sonra
hierüber blt. bunun üzerine
hiervon blt. buradan, bundan
hierzu blt. buna, buraya
Hilfe (f) a. yardım, çare
Hilfszeitwort a. yardımcı eylem sözcüğü
Himmel (m) a. gök
Himmelskörper a. gök cismi
himmlisch sft. göksel
hin blt. oraya, uzağa
hinaus blt. buradan, dışarıya, ileriye
hinausgehen eyl. terketmek, gitmek; h. über: geçmek, aşmak;
hinauskommen eyl. (dışarı) çıkmak, ötesine geçmek
hinausläufen eyl. sonuçlanmak, varmak
hinausreichen eyl. uzanmak, genişlemek
hinausschicken eyl. öteye göndermek, öteye gitmek
hinausschreiten eyl. öteye ilerlemek
hinaussetzen eyl. dışına atmak
hinaustreiben eyl. dışarı sürmek, dışa itmek
hinausweisen eyl. hinaus: öte; weisen: göstermek
Hinblick in (ya da im) H. auf: ilg. açısından, ile ilgili olarak
hindeuten eyl. imlemek
hindurch blt. boyunca; sırasında
hindurchgehen eyl. içinden geçmek, yayılmak
hineinbringt eyl. hinein: içeri; bringen: getirmek
hingegen ilg. öte yandan; tersine; buna karşı
hingehen es mag h.: sft. geçebilir, geçerli olabilir
hinlänglich sft. yeterli
hinreichen eyl. erişmek, ulaşmak
Hinsicht in dieser H.: bğl. bu bakımdan
hinsichtlich ilg. açısından; ile ilgili olarak
hinstellen eyl. koymak, yerleştirmek
Hintansetzung a. gözardı etme
hinten blt. arkada, geride
hinter blt. arkadan, sonradan
Hintergrund (m) a arkatasar
hinterher blt. arkada, arkadan
Hinundhergehen a. ileri geri gitme
hinüber blt. oraya, o yana
hinübergehen eyl. geçip gitmek
hinweg blt. uzağa
hinwegfallen eyl. yitmek, uzaklaşmak
hinweglassen eyl. uzaklaştırmak, bir yana bırakmak
hinwegräumen eyl. uzaklaştırmak, süpürmek
hinweisen eyl. göstermek, belirtmek, dikkat çekmek
hinzu blt. ek olarak, bunun yanında
hinzufügen eyl. eklemek
hinzutun eyl. eklemek
Hirngespinst (n) a. kuruntu, uydurma, düşlem
Historie (f) a. tarih
Historiker (m) a. tarihçi
historisch sft. tarihsel
hob bkz. heben; hervorheben
hoch sft. yüksek; soylu; yüce; önemli
hochgebildeten eyl. hoch: yüksek; bilden: gelişmek
Hochmut (m) a. kendini beğenmişlik, kibir, gurur
Hof (m) a. saray
Hofdame (f) a. hanımefendi
hoffärtig sft. kibirli, kendini beğenmiş
hoffen eyl. umudetmek
Hoffnung (f) a. umut, beklenti
Hofkavalier (m) a. beyefendi
hohl sft. kof
holen eyl. alıp getirmek
Holz (n) a. tahta
höchst sft. en yüksek, en üst; en çok
höher sft. daha yüksek; bkz. hoch
hören eyl. duymak, işitmek
Hund (m) a. köpek
hundert sft. yüz
hüben blt. bu yanda
Hülle (f) a. örtü
hüten eyl. dikkat etmek, uyanık olmak
Hymn (f) a. ilahi
hypotasieren eyl. tözselleştirmek
Hypothese (f) a. önsav
hypothetisch sft. varsayımlı
I
Ich (n) adl. ben
Ideal (n) a. ideal
Idealisieren a. idealleştirme
Idealismus (m) a. Idealizm
Idealität (f) a. ideallik
Idee (f) a. Idea
Ideellen a. ideel, düşünsel
Identischsetzen a. özdeşle(ştir)me
Identität (f) a. özdeşlik
Inbegriff (m) a. toplam, özet
Inder a. Hintli; Hindu
Indifferenz (f) a. ilgisizlik; ayrımsızlık
Individualität (f) a. bireysellik
Individuum (n) a. birey
Induktion (f) a. tümevarım
Inhalt (m) a. içerik
Inhaltlosigkeit (f) a. içeriksizlik
Inkommensurabilität (f) a. eşölçümsüzlük
Inkonsequenz (f) a. tutarsızlık
Innere (n) a. iç
Innerlichkeit a. içsellik
In-sich-beruhens a. kendi içinde kalan
In-sich-gehen a. kendi içine giden
In-sich-sein a. kendi içinde olma; kendi-için-varlık
Instinkt (m) a. içgüdü
Instrument (n) a. alet
Intelligenz (f) a. Anlık, Anlak
Intension a. yeğinlik
Intensität (f) a. yeğinlik
Intentionen (f) a. niyet
Interesse (n) a. ilgi
Ironie (f) a. ironi
Irregularität (f) a. düzensizlik
Irritabilität (f) a. irkilebilirlik, uyarılabilirlik
Irrtum (m) a. yanlışlık
ich adl. ben
idealisieren eylem idealleştirmek
idealistisch idealist, idealistik
ideel sft. ideal
identifizieren eyl. özdeşleştirmek
identisch sft. özdeş
ignorieren eyl. gözardı etmek
ihrerseits blt. onun yanından
immanent sft. içkin
immer blt. her zaman
immerhin bğl. buna karşın, gene de, gerçi
imperative a. buyuru
imponieren sft. etkileyici, çarpıcı
inadäquat sft. yetersiz
indem bğl. çünkü, bundan, şundan
indes bğl. bu arada; bununla birlikte, gene de
indifferent sft. ilgisiz
indirekten sft. dolaylı
individuell sft. bireysel
ineinander blt. birbiri içine
infinitum sft. sonsuz
infizieren eyl. bulaşmak; bulaştırmak
inhaltlos sft. içeriksiz
inhaltslos sft. içeriksiz
inhaltsvoll sft. önemli, anlamlı; içerikli
inhärieren eyl. ilintili olmak
inhäriert sft. ilintili
inne blt. içerde
inner sft. iç
innerhalb blt. içersinde, içersine
innerlich sft. içsel; blt. içsel olarak
innerst sft. en iç
innewohnen eyl. ırasalı olmak, özünlü olmak
innewohnen sft. özünlü, ilintili
innig sft. içten
insbesondere blt. özellikle
insofern blt. ... oldukça
instinktartig sft. içgüdüsel
integrieren eyl. bütünleşmek
intellektuell sft. anlıksal, düşünsel
intensive sft. yeğin
interessant sft. ilginç
interessieren eyl. ilgilenmek
intuitiven sft. sezgisel
involvieren eyl. ilgili olmak, karışmak
inwiefern sft. hangi düzeye dek
ionischen sft. Iyonyalı
irgend sft. herhangi bir
irgendwie blt. herhangi bir yolda, her nasılsa
irrational sft. usdışı
irrigerweise blt. yanlışlıkla
isolieren eyl. yalıtmak
ist dir
J
ja evet
Jahr (n) a. yıl
Jahrhunderts (n) a. yüzyıl
Jahrtausende (n) a. binyıl
jede sft. her bir
jedenfalls blt. her durumda, her zaman
jedermann adl. herhangi biri
jedesmal blt. her kez, her seferinde, her zaman
jedoch bğl. gene de
jeher von jeher: blt. tüm zamanlarda, eskiden bu yana
jemand adl. biri, herhangi biri
jene adl. o, onlar
jenseitig blt. öte yanda, öte dünyasal
Jenseits (n) a. öte dünya
jenseits blt. öte yanda, öte dünyada
jetzig blt. şimdiki, yürürlükteki
Jetzt a. şimdi
jetzt blt. şimdi
Journal (n) a. gazete; dergi
Jude (m) a. Yahudi
Jugend (f) a. genç; gençlik
Jugendbildung a. gençliğin eğitimi
Julie a. Temmuz
Jurisprudenz (f) a. tüze bilimi
Jurist (m) a. tüzeci
jüdische sft. Ibrani, Yahudi
K
Kadaver (m) a. kadavra
Kahlschweif a. kel kuyruk: kahl=kel, Schweif kuyruk
Kaiser (m) a. imparator
Kali (n) a. alkali
Kalk (m) a. kalsiyum
Kalkül a. kalkülüs
Kamel (n) a. deve
Kampf (m) a. kavga, döğüş
kannegießern eyl. yüksekten atmak, ağız kalabalığı etmek
Kanon (m) a. Kanon
Kanton (m) a. kanton
Kategorie (f) a. kategori
Kategorientafel a. kategori tablosu
kategorisch sft. kategorik, kesin
katholischer sft. Katolik
kaum blt. güçlükle, ancak, hemen hemen hiç
Kausalität (f) a. nedensellik
Kausalnexus (m) a. nedensel bağlantı
kehren eyl. dönmek
Keim (m) a. tohum
kein adl. hiçbiri
keineswegs blt. hiçbir biçimde
kennen eyl. bilmek, tanımak, anlamak
kennenlernen eyl. bilebilmek, tanıyabilmek
Kenntnis (f) a. bilgi
Kind (n) a. çocuk
kindische sft. çocukça
kindliche sft. çocuksu
Kirche (f) a. kilise
Kirchenvater (m) a. kilise babası
Klage (f) a. yakınma
klagen eyl. yakınmak
klar sft. açık, duru, parlak
Klarheit (f) a. duruluk, açıklık
Klasse (f) a. sınıf
klassifizieren eyl. sınıflandırmak
klauben eyl. seçmek, ayıklamak
Klaue tırnak
Kleidung (f) a. giysi
klein sft. küçük
kleinliche sft. değersiz, sıradan, önemsiz
Klima (n) a. iklim
Kluft (f) a. yarık, açıklık
klug sft. yetenekli, becerikli
Klugheit (f) a. sağgörü, bilgelik, kavrayışlılık
Knabe (m) a. çocuk
knechtisch sft. kölece
Knechtschaft (f) a. kölelik
knirren eyl. çatırdamak
Knochen (m) a. kemik
Knotenlinie a. düğümlü çizgi
knüpfen eyl. bağlamak
Kohlenstoff (f) a. karbon
Kolleg (n) a. dersler
Kollege (m) a. meslektaş
kommen eyl. gelmek; olmak, yer almak
Komplement (n) a. bütünleyici, tümleyici
Komplex (m) a. karmaşa
Komplikationen (f) a. karışıklık
kompromittieren eyl. zarar vermek; tehlikeye atmak
konkret sft. somut
konsequent sft. tutarlı
Konsequenz (f) a. tutarlılık; sonuç
konservieren eyl. saklamak
konstant sft. değişmez, sürekli olarak
konstatieren eyl. bildirmek; saptamak
konstituieren eyl. oluşturmak, kurmak
konstruieren eyl. kurmak, tasarlamak, yapılaştırmak
Konstruktion (f) a. yapılaştırma; çizim
kontinuieren eyl. sürdürmek
kontinuierlich blt. sürekli olarak
Kontinuität (f) a. süreklilik
Kontraktion (f) a. kasılma
konträr sft. aykırı, karşıt
koordinieren eyl. eşgüdümlemek
Kopf (m) a. kafa
Kopula (f) a. koşaç
Korkbaum a. mantar meşesi
Korrektion a. düzeltme
korrespondieren eyl. karşılık düşmek
korrigieren eyl. düzeltmek
Kosmologie (f) a. evrenbilim
kosmologisch sft. evrenbilimsel
kosten eyl. (şu kada para) tutmak, etmek
Kozmologie a. evrenbilim
können yardımcı eylem (yapabilmek)
Körper (m) a. cisim
Kraft (f) a. kuvvet
kraft blt. dolayısıyla, aracılığıyla
Kraftäußerung a. kuvvet belirişi
krank sft. hasta
krankhaft sft. hastalıklı
Krankheit (f) a. hastalık
Kreatur (f) a. yaratık
Kredit (m) a. güven, güvenilirlik
Kreis (m) a. çember
Kreisbogen a. çember yayı
Kreislauf (m) a. dönüş, döngü, yörünge
kreuzen eyl. içiçe geçmek, kesişmek, dolaşmak
Krieg (m) a. savaş
Kristall (m) a. kristal
Kriterium (n) a. ölçüt
Kritik (f) a. Eleştiri
Kritische a. Eleştirel
kritische sft. eleştirel
kritisieren eyl. eleştirmek
krumm sft. eğri
Krumme (f) a. eğri çizgi
Kuh (n) a. inek
kuhn sft. yürekli, korkusuz
Kultus (m) a. kült
kund sft. bilinen, tanınan; kundgeben: blt. bildirmek, göstermek, ortaya sermek
kundgeben eyl. bildirmek, duyurmak, ortaya sürmek; kendini göstermek, bildirmek
Kunst (f) a. sanat
Kunstprodukt a. sanat ürünü
Kunstschönen a. sanat güzelliği
Kunstwerk (n) a. sanat yapıtı
Kupfer (n) a. bakır
Kuriosität (f) a. merak
kurz sft. kısa; blt. kısaca
Küchensalz a. mutfak tuzu
künsteln sft. iyice işlenmiş, inceltilmiş
Künstler (m) a. sanatçı
künstlerisch sft. sanatsal
künstlich sft. yapay, düzmece
L
Lächeln (n) a. gülümseme
lächerlich sft. gülünç
Land (n) a. ülke
lang sft. uzun
Länge (f) a. uzunluk; süre
längst blt. çok önceden, çoktandır
langweilig sft. sıkıcı
Langweiligkeit (f) a. sıkıcılık
lassen eyl. bırakmak, terketmek; izin vermek,
Last (f) a. yük
Lateinischen a. Latince
laufen eyl. koşmak; yürümek; işlemek (makine); devinmek, dönmek; akmak
Laune (f) a. keyif, geçici heves
lauten eyl. okunmak, kulağa ... gelmek, duyulmak
Leben (n) a. yaşam
leben eyl. yaşamak
lebendig sft. dirimli, yaşayan
Lebendigkeit (f) a. dirilik, dirimsellik
lebenserfahrene sft. yaşam deneyimli
Lebenserfahrung a. yaşam deneyimi
Lebensfunktion a. yaşam işlevi
Lebensgefühls a. yaşam duygusu
Lebenszwecke a. yaşam ereği
leblos sft. dirimsiz
Leder (n) a. deri
lediglich blt. yalnızca
leer sft. boş
Leerheit a. boşluk
legen eyl. koymak, yerleştirmek
Lehre (f) a. öğreti
lehren eyl. öğretmek
Lehrer (m) a. öğretmen
Lehrsatz a. sav, kuram
Leib (m) a. beden
leiblich sft. bedensel, cisimsel
Leiblichkeit (f) a. bedensellik
leicht sft. hafif; kolay
Leid (n) a. incinme, zarar
leiden eyl. (bir etkiye) uğramak; taşımak, katlanmak; acı çekmek
Leidenschaft (f) a. tutku
leider ünl. ne yazık ki!
leise sft. yumuşak, ince
leisten eyl. yerine getirmek, yapmak
Leistung (f) a. başarım; edim, yapılan, yerine getirilen şey
leiten eyl. yönlendirmek, yönetmek; bkz. ableiten (türetmek)
Leiter (m) a. iletken
Leitung a. önderlik, yönetim, kılavuzluk
lenken eyl. döndürmek, sürmek, gütmek, yönlendirmek
lernen eyl. öğrenmek, çalışmak
lesen eyl. okumak
Leser (m) a. okur
letzt sft. son
letztlich blt. son olarak, sonunda
leuchten eyl. parlamak, ışımak; bkz. einleuchten
leugnen eyl. yadsımak
liberaler sft. daha özgür, daha serbest
Licht (n) ya da (m) a. ışık
Lichtpartikeln a. ışık parçacığı
Liebe (f) a. sevgi
lieben eyl. sevmek
liefern eyl. sağlamak, üretmek; teslim etmek, vermek
liegen eyl. (bir yerde) bulunmak, yatmak, durmak
ließ bkz. lassen; gelten lassen: eyl. izin vermek, kabul etmek
Linie (f) a. çizgi
links blt. sola, solda
List (f) a. liste
listig sft. kurnaz
Logik (f) a. mantık
Logiker (m) mantıkçı
logisch sft. mantıksal
Logisch-Reellen a. mantıksal-olgusal
lose sft. gevşek
losmachen eyl. gevşetmek, çözmek; kurtulmak, başından atmak, uzaklaştırmak
Lot a.dik; 10 gramlık ağırlık birimi
löblich sft. övgüye değer, salık verilebilir
lösen eyl. çözmek
Löwe (m) a. aslan
Luft (f) a. hava
Lust (f) a.kösnü; haz
lügnerisch sft. yalancı
lyrisch sft. lirik
M
machen eyl. yapmak
Macht (f) a. güç, erk
mächtig sft. güçlü
Magen (m) a. mide
Magenscwäche a. mide ağrısı
Magnet (m) a. mıknatıs
Magnetismus (m) a. manyetizma
Makel (m) a. leke
Mal (n) a. kez; blt. bir kez
Maler (f) a. ressam
man adl. biri, herhangi biri, kişi (belirsiz üçüncü kişi adılı)
manch sft. bir kaç, bir çok
mancherlei sft. her tür, çeşitli
Mangel (f) a. eksiklik
mangelhaft sft. eksik, bozuk
mangeln eyl. eksik olmak, yoksun olmak
mangetisch sft. manyetik
Manier (f) a. yol, yordam
Manifestation (f) a. sergileniş, beliriş
manifestieren eyl. sergilemek, belirmek
Mann (m) a. erkek
mannigfach sft. çeşitli
mannigfaltig sft. çeşitli, çoklu
Marmor (m) a. mermer
Marmorblock a. mermer blok
martern eyl. işkence etmek
Maß (n) a. ölçü
Masse (f) a. kütle; yığın
maßlos sft. ölçüsüz
Maßstab (m) a. ölçüt, denektaşı
matematisch sft. matematiksel
Material (n) a. gereç, özdek
Materialismus (m) a. özdekçilik
Materialität (f) a. özdeksellik
Materie (f) a. özdek
Materiel a. gereç, özdek
materielle sft. özdeksel
Mathematik (f) a. matematik
Mathematiker (m) a. matematikçi
Mechanik (f) a. mekanik, düzeneksellik
mechanisch sft. mekanik, düzeneksel
Mechanismus (m) a. düzenek
Medizin (f) a. tıp; ilaç
Mediziner a. tıpçı
Meer (m) a. deniz
mehr sft. daha çok
mehrfältig sft. birçok
Mehrzahl (f) a. çoğunluk
Meile (f) a. mil
mein sft. benim
Meinen a. sanı, sanma; bkz. meinen
meinen eyl. demek istemek, sanmak
Meinung (f) a. sanı
meist sft. en çok
Menge (f) a. çokluk
Mensch (m) a. insan
Mensch-an-sich a. kendinde insan
Menschensinne a. ‘insan-kafası’; anlayış, kavrayış
menschlich sft. insansal
Menschlichkeit (f) a. insansallık
Merkmal (n) a. ayırmaç, ıra, ırasal
merkwürdige sft. dikkate değer
Messe (f) a. kütle
messen eyl. ölçmek
Metall (n) a. metal
Metallität (f) a. metallik
Metapher a. eğretileme
Metaphysik (f) a. metafizik
Metaphysiker a. metafizikçi
metaphysisch sft. metafiziksel
meteorologische sft. meteorolojik
Methode (f) a. yöntem
Methodenlehre (f) a. yöntem öğretisi
methodisch sft. yöntemli
mich (Acc. ‘ich’) beni, bana
minder sft. daha az, daha küçük
mindest sft. en küçük, en az
Mineralog a. mineralog
Minimum (n) a. minimum
minus sft. eksi
mir dativ ‘ich’; beni, bana
Misologie (f) a. us nefreti
Mißbrauch (m) a. kötüye kullanma
Mißkredit (m) a. gözden düşme; güvensizlik
mißliebig a. sevilmeyen
Mißverstand a. yanlış anlama
mißverstehen eyl. yanlış anlamak
mit ilg. ile
miteinander ilg. birbiri ile
Mitleid (n) a. şefkat, acıma
Mitte (f) a. orta, özek
mitteilen eyl. iletmek, geçirmek
Mittel (n) a. araç
mittel sft. orta; ortalama
Mittelalter (n) a. orta çağlar
Mittelding (n) a. ara-şey
Mittelglieder (n) a. orta terim
Mittelmäßigkeit (f) a. bayağılık, sıradanlık
Mittelpunkt (m) a. orta nokta, özek
mittels ilg. aracılığıyla
Mittler (n) a. aracı
mittler sft. orta; aracı
mitwirken eyl. işbirliği yapmak, katkıda bulunmak
Modalität (f) a. kiplik
Mode (f) a. kip
modern sft. çağdaş
Mohammedaner (f) a. müslüman
mohammedanische sft. müslüman
Moleküle (n) a. molekül
Moment (m) a. kıpı
momentan sft. anlık, kıpısal
Monade (f) a. monad
Mond (m) a. ay
Moral (f) a. ahlak
moralisch sft. ahlaksal
Moralität (f) a. ahlaksallık
Morast (m) a. batak
Morgen (m) a. sabah; şafak; doğu; arazi ölçüsü
morgen a. yarın, ertesi gün
Morgenröte (f) a. şafak
mosaischen sft. Musa’dan, Musa’nın vb.
Motive a. güdü
mögen eyl. istemek, dilemek; yardımcı eylem = yapabilmek
möglich sft. olanaklı
Möglichkeit (f) a. olanak
Multiplikation (f) a. çarpma
Mund (m) a. ağız
munter sft. neşeli, dinç, canlı
Musik (f) a. müzik
musizieren eyl. müzik yapma, çalma
Muskel (m) a. kas
Mühe (f) a. çaba
mühsam sft. güç, yorucu
müßig sft. boş, yararsız, kof
mystisch sft. gizemsel
Mythe (f) a. mit
Mythologie (f) a. mitoloji
mythologisch sft. mitolojik
N
nach blt. sonra, ardından; —e doğru; —a göre, — ile uyum içinde
Nachbildung (f) a. eşlem, öykünme
nachdem blt. sonra, ardından; je n.: duruma göre
Nachdenken (n) a. derin düşünme, üzerine düşünme
nacheinander blt. birbiri ardına
nachfolgend sft. sonraki, izleyen
nachher blt. daha sonra
nachherig sft. sonraki
Nachlässigkeit (f) a. dikkatsizlik, özensizlik, savsaklık
nachsprechen eyl. yinelemek
nächst sft. sonraki; en yakındaki
nächstbeste sft. ikinci en iyi; sonraki en iyi
nächstfolgenden sft. en yakından izleyen, hemen sonraki
Nacht (f) a. gece
nacht blt. gece(leyin)
Nachteil (m) a. sakınca, eksiklik, engel
nachweisen eyl. göstermek, tanıtlamak; bulmak, saptamak
nackt sft. çıplak
nah sft. yakın
naheliegen eyl. açık olmak
naheliegend sft. yakındaki, yakında yatan
näherbringen eyl. yaklaştırmak
näherstehenden sft. daha yakında duran
Nahrungsmittel (f) a. besin
naiv sft. saf
Name (m) a. ad
namentlich blt. özel olarak, özellikle
nämentlich blt. özellikle
nämlich bğl. yani, eş deyişle
Nässe (f) a. ıslaklık
Nation (f) a. ulus
Natron (n) a. sodyum
Natur (f) a. doğa
Naturalismus (m) a. doğalcılık
Naturforscher (m) a. doğa araştırmacısı
Naturforschung (f) a. doğa araştırması
Naturgebiet a. doğa alanı
Naturgeschichte (f) a. doğa tarihi
Naturgesetz (n) a. doğa yasası
Naturkraft (f) a. doğa kuvveti
Naturphänomene a. doğa fenomeni
Naturprodukte a. doğa ürünü
Naturprozesse a. doğa süreçleri
Naturwesen a. doğal varlık, doğa varlığı
natürlich sft. doğal; blt. doğallıkla, doğal olarak
Natürlichkeit a. doğallık
Nebel (m) a. sis
Nebelgestalten a. puslu şekiller
neben blt. yanında, yanına
nebeneinander blt. yan yana
nebst blt. yanısıra, yanında
nebulos sft. bulanık, puslu
Negation (f) a. olumsuzlama
negativ sft. olumsuz
Negativität (f) a. olumsuzluk
negieren eyl. kabul etmemek, reddetmek, olumsuzlamak
nehmen eyl. almak, ele almak, kabul etmek
Neid (m) a. kıskançlık
neiden eyl. kıskanmak
neidisch sft. kıskanç
Neigung (f) a. eğilim, yatkınlık
nennen eyl. adlandırmak; söz etmek
Nennung (f) a. adlandırma; söz etme
Nerv (m) a. sinir
neu sft. yeni
neutral sft. yansız, yüksüz
Neutralisation (f) a. yansızlaştırma, yüksüzleştirme
neutralisieren eyl. yüksüzleştirme, yansızlaştırma
nicht kşç. değil
Nicht-Begreifen a. kavramama
Nichtbestehen a. kalıcı-olmayan, kalıcı-olmama
Nichtblau a. mavi olmayan
Nichtendliche a. sonlu olmayan
Nichtgebrauch (m) a. kullanmama
Nichtgegebenen a. verili olmayan
Nicht-Ich a. ben-olmayan
Nichtidentität a. özdeş olmama, özdeşsizlik
nichtig sft. hiç, boş, hiçbirşey
Nichtigkeit (f) a. hiçlik
Nicht-Letztes a. enson-olmayan
Nichts (n) a. yokluk, hiçbirşey
nichts adl. hiçbirşey
Nichtseiende a. belirli olarak varolmayan
Nichtsein a. hiçlik, yokluk
nichtssagend sft. anlamsız, önemsiz, boş
nie blt. hiçbir zaman
nieder sft. alt, aşağı, sıradan
niederlegen eyl. yatırmak (depolamak, toplamak)
niedrig sft. düşük, aşağı, alt
niemand adl. hiç kimse
Nimbus (m) a. hale
nirgend blt. hiçbir yerde
nirgends blt. hiçbir yerde
Niveau (n) a. düzey; ölçün
noch blt. henüz
nordischen sft. kuzey
Nordpol (m) a. kuzey kutbu
normal sft. normal
Not (f) a. gereksinim, sıkıntı
notwendig sft. zorunlu
Notwendigkeit (f) a. zorunluk
Nous a. Nous
nötig sft. zorunlu, gerekli
nötigen eyl. zorunlu kılmak, yükümlü kılmak
Nötigung (f) a. zorlama
null (f) blt. hiç, hiçbirşey, sıfır
Numerieren a. numaralama
numerisch sft. sayısal
nun blt. şimdi
nunmehr blt. bundan böyle, artık
nur blt. yalnızca, ancak, salt
Nutzen (m) a. kullanım, yarar
nützlich sft. yararlı
Nützlichkeit a. yararlık
O
ob blt. acaba; üstünde üzerinde
oben blt. yukarıda
Oberfläche (f) a. yüzey, alan
oberflächlich sft. yüzeysel
Obersatz a. büyük öncül
obgleich bğl. gerçi
obig sft. yukarıdaki, yukarıda sözü edilen
Objekt (n) a. nesne
objektiv sft. nesnel
objektivieren eyl. nesnelleştirmek
Objektivität (f) a. nesnellik
Obliegenheit (f) a. yükümlülük
obrigkeitlich sft. yönetsel; hükümeti ilgilendiren
obschon bğl. gerçi
Obst (n) a. meyva
obwalten eyl. yürürlükte olmak, geçerlik kazanmak
obwohl bğl. gerçi
oder bğl. ya da
Ofen (m) a. soba
offen sft. açık, doğrudan, açık sözlü
offenbar sft. görünürde, açık, apaçık
offenbaren eyl. ortaya sermek, açığa sermek, bildirmek
Offenbarung (f) a. (tanrısal) bildiriş
oft blt. sık sık
ohne —siz; — olmaksızın
ohnehin bğl. bunun yanında, dahası; gene de, buna karşın
Ohnmacht (f) a. güçsüzlük
ohnmächtig sft. güçsüz, zayıf
Ohrläppchen (n) a. kulak memesi
Ontologie (f) a. varlıkbilim
ontologisch sft. varlıkbilimsel
Operation (f) a. işlem
Opfer (n) a. adak, kurban
ordinär sft. sıradan, olağan
ordnen eyl. düzenlemek
Ordnung (f) a. düzenleme; düzen
Organ (n) a. örgen
Organisation (f) a. örgütleme; örgüt
organisch sft. örgensel
Organismus (m) a. örgenlik
Organon Organon
orientalisch sft. doğuya özgü
Ort (m) a. yer
Ortsveränderung a. yer değişimi
Ost (m) a. Doğu
öffnen eyl. açmak
öfter bkz. oft; blt. yineleyerek; daha sık olarak
Ökonomie a. ekonomi
P
paar (n) sft. benzer; bir kaç
Pädagogik (f) a. eğitbilim
Pantheismus (m) a. kamutanrıcılık
pantheistisch sft. kamutanrıcı
Pantheon a. Pantheon
Papier (n) a. kağıt
Papst (m) a. Papa
Paradies (n) a. cennet
paradox sft. paradoksal
Paralogismus a. bozukvargı
Dostları ilə paylaş: |
|
|