|
|
səhifə | 6/8 | tarix | 27.01.2018 | ölçüsü | 0,92 Mb. | | #40816 |
| spät sft. geç
später blt. sonra; daha sonra
Speise (f) a. besin, yiyecek
Spekulation (f) a. kurgu; kurgulama
spekulativ sft. kurgul
Sperling (m) a. serçe
Spezifikation (f) a. tikelleşme
spezifisch sft. belirli, tikel
spezifizieren eyl. tikelleştirmek
Sphäre (f) a. alan; erim
spiegeln eyl. parlamak; yansıtmak
Spiel (n) a. oyun
spielen eyl. oynamak
Spielerei (f) a. oyun
Spielraum (m) a. oyun alanı, oyun yeri
Spitze (f) a. doruk; baş
spontan sft. kendiliğinden
Spontaneität (f) a. kendiliğindenlik
spotten eyl. alay etmek
Spottnamen a. takma ad
spottweise blt. alaycı bir biçimde
Sprache (f) a. dil
Sprachforschung a. dil araştırması
Sprachgebrauch (m) a. dil kullanımı
sprechen eyl. konuşmak
Spreu (f) a. saman
Sprichwort (n) a. özdeyiş
spröde sft. çekingen
Spruch (m) a. hüküm, karar; deyiş
Sprung (m) a. sıçrama
Spur (f) a. iz, belirti
Staat (m) a. devlet
Staat an sich a. kendinde devlet
Staatsmann (m) a. devlet adamı
Staatsrechts (n) a. devlet tüzesi
Staatswirtscaft a. devlet ekonomisi
Stadt (f) a. kent, kasaba
Stand (m) a. duracak yer; konum; sınıf, katman
Standpunkt (f) a. duruş noktası, bakış açısı
stark sft. güçlü, kuvvetli
starr sft. devimsiz, durgun, dingin, katı
Statistik a. istatistik
statt ilg. — yerine
Stätte (f) a. yer, konum
stattfinden eyl. yer almak, olmak
Statue (f) a. yontu
staubig sft. tozlu
stecken eyl. saklanmak, gizlenmek, gizli yatmak
stehen eyl. durmak
stehenbleiben eyl. durup kalmak;
stehlen eyl. çalmak
steif sft. katı, bükülmez, kaba
steigern eyl. yükseltmek, arttırmak, yeğinleştirmek
Steigerung (f) a. yükseltme, arttırma, yeğinleştirme
Stein (m) a. taş, kaya
steinern sft. taştan
Steinformation a. kaya oluşumu
Stelle (f) a. yer, konum
stellen eyl. koymak, saptamak; bkz. aufstellen; vorstellen
Stellung (f) a. konum, yer
Stengel (m) a. gövde
Sterben (n) a. ölüm
sterben eyl. ölmek
sterblich eyl. ölümlü
Sterblichkeit (f) a. ölümlülük
Stern (m) a. yıldız
stets blt. sürekli olarak, düzenli olarak, her zaman
Steuerwesen (n) a. vergiler; vergilendirme; vergi işleri
Stickstoff (m) a. azot
Stier (m) a. boğa
Stimme (f) a. ses
stimme eyl. ayarlamak; bkz. übereinstimmen; zustimmen
Stimmung (f) a. huy; ansal durum
Stoff (m) a. gereç, özdek, töz
Stoiker (m) a. Stoacı
Stolz (m) a. gurur
stolz sft. gururlu
Stoß (m) a. itme, itiş
stoßen eyl. itmek; çarpmak, çatmak
stören eyl. rahatsız etmek, karışmak, bozmak
störend sft. rahatsız edici
Störung a. bozukluk
Strafe (f) a. ceza
Straße (f) a. sokak
sträuben eyl. gönülsüz durmak; direnmek, karşı çıkmak
streben eyl. çabalamak
Streit (m) a. tartışma, çekişme
strenge sft. katı, sıkı, sert
Stroh (n) a. saman
studieren eyl. incelemek, çalışmak
Studium (n) a. inceleme; eğitim
Stufe (f) a. basamak
Stufenfolge (f) a. basamaklar dizisi
Stück (n) a. parça
stümperhaft sft. kaba saba, beceriksiz
stürzen eyl. yıkılmak, çökmek
stützen eyl. desteklemek
Stützungspunkt a. destek noktası
Subjekt (n) a. özne
subjektiv sft. öznel
Subjektivität (f) a. öznellik
subordinierte sft. altgüdümlü
subordinierten sft. altgüdümlü
Substantialität (f) a. tözsellik
substantiell sft. tözsel
Substantiv (n) a. ad
Substanz (f) a. töz
Substrat (n) a. dayanak
subsumieren eyl. yüklemek; kapsamak, altına almak
suchen eyl. araştırmak, aramak
summarisch blt. özet olarak
Sumpf (m) a. çamur, bataklık
Südpol (m) a. güney kutbu
Sündenfall (m) a. Cennetten Düşüş
Sündhaftigkeit (f) a. günahkarlık
süß sft. tatlı
Syllogismus (m) a. tasım
Symbol (n) a. simge
synthetisch sft. bireşimli
System (m) a. dizge
Systematik (f) a. dizgesel sunuş
systematische sft. dizgesel
systematisieren sft. dizgeselleştirmek
T
Tag (m) a. gün
täglich blt. her gün; günlük, gündelik
Talent (n) a. yetenek
Taler (m) a. para birimi
tapfer sft. yürekli
Tat (f) a. olgu, edim; in der Tat: gerçekte
tätig sft. etkin
Tätigkeit (f) a. etkinlik
Tatsache (f) a. olgu, sorun
tatsächlich sft. olgusallık
Taufe (f) a. vaftiz
täuschen eyl. aldanmak
Täuschung (f) a. aldanmaca, aldatma
Tausend (f) a. bin
tausend sft. bin
tausendjährige blt. binlerce yıl
tausendmal blt. bin kez
Tautologie (f) a. geneleme
tautologisch sft. genelemeli
technisch sft. uygulayımsal
Teich (m) a. göl
Teil (m) a. bölüm
teilbar sft. bölünebilir
Teilbarkeit (f) a. bölünebilirlik
Teilbestimmung a. Teil: parça, bölüm; Bestimmung: belirlenim
Teilchen (n) a. parçacık
teilen eyl. bölmek
teilhaftig sft. katılan, pay alan
teils blt. bölümsel olarak, bir yandan; zum teil: bölümsel olarak, belli bir düzeye dek
Teilung (f) a. bölümleme, bölme, bölünüş
Teleologie (f) a. erekbilim
teleologisch sft. erekbilimsel
Tempel (m) a. tapınak
Temperatur (f) a. ısı
Temperaturgrad a. ısı derecesi
Tendenz (f) a. eğilim
Terminologie (f) a. terminoloji
teuer sft. değerli, pahalı
Theodizee (f) a. Teodezi (Tanrı üzerine felsefi inceleme)
Theologie (f) a. tanrıbilim
Theorem (n) a. teorem
theoretisch sft. kuramsal
Theorie (f) a. kuram
Thermometer (n) a. ısıölçer
These (f) a. sav
tief sft. derin
Tiefe (f) a. derinlik
Tier (n) a. hayvan
tierisch sft. hayvansal
Tiersein (f) a. hayvanlık
Tisch (m) a. masa
Titel (m) a. başlık, san
Tod (m) a. ölüm
tolerieren eyl. hoşgörmek, hoşgörü göstermek
Ton (m) a. ses; nota
Tor a. kapı
tot sft. ölü
totale sft. bütünsel, bütün
Totalität (f) a. bütünlük
töten eyl. öldürmek
träg sft. tembel
tragen eyl. taşımak; desteklemek
Träger (m) a. taşıyıcı
Trägheit (f) a. tembellik
Tragödie (f) a. trajedi
Träne (f) a. gözyaşı
transitorisch sft. geçici
transzendent sft. aşkın
transzendental sft+sft. aşkınsal
Traube (f) a. üzüm
trauen eyl. güvenmek
Traum (m) a. düş
traurig sft. üzüntülü, acılı
Treber (pl) a. küspe
treffen eyl. çarpmak; etkilemek, ilgilendirmek; karşılaşmak
treffend sft. yerinde, uygun; çarpıcı
Treiben (n) a. etkinlikler
treiben eyl. itmek; devime geçirmek; uyarmak; neden olmak, yaratmak
trennbar sft. ayrılabilir, bölünebilir
trennen eyl. ayrılmak, bölünmek
Trennung (f) a. ayrılma, bölünme
treten eyl. çıkmak; ortaya çıkmak, kendini göstermek, görünmek; zu nahe zu treten: çiğnemek, gölge düşürmek
Treue (f) a. bağlılık
Trichotomie a. üçlülük (beden, ruh, tin)
Trieb (m) a. içgüdü, dürtü
Triebfedern a. güdü
trinken eyl. içmek
trivial sft. basmakalıp, önemsiz
trivialerweise blt. basmakalıp bir yolda
trocken sft. kuru
tropfbar sft. sıvı
Trost (m) a. avunç, avutma
trostlos sft. avunçsuz
trostreich = trostbringen: a. avutucu
trösten eyl. avutmak
trüb sft. bulanık
Trübung (f) a. bulanıklık, karanlık
Tugend (f) a. erdem
tugendhaft sft. erdemli
Tun (n) a. edim
tun eyl. yapmak, etmek
tüchtig sft. yetkin, becerikli; iyi çok iyi, değerli
Tür (f) a. kapı
türkische sft. Türk
Typus (m) a. tip
U
umändern eyl. değiştirmek, başkalaştırmak
Umarbeitung (f) a. toparlama, değiştirme, yeniden şekillendirme, yeniden işleme (modification, adaptation, remodelling, recasting, revision)
Umbeugung (f) a. çevre (surroundings, vicinity, environs)
umbilden eyl. dönüştürmek
Umbildung (f) a. değişim, yeniden yapma, dönüştürme (change, reconstruction, transformation; modification)
Umfang (m) a. çevre; erim, alan (circumference, circuit, periphery)
umfassen eyl. kucaklamak; kapsamak
umformend eyl. yeniden modellendirmek; dönüştürmek
umgeben eyl. kuşatmak, çevrelemek
umgeben eyl. kuşatmak, çevrelemek (surround, encircle)
Umgehung (f) a. yandan dolaşma
umgekehrt sft. evrik, tersi, aykırı
umgestalten eyl. değiştirmek, dönüştürmek
umher blt. çevresinde, aşağı yukarı, oraya buraya
umhin nicht umhin kann: eyl. kendini alamamak, yapmanın önüne geçememek
umkehren eyl. geri dönmek; mit umgekehrter Hand: elinin tersiyle
Umkreis (m) a. çevre, çeper
Umlauf (m) a. dönme, döngü, dönüş; im U. bringen: ortaya atmak, dolaşıma koymak
Umschlag (m) a. (birdenbire) dönme, değişme (revulsion, ‘sudden’ change)
umschlagen eyl. çevirmek, döndürmek
Umstand (m) a. durum, koşul
Umsturz (m) a. devrilme; devrim (downfall, ruin, overthrow; upheaval, revolution)
umstürzen eyl. devirmek, yıkmak
unabhängig sft. bağımsız
Unabhängigkeit (f) a. bağımsızlık
unangefochten sft. tartışmasız; engelsiz
unangemessen sft. yetersiz, elverişsiz, uygunsuz
unaufgelösten sft. çözümsüz, çözülmemiş
unbeantwortet sft. yanıtsız
unbedenklich blt. düşünmeden, duraksamadan
Unbedeutendste a. en anlamsız; bedeutend: anlamlı, imlemli
Unbedingt a. koşulsuz
unbedingt sft. koşulsuz
Unbedingtheit a. koşulsuzluk
unbefangen sft. saf, yansız, çıkarsız
Unbefangenheit (f) a. saflık, yansızlık
unbefriedigend sft. doyurucu olmayan
unbefriedigt sft. doyumsuz, doyurulmamış
unbegreiflich sft. kavranmaz
unbegrenzt sft. sınırsız, sınırlanmamış
Unbegrenzte a. sınırsız
unbegriffenen sft. kavranmayan
unbegründet sft. temelsiz
unbekannt sft. bilinmeyen, tanınmayan
unbekannten sft. bilinmeyen
unbequem sft. uygunsuz, elverişsiz
Unbequeme a. uygunsuz, yersiz
Unberechtigtes a. aklanamaz; berechtigen: eyl. aklamak, haklı çıkarmak
unbeschadet blt. —e zarar vermeksizin
Unbeschränkten a. sınırsız
unbestimmt sft. belirsiz
Unbestimmtheit (f) a. belirsizlik
unbestraft sft. cezasız
unbeweisbar sft. tanıtlanamaz
unbewiesenen sft. tanıtlanmayan
unbewußt sft. bilinçsiz
unbrauchbar sft. kullanışsız
und bğl. ve
undankbar sft. minnettarlık bilmez, nankör
unendlich sft. sonsuz
Unendlichkeit (f) a. sonsuzluk
unentbehrlich sft. vazgeçilmez
unenthüllte sft. açılmamış, ortaya çıkmamış
unentschieden sft. kararlaştırılmamış; bkz. entschieden
unentwickelt sft. gelişmemiş
unerachtet blt. bakmaksızın, bakılmaksızın
unerfreulich sft. nahoş, tatsız, rahatsız edci
unerkanntes sft. bilinmeyen
unerkennbar sft. tanınamaz, bilinemez
unerkennbare sft. bilinemez
Unerkennbarkeit (f) a. tanınamazlık, bilinemezlik
unerträglich sft. dayanılmaz, hoşgörülemez
unfähig sft. yeteneksiz
Unfähigkeit (f) a. yeteneksizlik
unfehlbar sft. yanılmaz; bğl. hiç kuşkusuz
Unförmlichkeit (f) a. biçimsel olmama, doğallık; biçim kötülüğü
unfrei sft. bağımlı, özgürlüksüz
Unfreiheit (f) a. özgürsüzlük
Unfrieden (m) a. geçimsizlik, sürtüşme
Unfug (m) a. yaramazlık, uygunsuzluk
ungeachtet blt. bakılmaksızın, bakmaksızın, —e karşın
Ungebildet a. eğitimsiz
ungebildet sft. eğitilmemiş, eğitimsiz, kaba saba
Ungebühr (f) a. uygunsuzluk, yersizlik; zur U.: blt. yersiz olarak
Ungeduld (f) a. dayançsızlık
ungefähr sft. raslantısal; blt. yaklaşık olarak, aşağı yukarı
Ungeheur (n) a. canavar
ungeheur sft. çok büyük, olağanüstü
ungehindert sft. engelsiz, engelsizce
ungehörig sft. uygunsuz, yersiz
ungeistig sft. tinsel olmayan
ungenau sft. sağın olmayan
ungenügend sft. yetersiz, elverişsiz, doyurucu olmayan
ungereimt sft. saçma
ungeschickt sft. beceriksiz, yetersiz; uygunsuz, elverişsiz
ungestört sft. dingin
ungetrennt sft. ayrılmamış; ayrılmamacasına
Ungetrenntheit (f) a. ayrılmazlık, bölünmezlik, bölünmemişlik
ungetrübt sft. açık, duru; tasasız, kaygısız
Ungewohntheit (f) a. alışkanlık yoksunluğu
ungleich sft. eşitsiz, özdeşsiz, benzemez
Ungleichheit (f) a. özdeşsizlik, benzemezlik
unglückselig sft. mutsuz, talihsiz
Ungunst (f) a. uygunsuzluk
ungültig sft. geçersiz
universell sft. evrensel
Universum (n) a. evren
unkritisch sft. eleştirel olmayan
Unmittelbar a. dolaysız (immediate)
unmittelbar sft. dolaysız
Unmittelbarkeit (f) a. dolaysızlık
unmoralischen sft. ahlaka aykırı
unmöglich sft. olanaksız
Unmöglichkeit (f) a. olanaksızlık
unnötig sft. gereksiz
Unordnung (f) a. düzensizlik
unorganisch sft. örgensel olmayan
unpassend sft. uygunsuz, uymayan
unpersönlich sft. kişisel olmayan
Unrecht (n) a. haksızlık
unrecht sft. haksız
unrechtlichste sft. en haksız
unreflektiert sft. yansımamış
unrichtig sft. yanlış
Unrichtigkeit (f) a. yanlışlık
Unruhe a. dinginsizlik, kaynaşma
uns blt. bizi, bize
Unsagbar a. söylenemez
Unschuld (f) a. suçsuzluk
unselbständig sft. bağımlı
unser blt. bizim, bize
unsereiner adl. içimizden biri
unsicher sft. güvenilmez
unsittlichste sft. töreye en aykırı
unsrige adl. bizimki
unsterblich sft. ölümsüz
Unsterblichkeit (f) a. ölümsüzlük
untätig sft. etkinliksiz
unteilbar sft. bölünmez
unten blt. altında
unter blt. altında
Unterbrechung (f) a. kopukluk
untereinander blt. birbiri altına, birbiri altında
Untergang (m) a. çökme, yıkılma, batma
untergehen eyl. batmak, yitmek, yokolmak
untergeordnet sft. altgüdümlü
untergraben eyl. zayıflatmak, yozlaşmak
unterm unter dem: blt. altında
unternehmen eyl. üstlenmek
unterreden eyl. söyleşide bulunmak
Unterredung (f) a. söyleşi
Unterricht (m) a. öğretim
unterrichten eyl. öğretmek, eğitmek
Untersatz (m) a. küçük öncül
unterscheiden eyl. ayırdetmek, ayırmak, ayrımlaştırmak
Unterscheidung (f) a. ayırdetme, ayrımlaştırma, ayrım
unterschieben eyl. el altından sürmek, yutturmak
Unterschied (m) a. ayrım
Unterstützung (f) a. destek, yardım
untersuchen eyl. araştırmak, yoklamak
Untersuchung (f) a. yoklama, araştırma
unterwerfen eyl. alta almak, boyun eğdirmek; konu etmek
Unterwerfung (f) a. boyun eğme
untrennbar sft. bölünmez
Untrennbarkeit (f) a. ayrılmazlık
ununtersucht blt. yoklanmaksızın
unübersteigbar sft. aşılmaz
unüberwindlich sft. yenilmez, üstesinden gelinemez
unveränderlich sft. değişmez
unverändert sft. değiştirilmemiş
unvereinbar sft. bağdaşmaz
unvermischt sft. katışıksız
unvermittelt sft. dolaysız
unvermögend sft. yeteneksiz
Unvermögenheit (f) a. yeteneksizlik
Unvernunft (f) a. us olmayan, us dışılık
unverrückt blt. değişmeden, devinmeden; kesintisiz olarak, sürekli olarak
unverständlich sft. anlaşılmaz
unverträglich sft. geçimsiz, bağdaşmaz, uzlaşmaz
Dostları ilə paylaş: |
|
|