Hegel metinleri İÇİN


daraus blt. ondan, onlar­dan darbieten



Yüklə 0,92 Mb.
səhifə3/8
tarix27.01.2018
ölçüsü0,92 Mb.
#40816
1   2   3   4   5   6   7   8

daraus blt. ondan, onlar­dan

darbieten eyl. sunmak (offer, present)

darein blt. ona, onlara, şuna, şunlara vb.

darin blt. orada, onlarda (sözdizim işlevi)

darlegen eyl. bildirmek; ortaya koymak, sun­mak; açıklamak, açım­lamak

darstellen eyl. sunmak, sergilemek, temsil et­mek, göstermek (represent, depict, portray, present; appear, show itself to be)

Darstellung a. betimleme, temsil etme, sunuş

dartun eyl. (= darlegen) bildirmek; ortaya koy­mak, sunmak; açık­la­mak, açımlamak (state, declare, explain, unfold)

darum blt. onun, onların çevresinde; bğl. bu ne­den­le, öyleyse

darunter blt. onun, on­ların altında (sözdizim işlevi)

darüber blt. bunun (bun­ların vb.) üzerine (söz­dizim işlevi)

daseiend sft. (dışsal olarak = belirli olarak) var­olan, orada olan

Daseiende a. orada var­olan, belirli olarak varolan, dışsal olarak varolan

Dasein a. belirli-varlık (TGb § 641: äuße­res Dasein: dış belirli-var­lık); var­o­luş

daselbst blt. tam orada, aynı yerde

dastehen eyl. (orada) durmak, kalmak

Dauer (f) a. süre

davon blt. ondan, on­lardan

davor blt. onun, onların önünde; ondan, on­lardan önce

dawider blt. —e karşı; buna karşı; tersine

dazu blt. ona, şuna vb. (sözdizim işlevi)

decken eyl. örtmek, kap­lamak; örtülmek

Deduktion a. çıkarsama; tümdengelim

deduzieren eyl. çıkar­sa­mak

definieren eyl. tanımla­mak

Definition a. tanım

definitiv sft. kesin, belirgin, belirleyici; kesinlikle

Definitum a. tanımlanan

Deismus a. deizm

Deklamation a. bildirim

deklamieren eyl. bildirim­de bulunmak

demgemäß sft. uygun; blt. buna uygun olarak, buna göre

demnach bağl. buna göre

demnächst blt. çok geçme­den, kısa bir süre içinde

Demos a. Halk (Yun.)

demungeachtet bağl. buna karşın, gene de

Demut (f) a. alçakgö­nüllük

demütige sft. alçakgö­nüllü

denkbar sft. düşünülebilir, tasarlanabilir

Denkbarkeit (f) a. düşü­nülebilirlik

Denkbestimmung a. dü­şün­ce-belir­lenimi

Denken (n) a. düşünme, düşünce

denken eyl. düşünmek

Denker (m) a. düşünür

Denkformen a. düşünce biçimi

Denkgesetz a. düşünce yasası

Denkvermögen (n) a. dü­şün­­me yetisi

Denkweisen a. düşünme kipi

denn bğl. çünkü

dennoch bğl. gene de

dergestalt blt. bu yolda (sözdizim işlevi)

dergleichen sft. bu tür şey(ler); bu tür; böyle

derjenige sft. belgili sıfat (sözdizim sözcüğü)

derselbe sft. aynı(sı); (söz­dizim işlevi)

deshalb bğl. bu nedenle

Despotismus (m) a. des­potizm

desto blt. daha da (kar­şılaştırma sözcü­ğü)

deswegen bağl. bu neden­le, bunun üzerine

deswillen bağl. bu ne­den­le

Determination (f) a. belir­lenim

Determinismus (m) a. belirlenimcilik

deuten eyl. açıklamak; belirtmek

deutlich sft. duru, seçik

deutsche sft. Alman

Deutschen a. Alman

Dialektik (f) a. eytişim

dialektisch sft. eytişimsel

Dialog (m) a. diyalog

Dichter (m) a. ozan, yazar

Dichtung (f) a. şiir

Dieb (m) a. hırsız

Diebstahl (m) a. hırsızlık

dienen eyl. hizmet etmek, (işe) yaramak

dieser sft. bu

Diesseits a. bu yan, bu dünya

diesseits blt. bu yanda, burada, yeryüzünde

different sft. ayrı, ayrımlı

Differenz (f) a. ilgi; ayrım

Dilemma (n) a. ikilem

Dimensionen (f) a. boyut

Ding (n) a. şey

Dingerchen a. şeycik

Dingheit a. şeylik

Ding-an-sich a. kendinde şey

direkt sft. doğrudan

dirigieren eyl. yönetmek, denetlemek

dirimieren eyl. ayırmak

disjunktive sft. ayrık

diskret sft. kesikli

Diskretion (f) a. kesiklilik

disseits sft. bu yanda

Dissertation (f) a. dene­me

Disziplin (f) a. disiplin, sıkıdüzen

doch bğl. gene de

Dogma (n) a. inak, dogma

dogmatisch sft. inakçı

Dogmatismus a. inakçılık

Doktrin (f) a. öğreti

dominieren eyl. egemen olmak, denetlemek

Donner (m) a. şimşek

Doppelsinn (m) a. ikili anlam; ikircim

doppelt sft. çifte

dort blt. orada

dorthin blt. oraya

dramatisch sft. dramatik

draußen blt. dışarıda

draußen ilg. dışarıda, dışa­rısı

drehen eyl. dönmek; (de­yim) es dreht sich um: çevresinde dön­mek = ilgi odağı

drei sft. üç

Dreieck (n) a. üçgen

dreieinigen sft. birde-üç

dreifache sft. üç yanlı, üç yüzlü

Dreifaches (n) a. üç yüz­lü, üç yanlı

Dreiheit (f) a. üçlü; üç­lülük

dreiteilig sft. üç bölümlü

dringen eyl. içine işlemek, delmek (penetrate, enter, get into)

dritt sft. üçüncü

drittens blt. üçüncü ola­rak, üçüncüsü

droben blt. yukarıda

Druck (m) a. basınç

drucken eyl. basmak

drüben blt. orada, öte yanda, uzakta

drücken eyl. bas(tır)mak; zorlamak

du adl. sen

Dualismus (m) a. ikicilik

dualistischen sft. ikici

duften eyl. kokmak

dunkle sft. bulanık

durch blt. yoluyla, tara­fından

durchaus blt. baştan sona, bütünüyle

durchbrechen eyl. par­çalamak

durchdringen eyl. içine işlemek

durchdrungen sft. doldu­rulmuş, içine işlenmiş

durcheinander blt. birbiri yoluyla

durchführen eyl. yerine getirmek, geliştirmek

Durchführung (f) a. yeri­ne getirme, geliş­tir­me; tamam­lama, sür­dürme

durchgängig blt. baştan sona, genel, her yerde

durchgreifend sft. belir­leyici, özsel önemde

durchlaufen eyl. içinden geçmek

durchs (durch das) blt. ... yoluyla

durchsichtig sft. saydam

durchsucht eyl. aramak, araştırmak

durchweg blt. baştan so­na, her zaman, tü­müy­le

durchziehen eyl. yayıl­mak, içine işlemek

Dünkel (n) a. büyük­len­me

dünken eyl. görünmek; sanmak, saymak

dürfen (yardımcı eylem)

dürftig sft. yoksul, sefil, sıradan bayağı

dürftigste sft. en yoksul

Dynamik (f) a. dinamik

dynamische sft. dinamik
E

eben sft. düz; blt. tam olarak

Ebenbild (n) a. eksiksiz imge, tam imge

ebenda blt. aynı yerde

ebendieselbe sft. tam ola­rak ay­nı­­sı (sözdi­zim söz­cü­ğü)

ebenfalls blt. benzer ola­rak, yine

ebenso sft. tıpkı

ebensogut ilg. o denli de

ebensolche sft. tıpkı

ebensosehr ilg. o denli (de)

ebensoviel blt. o denli (çok)

ebensowenig ilg. o denli (az)

ebensowohl ilg. o denli de

echt sft. gerçek, asıl

Eden (n) a. Cennet

ehe blt. —den önce

eher blt. erkenden, önce­den; dahaçok

ehern sft. bronz

Ehre (f) a. onur

ehren eyl. onurlandırmak

Ehrwürdigkeit (f) a. say­gınlık, değerlilik

Eiche (f) a. meşe

Eifer (m) a. ataklık, da­yanç­sızlık; coşku

Eifersucht (f) a. kıs­kanç­lık

eigen sft. kendinin

eigennützig sft. bencil

eigensinnig sft. dikbaşlı

eigentlich sft. asıl, gerçek, özgün; blt. aslında, gerçekte(n)

Eigentliche a. gerçekte, aslında

Eigentum (n) a. mülkiyet

eigentümlich sft. özgün, asıl, gerçek; blt. aslında, gerçekte

eignen eyl. uygun olmak, elverişli olmak

ein sft. bir, tek

einanderfallend blt. birbiri dışında

einbilden eyl. imgelemek, düşlemek, kurmak

einbinden eyl. ciltlemek; bağlamak; e. in: —e bağlanmak

eindringen eyl. içine gir­mek, içine işlemek

einesteils blt. bir yandan

Einfall (m) a. düşüş; düş­lem, izlenim; birden oluşan parlak düşünce

einfallen eyl. çökmek; ak­lına gelmek

einfinden eyl. görünmek, kendini göstermek, sergilemek, sunmak

Einfluß (m) a. etki, nüfuz

einführen eyl. getirmek, kurmak, yerleştirmek; başlatmak; götürmek

Eingebung (f) a. esin

Eingehen a. giriş

einheimisch sft. doğal, yerel

Einheit (f) a. birlik

einheitlich sft. türdeş, bütünsel, tutarlı

einhüllen eyl. sarıp sar­malamak, örtmek

einkleiden eyl. giydirmek, örtmek

einlassen eyl. içeri kabul etmek, bırakmak; iliş­kiye girmek, ilgilenmek

einlegen eyl. içeri koymak; yatırmak; koymak

einleiten eyl. başlamak; açmak, açılış yapmak

Einleitung (f) a. giriş

einleuchten sft. açık, duru, anlaşılır olmak

einmal blt. bir kez; auf e.: birdenbire

einmischen eyl. karışmak, katılmak

einnehmen eyl. almak, üstlenmek

einpflanzen eyl. dikmek, aşılamak

einräumen eyl. düzen­lemek; (ihm etwas) e.: kabul etmek, tanımak, izin vermek

einreden eyl. (birşeye) inandırmak

einrichten eyl. düzen­lemek, uyarla­mak, uy­dur­mak,

Einrichtung (f) a. düzen­leme

Einsamkeit (f) a. yalnızlık

einschärfen eyl. telkin etmek, aşılamak

einschleichen eyl. usulca girmek

einschließen eyl. içine kapamak, kuşatmak; in e.: kapsanmak, kucak­lamak

einschließen eyl. kapa­mak; içermek, kap­sa­mak

einschränken eyl. sınır­lamak, kısıtlamak

einschränken eyl. sınır­lamak, kısıtlamak

einsehen eyl. bakmak, yok­lamak, incelemek; gör­mek, anlamak

einseitig sft. tek yanlı

Einseitigkeit (f) a. tek yanlılık

einsetzen eyl. koymak, yerleştirmek

Einsicht (f) a. içgörü, bilgi

einst blt. bir zamanlar; günlerden bir gün

einteilen eyl. bölümlemek

Einteilung (f) a. bölünüş

eintreten eyl. girmek, katılmak

Eintritt (m) a. giriş

einverstanden eyl. anlaş­mak, anlayış birliği kur­mak

einweihen eyl. (bir giz ile) tanıştırılmak

einwenden eyl. karşı çık­mak

einwirken eyl. etkilemek

Einwohner (m) a. otu­ran, yaşayan

Einwurf (m) a. karşıçıkış

einzeln sft. tekil, bireysel

Eis (n) a. buz

Eisen (n) a. demir

eitel sft. kibirli

Eitelkeit (f) a. kofluk; kibir

ekel sft. itici, iğrenç

Eltern (m) ya da (n) a. ebeveynler, büyükler

empfänglich sft. açık, du­yarlı, etkilenebilir

empfehlen eyl. salık ver­mek

empfinden eyl. duyum­samak

Empfindung (f) a. duy­um; duygu

Empireum Gökkürenin en yüksek bölümü

Empirie a. görgücülük; deneyim

Empiriker (m) a. görgücü

empirisch sft. görgül

Encheiresin a. labo­ra­tuvar

endlich sft. sonlu

Endursache a. sonsal ne­den

Endzweck a. son erek

Energie (f) a. erke

eng sft. dar

Engländern a. Ingiliz

enorm sft. çok büyük

Entäußerung a. vaz­geç­me; dışlaşma

entbehren eyl. yoksun olmak

entbehrliche sft. gereksiz, vazgeçilebilir

entdecken eyl. bulmak, ortaya çıkarmak

Entdeckung (f) a. buluş, bulgulanış

entfalten eyl. açınmak, açılmak, gelişmek

Entfaltung a. gelişim

entfernen eyl. uzak­laş­tırmak, kaldırmak

entfliehen eyl. kaçmak, sıyrılmak

entfliehen eyl. kaçmak; kayıp gitmek

entgegen blt. ilg. —e karşı, —e doğru; karşısında, karşı

entgegengesetzt sft. karşıt

entgegensetzen eyl. karşı koymak,

Entgegensetzung a. kar­şıtlık

entgegenstehen eyl. kar­şısına çıkmak, karşı­sında durmak

entgegenstellen eyl. karşı­sına koymak, karşıt­laş­tır­mak

entgehen eyl. kaçmak, savuşmak

enthalten eyl. kapsamak

enthoben eyl. kurtarıl­mak, bağışlanmak, ba­ğı­şık tutulmak

enthüllen eyl. açmak, ortaya sermek

entkleiden eyl. soymak, sıyırmak

entlassen eyl. bırakmak

entläufen eyl. kaçmak

entleeren eyl. boşaltmak

entnehmen eyl. almak, çekmek

entsagen eyl. yadsımak

entscheiden eyl. karar vermek, belirlemek

Entscheidende a. belir­leyici olan; bkz. ent­scheiden

entscheidende blt. kesin­lik­le, belirleyici bir yol­da

Entscheidung (f) a. karar

entschieden sft. kesin, belirleyici; belirgin, vur­gulu;

entschlagen eyl. kurtul­mak, başından atmak, bir yana atmak

entschließen eyl. karar vermek, bir karara var­mak

Entschluß (m) a. karar

Entschuldigung (f) a. özür

entsprechen eyl. bağ­daş­mak, anlaşmak, kar­şılık düş­mek, uyuşmak, denk düşmek

entspringen eyl. kaynak­lanmak, doğmak

entstehen eyl. ortaya çık­mak, köken almak, doğ­mak

Entstehung (f) a. doğuş, ortaya çıkış

Entstehung (f) a. ortaya çıkış; köken

entstellen eyl. çarpıtmak, bozmak

entweder ... oder ... = bğl. ya ... ya da ...

Entwickeln a. gelişme, açınıma

Entwicklung (f) a. açı­nım, gelişim

entziehen eyl. uzak­laş­tır­mak, çekmek; yoksun bırakmak

entzweibrechen eyl. ikiye ayrılmak

entzweien eyl. bölünmek

Entzweiung (f) a. bölü­nüş, bölünme

episch sft. epik

Epoche (f) a. çığır

Epos (n) a. epik, uzun anlatısal şiir

erachten eyl. (birşeyi belli bir yolda) görmek, say­mak, düşünmek

erbaulich sft. yüceltici

Erbauung (f) a. yapı; yük­seltme

erblicken eyl. gözüyle yakalamak, görmek; gözünü dikmek

erblühen eyl. çiçeklenmek

Erbschaft (f) a. kalıt

Erbsünde (f) a. ilk günah

Erde (f) a. yer, toprak; yeryüzü

Erdichtung (f) a. yaratı, yapıntı, uydurma

erfahren eyl. deneyim­le­mek, yaşa­mak; başına gelmek

erfältte sft. dolu

erfassen eyl. yakalamak, kavramak; kavramak, anlamak; kapsamak

Erfinder (m) a. bulucu

erfinderisch sft. yaratıcı, buluşçu

Erfindung (f) a. uydurma

Erfolg (m) a. sonuç

erfolgen eyl. yer almak, olmak; yerine gelmek

erforderlich sft. gerekli

erfordern eyl. gerektir­mek, gereksinmek, is­te­mek

erfüllen eyl. doldurmak; yerine getirmek

ergeben eyl. ortaya çıkar­mak, ortaya sermek, göstermek, vermek, doğurmak

Ergebnis (n) a. sonuç

Ergebung (f) a. boyun­eğiş

Ergehen (n) a. koşul, durum; bkz. ergehen

ergehen eyl. gezinmek, dolaşmak, yayılmak

ergießen eyl. dökülmek

ergreifen eyl. yakalamak, ele geçirmek, kav­ra­mak

ergründen eyl. temeline inmek, temel­len­dir­mek; yoklamak, araş­tırmak

Erhabenheit (f) a. yücelik

erhalten eyl. sakınmak; kollamak, bakmak, ko­ru­mak

Erhaltung (f) a. sakınım; bakma, kollama

erheben eyl. yükselmek, yükseltmek

Erhebung (f) a. yükseliş

erhellen eyl. aydınlatmak

Erinnerung (f) a. anım­sama, anı

Erinnye (mitoloji) Öç Tanrıçası

erkennbar sft. tanınabilir

erkennen eyl. bilmek, bil­gilenmek

Erkenntnis (f) a. bilgi

Erkenntnisweise a. bilme kipi

erklären eyl. açıklamak; bildirmek, ortaya sür­mek

Erklärung (f) a. açıklama, yorum, açımlama

erklecklich blt. önemli ölçüde, oldukça

erläutern eyl. açıklamak, durulaştırmak, aydın­latmak

Erläuterung (f) a. açık­lama, aydınlatma, du­ru­laştırma

erleben eyl. yaşamak, de­ne­yimden geçmek

erledigen eyl. çözmek, bir karara bağlamak, son­landırmak

Erledigung (f) a. düzen­leme, ayarlama

erleichtern eyl. rahat­latmak

erleiden eyl. katlanmak, (bir kötülüğe) uğra­mak

erliegen eyl. yenilmek

erloschen eyl. sönmek

erlösen eyl. kurtarmak, kefaret etmek

Erlösung (f) a. esenlik; kefaret

Ermangelung (f) a. ek­siklik

ermessen eyl. tartmak, değerlendirmek, ölçüp biç­mek; anlamak, gör­mek

ermitteln eyl. saptama, bulma, ölçme

ermitteln eyl. saptamak, bulmak, ortaya çıkar­mak

Ernährung (f) a. bes­lenme

erneuern eyl. yenilemek

Ernst (m) a. içtenlik, cid­dilik

ernsthaft sft. ciddi

ernstlich blt. ciddi; ciddi olarak

Erörterung (f) a. tartışma

erregen eyl. uyandırmak, uyarmak, yaratmak,

errstaren eyl. katılaştırmak, sertleştirmek,

Ersatz (m) a. karşılık

Erschaffensein a. yara­tılmışlık, yaratılma

Erschaffer (m) a. yaratıcı

erscheinen eyl. görünmek

Erscheinung (f) a. gö­rüngü

erschließen eyl. açmak

erschöpfen eyl. tüketmek, kullanıp bitirmek

erschrecken eyl. ürkmek, korkmak

erschwern eyl. daha da güçleştirmek

ersinnen eyl. (kafadan) uydurmak

erstrecken eyl. uzanmak, ulaşmak, varmak

erteilen eyl. vermek

erträumen eyl. düşlemek, imgelemek

ertrinken eyl. boğulmak

erwachen eyl. uyanmak

erwachsen eyl. büyümek, gelişmek, yetişmek

Erwachsene (n) a. yetiş­kin

Erwägung (f) a. irdemele, düşünme

erwähnen eyl. değinmek, söz etmek

Yüklə 0,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin