Her Gün Bir Defa (English Title: One Day at a Time)



Yüklə 1,89 Mb.
səhifə15/60
tarix04.01.2022
ölçüsü1,89 Mb.
#59977
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   60
Bu durumda bir kişinin gitmesi gereken yön gariptir.

Yürümesi gereken yol ne kadar da karışıktır;

Mutluluk umudu korkudan yola çıkar

Ve yaşamını ölümden alır.

En adil haklarından tamamen feragat etmesi gerekir.

Ve en iyi çözümleri çapraşıktır;

Kendisini tamamen kaybolmuş halde bulana kadar

Mükemmel bir şekilde kurtarılmasını bekleyemez.

Tüm bunlar olduğu ve yüreği tüm günahlarından bağışlandığına emin olduğu zaman;

Bağışlandığı imzalandığı ve esenliği tedarik edildiği zaman,

İşte o an çatışması başlar. (Seçme)
17 Nisan

“Kimse sizi ‘Rabbi’ diye çağırmasın. Çünkü sizin tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. Yeryüzünde kimseye ‘Baba’ demeyin. Çünkü tek Babanız var, O da göksel Baba’dır. Kimse sizi ‘Önder’ diye çağırmasın. Çünkü tek önderiniz var, O da Mesih’tir.” (Matta 23:8-10)

Rab İsa öğrencilerini egoyu besleyen yüksek ünvanlar ile çağrılmamaları ve kendilerini Üçlü birliğin yerine koymamaları konusunda uyardı. Tanrı Babamız, Mesih Efendimiz ve Kutsal Ruh Öğretmenimizdir. Toplulukta kendimiz için bu tür ünvanları benimsemememiz gerekir. Dünyada elbette yersel bir babamız, çalıştığımız bir iş yerinde bir efendimiz ya da bir işverenimiz ve okulda öğretmenlerimiz vardır. Ama ruhsal alanda Üçlü birliğin üyeleri bu rolleri üstlenmişlerdir ve onların yalnızca bu şekilde onurlandırılmaları gerekir.

Tanrı, bize yaşam veren olduğu için Babamızdır. İsa, O’na ait olduğumuz ve O’nun yönüne bağımlı olduğumuz için Efendimizdir. Kutsal Ruh Kutsal Yazıların Yazarı ve Yorumcusu olduğu için Öğretmenimiz’dir; tüm öğretişimize rehberlik etmesi gereken yalnızca O’dur.

Kiliselerin, sanki Mesih onları bu konuda hiç bir zaman uyarmamış gibi üyeleri arasında bu tür onurlandırıcı ünvanlara yer vermeleri ne kadar da gariptir. Kahinler ve görevliler hala Baba ve Peder olarak adlandırılmaktadırlar ve bazen kendilerine ‘Rab’ anlamına gelen Dominie (Papaz) ünvanı dahi verilmektedir. Ruhban sınıfına dahil olan kişiler genellikle papaz ya da vaizlere ‘Saygıdeğer Efendim’ anlamına gelen ‘Reverend’ ünvanını yakıştırırlar; bu sözcük, Kutsal Kitap’ta yalnızca Tanrı’dan söz ederken kullanılan bir sözcüktür (bakınız Mezmur 111:9 – “adı kutsal ve müthiştir.”) “Doktor” ünvanı Latince’de öğretmek anlamına gelen docere sözcüğünden gelir. Bu nedenle doktor sözcüğü öğretmen anlamına gelir. Kazanılmış ya da onurlandırılmak için verilen ünvan, Hıristiyan imanının bir siperi değil, sadakatsizliğe ait bir veba hastanesi olan bir kurumdan gelir. Yine de bir insan bir toplulukta “doktor” olarak takdim edildiği zaman, bu unvan nedeni ile kendisine bir otorite verilmiş olduğunu ima eder. Bu durum elbette tamamıyla temelsizdir. Kutsal Ruh ile dolu olan bir kambur çöp toplayıcısı bile bir doktorun söylediklerinden çok daha gerçek sözler söyleyebilir.

Ruhsallıktan uzak dünyevi yeryüzünde bu tür ünvanlara her zaman yer verilir. Bu alanda uygulanan ilke şudur: “Herkese hakkını verin; saygı hakkı olana saygı, onur hakkı olana onur verin” (Romalılar 13:7). Ancak toplulukta uygulanacak olan ilke, Rab İsa tarafından şu sözler ile ifade edilmiştir: “…hepiniz kardeşsiniz” (Matta 23:8)

18 Nisan

“Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz..” (1.Korintliler 13:12)

Hıristiyan tecrübemizde birçok defalar Rabbin sofrasına O’nun bizim yerimize geçerek öldüğünü hatırlamak için geldiğimiz zaman, bu yukarıdaki ifade çok belirgin hale gelir. “Aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz.”

Burada kalın, içine nüfuz edilemez bir peçe var gibi görünür. Bizler, sonu olmayan sınırlamalarımızın tümü ile bu peçenin bir tarafında yer alırız. Peçenin öbür yanında kurtuluşumuzun büyük dramasının tamamı – Beytlehem, Getsemani, Gabatha, Golgotha, boş mezar, Tanrının sağında oturan yüceltilmiş Mesih – bulunmaktadır. Orada muazzam bir boşluğun var olduğunun farkına varırız ve onu içimize almaya gayret ederiz, ama bunu yaptığımız zaman kendimizi yaşayan varlıklardan çok budala ya da ahmak kişiler gibi hissederiz.

Kurtarıcının günahlarımız uğruna çektiği acıları anlamaya çalışırız. Zihinlerimiz O’nun Tanrı tarafından terk edildiğine ilişkin dehşeti, kavrayabilmek için gerginlik yaşarlar. Tüm sonsuzluk boyunca bizim katlanmamız gereken işkenceye O’nun katlandığını biliriz. Ancak bunun da ötesinde çok daha fazla şeyin mevcut olduğunun farkına varamayacak kadar cesaretimiz kırılır. Keşfedilmemiş bir denizin kenarında ayakta dururuz!

Cennetin en iyisini, yeryüzünün en kötüsü için gönderen sevgiyi düşünürüz. Tanrının kaybolanı aramak ve kurtarmak için bu vahşi günah ormanına biricik Oğlunu gönderdiğini hatırladığımız zaman, yüreğimiz burkulur. Ama burada sözü edilen, bilgiyi çok aşan bir sevginin varlığıdır. Bunu yalnızca kısmen bilebiliriz.

Zengin olmasına rağmen, O’nun yoksulluğu ile bizler zengin kılınabilelim diye bizim uğrumuza yoksul olan Kurtarıcımızın lütfu ile ilgili şarkılar söyleriz. Bu gerçek, meleklerin soluklarını tutmaları için yeterlidir. Gözlerimiz böylesine zengin bir lütfun engin boyutlarını görmek için çaba sarf ederler. Ama bu çaba boştur. İnsani görüşümüz bunu göremeyecek kadar sınırlıdır.

O’nun Golgota’da yaptığı fedakarlığı düşünerek soluğumuzun kesilmesi gerektiğini biliriz, ama ne gariptir ki, genellikle bundan etkilenmeyiz. Eğer peçenin arkasındaki yere gerçekten girebilse idik, gözyaşlarına boğulurduk. Yine de aşağıda yazılı olan şu ifadeleri itiraf etmemiz gerekir…




Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   60




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin