Batı’ya doğru yolculuk ederken,
Yaşamda gördüğüm en büyük gerçeklerden biri şudur;
Yalnızca en çok sevdiğimiz kişiler gerçekten yaraladığımız kişilerdir.
Çok az tanıdığımız kişilere iltifatlar ederiz.
Kısa bir süre için misafir ettiğimiz kişiyi hoşnut ederiz,
Ve en çok sevdiğimiz kişilere ise hiç düşünmeden darbeler vururuz.
Bir başka şiir aynı duyguları şu şekilde yansıtır: “Tanımadığımız kişilere selam gönderir ve misafire gülümseriz, ama bize ait olan kişileri sevmemize rağmen, onlarla konuştuğumuz zaman sesimizin tonu genellikle acıdır.”
Bir kilise inancına ya da bir dua toplantısına ya da bir imanlı hizmetine duyulan inanca sahip olmak çok kolaydır, ama her gün var olan bir inanca sahip olmak tamamen farklı bir şeydir. “Ev halkına yardım etmek” Hrıstiyanlığın en önemli bölümlerinden biridir, ama bu inanç, aynı zamanda çok ender görülen bir inançtır; ve “insanlar tarafından görülmesi için iyiliklerini dışarıda gösteren, ama bu inançlarını evlerinde gösterme konusunda insanı kederlendiren bir şekilde başarısızlığa uğrayan Hıristiyanlara rastlamak çok sık görülen bir durumdur. Haftalık dua toplantısında çok güçlü olan ve verdiği öğütler ile tüm kiliseyi eğiten bir baba tanıyorum. Ama bu baba toplantılardan sonra evine gittiği zaman, öylesine çirkin ve kaba davranırdı ki, karısı ve ailesi onun yanında tek bir kelime etmekten dahi korkarlardı.” (H.W.Smith)
Samuel Johnson şöyle demiştir: “Her hayvan acılarının öcünü kendisine en yakın olan kimse ondan çıkarır.” İnsanlar kendilerini bu doğal eğilimden sakınmalıdırlar. Evimizde nasıl biri olduğumuz, herkesin önünde nasıl biri olduğumuzdan daha önemlidir, çünkü bizim gerçek Hıristiyan karakterimizi gösterir.
10 Ocak
“.. ve önümüze konan yarışı sabırla koşalım.” (İbraniler 12:1)
Pek çok kişi aşırı idealistik olan bir Hıristiyan yaşamı görüşüne sahiptir. Ve bu kişiler Hıristiyan yaşamının kesintisiz bir zirve deneyimleri dizisi olması gerektiğini düşünürler. Hıristiyan kitapları ve dergileri okurlar ve dramatik olaylar içeren kişisel tanıklıklar işitirler ve yaşamın hepsinin böyle geçmesi gerektiği sonucuna varırlar. Onların hayal dünyasında sorunlar, baş ağrıları, denemeler ve karmaşalara yer yoktur. Ağır iş, günlük rutin ve tekdüzelik bulunmaz. Her şey sevinç ve mutluluk ile dolu olmalıdır. Yaşamlarının bu modele uymadığını fark ettikleri zaman, kendilerini hayal kırıklığına uğramış, cesaretsiz ve yoksun hissederler.
Asıl gerçekler şöyledir. G.Campbell Morgan Hıristiyan yaşamının çoğunu “görünüşe göre küçük şeyler yaparken, ağır ağır ama sebatla yürüme biçimi” olarak adlandırır. Ben de böyle düşünüyorum. Herkes sıradan ve basit görevler yapar, disiplinli bir şekilde uzun saatler çalışır ve görünürde sonuç vermeyen hizmetlerde bulunur. Bazen şu soru sorulur: “Başarılmış olan bir şey gerçekten var mı?” İşte tam o zaman Rab teşvik edici bir belirti verir, edilen duaya harika bir yanıt sağlar, ya da rehberlik eden kesin bir söz söyler. Ve böylece ben yürüdüğüm yolda bir süre daha devam edebilmek için güçlendirilirim.
Hıristiyan yaşamı uzun mesafeli bir yarıştır, 46 metrelik bir hızlı kısa mesafe koşusu değildir ve bu uzun mesafeli yarışı koşmak için dayanma gücüne ihtiyacımız vardır. Yarışa iyi başlamak önemlidir, ama asıl önemli olan, yarışı ateşli bir yücelik ile tamamlamamızı sağlayacak olan dayanma gücüdür.
Hanok dayanma gücü ile ilgili tarihi olaylarda her zaman onurlu bir yere sahip olacaktır. Hanok Tanrı ile – bir düşünün – tam 300 yıl yürüdü (Yaratılış 5:22) Ama bu yılların her an parlak ya da kesintisiz bir heyecan ile geçtiklerini düşünmemiz gerekmez. Yaşadığımız gibi bir dünyada Hanok’un da denemelerden, zihin karıştıran durumlardan ve hatta zulümlerden payını almış olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Ama o buna rağmen iyilik yapmakta zayıflamadı. Sona kadar dayandı.
Eğer vazgeçmeniz için ayartılırsanız, İbraniler 10:36 ayetindeki sözleri hatırlayın: “Tanrının isteğini yerine getirmek ve vaat edilene kavuşmak için dayanma gücüne ihtiyacınız vardır.”
Dostları ilə paylaş: |