Tanrım ve Kralım, bana her şeyde Seni görmeyi ve
Yaptığım her işi Sana hizmet eder gibi yapmayı öğret.
18 Ocak
“Benim Krallığım bu dünyadan değildir; eğer Krallığım bu dünyadan olsa idi, yandaşlarım savaşırlardı.” (Yuhanna 18:36)
Mesih’in Krallığının bu dünyadan olmadığına ilişkin gerçek beni dünyanın siyaset işlerinden uzak tutmak için yeterlidir. Eğer siyasete katılır isem, o zaman dünyanın sorunlarını çözmek için sistemin yeterliliğine güvenoyu vermiş olurum. Ama samimi olmak gerekir ise, ben böyle bir güvene sahip değilim, çünkü “bütün dünyanın kötü olanın denetiminde” (1.Yuhanna 5:19) olduğunu biliyorum.
Siyaset, toplumun sorunlarını çözme konusundaki yetersizliğini kanıtlamıştır. Politik çözümler iltihaplı yaranın üzerindeki bir yara bandından başka hiç bir şey değildir; yara bandı iltihabın kaynağına ulaşamaz ve bu yüzden onu yok edemez. Hasta toplumumuzdaki temel sorunun günah olduğunu biliyoruz. Günah ile başa çıkamayan herhangi bir şey ciddi bir tedavi olarak kabul edilemez.
O zaman konu, bir ayrıcalıklar konusu haline dönüşür. Zamanımı siyasete katılarak geçirmem gerekir mi, yoksa bu zamanı Müjdenin yayılmasına mı adamam gerekir? İsa, şu sözleri ile bu sorunun yanıtını verdi: “Bırak ölüleri kendi ölülerini kendileri gömsün. Sen gidip Tanrının Egemenliğini duyur” (Luka 9:60). En üstün ayrıcalığımızın Mesih’i tanıtmak olması gerekir, çünkü yalnızca Mesih bu dünyanın sorunlarının yanıtıdır.
Savaşımızın silahları insansal silahlar değil, kaleleri yıkan tanrısal güce sahip olan silahlardır” (2.Korintliler 10:4). Bu gerçek nedeni ile, ulusal ve uluslar arası tarihin biçimini bir oy pusulası ile değil, ancak dua, oruç ve Tanrı Sözü aracılığı ile değiştirebileceğimiz gibi bir farkındalığa varmaya cesaret edebiliriz.
Bir kez bir toplum önderi, siyasetin doğası itibarı ile çürümüş olduğunu söylemişti; sözlerine şu uyarıyı da eklemiştir: “Kilise, insan ilişkileri ile ilgili bir alana katılarak gerçek işlevini unutmamalıdır; kilise böyle bir alanda çok zayıf bir rekabetçi olur… bu tür katılımlar kilisenin amacının saflığını yok eder.”
Tanrının bu çağ için planı, öteki uluslardan Kendi adı için bir halk çıkartmaktır (bakınız Elçilerin İşleri 15:14). Tanrı, insanları çürümüş bir dünyada rahatlatmak yerine, Kendisini insanları bu çürümüş dünyadan kurtarmaya adamıştır. Bu görkemli özgür kılma planında kendimi Tanrı ile çalışmaya adamam gerekir.
İnsanlar İsa’ya Tanrının işlerini nasıl yapacaklarını sordukları zaman, Tanrının işinin O’nun göndermiş olduğu Mesih’e iman etmek olduğu yanıtını verdi (bakınız Yuhanna 6:28,29). O zaman bizim hizmetimiz budur – insanları oy sandığına değil, iman etmeye yönlendirmek.
19 Ocak
“Ama günahlarımızı itiraf eder isek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.” (1.Yuhanna 1:9)
Bu ayetin verdiği güvence olmaksızın, Hıristiyan yaşamına başlamak pratik açıdan imkansız olurdu. Lütufta Büyüdükçe, nihai günahkarlığımız hakkında daha derin bir farkındalığa sahip oluyoruz. Günahlarımızın bir kerede temizlenmesi için bir sağlayışa sahip olmamız gerekir, aksi takdirde sürekli olarak suçluluk ve yenilgi felaketlerine maruz kalırız.
Yuhanna bize ihtiyacımız olan bu sağlayışın tövbe etmemiz aracılığı ile gerçekleşeceğini söyler. İmansız kişi, günahlarımızın cezasının yasal bağışlanmasını Rab İsa’ya iman aracılığı ile elde eder. İmanlı, günahların kirliliğinden tövbe aracılığı ile kurtulur ve bağışlanma alır.
Günah, Tanrı çocuğunun yaşamındaki paydaşlığı kesintiye uğratır ve bu paydaşlık günah itiraf edilene ve günahtan vazgeçilene kadar, kesilmiş olarak kalır. İtiraf ettiğimiz zaman, Tanrı sözüne sadıktır; O, bağışlamaya söz vermiştir. Tanrı bağışlarken adildir, çünkü Çarmıhtaki Mesih’in işi O’nun bağışlaması için adil bir temel sağlamıştır.
O zaman bu ayetin anlamı şudur: bizler günahlarımızı itiraf ettiğimiz zaman, borç hesabının kapandığını, tamamen temizlendiğimizi ve mutlu aile ruhunun yenilendiğini bilebiliriz. Yaşamlarımızdaki günah konusunda bilinçlenir bilinçlenmez Tanrının huzuruna gidebilir ve bu günahı adı ile belirtebilir, reddedebilir ve bu günahın ortadan kaldırıldığını kesin olarak bilebiliriz.
Ama bunu kesin olarak nasıl bilebiliriz? Kendimizi bağışlanmış hissediyor muyuz? Konu, kesinlikle duygular ile ilgili bir mesele değildir. Bağışlandığımızı kesin olarak biliyoruz, çünkü Tanrı, Sözünde böyle söylüyor. Duyguların en iyisi bile güvenilmezdir. Kesin olan yalnızca Tanrı Sözüdür.
Ancak birinin şöyle dediğini varsayalım: “Tanrının beni bağışlamış olduğunu biliyorum, ama ben kendimi bağışlayamıyorum”? Bu ifade kulağa çok dindar gelebilir, ama aslında Tanrıya bir hakarettir. Eğer Tanrı beni bağışladı ise, o zaman benim O’nun bu bağışlamasını iman ile kendime mal etmemi, bağışlandığım için sevinmemi ve harekete geçip temizlenmiş bir kap olarak O’na hizmet etmemi ister.
20 Ocak
“Onların günahlarını ve suçlarını artık anmayacağım.” (İbraniler 10:17)
Tanrının, Mesih’in kanıyla örtülmüş olan günahları bağışlama konusundaki kudreti Kutsal Yazılarda bulunan ve canı en çok tatmin eden gerçeklerden biridir.
“Doğu batıdan ne kadar uzak ise, o kadar uzaklaştırdı bizden isyanlarımızı” (Mezmur 103:12) ayetini okuduğumuz zaman, harika bir şaşkınlık yaşarız. Hizkiya ile birlikte, “günahlarımı arkana attın” (Yeşaya 38:17) diyebilmemiz bir mucizedir. Rabbin söylediği şu sözleri işittiğimiz zaman zihinlerimiz ürker ve tereddüde kapılır: “İsyanlarınızı bulut gibi, günahlarınızı sis gibi sildim” (Yeşaya 44:22). Ama şimdi okuyacaklarımız okuduğumuz bu sözlerden daha da harikadır. “Suçlarını bağışlayacağım, günahlarını artık anmayacağım” (Yeremya 31:34).
Günahlarımızı itiraf ettiğimiz zaman Tanrı bizleri yalnızca affetmez, aynı zamanda hemen o anda onları unutur. Günahlarımızı O’nun unutma denizine hemen gömdüğünü söylediğimiz zaman, gerçeği esnetmiş olmayız. Bu konu ile ilgili olarak, yakasını bırakmayan bir günahın aynen tekrar eden sesi ile mücadele eden bir imanlının deneyimi örnek gösterilebilir. İmanlı, bir zayıflık anında ayartmaya teslim oldu. Ve hemen Rabbin huzuruna koşarak şöyle dedi: “Rab, aynı şeyi yine yaptım.” Sonra, Rabbin şöyle söylediğini duyduğunu düşündü. “Neyi tekrar yaptın?” Burada anlatılmak istenen şey elbette imanlının itirafını izleyen o bir anlık saniye içinde Tanrının işlenen günahı çoktan unutmuş olduğudur.
Her şeyi bilen Tanrının unutabilmesi harika bir paradokstur. Buna rağmen O her şeyi bilir. Yıldızların her birinin sayısını ve adını bilir. O, geçirdiğimiz sarsıntıların sayısını bilir ve döktüğümüz gözyaşlarımızı bir şişede toplar. O, tek bir serçe yere düştüğü zaman bundan haberdardır. O, başımızda kaç tel saç olduğunu bile bilir. Ama tüm bunlara rağmen yine de itiraf edilen ve bir daha işlenmeyen bu günahları unutur. David Seamands şöyle demiştir: “Her şeyi bilen tanrısal bilginin nasıl olup da unutabileceğini bilmiyorum, ama unuttuğunu biliyorum.”
Son olarak belirteceğimiz bir nokta daha var! Tanrının bağışladığı ve unuttuğu söylendiği zaman, oraya üzerinde “Balık tutmak yasaktır!” yazan bir levha yerleştirdiği doğrudur. Tanrının unutmuş olduğu benim ya da diğer kişilerin geçmişteki günahlarını bir balık tutarcasına bu denizden çıkarmak bana yasaklanmıştır. Bu konuda çok zayıf bir belleğe ve çok iyi bir unutkanlığa sahip olmamız gerekir.
21 Ocak
“Bu sıralarda Rabbin Ruh’u Saul’den ayrılmıştı. Rabbin gönderdiği kötü bir ruh ona sıkıntı çektiriyordu.” (1.Samuel 16:14)
Kutsal Kitap’ta bazı kötü eylemleri Tanrıya atfeden ayetler yer alır. Örneğin, Avimelek İsrail’i üç yıl yönettikten sonra,”Tanrı, Avimelek ile Şekem halkının arasına kötü bir ruh gönderdi” (Hakimler 9:23). Ahav’ın krallığı döneminde Mikaya kötü krala şöyle dedi: “İşte Rab bütün bu peygamberlerin ağzına aldatıcı bir ruh koydu” (1.Krallar 22:23). Eyüp ise şu sözleri ile tüm kayıplarını Rabbe atfetti: “Nasıl olur? Tanrıdan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?” (Eyüp 2:10) sonra Rabbin Kendisi Yeşaya 45:7 ayetinde şu sözleri tekrar söyler,”esenliği ve felaketi yaratan benim.”
Ama biz, Tanrı kutsal olduğu için O’nun hem kötülüğe neden olamayacağını hem de kötülüğe göz yumamayacağını biliriz. Günah, hastalık, acı ya da ölüm, bunların hiç biri Rabden gelmez. Tanrı ışıktır ve O’nda hiç karanlık yoktur (1.Yuhanna 1:5). Tanrının Kendi ahlak mükemmelliğine karşıt olan hiç bir şeyin nedeni olacağını düşünmek imkansızdır.
Hastalığın, acının, felaketin ve yıkımın kaynağının Şeytan olduğu diğer ayetlerdeki ifadelerden net olarak anlaşılır. Eyüp’ün kayıplarının ve yoğun acılarının nedeni Şeytan idi. İsa, iki büklüm olmuş, belini hiç doğrultamayan kadının Şeytan tarafından on sekiz yıldır bağlı tutulduğunu söyledi (Luka 13:16). Pavlus, bedenindeki dikenden “şeytanın bir meleği” olarak söz eder (2.Korintliler 12:7). İnsanlığın tüm sıkıntılarının ardındaki suçlu şeytandır.
Peki o zaman tüm bu ayetleri, Tanrıyı kötülük yaratıcısı olarak resmeden diğer ayetler ile nasıl bağdaştırabiliriz? Açıklama çok basittir: Kutsal Kitap’ta sık sık Tanrının yapılmasına izin verdiği şeylerin yapıldığından söz edilir. Farklılık, O’nun doğrudan isteği ve O’nun izin veren isteği arasında bulunur. Tanrı sık sık halkının Kendisinin onlar için asla seçmemiş olduğu deneyimlerden geçmelerine izin verir; örneğin, İsrail’in kırk yıl çölde gezmesine izin verdi, oysa eğer kabul edilmiş olsa idi, O’nun asıl isteği, halkını Vaat Edilen Diyara daha kısa bir yoldan getirmek idi.
Tanrı, cinlerin ve insanların kötülüğüne izin verse bile, her zaman son sözü söyler. Tanrı, kötülüğü, Kendi yüceliği ve kötülük aracılığı ile denenen kişilerin bereketi için geçersiz kılar.
22 Ocak
“Yakup soyunda suç bulunmadı, ne de İsrail’de kötülük.” (Çölde Sayım 23:21)
Ücretli peygamber Balak, her şeyi gören Tanrının, halkı İsrail’de günah göremediğini söylediği zaman, dikkat çekici bir gerçeğe değindi. O zaman İsrail için geçerli olan, bu gün de harika bir şekilde imanlı için geçerlidir. Tanrı, imanlıya baktığı zaman, onu sonsuz ölüm ile cezalandırması için onda tek bir günah bile göremez. İmanlı, “Mesih’te”dir. Bunun anlamı şudur: İmanlı, Tanrının önünde Mesih’in tüm mükemmelliği ve değerliliği içinde durur. Tanrı, imanlıyı, Kendi sevgili Oğlu’nu kabul ettiği gibi, yani tamamen kabul eder. Bu konum asla geliştirilemeyecek ve asla son bulmayacak olan bir konumdur. Tanrı, görmek için araştıracak dahi olsa, Mesih’te olan biri için herhangi hiç bir suç bulamayacaktır.
Bu konu ile ilgili olarak bir İngiliz ve onun Rolls Royce’u hakkındaki bir olayı örnek verelim. Bu İngiliz, arabasının arka dingili kırıldığı zaman, Fransa’da tatilde idi; yerel garaj kırılan dingilin yerine yenisini koyamadı ve bu yüzden İngiltere’ye telefon ettiler. Şirket yalnızca yeni bir arka dingil göndermekle kalmadı, ama aynı zamanda arka dingilin düzgün bir şekilde yerleştirilmesini garantilemek için iki makine ustası da yolladı. İngiliz yolculuğuna devam etti ve sonra kendisine fatura gönderilmesini bekleyerek İngiltere’ye döndü. Aradan aylar geçti, ama İngiliz’e fatura gelmedi, o da bunun üzerine konu ile ilgili detayları şirkete yazdı ve kendisine fatura gönderilmesini istedi. Kısa bir süre sonra, şirketten bir mektup aldı; mektupta şunlar yazılı idi: “Kayıtlarımızı özenle inceledik ve şimdiye kadar bir Rolls Royce’un arka dingilinin kırıldığına ilişkin hiç bir kayıt bulamadık.”
Tanrı, kayıtlarını özenle inceleyebilir ve bir imanlının hesabında onu cehenneme gitmeye mahkum edebilecek hiçbir günahın kaydını bulamaz. İmanlı, Sevgili’de kabul edilir. İmanlı, Mesih’te tamdır, eksiği yoktur; Tanrının tüm doğruluğunu giyinmiştir. Tanrının önünde mutlak mükemmeliyette bir konuma sahiptir. İmanlı, zafer ve güvenle şöyle diyebilir:
Dostları ilə paylaş: |