Ve bu ışık oğulları
Arasındaki kendinden geçmiş pek çok aşıktan biri,
En tatlı şarkılarından birini söyleyecektir,
“Bu şarkıyı gece öğrendim.”
Ve Baba’nın evini dolduran pek çok şükran ve hamt ilahisinden biri
Karanlık bir odanın gölgesinde hıçkırıklara boğularak ilk provasını yaptı.
J.Stuart Holden’in sözünü ettiği bir karanlık vardır, “yaşamın nedeni izah edilemez gizemleri – afetler, felaketler, yaşamın içine aniden giriveren beklenmedik tecrübeler ve önceden düşünerek kaçınmamızın mümkün olmadığı her şey; ve yaşam üzüntü, kayıp, hayal kırıklığı, haksızlık, güdünün yanlış yorumlanması ve atılan iftiralar nedeni ile kararır. Yaşamı karanlık hale getiren şeyler genellikle bunlardır.
İnsani açıdan konuşacak olur isek, hiç birimiz bu karanlığı seçmeyiz, ancak yine de bu karanlığın yararları sayılamayacak kadar çoktur. Leslie Weatherhead şunları yazdı: “Her insan gibi ben de sevinçli tecrübeler yaşamayı sever ve tercih ederim. Sağlık, mutluluk ve başarı bol olduğu zaman, güneş parlamaktadır, ama ben Tanrı ve yaşam ve kendim hakkında korku ve başarısızlığın karanlığı içinde iken, güneş ışığında öğrendiğimden çok daha fazlasını öğrendim. Karanlığın hazineleri diye adlandırılan şeyler de mevcuttur. Tanrıya şükürler olsun ki, karanlık kalıcı değildir, geçip gider. Ancak karanlıkta öğrenen biri, öğrendiklerine sonsuza kadar sahip olur.
9 Mayıs
“… İsrailli kızın…” (2.Krallar 5:4)
Bir kişinin Tanrı için büyük yararlar sağlaması için adı ile tanınması gerekmez. Aslında, ölümsüz bir ün kazanan Kutsal Kitap’taki bazı kişiler adları aracılığı ile tanımlanmazlar.
Beytlehem’deki kuyudan Davut’a su getiren üç adam vardı (2.Samuel 23:13-17). Davut, bu adanma hizmetini öylesine dikkate değer buldu ki, suyu içmedi ve onu kutsal bir sunu olarak döktü. Ama suyu getiren adamların adları belirtilmemiştir.
Şunem’deki değerli kadının adını bilmeyiz (2.Krallar 4:8-17), ama kendisi Elişa peygamber için bir oda yapan kadın olarak her zaman hatırlanacaktır.
Naaman’ın deri hastalığından kurtulmak için Elişa peygambere gitmesinin yarar sağlayacağı öğüdünü veren İsrailli küçük tutsak kızın adı da belirtilmemiştir (2.Krallar 5:3-14). Ama Tanrı bu kızın adını bilir ve önemli olan da zaten budur.
İsa’nın başını yağ ile mesheden kadın kimdi? (Matta 26:6-13). Matta bu kadının adını söylemez, ama kadının ünü Rabbin sözleri aracılığı ile duyurulur: “Size doğrusunu söyleyeyim, bu Müjde dünyanın neresinde duyurulur ise, bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak.” (ayet 13)
Bağış kutusuna iki bakır para atan yoksul dul kadın, “Tanrının tanınmayan kişilerinden” bir başkasıdır (Luka 21:2). Kimin ün kazanacağına önem vermediğiniz takdirde, Tanrı için ne kadar çok şey yapabileceğinizin harikalığını resmeden gerçek için çok güzel bir örnek teşkil eder.
Sonra elbette bir de beş ekmek somununu ve iki balığını Rabbe götürüp veren küçük erkek çocuğu vardır; bu çocuk verdiklerinin çoğalarak beş bin erkek ile birlikte kadınları ve çocukları nasıl doyurduğunu gördü (Yuhanna 6:9). Bu çocuğun adını bilmiyoruz, ama yaptığı hiç bir zaman unutulmayacaktır.
Son bir örnek verelim! Pavlus iki kardeşi Titus ile birlikte Korint’e Yeruşalim’deki yoksul kutsallar için bağış yardımında bulunmaları için gönderdi. Pavlus bu iki kardeşin adını vermez, ama onlardan kilisenin elçileri ve Mesih’in kıvancı olarak söz eder (2.Korintliler 8:23).
Gray, kent dışındaki bir kilisenin avlusunda bulunan kim oldukları bilinmeyen kişilerin mezar taşlarına bakarak şunları yazdı:
Çiçeklerin çoğu hiç kimse tarafından görünmemek için pembeleşip doğar,
Ve çöl havasında tatlılığını boşuna harcar.
Ama her şeye rağmen Tanrı ile hiç bir şey boşuna harcanmaz. O, ün kazanmadan kendisine hizmet eden herkesin adını bilir ve onları Kendisine yakışan bir davranış ile ödüllendirecektir.
10 Mayıs
“… şeytanın düzenlerini bilmez değiliz.” (2.Korintliler 2:11)
Düşmanımız şeytanın hilelerinden haberdar olmamız önemlidir. Aksi takdirde o bizim bilgisizliğimizden yararlanacaktır.
Onun bir yalancı olduğunu ve başlangıçtan beri yalan söylediğini bilmemiz gerekir. Aslında o yalanın babasıdır (Yuhanna 8:44); O, Havva’ya Tanrıyı yanlış tanıtarak yalan söyledi ve o günden bu güne kadar hala yalan söylemeye devam etmektedir.
O, aldatan ve saptırandır (Vahiy 20:10). Şeytan gerçeğin bir bölümünü yalan ile karıştırır. Tanrıya ait olan her şeyi ya taklit eder ya da sahtesini sunar. Bir ışık meleği görünümüne girer ve elçilerini doğruluk hizmetkarları olarak gönderir (2.Korintliler 11:14,15). İnsanları büyük belirtileri ya da sahte mucizeleri kullanarak aldatır (2.Selanikliler 2:9). İnsanların zihinlerini karıştırır (2.Korintliler 11:3).
Şeytan öldürmek ve mahvetmek için gelir (Yuhanna 8:44; 10:10). Onun hedefi ve tüm cinlerinin hedefi mahvetmek ve yok etmektir. Bu ifade için hiç bir istisna mevcut değildir. Kükreyen bir aslan gibi, yutacak birini bulmak üzere dolanır (1.Petrus 5:8). Tanrının halkına işkence eder (Vahiy 2:10) ve kendi esirlerini uyuşturucu, cincilik, alkol, ahlaksızlık ve benzeri kötülükler ile yok eder.
Şeytan kardeşlerin suçlayıcısıdır (Vahiy 12:10). “Şeytan” sözcüğü (Grekçe’de diabolos) suçlayıcı ya da lekeleyici anlamına gelir ve aynı adı gibi şeytan da böyledir. Kardeşleri suçlayanların hepsi şeytana hizmet etmektedirler.
Şeytan, hayal kırıklığı eker. Pavlus, Korintlileri tövbe eden düşmüş kardeşi bağışlamadıkları takdirde onu kedere boğmuş olacaklarını söyleyerek uyarır ve böyle bir kardeşi bağışlamaları ve teselli etmeleri için öğütte bulunur (2.Korintliler 2:7-11).
Şeytanın aynı Petrus aracılığı ile konuşarak, İsa’nın çarmıha gitmesini engellemek istemesi gibi (Markos 8:31-33), Hıristiyanları da kendilerini çarmıhı taşımanın utancından ve acısından esirgemeleri gibi konularda teşvik eder.
Kötü Olan’ın en sevdiği tuzak, bölmek ve fethetmektir. Şeytan “içinden bölünmüş bir evin ayakta kalmayacağını” bildiği için kutsalların arasına çekişme ve çatışma tohumları eker. Bunu söylemek üzücüdür, ne yazık ki şeytan bu stratejisinde çok başarılı olmuştur.
Tanrının görünümü olan Mesih’in yüceliği ile ilgili Müjdenin ışığı imansızların üzerine doğmasın ve kurtulmasınlar diye imansızların zihinlerini kör etmiştir (2.Korintliler 4:4). Onların zihinlerini eğlence, sahte din, sürüncemede bırakma ve gurur ile kör eder. Onları gerçeklerden çok duygular ile ilgilenmeleri için meşgul eder ve Mesih’ten çok kendileri ile meşgul olmaları için kandırır.
Son olarak şeytan gururlanma tehlikesinin çok büyük olduğu bir zamanda, yani büyük ruhsal zaferler ya da zirvede yaşanan tecrübelerin hemen ardından saldırır. Zırhımızda zayıf bir nokta arar ve oklarını hemen doğrudan o zayıf noktaya atar.
Şeytana karşı yapılacak en başarılı savunma Rab ile kutsal bir karakterin koruyucu donanımı ile örtülmüş olan, bulutsuz bir paydaşlık içinde yaşamaktır.
11 Mayıs
“Moav gençliğinden bu yana güvenlikte idi, şarap tortusu gibi durgun kaldı. Bir kaptan öbürüne boşaltılmadı. Sürgüne gönderilmedi, o yüzden tadını yitirmedi, kokusu bozulmadı.” (Yeremye 48:11)
Yeremya burada bize şarap yapımı ile ilgili sanatı konu alarak rahat bir yaşamın karakter gücü üretmediğine dair bir örnek vermek ister. Şarap ne zaman varillerde ya da fıçılarda mayalansa, tortusu ya da posası dibe çöker. Eğer şarap, dokunulmadan bırakılır ise, nahoş ve içilemez hale gelir. Bu nedenle şarap üreten kişi, tortuları ve saf olmayan kısımları yok etmek için şarabı bir kaptan diğer kaba dökmek zorundadır. Bunu yaptığı zaman, şarap güç, koku, tat ve renk kazanır.
Moav rahat bir yaşam sürmüştü. Asla esaret altında yaşamadı ve bu nedenle acı çekmedi. Moav kendisini dertlerden, denemelerden ve yoksunluklardan izole etmişti. Bunun sonucu olarak yaşamı tatsız ve yavan bir hal almıştı. Yaşamında koku ve cazibe eksikti.
Şarap için geçerli olan şey aynı zamanda bizler için de geçerlidir. Bizi saf olmayan özelliklerimizden kurtarmaları ve Mesih ile dolu bir yaşamın lütuflarının gelişmesi için bozulma, muhalefet, güçlükler ve rahatsızlıklara ihtiyaç duyarız.
Doğal eğilimimiz kendimizi bizi tedirgin edecek olan her şeyden kendimizi korumaktır. Barınmak ya da sığınmak için hiç durmadan uğraşırız.
Ama Tanrının bizim için isteği yaşamlarımızın O’na sürekli bağımlı kalacak olan bir kriz içinde geçmesi gerektiğidir. Tanrı, yuvayı sonsuza kadar karıştırmaktadır.
Hudson Taylor’un biyografisinde Bayan Howard Taylor şunları yazmıştır: “Bereketi tüm dünyaya yamak için yaratılan bu yaşam, çok zor bir sürecin içinden geçmek zorundadır (örneğin, tortularının içinde durgun kalmaktan farklı olarak), “Kaptan kaba” boşaltmak ve sonra yeniden tekrar boşaltmak gibi arıtılmakta olduğumuz eski doğanın boşaltılması çok acı vericidir.”
İlahi Bağcı’nın yaşamlarımızda neyi tamamlamak istediğinin farkına vardığımız zaman, isyan etmekten kurtulur ve boyun eğme ve bağımlılığı öğreniriz. Bize şu sözleri söylememiz öğretilmiş olur:
Dostları ilə paylaş: |