Her Gün Bir Defa Yazan: William MacDonald Publisher of the English Original: everyday publications inc



Yüklə 14,07 Mb.
səhifə54/58
tarix07.01.2022
ölçüsü14,07 Mb.
#87000
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   58
Ey Rab, şarkının ne kadar tatlı olduğunun önemli olmadığını biliyoruz;

Senin için önemli olan melodi, yüreğin değil, Ruh’un öğrettiği melodidir.

Tanrının Ruhu vaaz edilen Söz’ü nasıl kullanabiliyor ise şarkı söylemeyi de aynı şekilde kullanabilir. Grattan Guinness’in annesi, tarlasını sürerken şarkı söyleyen bir çiftçinin sesini duydu ve kendini nehre atarak boğulmayı planlarken intihar etmekten vazgeçti. Dr Guinness daha sonra şunları söyledi: “Ben Tanrı için ne isem, bunu alçakgönüllü işini yaparken Tanrıya övgü şarkıları söyleyen adanmış bir imanlıya borçluyum.”

Hıristiyan müziği hizmetinde görevli olan kişiler iki tehlikeye karşı dikkatli olmak zorundalar. İlk tehlike kendileri ile övünme konusunda karşılarına çıkar. İnsanlara verilen diğer hizmetlerin şekillerinde de dev bir ego tehlikesi ile karşılaşmak söz konusudur. Tanrının yüceliği ve Tanrı halkının bereketi için şarkı söylemek yerine diğer insanları etkilemek için şarkı söylemeye çalışmak gibi bir ayartma her zaman söz konusudur. İkinci tehlike, eğitici olmak yerine eğlendirici olma tehlikesidir. Büyük bir müzikal ustalık ile şarkı söylemek mümkündür, ama amaç dinleyicilerin yüreklerine mesajın iletilmesidir. Ve insanları şarkı söylerken duygusal olarak etkilemek mümkündür.

Farklı kültürlerin farklı müzik zevkleri vardır, ama tüm kültürlerde şarkıların öğretiş açısından doğru, saygın ve ruhsal olarak eğitici olmaları gerekir.

3 Aralık

“Bir zamanlar bize zulmeden adam, önceleri yıkmaya çalıştığı imanı şimdi yayıyor.” (Galatyalılar 1:23)

Tarsuslu Saul tövbe ettikten sonra Yahudiye’deki Kiliseler daha önceden Hıristiyan imanına zulmeden bu kişinin şimdi ateşli bir vaiz ve imanın savunucusu haline geldiğini duydular. Bu gerçekten dikkat çeken bir dönüşümdü.

Daha yakın tarihlerde insanların benzeri davranışlar gösterdikleri pek çok olay olmuştur.

Lord Littleton ve Gilbert West Kutsal Kitap’ı savunan kişilerin imanını alt üst etme konusunda birlikte hareket etme kararı aldılar. Littleton Saul’ün tövbesine ilişkin kanıtların asılsızlığını ispat edecekti, West ise Mesih’in dirilişinin bir mit olduğunu kanıtlamaya uğraşacaktı. Her ikisi de Kutsal Kitap ile ilgili kayıtlar konusunda tecrübesiz olduklarını kabul ediyorlardı. Ama şöyle bir karar aldılar: “Eğer içten olmamız gerekiyor ise o zaman en azından kanıtı araştırmamız gerekir. Çalışmaları sırasında ilgilendikleri konuları sık sık aralarında paylaşırlardı. Bu paylaşımlardan birinde Littleton yüreğindekileri arkadaşına açıkladı ve bu işin içinde bir iş olduğunu hissetmeye başladığını söyledi. West ona araştırmasının sonuçlarından kendisinin de biraz etkilendiği karşılığını verdi. Sonunda, her ikisinin de kitabı bittiğinde her iki adam bir araya geldiler ve konuları ile ilgili olarak karşıt yazılar yazmak yerine konuları tasdik eden kitaplar yazdıklarını bildirdiler. Yasal uzmanlar olarak her tür kanıtın peşinden gittikten sonra Kutsal Kitap’ın kayıtlarının her iki konuda da gerçeği yazdığını kabul etmekten başka çareleri olmadığını itiraf ettiler.” (Frederick P.Wood) Lord Littleton’un kitabının adı Aziz Pavlus’un Tövbesi oldu. West’in kitabının adı ise, İsa Mesih’in Dirilişi oldu. İmansız bir yazar olan Robert C.Inngersoll bir agnostik olan Lew Wallace’a, İsa Mesih ile ilgili olan kaydın sahte olduğunu gösteren bir kitap yazması için meydan okudu. Wallace, yıllarını konuyu incelemek ile geçirdi; Metodist olan eşi bu yüzden çok üzüldü. Wallace yıllarca yaptığı incelemeden sonra sonunda yazmaya başladı. Yaklaşık dört bölüm tamamladığı zaman, Mesih ile ilgili kayıtların gerçek olduğunun farkına vardı. Tövbe ederek pişmanlık içinde dizlerinin üstüne kapandı ve Mesih’e Rabbi ve Kurtarıcısı olarak güvendi. Daha sonra Ben Hur adlı Mesih’i Tanrının Oğlu olarak tanıtan kitabını yazdı.

Frank Morison Mesih ile ilgili bir öykü yazmak istiyordu, ama mucizeye inanmadığı için kendisini çarmıhtan önceki yedi gün ile ilgili konuları araştırmak için sınırlamaya karar verdi. Ama yine de buna rağmen Kutsal Kitap ile ilgili kayıtları inceler iken, konuyu diriliş konusuna kadar genişletti. Artık Mesih’in gerçekten dirildiğinden emin olarak O’nu Rabbi ve Kurtarıcısı olarak kabul etti ve “Taşı Kim kaldırdı?” adlı kitabı yazdı. Kitabın ilk bölümünün başlığı ise “Yazılması Reddedilen Kitap” oldu.

Kutsal Kitap diridir ve güçlüdür ve iki ucu keskin kılıçtan daha keskindir. Kutsal Kitap kendi kendisinin en iyi kanıtıdır. Ona saldırıda bulunanların ve saçma olduğunu ileri sürenlerin, bir gün ona inanma ve onun adanmış şampiyonları olma olasılığı ile yüzleşmeleri gerekir.
4 Aralık

“Beceri, anlayış, bilgi ve her türlü ustalık vermek için onu ruhumla doldurdum.” (Mısırdan Çıkış 31:3)

Bu günkü metin, tapınağın inşası için özellikle seçilen, Kutsal Ruh tarafından donatılmış Besalel’e işaret eder. Besalel altın, gümüş ve tunç işleyerek ustaca yapıtlar üretir ve taş kesme ve kakmada ağaç oymacılığında ve her türlü sanat dalında çalışırdı. Tanrının Ruh’u onu b tür uygulamalı el sanatlarında bir usta yapmıştı.

The Choice Gleanings takvimi E.Tramp’ın şu sözlerini alıntı yaptı: “Hem tarlada hem fabrikada, hem evde hem de büroda, bir imanlı günlük işleri için Kutsal Ruh’tan yardım talep edebilir. Tanıdığım bir kişi fabrikasındaki bankı bir sunak haline getirmiş idi. Aramızda yaşayan bir Martha mutfağındaki masayı bir “Rabbin sofrası” yapmış idi. Bir başka imanlı ise bürosundaki masasını otururken ve konuşurken Kral’ın işine dair ilişkileri değerlendirdiği bir kürsü yapmıştı.

İsrail’deki Nasıra kentinde öncelikle Araplara hizmet veren bir imanlı hastanesi bulunur. Bu hastanenin zemin katında küçük bir kilise vardır. Ama bir vaiz konuşmak için ayağa kalktığı zaman bir kürsünün arkasında durup konuşmaz. Bunun yerine cilalı tahtadan bir marangoz tezgahının arkasında durur. Bu kürsü Rabbimizin Nasıra’da bir marangoz olarak çalıştığını hatırlatan güzel ve gerekli bir örnektir, çünkü bir anlamda bu marangoz tezgahı O’nun kürsüsü idi.

Orta batıda yaşayan bir doktor insanların bedenlerini olduğu gibi canlarını da iyileştirmek istedi. Kliniğe gelmiş bir hasta ile konuştuktan ve onu tam olarak muayene ettikten sonra hastalığın fiziksel bir sorundan çok ruhsal bir sorundan kaynaklandığını gördü. Ve o gece bu hastanın evine gidip kapısının zilini çaldı. Hasta, doktoru evinin kapısında gördüğü zaman, önce çok şaşırdı, ama doktor hemen nazikçe şöyle dedi: “Buraya sizi görmek için geldim ama bir doktor olarak değil, sizi ziyaret etmek isteyen bir doktorunuz olarak. Sizinle bir konu hakkında konuşmak istiyorum. İçeri girmemde bir sakınca var mı?” Kişi için elbette bir sakınca yoktu, doktor böylece içeri girdi ve onunla ruhsal ihtiyacı hakkında konuştu. Ve sonra ona Rab İsa’nın bu ihtiyacı nasıl karşıladığını anlattı. Hastaların çoğu yaşamlarını Rabbe verdiler ve iyileşerek O’na hizmet etmeye devam etmeye başladılar. Pek çok kişi hastalarının yalnız bedenleri ile değil, ama canları ile de ilgilenen bu sevgili doktorun hizmeti için sonsuza kadar müteşekkir kalacaklar.

Rab bu gün dünya üzerinde alışılmamış pek çok kürsüye sahiptir. Tramp’ın da söylemiş olduğu gibi, pek çok kişinin sıradan işleri nasıl Tanrının işleri haline getirileceğini öğrendiğini söyler.

5 Aralık


“Düşman azgın bir ırmak gibi geldiği zaman, Tanrının Ruh’u onu kaçırtacak.” (Yeşaya 59:19b)

Şeytan en güçlü silahlarının tümünü Rabbin halkı üzerine gönderdiği zaman, yaşamda insanı çaresizlik içinde bırakan kriz dönemleri yaşanır. Gökler kararır ve yeryüzü sarsılır ve tek bir umut ışını yokmuş gibi görünür. Ama Tanrı böyle zamanlarda halkının üzerine güç göndereceğini vaat etmiştir. Rabbin Ruhu, tam zamanında şeytana karşı gelir ve onu kaçırtır.

Mısırlı zorba tarafından esaret altında tutulan İsrail halkının durumu çok kötü idi. Angaryacı köle efendilerinin kırbaçları altında büyük zulüm görmekte idiler. Ama Tanrı onların iniltilerine karşı kayıtsız kalmadı. Firavun ile görüşmesi ve sonunda halkını özgürlüğe kavuşturması için Musa’yı çıkardı.

Hakimler döneminde yabancı istila orduları İsrail oymaklarını egemenlikleri altına aldılar. Ama Rab yine de en karanlık saatte düşmanı geri püskürtmek ve bir esenlik dönemi başlatmak için silahlı askerleri yardıma gönderdi.

Sennaherib, Yeruşalim’e karşı savaşan Asur ordusuna önderlik etti. Yahuda kentinin ele geçirileceği kesin görünüyordu. İnsani bakış açısından konuşacak olur isek, istila etmek için gelmiş bu orduları durdurmanın hiç bir yolu yoktu. Ama buna rağmen Rabbin meleği gece Asurluların kamp kurduğu yere girdi ve 185.000 adamı öldürdü.

Ester Pers Krallığında kraliçe iken, düşman ülkeye akın etti ve ülkedeki Yahudilerin hepsinin öldürülmesi için değiştirilmesi imkansız bir buyruk çıkartıldı. Tanrı, Medlerin ve Perslerin bu buyruğu aracılığı ile büyük bir bozguna mı uğratılacak idi? Hayır, Tanrı olayları öyle bir düzenledi ki, hemen bir başka buyruk çıkartıldı ve bu buyruk o yazgı gününde Yahudilere kendilerini savunmaları için izin veriyordu. Sonunda Yahudiler elbette üstün bir şekilde galip geldiler.

Savonarola Floransa’da yoksulluk, baskı ve adaletsizlik gördüğü zaman, reform getirmek için Ruh’un ellerinde bir aracı haline geldi.

Martin Luther cennetin para ile satılması ve kilisenin diğer günahlarına karşı sesini yükseltmeye başladığı zaman, sanki karanlık bir çağın içinde bir ışık parlamış gibi oldu.

Kraliçe Mary İngiltere ve İskoçya’daki gerçek Hıristiyan imanına zarar veriyor idi. Ama Tanrı çaresizliğin hüküm sürdüğü bu zamanda John Knox adlı bir adam ortaya çıkardı. Knox, Tanrının önünde kendisini yüz üstü toprağa atarak bütün gece Tanrıya, seçilmişlerinin öcünü alması ve İskoçyayı kurtarması için yalvardı, aksi takdirde öleceğini söyledi. Rab ona İskoçyayı verdi ve kraliçeyi tahtından indirdi.

Şu anda yaşamınızın en büyük krizlerinden biri ile karşı karşıya olabilirsiniz. Asla korkmayın. Rabbin Ruhu size güç gönderecek ve sizi geniş ya da ferah bir yere çıkartacaktır. Siz, sadece O’na güvenin, yeter!


6 Aralık

“Efrayim konuştuğu zaman herkes titrerdi, yücelmişti İsrail’de. Ama Baal’e taparak suç işleyince öldü.” (Hoşea 13:1)

Doğru bir kişinin söylediği sözlerde müthiş bir güç ve yetki mevcuttur. Doğru kişi konuştuğu zaman, diğer kişilerin yaşamları üzerinde etki yapar. Söylediği sözlerde ağırlık vardır. İnsanlar ona baktıkları zaman saygı duyar ve onun sözünü dinlerler.

Ama bu aynı kişi eğer bir gün günaha düşer ise, diğer kişiler üzerinde yarattığı tüm bu olumlu etkisini yitirir. Konuşurken sesinde mevcut olan o yetkili ton duyulmaz olur. İnsanlar artık öğüt almak için ona başvurmazlar. Eğer o insanlara öğüt vermeye kalkar ise, insanlar ona küçümseyen bir göz ile bakar ve şunları söylerler: “”Doktor, sen önce kendini iyileştir” ya da “Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman başkasının gözündeki çöpü görebilirsin.” Kişinin dudakları mühürlenir.

Bu durum başından sonuna kadar süreklilik gösteren bir tanıklık muhafaza etmenin önemini vurgular. İyi başlamak önemlidir ama yeterli değildir. Geçen süre zarfında tanıklığımızı korumayı sürdürmediğimiz takdirde ilk günlerin görkemi onursuzluğun sisleri içinde ortadan kaybolacaktır.

“Efrayim konuştuğu zaman insanlar titrerdi.” William şu yorumu yapar: “Efrayim, Yeşu’nun günlerinde olduğu gibi Tanrı ile yürüdüğü zaman, yetki ile konuşurdu ve insanlar titrerdi ve bu nedenle Efrayim saygın ve güçlü bir konuma sahip idi. Ama daha sonra putperestliğe dönüş yaptı ve ruhsal olarak öldü. İmanlının yüreği tamamen Mesih tarafından yönetiliyor ise ve her tür putperestlikten özgür ise, imanlı ahlak gücüne ve saygınlığa sahiptir.

Gidyon bu konuda verilecek bir başka örnektir. Rab, bu güçlü adam ile birlikte idi. Gidyon yalnızca 300 kişilik bir ordu ile Midyanlıların 135.000 güçlü adamını yenilgiye uğrattı. İsrailoğulları Gidyon’u kral yapmak istedikleri zaman, o bilgece davranarak bunu reddetti, çünkü gerçek Kral’ın Yehova olduğunun farkına varmış idi. Büyük zaferler kazandı ve büyük ayartmalara zafer ile karşı koydu, ama bizim çok önemsiz olduğunu düşünebileceğimiz bir konuda hata yaptı. Askerlerinden, İsmailoğullarından ganimet olarak alınmış olan altın küpeleri kendisine vermelerini istedi. Ve bu küpeler ile bir efod (bir tür ayin giysisi) yaptırdı ve bu giysi İsrail halkı için bir put haline geldi ve Gidyon’un kendisi ve ailesi için bir tuzak oldu.

Hata yaptığımız zaman Tanrıya gidebileceğimizi, tövbe ederek bağışlanma bulacağımızı elbette biliyoruz. O’nun hatta çekirgelerin yemiş oldukları yılları bile restore edebileceğini biliyoruz, yani O bize boşa harcanmış zamanımızı yenileyecek gücü sağlayabilir. Ama herkes kesinlikle şunu kabul edecektir: düştükten sonra iyileşmektense, düşmekten sakınmak daha iyidir. Parçalanmış tanıklığımızın parçalarını tekrar bir araya getirmek için onları yapıştırmaya çalışmaktansa tanıklığımızı parçalamamak daha iyidir. Andrew Sonar’ın babası ona şöyle dedi: “Andrew, dua et ki, her ikimiz de sonuna kadar iyi bir şekilde devam edebilelim!” Bu nedenle dua edelim ki, önümüze konan yarışı sevinç ile tamamlayabilelim.

7 Aralık

“Ve bunların en üstünü sevgidir.” (1.Korintliler 13:13)

Nefret, çekişme ve bencillik dolu bir dünyadaki en üstün güç sevgidir. Sevgi, başka hiç bir erdemin başaramayacağını başarır ve bu anlamda lütufların kraliçesidir. Sevgi, taciz edilmeye iyilik ile karşılık verir. Kendisini öldürenlere merhamet edilmesi için dua eder. Çevresindeki herkes kendi hakları için bağırıp çağırırken sevgi bencil davranmadan hareket eder. Verebileceği bir şey kalmayıncaya kadar vermeye devam eder.

Bir Hintli cadde boyunca bindiği filinin üstünde gitmektedir. Ve onu daha hızlı yürümesi için kırbaçlar. Çelik kırbaç aniden Hintlinin elinden kayar ve yüksek şangırtı sesi çıkartarak kaldırımın üstüne düşer. Fil geri döner, hortumu ile kırbacı yerden kaldırır. Ve onu efendisine uzatır. İşte sevgi böyledir.

Esop’un (Lafonten) öykülerinden birinde güneş ve rüzgar bir yarışmaya girerler; konu, hangisinin bir adamın ceketini çıkartacak güce sahip olduğudur. Rüzgar şiddetle eser ve şiddetini ne kadar artırırsa arttırsın, adam ceketini çıkartmadığı gibi ceketine daha da çok sarılır. Sonra güneş, adamın üstüne parlamaya başlar ve adam bir süre sonra ceketini çıkartır. Güneş sıcaklığı ile adamı değiştirmiştir. İşte sevgi böyledir.

Sir Walter Scott bir kez bir sokak köpeğine tüm gücü ile ve hızlı bir şekilde bir taş atar ve köpeğin bacağı kırılır. Scott pişman bir halde orada durur iken, köpek topallayarak ona doğru gelir ve adamın kendisine taş atan elini yalar. İşte sevgi böyledir.

Stanton, Lincoln’a “alçak sinsi palyaço” ve “gerçek goril” şeklinde kaba sözler söyleyerek acı hakaretler etti; Springfield’da bir gerçek goril bulunduğu için goril görmek amacı ile hiç kimsenin Afrikaya gitmesine gerek olmadığını, Afrikaya bu yüzden gitmenin ahmakça olacağını dahi söyledi. Lincoln ona diğer yanağını çevirdi. Aslında Lincoln daha sonra Stanton’ı bu iş için en yetenekli insan olduğu konusunda ısrar ederek Savaş Bakanı yaptı. Lincoln vurulduğu zaman, Stanton, onun cansız bedeninin yanında durdu ve herkesin gözü önünde ağlayarak şunu dedi: “Burada dünyanın şimdiye kadar görmüş olduğu en büyük önderi yatıyor.” Lincoln diğer yanağını çevirerek galip gelmişti. İşte sevgi budur.

E.Stanley Jones şunları yazdı: “Diğer yanağı çevirerek düşmanınızın silahını elinden almış olursunuz. O sizin yanağınıza vurur ve siz diğer yanağınızı çevirerek onun yüreğine vurursunuz. Düşmanlığı çözülür. Düşmanınız yok olup gider. Düşmanlığınızdan vazgeçerek düşmanınızdan kurtulursunuz. Dünya, geri vurma gücüne sahip olan kişinin değil, geri vurma gücüne sahip olmayan Kişi’nin ayakları altındadır. Güç budur – nihai ve gerçek güç.”

Bazen sert bir söz kullanarak daha fazla şey başarılabileceği, kötülüğe kötülük ile karşılık vererek ve haklarını savunarak daha iyi sonuç elde edilebileceği sanılır. Bu yöntemler belli ölçüdeki bir güce sahiptirler. Ama güç dengesi sevgi tarafındadır, çünkü düşmanlığı derinleştirmek yerine sevgi ile düşmanları dostlar haline dönüştürmek mümkündür.
8 Aralık

“Suçlu çabuk yargılanmaz ise, insanlar kötülük etmek için cesaret bulurlar.” (Vaiz 8:11)

Ben bu satırları yazarken, ülkemizde dev gibi yükselen suç oranı ile ilgili olarak halktan büyük bir öfke dalgası yükselmektedir. İnsanlar yasa ve düzen istemektedirler. Yasalarımız ve mahkemelerimiz sanki suçlular lehine hareket eder gibidirler. Suçlu kurbanlarının hakları ise ya çok az yerine gelir ya da hiç gelmez. Mahkeme davaları çok uzun sürer ve genellikle bir suçluyu savunan bir avukat haklı olmadığı davada yasanın bazı saçma boşluklarından yararlanarak davayı kazanabilir.

Genel düzensizliğe ek olarak ayrıca liberal sosyologların, psikiyatristlerin ve diğer “uzmanların” itiraz kabul etmez şekilde salahiyet ile konuşurlar. İdam cezasının mantıksız ve insanlık dışı olduğu konusunda ısrar ederler. Suçun cezalanması ile ilgili korkunun suçluları durdurma etkisine sahip olmadığını iddia ederler. Çözümün suçluları cezalandırmak değil, onları tedavi etmek olduğunu söylerler.

Ama hata yapmaktadırlar. Bir kişi “yaptığının yanına kar kalacağından ne kadar emin olur ise” suç işlemek için o kadar hazır olacaktır. Ya da eğer cezasının hafif olacağını hisseder ise, yakalanma riskini dahi göze alır. Ya da eğer davanın uzun süre devam edeceğini düşünüyor ise, bundan teşvik dahi alacaktır. Ve diğer kişilerin savundukları tüm iddialara rağmen, ölüm cezası suça engel olan bir etkiye sahiptir.

Artan suç oranını analiz eden herkes tarafından beğenilen bir dergide şunlar yazıldı: “Bu durumun nedenlerinden biri, Amerika’nın yetersiz adalet sistemidir. Tüm yetkililer, eğer ölüm cezası etkili olacak ise, o zaman bu ölüm cezasının çabuk olması gerektiği konusunda hem fikirdirler. Ancak bekleyen yüklü davalar nedeni ile Amerikan hukuk sistemi bunu uygulayamamaktadır.”

Kriminoloji konusundaki bir uzman, erdeme olan sevgisi nedeni ile erdemli olan her bir kişi karşısında 10.000 kişinin ceza korkusu yüzünden iyi olduğunu beyan etti. Ve Chicago Üniversitesindeki Isaac Ehrlich istatistiklerin bir katilin idam edildiğine ilişkin bir haberin diğer 17 katilin suç işlemesine engel olduğunu gösterdiğini bildirir.” Reform ve rehabilitasyon sorunun çözümü değildirler. Bunlar insanları değiştirme konusunda sürekli başarısızlığa uğrayan yollardır. Biz, yalnızca Tanrının Ruhu aracılığı ile yeniden doğmanın bir günahkarı bir kutsala çevirebileceğini biliriz. Ama ne yazık ki, yetkililerden yalnızca bir kaçının dışında bu gerçeği hiç kimse ne kendisi ne de mahkumları için kabul etmeyecektir.

Durum bu olduğuna göre yapabilecekleri en iyi şey, bu günkü ayeti ciddiye almak olacaktır.”Çünkü suçlu çabuk yargılanmaz ise, insanlar kötülük etmek için cesaret bulur.” Ceza, çabuk ve adil bir şekilde uygulanmadıkça, suç işleme oranlarında bir düşüş görmeyeceğiz. Çözüm, yalnızca Kutsal Kitap’tadır – eğer insanlar bunu kabul ederler ise.

9 Aralık

“Rabbimiz İsa Mesih aracılığı ile bizi zafere ulaştıran Tanrı’ya şükürler olsun!” (1.Korintliler 15:57)

Yaratılmış olan hiç bir zihin Rab İsa’nın Golgota’daki çarmıhta kazanmış olduğu zaferin boyutlarını asla kavrayamaz. Rab İsa dünyayı yendi (Yuhanna 16:33). Bu dünyanın prensi olarak adlandırılan Şeytan’a galip geldi (Yuhanna 16:11). O, yönetimler ve hükümranlıklar üzerinde zafer kazandı (Koloseliler 2:15). Ölümü öyle bir yendi ki, ölüm yok oldu (1.Korintliler 15:54,55,57).

Ve O’nun zaferi bizimdir. Aynı Davut’un Golyat’a karşı kazandığı zaferin tüm İsrail için geçerli olması gibi, Mesih’in görkemli zaferi de aynı şekilde O’na ait olan herkese ait oldu. Bu nedenle Horatius Bonar ile birlikte şu şarkıyı söyleyebiliriz:




Yüklə 14,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   58




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin