Tanrının bu sevgisinden söz eden pek çok ayetten yalnızca birkaç tanesine verecek yerimiz var. “Seni sonsuz bir sevgi ile sevdim. Bu nedenle sevecenlik ile seni kendime çektim” (Yeremya 31:3). “Tanrı ise bizi sevdiğini şunun ile kanıtlıyor: Biz daha günahkar iken Mesih bizim için öldü.” (Romalılar 5:8) “Ama merhameti bol olan Tanrı, bizi çok sevdiği için bizi Mesih ile birlikte yaşama kavuşturdu –“ (Efesliler 2:4) “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiç biri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.” (Yuhanna 3:16)
Yuhanna, “Tanrı sevgidir” dediği zaman, (1.Yuhanna 4:8), Tanrıyı tanımlamaz, ama bu ifadesi ile ısrar ettiği nokta, sevginin O’nun tanrısal doğasındaki ya da özündeki anahtar olduğu düşüncesidir. Biz sevgiye tapmayız, sevgi olan Tanrıya taparız.
Tanrının sevgisinin başlangıcı yoktu ve sonu olamaz. O’nun sevgisinin boyutları sınırsızdır. Sevgisi mutlak saftır; bir bencilliğin ya da herhangi başka bir günahın lekesi bulunmaz. Tanrının sevgisi fedakardır, bedelini asla düşünmez. Yalnızca diğer kişilerin rahatını ister ve karşılığında hiç bir şey beklemez. Yalnızca sevilmesi kolay kişilere değil, sevilmesi imkansız kişilere de ulaşır ve dostları sevdiği gibi düşmanları da sever. Sevgi, sevdiği kişileri, erdemleri neden ile sevmez, sevginin kaynağı yalnızca Veren’in iyiliğidir.
Bu üstün gerçeğin pratikteki ifadeleri aşikardır. Pavlus, “Bunun için sevgili çocukları olarak Tanrıyı örnek alın. Mesih bizi nasıl sevdi ise ve bizim için kendisini güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrıya sundu ise, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün.” (Efesliler 5:1,2) Sevgimizin Rabbe yükselmesi gerekir, bizden kardeşlerimize akması gerekir ve kurtulmamış olan dünyaya yayılması gerekir.
Aynı zamanda en derin tapınmayı aşılayana şeyin de O’nun sevgisi hakkında düşünmek olması gerekir. O’nun ayaklarının dibine kapandığımız zaman, sürekli olarak şunları tekrar etmemiz lazımdır:
Beni nasıl böyle sevebiliyor ve aynı zamanda
Tanrı olabiliyorsun?
Aklım sevgini anlamayabilir,
Ama sevgin yüreğim için güneş ışığıdır.
12 Haziran
“Sizleri Mesih’te sonsuz yüceliğine çağıran ve tüm lütfun kaynağı olan Tanrının Kendisi..” (1.Petrus 5:10)
Tanrının lütfu, bu lütfu hak etmeyen kişilere Tanrının sunduğu iyilik ve onları kabul etmesidir. Lütuf görenler aslında iyiliğin tam aksini hak ederler, ama İsa Mesih’e Rableri ve Kurtarıcıları olarak güvendikleri için hak etmedikleri iyilik olan lütfu alırlar.
Lütuf hakkında bilinen en iyi dört ayeti örnek olarak yazalım! “Yasa Musa aracılığı ile verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığı ile geldi” (Yuhanna 1:17). İnsanlar, İsa Mesih’te olan kurtuluş ile Tanrının lütfu ile karşılıksız olarak aklanırlar. (Romalılar 3:24) “Rabbimiz İsa Mesih’in lütfunu bilirsiniz. O’nun yoksulluğu ile siz zengin olasınız diye, O zengin olduğu halde sizin uğrunuza yoksul oldu” (2.Korintliler 8:9). “İman yolu ile, lütuf ile kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrının armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Efesliler 2:8,9)
Bazı kişiler Tanrının lütfunu O’nun tüm erdemlerinin en büyüğü olarak yüceltirler. Örneğin, Samuel Davis şöyle yazar:
Mucizelerin yüce Rabbi!
Senin tüm yolların tanrısal niteliklerini sergilerler;
Ama Senin lütfunun parlak yücelikleri,
Senin diğer mucizelerinin çok üstünde parlarlar.
Senin gibi bağışlayan bir Tanrı var mı?
Ya da seninki gibi zengin ve karşılıksız bir lütufa kim sahip?
Ama kim Tanrının niteliklerinden birinin diğerinden daha büyük olduğunu söyleyebilir?
Tanrı her zaman Yeni Antlaşmada olduğu gibi Eski Antlaşmada da bir lütuf Tanrısı olmuştur. Ama O’nun karakterinin bu görünümü Mesih’in gelişi ile birlikte yeni ve çekici bir şekilde açıklanmıştır.
Bir kez Tanrının lütfunun birazını anlar isek, sonsuza kadar tapınan kişiler haline geliriz. Kendimize şu soruyu sorarız: “Neden beni seçmesi gereksin ki? Rab İsa’nın hak etmeyen biri için neden Kendi yaşamının kanını dökmesi gereksin? Tanrı beni neden yalnızca cehennemden kurtarmak ile kalmasın, ama aynı zamanda beni daha şimdiden göklerdeki ruhsal bereketler ile bereketlesin ve sonsuzluğu cennette O’nunla birlikte geçirmemi sağlasın?” bizim gibi sefilleri kurtaran şaşırtan lütuf şarkısını söylememize hayret etmemiz gerekir!
O zaman Tanrı, Lütfunun bizim kendi yaşamlarımızda da yeniden üretilmesini ve bizler aracılığı ile diğer kişilere de akmasını isteyecektir. O, bizlerin diğer kişiler ile olan ilişkilerimizde lütufkar davranmamızı ister. Sözlerimiz tuz ile terbiye edilmiş gibi her zaman lütuf ile dolu olmalıdır (Koloseliler 4:6). Başkalarının zengin olabilmesi için bizim kendimizi yoksul kılmamız gerekir. (2.Korintliler 8:9) Hak etmeyen ve sevilmesi zor olan kişilere iyilik yapmalı ve onları kabul etmeliyiz.
13 Haziran
“Merhameti bol olan Tanrı…” (Efesliler 2:4)
Tanrının merhameti O’nun suçlu, başarısız, sıkıntı ya da ihtiyaç içinde olan kişilere gösterdiği acıması, iyiliği ve şefkatidir. Kutsal Yazılar Tanrının merhametinin bol olduğunu (Efesliler 2:49 ve herkese bol sevgi gösterdiğini (Mezmur 86:5) vurgularlar. O’nun merhameti boldur (1.Petrus 1:3); sadakati gökyüzüne ulaşır (Mezmur 57:10). “Çünkü gökler yeryüzünden ne kadar yüksek ise, kendisinden korkanlara karşı sevgisi de o kadar büyüktür.” (Mezmur 103:11) Tanrıdan “merhametler Babası” olarak söz edilir. (2.Korintliler 1:3) “Rab çok şefkatli ve merhametlidir.” (Yakup 5:11) Tanrı, merhametini taraf tutmadan boca eder; “O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem iyilerin üzerine yağdırır” (Matta 5:45). İnsanlar kendi yaptıkları iyi işler ile kurtulmazlar (Titus 3:5), ama O’nun egemen merhameti aracılığı ile kurtulurlar (Mısır’dan Çıkış 33:19; Romalılar 9:15). O’nun merhameti Kendisinden korkanlar için sonsuza kadar sürer (Mezmur 136:1; Luka 1:50). Ama tövbe etmemiş kişi için var olan yalnızca bu yaşamdır.
Lütuf ve merhamet arasında bir farklılık mevcuttur. Lütuf, Tanrının beni hak etmediğim bereketlere boğması anlamına gelir. Merhamet ise, bana hak ettiğim cezayı vermemesi anlamına gelir.
Kutsal Yazıların her öğretişine bağlı olan bir görev vardır. Tanrının merhametleri her şeyden önce bedenlerimizin diri, kutsal ve kabul edilebilir kurbanlar olarak Tanrıya sunulmasını talep ederler. (Romalılar 12:1) Bu bizim yapabileceğimiz en makul, en akılcı, en mantıklı ve en sağduyulu şeydir.
Tanrı, sonra, bizim birbirimize karşı merhametli davranmamızı ister. Merhamet gösteren kişiler için özel bir ödül vaat edilmiştir: “onlara merhamet edilecektir” (Matta 5:7). Rab, kurbandan çok merhametten hoşlanır (Matta 9:13). Yani, bir kurbanın büyük işleri, eğer kişisel tanrısayarlıktan ayrı iseler, kabul görmezler.
İyi Samiriyeli komşusuna merhamet gösteren kişidir. Açları doyurduğumuz, yoksulları giydirdiğimiz, hastalara baktığımız, dul ve yetimleri ziyaret ettiğimiz ve ağlayanlar ile ağladığımız zaman, merhamet göstermiş oluruz.
Bize haksızlık eden birinden öç alma fırsatımızı reddettiğimiz zaman, ya da hata yapmış kişilere sevgi gösterdiğimiz zaman, merhametli davranmış oluruz.
Ne olduğumuzu hatırlamamız ve bize merhamet gösterilmesi için dua etmemiz gerekir (İbraniler 4:16), aynı şekilde diğer kişiler için de dua etmeliyiz (Galatyalılar 6:16; 1.Timoteos 1:2).
Son olarak, Tanrının merhametlerinin yüreklerimizi O’nu övmek için şarkılar söylemeye akord etmesi gerekir.
Ey Tanrım, yükselen canım
Senin tüm merhametlerini düşündüğü zaman,
Kaybolan beni ışık krallığına aktardığını hatırladığı zaman,
Hayret, sevgi ve övgü içinde kendimi kaybederim.
Joseph Addison
14 Haziran
“Haksızlık ile gerçeğe engel olan insanların tüm tanrısızlığına ve haksızlığına karşı Tanrının gazabı gökten açıkça gösterilmektedir.” (Romalılar 1:18)
Tanrının gazabı, zaman içinde ve sonsuzlukta tövbe etmemiş günahkarlara karşı yönelmiş olan şiddetli öfkesi ve paylayıcı cezasıdır. A.W.Pink Tanrının gazabının O’nun sadakati, gücü ve merhameti gibi tanrısal bir mükemmelliği olduğuna işaret etmiştir. Bu konuda hiç bir bahane ileri süremeyiz.
Tanrının gazabı üzerinde düşünür iken, aklımızda tutmamız gereken birkaç gerçek mevcuttur.
Tanrının sevgisi ve gazabı arasında herhangi bir çelişki yoktur. Gerçek sevgi, günahı, isyanı ve itaatsizliği cezalandırır.
Eğer insanlar Tanrının sevgisini reddederler ise, o zaman geriye Tanrının gazabından başka ne kalır? Yalnızca iki tane sonsuz konut vardır: cennet ve cehennem. Eğer insanlar cenneti reddederler ise, cenneti reddetmek ile cehennemi seçmiş olurlar.
Tanrı cehennemi insanlar için değil, ama şeytan ve onun melekleri için yarattı (Matta 25:41). Rab, kötü kişilerin ölümünden zevk duymaz (Hezekiel 33:11). Ama Mesih’i reddeden kişiler için başka bir seçenek mevcut değildir.
Yargıdan Tanrının tuhaf işi olarak söz edilir (Yeşaya 28:21). İleri sürülen, O’nun merhamet göstermeyi seçmesidir. (Yakup 2:13b)
Tanrının gazabında kincilik ya da inatçılık veya garez yoktur. Tanrının gazabı adil gazaptır; O’nun gazabında hiç bir günah lekesi bulunmaz.
Tanrının gazabı, örnek almaya çağrılmadığımız bir niteliktir. Garip bir şekilde bu gazabı yalnızca O’na aittir ve yalnızca Tanrı bu gazabı mutlak bir adalet ile uygulayabilir. Pavlus bu nedenle Romalılar’a şunları yazar: “Sevgili kardeşler, kimseden öç almayın; bunu Tanrının gazabına bırakın. Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Rab diyor ki, öç benimdir, ben karşılık vereceğim.’” (Romalılar 12:19)
Hıristiyan adil öfkeyi göstermeye çağrılmıştır, ama bu öfkenin haklı olması gerekir. Böyle bir öfkenin günah dolu bir gazaba doğru geçiş yapmaması gerekir (Efesliler 4:26). Haklı öfkenin yalnızca Tanrının onuruna leke sürülme tehlikesi halinde uygulanması gerekir, asla kendini savunmak ya da kendini haklı çıkarmak için değil.
Eğer Tanrının gazabına gerçekten inanıyor isek, bu inancımızın bizi Müjdeyi hala yıkıma götüren geniş yolda yürüyen kişiler ile paylaşmak için harekete geçirmesi gerekir. Ve Tanrının gazabını vaaz ettiğimiz zaman, sözlerimiz sevgi gözyaşları ile dolu olmalıdır.
15 Haziran
“Rabbin sevgisi hiç tükenmez, merhameti asla son bulmaz, her sabah tazelenir onlar; Sadakatin büyüktür.” (Ağıtlar 3:22,23)
Tanrı sadıktır ve doğrudur. O yalan söyleyemez ya da aldatamaz. Verdiği sözden geri dönemez. Tanrı mutlak güvenilirdir. O’nun hiç bir vaadi boş çıkmaz.
“Tanrı insan değil ki, yalan söylesin. İnsan soyundan değil ki, düşüncesini değiştirsin. O söyler de yapmaz mı? Söz verir de yerine getirmez mi?” (Çölde Sayım 23:19). “Tanrınız Rabbin Tanrı olduğunu bilin. O, güvenilir Tanrıdır.” (Yasa’nın Tekrarı 7:9) Sadakatin kuşaklar boyu sürüyor” (Mezmur 119:90).
Sizleri Oğlu Rabbimiz İsa Mesih ile paydaşlığa çağıran Tanrı güvenilirdir (1.Korintliler 1:9). “Tanrı güvenilirdir, gücünüzü aşan biçimde denenmenize izin vermez.” (1.Korintliler 10:13) “Ama Rab güvenilirdir, O sizi pekiştirecek, kötü olandan koruyacaktır.” (2.Selanikliler 3:3). Bazı kişiler iman etmeseler bile, O yine de sadık kalır. Çünkü Kendisini inkar edemez (2.Timoteos 2:13).
İsa, beden almış olan gerçektir (Yuhanna 14:6). Tanrının Sözü kutsal kılan gerçektir (Yuhanna 17:17). “Her insan yalancı olsa bile, Tanrının doğruyu söylediği bilinmelidir.” (Romalılar 3:4)
Tanrının sadık ve doğru olduğunu bilmek, canlarımızı güven ile doldurur. O’nun sözünün yanlış olamayacağını biliyoruz, O vaat ettiği sözü yerine getirecektir, çünkü vaat eden Tanrı güvenilirdir. (İbraniler 10:23) Örneğin, sonsuza kadar güvende olduğumuzu biliyoruz, çünkü O, koyunlarından hiç birinin mahvolmayacağını söyledi (Yuhanna10:28). Hiçbir zaman hiçbir eksiğimizin olmayacağını biliyoruz, çünkü O tüm ihtiyaçlarımızı karşılayacağına söz vermiştir. (Filipeliler 4:19)
Tanrı, Halkının sadık ve doğru olmazını arzu eder. O verdiğimiz söze sadık olmamızı ister. Randevularımıza bağlı kalmamızı bekler. Kendimizi yalanlara, abartmalara ya da yarı gerçeklere teslim etmememiz gerekir. Vaatlerimizi yerine getirme konusunda sadık olmamız lazımdır. Hıristiyanlar, evlilik antlaşmasına tüm insanlardan daha çok sadık kalmalıdırlar. Toplulukta, iş yerinde ya da evde verdikleri sözleri yerine getirme konusunda sadık davranmaları gerekir.
Rabbe, sadık olduğu için ne kadar çok övgü sunmalı ve ne kadar çok teşekkür etmeliyiz. O, umutları kıramayan Tanrıdır.
O yarı yolda bırakmaz,- O, Tanrıdır.
O başarısız olamaz- Sözünü verdi.
O’nun gücü kesilemez-O, sıkıntını atlatana kadar yardım edecektir.
O, ihmal etmez- sana cevap verecektir.
C.E.Mason.Jr.
16 Haziran
“Bizim Tanrımız göklerdedir; O, ne isterse yapar.” (Mezmur 115:3)
Tanrı egemendir. Bu ifade, O’nun evrenin üstün egemeni olduğu anlamına gelir. Ve O istediği her şeyi yapabilir. Ama bunu söyledikten sonra, hemen eklememiz gereken şudur: Tanrının istediği her şey her zaman doğrudur. O’nun yolları mükemmeldir.
Yeşaya Rabbin şu sözlerini alıntı olarak aktarır: “Tasarım gerçekleşecek, istediğim her şeyi yapacağım.” (Yeşaya 46:10) Nebukadnessar’ın aklı yeniden kendisine geri verildiği zaman, şu sözleri söyledi: “dünyada yaşayanlar bir hiç sayılır. O, gökteki güçlere de dünyada yaşayanlara da dilediğini yapar. O’nun elini durduracak, ‘O’na ne yapıyorsun?’ diyecek kimse yoktur.” (Daniel 4:35) Elçi Pavlus, insanın Tanrının yaptıklarını sorgulama hakkına sahip olmadığı konusunda ısrar eder: “Ama ey insan, sen kimsin ki, Tanrıya karşılık veriyorsun? Kendisine biçim verilen, biçim verene, ‘Beni niçin böyle yaptın?’ der mi?’” (Romalılar 9:20) Ve yine başka bir bölümde Tanrıdan “Her şeyi Kendi isteği doğrultusunda düzenleyen Tanrı” olarak söz eder. (Efesliler 1:11)
Spurgeon şöyle dedi: “Biz tahtında oturan bir Tanrıyı ilan ediyoruz ve O, Kendisine ait olan kişiler ile istediği şekilde hareket etme hakkına sahiptir; yarattıklarına herhangi bir konu ile ilgili olarak danışmaksızın her şeyi Kendi isteği doğrultusunda düzenler.”
Çok basit bir şekilde ifade edecek olur isek, Tanrının egemenliğine ilişkin öğretiş, Tanrının Tanrı olmasına izin veren bir öğretiştir.
Bu beni saygı ve huşu ile dolduran bir gerçektir. Bu gerçeğin tüm sonuçlarını ya da dallarını kavrayamam, ama tapınabilir ve hayranlık duyabilirim.
Bu gerçek, benim Kendimi O’na teslim etmem için beni harekete geçirir. O, Çömlekçidir ve ben de O’nun hamuruyum. Beni yarattığı ve kurtardığı için üzerimde haklara sahiptir. Hiç bir koşulda O’na karşı yanıt veremem ya da O’nun kararlarını sorgulayamam.
Bu gerçek, rahatlık dolu bir gerçektir. O, en üstün egemen olduğu için O’nun amaçlarını yerine getirdiğini ve bu amaçların arzu edilen sona ulaşacaklarını bilirim.
Yaşamda anlayamadığım şeyler mevcut olmasına rağmen, emin olduğum nokta şudur: O’nun altın ve gümüş iplikler ile örmesi nasıl gerekli ise, aynı şekilde koyu renk iplikler ile de örmesi gereklidir.
17 Haziran
“Tanrının derin sırlarını anlayabilir misin* Her Şeye gücü Yeten’in sınırlarına ulaşabilir misin?” (Eyüp 11:7)
Yalnızca kısa bir şekilde olsa dahi, Tanrının, sözü edilmesi gereken diğer nitelikleri de mevcuttur. Bu tanrısal mükemmelliklerin üzerinde düşünmek, canı yeryüzünden gökyüzüne, önemsiz olandan yukarılara doğru kaldırır.
Tanrı adildir, yani, tüm işlerinde eşit, doğru ve dürüstçe davranır. O, “adil Tanrı ve Kurtarıcıdır. (Yeşaya 45:21)
O, anlaşılamazdır (Eyüp 11:7,8). O, insan zihni tarafından anlaşılamayacak kadar büyüktür. Stephen Charnock’un söylediği gibi, “Tanrının var olduğu göz ile görünür. Göz ile görünmeyen O’nun ne olduğudur.” Ve Richard Baxter şunları söylemiştir: “Tanrıyı bilebilirsiniz, ama O’nu anlayamazsınız.”
Tanrı, başlangıcı ya da sonu olmaksızın, sonsuzdur. (Mezmur 90:1-4) O’nun zaman yaşamı sonsuzluktur.
Tanrı iyidir (Nahum 1:7). “Rab herkese iyi davranır, sevecenliği bütün yapıtlarını kapsar” (Mezmur145:9).
Tanrı sınırsızdır (1.Krallar 8:27). O sınır ya da engellere sahip değildir. “O’nun büyüklüğü hesapların, ölçülerin ya da insanın hayal gücünün çok ötesindedir.”
Tanrı kendiliğinden vardır, O yaratılmamış Olan’dır (Mısır’dan Çıkış 3:14). O, varoluşunu herhangi bir dış kaynaktan almaz. O, tüm diğer yaşamların olduğu gibi Kendi yaşamının da Kaynağıdır.
Tanrı, kendi kendine yeterlidir, yani, Üçlü birlik içinde ihtiyacı olabilecek her şeye sahiptir.
Tanrı her şeyden üstündür; O, evren ve zamanın çok ötesindedir ve maddesel yaratılıştan ayrıdır.
Tanrının son bir niteliği O’nun her şeyi önceden bilmesidir. Hıristiyanlar Tanrının her şeyi önceden bilmesi konusunda farklı görüşlere sahiptirler. Kimin kurtulacağına ya da Kurtarıcıya kimin güveneceğinin yalnızca bir ön bilgi olup olmadığına Tanrının her şeyi önceden biliyor oluşunun karar verip vermediği hakkında hemfikir değildirler. Romalılar 8:29 ayetini düşünüp bir sonuca vardığım zaman, Tanrının egemen bir şekilde belirli bireyleri seçtiğine ve O’nun önceden bildiği tüm kişilerin yüceltileceğini buyurduğuna inanıyorum.
Ve böylece Tanrının niteliklerinin düşünülmesi ve incelenmesi konusunun sonuna gelmiş oluyoruz. Ama bu konu bir başka anlam açısından sonu olmayan bir konudur. Tanrı öylesine büyük, yüce ve hayranlık uyandırıcıdır ki, O’nunla ilgili her şeyi yalnızca bir cam aracılığı ile karanlık bir şekilde görebiliriz. Çünkü Tanrı sınırsızdır, O, sınırlı zihinler tarafından asla tam olarak bilinemez. Tüm sonsuzluk boyunca O’nun Kişiliğinin harikaları üzerinde düşünüp duracağız ve hala şu sözleri söylüyor olacağız: “bize yarısı bile açıklanmadı.”
18 Haziran
“Baba Tanrının gözünde temiz ve kusursuz dindarlık, kişinin sıkıntı çeken dullar ve öksüzler ile ilgilenmesi ve kendini dünyanın lekelemesinden korumasıdır.” (Yakup 1:27)
Yakup bu sözleri yazdığı zaman, imanlı bu gibi şeyleri yaptığı takdirde kendisinden talep edilen her şeyi yerine getirdiğini söylediği anlamına gelmez. Yakup’un burada söylemek istediği yalnızca ideal dindarlığın önde gelen iki örneğinin öksüzleri ve dulları ziyaret etmesi ve kendisini dünyanın lekelemesinden korumasıdır.
Bu sözleri okuduğumuz zaman, Yakup’un açıklayıcı vaazleri, ya da hizmet görevini ya da kişisel canları kazanmak gibi konuları sıfırladığını düşünmemiz mümkün olabilir. Ama hayır! Yakup burada öncelikle bu kişilerin ziyaret edilmesini düşünür.
Elçi Pavlus Efes’teki yaşlılara kendisinin nasıl “evden eve” dolaştığını (Elçilerin İşleri 20:20) hatırlattı. J.N.Darby, ziyaret etme konusunun, “hizmetin en önemli kısmı” olduğunu düşündü. Ve şöyle yazdı: “Saat zamanları vurur ve yanından geçenler bunu işitirler, ama saati yürüten içeride yapılan iştir ve vuruşların ve akrep ile yelkovanın işlemelerini sağlar. Ben bu ziyaret etme konusunun sizin sabit ve devamlı olarak yapmanız gereken bir iş olduğunu düşünürüm ve diğer konuların kendiliklerinden işlediklerini kabul ederim. Herkesin önündeki tanıklıktan fazla hoşlanmam; ve özellikle eğer kişiye özel bir iş mevcut değil ise, bundan ürkerim” (2.Ağustos 1839 yılında G.V.Wigram’a yazılmış bir mektuptan alıntı).
Tek başına yaşayan yaşlıca bir dul, komşularının ve dostlarının yardımına muhtaç olduğu bir aşamaya geldi. Zaman içinde, özellikle dış dünya ile temasta bulunduğu zamanlar ile ilgili günlerde meydana gelmiş olan herhangi bir şeyi ve her şeyi eli ile yazarak bir günlük tuttu. Bir gün, komşuları onun evinden birkaç gündür hiç bir yaşam belirtisi göremediklerinin farkına vardılar. Eve girmesi için polisi çağırdılar ve bu yaşlı hanımın birkaç gün önce ölmüş olduğunu gördüler. Ölümünden üç gün önce günlüğüne yazmış olduğu yegane satırların, “Hiç kimse gelmedi,” “Hiç kimse gelmedi”, “hiç kimse gelmedi” şeklindeki hep aynı satırlar idi.
Günlük yaşamlarımızın meşguliyeti içinde yalnız, ihtiyaç sahibi ve halsiz kişileri unutmak çok kolaydır. Diğer başka konulara ayrıcalık veririz ve ayrıcalık tanıdığımız bu hizmet konuları genellikle herkesin görebileceği ve hayranlık duyacakları konulardır. Ama eğer dindarlığımızın saf ve bozulmamış olmasını istiyor isek, öksüzleri, dulları, yaşlıları ve eve kapanmış kişileri ihmal etmememiz gerekir. Rab, yardıma ihtiyaç duyan kişiler için özel bir ilgi duyar ve bu ihtiyacı karşılamak için öne adım atacak kişilere vereceği özel bir ödülü vardır.
19 Haziran
“.. ve gücün yaşamın boyunca sürecektir..” (Yasa’nın Tekrarı 33:25)
Tanrı, Halkına, belirli zamanlardaki ihtiyaçlarına uygun olarak güç sağlayacağına dair vaatte bulunur. Tanrı, bu vaadini ihtiyaç ortaya çıkmadan önce vermez, ancak kriz geldiği zaman, bu krizi karşılayacak olan lütuf da sağlanır.
Belki bir sıkıntı ya da sorun arasından geçmeye çağrıldınız. Eğer böyle bir denemenin ne kadar büyük olduğunu biliyor olsa idiniz, şöyle diyecektiniz: “Buna asla katlanamayacağımı biliyorum.” Ama deneme ile birlikte sizi de başka birilerini de şaşırtacak olan tanrısal desteğin tamamı da gelir.
Sevdiklerimizin ölüm tarafından çağrılacakları zamanın gelmesinden korku duyarak yaşarız. Küçük dünyamızın yıkılacağından ve bizim bununla kesinlikle başa çıkamayacağımızdan eminizdir. Ama hiç de böyle olmaz. Rabbin varlığının bilincinde oluruz ve daha önce hiç bilmediğimiz bir şekildeki güç ile destek alırız.
Çoğumuz kazalarda ve büyük tehlike arz eden durumlarda ölümden sıyrılmışızdır. Normal olarak panik yaşamamız gerekir iken, yüreklerimizin içinden esenlik aktığının farkına varırız. Ve bu durumu sağlayanın bize yardım etmek için gelmiş olan Rab olduğunu anlarız.
Kahramanlıkta bulunarak Mesih’in uğruna yaşamlarını feda etmiş olan kişilerin öykülerini okuduğumuz zaman, Tanrının “şehitlik günleri için şehitlik lütfunu” verdiğinin tekrar taze bir şekilde farkına varırız. Onların sakin cesaretleri, insanın yiğitliğinin çok ötesinde idi. Onların bu kahramanca verdikleri tanıklığın göklerden gelen bir güç ile sağlandığı ortada idi.
Bu durumda bir ihtiyaç ortaya çıkmadan önce kaygı duymanın ülser hastalığından başka bir şey üretmediğinin aşikar olması gerekir. Gerçek şudur ki, Tanrı, lütuf ve güce ihtiyaç duyuluncaya kadar, lütuf ve güç vermez. D.W.Whittle’ın bu konuda söylediklerini okuyalım,
Benim yarın ile hiç bir işim yok,
Bu konu ile Kurtarıcı ilgilenecektir.
Yarının lütfunu ve gücünü bu günden borç alamam.
O zaman neden kaygısını da borç almam gereksin?
Annie Johnson Flint’in akıldan çıkmayan şu satırları her zaman bu konu ile uygunluk gösterir.
Yükler ağırlaşmaya başladığı zaman Tanrı daha çok lütuf verir.
İşler fazlalaştığı zaman Tanrı daha çok güç gönderir.
Eklenen sıkıntıya Tanrı merhametini ekler;
Çoğalan denemelere O’nun çoğalan esenliği eşlik eder.
Dayanma gücümüz tükendiği zaman,
Gücümüz sona ermeden önce, günün yarısı geçmiştir.
Kendi kaynaklarımızın sonuna geldiğimiz zaman,
Babamızın tam sağlayışının başladığı zamandır.
20 Haziran
“Erdemli kadını kim bulabilir? Onun değeri mücevherden çok üstündür.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 31:10)
Bir Hıristiyan kocanın karısında bulmayı arzu ettiği bazı özellikler nelerdir? Bu konu hakkında aşağıda bir liste sıraladık. Umuyoruz ki, herkes bu özelliklerin hepsini tek bir kadında bulmayı beklemeyecek kadar olgun yapıdadır.
Dostları ilə paylaş: |