Hidayet önderleri 2 İmam ali (AS) Önsöz 2


Ali'nin Peygamber'in (s.a.a) Yatağında Geceyi Geçirmesinin Anlamı



Yüklə 0,77 Mb.
səhifə14/54
tarix02.11.2017
ölçüsü0,77 Mb.
#27824
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   54

Ali'nin Peygamber'in (s.a.a) Yatağında Geceyi Geçirmesinin Anlamı


1- İmam Ali'nin (a.s) hicret gecesini Peygamberimizin (s.a.a) yatağında geçirmesi, onun risalet misyonunun olgunlaştığının ve Hz. Resul'ün (s.a.a) şahsını temsil etme liyakatine kavuştuğunun ilânı konumundadır. Peygamber'in uhdesinde olan bütün zor işlerin, önemli adımların ve davet görevinin Peygamber'den sonra ona tevdi edildiğinin bir ifadesidir.

2- Ali'nin (a.s) Peygamber'in (s.a.a) örtüsüne bürünerek, onun yatağında uyuyarak Kureyş'in hedef şaşırtmasını sağlaması, ilkesel anlamda akrabalık bağlarını gözetmenin bir örneği ve Ali'nin (a.s) Peygamber'in (s.a.a) kendisini temsil etme yetkisine sahip oluşunun ifadesidir. Özellikle İmam'ın (a.s) Peygamber'in (s.a.a) özel malî ve sosyal vazifeleri üzerinde tasarrufta bulunması bunun somut bir göstergesidir.

3- İmam'ın (a.s) bu olayın ardından üç gün daha Mekke'de kalması cesaretinin kanıtıdır. İmam, bütün cesareti ve ilkelerine güveniyle, Resul'ün çizgisine bağlı kaldığını ilân ediyordu. Peygamber'in (s.a.a) emirlerini eksiksiz uygulamış, onun emirlerini yerine getirmişti, büyük bir dikkatle ve özenle. Sonra da bütün Kureyş'in gözlerinin önünde alenen hicret etmişti.

4- Geceyi Hz. Peygamber'in (s.a.a) yatağında geçirmesi, İmam'ın (a.s) kişiliğinin çok önemli boyutlarının belirginleşmesini sağlamıştı. Bu tam anlamıyla İmam'ın cesaretini sergiliyordu. Güçlü bir ruha ve bedene sahip oluşunun, zihinsel olgunluğunun, risalî bilincinin, ilâhî emirleri kavrayışının göstergesiydi.


ÜÇÜNCÜ AŞAMA: HİCRETTEN HZ. PEYGAMBER'İN (s.a.a) VEFATINA KADAR ALİ (A.S)

1- Ali (a.s) ve Kardeşlik Uygulaması


Resulullah efendimiz (s.a.a) İslâm toplumunun tohumunu ekmeye başlayınca toplumun bireyleri arasındaki ilişkiler bağının daha sağlam olmasını istedi. Bu amaçla Müslümanlar arasında açık ve belirgin bir şekilde kardeşlik uygulamasını başlattı. Şirkten beri İslâm dininin temel prensiplerinden birinin kökleşmesini hedefledi. Bu İslâm davetinin hem gizlilik aşamasında hem de açıklık aşamasında gerektirdiği bir uygulamaydı. İlk kardeşlik uygulaması, hicretten önce Mekke'de gerçekleştirilmişti. O sırada Peygamber'imiz (s.a.a) muhacirlerle ensarı kardeş ilân etmişti. Kardeşlik uygulamasını irdelediğimiz zaman, Peygamberimizin (s.a.a) şekli şekle ve örneği örneğe eklemlediğini görürüz.[122] Çünkü kardeşlik uygulaması, İslâmî davet sürecinde pratik anlam ve kanıtsallıkları olan geniş bir stratejik uygulamaydı. Kardeşlik köprüsünden geçilerek Müslümanlar arasındaki ilişkiler pekiştirildi. Bu sayede fikirlerin olgunlaşması ve üretkenliğin ve verimliliğin olağan üstü düzeyde artması sağlandı.

Rivayet edilir ki, Peygamber'imiz (s.a.a) ashabı arasında kardeşlik uygulamasını başlatınca, Ebu Bekir ile Ömer'i ve Osman ile Abdurrahman b. Avf'ı kardeş ilân etti. Ali b. Ebu Talib ile bunlardan birini kardeş yapmadı.[123]

Bunun üzerine Ali (a.s) dedi ki: "Ya Resulallah! Beni dışarıda bırakarak gerçekleştirdiğin uygulamayı görünce ruhumun bedenimden ayrıldığını ve belimin takatsiz kesildiğini hissettim. Eğer bana öfkelendiğin için bunu yaptıysan, hoşnutluk ve saygınlık senindir."

Resulullah (s.a.a) dedi ki: "Beni hak üzere peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, seni kendime ayırdım. Musa için Harun ne idiyse, benim için sen osun. Şu kadarı var ki, benden sonra peygamber gelmeyecektir. Sen benim kardeşim ve mirasçımsın."

Ali (a.s) dedi ki: "Senden sonra neyin mirasçısı olacağım?"

Buyurdu ki: "Benden önceki peygamberler neyi miras bıraktıysalar; rablerinin kitabını ve peygamberlerinin sünnetini... Sen cennetteki kasrımda benimle beraber olacaksın.[124]

İkinci kardeşlik uygulaması da hicretten birkaç ay sonra Medine'de gerçekleştirildi.[125]

2- Ali'nin (a.s) Zehra'ya (a.s) Eş Olması


Müslümanlar iyice yerleştikten sonra, İslâm'ın ilkeleri ve öğretileri Müslümanların ruhlarında kökleşmeye başladı. Artık risaleti ve Resul'ü savunma hususunda güçlü bir konumdaydılar. Müslümanlar arasındaki ilişkiler de medeni bir toplumda, kültürel bir zeminde kapsamlı ve sosyal bir özelliğe sahip olarak gelişme yoluna girmişti. Anlama, algılama, tebliğ, terbiye ve uygulama bazında yüce Allah'ın masum kıldığı Resul-i Ekrem de bu topluma önderlik ediyordu. Ali (a.s) de yirmi yaşını geride bırakmıştı. İslâm inancı ve davetini savunma uğruna cihad meydanlarına koşan bir yiğitti. Resulullah'ın (s.a.a) attığı her adımda yanı başındaydı. Peygamber'in (s.a.a) yanında en üstün makama sahipti. Peygamber'le beraber yaşıyordu ve herhangi bir Müslümandan daha yakındı ona. Hicretin üzerinden iki sene geçmişti. Peygamber'in (s.a.a) evinde kızı Zehra (a.s) da genç kadın yaşına gelmişti. Aralarında Ebu Bekir ve Ömer'in de bulunduğu birçok kişi onunla evlenmek için Peygamber'e (s.a.a) gidip başvuruyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.a) her birini gayet nazik bir şekilde reddediyordu. Onun hakkında Allah'ın emrini bekliyorum, diyordu. Ali de Fatıma ile evlenmek istiyordu.

Fakat son derece utangaç olduğu için bunu Peygamber'e (s.a.a) açamıyordu. Ayrıca yoksuldu, harcayacak bir şeyi yoktu. Ali (a.s) mal ve servet sahibi kimselerden değildi. Peygamber'in (s.a.a) ashabından bazılarının teşvikiyle Ali (a.s) Zehra'yı (a.s) istemek üzere harekete geçti. Utancından başını eğmiş bir hâlde Peygamber'in (s.a.a) yanına girdi. Hz. Peygamber (s.a.a) onun niyetini hissetmişti. Güler yüzle ve tatlı bir edayla onu karşıladı. Ne istediğini yumuşak ve saygılı bir şekilde sordu. Ali (a.s) zayıf bir ses tonuyla cevap verdi: "Ya Resulallah! Beni Fatıma'yla (a.s) evlendir."

Resulullah (s.a.a) şu karşılığı verdi: Hoş geldin, safa geldin... Sonra kızı Zehra'nın yanına gidip Ali'nin evlenme isteğini ona açtı. Dedi ki: "Ben Allah'tan seni şu insanların en hayırlısıyla ve katında en sevimli olan biriyle evlendirmesini istemiştim. Ali'yi, faziletlerini ve konumunu biliyorsun. Bu gün seni istemek üzere bana geldi. Ne dersin? Fatıma sustu, herhangi bir şey söylemedi. Peygamber'imiz (s.a.a) Fatıma'nın yanından çıkarken şöyle diyordu: "Sükut etmesi ikrar anlamına gelir; sesini çıkarmaması bu evliliği istediğini gösterir."

Sonra Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanları topladı ve onlara şöyle buyurdu: "Allah bana Fatıma'yı Ali ile evlendirmemi emretti..."

Sonra Ali'ye döndü ve şöyle dedi:

"Rabbim, Fatıma'yı seninle evlendirmemi istedi. Bu evliliğe razı mısın ey Ali?" Razıyım, ya Resulallah! dedi ve Allah için secdeye kapandı.

Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Allah ikinize bereket versin ve sizden birçok iyilikler meydana getirsin."

Ali (a.s) zırhını satarak hazırladığı mehiri getirip Hz. Peygamber'in (s.a.a) önüne koydu. Hz. Peygamber Ebu Bekir, Bilal, Ammar ve bir grup sahabeye gidip çeyiz satın almalarını emretti. Çeyiz hazırlanıp Peygamber'e (s.a.a) takdim edilince, elinde götürüp getirerek şöyle dedi: "Allah, kaplarının tümü çanak çömlekten olan kavme bereket versin."

Son derece kolay ve sade bir şekilde, her türlü tantanadan uzak bir tarzda evlilik töreni tamamlandı. Çeyiz bu güne kadar Medine'nin tanık olduğu en sade çeyizdi. Hz. Peygamber (s.a.a) ve Haşimoğulları bu uğurlu evliliği kutladılar.[126]

Rivayete göre, bazıları Fatıma'nın (a.s) evliliği hakkında Hz. Peygamber'i (s.a.a) eleştirmiş ve Peygamber'imiz de şöyle demiştir: "Eğer Allah Ali b. Ebu Talib'i yaratmış olmasaydı, Fatıma'ya denk biri bulunmazdı."

Diğer bir rivayette Peygamberimizin (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle dediği belirtiliyor: "Eğer sen olmasaydın, şu yeryüzünde ona denk biri bulunmazdı."[127]



Yüklə 0,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin