Ammar b. Yasir'in Öldürülmesi
Rivayet edilir ki; Ammar b. Yasir safların arasından öne çıktı ve şöyle dedi: "Batıl taraftarlarının kuşkuya düşecekleri kadar savaşmakta olan bir kavmin yüzlerini görmekteyim. Allah'a yemin ederim ki, onlar bizi yenilgiye uğratsalar ve Hicr'in önlerine kadar kovalasalar da, biz hak üzereyiz, onlar batıl ehlidirler." Sonra Muaviye'nin ordusuna doğru ilerledi. Bir yandan da şu şiiri okuyordu:
"Biz dün Kur'ân'ın tenzili için sizinle savaşıyorduk
Bugün de tevili için sizinle savaşıyoruz.
Size öyle bir darbe indireceğiz ki, baykuşu tünediği yerden kaldırsın
Dosta dostu unuttursun
Ya da hakkı yoluna koysun."
Olağan üstü bir cesaretle Muaviye'nin ordusunun saflarının arasına daldı. Tıpkı Resulullah (s.a.a) ile beraber sadık ve ıhlâslı biri olarak savaştığı gibi. Bir anda mızraklarla üzerine saldırdılar. Ebu'l-Adiye ve İbn-i Con es-Seksekî mızraklarını ona sapladılar. Rivayete göre, bu ikisi Ammar'ın başını kesip Muaviye'ye götürmek için birbirleriyle yarıştılar. O sırada Abdullah b. Amr b. As orada oturuyordu. Onlara şöyle dedi: "Biriniz onu arkadaşına gönül rahatlığıyla bağışlasın. Çünkü ben Resulullah'ın (s.a.a) ona şöyle dediğini duydum: Ey Ammar! Seni zalim ve haddi aşan bir topluluk öldürecek."[399]
Ammar'ın o gün savaş meydanına atılmasından dolayı İmam (a.s) sıkıntılıydı, yerinde duramıyordu. Durmadan onu soruyordu. Sonunda şehit düştüğünün haberi geldi. Derhal düştüğü yere koştu. Büyük bir üzüntü duyuyordu, derin bir keder yaşıyordu. Gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Öğüt veren bir yardımcısını, güvenilir bir kardeşini kaybetmişti. Sonra namazını kıldı ve defnetti.
Ammar'ın şehit düştüğü haberi iki ordu arasında yayıldı. Muaviye ordusunun saflarında büyük bir kargaşa yaşanıyordu. Çünkü Ammar'ın konumunu ve Resulullah'ın (s.a.a) onunla ilgili hadisini biliyorlardı. Ancak hile ve aldatma hazır bekliyordu. Bütün basit ve cahilleri kandırmak için fırsat kolluyordu. Muaviye, Ammar'ı öldürenlerin, onu buraya getirenler olduğunu yaydı. Şam'ın basit insanları bu ucuz saptırmaya kanmakta güçlük çekmediler.[400]
Rivayete göre, Muaviye'nin bu sözü İmam'a (a.s) ulaştırıldığında şöyle demiştir: "Evet, Hamza'yı da biz öldürdük; çünkü onu Uhud'a biz götürmüştük!"[401]
Mushafları Mızrakların Uçlarına Takıp Kaldırma Hilesi
Savaş günlerce sürdü. Bu çetin çarpışmalar esnasında İmam'ın (a.s) ashabı sabırlarıyla ve hakkın zaferi uğruna kendilerini feda etmeleriyle belirginleştiler. Sonra İmam askerlerine bir konuşma yaptı ve onları cihada teşvik etti. Şöyle dedi: "Ey insanlar! İşin nereye vardığını biliyorsunuz. Düşmanınızın durumunu da görüyorsunuz. Artık son nefeslerini vermektedirler. Olaylar belirmeye başladığı zaman, başlangıcından hareketle sonucunu görmek mümkündür. Onlar, dine dayanmaksızın size karşı direndiler ve bize birtakım zayiatlar verdiler. Yarın sabahın erken saatlerinde onlara bir saldırı düzenleyeceğim. Onları Allah'ın hakemliğine havale ediyorum."[402]
Muaviye bu olayı haber aldı. Şamlılar arasında hezimet belirtileri de baş göstermişti. Derhal danışmak için Amr b. As'ı çağırdı. Ona dedi ki: "Sadece bir gecemiz var. Yarın Ali kesin darbeyi indirmek üzere saldıracaktır. Ne önerirsin?"
Amr şöyle dedi: "Benim kanaatime göre, senin adamların, onun adamlarının karşısında direnemezler. Sen de onun gibi değilsin. O bir amaç için seninle savaşıyor, sen başka bir şey için onunla savaşıyorsun. Sen hayatta kalmak istiyorsun, o ölmek istiyor. Iraklılar, senin zafer kazanmandan korkuyorlar; ama Şamlılar Ali'nin zafer kazanmasından korkmuyorlar. Fakat sen onlara bir öneride bulun; bunu kabul etseler de aralarında ihtilâf çıkacak, reddetseler de. Onları, seninle onların arasındaki meselenin çözümü için Allah'ın kitabının hakemliğine çağır."[403]
Muaviye derhal mızrakların uçlarına mushafların takılmasını emretti. Ardından Şamlılar şöyle seslendiler: "Ey Iraklılar! Bu Allah'ın kitabıdır. Başından sonuna kadar bizimle sizin aranızda hakem olsun. Şamlılardan sonra kim Şamlıların sınırlarını koruyacak? Ve Iraklılardan sonra kim Iraklıların sınırlarını koruyacak?
Yanıltma ve şaşırtma amaçlı bu çağrı, İmam'ın (a.s) askerlerinin üzerinde yıldırım etkisi yarattı. İnsanlar dalgalanmaya başladılar. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Dediler ki: "Allah'ın kitabına icabet edelim ve ona dönelim." Bu işte en istekli olan kişi, İmam'ın ordusunun büyük komutanlarından biri olan Eş'as b. Kays'tı.
İmam (a.s) onlara şöyle dedi: "Ey Allah'ın kulları! Haklılığınız ve doğruluğunuz üzere kalın ve düşmanlarınızla savaşmayı sürdürün. Çünkü Muaviye, Amr b. As, İbn-i Ebu Muayt, Habib b. Ebu Mesleme, İbn-i Ebu Sarh ve Dahhak, ne din ehlidirler, ne de Kur'ân ehli. Ben onları sizden daha iyi tanırım. Çocukluklarında, sonra yetişkinliklerinde onlarla arkadaşlık ettim. En kötü çocuklar, sonra en kötü yetişkinler onlardı. Yazıklar olsun size! Allah'a yemin ederim ki, mushafları kaldırmalarının tek amacı sizi aldatmak, kararlılığınızı kırmak ve size hile yapmaktır. Söyledikleri haktır; ama bununla batıl amaçlıyorlar."
Buna karşılık askerler Emir'ül-Müminin'e (a.s) adıyla hitap ettiler ve dediler ki: "Ey Ali! Allah'ın kitabına davet edildiğin zaman, bu davete uy. Yoksa seni onların eline teslim ederiz veya [Osman] İbn-i Affan'a yaptığımızı sana da yaparız.
İmam'ın (a.s) bu aldatılmışlara karşı yapacak bir şeyi yoktu. Dedi ki: "Eğer bana itaat ediyorsanız, savaşın. Şayet bana baş kaldırıyorsanız, istediğinizi yapın."[404]
Malik-i Eşter savaş meydanında kahramanca savaşıyordu. Muaviye'nin karargâhına varması an meselesiydi. "Emir'ül-Müminin'e dediler ki: "Eşter'i yanına çağır..." Fakat Eşter kararlılığından dönmedi ve savaşmaya devam etti. Çünkü o bunun bir hile olduğunu biliyordu. Onlar Eşter'i, geri dönmezse İmam'ı (a.s) öldürmekle tehdit ettiler. Eşter, onları kınayarak savaş meydanından dönmek zorunda kaldı. Onlara şöyle dedi: "Size bir hile yapıldı, siz de bu hileye kandınız. Savaşı bırakmaya çağrıldınız, siz de bu çağrıya olumlu karşılık verdiniz. Ey yüzleri kara olasıcalar! Sizin namazınızın, dünyadan uzaklaşmaya ve Allah'la buluşmaya yönelik olduğunu sanıyorduk. Ama şu firarınız, ölümden dünyaya kaçmaktan başka bir şey değildir."
Eşter'in geri dönmesi üzerine insanlar: "İmam razı oldu." dediler. Oysa İmam (a.s) susmuş, tek kelime etmiyordu. Sadece derin bir hüzün içinde başını öne eğmişti. Çünkü hile, askerleri üzerinde etkili olmuştu, artık emrini dinlemiyorlardı. Bir şey yapamıyordu. İçine düştüğü durumu şöyle açıkladı: "Dün emir verendim, bu gün emir alan. Dün yasaklayan konumundaydım, bu gün yasak konulan."[405]
Dostları ilə paylaş: |