Hidayet önderleri hz. Fatima (A. S) Müellif: Komisyon (Dünya Ehl-i Beyt Kurultayı) Tercüme


- Zehra (a.s) Sevgisi Peygamberliğin Ücretidir



Yüklə 0,75 Mb.
səhifə4/36
tarix20.11.2017
ölçüsü0,75 Mb.
#32369
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   36

4- Zehra (a.s) Sevgisi Peygamberliğin Ücretidir


Cabir rivayet eder: Bir bedevî Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi ve dedi ki: "Ey Muhammed! Bana İslâm'ı anlat." Buyurdu ki: "Tek ve ortaksız Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şahadet etmektir İslâm." Dedi ki: "Bunu bana göstermenin karşılığında benden bir ücret istiyor musun?"

Buyurdu ki: "Hayır, sadece akrabaları sevmeni istiyorum." Dedi ki: "Benim akrabalarımı, yoksa senin akrabalarını mı?" Buyurdu ki: "Benim akrabalarımı." Dedi ki: "O zaman gel, sana bu hususta biat edeyim. Seni ve senin akrabalarını sevmeyene Allah lânet etsin." Peygamberimiz (s.a.a) de, "Amin!" dedi.[27]

Mücahid, bu sevgiyi, Resulullah'a (s.a.a) tâbi olmak, onu tasdik etmek ve onun akrabalarıyla ilişkiyi sürdürmek şeklinde tefsir etmiştir. İbn Abbas ise, Hz. Peygamber'in (s.a.a) akrabalarına yönelik sevgiyi korumak olarak açıklamıştır.[28]

Zemahşerî der ki: Bu ayet nazil olduğu zaman, insanlar dediler ki: "Ya Resulallah! Sevmekle yükümlü olduğumuz akrabaların kimlerdir?" Buyurdu ki: "Ali, Fatıma ve onların iki oğlu."[29]


5- Mübahele (Lânetleşme) Ayeti'nde Hz. Zehra (a.s)


İslâm kıblesine mensup (ehl-i kıble) bütün gruplar, hatta Haricîler;, Hz. Peygamber'in (s.a.a) lânetleşmeye giderken kadınlardan sadece kendisinden bir parça olan Fatıma'yı (a.s), oğullardan sadece iki torunu ve iki gülü Hasan ve Hüseyin'i, kendi olarak da kendisinin yanında Harun'un Musa yanındaki konumuna eş bir konumda olan kardeşi Ali'yi (a.s) çağırdığı hususunda görüş birliği içindedirler. Dolayısıyla zorunlu olarak bu ayette kastedilen kimseler, isimleri sayılan bu kimselerden başkası olamaz. Bunu inkâr etmek de mümkün değildir ve dünyada hiç kimse onların bu onuruna ortak değildir. Müslümanların tarihini inceleyen herkes bu apaçık gerçeği görür, ayetin özel olarak bunlar hakkında indiğini anlar.[30]

Hz. Peygamber (s.a.a) Necran Hıristiyanlarıyla lânetleşmeye bu isimleri sayılanları beraberinde götürmüş ve Necran Hıristiyanlarını yenilgiye uğratmıştı. Peygamber'in (s.a.a) eşleri olan müminlerin anneleri o zaman Peygamber'in (s.a.a) evlerindeydiler. Peygamberimiz (s.a.a) hiçbir tanesini çağırmamıştı. Ayrıca babasının kız kardeşi olan Safiyye'yi de çağırmamıştı. Amcasının kızı olan Ümmü Hani'yi de çağırmamıştı. Ayrıca üç halifenin eşlerinden veya muhacir ve ensardan, hiçbir kimseyi davet etmemişti.

Peygamberimiz (s.a.a) cennet gençlerinin bu iki efendisinden başka Haşimoğulları'ndan ve sahabe çocuklarından hiç kimseyi götürmemişti lânetleşmeye. Aynı zamanda Ali ile beraber yakın aşiretinden hiç kimseyi davet etmemişti. İlk Müslümanlardan kimseyi götürmemişti. Râzî'nin tefsirinde söylediği gibi, üzerinde siyah kıldan bir örtü olduğu hâlde Necran Hıristiyanlarıyla buluşmaya gitmişti. Hüseyin'i kucağına almış, Hasan'ın da elinden tutmuştu. Fatıma arkasında, Ali de Fatıma'nın arkasında yürüyordu. Peygamberimiz (s.a.a) şöyle diyordu: "Ben dua ettiğim zaman, siz, amin, deyin." Bu manzarayı gören, Necran papazı şöyle dedi: "Ey Hıristiyanlar topluluğu! Burada öyle yüzler görüyorum ki, eğer Allah'tan dağları yok etmesini isteseler, Allah dağları yerinden söküp atar. Bunlarla lânetleşmeyin, yoksa helâk olursunuz ve kıyamet gününe kadar yeryüzünde bir tek Hıristiyan kalmaz."[31]

Râzî, bu hadiseyi aktardıktan sonra şöyle der: "Bu ayet, Hasan ve Hüseyin'in, Peygamber'in (s.a.a) oğulları olduklarına delâlet eder. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.a) oğullarını çağıracağını söylemiş ve ardından Hasan ve Hüseyin'i çağırmış. Bu da onların Hz. Peygamber'in (s.a.a) oğulları olmalarını gerektirir."[32]


Seyyidü'l-Mürselin (s.a.a) Yanında Hz. Zehra (a.s)


"Şüphesiz Allah, Fatıma kızdığı için kızar, o razı olduğu için razı olur."[33]

"Fatıma benden bir parçadır; onu inciten beni incitmiş; onu seven de beni sevmiş olur."[34]

"Fatıma benim kalbimdir, bedenimin içindeki ruhumdur."[35]

"Fatıma dünya kadınlarının efendisidir."[36]

Bu ve benzeri tanıklıkları içeren rivayetler, tevatür düzeyine ulaşacak yoğunlukta hadis ve siyer kitaplarında yer almışlardır.[37] Ki bu tanıklıklar, kesinlikle hevâsından konuşmayan,[38] soy veya akrabalık bağının etkisinde kalmayan ve Allah için yaptığı işlerde kınayanın kınamasından korkmayan Allah'ın elçisi Hz. Muhammed'den (s.a.a) rivayet edilmiştir.

Hiç kuşkusuz Allah'ın elçisi, kendisini bütünüyle davasına vermişti. O, insanlar için bir örnekti. Onun kalbinin çırpınışları, gözlerinin bakışları, ellerinin dokunuşları, ayaklarının adım atışları ve fikrinin parıldayışları; kısacası, sözleri, eylemleri ve susarak onayı (diğer bir ifadeyle, sünneti), hatta bütün varlığı dinin işaretlerinden, şiarından biri, şer'î yasamanın kaynaklarından biri, yol gösterici lambalarından biri ve kurtuluş yollarından biri hâline gelmişti.

"Bu özellikler, Fatıma'nın göğsünün üzerinde peygamberlerin sonuncusunun izi ve belirtisidir. Zaman geçtikçe, toplumlar geliştikçe ve Hz. Peygamber'in (s.a.a), 'Ey Fatıma! Kendin için amel et. Çünkü ben Allah'tan gelebilecek bir şeyde sana yardım edemem.' sözlerindeki İslâmî prensip üzerinde düşündükçe, bu risalet izi, bu risalet damgası daha da parlayacaktır."[39]

Resulullah (s.a.a) şöyle der: "Kemale eren çok erkek vardır. Ama kadınlardan İmran kızı Meryem'den, Firavun'un karısı Mezahim kızı Asiye'den, Huveylid kızı Hatice'den ve Muhammed kızı Fatıma'dan başka kemale eren kadın yoktur."[40]

"Fatıma benim bir parçamdır. Onu sıkan şey beni de sıkar, onu ferahlatan şey beni de ferahlatır.[41] Kıyamet günü bütün soylar, nesepler kesilir. Benim nesebim, soyum ve akrabalığım hariç…"[42]

Bir gün Resulullah (s.a.a) Fatıma'nın (a.s) elinden tutarak halkın yanına çıktı ve şöyle dedi: "Şu kızı tanıyan, tanıyordur. Tanımayan da bilsin ki o, Muhammed'in kızı Fatıma'dır. O benim bir parçamdır. Göğsümün içindeki kalbimdir. Onu inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allah'ı incitmiş olur."[43]

"Fatıma, yaratıklardan en aziz bildiğim varlıktır."[44]

Bu naslar üzerinde biraz düşündükten sonra, bunları Fatıma'nın (a.s) masumiyeti şeklinde tefsir etmemiz zor olmayacaktır. Hatta bu naslar, onun masum olduğunun tanıklarıdırlar. O'nun sadece Allah için kızdığını ve sadece Allah için razı olduğunu gösterirler.



Yüklə 0,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin