Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 63-64, 391; Galip Ata, "istanbul'da Veba Salgınları", Darülfünun Tıb Fakültesi Mecmuası, c. 2, S. 3 (Aralık 1919), s. 190; Mehmed Kamil, "istanbul'da Teşrinievvel Vebası", ae, c. 2, S. 3 (Aralık 1919), s. 138-145; Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti, Sıhhiye Mecmuası Fevkalâde Nüsha-
1970'teki kolera
salgınında aşı
olmak için
kuyrukta
bekleyenler.
Cumhuriyet
Gazetesi Arşivi
sı Vekâletin 10 Yıllık Mesaisi, İst., (1933); A. S. Ünver, Türkiye'de Cüzam Tarihi Hakkında, İst., 1934; ay, "Türkiyede Veba (Taun) Tarihçesi Üzerine", Tedavi Kliniği ve Laboratuvan Dergisi, S. 18 (1935), s. 70-88; ay, Türkiye'de Çiçek Aşısı ve Tarihi, İst., 1948; C. Topuzlu, 32 Sene Evvelki, Bugünkü, Yarınki İstanbul, İst., 1944; ay, 80 Yıllık Hatıralarım, ist., 1951; B. N. Şehsuvaroğlu, İstanbul'da 500 Yıllık Sağlık Hayatımız, ist., 1953; F. Dirimtekin, "Ecnebi Seyyahlara Göre Onsekizinci Asrın İkinci Yansında İstanbul", İstanbul Enstitüsü Mecmuası, S. 4 (1958); A. S. Ünver-B. N. Şehsuvaroğlu, Türkiye'de Cüzam Tarihi Üzerine Araştırmalar, İst., 1961; E. K. Unat, "Osmanlı Im-paratorluğu'nda ilk Difteri Serumunun Elde Edilmesi", Türk Tıp Âlemi Dergisi, S. 4 (Ekim-Arahk 1970), s. 247-252; A. Terzioglu, "Türk Usulü Çiçek Aşısının 18. Yüzyılda Avrupa'ya Yayılması", istanbul Tıp Fakültesi Mecmuası, c. 44 (1981), s. 379-395; N. Yıldırım, "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Koruyucu Sağlık Uygulamaları", TCTA, V, s. 1320-1338; Y. I. Ülman, "Journal de Constantinople'a Göre Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne'nin Galatasaray Dönemi" (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İst., 1994, s. 114-115.
NURAN YILDIRIM
Banu Kutun, 1994/Obscura
SALI PAZARI
Kadıköy'de Söğütlüçeşme mevkiinde esas olarak salı günleri kurulan, ancak bazı bölümleri haftanın diğer bazı günlerinde de açık kalan ünlü semt pazarı.
Osmanlı döneminden beri salı günleri Kadıköy'de kurulan Salı Pazan'mn ilk yeri bilinmemektedir. 1930'larda, Kadıköy yakasının uzak köylerinde yaşayan üreticilerin ürünlerini pazarlayabilmeleri amacıyla, bugün Fenerbahçe Stadyumu'nun bulunduğu yerdeki Papazın Bahçesi denilen mesire yeri, pazara gelen sebze ve meyve satıcılarına tahsis edilmişti. 1930-1944 arasında burada, Çamlıca gazoz fabrikalarının çevresinde, Kuşdili Çayırı'ndan(->) Feneryolu'na kadar uzanan alana yayılan pazar, 1944-1971 arasında büyük bir gelişme gösterdiyse de, esas itibariyle meyve-sebze pazarı niteliğini uzun süreler korudu.
1971'de dönemin belediye başkanı Fahri Atabey'in girişimleri ile o güne dek belediyenin kokkömürü deposu olarak kulla-
426
SALI TEKKESİ
mlan bugünkü alanda asfaltlama yapıldı. Alan düzenlenerek pazarcılara tahsis edildi ve pazarın niteliği değişmeye başladı. Sebze ve gıda bölümü yanında giyim kuşam, küçük ev eşyaları, araç gereç bölümleri, pazara giderek hâkim oldu. 1980' lerden sonra da ithal malı çeşitli ürünler pazarı doldurmaya başladı.
1986'da giderek artan esnaf sayısı yüzünden Kurbağalı Dere(->) boyundaki sokakların da pazar alanına dahil edilmesiyle, bugünkü duruma gelindi.
Halen Mahmut Baba Sokağı, Tulumbacı Asım Sokağı, Kuşdili Caddesi, Yoğurtçu Çayırı Caddesi ve Kurbağalı Dere ile sınırlanan yaklaşık 33 dönümlük alandaki bütün sokaklarda kurulan Salı Pazarı'nda çoğunluğu Kars, Ankara ve Niğdeli seb-ze-meyve esnafı Mahmud Baba Türbesi civarında; ayakkabıcılar, Tulumbacı Asım Sokağı'nda; çoğunluğu Sivas ve Malatyalı olan manifaturacılar ve giyim eşyası satanlar "Bahçe" ya da "Kömürlük" diye tabir edilen orta alanda; çoğunluğunu Balkan kökenli göçmenlerin oluşturduğu "Amerikancılar" ya da "çantacılar" denen yabancı mal esnafı ise Dereboyu'nda faaliyet göstermektedir. Salı Pazarı'nın yayıldığı alanda cuma günleri, giyimcilerin bir bölümü ile sebze-meyve pazarı, cumartesi ve pazar günleri ise, kullanılmış eşya ve ufak tefek ithal malların satıldığı göçmen pazarı kurulurken, diğer günler alan otopark olarak kullanılmaktadır.
Salı Pazarı'nda, 1994 itibariyle 3.700 daimi ve gezici tezgâhta, yüzde 80'i giyim kuşam, züccaciye ve manifaturacı olan 10.000'e yakın pazarcı esnafı çalışmakta, günde 1.500.000 kişinin 30 milyar liralık alışveriş yaptığı hesaplanmaktadır. 1970" lerin ikinci yarısından beri Dereboyu'nda faaliyet gösteren Reis Baba Kahvesi ise Salı Pazarı'na alışverişe gelen hanımların en önemli uğrak yeridir.
istanbul
SALI TEKKESİ
Üsküdar İlçesi'nde, Arakiyeci Hacı Cafer Mahallesi'nde, Salı Sokağı'nda bulunan bu tekke bütünüyle ortadan kalkmış, arsası Zeynep Kâmil Hastanesi'nin arazisine katılmıştır.
Salı Pazarı'nda bir tezgâh. Laleper Ay tek
Kaynaklarda çeşitli adlarla (Abdüşşe-kûr, Abdüşşekûr Efendi, Şekûrî Efendi, Bezcizade Mehmed Efendi, Bezcizade Muhyi Efendi, Muhyi Efendi, Himmet Efendi, Şeyh Himmet Efendi, Himmetzade, Salı) anılan bu tekkenin kuruluşu tam olarak aydınlatılmamıştır. Tekkenin naziresine gömülen ve tesise adını vermiş olan Bezcizade Şeyh Mehmed Muhyieddin (Muhyi) Efendi döneminin ileri gelen Halveti şeyhlerinden, ayrıca Bayramî-Melamî kutuplarından İdris-i Muhtefî'nin(-0 halife-lerindendir. Aslen Konyalı olan Muhyi Efendi önceleri Halvetîliğe mensup iken daha sonra istanbul'a gelerek Idris-i Muh-tefî'ye bağlanmış ve tekrar Konya'ya dönmüştür. I. Ahmed döneminde (1603-1017) ikinci defa İstanbul'a gelerek Çarşamba'da-ki Mehmed Ağa Tekkesi'nde postnişin olmuş (bak. Mehmed Ağa Külliyesi), ayrıca Idris-i Muhtefî tarafından "kalbe bakıcı" (mürşit) olarak görevlendirilmiştir. Vefatında Üsküdar'da bir dostunun bahçesine gömüldüğü ve burada kendi adına bir tekkenin tesis edildiği Melamiler arasında söy-lenegelmiştir. Diğer taraftan H. Ayvansara-yî'nin Vefeyât'mdz, Muhyî Efendi'nin gömüldüğü yerin, Celvetî şeyhlerinden Abdüşşekûr (Şekûrî) Efendi'nin tekkesi olduğu belirtilmektedir. Bu arada Muhyî Efendi'nin vefat tarihi olarak kaynaklarda iki farklı tarih (1020/1611 ve 1070/1659) verilir. Sonuçta Salı Tekkesi 16. yy'ın son çeyreğinde veya löll'den hemen sonra ya da 1659'u izleyen yıllarda tesis edilmiş olabilir. Muhyî Efendi, özellikle hece vezninde başarılı olan ünlü bir tasavvuf şairidir. Tek nüsha olan yazma divanı kaybolmuş ancak tasavvuf! içerikli birçok şiiri (nutku) bestelenerek günümüze kadar oku-nagelmiştir. Özellikle Zâhid bize ta'n eyleme/Hak ismin okur dilimiz beyti ile başlayan ilahisi hemen bütün tarikatların tekkelerinde, ayinler sırasında cumhur ilahisi olarak okunmuştur.
Ayin gününden ötürü "Salı Tekkesi" olarak anılan bu tesiste, muhtemelen 17. yy'ın ortalarında, Bayramîliğin Himmetî kolunu kuran Bolulu Şeyh Himmet Efendi (ö. 1683) şeyh olmuş, bu tarihten itibaren, İstanbul'da gittikçe güçlenen Himmetî koluna intikal eden Salı Tekkesi, bu kolun
âsitanesi olan Fatih-Yenibahçe'deki Himmetzade Tekkesi'nden sonra ikinci önemli merkez durumuna gelmiştir. Yenibahçe'deki âsitanede olduğu gibi, Salı Tekkesi'nde de meşihatın Himmet Efendi'nin neslinden gelen ve "Himmetzadeler" olarak tanınan şeyh ailesinin tasarrufunda bulunduğu, bu iki tekkenin çoğu zaman ortak meşihat modeline göre idare edildiği, vefat eden âsitane şeyhlerinin Salı Tek-kesi'nin haziresine gömüldükleri bilinmektedir.
Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885-86 tarihli istatistik cetvelinde burada 7 erkek ile 2 kadının ikamet ettiği, Maliye Nezareti'nin R. 1325/1910 tarihli Taamiye ve Tahsisat Defteri nde ise yıllık tahsisatının 108 kuruş olduğu, ayrıca Kurban Bayramlarında bu tekkeye 3 adet kurban verildiği kaydedilmiştir. Şeyhlerinin tam bir dökümü tespit edilememiştir. Bandırmalızade A. Münib Efendi'nin Mecmua-i Tekâyâ'sm-da (1889) Şeyh Abdülhay Efendi'nin (Himmetzade Şeyh Abdülhay Subhi Efendi) adı verilmekte, son şeyhin ise Dr. Nâsıh Ab-düşşekûr-i Sani olduğu bilinmektedir. Me-râkid-i Mu'tebere-i Üsküdar adlı eserde Salı Tekkesi'nin naziresinde gömülü olan şeyhler ve tekkenin bazı mensupları belirtilmiştir.
Tophane-i Âmire'nin muhasebecisi Şeyh Seyyid Hüseyin Hüsnü Efendi (ö. 1909) tarafından 19. yy'ın sonlarında yeniden inşa ettirilen Salı Tekkesi Cumhuriyet döneminde yıktırılarak arsası Zeynep Kâmil Hastanesi'nin arazisine katılmış, haziresin-deki mezar taşları Üsküdar'daki Selimiye Tekkesi'nin(-t) haziresine taşınmıştır. Salı Tekkesi'ne ilişkin tek görsel belge 1935'te ve 54 no'lu Pervititch paftasındaki krokidir. Burada, geniş bir bahçe içinde yer alan tekkenin, yarı kagir, yarı ahşap mescit-tev-hidhane ile bunun çevresindeki bir ya da iki katlı ahşap binalardan (selamlık, harem, mutfak vb) meydana geldiği, mescit-tev-hidhanenin mihrap yönünde nazirenin bulunduğu görülmektedir. Bibi. Çetin, Tekkeler, 589; Âsitane, 12; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, II; Raif, Mir'at, 126; th-saiyatll, 22; Vassaf, Sefine, V, 273; Behcetî İsmail Hakkı el-Üsküdarî, Merâkid-iMu'tebere-i Üsküdar, İst., 1976, s. 85-88; Gölpınarlı, Melâmilik, 128-130; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 429-433.
M. BAHA TANMAN
SALİH EFENDİ
(1816, istanbul -31 Man 1895, istanbul) Hekim.
Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne'nin 1843'te verdiği ilk mezunlardan olup okulun l numaralı diplomasını almıştır. Bitkiler konusundaki derin bilgisi ve yeteneği nedeniyle mezun olmadan önce, muid ve muallim muavini olarak, tıp ve eczacılık öğrencilerine, ilm-i nebatat (botanik) dersi vermiştir. Yönetiminde bulunan okulun zengin botanik bahçesi, düzenli ve temiz görünümü ile dikkati çekiyordu. İstanbul yöresinden bitki derleme faaliyetinin de başkanlığını yapmaktaydı. Ayrıca pazar günleri okulun muayenehanesinde hasta bakıyordu.
Salih Efendi
Nuran Yıldmm arşivi
1849'da hekimbaşı ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane nazırı olmuş, ertesi yıl hekimba-şılık(-0 kurumu lağvedilmiştir. Bu itibarla son hekimbaşıdır. 1850'de Ticaret Nezareti muavinliği, 1851'de Encümen-i Dâ-niş(~») üyeliği ile görevlendirilmiş, 1855'te seretibba-i şehriyari, 1859'da Maarif Nezareti müsteşarı, 1859'da Ticaret Nezareti müsteşarı, 1860'ta Altıncı Daire-i Belediye reisi, 186l'de Divan-ı Zaptiye reisliği, 1865'te Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane nazırı olmuş ve bu görevinden 1871'de çekilmiştir. Bu arada Darülfünun'da(->), fenn-i ta-rih-i tabii okutmuştur.
Salih Efendi, 1865'te Galatasaray'da toplanan Uluslararası Sağlık Konferansı'na başkanlık yapmıştır. 1874-1876 arasında ikinci defa Maarif Nezareti müsteşarlığı yapmış, 1877'de Meclis-i Kebir-i Maarif reisliği, 1879-1880'de ilaveten üçüncü kez Maarif Nezareti müsteşarlığı yapmış ve 1878'de Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye nebatat muallimliği ile görevlendirilmiş, ayrıca uzun süre Darülmuallimin'de(->) ilm-i me-vâlid-i selase (hayvan, bitki ve madenleri konu edinen bilim dalı) okutmuş ve 1880' de emekli olmuştur.
Bitkilere çok meraklı olan Salih Efendi Anadoluhisarı'ndaki yalısının bahçesinde çeşitli bitkiler ve meyveler yetiştirmişti (bak. Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı). En önemli hizmeti, 1866'da Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye'nin(->) kurulmasına öna-yak olması ve başkanlığını üstlenmesidir.
Bibi. 1312 Senesine Mahsus Nevsâl-i Servet-i Fünûn, İst., s. 94-98; Osmanlı Müellifleri, III, 224-225; Gövsa, Türk Meşhurları, 342; F. İsfen-diyaroğlu, Galatasaray Tarihi, İst., 1952, s. 362-364; S. Eren, "Hekimbaşı Salih Efendi Hakkında", Türk Tıp Tarihi Arşivi, c. 6, S. 21-22 (1943), s. 1-8; A. Terzioğlu, "Hekimbaşı Salih Efendi ve Onun Prof. Dr. Joseph Hyrtl'e Yazdığı Fransızca Bir Mektup", 77; S. 118 (Ekim 1993), s. 30-36; A. Altıntaş, "Osmanlı İmpara-torluğu'nda Hekimbaşılığm Lağvı Meselesi", Tıp Tarihi Araştırmaları, (1993), s. 52-58; Y. I. Ulınan, "Journal de Constantinople'a Göre
Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne'nin Galatasaray Dönemi" (basılmamış yüksek lisans tezi), 1994, s. 104-105.
NURAN YILDIRIM
SAIİHA SULTAN ÇEŞMESİ
Eyüp İlçesi'nde, Defterdar'da, Ayvansaray Parkı içinde, Demirhisar Caddesi üzerindeki Yavedut Camii yanındadır. Haznesi ve yanındaki terazisiyle su mimarisi açısından güzel bir kompleks olarak ilgi çeker.
Kitabesine göre Saliha Sultan'ın emriyle kethüdası Hacı Mustafa'ya 1148/1735'te yaptırılmıştır. 1940'larda Tanışık'ın aynata-şı üst kenarı hizasına kadar çukurda kaldığını kaydettiği eser bugün ön cephesini bezeyen sivri kemerin üzengi seviyesinin üstüne kadar toprağa gömülüdür.
Dikdörtgen planlı yapının gövdesi görüldüğü kadarıyla küfeki taşı ve kesme taştan yapılmıştır. Yapının üstü, yatay biskü-vili, dikdörtgen formlu tuğlalarla örülmüş bir tonozla örtülüdür. Küfeki taşıyla tasarlanmış yapının ön cephesine yatay ve dikey silmelerle bezenmiş, iki yanda sütun-çelerle son bulan iki ayak arasına sivri bir kemer oturtulmuştur. Kilit taşı bir kabarayla belirlenmiş kemerin tablası süslenme-miştir.
Sivri kemeri, beyaz mermere işlenmiş kitabe taçlamaktadır. Üçer satırdan oluşan 4 beyitlik kitabenin her satırı oval kartuşlarla sınırlanmıştır. Kartuşlar arasındaki boşluklar rozet çiçekleriyle süslüdür. En alt beyitte son satırda "Kıldı Sultan" ve "Sene 1148" şeklinde başlayan yazı şeritleri, üstte bir laleden gelişen çatal dal üzerine serpiştirilmiş yapraklardan oluşan birer motifle süslüdür.
Yapının sol yan tarafında çeşmeye bitişik bir terazi yükselmektedir. Sonradan sıvanarak onarımlar görmüş terazinin dökülen sıvası altından taş-tuğla bileşimi duvar eti gözlenmektedir.
Saliha Sultan Çeşmesi, Defterdar
H. Örcün Barışta
427 SAIJHA SULTAN ÇEŞMESİ
Aynataşı ve teknesi gömülü olan yapı Lale Devri öncesi, Lale Devri ve Lale Devri sonrası saray ve çevresinde 40 yıldan fazla yaşayan I. Mahmud'un annesi Saliha Sultan'ın yaptırdığı diğer çeşmelerle bir bütün oluşturmaktadır. Haliç Köprüsü'nün altında kendi kaderine terk edilmiş eser kurtarılarak Türk sanatına kazandırılmalıdır.
Bibi. Tanışık, istanbul Çeşmeleri, I, 148; A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri, İst., 1993, s. 728.
H. ÖRCÜN BARIŞTA
SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ
Fatih İlçesi'nde, Silivrikapı'da, aynı adı taşıyan cadde üzerinde, Sitti Hatun Mesci-di'nin karşısındadır.
I. Mahmud'un annesi Saliha Sultan (ö. 1739) tarafından 1138/1725-26'da yaptırılmıştır. Silivrikapı Caddesi'ne saplanan bir sokağın köşesinde yer alan çeşme üç yüzlü olarak tasarlanmış, kesme küfeki taşı ile inşa edilen hazne alemli bir kubbe ile örtülmüştür. Asıl çeşmeyi içeren pahlı cephe silmelerle çerçevelenmiş, köşeleri kum saatli sütunçelerle yumuşatılmıştır. Söz konusu cephede, sivri kemerli bir nişin ekseninde, mermerden yontulmuş, dikdörtgen aynataşı yer alır. Sivri kemerli nişin üzerine, metni "Ruhî" mahlaslı bir şaire ait, ta'lik hatlı ve 1138/1725-26 tarihli kitabe bulunmaktadır. Kitabe ile nişin kemeri arasında kalan üçgen yüzeylere bir yuvarlak rozet kabartması işlenmiştir. Çeşmenin yan cephelerinde de esas cepheye bitişik olarak iki adet küçük çeşme vardır. Günümüzde ortadan kalkmış bulunan ahşap saçağın izleri belli olmaktadır.
Saliha Sultan Çeşmesi, Lale Devri'nde inşa edilmiş olmasına rağmen klasik üsluptaki çeşmelerin özelliklerini yansıtır. Kendini özellikle çeşme tasarımında gösteren Lale Devri üslubunun yoğun bezemeli ve hareketli cephe tasarımı yerine 16. ve 17. yy'ların çeşmelerinde gözlenen dingin ve yalın ifade tercih edilmiş, aynataşları dışında herhangi bir süslemeye yer verilmemiştir. Esas çeşmenin aynataşında kırık kaş kemerli bir çerçeve, yan çeşmelerin ayna-taşlarında da, içleri istiridye motifi ile dolgulu yuvarlak kemerli çerçeveler kullanılmış, bunları kuşatan yüzey kıvrık dal kabartmaları ile bezenmiş, her üç aynataşmın da üzerine mukarnaslı silmeler konmuştur. Ayrıca küçük çeşmeler palmetli alınlıklarla taçlandırılmış, bunların yarım daire olardı sulukları, aşağıya doğru incelen yivlerle donatılmıştır.
Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 130; Fatih Camileri, 328; A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri, ist., 1993, s. 722.
M. BAHA TANMAN
SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ
Beyoğlu İlçesi'nde, Tophane'de, Firuz Ağa Mahallesi'nde, Kadiriler Yokuşu'nda, Kadi-rîhane Tekkesi'nin(->) cümle kapısının yanında yer almaktadır.
Topçubaşı İsmail Ağa (ö. 1739) tarafından ll44/173Tde yaptırılan çeşmenin suyu I. Mahmud'un (hd 1730-1754) annesi
l
SAIİHA SULTAN SEBİLİ
428
429
SALZENBERG, WELHELM
Saliha Sultan Çeşmesi, Tophane
Ertan Uca, 1994/TETTVArşivi
Saliha Sultan (ö. 1739) tarafından getirtilmiştir. Kitabesinden, Kadirîhane Tekke-si'ne bir hizmet olmak üzere özellikle burada yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Çeşmenin dikdörtgen planlı haznesi moloz taş ve tuğla ile örülmüş, üzeri tuğladan bir beşik tonozla kapatılmıştır. Kadiriler Yokuşu üzerinde bulunan ve çeşmeyi barındıran kuzey cephesi tamamen mermer kaplıdır. Lale Devri üslubunu devam ettiren bu cephenin ortasında, çeşmenin bulunduğu kesim hafifçe ileri çıkarılmış, köşeleri sütunçelerle yumuşatılmış, üst sınırı da mukarnaslı bir silme ile belirtilmiştir. Kırık (çatık) kaş kemerli aynataşı mukarnaslı bir silme ve tavus kuyruğu motifi ile dolgulanmış bir yuvarlak kemerle son bulur. Musluk ortadan kalkrmştır. Kemerin üzerinde enine dikdörtgen kitabe levhası yer alır. Kitabe ile kemer arasındaki köşebentlerde Batı etkisini yansıtan kıvrık dal kabartmaları dikkati çeker. Aynataşı ile kitabeyi iki kuşak çevrelemektedir, içteki kuşakta, dilimli sağır kemerciklerle donatılmış dikdörtgen çerçeveler içinde, yanlarda, vazodan çıkan çiçek (gül, lale, sümbül, yıldızçiçeği) demetleri, üstte ise tabaklar içinde meyveler (armut, elma, incir) sıralanır. Üst köşelerde yontulmadan bırakılmış iki kabarık yüzey bezemelerin tam olarak bitirilmediğini kanıtlamaktadır. Aynı şekilde dıştaki kuşağın alt kesiminde kıvrık dal kabartmalarının oyulmaya başladığı, ancak köşelere gelindiğinde bu süslemenin devam ettirilmediği görülmektedir. "Hocazade" lakaplı bir hattatın güzel sülüs hattı ile yazılmış olan kitabenin manzum metni "Hafız" mahlaslı bir şaire aittir.
Bibi, Tanışık, istanbul Çeşmeleri, II, 63-65; Çeçen, Taksim-Hamidiye, 122-124; A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri, ist., 1993, s.
722-723, 725.
M. BAHA TANMAN
SALİHA SULTAN SEBİLİ VE ÇEŞMESİ
Beyoğlu İlçesi'nde, Galata semtinde, Arap Camii Mahallesi'nde Sokollu Mehmed Paşa Camii'nin(->) önündedir. Bu bölge aynı zamanda Azep Kapısı, Hacı Avar ve Hacı A'mer olarak da bilinmektedir. Tersane Caddesi'yle Kebeci Sokağı'nın kesiştiği köşede Azapkapı'daki Sokullu Mehmed Paşa Camii'nin kuzeyine I. Mahmud (hd 1730-1754) tarafından annesi ve II. Mustafa'nın (hd 1695-1703)) eşi Saliha Sultan adına 1145/1732-33'te yaptırılmıştır.
Suyunu Topuzlu Bendi'ne bağlı Taksim Şebekesi'nden almaktadır. Halk arasında yapımıyla ilgili ilginç bir söylenti vardır. IV. Mehmed'in (hd 1648-1687) eşi II. Mustafa'nın annesi valide sultanın, şehirde gezinti yaparken Saliha Sultan Sebili ve Çeşme-si'nin bulunduğu yerde var olan küçük bir çeşmenin başında testisi kırıldığı için ağlayan bir kız çocuğu dikkatini çeker. Atlas kesesinden para ihsan etmek ister fakat küçük kız testisinin kırıldığına değil, su götürmeyi beceremediği için ağladığını söyler. Valide sultanın bu açıklama hoşuna gider ve kızı saraya alır. II. Mustafa'yla evlendirilir. Hamilelik sırasında yattığı atlas döşekte küçük çeşmenin yerine görkemli bir çeşme yaptırmayı arzu eder. Söylentiye göre Saliha Sultan'ın gebelik yatağındaki kabarık göğüsleri çeşme tasarımına esin kaynağı olmuştur. I. Mahmud 1143/1730'da tahta oturduğunda annesinin bu isteğini yerine getirir. Sebil-çeşmenin Hassa Mimarbaşı Kayserili Mustafa Ağa tarafından yapıldığı sanılmaktadır.
Saliha Sultan çocukluğunun geçtiği bölgede birçok yapı yaptırmıştır. Sebil-çeşmenin yanındaki fevkani sıbyan mektebi bunlardan biridir. Eski Arap Camii'ni onartmış-tır. Saliha Sultan 1739'da ölmüş ve Nuruos-maniye'deki türbesine gömülmüştür. Yabancı kaynaklarda Galata Çeşmesi olarak anılan Saliha Sultan Sebili ve Çeşmesi'nin Bartlett ve Flandin tarafından yapılmış gravürleri vardır. Bu gravürlerde çeşmenin iki katlı ahşap konutlarla çevrildiği görülmektedir.
1910'da sebil-çeşme onarım için sökülmeye başlanmış, ancak savaş yıllarında onarıma ara vermek zorunda kalınmıştır.
Bartlett'in
çizgileriyle
Saliha Sultan
Sebili ve
Çeşmesi,
19. yy.
Pardoe, Bospborus TETTV Arşivi
İkinci onarım 1952-1953 arasında gerçekleşmiştir. İlk onarıma mimar Kemal Akan tarafından başlanmış, ikinci onarımı mimar Ali Saim Ülgen gerçekleştirmiştir. 1954'te Karaköy'e doğru açılan yol nedeniyle çeşme, meydan çeşmesi olma niteliğini yitirmiş ve çukurda kalmıştır. Sıbyan mektebi de yol yapımı sırasında yıkılmıştır.
Lale Devri geleneğini sürdüren Saliha Sultan Sebili ve Çeşmesi mermer kaplı ve dört cephelidir. Öteki meydan çeşmelerinden farklıdır. Tasarımda, kütlesel hareketlilik ve yoğun bezeme programıyla tek cepheye ağırlık verilmiş ve bu cephe egemen öğe olarak sebil ile iki yanda birer çeşmeyle çözümlenmiştir. Bu cephe düzenlemesiyle asimetrik çokgen bir blok oluşmaktadır. Benzer düzenleme Gülha-ne Park'ındaki Hamidiye Sebili ve Çeşme-si'nde de görülür. Öteki üç cepheyi bir suyolu dolanır. Bu cepheler musluk tablaları ve suyolunun karşı tarafına birer kare taş blok gelecek biçimde düzenlenmiştir. Kuzeydoğu cephesinde dört musluk tablası, güneydoğu ve güneybatı cephesinde üçer musluk tablası bulunmaktadır. Su akmayan musluk tablalarında musluklar metal plakalarla kapatılmıştır. Bu plakalar onarım sırasında yerleştirilmiş olabilir.
Kuzeybatı cephesinde Lale Devri'ne özgü düşey ve yatay çizgilerin dengesi kurulmuştur. Gövdeyle saçağın bitiştiği düzeyde bezeme programı kademeli biçimlenen silme takımıyla başlar. Bunu rumîlerin birleşmesiyle oluşan laleli bordur, mukarnas dizisi ve sivri kemerli bordur izler. Sivri kemerli bordur her üç cephede haznenin yarısında dikdörtgen çerçeve oluşturur. Dikdörtgen çerçevenin ardından üç cepheyi dolanan daire uçlarında üçgenlerle oluşan lale örgesiyle bezeli dışbükey kabartmalı bordur gelir. Gövdenin alt bölümünde "C" kıvrımlı rokoko kemerlerin içinde değişik düzenlemeli rozetlerle bezenen musluk tablaları dizisi vardır. Hazne gövdesi köşeleri balıksırtı bezeli sütunçelerle yumuşatılmıştır.
Kuzeybatı cephesine gelince burada da kademeli silme takımı, lale bordürü, mukarnas dizisi devam ederek tüm cepheler arasında ilişkiyi kurar. Bu düzeyden sonra kuzeybatı cephesine özgü bezeme prog-
ramı gelişir. Çeşme düzenlemesinde kulplu saksıların içinde armut, nar gibi meyveler ve palmiye ağaçlarıyla bezemeli bordur, burmalı sütunçe, yaprak su bordürü ve çiçekle lalelerden oluşan bordur düşey çizgileri oluşturur. Yatay bordürlerle iki dikdörtgen alan oluşur. Üstteki dikdörtgen alanı "S" kıvrımlı çiçekli dolgu bezer. Alttaki dikdörtgen alanda yazıt yer alır. Çeşmenin sivri kemerinin köşelikleri bitkisel bezelidir. Aynataşını kemer sövesi düzeyinde laleli bordur ve mukarnaslı korniş iki bölüme ayırır. Üst bölüm çiçek bezemelidir. Alt bölümde üç düşey bezeme alanı vardır. İki yanda dikdörtgen ve çokgen sehpa üzerinde çiçekli vazo dizisi yer alır. Ortada musluk tablası "C" kıvrımlı rokoko kemer içinde rozetle bezenmiştir. Üstünde bitkisel bezeme ortasına pirinçten iri bir kabara yerleştirilmiştir. Üç düşey bezeme alanını burmalı sütunçeler ayırır.
Çeşmedeki yatay bordürlerin düzeni sebilde de devam eder. Sebil mukarnas başlıklı sütunlarla dört pencereden oluşur. Sebilin tunç şebekeleri taş bezemeye uygun biçimde dökülmüştür. Pencerelerde su dağıtımı için beşer açıklık vardır. Pencerelerin altı "C" kıvrımlı kemer öğesiyle beşe ayrılmıştır.
Saliha Sultan Sebili ve Çeşmesi'ni kalem işi bezemeli geniş bir saçak çevirir. Sebil-çeşme üstünde saçak zikzak ve ışınsal bezenmiştir. Saçağın geri kalan bölümü baklava ve çiçeklerle çerçevelenen dairelerle düzenlenmiştir.
Saliha Sultan Sebili ve Çeşmesi'nde üç tarih kitabesi Seyyid Vehbi'nindir. Suyolcu-zade Mehmed Necib Efendi, kitabelerin hattatının Eğrikapılı Mehmed Rasim Efendi olduğunu belirtir. Sebile yan kapıdan girilir. Kapı üstünde besmele yazısı, çeşmenin üstünde de maşallah yazısı yer alır. Sebilin içindeki yalaklı çeşmede onarım kitabesi görülür.
AYLA ÖDEKAN
Dostları ilə paylaş: |