NURUOSMANİYE KÜLLİYESİ
102
103
NURUOSMANİYE KÜLLİYESİ
Nuruosmaniye Camii
Erkin Emiroğlu, 1988
ise, bir "mekânsal"ın değil, eğrisel ayrıntıların, yüzeysel sürekliliklerin ve biçimsel gerilimlerin vurgulandığı bir biçimsel baroktur.
Cami planında Nuruosmaniye'yi diğer camilerden ayıran özelliklerden biri mihrap çıkıntısının poligonal biçimidir. Osmanlı camilerinde yapı içinde genellikle poligonal olan mihraplar, dışarıdan dikdörtgen bir niş içine yerleştirilirler. Sinan' dan bu yana mihrapları çıkıntılı çok yapı olmakla birlikte dışarıdan poligonal büyük cami mihrabı ilk kez burada yapılmıştır.
Bu plan özellikleri dışında namaz hacminde mekânsal bir barok özellik yoktur. Bu enteryörü diğer tek kubbeli cami enter-yörlerinden ayıran harimi çepeçevre dolanan galerilerin, geleneksel camilerde alışılan orta kubbeye göre alçak ve galeriler şeklinde değil, duvarda açılan ve yüksekte dolaşan sürekli localar niteliğinde oluşları ve bunların altlarındaki revakların da diğer camilerin aksine, ana hacmin içine taşmamalarıdır. Bu, enteryöre bir tiyatro sahnesi izlenimi getirir. Enteryörün geometrisini değiştiren diğer bir öğe, büyük askı kemerleri hizasında mekânı çepeçevre dolanan, üzerinde Fetih suresinin yazıldığı içbükey korniştir. Nuruosmani-ye'nin kemerler içindeki duvarları modern bir perde duvarı gibi sürekli pencere dizileriyle doludur. Fakat ışıklı duvar, Osmanlı camileri için o kadar karakteristik bir öğedir ki, burada kendi geleneğimizin sürdürüldüğü söylenmelidir. Bu caminin planının özelliklerinden biri olan bir uzun rampa ile hünkârın dairesine ve mahfiline çıkılması, Yeni Cami ve Sultan Ahmed Camii örneklerinin devamıdır. Avlu tasarımında normal bir son cemaat mahalline poligonal bir revak eklenerek, Osmanlı mimarisinde başka eşi olmayan bir yarı açık mekân elde edilmiştir. Ortada bir şadırvan olmayışı da değişik bir mekân etkisi yaratır. Bu avlunun Bergama'daki bir
kiliseden getirilmiş on iki büyük mermer sütununun Ahmed Efendi'nin tarihinde ayrıntılı olarak anlatılan hikâyesi tek parça sütunun, o dönemin yapı imgesinde ne kadar önemli bir yeri olduğunu açıklamaktadır.
Caminin iç bezemesinde yazılar önemli bir yer tutar. Caminin içinde en alt sıra pencereleri üzerindeki oval madalyonlar o çağın ünlü hattatlarının yazılarıyla süslüdür. Caminin levhalarını yazan hattatlar içinde Enderunlu hattat ve müzehhip Bursalı Ali Efendi'nin adı minberin arkasındaki pencereler üzerinde vardır. Hadîka, Mehmed Rasim, Fahreddin Yahya ve Sey-yid Abdülhalim adlı hattatların da adlarını vermiştir.
Nuruosmaniye Camii dış mimarisinin geometrisinde Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camii'nin orta kubbeli mekânının dış tasarımını, çok değişik bir biçim vizyonu ile yineler. Bütün yapıya egemen olan kubbeli kare baldaken, etrafındaki kubbelerin arasında, büyük bir plastik etkiyle yükselir. Fakat Mihrimah Sultan Camii'nin minimuma indirgenmiş ve statik saf geometrisi yerine burada çok vurgulanmış eğrisel kornişler ve bunların dalgalı hareketleri, kesiklikleri, onların dinamizmini vurgulayan pilastr düzenleriyle meydana getirilmiş bir büyük hareket vardır. Eğrisel kemerlerin "S" ve "C" gibi dönemin karakteristik eğrileriyle bitirilmesi ve bütün bunları çevreleyen zengin barok profiller, ne Türk ne de Batı geleneğinde eşi olan fantezi taş bezemeler, her öğenin daha sık yinelenmesiyle elde edilen barok özellikler Nuruosmaniye'yi dünya mimarisinde eşi olmayan, kendine özgü bir barok anıt yapar.
Nuruosmaniye'nin sergilediği bezeme-sel tutum da bizim tarihimizde eşsizdir. Osmanlı mimarisinde büyük yapıya, yüzeysel bezeme niteliğini aşan üç boyutlu bir be-zemesel karakter getiren ilk tasarım Nu-
ruosmaniye'dedir. Burada bilinçli olarak eğri hat doğru hattın yerini almıştır. Kemer biçimleri, "S" ve "C" eğrileri dışında, en göze çarpan barok üslup davranışlarından biri duvarlardaki yön değiştirmeler, ara kesitlere konan pilastrların asimetrik düzenleridir. Nişlerde, kapılarda mukarnasla-rın yerine gelen dairesel profilli ve bu yapıya özgü kabartmalar, kartuş, büyük akant yaprağı gibi klasik barok motifler, büyük silme takımları, bir tavır olarak abartmayı bir üslup ilkesi olarak kabul eden bir sanat iradesini ortaya koymaktadır. Bunlara ek olarak, padişahın hoşgörüsü ve daha doğrusu isteğinden kaynaklanan özgün biçim deneylerinin de bu camiye değişik bir ruh getirdiği açıktır.
İstanbul'da minarelere kurşun yerine taş külah koymanın da Nuruosmaniye ile başladığını kabul edebiliriz. Batı'da kule-sel yapıları sonlandıran bezemesel taş öğelerin bir değişik örneği Nuruosmaniye Camii minarelerine gelmiştir.
Medrese ve imaret: Caminin güneyinde doğuda medrese, batıda imaret yan yana inşa edilmişlerdir. Medrese klasik bir planla, bir revaklı orta avlu çevresinde toplanan odalardan oluşan bir yapıdır. Nuruosmaniye Külliyesi'nin özgün bezemesel ayrıntıları dışında, bu medreseye karakter kazandıran özellik, revağının klasik medreselerin aksine, çok yüksek ve dar açıklıklardan oluşan, alışılmamış oranlarıdır, imaretin planı asimetriktir. Küçük avlusunun ilginç bir planı vardır. Asimetrik giriş hacmi biri büyük, diğeri küçük bir kemerle avludan ayrılmaktadır. Avlunun bir duvarı doğrudan medreseye bitişik ve sağırdır. Girişin karşısına gelen duvarın orta kısmı geri çekilerek üç kenarlı bir poligon parçası haline getirilmiş ve yan kenarlarda mutfağa ve medreseye geçit veren hacme kapılar açılmıştır. Güneye büyük mutfak ve ilginç bacaları, batıya çift ke-
Nuruosmaniye Külliyesi'ndeki
Şehsuvar Sultan Türbesi'nin planı.
H. Önkal, Osmanlı Hanedan Türbeleri, Ankara, 1992
merlerle pekiştirilmiş beşik tonoz örtülü uzun aşhane yerleştirilmiştir. Avlunun giriş tarafında bir küçük kapıdan yapının bodrumuna inilmekte, diğer yanında ise aşhaneden önce küçük bir servis odası bulunmaktadır. Bugün imaretten medreseye bir kemerle geçilmektedir. Fakat özgün tasarımda bunların birleşik olup olmadıklarını belirleyecek bir araştırma yapılmamıştır. Nuruosmaniye'nin kent içindeki görsel etkisi içinde bu imaretin olağanüstü büyük bacalarının özel bir yeri vardır. Bu bacalar, Sinan'ın Topkapı Sarayı mutfaklarında sergilediği anıtsal ve barok etkiyi, kendi ölçülerinde, bu çevrede gerçekleştirmektedirler. Bugün medrese ve imaret yatılı Kuran kursu olarak kullanılmaktadır. Bütün medreseler gibi bu yapı da, revak-ları camekânlarla kapatıldığı için, özgün etkisini yitirmiştir.
Türbe: Plan açısından kubbe örtülü kare ve önünde üç kemerli bir revak olan klasik şemail bu türbe karenin köşelerine yerleştirilen ağır dairesel ayaklar ve bunların saçak kotu üzerinde yükselen silindirik kulecikleri, kubbe kasnağının eğik planda oluşumu ve köşelerindeki pilastrlarla barok bir etki kazanmıştır. Türbenin dış mimarisinde kubbe kaidesinde dolaşan büyük barok korniş ve bu kornişin üzerinde çatı üzerinde yükselen kemer karakteristik geç dönem İtalyan baroğu motifleridir. I. Mahmud için yapılmış, fakat inşaat bitmeden öldüğü için tahta çıkan kardeşi III. Osman camiye kendi adım koyduğu gibi kardeşini de babası II. Mustafa'yı (hd 1695-1703) Valide Turhan Sultan Tür-besi'ne gömdürmüştür. Fakat kendisinden sonra tahta geçen III. Mustafa da, III. Osman'ı, bu boş türbeye gömdürmemiş, buraya III. Osman'ın annesi Şehsuvar Valide Sultan gömülmüştür.
Kütüphane: Nuruosmaniye Kütüphanesi Türkiye'de barok tasarımının en özgün örneği olduğu kadar en güzel kütüphane tasarımı da sayılabilir. Büyük anıtsal cami geleneğinin tipolojik ve litürjik baskısından kurtulamayan mimar burada çok daha serbest davranabilmiştir. Kütüphane iki bölümden oluşur: Ortası dört serbest sütunun taşıdığı bir kubbeyle örtülü ve uzunluğuna gelişmiş çok kenarlı poligonal bir hacim içinde, duvarların hareketini izleyen elegan revaklarla bir çevre koridoru oluşturulmuştur. Kubbe iki yanda düz dilimli yarım kubbelerle desteklenmiştir. Revaklar aynalı tonozlarla örtülüdür. İçeride ve dışarıda duvarların ve pencerelerin, gerçekten barok yapı görmüş bir mimarın yapabileceği çeşitli yön değiştiren pilastrlarla vurgulanan tasarımı, sütun başlıkları ve kemerlerin özgün biçimleri Nuruosmaniye Kütüphanesi'ni I. Mahmud'un kitap sevgisinin gerçek bir gösterisine dönüştürmüştür. Bu esas kütüphane hacmine, herhalde hafız-ı kütüb için düşünülmüş yine uzun bir poligonal oda eklenmiştir.
Kütüphanenin yükseltildiği platformun altında bir kısmi bodrum vardır. Bütün bu oldukça karmaşık plan düzeni ve kütüphaneye dış avludan çıkılan merdivenlerin kü-
tüphaneye girdiği köşeler çok yetenekli bir tasarım ustasının varlığını açıklamaktadır. Bu yapı ve külliyede özellikle belirttiğim başka ayrıntılar, Batı baroğundan haberi olan bir mimarı tanımlamaktadır. Ne var ki bu mimara ait, bu nitelikte başka bir yapı tanımıyoruz. (Ayrıca bak. Nuruosmaniye Kütüphanesi)
Sebil ve Çeşme: Sebil klasik bir plan düzeni içinde, olağanüstü zengin, eğrisel korniş profilleri, kartuşlarının üç boyutlu tasarımı, sütun başlıklarındaki volütleri üzerinde deniztarağı motifleriyle âdeta iki katlı bir başlık yaratılması, saçağı ve eğrisel öğelerden oluşan bir tür natüralist arabesk desenli demir şebekeleriyle barok zevkin, külliyenin diğer yapılarında da görüldüğü gibi, Türkiye'de eriştiği en plastik gösterilerden biridir. Çeşme de, kısmen tahrip olmakla birlikte, çifte gömme sütunları ile açık bir Batılı barok tasarım sergiler. Cami aynasının ortasındaki çok büyük kartuş, İtalyan baroğundaki uygulamaları anımsatır. Bu çeşme ve sebil, plastik enerjileri ve kabartma teknikleriyle Türkiye'de yetişmiş bir sanatçının elinden çıkmış olmaları kolay kabul edilemeyecek yabancı etkiler göstermektedirler. Bunlarda kullanılan barok ve rokoko kökenli motifler İstanbul'da 1730'lu yıllardan bu yana kullanılmakla birlikte, bundan önce böyle bir plastisiteye ulaşmadıkları gibi, bundan sonra da, daha çok rokoko nitelikli bir zevkle, daha hareketli, fakat daha fazla az plastik bir görüntü ile karşımıza çıkacaklardır.
Dükkânlar: Nuruosmaniye Külliyesi, Mahmud Paşa Külliyesi'nin(-») güneyinde ve ona çok yakın bir suni teras üzerine yerleşmiştir. Bu terasın altyapısı oldukça derin bir temel sistemine oturur. Terasın altında avlunun üç tarafına, arazinin kuzeydoğuya doğru olan eğimine uyarak de-
Şehsuvar Sultan Türbesi
Doğan Kuban
Nuruosmaniye Camii'nin içinden bir
görünüm.
Ertan Uca, 1994/TETTV Arşivi
ğişik boyutlarda çok sayıda dükkân yerleştirilmiştir. Bunlardan güneybatıda Kapalı-çarşı tarafında onların önünde aşağı doğru giderek yükselen bir revak dizisi vardır. Yüksekliğin olanak verdiği yerlerde dükkânlar üzerine hücreler yapılmıştır. Kuzeybatı cephesiyle, kuzeydoğu cephesinin bir bölümü de iki katlıdır. Hünkâr mahfiline çıkan rampanın yol tarafında da yüksek dükkânlar yapılmıştır. Aynı şekilde medresenin yol tarafında da dükkân sıraları vardır. Nuruosmaniye vaziyet planının ilginç özelliklerinden biri dış avlunun güneyinde, camiyi arkadaki hanlardan ayıran iki kat yüksekliğindeki sağır ve yüksek duvardır. Bu mekân sınırlarıyla özgürce oynamaktan hoşlanan barok tasarımın Türkiye'deki en erken örneklerinden biridir. İstanbul camileri içinde Nuruosmaniye Külliyesi'nin kent içindeki konumundan kaynaklanan özel bir yeri vardır. Kapalıçarşı ile en önemli ulaşım akslarından biri olan Cağaloğlu Caddesi arasındaki ulaşım caminin avlusundan geçer. Bu, cami avlusundaki etkinlikleri çeşitlendirir. M. Cezar, 1750 yangınından sonra, Kapalıçarşı'da zarar gören bütün dükkânların, bu işe tahsis edilen bir mimar eliyle I. Mahmud tarafından kagir olarak yaptırıldığını yazar. Günümüzde de Nuruosmaniye avlusu kentin en işlek ve yaşam dolu köşelerinden biridir.
Bibi. Ahmed Efendi, "Tarih-i Cami-i Şerif-i Nur-ı Osmanî", TOEMİlavesi, ist., 1335; Kuban, Barok; D. Kuban, "Tarih-i Cami-i Şerif-i Nur-ı Osmanî ve 18. yy Osmanlı Yapı Tekniği Üzerine Gözlemler", Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler, ist., 1982, s. 122-140; 1. H. Aksoy, "Nur-ı Osmaniye Camii Temellerinin incelenmesi", Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesi Bülteni, S. 4 (1979), s. 200-213; Goodwin, OttomanArc-hitecture, 382-387.
DOĞAN KUBAN
NURUOSMANİYE KÜTÜPHANESİ 104
105
NUSKETİYE CAMİİ
NURUOSMANİYE KÜTÜPHANESİ
Nuruosmaniye Külliyesi'ninG-0 bir parçası olan Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağlı kütüphane.
Caminin iç avlusunda, sağda, iki katlı bir yapıdır. Alt katı neme karşı bodrum, üst katı okuma salonu ve depo (hazine-i kü-tüb) şeklinde yapılmıştır. İki kapısından biri "Hümayun Kapısı"dır. Bu kapının üstünde "beşikten mezara kadar ilim talep ediniz" anlamında Arapça bir kitabe yer almaktadır. Bir ana kubbe ve birçok küçük kubbeli, 14 sütunlu zarif okuma salonu 30 pencere ile aydınlanmaktadır. Tek kubbeli deposundaki bölmeli ve duvarlardaki gömme dolaplar, kuruluştan bu yana kullanılmaktadır. Okuma salonundaki araç gereç ise en son 1890'da yenilenmiştir. Kütüphane külliyeyle birlikte 1755'te hizmete açılmıştır.
5.031 cilt kitabı olan kütüphaneye, açıldığında l nazır-ı kütüphane, 6 hafız-ı kütüb, 6 mustahfız, 3 bevvab, l mücellit-müzehhip ve l ferraş olmak üzere toplam 18 görevli atanmıştır.
Kütüphanenin oluşturulması ve işletilmesinde, L Mahmud'un kurduğu Ayasofya ve Fatih kütüphaneleri örnek alınmıştır. Hattâ sınıflandırmada bazı yanlışları bulunan katalogu da bu kütüphanelerinkiler gibi hazırlanmıştır. Kütüphanede 1776, 1796, 1845, 1864, 1881 ve 1907'de sayımlar yapılmıştır. Bu sayımlarda hazırlanan kata-
Nuruosmaniye Kütüphanesi'nin planı. Süleymaniye Kütüphanesi Arşivi
Nuruosmaniye Kütüphanesi
Doğan Kuban
loğlar Nuruosmaniye Kütüphanesinde; III. Osman adına düzenlenen vakfiye ise Top-kapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndedir.
Kütüphane Nuruosmaniye (I. Mahmud ve II. Osman'ın kitapları), "Bayram Paşa" (79 yazma, l basma), "Müteferrik" (93 adet çeşitli yazma) ve "Yeni Eserler" koleksiyonlarına sahiptir. Nuruosmaniye Kütüphanesi, Tanzimat'a kadar kurulan kütüphaneler içinde koleksiyonca en zenginidir.
Bugün biri yönetici olmak üzere 3 personelle hizmet veren kütüphanede 5.052'si yazma, toplam 7.600 kadar derme bulunmaktadır. Yapısal özelliği gereği, genişlemesinin olanaksızlığından, yeni gelen eserlerin devri yoluna gidilmiştir.
Başvuru ağırlığı yazma koleksiyonuna olmakta; yıllardır gözlenen öğrenci başvurusunun son 1-2 yılda azaldığı izlenmektedir. Mikrofilm, fotoğraf vb hizmetler Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü'nce karşılanmakta; yine bu merkezde bulunan bilgisayara yüklü Nuruosmaniye koleksiyonu ile ilgili bibliyografik danışma hizmeti verilmektedir.
Pazar ve pazartesi kapalı olan kütüphane, haftanın diğer günleri resmi çalışma saatlerinde açıktır. Başvurular doğrudan Nuruosmaniye Kütüphanesi'ne yapıldığı gibi, bazı hallerde Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü'ne de yapılabilmektedir.
Yazar ve eser adına göre alfabetik ve Dewey Onlu Tasnif Sistemi'yle hazırlanmış konu kataloglarının fişlerinden yararlanılmaktadır.
Bibi. A. Öngül, "Nuruosmaniye Kütüphanesi", Türklük Araştırmaları Dergisi, S. 6 (1990); G. Kut, "istanbul'daki Yazma Kütüphaneleri", TD, 33, (1980-1981); G. Kut-N. Bayraktar, Yazma Eserlerde Vakıf Mühürleri, Ankara, 1984; 1. E. Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi, II-Kuruluştan Tanzimat'a Kadar Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri, Ankara, 1988; istanbul Valiliği İl Kültür Müdürlüğü, istanbul Kütüphaneler ve Müzeler Rehberi, ist., 1993; N. M. Öztürkmen, istanbul ve Ankara Kütüphaneleri, Ankara, 1957.
HAVVA KOÇ
NURUOSMANİYE SARNICI
Eminönü İlçesi'nde, Cağaloğlu'ndan Nuruosmaniye Camii istikametine giderken, Nuruosmaniye Caddesi'nin sol kenarında bulunuyordu. 1987'de, gayrikanuni bir şekil-
de yıkılarak tamamen ortadan kaldırılmış, yerine büyük bir bina yapılmıştır.
İstanbul'un Bizans dönemine ait en önemli su tesislerinden biri olarak kabul edebileceğimiz ve bir oldubittiye getirilerek ortadan kaldırılan bu su sarnıcı, ilk kez, bir Rum mimarı olan Kuppas tarafından incelenmiş; basit bir krokisi çizilmiş, başlığında monogram ve gövdesinde işaret bulunan bir sütunun çizimi, kısa bir bilgi ile birlikte Rumca yayımlanmıştır. Hemen bir yıl sonra Forcheimer ve Strzy-gowski tarafından incelenerek, İstanbul'un Bizans su tesisleri ile ilgili hazırlamış oldukları kitapta sarnıcın plan ve kesiti, daha detaylı bilgiler ile birlikte sunulmuştur. Mamboury'nin Fransızca ve Türkçe yayımlanan rehberinde aynı plan ve kesit kullanılarak, bu sarnıca yer verilmiştir.
Fetihten sonra uzun süre kullanılmayan, daha sonraları içi temizlenerek başka amaçla kullanılan sarnıçlardan biri de budur. Strzygowski 19. yy'in sonlarına doğru burasını Ermeni iplikçilerin kullandığını yazar. Yine aynı yıllara ait incelemelerde, Osmanlı dönemine ait bir konağa alt yapı teşkil ettiği, bu konağa ait temel kalıntılarından anlaşılmıştır. 1925'ten öncesine ait olan Mamboury'nin incelemeleri sırasında da ip bükme atölyesi olarak kullandığı bilinmektedir. Bu atölyenin bir başka yere taşınması üzerine bir süre boş kalmış, daha sonra 1950'li yıllarda basımevi, arkasından halı satış mağazası olarak kullanılmıştır. 1972'de, sarnıcın doğu kısmındaki bir parçası, bugün üzerinde bulunan işhamnın temeli atılırken ortadan kaldırılmış, sarnıcın asıl diğer büyük parçası ise Ekim 1987'de tamamen yıktırılmıştır.
Nuruosmaniye Sarnıcı, bir parçasında asimetrik bir çıkıntı yapan bölümü hariç tutulacak olursa, düzgün bir dikdörtgen plana sahiptir. Dahili ölçüleri 27,15x8,50 (asimetrik çıkıntı ile birlikte 10,50) m'dir. Duvar cidarı oldukça kalın (2 m) tutulmuştur. Girişin iki yanındaki köşeler, su basıncına karşın üçgen şeklinde pahlanmıştır. Batı duvarına açılmış olan ve Türk dönemine ait olan konakla da bağlantılı olduğu bilinen kapısı, duvar kalınlığı içine açılmıştı ve dört basamaklı bir taş merdivenle sarnıcın içine girilmekte idi.
İçinde birbirinden uzaklıkları 3,93 m, yan duvarlardan uzaklıkları 3,75-3,80 m olan altı tane sütun bir sıra oluşturmaktadır. Çıkıntı teşkil eden mekân parçasında da bir tek sütun kullanılmıştır. Bu sütunların başlıkları yayvan impost veya kesik piramidal formdadır. 0,40 m yüksekliğinde ve süslemesizdirler. Girişin hemen önündeki sütunun başlığında iki Yunan harfinden meydana gelmiş basit bir monogram, dördüncü sütun başlığında ise bir başka monogram ile aynı sütunun gövdesinde, üst kısmında haç şekli bulunan bir işaret tespit edilmiştir. Gövdeleri 0,56 m çapında olan sütunlar kemerler ile bağlantılı olup çapraz tonozlardan oluşan örtü sistemine destek teşkil etmektedirler. Yan duvarlar, kemerler ve örtü sisteminde tuğla kullanılmıştır. Sütunların gövde ve başlıkları ise mermerdendir.
Yıkılmadan önce Nuruosmaniye Sarnıcı'nın içinden bir görünüm.
Semavi Eyice arşivi
Büyük bir sorumsuzluk ve cehaletin kurbanı olan bu sarnıcın, İstanbul'un turistik açıdan önemli bir köşesi olan Nuruos-maniye'de turizme hizmet edebilecek herhangi bir mekân olarak değerlendirileceği yerde, yok olup gitmesi İstanbul'un kültür ve sanat tarihi açısından büyük bir kayıptır.
Bibi. P. D. Kuppas, "Peri Byzantinon deksa-menon", Hellenikos Philologikos Syllogos, XX-XXII (1892), s. 52-53; Strzygowski-Forchhe-imer, Byzantinischen Wasserbehâlter, 90-91; Mambouıy, Rehber, 202; Schneider, Byzans, 87; Janin, Constantinople byzantine, 207; Mül-ler-Wiener, Bildlexikon, 342; A. L. Tonguç, The Basilica Cistem and the Other Cistern of istanbul, ist., 1988, s. 34; Y. Pekşen, "Tarihi Sarnıç Tahrip Edilerek Yerine Beş Katlı Han Yapıldı", Cumhuriyet, (l Eylül 1975); S. Eyice, "Nuruosmanî Caddesi'ndeki Bizans Sarnıcı", Sanat Çevresi, S. 111 (1988), s. 22-24; ay, "istanbul'un Bizans Su Tesisleri", STAD, S. 5 (1989), 11; S. Tansuğ, "Yıkılan Sarnıç Meselesi", Sanat Çevresi, S. 111 (1988), s. 24; Ö. Er-tuğrul, "İstanbul'da Bizans Devri Su Mimarisi", (istanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Bölümü, yayımlanmamış doktora tezi), 1989, s. 294-295.
ENİS KARAKAYA
NUSRETİYE CAMÜ
Beyoğlu İlçesi'nde, Tophane semtinde, Meclisi Mebusan Caddesi üzerindedir. 19. yy'a ait büyük selatin camilerinden biri olan Nusretiye Camii, halk arasında daha çok Tophane Camii olarak tanınır.
Caminin bulunduğu yerde daha önce III. Selim (hd 1789A-1807) tarafından yaptırılmış Tophane-i Âmire Arabacılar Kışlası Camii bulunmaktaydı. Bu cami 1823'teki Firuzağa yangınında 48 yapı ile birlikte yanmış, yerine II. Mahmud (hd 1808-1839) tarafından Nusretiye Camii yaptırılmıştır. Yapımına 1238/1823'te başlanarak inşaası 124l/1826'da bitirilen Nusretiye Cami'nin
açılışında büyük bir tören düzenlenmiş, sultan saltanat kayığıyla Tophane İskele-si'ne çıkmış, iskeleden mahfil kapısına kadar yerlere serilmiş kıymetli kumaşlar üzerinde atıyla ilerlemiş, ayrıca bir yüzünde tuğrasının diğer yüzünde Nusretiye Cami'nin resmi olan hatıra madalyası bastırt-mıştır. Barok veya rokoko ile ampir üslupları arasında bir geçiş yapısı olan caminin mimarı Krikor Amira Balyan'dır (1764-1831).
Yapı 1955-1958 arasında kapsamlı olarak, 1980'de kısmen onarım görmüştür. Günümüzde ise 1992'de başlayan restorasyon çalışmaları sürmektedir. Cami ilk yapıldığında etrafını yüksek bir avlu duvarı çevirmekte ve bu avluya büyük kapılardan girilmekteydi. Geçen yüzyıl içinde caddenin düzenlenmesi sırasında avlu duvarı yıktırılarak yerine, üzerinde dökme demir bir parmaklığın bulunduğu alçak bir duvar yapılmıştır. Bu duvar da 1956'da kaldırılmış, yalnızca girişin solundaki küçük taş avlu kalmıştır. Günümüzde caminin sol yanında yer alan sebil ile muvakkithane-nin de aslında caddenin karşı tarafında, Tophane Kışlası girişinin yanında oldukları eski fotoğraflarda görülmektedir. Ayrıca Nusretiye Cami'nin yanına, mimarisi ve dış süslemesine uygun bir biçimde II. Ab-dülhamid (hd 1876-1909) tarafından İtalyan mimar R. d'Aronco'ya(-») yaptırılan çeşme 1957'de yerinden sökülerek Maçka'ya taşınmıştır (bak. Abdülhamid II Çeşmesi).
Dikey hatların hâkim olduğu Nusretiye Camii'nde 7,50 m çapındaki kubbe dört büyük kemere dört köşe kulesi ile oturmakta, askı kemerlerini belirleyen dekoratif korniş hatları yapının kübik etkisini yumuşatmaktadır. 2 m yüksekliğindeki sütunlar üzerine oturan yapıda asıl vurgulanmak istenen barok düşeylik, kubbe kasnağı ve küresindeki oran yükseltmeleri ile sağlanmıştır. Kubbenin etrafını çeviren küçük kulecikler, kasnak pencerelerinin arasındaki kaideleri bombeli pilastrlar, dört köşedeki soğan formlu büyük ağırlık kulelerini kubbeye bağlayan kıvrımlı kemerler, askı kemerlerinin oturduğu dekoratif konsollar ve bu kemerlerin üzerindeki dairevi şekilli korkuluklar barok mimarinin izlerini taşımaktadır. Ana hacmin bu zeminden yükselme etkisini sınırlayan, yanlarda birer kanat halinde dışarı taşkın Hünkâr Kasrı'nın sade dikdörtgen söveli pencereleri ile son cemaat yeri ve dış yan re-vakların yuvarlak kemerleri ampir üslubunu yansıtmaktadır. Pencere kemerleri üzerinde görülen zengin yaprak motifleri, Hünkâr Kasrı'nın cephelerinde köşeleri belirten pilastrlar, kuvvetli kontraslardan uzaklaşmış hafif silmeler ve genelde sütun başlıklarının sade profilli görünümleri ampir üslubunun etkisini artırmaktadır.
Kesme taş malzeme ile inşa edilmiş olan caminin revakları ile pencere söveleri mermer kaplamadır. Yapıdaki mermer sütunlar genellikle dört köşeli olup kilit taşları belirtilmiş kemerleri yuvarlaktır. Sade kilit taşları yalnız son cemaat yeri revak kemerlerinde akantus yapraklarıyla süslen-
miştir. Silmeler düz profilli işlenmiş, alt katın pencere söveleri köşelerdeki çiçek rozetleri dışında sade bırakılmıştır. Hünkâr Kasrı'nın pencere şebekeleri alt kat pencerelerinde olduğu gibi dikey gelişen geometrik motiflerden oluşur. Kubbe, pandantifler, müezzin mahfili, son cemaat yeri ve Hünkâr Kasrı'nın üst örtüsü tamamen kurşun kaplıdır.
Caminin önünden geçen Meclisi Mebusan Caddesi'ne bakan, revak şeklindeki üç kubbeli son cemaat yerine, iki kollu, barok tarzında kıvrımlı merdivenlerle çıkılır. On altışar basamaklı mermer merdivenlerin sahanlığında, dekorasyonu birbirini kesen dairelerden oluşan taştan korkuluk şebekeleri görülür. Son cemaat yerinin dört mermer sütunu arasında yer alan mermer korkuluklarda ise rozetlerle tutturulmuş kumaş kıvrımlarından oluşan bir süsleme vardır. Bu bölümün sütun başlıkları köşelerdeki volütlerin arasında rölyef olarak işlenmiş girlant motiflerinden oluşur. Çapraz tonozlarla örtülü dış yan revaklar, düz silmeli sade sütun başlıkları üzerine beş kemerli olup bu bölümlere harimin ilk kat pencereleri açılmaktadır. Batıda avlu zemini doğu cephesine göre daha alçak olduğundan burada revak iki katlıdır. Alt re-vaklarda bulunan bir kapıdan caminin altındaki sütunlu mahzen kısmına girilir. Günümüzde alt kat revaklarımn sütun aralan biri hariç taşla örülmüştür. Güney cephesi, camiyi doğu-batı yönünde kuşatan silmeler ile bölümlere ayrılmış, beş kenarlı mihrap çıkıntısının köşelerine pilastrlar yerleştirilmiştir.
Cami girişinin doğu ve batı kısımlarında dışarıya doğru çıkıntılar meydana getiren ve iki katlı bir sivil yapı görünümünde olan simetrik Hünkâr Kasrı, yuvarlak kemerli mermer sütunların üzerine oturmaktadır. Üst kat odaları değişik boyutlarda olup günümüzde meşruta olarak kullanılmaktadır. Cephelerin köşelerine işlenen pilastrlar, saçağın biraz altında birbirlerine silmeler ile bağlanarak iki katı ayıran silme ile birlikte bir çerçeve oluşturmaktadır.
Hünkâr Kasrı'na, hem son cemaat yerinin sağında ve solunda bulunan köşeleri rozetli, mermer düz söveli yüksek kapılardan, hem de caminin dış yan revak-larından giriş vardır. Bağdadi sıvalı duvarlarında gri, kırmızı, yeşil, mavi, sarı renkli geometrik ve bitkisel süslemeler ile birlikte tavanlarında manzara resimleri yer almaktadır. Sultan girişi denize bakan güney cephede, Mustafa Rakım'ın kitabesi ile gösterişli, yay biçiminde saçakla korunan, dalgalı dilimli kemerli bir kapıdandır. Kapı girland motifleri, akantus yaprakları ve yanlarda ikişer duvar payesi ile ampir üs-lubundadır. Paye başlıkları, köşelerdeki volütlerin beyzi motifler arasında simetrik olarak tekrar etmesinden oluşan bir süslemeye sahiptir. Bu kapı, büyük boyutlu dalgalı duvar nişlerinin sınırladığı yirmi mermer basamakla, dönemin sivil mimari etkilerini yansıtan ek mekâna açılır. Ampir özellikli ahşap trabzanlar köşede bir çıkma yapmakta, trabzanı tutan ah-
Dostları ilə paylaş: |