Bibi. İstanbul İl Yıllığı, ist., 1973; F. Yaltırık-A. Efe-A. Uzun, İstanbul Adalarının Doğal-Eg-zotik Bitkileri, ist., 1993.
FAİK YALTIRIK
ORMANYAN, MAĞAKYA
(23 Şubat 1841, İstanbul -19 Kasım 1918, İstanbul) Türkiye Ermenileri 76. patriği.
Asıl adı Boğos'tur. İlköğrenimine İstanbul Çöplükçeşme Sokağı'ndaki Rahip Ata-
nasin okulunda başladıktan sonra 1851'de Roma'ya gönderildi. Orada_ Andonyan Rahipler Topluluğu'nun Surp Lusavoriç Ma-nastırı'na girdi. 6 Ocak 1856'da Mağakya adı ile rahip oldu. 24 Ocak 1858'de Rahipler Topluluğu'na üyeliği kabul edildi. 28 Haziran 18ö3'te "sargavaklık" (diakos, şemmas) rütbesini aldı. Aynı yıl 24 Ağus-tos'ta ise Başepiskopos Yetvart Hürmüz-yan tarafından din adamı takdis edildi. 3 Eylül 1865'te teoloji alanındaki doktorasını verdi. 9 Kasım 1865'te Propaganda Oku-lu'nun Ermenice öğretmenliğine atandı. Ocak 1866'da İstanbul'a geldi. Taksim'de-ki Andonyan Okulu'nun müdür ve öğretmenliği görevine atandı. Ekim 18ö7'de Ro-ma'ya gitti. Felsefe, tanrıbilim ve kilise hukuku konularında doktora yaptı. 1868'de Roma Tanrıbilim Akademisi'ne üye oldu. 8 Aralık 1869'da Vatikan Konseyi'ne katıldı. Mayıs 1870'te İstanbul'a döndü.
Ormanyan 9 Kasım 1879'da 75 kişi ile birlikte Katolik mezhebinden ayrılarak Ermeni Gregoryen Kilisesi'ne döndü. Aynı gün Patrik II. Nerses Varjabedyan tarafından başrahiplik rütbesiyle onurlandırıldı. 12 Kasım'da ise Galata Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi vaizliği görevine atandı. Mart 1980'de ise Manastırlar Komisyonu'na seçildi. 14 Nisan 1880'de Erzurum bölgesi dini önderliği görevine, 19 Ekim'de ise yeni açılan Sanasaryan Okulu yönetim kurulu başkanlığına seçildi.
14 Aralık 1885'te III. dereceden meci-di nişanı ile onurlandırıldı. 8 Haziran 1886' da başpatrik Magar tarafından episkopos takdis edildi. 18 Temmuz 1887'de Başpatrik Magar tarafından Eçmiadzin'deki Ke-vorkyan Ruhban Okulu'na tanrıbilim öğretmenliği görevine seçildi. Daha sonra Ar-maş'taki ruhban okulunun kuruluşunda görev üstlendi ve bu okulun müdürlüğüne getirildi. 1892'deki başpatrik seçiminde delege oldu. Armaş Ruhban Okulu'nda Ma-sis dergisini yayımlamaya başladı (13 Haziran 1892). 12 Kasım 1896'da ruhani meclis üyeliğine seçildi.
Ormanyan 18 Kasım 1896'da İstanbul'da Türkiye Ermenileri patrikliğine se-
Mağakya Ormanyan
Cengiz Kahraman arşivi
çildi. Patrikliği döneminde padişahın emriyle kamulaştırılan Hasköy'deki Cezayirli-yan Köşkü, Kalfayan Okulu'nun genişletilmesi için Ermeni cemaatine geri verildi (19 Mayıs 1898). Onun girişimleriyle Surp Pır-giç Ermeni Hastanesi'ne yapılan günlük gıda yardımı 150.000 kg ekmek ve 37.500 kg ete yükseltildi.
Ormanyan 9 Ekim 1899'da Babıâli'ye istifasını verdi. 21 Mart 1900'de istifasını yineledi. 31 Ağustosta II. Abdülhamid tarafından I. dereceden Osmani nişanına layık görüldü. 21 Aralık 1901'de altın ve gümüş imtiyaz nişanları, 15 Nisan 1902'de ise murassa nişanı ile onurlandırıldı.
Bu yıllarda Ormanyan'ın çabalan ile Kumkapı'daki Surp Asdvadzadzin Kilise-si(->) onarıldı. Takdisim ise bizzat kendisi yaptı. 19 Ocak 1903 Noel sabahı ayin sırasında bir suikast sonucu yaralandı. 23 Şubat 1906'da Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Şapeli'nin takdisini gerçekleştirdi. 29 Haziran 1906'da çıkarılan zorluklan neden göstererek istifasını yineleyince istekleri kabul edildi.
Dönemindeki en önemli olaylardan biri de II. Meşrutiyet'in ilanıdır (23 Temmuz 1908). Ormanyan 29 Temmuz'da istifaya zorlanarak Episkopos Yeğişe Turyan patriklik kaymakamı seçildi. 4 Aralık 1908'de başpatrik seçiminde I. aday oldu. 1910'da patriklik dönemindeki anılarını (Mağakya Arkyebisgobosi Ormanyan Hişadaga-kirk Yergodasnamya Badriarkutyan [Başepiskopos Mağakya Ormanyan'ın On İki Yıllık Patrikliğinin Anı Kitabı]) yayımladı fakat satışa çıkarmadı. Hamabadum adlı eserini tamamladı. 14 Ağustos 1912'de Az-kabadum adlı üç ciltlik eserini yayımlamaya başladı. Mayıs 19l4'te Kudüs'e gitti. Kasım 1917'de Şam'a geçti. Burada Khohk Yev Khosk (Düşünceler ve Sözler) adlı eserini tamamladı.
Mayıs 1918'de İstanbul'a döndü ve burada vefat etti. Naaşı, Beyoğlu'ndaki Surp Yerrortutyun Kilisesi'nde düzenlenen dini törenden sonra, Şişli Ermeni Mezarlığı'nda-ki patrikler kabristanına defnedildi.
Bibi. M. Ağavnuni, Miapankyev Aytseluk Hay Yerusağemi (Ermeni Kudüs'ün Din Adamları ve Ziyaretçileri), Kudüs, 1929; H. Bozabalyan, "Mağakya Arkyebisgobos Ormanyan'i Hama-rod Gensakrutyum" (Başepiskopos Mağakya Ormanyan'ın Özet Biyografisi), Eçmiadzin, S. 5 (1961); H. Gazaryan "Mağakya Ormanyan", Haygagan Sovedagan Hanrakidaran (Sovyet Ermeni Ansiklopedisi), c. 12, Erivan, 1986; M. Ormanyan, Azkabadum, III, Kudüs, 1927; H. C. Siruni, "Ormanyan Yev ir Jama-nagı" (Ormanyan ve Dönemi), Eçmiadzin, S. 5-9, H-12 (1961), 1-5 (1962).
VAĞARŞAG SEROPYAN
ORTA CAMÖ
Fatih İlçesi'nde, Sofular'da İskender Paşa Mahallesi, Öksüzler Sokağı'nda bulunmaktadır.
934/1527'de I. Süleyman'ın (Kanuni) (hd 1520-1566) damadı ve ilk sadrazamı Maktul (Makbul) İbrahim Paşa tarafından Etmeydanı'ndaki yeniçeri odalarının ortasına yaptırılmıştır. Yapı, İstanbul'un eski semtlerinden Etmeydanı'nda olduğu için
"Etmeydanı Camii", "Ahmediye Camii" isimlerini de almaktadır. Yapı birkaç defa yıkılıp tamir edilmiştir. Cami, Evliya Çele-bi'ye göre Süleyman Kethüda tarafından tamir ettirilmiştir. Daha sonra Ahmed Efendi tarafından 1320/1902'de sekiz köşeli planla, ahşap kubbeli olarak yaptırılmıştır. 1970'te kubbe kurşunları Vakıflar İdare-si'nce yenilenmiştir. Yapının altındaki Bizans döneminden kalma sarnıç su ile doludur (bak. Etmeydanı Sarnıcı).
Kuzeyde yer alan giriş kapısı, tam ortada bulunur. Kapı, iki renkli taş havası verebilmek için boyanmıştır. Kapının üzerinde yeşil zemin üstünde siyah yazılı kitabesi yer alır. Bu kapıya dört basamakla ulaşılır. Kapıdan girilince ince uzun, dikdörtgen bir son cemaat yeri vardır. Buranın doğusunda ve batısında birer pencere bulunur. Daha sonra harime geçilir. Yapı sekizgen planlıdır. Kapının tam karşısına gelen yerde güney cephesi ve ortada mihrap bulunur. Mihrap, yarım yuvarlak niş şeklindedir. Üstünde iki ufak pencere yer alır. Hemen yanında minberi bulunur. Doğu cephesinde pencere görünümü verilmiş dört tane kalem işi süsleme vardır. Burada bir kapı yer almaktadır. Batıda bulunan vaaz kürsüsü duvara bitişik olarak yapılmıştır. Kadınlar mahfili kuzeyde yer alır. Mahfiller harimi at nalı gibi üç yönden çevirirler. Buraya, son cemaat yerinin doğu ucundan bir merdivenle ulaşılır. Kadınlar mahfili ahşap şebekelerle sonuçlandırılmıştır. Buranın tam altına gelen yerde, üst katı taşıyan direkler aşağıya kadar iner. Buradaki mekânlar birer seki ile yükseltilmişlerdir. Ayrıca gene doğu tarafından bir merdivenle yukarı çıkılır. Yapının üst örtüsü, ahşap kubbedir. Kubbeyi iç içe üç tane sekizgen oluşturur. Bunlar kademeli şeklinde bir görünüm verir ve daha sonra da düz olarak son bulur. Tavan ve her cephe arasında birer tane eliböğründe yer alır. Yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minare beş köşeli bir kaide üzerinde yükselir.
Yapının her cephesinde dört pencere yer almaktadır. Üstte bulunan pencereler, alttakilere göre daha ufaktır. Ayrıca yapıyı üç bölüme ayıran iki şerit etrafı dolaşır. Ortadaki şerit pencerelerin üstünü çevirerek onları sınırlandırır. Pencerelerin üs-
tü sivri kemerle son bulmaktadır. Mihrap, dışarı taşkın olup üç köşelidir. Yapının içinde üstünde kalem işi süslemeler bulunan şerit dolaşır. Ayrıca her pencerenin etrafında kalem işleri görülür. Yapının duvarları, içten alt pencerelere kadar mermerle kaplanmıştır.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 36; Öz, İstanbul Camileri, I, 113; Demircanlı, Evliya Çelebi, 143; Fatih Camileri, 51.
N. ESRA DİŞÖREN
ORTAÇEŞME SARNICI
bak. ETMEYDANI SARNICI
ORTAKOY
Boğaziçi'nin Rumeli yakasında, kuzey sınırı Defterdarburnu olan; Kültür, Kuruçeşme, Balmumcu mahallelerine komşu; idari olarak Ortaköy ve Mecidiye mahallelerinden oluşan semt. Sahile açılan vadi boyunca yamaçlara kurulan yerleşme Beşiktaş İlçesi'ne bağlıdır. Günümüzde nüfusu 25.000 kadardır.
Antik çağda adının Arkheion olduğu söylenir. Bizans çağında, Boğaziçi'nin iki yakasında seyrek balıkçı köyleri kurulmuş; tabii güzelliklere sahip ve boş olan Boğaziçi kıyılarının bazı yerlerinde köşkler, manastırlar yapılmıştır. İmparator VI. Leon'un (hd 886-912) sevgilisi Zoe ile buluştuğu Damianu Sarayı'nın Ortaköy'de olduğu; Damianu mevkiine adını veren manastırın ise, İmparator Teofilos (hd 829-842) ve III. Mihail (hd 842-867) zamanlarında devletin ileri gelenlerinden olan Damianos tarafından 9. yy'da yaptırıldığı ileri sürülür.
Bugünkü Ortaköy'ün, büyük Ayios Fo-kas Manastırı'nın bulunduğu yer olduğu anlaşılmaktadır. Rumların aynı azize ithaf edilmiş bugünkü küçük kiliseleri de Ayios Fokas adındadır. Eski Ayios Fokas Manastırı'nın yeri bulunamamıştır. Bu manastırın yakınında 9. yy'da Ermeni asıllı Ortodoks patriği VII. İoannes Grammati-kos'un (hd 832-842) veya kardeşi Arsa-barios'un (Arşavir) muhteşem bir sarayının olduğu, bu yüzden semtin Arsebera (veya Arsaberu) olarak da ün kazandığı yazılır. Sarayda gizli ayinler ve ahlaka aykırı eğlenceler yapıldığı yolunda dedikodular çıktığı için I. Basileos (hd 867-886)
Orta Camii
Esra Dişören, 1994
tarafından satın alınarak 150 rahiplik bir manastır haline getirilmiştir. Bu manastırın varlığı (Meryem Ana) Bizans'ın son yıllarına kadar devam etmiştir.
Ortaköy'ün tarihinden gelen en önemli özelliği farklı kültürlerden Türk, Rum, Ermeni ve Yahudi topluluklarının ve farklı inançların bir arada dostluk içinde yaşamasıdır ve bu özellik günümüze kadar gelmiştir. Ortodoks kilisesinin İsa'nın vaftizine remiz olarak haçın suya atılması yortusunun son yıllara kadar Ortaköy İskele-si'nde yapılmış olması da bu geçmişin bir kalıntısıdır.
Ortaköy'de Yahudi cemaatine ait bilgiler de oldukça eskidir. Evliya Çelebi Seya-batname'de Ortaköy kıyılarındaki büyük yalılar arasında Şekerci Yahudi ve İshak Yahudi yalılarından bahsetmektedir. 11567 1746 tarihli fermandan Ortaköy Camii'ne yakın, deniz kenarında Yahudi evlerinin yandığı anlaşılır. Ortaköy'deki en eski sinagog olan Etz ha-Hayim Sinagoğu(->) yangın sonucu birkaç kez harap olmuş, yeniden yapılmıştır. 1618 tarihli Bedesten yangınında evsiz kalan çok sayıda Yahudi ailesi; 1891'de Beşiktaş'taki yangın felaketini yaşayan Yahudi cemaati; 1921'de Rusya'dan göçen Yahudiler topluca Ortaköy'e yerleşmişlerdir. 1936'danüfusu 16.000 olan Ortaköy'de 700 Yahudi ailesinin yaşadığı bilinmektedir. Ortaköy'de bugün artık kullanılmayan ikinci sinagog Gültekin Sokağı'ndaki Yenimahalle Sinagoğu'dur.
Türklerin Ortaköy'e yerleşmesi I. Süleyman (Kanuni) döneminde (1520-1566) olmuştur. Deniz tarafında Defterdar Paşa Camii, aynı yıllarda Sadrazam Kara Ahmed Paşa'nın (ö. 1556) kethüdası Hüsrev Kethüda tarafından Mimar Sinan'a bir hamam yaptırılmıştır. Mimari açıdan simetrik planlı, erkekler ve kadınlara mahsus çifte hamam olarak kullanılan yapı Ortaköy'de-ki en eski anıttır (bak. Ortaköy Hamamı). Ortaköy Deresi vadisinin iki yamacına, 16. yy'da Türklerin yoğun olarak yerleştikleri görülür.
17. yy'ın ortasında dere içinde bir Müslüman mahallesi, kıyıda ise yalılar vardı. Bu yalıların hiçbiri günümüze kadar gelememiştir. Bunun başlıca sebebi, Abdü-laziz tarafından 1871'de yaptırılan yeni Çı-rağan Sarayı'dır. Beşiktaş Mevlevîhane-si(->) ve Ortaköy'e kadar uzanan yalılar ortadan kaldırılarak elde edilen uzun ve geniş alan Çırağan Sarayı inşaatına ayrılmıştır. Ortaköy İskelesi ile Defterdarburnu arasında kalan şeritte Mehmed Kethüda Çeşmesi, Ortaköy Camii, sıbyan mektebi ve sahilin gerisinde Rum, Ermeni ve Yahudi esnafının evleri; daha sonra Ortaköy Ca-mii(->) ile Neşatâbâd Sahilsarayı, Esma Sultan Sahilsarayı(->), Naime Sultan Yalısı, Hatice Sultan Sahilsarayı(->), Fatma Sultan, Zekiye Sultan yalıları sıralanırdı.
Ortaköy'e bugünkü çehre ve özelliğini kazandıran, iskelenin arkasındaki Ortaköy Meydanı'nın en belirgin ve egemen mimari öğesi Ortaköy Camii'dir. Abdülmecid, Ortaköy'ün imarına önem vermiş, Ortaköy Deresi üzerine, bugün artık olmayan köprüyü, sahilde iskelenin güneyindeki mer-
ORTAKOY
142
143
ORTAKOY CAMÜ
Ortaköy, 1927
Pervititch haritasından yararlanarak hazırlanmıştır. istanbul Ansiklopedisi
mer sütunlu karakol binasını da yaptırmıştır. Meydandaki cami kadar eski ve önemli başka bir eser de 1136/1723 tarihli Damat İbrahim Paşa Çeşmesi'dir(->). Sahilde ahşap temeller üzerinde oturan çeşme, zamanla dolgu ve zemin oturmasından çökmüş, toprak seviyesinin 1,5 m altında kalmıştır. Beşiktaş Belediyesi tarafından, Ortaköy Meydanı ve çevre düzenlemesi çalışması sırasında, kahvelerin arkasına sıkışmış ve görünmeyen çeşme, caminin kar-
şısına taşınarak, toprak altında kalan su teknesi ve musluk etrafındaki selvi motifli taşı ortaya çıkarılmış, restorasyonu yapılmıştır.
Meydanda, Sütçü Ali Sokağı önünde kahvelerin yanında küçük Hamidiye Çeşmesi (Saka Çeşmesi) vardı. Hamidiye su şebekesinden dağılan kol, eski hamamın önündeki Saka Çeşmesi denilen bu döküm çeşmeye ulaşırdı. Bu çeşme daha sonra kaldırıldı ve suyolu kapatıldı. Meydan-
daki demir döküm çeşme, Yıldız'dan alınarak onarılmış, 1992'deki meydan düzenlemesi çalışmaları sırasında şimdiki yerine konulmuştur. Meydandaki diğer bir küçük çeşme ise cami girişinin yanında, avlunun önündedir. Meydanın arka sokağı ve Muallim Naci Caddesi'nde girişi olan Ayios Fokas Kilisesi 1856'da yapılmıştır. Bizans döneminde bölgede bulunan manastırın adını yaşatmaktadır. P. G. İncici-yan(->), Dünya Coğrafyası adlı kitabının İstanbul bölümünde sahilden uzak bir yerde, Ermenilerin Surp Asdvadzadzin adında kiliseleri olduğunu yazar. Ermenilerin Ortaköy bahçelerinde, vadi yamaçlarında ve sahildeki yerleşimlerde de evleri olduğu görülür. Ortaköy'de Balyan, Dr. Gabriel Paşa, Portukal Paşa, Mıgırdıç Be-şiktaşlıyan, Bezciyan, HagopBoronyan(->), Dadyan gibi ünlü Ermeniler yaşamıştır. Ortaköy Vapur İskelesi Sokağı başındaki Si-mon Kalfa Apartmanı Balyan ailesinin(-») mülkü idi. Zemin katında bulunan Cafe Jardin yakın tarihlere kadar faaliyetini sürdürmüştür.
19. yy Osmanlı sivil mimarisinin özgün örneklerinin bulunduğu Ortaköy Meydanı ve çevresi 1989'da başlatılan proje çalışmaları ile 1992'de yemden düzenlenmiştir.
Ortaköy, tarihi kültürel yapısıyla son dönemlerde, gerek İstanbulluların gerekse yabancıların geniş bir ilgi odağı haline geldi. Semtin ve özellikle meydanın İstanbul'un ilgi odağı haline gelmesindeki diğer bir etken de, üç dini temsil eden üç anıtsal yapının birbirine yakın olmasıdır. Bunlar, çevredeki özgün yapı gruplarıyla tutarlı bir bütünlük ve uyum içindedirler. Bu üç kültürün bir arada yaşadığı ortamı yeniden eski özellikleri ile ortaya çıkarmak amacıyla kapsamlı bir proje yapılmış, bugünkü düzenleme çalışmaları sonuçlandırılmıştır. İlk etapta Ortaköy'ün yeterli olmayan altyapı şebekesine çözüm getirilmiş; içme suyu, kanalizasyon, doğal gaz, elektrik ve telefon şebekeleri yeniden yapılmıştır. Atıksu doğrudan Baltalimam
Ortaköy'ün havadan görünümü. Erhan îsözen arşivi
kollektörüne bağlanarak deniz kirlenmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Ortaköy Meydanı çevresindeki dar organik sokak dokusu; yapılarda bahçe olmaması; cumba ve cephe uyumları çevrenin görünümünü değişik kılmaktadır. Evler sosyal yapıdan da kaynaklanan bir farklılık göstermektedir. Yapılan çalışmada bu organik sokak dokusunun, iki veya üç katlı cumbalı dar düşey dikdörtgen pencereli özgün Ortaköy mimarisinin sürekliliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Meydan ve çevresi, sanat atölyeleri, kahveler, bar ve lokantalar, pazar günleri açılan elişi, antika ve sanat pazarıyla, gece gündüz canlı bir buluşma merkezidir.
Bibi. S. Eyice, Ortaköy Tarih-Sosyal ve Mimari Doku, ist., 1991; (Altınay), Onikinci Asırda; Evliya, Seyahatname; E. Işözen, Ortaköy Meydam Çevre Düzenlemesi, ist., 1992; İnciciyan, istanbul; Tanışık, istanbul Çeşmeleri, II; Tuğlacı, Balyan Ailesi; Eyice, Boğaziçi; Eldem, Boğaziçi Anılan.
ERHAN İŞÖZEN
ORTAKÖY CAMÜ
Boğaziçi'nin Rumeli yakasında, Beşiktaş 11-çesi'nde Ortaköy İskele Meydam'nın kuzey ucunda ve sahildedir. Güneyi ve batısı denizle çevrili olmak üzere, Boğaz'a doğru uzanan küçük bir burnun üzerindedir. Büyük Mecidiye Camii olarak da bilinir.
Ortaköy Camii, Dolmabahçe Sarayı'nın yapıldığı ve kentin anıtsal dokusunun Boğaziçi'ne doğru uzandığı yıllarda, bu açılışı simgeleyen yapımlardan biri olarak gerçekleştirilmiştir.
Caminin bulunduğu yerde daha önce, Vezir İbrahim Paşa'nın damadı Mahmud Ağa'mn yaptırdığı bir mescit vardı. 1721'de yapılmış olan mescit, Mahmud Ağa'mn Patrona Halil Ayaklanması'nda(-») ölümünden sonra yıkılmış olmalı. Hadîka'âa.-ki tanımdan ilk mescidin çatılı veya manastır tonozlu olduğu anlaşılmaktadır. Mescit, Mahmud Ağa'mn damadı Kethüda Devattar Mehmed Ağa tarafından muhtemelen 1740'lı yıllarda (1163/1749) yenilenmiştir. Hadîka, Mehmed Kethüda'nın yaptırdığı caminin "bir şerefeli minare ve mahfel-i hümayun ve bütün levazımatıy-la sahil-i deryada inşa" edildiğini belirtmektedir. 1810'lardaki Bostancıbaşı Def-terleri'nde de "Mehmed Kethüda Cami-i Şerifi" olarak kayıtlıdır.
Bugünkü cami, Abdülmecid (hd 1839-1861) tarafından 1270/1853'te yaptırılmıştır. Giriş kapısı üzerindeki kitabede Abdül-mecid'in tuğrası ile birlikte caminin bitiri-lişini belirten bu tarih vardır. Caminin mimarı Nigoğos Balyan'dır (bak. Balyan ailesi). Cami 1894 depreminde önemli ölçüde zarar görmüş, minarelerinin petek ve külah bölümleri yemden yapılmıştır.
Ortaköy Camii, statik açıdan oldukça narin yapılardandır. 1862, 1866 ve 1909 onarımlarından sonra Ortaköy Deresi yatağı üzerindeki temellerinin yeterli stabilite-ye sahip olmadıkları ve yapının göçmek üzere olduğu anlaşıldığından 1960'larda önemli bir onarımdan geçti. 20 m derinlikteki sağlam zeminde inşa edilen fore ka-
Ortaköy
Camii'nin
denizden
görünümü.
Nazım Timuroğlu, 1994
zıklarla temelin takviyesine girişildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün yürüttüğü önemli bir restorasyon projesi olarak bilinen bu çalışmalarda 64 fore kazık, cami beden duvarları boyunca karşılıklı olarak kullanılarak ve 80 ton çimento şerbeti en-jekte edilerek zemin takviye edildi. Duvar araları oyularak içinden demir putreller geçirildi ve nihayet askıya alınmış olan kubbe sökülerek yerine özgün kubbe formunu elde etmek üzere biri içeride diğeri dışarıda iki ince betonarme kabuk yapılarak kubbe yenilendi.
Ortaköy Camii bu büyük restorasyondan sonra 1984'te büyük bir yangın geçirdi ve yeniden onarıldı. Özetle cami, özgün parçaları büyük ölçüde bir yenilenmeyle değiştirilmiş ama Boğaziçi girişindeki eşsiz konumu ile İstanbul'un mimari mirasının yapıtaşlarından biri olmayı hâlâ sürdüren bir yapıttır.
Cami, 19. yy sultan camilerinin tümünde olduğu gibi iki bölümden, asıl ibadet mekânı olan harim bölümü ile girişin önünde yer alan hünkâr kasrından oluşmaktadır. Her iki bölümün meydana getirdiği kompozisyon kuzey-güney aksına göre, batıdaki hünkâr girişi dışında, simetriktir. İki ayrı bölümün birlikte yer aldığı doğu ve batı cephelerinde de' harim ve hünkâr bölümleri ölçü olarak birbirine eşittir. Bu, Ortaköy Camii'ni diğerlerinden ayıran ve iki bölümün entegrasyonunu veya eşitliğini ifade eden bir ölçülendirmedir.
Harim bölümü, bir kenarı yaklaşık 12,25 m olan kare planlı bir ana mekân
ile kuzey kesiminde ona açılan bir ara mekândan oluşmaktadır. Ara mekân, Osmanlı camilerinin geleneksel son cemaat yerinin harim içine alınmış bir örneği olarak düşünülebilir. Çünkü camiye girişte yer alan ve geleneksel olarak cami dışında son cemaat yeri olarak bulunması gereken mekân, burada daha çok hünkâr kasrının giriş holü işlevini yüklenmiş görünmektedir. Son cemaat yeri de bu nedenle harim bölümüne kaydırılmış olmalıdır. Harim bölümünde de hünkâr galerisinin altında gerçekten bir hazırlık mekânı olarak yer alırlar.
Harim bölümü, yüksek beden duvarları üzerinde kubbeyle örtülüdür. Beden duvarları, Osmanlı cami geleneğinde olduğu gibi köşelerde kubbe kasnağı hizasına kadaryükselmez.Dış yüzeyleri kurşun kaplı pandantifler, askı kemerleri boyunca alçalarak köşelerdeki kulemsi elemanlara bağlanırlar. Biçim ve statik işlev olarak gerçek bir ağırlık kulesi olmayan bu elemanların üstünde içi boş dekoratif figürler vardır.
Kuzey girişinde eliptik bir merdiven çif-tiyle ulaşılan hünkâr kasrı iki katlıdır. Doğu ve batı kanatlan öne çıkarak kuzey girişinin önünde "U" biçiminde bir küçük avlu oluştururlar. Hattâ kasrın ön hacimleri küçük bir açılmayla avluyu ve girişi ka-demelendirirler. Bu düzenleme, barok biçimler içermese de girişe derinlik kazandırır.
Hünkâr kasrı, giriş holü ve üstündeki salonla birbirine bağlanan doğu ve batı kanatlarından oluşmaktadır. Her iki kanatta
ORTAKÖY HAMAMI
144
145
ORTAOKULLAR
da birbirine geçilebilen üçer mekân bulunmaktadır. Hünkâr girişi batı cephesinde-dir. Bu düzenleme, açıkça hünkârın denizyoluyla geldiğine işaret eder. Giriş, iki yandan on basamaklı merdivenlerle ulaşılan üç açıklıklı bir portikten verilmiştir. Çift koîlu eliptik ve gösterişli bir merdivenle ulaşılan ikinci katın batı kanadı hünkâr dairesi olarak düzenlenmiştir.
Sirkülasyonun düzenlenmesinde batı kanadının olduğu gibi doğu kanadının da kendine ait bir merdiveni olması planlanmıştır; bu nedenle cami ana girişinden üst kata doğrudan ulaşma olanağı yoktur. Bu düzenlemenin dönemin protokol ve emniyet kurallarına uyularak yapıldığı açıktır.
Yapıda ibadet bölümü ile hünkâr kasrı arasında yüzeylerin ele alınışı ve tasarım konsepti açısından önemli ayrımlar vardır. Cami üzerinde oturduğu rıhtımdan yaklaşık 2 m kadar yükseltilmiştir. Bu subasma-nın bilimindeki basit bir silme takımından sonra beden duvarları başlamaktadır.
Beden duvarlarını oluşturan üç açıklığın üçü de içbükey olarak düzenlenmiştir. Bu özgün neobarok işaret açıklıkların dış uçlarında her cephede dörder tane olmak üzere dörtte biri duvara gömülü kolonlarla pekiştirilmiştir. Kolonların zemin katta yalnızca üst yarılan, galeri katında tamamı yivlidir. Zemin katla galeri katı zengin bir silme takımı ve başlıklar kuşağı ile ayrılmakta; bu silmenin uzantısı aynı zamanda hünkâr kasrının saçak kornişi ile birleşmektedir. Kolonlar galeri katında stilize lotus yapraklarından oluşan başlıklarla son bulmaktadır. Ortadaki iki kolon ayrıca ek tablalar ve tepeliklerle iyice işaret edilmektedir. Bunların taşıyıcı işlevlerinin olmayışını vurgulayan bu düzenleme caminin harim bölümünün maniyerizminin de en önemli göstergesidir. Dolmabahçe Camii'nde olduğu gibi geniş ve yüksek pencereler, Boğaz'ın değişken ışıklarını caminin içine taşımaktadır.
Bu yüzyıla ait başka bazı örneklerde ol-
duğu gibi yapıda da kubbe kasnağı sağırdır. Geleneksel olarak pencerelerin yer aldığı açıklıklar, burada kabartma rozetlerle bezenmiştir.
İbadet bölümlerindeki dekorativizme karşılık hünkâr kasrında kitleler kendi geometrisi içinde ve çok sade tutulmuştur. Buradaki bezeme öğeleri, üzeri basık kemerli pencerelerin çevresindeki sade silmeler ile hünkâr dairesi salonlarının üçgen veya dairesel alınlıklarıdır. 19. yy'da inşa edilmiş başka camilerde de görülen bu farklılık, diğer anlamlarının yanısıra dini ve siyasi iktidar ayrımı kavramının da bir anlatımı sayılabilir.
Bibi. S. Batur, "Ondokuzuncu Yüzyılın Büyük Camilerinde Son Cemaat Yeri ve Hünkar Mahfili Sorunu Üzerine", Anadolu Araştırmaları, S. 2 (1970), s. 97-112; Cezar, Yangınlar, 371; S. Eyice, Ortaköy, Tarih-Sosyal ve Mimari Doku, ist., 1991, s. 11-20; Ayvansarayî, Hadîka, II, 19; F. Kartın, "Ortaköy Camii Tamir ve Onarımı", Rölöve ve Restorasyon, S. l (1974), s. 87-98; C. Kayra-E. Üyepazarcı, ikinci Mahmut'un İstanbul'u, ist., 1992, s. 119; Kuban, Barok, 418; K. Pamukciyan, "Nigoğos Balyan", İSTA, IV, 2090, 2093, 2096; Öz, İstanbul Camileri, II, 51; Şehsuvaroğlu, istanbul, 228.
AFİFE BATUR
Dostları ilə paylaş: |