Bibi. Tayyarzade Ahmed Ata, Tarih-i Ata, III, ist., 1876; A. Bacolla, La musique en Turquie et quelques traits bioqraphiques sur Donizet-tiPacha, ist., 1911; M. R. Gazimihal, Türk Askeri Muzikalan Tarihi, İst., 1955; H. R. Arman, Tarihte Bahriye Mızıkaları, İst., 1958; H. Sanal, Mehter Musikisi, İst., 1964; G. Oransay, Batı Tekniğiyle Yazan 60 Türk Bağalar, Ankara, 1965; ay, Çağdaş Seslendiricilerimiz ve Küğ Yazarlarımız, Ankara, 1969; E. Üngör, Türk Marşları, Ankara, 1966; C. Arslanoğlu, "Mehter Musikisi", Türk Kültürü, S. 130-132, (1973); P. Tuğlacı, Mehterhane'den Bando'ya, İst., 1986; E. Yenal, "19. ve 20. Yüzyıllarda Türkiye'deki Çoksesli Müzik Etkinliklerine Ordu ve Sivil Toplum Kurumlarının Katkıları," (Mimar Sinan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, yüksek lisans tezi, 1993).
M. HALİM SPATAR
MUZURUS PAŞA KÖŞKÜ
Beşiktaş İlçesi'nde, Amerikan Robert Lise-si'nin arazisi içinde yer almaktadır.
Okulun idarecileri tarafından "konak" olarak adlandırılan bu köşk 19. yy in birinci yarısına tarihlenmektedir. Sarrafbur-nu'ndaki Muzurus Paşa Yalısı'mn dağ köşkü olan yapı, iki tarafı ağaç dizileri ile kuşatılmış bir yolla ulaşılan manzaralı bir tepede bulunmaktadır. İki katlı ahşap köşk, derinliğine gelişen, ancak zemin katta ve üst katta farklı özellikler gösteren bir tasarıma sahiptir. Zemin katta, yapının bir ucundan diğer ucuna kadar uzanan, zemini mermer döşeli, ince uzun bir taşlık, bu taşlığın uçlarında, aynı eksen üzerinde yer
alan iki giriş bulunmaktadır. Biri köşkün ön cephesinde, diğeri arka cephesinde yer alan bu girişler, mermer sütunlara oturan çıkmaların altına alınmış, zemin kat taşlığı, ön girişin bulunduğu tarafta yanlara doğru genişletilerek bir oturma mekânı haline getirilmiştir. Taşlığın yanlarında hizmetkârlara ait odalar, hela birimleri ve üst kata ulaşan üç kollu merdiven sıralanır. Merdiven boşluğu ile taşlığın sınırında, merdiven kollarının köşelerine isabet eden birer sütun yükselmektedir. Girişlerin üzerindeki çıkmaları taşıyan sütunlar ön cephede dört, arka bahçede iki tanedir. Bunların üzerinde İyon üslubunda başlıklar vardır.
Köşkün üst katında, birbiriyle bağlantılı "T" konumunda iki sofa, bu sofanın ön cephe tarafına girişin üzerindeki çıkmayı teşkil eden, büyük boyutlu baş oda, arka cephe tarafına ise dört adet küçük oda, iki hela ve hizmet merdiveni yerleştirilmiştir. Arkadaki odalardan yapının ekseninde yer alan, arka cephedeki girişin üzerindeki çıkma ile genişletilmiştir.
İç mimarisi oldukça süslü olan köşkün cephelerine ampir üslubunun yalın ifadesi hâkimdir. Cephelerde sıralanan dikdörtgen açıklıklı pencereler ahşap pervazlarla çerçevelenmiş, zemin kattakiler bezemesiz demir parmaklıklarla, üst kattakiler ise tablalı ahşap kapaklarla donatılmıştır. Ampir üslubunun etkisi özellikle çıkmaları taçlandıran üçgen alınlıklarda (fronton) kendisini belli etmektedir.
Bibi. Eldem, Köşkler ve Kasırlar, II, 259-268. M. BAHA TANMAN
MÜHENDİS MEKTEB-İ ÂLİSİ
bak. İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSHANE MATBAASI
1795'te açılan Mühendishane-i Berri-i Hümayun bünyesinde kurulan matbaa.
Nizam-ı Cedid(-0 hareketinin bir parçası olarak öğretime başlayan Mühendis-hane'de, yenilikleri yaygınlaştırmak amacıyla bir de matbaa kurulması düşünüldü. Bunun için bir süredir kapalı durumdaki İbrahim Müteferrika'mn(->) kurduğu ve sonunda Beylikçi Raşid Efendi'ye geçmiş olan matbaanın araç ve gereçleri 1797'de satın alındı ve Hasköy'deki Mühendisha-ne'ye nakledildi. Matbaa nazırlığına da Başhoca Abdurrahman Efendi getirildi. Matbaa takımları elden geçirilip Fransızca kitap basmak amacıyla Latin hurufatı da temin edildi. Burada basılan ilk kitaplar Mahmud Raif Efendi'nin Tableau deş nou-veaux reglemens de l'Empire Ottoman (1798), Mütercim Âsım'ın Tıbyan-ı Nafi der Tercüme-i Burhan-ı Katı' (1799) ve An-toineFanton'un Tarif'dedouane'dır (1802).
Mühendishane Matbaası yer darlığı dolayısıyla 1802'de Kapalıfırm semtine, 1803' te de Üsküdar'da Harem İskelesi Yokuşu' nün başındaki Boyacı Hanı'na taşınmıştır. Burada Dârü't-tıbâati'l-Cedideti'l-Ma'mure adıyla faaliyet gösteren matbaanın nazırlığını gene Abdurrahman Efendi yürütmüştür. Burada ilk olarak Mehmed Birgivi'nin Risale-iBitgîvi(18Q$), Mahmud Raif Efendi'nin Cedid Atlas Tercümesi (1803) ve Seyyid Mustafa'nın Diatribe de l'ingenieur (1803) adlı kitapları basılmıştır. Bu matbaa 1824'te İstanbul tarafına taşındıktan sonra çeşitli adlar alarak günümüze kadar gelmiştir (bak. matbaalar).
Mühendishane-i Berri-i Hümayun bünyesinde daha sonra yeni bir matbaa kurulmuş, burada daha çok askeri ve teknik kitaplar basılmıştır. Bu matbaa sonraları sırasıyla Mühendis Mekteb-i Âlisi, Yüksek Mühendis Mektebi ve İstanbul Teknik Üniversitesi Matbaası adlarım alarak faaliyetini günümüze kadar sürdürmüştür.
İSTANBUL
MÜHENDİSHANE-İ BAHRİ-İ HÜMAYUN
Osmanlı döneminde kurulmuş askeri-tek-nik eğitim kurumu. "Deniz Mühendishane-si" de denmiştir.
Bir hazırlık döneminden sonra Haliç'te tersane yanında çok büyük bir ihtimalle, Mühendishane-i Bahri-i Hümayun (İmparatorluk Deniz Mühendishanesi) adı altında 1773'te açıldı. Okulun açılış tarihi Baron de Tott'un hatıralarında kesinlikle III. Mustafa'nın 21 Ocak 1774'teki vefatından önceki yıl olarak gösterilmiştir. Bu okulun ilk adı çeşitli kaynaklarda çeşitli şekillerde verilmektedir. Baron de Tottbu okuldan Eco-le de mathematiques (matematik okulu) diye, Letteratura Turchesca (1787) adlı eserinde Rahip Giambatista Toderini (1728-1799), Mühendis Khane-Ossia camera di Geometria (Mühendishane-yani Geometri Odası) olarak bahsetmektedir. Burada Baron de Tott'un mühendis terimini Arapça aslına uygun olarak Fransızcaya ge-ometre olarak tercüme ettiğini de hatırdan çıkarmamak gerekir. Dolayısıyla onun mühendishane sözcüğünü geometri veya matematik okulu olarak kaydetmiş olması akla yakındır. İ. Tekeli ve S. İlkin okulun Hendesehane olarak açıldığını, Mühendishane-i Bahri-i Hümayun adını ise 1784'teki düzenlemeden sonra aldığını A. Adnan Adıvar'ın Osmanlı Türklerinde İlim adlı kitabına dayanarak kaydetmektedirler. Ancak Adıvar'ın eserinde okulun adının 1784'teki düzenleme öncesinde değişik olduğu konusunda bir kayıt olmadı-
ğı gibi, de Tott ve Toderini'ye dayanılarak 1773'te kurulan okulun "daha ziyade bahriye mühendisliğine mahsus" olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla eldeki belgeler, okulun ilk adının büyük bir olasılıkla mühendishane kelimesini içerdiğini ve 1773' te kurulduğunu doğrulamakta ise de, bu konuda Osmanlı arşivlerine dayanan etraflı bir çalışma henüz yapılmamıştır. Eldeki ilk resmi Osmanlı belgesi ise Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa'nın 27 Recep 1211/ 26 Ocak 1797 tarihli layihasıdır (BOA, Cevdet tasnifi, no. 5849). Bu layihada "donanmayı hümayun kalyonlarında hendese ve coğrafya ilmini bilir âdemler lâzimeden olduğuna binaean bundan akdem 1190 senesi Seferinde (Cezayirli Gâzî Hasan Paşa'nın ikinci kaptan-ı deryalığında, 18 Kasım 1776'da) Tersane'nin Darağacı semtinde bir çeşme derununda bir hendese odası inşa olunup..." dendiğinden bazı tarihçiler Mühendishane'nin 1773 karşılığı 1187' de değil de 1776'ya karşılık gelen 1190'da kurulduğu fikrini savunmuşlardır. Ancak aynı layihada "Tersane'ye lüzumlu olan sefine inşa eylemek ve derya haritası ve mü-teferriatını bilmek misullû hendese teallü-müna 1190 tarihinde nizam verildikte" de denmesi, bahis konusu faaliyetin daha önce kurulmuş olduğu, Tott ve Toderini tarafından da belgelenen bir mühendishane-nin düzenlenmesi olduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla layihada belirtilen inşaat faaliyetinden önce de bir mühendisha-nenin mevcut olduğu Tott ve Toderini'den bağımsız olarak, bizzat layihanın içerdiği ifadelerden de çıkarılabilmektedir.
Okulun ilk başhocasının Türkçenin yanında Arapça, Fransızca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca bilen ve gemi mühendisliği eğitimi gördüğü rivayet olunan Cezayirli Seyyid Hasan Hoca (ö. 1788) olduğunu gene Toderini'den öğreniyoruz. Okulun aynı zamanda kurucusu da olan en önemli hocası hiç şüphesiz Fransa Elçisi Charles Gravier Comte de Verğennes'in (1719-1787) damadı, Fransa'da doğmuş bir Macar asilzadesi olan Boran de Tott'du (1733-1793).
Okulun kısa bir sürede geliştiği anlaşılmaktadır. Seyyid Hasan Efendi'den sonra başhocalığa Yüzbaşı Monnier'in beğenisini kuzunun Seyyid Osman Efendi getirilmiş, bu dönemde Müslüman olmuş İngiliz Kampell Mustafa Ağa ve Kermorvan adında bir Fransız, öğretim üyeleri arasına katılmıştır. Bu arada okulun saygın bir de kütüphanesinin olduğundan bahsedilmektedir. Bu kütüphanede yabancı dillerden çevrilmiş pek çok eser bulunmaktaydı.
I. Abdülhamid döneminde (1774-1789), okula gösterilen ilgi denizde yapılan uygulamaların kesilmesine rağmen artmış, 1784' te Halil Hamid Paşa'nın sadareti esnasında Tersane Emini Mehmed Ataullah Efendi eliyle tersane zindanı yanında, üç ambarlı kalyonların yapıldığı yerde inşa edilen yeni odalara taşınılmıştır. Bu düzenlemede Fransa'nın önemli katkısı olduğu kesindir. 1784'te İstanbul elçiliğine atanan Comte de Choiseul-Gouffier(->) beraberinde Osmanlı Devleti'nin teknik gelişmesine katkı yapabilecek Toulon tersanesi mühendislerinden Le Roy'un başkanlığında bir grup askeri mühendisle gelmişti. Bunlardan Le Roy ve asistanı Du Reste gemi mühendisliği. Binbaşı Jean de Lafitte Clave ve Yüzbaşı Monnier istihkâm, François Alexis ve Petolin top dökümcülüğü, Yüzbaşı Saint-Remy topçuluk, Binbaşı de Tru-guet deniz savaşları ve Fransa Elçiliği'nde görevli olan astronom Tondule de Müheıi- • dishane'de astronomi derslerim yüklendiler. Fransa Elçiliği'nde 1785'te kurulan bir matbaa, Mühendishane'nin ders notlarını ve kitaplarını da basıyordu. Bunlardan ilki Jean de Lafitte Clave'nin 1786'da bastırdığı Usulü'l-Maariffi Tertibi'l Ordu ve Tabsınibi Muvakkaten (Ordu Düzenlenmesini Öğretme Yöntemi ve Geçici Tahkimat), ikincisi de Binbaşı de Truguet'in 1787'de basılmış olan Usulü'l-Maariffi Vech-i Tasfif-i Şefain-i Donanma veFenn-i Tedbir-iHarekâtüba'sıdu (Donanma Gemilerinin Düzenlenmesini Öğrenme Yöntemi ve Onların Hareketlerinin Tedbiri). Okuldaki uygulamaları zaman zaman sadrazamın ve hattâ bizzat padişahın da izlediği, eldeki belgelerde görülmektedir. Okul böylece gelişmesini sürdürmüş, kendinden öncekilerin talihsiz çizgilerini izlemeyeceği, kuruluşunun ilk on yılı içinde belli olmuştur.
Mühendishane 1780'li yılların sonlarına doğru Osmanlı Devleti'ndeki modernleşme hareketlerinin odağı haline gelmiştir. Ancak bu durumdan ürken Avusturya ve Rusya'nın, Fransa Kralı XVI. Louis üzerindeki diplomatik baskıları neticesinde 27 Eylül 1788'de Fransız hocalar ülkelerine dönmüşler, bu durum okulu zayıf düşürmesine rağmen Kaptanbaşızade ibrahim Efendi, matematikçi Gelenbevî ismail Efendi, matematikçi Palabıyık Mehmet Efendi ve Bahar Efendi'nin fedakârlıkla yaptıkları başhocalık görevleri sayesinde Mühendishane varlığını sürdürebilmiştir. Ancak bu dönemde, daha sonra Osmanlı donanmasının inşasında önemli hizmetler yapmış olan Fransız mühendis Le Brun' ün 1789'da hoca olarak işe alındığı sanılmaktadır.
Kuruluş döneminin meyveleri arasında Mühendishane'nin hocaları ve öğrencileri tarafından yapılan ve göze çarpan bazı eserleri de saymak gerekir. Örneğin Le Roy'un öğrencilerinden Ahmed Hoca 1796' da Midilli'de yapılan Ziver-i Bahrî adlı bakır kaplı, 700 mevcutlu, 68 toplu bir kalyonun hem planlarını çizmiş, hem de inşasına nezaret etmiştir. Gene 1796'da Mühendishane hocalarından Büyük Seyyid Mustafa, Kalas sahasında Bülheves adlı bakır kaplı, 275 mevcutlu ve 40 top taşıyan bir firkateyn inşa etmiştir. Bunlardan ayrı, bizzat Le Roy 1787'de Mukaddeme-i Nusret adlı bir kalyonu planlayarak inşa etmiştir.
Mühendishane-i Bahri-i Hümayun, Mü-hendishane-i Berri-i Hümayun ile 1808'de bina olarak ayrılmışlar, 1825 tarihli fermanla bu ayrılık resmileştirilmiş 1827'de Mekteb-i Ulum-ı Bahriye kurulmuş, bu
okul da Deniz Harp Okulu'nun temelini oluşturmuştur.
Bibi. A. A. Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim, ist., 1943; İ. Tekeli-S. İlkin, Osmanlı Impara-torluğu'nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü, Ankara, 1993; G. Toderini, Letteratura Turchesca, I-III, Venedik, 1787; Baron de Tott, Memoires sur leş Turcs et Tartares, Amsterdam, 1784; Ergin, Maarif Tarihi A. M. CELAL ŞENGÖR - KÂZIM ÇEÇEN
MÜHENDİSHANE-İ BERRİ-İ HÜMAYUN
Osmanlı döneminde kurulmuş askeri-tek-nik eğitim kurumu. "Kara Mühendishane-si" de denmiştir.
1734'te Humbarahane'nin(->) açılmasıyla başlayan 1773'te Mühendishane-i Bahri-i Hümayun'un(->) kurulmasıyla güçlenen askeri-teknik eğitim alanındaki yenileşme girişimlerinin sonuncu halkası olarak 1795'te kuruldu. Bundan önce 1792' de Mühendishane-i Sultani kurulmuş, bu okulda iki yıl zarfında Enderun mezunlarından seçilenler mühendislik eğifimi için eğitilmişler, bu hazırlık süresi sonunda Mühendishane-i Sultanı lağvedilmiş, bunun mezunlarıyla da yeni Mühendishane-i Fünun-ı Berri-i Hümayun veya kısa adıyla Mühendishane-i Berri-i Hümayun kurulmuştur. Bu yeni okulun kuruluşuyla birlikte III. Selim, iki mühendishanenin görevleri ve yönetimi ile ilgili bir de ferman yayımlamıştır. Bu ferman 1210 (1795) Kanunnamesi olarak bilinir. Bu fermanla birlikte III. Selim Mühendishane'ye saray kütüphanesinden pek çok değerli kitap ve aralarında 6l3/12l6'da Işbiliye'de (bugün Ispanya'daki Seville) Mehmed bin Fütuh tarafından yapılmış olan çok değerli bir usturlap ile gözlem ve ölçüm aletlerini hediye etmiştir. III. Selim'in fermamyla yeni imkânlara kavuşan Mühendishane için 1797'de bir de matbaa kurulmuştur (bak. Mühendishane Matbaası).
III. Selim'in yarattığı Mühendishane, zamanında tam teşekküllü bir mühendislik yüksekokulu şeklindeydi. Küçük Hüseyin Paşa, sultana sunduğu 27 Recep 1211/26 O-cak 1797 tarihli layihasında her ne kadar deniz mühendisliğinin ayrı bir okul halinde tanzimini tavsiye etmiş ve padişah da bu teklifi "pek güzeldir, takrir mucibince nizam olsun" diye benimsemişse de gelişen olaylar bu teşebbüsü akim bırakmıştır. 1803'te başhocalık makamının üzerinde her iki okuldan da sorumlu bir mühen-dishane nezareti kurulmuş, bu şekilde hem Mühendishane'nin bütünlüğü sağlamlaştırılmış, hem de prestiji artırılmıştır. 1803-1808 arasında Abdullah Ramiz Paşa ilk mühendishane nazırı olarak görev yapmıştır. Başhocalık makamı Seyyid Ali Paşa'mn ikinci başhocalığı döneminde (1835-1845) mühendishane nazırlığı ile birleştirilerek kaldırılmıştır.
Abdullah Ramiz Paşa'mn nezareti döneminde okulun ders malzemeleri geliştirilmiş, atölyeler kurularak burada bazı ders malzemelerinin bizzat öğrenciler tarafından yapılması teşvik edilmiştir. Bu dönem-
de başhoca olan Kırımlı Hüseyin Rıfkı Efendi, Osmanlı Batılılaşma hareketinde dönüm noktası oluşturan önemli kişiliklerden biridir. Pek çok telif ve tercüme eser veren bu aydın hoca, geometri, mekanik, deniz mühendisliği ve matematik, coğrafya alanlarında eserler çevirmiş, bunların yanında gene Batı kaynaklarından istifade ederek telif kitaplar yazmıştır.
1807'de yaşanan Kabakçı Mustafa Ayaklanması(-t) sonunda III. Selim'in tahttan indirilmesi, ardından yaşanan kargaşa ortamı, nihayet 1808'de II. Mahmud'un tahta çıkması gibi olayların Mühendisha-ne'yi etkilememesi mümkün değildi. Bazı yerli ve Batılı kaynaklarda Mühendishane hocalarından ve öğrencilerinden bazılarının da gericiler tarafından katledildikleri yazmaktadır. Ancak K. Beydilli, Mühendishane'nin önce öğrencisi sonra da hocası olan Küçük Seyyid Mustafa tarafından 1803'te Fransızca olarak kaleme alman istanbul'da Askerlik Sanatı, Yeteneklerin ve Bilimlerin Durumu Üzerine Risale adlı esere yazdığı açıklamada Kabakçı isyanında katledildiği iddia edilen Seyyid Mustafa'nın aslında bu isyanda öldürülmediğini belgelemiş, hattâ Mühendishane'nin gericiler tarafından genellikle sanıldığının tersine pek de taciz edilmemiş olduğunu iddia etmiştir.
Hakikaten, 1210 (1795) Kanunname-«'nin eldeki nüshası bizzat IV. Mustafa'nın Mühendishane ile ilgilenmiş olduğunu, III. Selim'in kanunnamesini tasdik ederek uygulanmasını irade ettiğim göstermektedir. Ancak kanunnameye bazı asilzadelerin çocuklarını kollayan ve III. Selim'in kanunnamesinin ruhuyla tezat teşkil eden bazı olumsuz maddelerin ilave edilmiş olduğu görülmektedir. Bu tür ilavelerin IV. Mustafa döneminde yapılmış olması büyük bir ihtimaldir. Bununla birlikte içinde III. Selim'in yenilik hareketleri ve bu arada Mühendishane'nin de anlatıldığı 1798'de Tableau deş Nouveaux Reglemens de l'Em-pire Ottoman (Osmanlı İmparatorluğunda-ki Yeni Düzenlemelerin Genel Görünümü) adıyla Mühendishane Matbaası tarafından basılan eserin yazarı Mahmud Ra-if Efendi'nin, Kabakçı Mustafa Ayaklanması esnasında yeniçerilerce katledildiği kesindir. Aynı şekilde Mühendishane nazırı olan Abdullah Ramiz Paşa da daha sonra Kasım 1808 tarihli Alemdar Olayı'nda(->) gericilerin karşısında yer aldığı için 1812'de Sadrazam Hurşit Paşa'mn delilbaşısı Mahmud tarafından Trakya'da Yerköy'de tuzağa düşürülerek öldürüldü. Ayrıca ingiliz asıllı olup sonradan Müslürnanlığı seçen ve Hüseyin Rıfkı Efendi'nir/fiMc/Kfe tercümesine yardım ettiği sanılan Selim adlı bir hocanın da aynı isyanda gericilerce şehit edildiği rivayet edilir./
II. Mahmud'un tahta çıkmasıyla beraber Küçük Hüseyin Paşa'mn 1797 tarihli layihasında edilen tavsiyeye uyularak 1808'de Mühendishane-i Bahri-i Hümayun ile Mühendishane-i Berri-i Hümayun birbirlerinden önce mekânsal olarak ayrılmışlar, 2 Şubat 1825 tarihli bir fermanla da bu ayrılık resmileştirilmiştir. Mühendishane-i Berri-i Hümayun gene eskisi gibi hem askeri hem de sivil eğitime devam etmiştir. Bu dönemde Ishak Efendi(->) başhocalığa tayin edilmiştir. Ishak Efendi ilk iş olarak ehliyetsiz hocaların işlerine son vermiş, daha sonra da eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapmıştır.
Ishak Efendi 1834'te halefi Seyyid Ali E-fendi'nin entrikaları sonucu Arabistan'a gönderilmiş, yerine vekâleten Abdülhalim Efendi atanmıştır. Ishak Efendi'nin Şubat 1836'da Medine'den dönerken yolda vefatı üzerine, yerine 1830'da ehliyetsizliği nedeniyle azledilen Seyyid Ali Efendi, kendisini azleden II. Mahmud tarafından, bu sefer paşa rütbesiyle, tekrar atanmıştır. Bu gelişme Osmanlı Devleti'nin bu çok sorunlu döneminde, Mühendishane'ye gereken özenin gösterilemediğim, okulun II. Mahmud gibi büyük bir reformcu tarafından bile zaman zaman ihmal edildiğini belgelemektedir.
Tanzimat'ın ilam Osmanlı Devleti'nde yeni bir dönem başlattı ve bu arada Mühendishane'nin gelecekteki yaşamında çok önemli bir yeri olacak Nafıa Nezare-ti'nin (Bayındırlık Bakanlığı) kurulmasını da sağladı. Aynı zamanda bu dönemde, eğitimde etkileri Mühendishane'ye kadar uzanan önemli bazı reform hareketleri yapıldı.
1847'de Mühendishane Nazırı Ferik (Tuğgeneral) Bekir Paşa bir layiha ile okulun binasının tamir olunup teşkilatının yeniden düzenlenerek idadi ve yüksekokul kesimlerinin birbirlerinden ayrılmasını ve yüksekokulun da harbiye ve mimari olarak iki kısma bölünmesini teklif etmiştir. Bu değişimden hemen sonra, Avrupa'da okuyan gençlerden görülen fayda göz önüne alınarak Avusturya, Fransa ve Belçika'ya tahsil için pek çok öğrenci gönderilmiştir.
1864'te Mühendishane'nin idadi sınıfları, diğer askeri okulların (Harbiye, Bahriye, Tıbbiye) idadi kısımları ile Galatasaray'da Mekâtib-i İdadi-i Umumi isimli genel bir askeri lise içinde birleştirildi. Ancak bu sefer Mühendishane bünyesinde ortaokul ayarı olan ihtiyat sınıfları yaratıldı. Bu
sınıfların amacı Mekâtib-i Idadi-i Umu-mi'ye öğrenci sağlamaktı ve bu yüzden de bunlara Mahrec-i Mekâtib-i Askeriye adı verildi. Ancak Mekâtib-i İdadi-i Umumi'nin ömrü fazla olmadı. Mühendishane sınıfları haricindeki kesimi 1867'de Kuleli'ye nakledildi, Mühendishane'nin sınıfları da eski yerlerine döndüler.
1871-1878 arasında, Mühendishane'de-ki yüksek eğitimin Harbiye'ye nakledilmesi üzerine okul topçu ve istihkâm subayı yetiştirecek bir hazırlık okulu haline geldi. Özellikle 1877-1878 Osmanh-Rus Savaşı Mühendishane'ye büyük zarar vermiş, bu arada binası hastane olarak kullanılmış, öğrenciler savaş süresince Harbiye'ye nakledilmişlerdir.
1871-1878 arası Mühendishane'nin tarihinde bir kararsızlık dönemi olarak betimlenebilir. Devlet, eğitim düzeyleri giderek yükselen klasik harp okullarının ve askeri tıbbiyenin dışında ayrıca bir de mühendis yüksekokuluna gerek duyulup duyulmadığı konusunda bir türlü karar verememiş, Mühendishane'yi bir meslek lisesi düzeyine indirmekle harp okullarına ve tıbbiyeye denk bir yüksekokul olarak korumak arasında tereddüt etmiştir.
Ancak hızla değişen dünyada giderek egemen bir rol oynamaya başlayan bilim ve teknolojinin yadsınamaz önemi, l Eylül 1870'te Sedan'da III. Napoleon'un, Molt-ke'ye yenilmesinde önemli rol oynayan tren destekli Alman taşımacılığı ve art arda ateş edebilen yeni Alman tüfekleri, Paris ' kuşatmasında kullanılan balonlar, kuşkusuz Osmanlı paşalarının gözünden kaçmamıştı. Bu arada Mühendishane'nin haritacıları 1875'te Paris'te yapılan 2. Uluslararası Coğrafya Kongresi münasebetiyle düzenlenen sergiye götürdükleri eserlerle Fransa, Almanya, Avusturya-Macaristan gibi önemli devletleri arkada bırakarak genel klasmanda dünya onuncusu olup, Mühendishane'nin başansını ve gerekliliğini haritacılık gibi hayati bir konuda da kanıtlamış oldular.
Rus savaşı biter bitmez, II. Abdülhamid Mühendishane'ye yüksekokul karakterinin
kazandırılması gerektiğini düşündü. 1878' de bu maksatla III. Selim'in yaptırdığı bina esaslı bir şekilde tamir edildi, Mühendishane nezaretine Osmanlı döneminde yetişmiş en büyük bilim adamı olan matematikçi Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa atandı ve mühendisler, Mekteb-i Harbiye'den ayrılarak büyük bir törenle eski okullarına döndüler. Bu arada, daha önce sadece Mekteb-i Harbiye mezunlan arasından kurmay seçilirken, bu tarihten itibaren Mühendishane mezunlarından da kurmaylar seçilmeye başlandı.
1878 reformu önemli bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten itibaren mühendislik eğitiminin bir yüksek tahsil olması gerektiği artık bir daha sorgulanmamış, Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa'mn saygın kişiliğinde Mühendishane nazırlığının bilimsel bir makam olduğu tescil edilmiş, okul eğitimin yanında, başta çok mütevazı olsa bile giderek artan oranlarda araştırma yapmaya da başlayarak üniversiteleşme yolunda ilk adımları atmıştır.
Nihayet 1883'te okul Hendese-i Mülkiye Mektebi'ne(->) dönüşmüştür. Bibi. Ergin, Maarif Tarihi, II; Esad, Mühendishane, 1986; K. Çeçen, istanbul Teknik Üniversitesi Tarihine Kısa Bir Bakış, ist., 1983; ay, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Kısa Tarihçesi, ist., 1990; Seyyid Mustafa, istanbul'da Askerlik Sanatı., Yeteneklerin ve Bilimlerin Durumu ÜzerineRisale, İst., (1986). A. M. CELAL ŞENGÖK KÂZIM ÇEÇEN
MÜHENDİSYAN, OHANNES
(21 Şubat 1810, istanbul - 17 Kasım 1891, istanbul) Ermeni asıllı matbaacı.
Mühendishane-i BahrH Hümayun(->) müderrislerinden Mühendis Kevork'un (1781-1831) oğludur. 1825'te Samatya Ermeni mektebinden mezun olduktan sonra, babasından da hususi dersler aldı. Müteakiben, ünlü musikişinas Hampartzum Li-monciyan'ın(-») talebesi oldu. Keza, İtalyan asıllı bir piyanistten de piyano dersleri aldı. 1839'da şair Haçadur Misakyan'ın (1815-1891) tavsiyesi üzerine matbaacılığa yöneldi. Muhtelif sahalardaki mahareti
MÜHÜRCÜLÜK
16
17
MÜHÜRCÜLÜK
dolayısıyla "lıezarfen" denildi. Kuyumculukta dahi istidat gösterdi ve usta bir sa-dekâr oldu. Aynı yıl onun başkanlığında Üsküdar'daki Cemaran adlı yatılı yüksek Ermeni mektebinde bir matbaa tesis edildi. 1843'te Takvimhane-i Âmire Müdürlü-ğü'nden "ta'lik" harflerin dökümü için kendisine teklif yapıldı. Bunun üzerine matbaasını Çukurçeşme Hanı'na nakletti. 1846' da Ermeni harflerinin dökümü için bir makine icat etti.
Ohanııes Mühendisyan
Vağarşag Seropyan koleksiyonu
Kısa sürede yeni matbaasının noksanlarını tamamlayarak Risale-i İtikadiye adında Türkçe bir risale bastı. 1841'de "Kaime-i Mutebere-i Osmaniye" adı ile ilk banknotları basan Rapayel Kazanciyan'ın baskısı kaba olduğundan taklitleri piyasaya çıktığı için, Mühendisyan, 1844'te Darphane'ye davet edilerek, önce 5.000, sonra da 1.000, 500 ve 250 kuruşluk "faizli" denilen kaimelerin baskısı uhdesine verildi. Keza, 1857 sonlarında tedavüle çıkarılan 1.000 ve 100 liralık "tahvilât-ı mümtaze'leri de basmıştır. Bu sıralarda matbaası Amerika'dan getirtilen 3 adet yeni icat edilmiş demir ve 5 adet de litograf presle takviye edildi. 26 Mayıs 1856'daMihranBeyDüzyan'ın (1817-1891) eseri olan Osmanlı konsolidinin basımına başladı. Bu meyanda epeyce teknik zorluklarla karşılaştı. 9 Temmuz 1856'da Galata'daki Surp Kirkor Lusavoriç Kilise-si'nin(->) karşısında kagir bir matbaa binası inşa etmeye başladı. 1860'tan itibaren kaimeler tedavülden kaldırıldığından maddi sıkıntılarla karşılaştı.
1865'te İstanbul'a gelen Kudüs Ermeni Patriği Esayi Başpiskopos Garabetyan (1825-1885), patrikhanesinde bir harf dökümhanesi kurmak için matbaasının matrislerini satın aldı. Ermeni harfli matbaasının dağılmasından sonra ünlü hattat Kazasker Mustafa izzet Efendi'den(->) "nesih" harf numuneleri temin edip çelik harf kalıplarının dökümünü gerçekleştirdi. Bu harflerle bastıği ve günün sadrazamına takdim ettiği bir şiir onun yüksek takdirine mazhar olup, kendisine "milletçe size müteşekkir olmalıyız" demiştir. Bu sıralarda Kadıköy'deki evinin bahçesinde bir dökümhane de inşa etti. Kısa süre sonra "varaka-yı sahiha" adını taşıyan pulların nefis baskısını başardı. 1886'da 16 punto "nesih" harfleri hazırladı. 1889'da ise 6
puntoluk "nesih" harflerin dökümünü yaptı. 1888'de hazırladığı bütün harflerin nefis bir albümünü Maliye Nazırı Mahmud Celaleddin Paşa'mn eliyle II. Abdülhamid'e sundu. Padişah da Mühendisyan'ı dördüncü sınıf Mecidi nişanı ve Sanayi-i Nefise madalyası ile taltif etti. 1882-1883'te, Kirkor Rapayelyan'la birlikte, Beyoğlu'ndaki evinde de bir dökümhane işletti. Ölümünden birkaç gün evvel şaheseri olan "rık'a" harflerinin dökümünü de tamamladı. Mühen-disyan'ın gayretleri ile matbaacılığın galva-no-stereotip ve çingograf dalları Türkiye'de de gerçekleşti.
KEVORK PAMUKCİYAN
Dostları ilə paylaş: |