PİYALE PAŞA KÜLLİYESİ
manii üslubu ile ampir üslubuna bağlanan ayrıntıların iç içe geçtiği, iddialı ve çirkin, mermerden bir vaaz kürsüsü yerleştirilmiştir.
Caminin asıl şadırvanı, doğu yönündeki platformun yan cephesinde bir dizi halinde yerleştirilmiş musluklardan meydana gelmektedir. Son yıllarda söz konusu musluklar onarılmış ve dikmelere oturan ahşap bir sakıfla donatılmış, ayrıca bu platformun içine yeni helalar ve abdest alma mahalleri yerleştirilmiş, caminin kuzeyindeki avlunun merkezine de, çan biçimindeki sütun başlıkları hariç, klasik üsluba uygun, mermerden bir şadırvan inşa edilmiştir. Aynı avrlınun kuzeydoğu kesiminde yer alan Kuran kursu binası ile kuzeybatısındaki meşruta ise son derecede çirkin ve uyumsuz yapılardır.
Medrese ve Tekke: Evliya Çelebi'nin 5e-yabatname'sinde ve Hadîkatü'l-Cevâ-mi'de yer alan bilgilerden, 1842 tarihli Moltke Haritası'nda yer alan krokiden, Ju-les Laurens'in 1846-1846 arasında katıldığı bir bilim gezisi sırasında yapmış olduğu, caminin avlusunu gösteren bir desenin li-tografisinden ve avlunun boyutlarından harekede, günümüzde tamamen ortadan kalkmış bulunan medrese ve tekke hücrelerini ana hatları ile restitüe etmek mümkün olmaktadır: Avlunun kuzey sınırı boyunca yaklaşık yirmi sekiz adet tekke hücresi, batı sınırında da yaklaşık on yedi medrese hücresi sıralanmakta, avlunun kuzeybatı köşesinde dik açıyla birleşerek bir "L" oluşturan bu kitlenin önünde sivri kemerli ve sakıflı bir revak uzanmakta, hücreler ise kare planlı ve kubbeli olarak tasarlanmış bulunmaktaydı. Medresede dershane, tekkede de tevhidhane birimleri olmayıp bu fonksiyonları caminin harimi karşılamaktaydı. Piyale Paşa Külliyesi, bu yönü ile, Anadolu Türk mimarisinin erken dönemlerinden itibaren gelişmesi izlenebilen, Osmanlı döneminde en başarılı örnekleri Sinan tarafından verilmiş olan, ortak avlulu cami-medreselerin ve cami-tekkele-rin geleneğine bağlanır.
Türbe ve Hazire: Piyale Paşa'nın türbesi bugünkü şekli ile, düzgün küfeki taşından, sekizgen, sade bir yapıdır. Üzeri oldukça basık bir kubbe ile örtülüdür. Her cephesinde bulunan altlı üstlü iki pencere ile iki katlı düzendedir. Türbenin içinde ve dışında süsleme yoktur. Yapının aslında bu kadar sade olmadığını gösteren kalıntı ve izler vardır. Buna göre yapı 1578' de sekizgen sütunlar üzerinde düz atkılı, ahşap çatılı revaklarla çevrili idi. Bu dönemden kalma baklavalı başlıklar yapının yakınlarında dağınık halde durmaktadır. 18. yy'da ahşap çatılı revağın yıkılması ile dönem üslubuna uygun akantuslu başlıkları olan silindir biçiminde yekpare sütunlara oturan yeni bir revakla çevrilmişti. Bu durumu gösteren eski fotoğraflar yayınlara geçmiştir. Sütunlar da hazirede dağınık halde durmaktadır. Bugün ise revaksız olarak restore edilmiştir.
Türbede üçü ahşap sanduka, onu mermer lahit olmak üzere on üç mezar vardır. Kaynaklara göre birinci sıradakiler paşa
PİYANGO BAYİLERİ
258
259
PİYANGOLAR
1937'de Tayyare Piyangosu'nun bayileri olan Tek Kollu Cemal ve yanındaki Nimet Abla gişesi. Faik Şenol koleksiyonu
ile oğluna, ikinci sıradakiler dört oğlu ile bir kızına, üçüncü sıradakiler iki oğlu ve kızına aittir. Ancak Piyale Paşa'nın çocuklarının adı bu kaynaklarda belirtilmemiştir. Türbedeki lahitler beyaz mermerdendir ve kabartmaların yanısıra çok ilginç renkli kalem işleri ile süslüdür. Üstlerinde yazı veya tarih bulunmayan lahitler, biçimlerine ve süsleme üsluplarına dayanılarak 16. yy'ın sonlarına tarihlendirilmekte-dir. Lahitlerin çoğu 16. yy'ın ortasından itibaren Osmanlı sanatına egemen olan na-türalist bitkisel motiflerle bezenmiştir. 1990'lı yıllarda bu türbenin bir din büyüğüne ait olduğu rivayetlerinin çevre halkı arasında yayılması ile birlikte son tamirlerde gerek türbe kapısının, gerekse lahit ve mezar taşlarının boyanarak özelliklerini kaybettikleri üzülerek tespit edilmiştir. Yakın bir tarihte çevre duvarı yükseltilmek suretiyle koruma altına alınan hazirede tasarım ve bezeme açısından dikkate değer mezar taşlan gözlenmektedir. Bibi. Evliya, Seyahatname, ty, I, 289-291; Kut, Dergehname, 234, no. 70; Ayvansarayî, Hadî-ka, II, 25-28; J. von Hammer-Purgstall, Histo-ire del'Empire Ottoman, Paris, 1835-1843, XVI-II, s. 70; Çetin, Tekkeler, 589; Aynur, Saliba Sultan, 34, no. 40; Âsitâne, 3; Osman Bey, Mec-mua-i Cevâmi, II, 16-17, no. 38; Münib, Mec-mua-i Tekâyâ, 3; Grosvenor, Constantinople, II, 672-673; Raif, Mir'at, 510-512; Gurlitt, Kons-tantinopels, 80-81; Ihsaiyat II, 20; F. Schrader, Konstantinopel, Tübingen, 1917, s. 196-197; Vassaf, Sefine, V, 272; Gabriel, Constantinople; Halil Ethem, Camilerimiz, 63-64; S. Abaç, Kasımpaşa'nın Tarihçesi, ist., 1935, s. 24-26; G. Martiny, "Die Piale Pascha Moschee", Arş Is-lamica, III (1936), s. 131-171; E. Diez, Türk Sanatı, ist., 1946, s. 157; Egli, Sinan, 126; R. An-hegger, "Beitrage zur frühosmanischen Ba-ugeschichte", 60. Doğum Yılı Münasebetiyle Z. V. Togan'a Armağan, ist., 1954-1955, s. 301-330; Eyice, istanbul, 122-123; .Meriç, Mimar Sinan, 26; Öz, istanbul Camileri, II, 63-65; S. Eyice, "istanbul Minareleri", Türk Sanan Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, I (1963); A. Batur-S. Batur, "Sinan'a Ait Yapıların Listesi", Mimarlık, S. 49 (1967), s. 35-44; O. Aslanapa, Tur-kish Art and Architecture, Londra, 1971, s. 225; Goodwin, Ottoman Architecture, 57, 276-279; A. Stratton, Sinan, Londra, 1972, s. 247; Sözen, Mimar Sinan, 186, 373; S. Eyice, "Piyale Paşa Camii Çini Alınlıkları", Çağrı, 202 (Kasım 1974); P. Jullian, Leş Orientalistes-La vision de l'Orientpar lespeintres europeens au XIX gme siecle, Fribourg, 1977, s. 153-154, 184; Müller-Wiener, Bildlexikon, 450-452; Y. Demiriz, "istanbul'da Piyale Paşa Türbesi ve Lahitleri Üzerine Bir Araştırma", VD, XIII (1981), 387-423; O. Aslanapa, Osmanh Devri Mimarîsi, ist., 1986, s. 278-281; M. Önder, "Piyale Paşa Camii'nin Avrupa'nın Dört Büyük Müzesinde Bulunan Çini Panosu", Antika, X (1986), s. 4-6; Kuran, Mimar Sinan, 255, 292; O. Aslanapa, Mimar Sinan'ın Hayatı ve Eserleri, Ankara, 1988, s. 125-130; M. B. Tanman, "Istanbul/Kasımpaşa'daki Piyale Paşa Külliyesi'nin Medresesi ve Tekkesi için Bir Restitüsyon Denemesi", Sanat Tarihinde Doğudan Batıya-Onsal Yüce Anısına Sempozyum Bildirileri, ist., 1989, s. 87-94.
YILDIZ DEMtRİZ-M. BAHA TANMAN
PİYANGO BAYİLERİ
istanbul'da düzenlenen ilk piyango olduğu sanılan 1856 (?) tarihli Ermeni Katolik Piyangosu'nun biletlerinin satışını yapan kişiler istanbul'daki ilk piyango bayileri ol-
malıdırlar. Bunlar Sırmakeş Hanı sırasında, Hatem (Hanım) oğlu Sarraf Hoca Osep, Mercan Çarşısı'nda Makriyan, kitapçı Ar-tin ve Samatya'da Çilingirler içinde kahveci Torna, Aksaray'da berber Manuk, Valide Hanı karşısında kahveci Simon, Sa-matya haricinde uncu Anesti ile Yemiş İs-kelesi'nde Kostaki idi. Abdülaziz döneminde (1861-1876) piyango bayiliği yapanlar arasında aynı zamanda özel bir emlak piyangosunun da kurucusu olan bankerler Hristaki Efendi ile Zarifi Efendi'yi görürüz. Bu kişilere ayrıca Diankimeno Efendi de yardım etmekteydi.
1880'lerden 1900'lere kadar, Şark Şimendiferleri Piyangosu'nun biletleri olan "promes'leri satan bayilerin çoğu, Gala-ta'dan Tünel'e kadar uzanan bölgede sıralanan sarraf dükkânları idi. Bunların önünde gezinen Rum ve Yahudi çığırtkanlar "Haydi çekiliyor, haydi vakit kalmadı, kazanan 600.000 frank kazanıyor!" diye bağırırlardı. Yine aynı piyangonun biletlerini satan Kulaksızoğlu Efendi adlı biri de dönemin ünlü bayilerinden biriydi.
1898'de İstanbul'da bilet satma izni alan Bulgar Piyangosu'nun en önemli bayii Ga-lata'daki Korniş (?) Han'da bulunan Mösyö Mersenye idi. 7 Aralık 1898 tarihli Tarik gazetesinde yayımlanan bir habere göre, Bulgar Piyangosu'nun biletlerini Galata'da-ki Mehmed Ali Paşa Ham'nda şirketi olan Zende ve Şürekâsı'ndan alanların Peşte'de-ki Macar Iskonto ve Muamelat-ı Sarrafiye Bankası'mn teminatı altında olduğu belirtilmektedir. Bulgar Piyangosu biletlerini satan bir başka bayi de Bahçekapı'da Mösyö Biyanki ve Mösyö Miryo idi.
1902-1906 arasındaki dönemde piyangolar neredeyse tümüyle yasaklanmıştı. Bu tarihe kadar çoğu gayrimüslim 300'e yakın kişinin bayilik ruhsatı aldığı bilinmektedir. Ceride-i Mehakim-i Adliye adlı yayından derlenen bazı kararlardan anlaşıldığına göre, piyango bileti sattıkları için, 1902'de
Hasköy'de oturan taşçı Josef ten 3 lira, 1903'te Yunan tebaalı Sarafim'den l altın, 1906'da Kumbaracı Yokuşu'nda oturan Apostol'dan l altın ceza alınmıştı.
1906-1909 arasında düzenlenen Ziraat Bankası Piyangosu'nun biletleri İstanbul'da Ziraat Bankası'mn idare merkezinde, taşrada ise banka şubelerinde satılıyordu. 14 Mart 1908 tarihli Tercüman-ı Hakikat gazetesinin haberine göre söz konusu piyangonun yeni tertibinin İstanbul'daki bayileri Sultanhamam'da Katırcı-oğlu Ham'nda no. 25'te, Balıkpazarı'nda Nevşehir Ham'nda no. 154'teVentura Efendi, Bahçekapı'da, Hamidiye Türbesi bitişiğinde no. 38'de mukim sarraf Timole-on İsilyadis Efendi ile Beyoğlu'nda Bon-marşe Mağazası'ydı.
Bu yıllarda İstanbul'da gerçekleşen irili ufaklı özel piyangoların bilet satışlarım yapan bayiler arasında Beyazıt'ta Maliye Nezareti karşısında Ferahzadeler, Koca-manoğlu Han'da Artin Tanlıyan Efendi ve Galata Köprüsü'nün Eminönü tarafındaki tütüncü, sarraf ve gazetecilerin adı geçmektedir.
1926-1939 arasında düzenlenen Tayyare Cemiyeti Piyangosu'nun istanbul'da faaliyet gösteren 193 bayii vardı. Bu bayilerden adları tespit edilebilenler arasında, Cağaloğlu'nda Kadızade Ömer Rıfkı Efendi, Galata'da Mehmed Ali Paşa Ham'nda Mehmet Reşit ve Şürekâsı, Eminö-nü'nde, Valide Ham'nda Rafael Ventora, Fatih'te, Okçularbaşı'nda İbrahim Naci, Abdülcelil ve Ali Rıza, Sirkeci Sansaryan Hanı'nda İsak Levi Mahdumları, Sirkeci Üç Direkli Han'da Mustafa Behçet, Pangal-tı'da, Halaskârgazi Caddesi'nde Mahmud Nedim, Kadıköy İskelesi'nde Esat Galip, Çarşı-yı Kebir'de Gümüşçü Artin Sösarar-yan efendiler bulunmaktadır. Ayrıca Tayyare Cemiyeti'nin de Galata'da, Haraççı Sokağı'nda bir yazıhanesi vardı.
Önceleri Tayyare Piyangosu'nun, son-
raları ise sırasıyla Türk Hava Kurumu Piyangosu ile Milli Piyango İdaresi'nin bayiliğini yapanlar arasında Nimet Abla (bak. Nimet Abla Gişesi), Tek Kollu Cemal, Uzun Ömer(-») ve Cüce Simon'un özel yerleri vardır. Bunlardan Nimet Hanım, Eminönü'ndeki küçük tütüncü dükkânında başladığı bayiliği 1978'e kadar aralıksız olarak sürdürmüş ve büyük üne kavuşmuştu.
Tek Kollu Cemal'in dükkânı da Nimet Abla'mn bitişiğindeydi. Astsubay iken geçirdiği kaza sonucu tek kolunu kaybedince ordudan ayrılarak, hanımı ile bilet satıcılığına başlayan Cemal, çekiliş sonrası kazanan talihlileri bulur, bunları gazetelerde halka duyururdu.
Uzun Ömer ise İstanbul'un en rağbet gören bayilerinden biriydi. Önceleri Ka-raköy Postanesi yanındaki küçük dükkânında satış yapan Uzun Ömer, bina yıkılınca Köprüaltı'na taşınarak ömrünün sonuna dek yaz kış demeden bilet satmaya devam etmişti.
Cüce Simon ise küçücük boyu, ince ve tiz sesiyle yıllarca seyyar bayi olarak çalışmıştır. Her zaman şık giyinen, şapkasını başından, boynuna dek gelen bastonunu elinden eksik etmezdi. Cebindeki biletleri kısa sürede tüketmesiyle meşhur olan Cüce Simon, her zaman çalışmayan, eh-likeyf bir bayi olarak tanınırdı.
1994 itibariyle, Milli Piyango İdaresi'nin İstanbul'da Bahçekapı şubesine bağlı 416 seyyar, 67 sabit bayi, Galatasaray şubesine bağlı 299 seyyar, 42 sabit bayi, Kadıköy şubesine bağlı 325 seyyar, 65 sabit bayi ve Aksaray şubesine bağlı 430 seyyar, 73 sabit bayi faaliyet göstermektedir. Ayrıca Çatalca, Silivri, Şile ve Yalova Ziraat Bankası şubelerine bağlı toplam 34 bayi ile bu sayı, tüm istanbul için 1.480'i seyyar, 271'i de sabit olmak üzere 1.751' dir. Ağustos 1994'te satılan biletlerin tutarı ise 53 milyar, 430 bin liraya ulaşmaktadır ki, yaklaşık bir hesapla İstanbul'da 1994'te toplam yarım trilyon liralık bilet satılacağı tahmin edilmektedir.
AYŞE HÜR
PİYANGOLAR
Osmanlı döneminde "lotarya" sözcüğü kullanarak piyangodan söz eden en eski kaynak 1791-1792'de Viyana'da bulunan Ebubekir Ratib Efendi'nin Nemçe Sefaret-namesi'diı. Eserde piyangonun Avrupa'da-ki tarihçesi anlatılır. Osmanlı dönemindeki ilk piyango çekilişleri ise istanbul'un Levanten ve gayrimüslim ahalisi arasında yapılmıştı. Naum Tiyatrosu(->) da 1853'te müşteri azlığı nedeniyle düştüğü mali sıkıntıdan kurtulmak için bir çeşit eşya ve sezonluk bilet piyangosu düzenlemişti. Tiyatroya gelenlere giriş bedeli karşılığı olarak biletle birlikte verilen piyango bileti ile oyun sonunda çekiliş yapılır, kazananlara çeşitli eşyalar verilirdi. R. Ahmet Sevengil'e göre, Gedikpaşa'daki Osmanlı Tiyatrosu(-») da, seyirci sayısını artırmak için tiyatro biletleri üzerinden bir eşya piyangosu düzenlemişti. Burada dağıtılan hediyeler arasında bir de piyano vardı.
1856'da Naum Efendi ile Mösyö Razi'nin tiyatro piyangoları arasında Ermeni Katolik kilisesinin kefaletiyle düzenlenen "Ayastefanos Piyangosu" da vardır. Bu piyangonun hediyeleri arasında Yeşilköy'de 2 ev, 3 arsa ile çeşitli para ikramiyeleri bulunuyordu.
Piyango düzenleme işinin kârlı bir iş olduğu fark edilince, kiliselere yardımın ve hayır işleri yapmanın dışına taşılmış, özel çıkar sağlamak amacıyla piyangolar düzenlenmeye başlanmıştı.
1857'de Ceride-i Havadis gazetesinde çıkan ilandan anlaşıldığına göre "her bileti yirmi iki kuruşa olarak cümlesi yirmi beş bin bilet olmak ve elli iki numara itibariyle her hafta birer kere çekilerek" düzenlenen bir piyango, Galata'da, Kurşunlu Han'da İsmailli Hoca Andon'un ve Sofçu Ham'nda Fasatacı Hoca Özkin'in kefaletleri altındaydı. Yine 1857 tarihli bir belgeye göre, 2 yıl önce (1855) yabancı piyango biletlerinin yurda sokulmasının yasaklandığından söz edilerek eğer yasak sürdü-rülecekse durumun elçiliklere bildirilmesi, bunlar arasında bir çeşit piyangoyu içeren iç borçlanma tahvilleri de bulunduğundan satın alınması yasal olan bu tahvillerin yasak kapsamı dışında tutulması gerektiği Hariciye Nezareti'ne bildiriliyordu. Ağustos 1857'de, piyangonun "külliyen men'i" bazı sorunlara yol açmıştır. Osmanlı belgelerine göre yasaktan önce Bâb-ı Zaptiye'den ruhsat alarak piyangoculuk yapan çoğu gayrimüslim 300'den fazla kişi vardı. Gene 1857'de muhtemelen Fransız uyruklu olan Mösyö Sari Pezir adlı biri Osmanlı hükümetine, piyango tekeli kurma istemiyle başvurmuş fakat önerisi kabul görmemişti.
Abdülaziz'in (hd 1861-1876) tahta geçmesinden kısa süre sonra, dönemin iki ünlü Rum bankeri (biri Yunan uyruklu), Hristaki Efendi ve Zarifi Efendi, özel amaçlı bir emlak piyangosu düzenlemeye teşebbüs etmişlerdi. Ruzname-i Ceride-i Havadis gazetesinin 285. sayısında çıkan ilanlarına bakılırsa, piyango ikramiyesi olarak Ye-niköy'de 3 yalı vermeyi düşünüyorlardı. Ama 1865'te yaşanan kolera salgınını bahane ederek piyangoyu ertelemişler, sonra da koşulları değiştirerek 15 Kasım'dan itibaren ikişer hafta arayla 11 çekilişte, 10 kere nakit para, 11. kere de emlak ödüllü bir sınıf piyangosuna dönüştürmüşlerdi. Bu yıllarda Fener'de, Rumlar arasında Anadolu'dan gelme değerli bir mermer heykelin ödül olarak sunulduğu bir piyangonun düzenlenmeye çalışıldığı fakat bunun gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. 1870'li yıllara gelindiğinde, "gayrimüslim anasırın milli cemaatleri", yani Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler arasında piyango düzenleme yoluyla gelir sağlama uygulamalarına izin verilmeye başlanmıştı.
Demiryolu tahvillerine bağlı, nakit para karşılıklı ilk piyango 1869'da düzenlenmişti. Şark (Rumeli) Şimendiferleri Piyangosu olarak anılan bu piyangoda, Nisan 1870-Şubat 1910 arasında, her iki ayda bir yapılan amortisman çekilişlerinde, 4., 8. ve 12. ayların başında büyük ikramiyesi 600.000
frank olmak üzere toplam 800.000 frank, 2., 6. ve 10. ayların başındaki çekilişlerde ise büyük ikramiyesi 300.000 frank olmak üzere 50 tahvile toplam 400.000 frank tutarında ikramiyeler dağıtılırdı. Nisan 1910' dan itibaren büyük ikramiyenin 400.000'e, sonradan da 200.000'e inmesi, ayrıca Dü-yun-ı Umumiye kararları yüzünden tahvillerin faiz ve ikramiyelerinin ödenmesinde aksamalar görülünce bu çekilişler cazibesini kaybetmeye başlamıştı.
Şark Şimendiferleri Piyangosu'nun biletleri 1883'ten 20. yy'ın başlarına kadar halk arasında "promes" adıyla anılmıştı. 1883'te yabancı piyangoların iştiraklerine engel olabilmek amacıyla, Selanik Bankası Müdürü Edouard Mizrahi'nin önerisi ile Hamburg Piyangosu'ndan esinlenen promes piyangosu 1887'de yeniden düzenlenmişti. Şark Şimendiferleri Piyangosu'nun 50 numarası 400.000, diğer 400 numarası ise 160.000 frank kazandırıyordu. Şark Şimendiferleri Şirketi'nin tahvil piyangosu, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında (1925) sigara kâğıtlarına da uygulanmıştır.
Bu yıllarda Macar, Alman, Avusturya piyangolarının, 1898'de ise Bulgar Piyangosu biletlerinin İstanbul'da satılmasına izin verilmekle beraber, 1904-1906 arasında yabancı piyangoların biletlerini satanların cezalandırıldığından söz eden gazete haberlerine sık sık rastlanır.
1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda yaralananların ailelerine yardım amacıyla açılan kampanyada toplanan değerli eşyalar Mart 1898'de Yıldız Sarayı'nda sergilenip açık artırmayla satılmıştı. Elde kalan eşyaların ise özel piyangoyla elden çıkarılmasına izin verildi. Her biletine bir ikramiye isabet eden ve 1898 sonuna dek süren bu piyangoya İane Sergisi Piyangosu denirdi. Bu çekilişlerde 150.000'e yakın bilet satılmıştı.
İane Sergisi Piyangosu'nun başarıya
Tayyare Piyangosu'nun bir ilam.
M. Tuncay, Piyangonun Dünü, Bugünü ve Milli Piyango idaresi, Ankara, 1994
PİYER LOTİ KAHVESİ
261
PLAJLAR
ulaşmasından sonra yapılan ikinci girişim Ziraat Bankası Piyangosu'dur. 1877-1878 Osmanlı-Rus ve 1897 Osmanlı-Yunan Sa-vaşı'ndan sonra ülkeye gelen göçmenlere yardım amacıyla, Avlonyalı Ferid Paşa hükümeti, Ziraat Bankası'na bir dizi piyango düzenleme görevi vermişti. 25 Ocak 1906 tarihli kararname ile başlayan bu çekilişler kesintilerle 1909'a kadar devam etmişti. 1908'de sınıf piyangosu usulüne geçilmiş ve 12 çekilişlik bir tertip uygulanmıştı. İlk 5 çekilişten sonra toplam bilet sayısı 175.000, ikramiye tutarı ise 17.500 lira olarak sabit tutulmuş ve büyük ikramiye 5.000 liradan 3.000 liraya indirilmiş, daha sonra toplam bilet sayısı 250.000'e, büyük ikramiye ise ilk çekilişte 6.000 liraya,. 2-11. çekilişlerde 3.000 liraya, 12. çekilişte ise 12.000 liraya çıkarılmıştı. Ziraat Bankası Piyangosu'nun 11 Mart 1909 tarihli son çekilişinden 20 gün sonra Otuz Bir Mart Olayı'mn(->) yaşanması üzerine piyangoya devam edilmemişti.
II. Meşrutiyet (1908) ile Cumhuriyet'in ilanı (1923) arasındaki dönemde, istanbul'da bazı özel girişimcilerin düzenlediği küçük piyangolar arasında Etfal Hastanesi yararına (1909), Mısır Ermeni Fukaraper-ver Cemiyeti'nin yararına (1911), Midilli Adası'ndaki Müslüman yoksullar yararına (1911), Beşiktaş Rum Kız Okulları yararına (1914) düzenlenen piyangolar sayılabilir. 1909'da kurulan Donanma-yı Osmani Mu-avenet-i Milliye Cemiyeti'nin piyangosu ise başarıya ulaşamayan bir girişimdir. Donanma Cemiyeti ilk yıllarında gelir sağlamak amacıyla çeşitli girişimlerde bulunduktan sonra 1910'da ve 1911'de piyango düzenlemeye karar vermiş fakat bu proje gerçekleştirilememişti. 1917'de Donanma Cemiyeti beheri birer liralık, 1.000.000 tane ikrami-yeli tahvil ihraç etmeye karar vermiş, bu tahvillerin 400.000 kadarı Itibar-ı Milli Bankası tarafından satılmak üzere alınmıştı. Bu tahvillerin pek azının satılabilmesi, kalan 600.000 tahvilin de, 1919'da cemiyetin feshedilmesini takiben hazineye devredilmesi üzerine Osmanlı Donanma Cemiyeti Piyangosu sona ermişti.
Cumhuriyet döneminin ilk nakit ikrami-yeli piyangosu, 1925'te, Türk Tayyare Cemiyeti yararına üç ayda bir düzenlenen çe-
ilk Tayyare Piyangosu'nun satış
yerlerinden biri.
M. Tuncay, Piyangonun ^JÜS5*"Sj§£ Dünü, Bugünü ve
MittiPiyango
~^«W^«Ş idaresi, ';"-?*fttfî*»*SiJ Ankara, 1994
kiliştir ki bu sistem daha sonradan yeni bir örgütlenmeyle Tayyare Piyangosu'na dönüştürülmüştür. Tayyare Cemiyeti'nin danışmanı Şark Şimendiferleri Şirketi'nin "promes" çekilişlerinin mimarı olan Selanikli Edouard Mizrahi (ö. 1932) idi. 16 Şubat 1925'te kurulan Türk Tayyare Cemiyeti için pek çok gelir kaynağı yaratılmıştı. Bunlar arasında 9 Ocak 1926'dan itibaren nakit piyangosu düzenleme tekeli de vardı. Yasa ile bilet ve ikramiyeler üzerinden kazanç vergisi, belediye vergileri ve damga resmi alınmaması öngörülürken, 14 Mayıs 1927'de ikramiyelerden veraset ve intikal vergileri kesintilerinin de yapılması kaldırılınca Tayyare Piyangosu ödülden hiç kesinti yapmayan tek piyango haline geldi. Türkiye İş Bankası'mn kefaleti altında toplam hasılatın yarısını ikramiye olarak dağıtan Tayyare Piyangosu'nun ilk çekilişleri Şehzadebaşı'nda Zeyneb Hanım Konağı'nın konferans salonunda, sonraları da Tepebaşı'ndaki Asri Sineması'nda(->) yapıldı. Bilet sayısı ilk çekilişte 45.000 iken, ikincide 80.000'e, üçüncüde ise 120.000'e çıkmış, büyük ikramiye ise 5.000 lira olarak tutulmuştu. Fakat sınıf piyangosu olarak düzenlendiği 1926'dan sonra bilet sayısı birinci tertipte tüm keşideler için 50.000'de sabitlenmişti. Çekilişin büyük ikramiyesi ise birinci keşidede 10.000 lira
1903'e ait bir promes örneği.
M. Tuncay, Piyangonun Dünü, Bugünü ve Milli Piyango idaresi, Ankara, 1994
iken altıncı keşidede 100.000 liraya ulaşıyordu. Bu rakamlar sonraki tertiplerde değişerek, büyük ikramiye önce 200.000 liraya, sonra da 300.000 liraya ulaşmıştır. Tayyare Piyangosu'nun çekiliş günleri, her ayın 11'i olarak tespit edilmişti. Biletler yarım, beşte bir ve onda birlik olup, yurtdışından bilet almak isteyenler altı buçuk dolar ödemek suretiyle onda birlik biletin altı keşidesine katılabilirlerdi.
1929 dünya ekonomik bunalımının olumsuz etkileri Türkiye'de de görüldü ve Tayyare Piyangosu'na ilgi büyük ölçüde düştü. 1932'de yapılan yenilikle Türkiye'de ilk kez tek (özel) çekiliş usulü ihdas edildi ve yılbaşı çekilişlerinde daha yüksek ikramiye verilmeye başlandı. Tayyare Piyan-gosu'ndan 7 yıl içinde 10.000 lira ile 300.000 lira arasında ikramiye kazanan kişilerin sayısı 2.974 kişiydi, dağıtılan ikramiye de 31.000.000 lirayı bulmuştu.
Tayyare Cemiyeti ayrıca 1928'de yeni gelir kaynakları oluşturmak için çeşitli eşya piyangoları düzenlemiştir. Kupon karşılığı katılman bu çekilişlerde gramofonlar, sinema makinesi, manikür takımları, kolonya, briyantin, giyim eşyası, suluboya, kalem takımları gibi değişik ikramiyeler dağıtılıyordu.
24 Mayıs 1935'te Tayyare Cemiyeti'nin adı Türk Hava Kurumu'na çevrilince piyango da Türk Hava Kurumu Piyangosu' na dönüştü. 5 Temmuz 1939'da ise, Türk Hava Kurumu Piyangosu yerine Milli Piyango İdaresi (MPÎ) kurularak merkezi İstanbul'dan Ankara'ya taşındı. Günümüze dek, İstanbul'da eşya ödüllü piyango düzenleyenler arasında Türk Ocakları, İstanbul Öğretmenler Derneği, spor kulüpleri, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, siyasal partiler, Gazeteciler Cemiyeti, Hima-ye-i Etfal Cemiyeti, İstanbul Türk Musikisi Yüksek Sanatkârlar Cemiyeti, İstanbul Sergisi gibi kuruluşlar bulunmaktadır. Ayrıca 1930'lu yıllardan 1958'e kadar, sadece İstanbul'da değil tüm ülkede bankaların tasarrufu teşvik ikramiyeleri adı altında nakit (para ve altın) ve eşya (ev, apartman dairesi, otomobil vb) ödülleri veren piyangoları çok popülerdi. Bankalar arası piyango yarışı Ekim 1958'de sınırlandırılmış, Ekim 1975'te de tümüyle kaldırılmıştır.
Bibi. M. Tuncay, Türkiye'de Mitti Piyango Tarihi ve Mitti Piyango idaresi, Ankara, 1993; ay, Piyangonun Dünü Bugünü ve Milli Piyango idaresi, Ankara, 1994; H. Kazgan, "Galata'da Piyangoculuk: Hamburg Piyangosu Soygunu", Para ve Sermaye Piyasası, S. 90 (1986), s. 63.
İSTANBUL
PİYER LOTİ KAHVESİ
Eyüp sırtlarında, Karyağdı Bayırı'nın sonunda Haliç panoramasına ve geri planda İstanbul siluetine hâkim bir noktada bu-'lunan kahvehane.
Kahvehanenin bulunduğu yerden görülebilen manzara 19. yy'da günümüzde-kinden çok farklı ve etkileyiciydi. Sola doğru bakıldığında, aşağıda Kâğıthane De-resi'nin berrak sularının Halic'e kavuştuğu görülüyordu. Eyüp yeşilliklerle bezeliydi. Eyüb Sultan Külliyesi semtin ortasın-
da müstesna bir görünüme sahipti. Sahilde hanım sultanların sarayları yer alıyordu. Bahariye Adaları da bu güzelliği bütünlü-yordu. Eyüp'e doğru alçalan sırtlarda ser-vileriyle mezarlıklar bulunuyordu. Haliç günümüzdeki üçüncü köprünün kütlesiyle bölünmemiş bir biçimde Marmara'ya doğru kıvrılarak uzanıyor ve solda İstanbul silueti, sağda ise Galata'nın görünümü ile birleşiyordu. Görüş derinliği, hava kirliliğinin bulunmayışı nedeniyle Anadolu yakasındaki tepelere kadar uzanmaktaydı. Bu etkileyici görünüm birçok yabancı gezgini ve gravür sanatçısını bu noktaya çekmişti. A.-I. Melling(->) ve W. H. Bart-lett(->) kahvehanenin bulunduğu yöreden bakarak İstanbul panoramaları çizmiş ve Julia Pardoe(->) bu noktadan bakarak İstanbul panoramasını tasvir etmişti.
Bugün Piyer Loti Kahvesi olarak tanınan kahvenin adı 19. yy'da Rabia Kadın Kahvesi idi. Kahvehanenin, Vahidizade ailesinden olan ve 1175/176l-62'de vefat etmiş bulunan Rabia Kadm'ın adını neden aldığını bilmiyoruz. Kahvehanenin 1880'de Ragıb Ağa adında bir Bulgar göçmeni tarafından açıldığını ve o zamanki adının Ragıb Ağa Kahvesi olduğunu yazanlar da vardır. Pierre Loti(-») İstanbul'a geldikten sonra bu kahveyi sık sık ziyaret etmiş ve burada uzun saatler geçirmiştir. Kahvehane birçok kez el değiştirmiş ama adı zamanla Pierre Loti ile bütünleşmiş ve giderek bu yeni adıyla anılmaya başlamıştır. Pierre Loti, kahvehaneden seyrettiği manzarayı şöyle anlatır: "Halic'in nihayetinde, Eyüp'ün muazzam peyzajı... Çok eski ağaçlardan mürekkep bir ormandan, mermer beyazlığı ile çıkan mukaddes camii ve sonra muzlim renkler taşıyan ve içine mermer parçaları serpilmiş cesim mezarlıkları ile hakiki bir ölüm şehri olan hazin tepeler. .. Sağda üzerinde binlerce yaldızlı ka-
1930'lu yıllarda Florya Plajı.
G. Akçura, Eski
istanbul'da
Kıyılar ve Plajlar,
ist., 1992
yıklı Haliç, küçültülmüş bir şekilde bütün İstanbul, kubbe ve minarelerini birbirine karıştıran camiler..."
Günümüzde Piyer Loti Kahvesi'nden görülebilen manzara bir hayli bozulmuş olmasına rağmen bu ünlü yazarın adı hâlâ birçok turistin buraya gelmesine neden olmaktadır. Pierre Loti'nin bir büstünün de bulunduğu kahvehane eski Şark kahveleri tarzında döşenmiştir.
Dostları ilə paylaş: |