RADYO
294
295
RADYO
^N, *r
a
Sirkeci'deki Büyük Postane'nin üst katından yapılan yayınlarda Bedayi-i Musiki Cemiyeti'nin saz heyeti bir yayında, (soldan sağa) Cevdet Çağla, Tahsin Karakuş, Seniha, Vecihe Daryal, Cümbüş Cemal, Yaşar Özsoy, Klarnetçi Şeref. Cengiz Kahraman arşivi
bağlanması ile il radyosu olma hüviyetini yitirdi. TRT 1974'te istanbul, Ankara ve İzmir radyolarının ikinci programlarını ortak yayına bağladı; 1976'da 1., 2. ve 3. program düzenine geçti; 1978'de ise çok kısa dalga (FM) yayınlarını başlattı.
istanbul'da bağımsız özel radyoların ilki, Eylül 1946'dan itibaren klasik müzikle sınırlı bir yayın yapan İstanbul Teknik Üniversitesi Radyosu'dur. Daha sonra 1950' de İstanbul Teknik Okulu Radyosu, 1951" de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Radyosu, 1954'te Polis Radyosu devreye girmiştir. 1990'larda özel TV kanalı ve radyo istasyonlarının birbiri ardına kurulduğu dönemde İstanbul'da da çeşitli özel radyolar yayına girmiş, bu radyo vericilerinin sayısı 1993'te 30'a, 1994'te 50 civarına çıkmıştır.
İstanbul'da 1935'te kayıtlı radyo alıcı sayısı 3.244'tü. Bu sayı Türkiye'deki tüm alıcıların yüzde 52,3'üydü. İstanbul'daki alıcıların yüzde 9'u yabancı uyrukluların, yüzde 40 kadarı azınlıkların mülkiyetin-deydi. Alıcıların hemen hemen tümü İstanbul'un zengin semtlerinde bulunuyordu. 1949'da ise, İstanbul'da radyo alıcısı sayısı 98.502'ye çıkmıştı (Türkiye'ye oranı yüzde 36,5).
1990'larda İstanbul'daki radyo alıcısı sayısını tespit edebilmek pek çok alıcının kayıtlı olmaması yüzünden güçtür. Öte yandan evlerde televizyonun yarattığı rekabet ortamında, radyo uzunca bir süre önemli ölçüde gerileme göstermiştir. Ancak 1990'dan sonra özel radyoların kurulması ve bunların gün boyunca gençliğe ve çeşitli toplumsal, siyasal, ideolojik eğilimdeki gruplara seslenen yayınlar yapmaları nedeniyle bütün Türkiye'de olduğu gibi İstanbul'da da, radyonun önemi ve dinlenme oranı yükselmiştir.
Radyoda Müzik
Bibi. U. Kocabaşoğlu, Şirket Telsizinden Devlet Radyosuna, Ankara, 1980; ay, "Türkiye'de Radyo Yayınlarının Başlangıç Tarihine ilişkin Bir Not", Ankara Üniversitesi, SBF-Basın Yayın Yüksek Okulu Ytlhğt, Ankara, 1977-1978; T. Özakman, Radyo Notlan, Ankara, 1969; Ü. Azrak, "Radyo ve Devlet I, II, III, IV", Cumhuriyet, 6-9 Nisan 1965; V. N. Tor, "istanbul Radyosu", Radyo, c. 2, S. 20 (15 Temmuz 1943); İ. Ş. Esgün, "Yeni İstanbul Radyosu", ae, c. 4, S. 44 (l Ağustos 1945); R. A. Sevengil, "Radyolarımızın Eksikleri", Ulus, 26 Temmuz 1950; Peyami Safa, "Radyoya Dair Hakikatler", Cumhuriyet, (18 Mayıs 1938); M. T. Öngören, "Radyonun 50'inci Yılı", Milliyet Sanat, S. 249 (31 Ekim 1977); O. Tokgöz, Türkiye ve Ortadoğu Ülkelerinde Radyo-Televizyon Sistemleri, Ankara, 1972; İstanbul Radyosu, ist., 1949; Ş. Arıdor, "Yurdumuzda Radyo", Radyo, c. 7, S. 83-84 (Kasırn-Aralık 1948).
TÜLAY AKSAN
istanbul Radyosu'nun yayın programında en fazla yer müzik programlarına ayrılmıştı. İlk yayınlarda 6 kişilik bir fasıl heyeti haftada üç gün programa çıkıyordu. Mesud Cemil, Neyzen Tevfik, Kemençe-ci Ruşen Bey (Kam), Tanburi Refik Bey (Fersan), Kanuni Vecihe Hanım (Daryal), daha sonra Kanuni Ahmet Bey (Yatman), Kemani Cevdet Bey (Çağla) ve ilk radyo hanendesi Zeki Bey (Çağlarman) gibi sanatçıların oluşturduğu Radyo Saz Heye-ti'nde Mesud Cemil hem şeflik yapıyor, hem de spikerlik görevini üstleniyordu. Canlı olarak yayımlanan programlar postanenin kapısına konulan hoparlörlerle halka duyuruluyor, her programın arasında "beş dakika istirahat" verilerek icracıların değişmesi sağlanıyordu. Batı müziği için daha çok taş plaklar kullanılıyor, bazen de Mesud Cemil viyolonsel, Cevdet Çağla keman ile Batı müziği parçalan çalıyorlardı. Ayrıca, Türkler ile gayrimüslim icracılardan oluşan bir de orkestra kurulmuştu. Daha sonra başlayan halk musikisi programlarında ise Sadi Yaver Ataman "Mehmed Sadi" takma adıyla saz çalıyor, Tanburacı Osman Pehlivan Rumeli türküleri söylüyordu. Saat 19.00'da başlayan, gücü az olduğu için fazla dinleyiciye ulaşamayan bu yayınların programlarına ilişkin en eski belge, 26 Teşrinisani (Kasım) 1927 tarihlidir. O günkü program 19.00'da Stüdyo Musiki Heyeti'nden "Şev-kefza Faslı" ile başlıyor, bunu 19.30'daki Esham ve Tahvilat Borsası Haberleri izliyordu. Sonra sırasıyla 19-40'ta Telsiz Telefon Orkestrasının programı, 20.10'da Zahire Borsası Haberleri, 20.20'de Telsiz Telefon Musiki Heyeti'nin programı, 20.50' deki Anadolu Ajansı Haberleri, 21.00'de gene Telsiz Telefon Orkestrası'nın programı, 21.30'da da Matmazel Apostoldi'nin "tegannf'si yayına giriyordu. Şirketin Tel-siz adlı Fransızca dergisinin 4 Temmuz 1928 tarihli sayısındaki müzik programlarında da şu isimler yer almıştır: Izak Al-Gazi, Udi İzmirli Cemal Efendi, Hanen-
Istanbul Radyosu'nun ilk Batı müziği orkestralarından Necip Aşkın Orkestrası. Cengiz Kahraman arşivi
de Hikmet Hanım, Kanuni Artaki (Candan), Tanburi Dürrü (Turan), Kemençe-ci Anastas, Rebabi Mustafa Bey (Sunar), Neyzen Tevfik, Udi Hayriye Hanım, Ke-mençeci Kemal Niyazi Bey, Mesud Cemil, Kemençeci Ruşen Ferit, Hanende Sühey-la Bedriye Hanım, Kemani Nubar ve Reşat (Erer) beyler, Nezahat Hanını, Piyanist Cemal Bey, Tanburi Naime İspahi, Kemençeci Hadiye Ötügen, Hafız Burhan, Münir Nurettin.
1928'de Hakkı Derman, Cevdet Koza-noğlu ile Sadi Hoşses de radyoya girdiler. Yukarıda adı geçen programlara daha sonra, haftada iki kez yayımlanan "Klasik Koro Programı" eklendi.
İstanbul Radyosu'nun Basın Yayın Genel Müdürlüğü'ne bağlı olarak 1943'te yeniden kurulmasıyla birlikte, daha önce Ankara'ya giden sanatçılar İstanbul'a dönmeye başladılar. Yayınlar 19601ı yıllara kadar genellikle canlı olarak sürdürüldü, bazı yayınlar içten dışa doğru çalan özel plaklara kaydedildi, Batı müziği programlarında da 78 devirli plaklar kullanıldı.
İstanbul Radyosu'nun programlarından teknik bakımdan genellikle, o yıllarda "ses uzmanı" denilen tonmaysterler sorumluydu. Ankara'dan gelen bariton Nurullah Şevket Taşkılan radyonun ilk tonmaysteri oldu. Daha sonra Veli Kanık, Halil Bedi Yönetken, Demirhan Altuğ gibi birçok tanınmış müzikçi radyoda tonmayster olarak da görev aldı.
Türk Musikisi Yayınları: Yeni radyonun kurulmasından bir yıl sonra Cevdet Çağla Türk musikisi yayınları şefi oldu. Çağla bu görevi uzun yıllar sürdürdü. İstanbul Radyosu'nun dördüncü müdürü bir müzik adamı, Mesud Cemil oldu. Mesud Cemil 1951-1955 arasında 4 yıl kalacağı Bağdat'a gidinceye kadar, hem Türk musikisini, hem de Batı müziğini bilen bir sanatçı ve tecrübeli bir radyocu olarak çalıştı. 1959'da radyonun başmüşaviri oldu. Mesud Cemil plaklara önem vererek canlı yayınları kayıt güvencesine aldı. Onun çalışmalarıyla radyo diskoteği yalnız Türk musikisi değil, Batı müziği alanında da zenginleşti, ayrıca radyodaki musikinin icra düzeyi de yükseldi. Ülkenin en iyi sanatçıları İstanbul Radyosu'nda görev aldı. 1953'te telif hakkı bilincini yaymak amacıyla M. Nurettin Selçuk eserlerinin İstanbul Radyosu'nda okunmasını uzunca bir zaman için yasakladı.
Fasıl Heyeti'ni 1962'ye kadar Hakkı Derman yönetti. Laika Karabey de İleri Türk Musikisi Topluluğu şefi oldu. 1958-1960 arasında Cüneyt Orhon Türk musikisi yayınları şefliğine getirildi. 1955-1958 arasında İstanbul Radyosu'nun beşinci müdürü gene bir musiki adamı, Nevzat Atlığ oldu. Atlığ aynı yıllarda Küçük Koro'yu da yönetiyordu; M. Cemil'in ölümünden sonra da, 1963'ten 1976'ya kadar yöneteceği Klasik Koro'nun şefliğine getirildi. 1960'ta program müdürlüğüne atanan Necdet Varol 1967'den itibaren koro şefliği görevini de üstlendi, bu arada telif çalışmalarım yürüttü.
Halk musikisinde olduğu gibi gelenek-
İstanbul
Radyosu'nda
1950'lerde
yayınlanan
eğlence
programı "On
Beş Günde
Bir"in yayım
sırasında
Orhan Boran,
Tarık
Gürcan ve
Faruk Yener.
Cengiz Kahraman
arşivi
sel Türk musikisinde de radyo bir okul kimliğindeydi. 1976'ya kadar Türk musikisi eğitimi veren bir konservatuvar olmadığı için, piyasa ağzıyla şarkı söylenmesini önlemek amacıyla radyoda icracı yetiştiriliyordu. Bu eğitimi düzenli bir biçimde uygulayabilmek için 1953'te sınavla alınan icracılar staj döneminde açılan kurslarla yetiştirilmeye başlandı. Türk musikisinin her iki türündeki icracılar radyo bünyesinde verilen bu kurslarla bilgi ve yeteneklerini geliştirdiler; geleceğin birçok tanınmış sanatçısı bu şekilde müzik dünyasına kazandırıldı.
1980'li yıllarda Türk musikisi ses sanatçılarının sayısı 60'a ulaştı. 1980'de TRT yönetimi kadroları çok genişlemiş olmasına karşın Türk sanat, Türk halk musikisi ile Batı müziğini bir müdürlüğe bağladı, bu türlerin önceki müdürleri de müdür yardımcısı olarak görevlendirildi.
İstanbul Radyosu'nun bugünkü Türk musikisi topluluk ve şefleri şunlardır: Alâ-eddin Yavaşça'nın yönettiği Klasik Erkekler Topluluğu, Muzaffer Birtan'm yönettiği Klasik Koro, Kasım İnaltekin'in yönettiği Kadınlar Fasıl Topluluğu ile Feridun Darbaz ve Aslan Hepgür'ün yönettikleri Karma Fasıl toplulukları, Doğan Ergin'in yönettiği Tasavvuf Musikisi Topluluğu, Aydın Oran'm yönettiği Saz Eserleri, Mustafa Sağyaşar, Nusret Ersöz, Muzaffer Bütan, İnci Çayırlı, Arif Sami Toker ve Alaeddin Şensoy'un sırayla yönettikleri Beraber ve Solo Şarkılar Topluluğu.
Halk Musikisi Yayınlan-. İstanbul Radyosu'nun halk musikisi programlarına en çok emeği geçenlerin başında, 1927'de-ki İstanbul Radyosu'nda çalışmış olan, ayrıca Ankara Radyosu'nda açıklamalı programlar hazırlayan Sadi Yaver Ataman gelir. Ataman kurduğu Memleket Havaları Ses ve Saz Birliği'ni yıllarca yönetti, 1960'lara kadar radyoda halk musikisine hizmet etti. Necati Başaran'ın yönettiği Şen Türküler Kümesi ile Nedim Otyam'ın hazırladığı Yurdun Her Köşesinden Deyişler ve Söyleyişler de 1950'lerdeki ilk halk musikisi programları arasındaydı. Bu dönemde radyoda görevli halk musikisi okuyucuları
sanat musikisi okuyucularıyla birlikte Türk musikisi programlarına katılıyorlardı. Başlangıçta, her iki musiki türü de aynı yönetime bağlıydı. Zamanın hemen bütün ünlü halk musikisi sanatçıları ya radyo kadrolarına girdi ya da programlara çıktı, bunlar arasında Âşık Veysel, Şemsi Yas-tıman, Davut Sulari gibi halk ozanları da yer aldı.
Anadolu'dan pek çok halk ezgisi derleyen, 1940'ta da Ankara Radyosu'nda Yurttan Sesler Topluluğu'nu kuran Muzaffer Sarısözen 1954'te İstanbul Radyosu'nda da aynı nitelikte bir topluluk kurmakla görevlendirildi. Sarısözen topluluğu kurup 6 ay sonra gene başkente döndü, topluluğun yönetimini de Ahmet Yama-cı'ya devretti; Yamacı bu görevi emekli olduğu 1981'e kadar sürdürdü. Bu topluluğu zaman zaman Yücel Paşmakçı, Mustafa Hoşsu ve daha başka şefler de yönettiler. 1962'de Neriman Altındağ Tüfekçi yönetiminde kadınlar korosu kuruldu, topluluk 1972'ye kadar programlar hazırladı. 1960'ta İstanbul'a gelen Nida Tüfekçi so-
Istanbul Radyosu'nun ilk spiker ve müzikçilerinden Mesut Cemil mikrofon önünde, 1927.
TETTVArşivi
RAGIB PAŞA KÖŞKLERİ
296
297
RAGffi PAŞA KÜTÜPHANESİ
Ragıp Paşa'nın kendisine (solda) ve kızma yaptırdığı köşkler. Yıldız Demiriz
listligi ve hocalığının yanısıra, 1962-1972 arasında Erkekler Topluluğu ile Dört Ses Dört Saz Topluluğu'nu, 1970-1993 arasında Bağlama Takımından Oyun Havalan'nı, 1979-1985 arasında da zaman zaman Yurttan Sesleri yönetti, 1973'e kadar halk musikisi yayınları şefi görevinde bulundu.
Türk halk musikisi bölümü 1973'te ilk kez bir müdürlük olarak ayrıldı. 1980'de bütün müzik türleri bir müdürlüğe bağlanınca, Türk Halk Müziği Müdür Yardımcılığı kuruldu. 1989'da Müzik Müdürlüğü kaldırılınca halk musikisi gene müdürlük haline getirildi. Türk halk musikisi bölümünde 7'si koro, 42'si solo icracı kadrosunda olmak üzere 49 ses ile 30'u aşkın saz sanatçısı vardır. 1994'te radyoda şu yönetici ve topluluklar vardır: Tuncer İnan yönetiminde Yurttan Sesler, Adnan Ataman ile Şahin Gültekin yönetiminde Beraber ve Solo Türküler, Soner Özbilen, Ali Gürlü ve Ömer Şan yönetiminde Türküler ve Oyun Havaları, Mehmet Erenler yönetiminde Türk Halk Çalgılarından Ezgiler.
Batı Müziği Yayınları: Radyonun ilk yıllarında Batı müziği yayınları, program müdürlüğü görevi yanında diskotek şefliğini de üstlenen Faruk Yener'in kişisel çabalarıyla, piyasadan sağlanan 78 devirli plakların kullanımıyla başladı. Besteci Cemal Reşit Rey ile kardeşi Ekrem Reşit Rey de Yener'e danışman olarak yardım ediyorlardı. C. R. Rey ayrıca, radyonun en büyük stüdyosu olan A Stüdyosu'nda, kendi yönetimindeki Şehir Orkestrası ile her hafta bir konser verdi. Batı tekniğinde yazan Türk bestecilerinin eserlerinin de çalındığı bu dizi konserleri A. A. Saygun, N. K. Akses, F. Alnar, U. C. Erkin gibi bestecilerin de radyoya gelerek dinlemeleri, salona dinleyici alınmamasına karşın müzikseverlerin provaları dinlemelerine izin verilmesi o yıllarda İstanbul'un müzik hayatına büyük renk katmıştı. Şehir Orkestrası da prova günlerinde A Stüdyosu'nda çalıştığı için, Jose Iturbi, Alfred Cortot, Jacqu-es Thibaut, Zino Francescatti gibi sanatçıların radyoya gelmesi büyük ilgi uyandırmıştı.
O yıllarda hafif müzik toplulukları da ülkede çok azdı. Canlı olarak sunulan hafif müzik yayınları İlham Gencer ve Arka-daşları'nın programlarıyla başladı; bu programlara daha sonra hafif müzik ve caz şarkılarıyla Ayten Alpman da katıldı. Gencer'i 1949'da Orhan Avşar, Necdet Koyutürk tango orkestraları ile Faruk Akel ve Arka-daşları'nın dans müziği programlan izledi. 1950'de Fehmi Ege Orkestrası kuruldu.
Şehir Orkestrası'nın birinci kemanlarından Semih Argeşo yönetimindeki Radyo Salon Orkestrası ile, kemancı Orhan Borar yönetimindeki Küçük Orkestra uzun yıllar sürecek olan haftalık programlarına gene o dönemde başladılar. Macar asıllı kemancı Darvaş'ın Çigan müziği programları da bu dönemde yayına girdi. Sabahattin Volkan ve Arkadaşları, Yanko Mergen Orkestrası, Akordeoncu Taki ve Arkadaşları, Cemal Özgen Topluluğu, Şevket Yü-cesaz Orkestrası, Misak Perker Hafif Müzik Orkestrası bu dönemin hafif müzik top-
luluklarıdır. Süheyl Denizci Triosu ve Mehmet Akter Kuarteti ise caz müziği programları hazırlıyorlardı. Al'eksander Zam-boğlu, Coni, G. Karayanidis yönetimindeki gitar toplulukları da radyo yayınlarına katıldılar.
1950'li yıllarda Orhan Boran'ın sunduğu, özel plaklara kaydedilen karma eğlence programları büyük ilgi topladığından şehrin ünlü eğlence yerlerinde sahneye çıkan tanınmış yerli ve yabancı sanatçılar da bu programlara katılıyorlar, A Stüdyosu'nda yer bulmak güçleşiyordu. 1950'ler boyunca eski topluluklar programlarını sürdürürlerken radyoya birçok yeni topluluk da katıldı. İstanbul Radyosu'nün 1970'te Atatürk Kültür Merkezi'nin açılışına kadar her pazar sabahı saat 11.00'de başlayıp Şan Sineması'ndan canlı olarak sunulan konser yayınları hem Türk musikisini, hem de klasik Batı müziğini sevenlerin uzun yıllar zevkle dinledikleri bir program oldu. 1964'te radyolar Basın Yayın Müdürlüğü'nden sonra geçici olarak 1963'te bağlandığı Turizm ve Tanıtma Bakanlığı bünyesinden de çıkarılarak, özerk bir kurum olan TRT'ye bağlanmıştı. Bu durum kendi kadrosunu ve bütçesini kendisi oluşturan İstanbul Radyosu'nu merkeziyetçi bir yapı içine almış, Ankara'ya bağımlılığını artırmıştı. Bundan sonra Salih Akgöl ile Doğan Soylu dışındaki bütün müdürlerin Ankara'dan gönderilmesi İstanbul Radyosu'nun kişiliğini olumsuz yönde etkiledi, yayın özgürlüğünü sınırlandırdı. Radyolar ortak yayına bağlanınca İstanbullu sanatçıların artık sadece kendi şehirlerine değil, bütün Türkiye'ye seslenmeleri gerekiyordu. Bu yeni düzenin ürünlerinden biri olarak o yıllarda başlayan bant kaydı müzikçileri de etkiledi. Canlı yayının heyecanı, müziği anında yaratma duygusu yitirildi. Her radyonun ve her programın kendine özgü nitelikleri yok oldu.
1965'te sadece Batı müziği yayınlarına ayrılmak üzere 2. program hizmete girdi. Bundan sonra nitelikli Batı müziği programları da arttı. 1962'den itibaren Erdoğan Saydam'ın Batı Müziği müdürlüğü sırasında radyoda her ay bir konser düzenlendi; A Stüdyosu'nda verilen, ünlü yerli ve yabancı solistler ile toplulukların katıldığı bu konserler büyük ilgi gördü. Solistlere 1955'te kurulan, Demirhan Altuğ yönetimindeki Oda Orkestrası eşlik edi- • yordu. Bu yıllarda Radyo Senfoni Orkestrası, Salon Orkestrası, Küçük Orkestra, Radyo Yaylı Çalgılar Topluluğu ve Radyo Armoni Muzıkası da yayınlara katıldı.
1960'h, 1970'li, 1980'li, yıllarda hafif müzik programları da gitgide arttı, adlan burada sayılamayacak kadar solist ve topluluk radyo yayınlarına katıldı.
Geçmişte kurulanlardan bugün radyoda sadece iki orkestra kalmıştır. F. Ege'nin ölümünden, solist Ş. Tanyerli'nin de emekliye ayrılmasından sonra Ege'nin oğlu Engin Ege yönetiminde kurulan Radyo Tango Orkestrası bant kayıtlarını sürdürmektedir. 1982'de Süheyl Denizci yönetiminde kurulan İstanbul Hafif Müzik ve Caz Or-
kestrası bugün İstanbul Radyosu'nun ikinci Batı müziği topluluğudur. 1976'da Cenan Akın'ın kurduğu Çocuk Korosu da programlarını sürdürmektedir.
İstanbul Radyosu'nun programlarında müzik türlerinin temsil ağırlıkları yılların akışı içinde büyük ölçüde değişikliğe uğradı. Örneğin 1959'da müzik yayınlarının yüzde 40'ı hafif müziğe, yüzde 24'ü klasik Batı müziğine, yüzde 33'ü Türk sanat musikisine, yüzde 3'ü de halk musikisine ayrılmıştı. Bu oranlar zamanla Türk musikisi lehine değişti. 10 yıl sonra, 1969'daki dağılım şöyleydi: Yüzde 27 hafif müzik, yüzde 18 klasik Batı müziği, yüzde 31,4 Türk sanat musikisi, yüzde 23,6 halk musikisi. 1990'larda Türk musikisi yayınlarının oranlan daha arttı. Radyo yayınlarının yüzde 69'unu oluşturan müzik yayınları Mayıs 1991'de şu müzik türlerine şu oranlarda ayrılıyordu: Yüzde 22 hafif müzik, yüzde 7 klasik Batı müziği, yüzde 36 Türk sanat musikisi, yüzde 35 halk musikisi. Bu oranlar aydan aya çok az değişiklik göstererek günümüzde de geçerliğini koruyor.
1991 yılına ait bilgilere göre yayınlarının önemli bir bölümü İstanbul Radyo-su'nca hazırlanan TRT 2; 1994'te tümüyle haber yayınlarına ayrıldı. Uzun yıllar eski il radyosunun bir devamı olarak yalnızca 1 Batı müziği programları yayınlayan, ancak 1985'te Türk sanat ve halk musikisi programlan da konulan TRT 3, 1987 sonunda yalnız Türk musikisine ayrılan TRT 4 açılınca, 1988'de yeniden tümüyle Batı müziği yayıncılığına döndü. TRT 4'ün Türk musikisi yayını 1993 sonuna kadar sürdü; 1994'te özel radyolar gibi reklam almak kaygısıyla sadece popüler hafif müziğe, Türk sanat ve halk müziğine, kısa haberlere ve sohbetlere yer verilerek Radyo FM adıyla yayınlarına devam etti. Radyo FM'in yalnızca plaklarla yayımlanan müzik programları İstanbul, Ankara ve İzmir radyolarının eğitim-kültür servisi elemanlarının gözetiminde kurum dışı yapımcıların da katkısıyla hazırlanmaktadır.
İRKİN AKTÜZE
RAGIB PAŞA KÖŞKLERİ
Kadıköy İlçesi'nde, Caddebostan Mahal-lesi'nde, Cemil Topuzlu (eski Çiftehavuz-lar) Caddesi'nde, Mabeyinci Ragıb Paşa tarafından yaptırılmış iki köşk ve bir selamlık bulunmaktadır. Köşkler çeşitli tarihlerde yapılan oldukça başarılı restore işlemleriyle iyi durumda günümüze gelmiştir.
Ragıb Paşa 1906-1907'de Caddebostan' da kendisi ve kızı için iki köşk yaptırmak istediğinde birbirine bitişik uygun bir arsa temin edememişti. Bu yüzden iki köşk birbirinden büyük bir koruluk ve bir köşkle ayrılmış durumdadır. Deniz kıyısındaki iki köşkten başka caddenin kara tarafında tek katlı selamlık bulunmaktadır. Bunlardan başka 194.0'h yıllara kadar plaj yolu ile Cemil Topuzlu Caddesi'nin kesiştiği yerdeki ahırlar, yine selamlığın çevresindeki koruluk ile tarlalar, Ragıb Paşa3arazisi içindeydi. Buraları 'halen apartmanlarla yoğun şekilde doldurulmuş olup ilk apart-
manlar yıktırılarak 15 kat civarındaki küçük gökdelenlerin inşasına başlanmıştır.
Köşklerin mimarı A. Jasmund'dur(->). 1906'da İstanbul'daki Mühendis Mekte-bi'nde hocalık yaptığı, Haydarpaşa'daki Mekteb-i Tıbbiye'nin mimarı olduğu, Sirkeci Gan'nın ön projesini hazırladığı ve Ragıb Paşa için Caddebostan'da köşkler yaptığı hakkında dağınık bilgiler vardır. Mühendis Mektebi'ndeki öğrencilerini milli mimarimizi canlandırmaya teşvik etmiş ve Mimar Kemaleddin'e(->) yön vermiştir. Köşkleri yaptıran Ragıb Paşa (1857-1920) Eğriboz'da doğmuş, küçük yaşta İstanbul'a gelmiş, Mülkiye Mektebi'ni bitirdikten sonra II. Abdülhamid'e (hd 1876-1909) mabeyinci olmuştur.
Ragıb Paşa'nın kendisi için yaptırdığı köşk daha büyük olanıdır. Hareketli cephesi, kulesi ve asimetrik planı ile gruptaki öteki yapılardan tamamen farklı görünüştedir. Ragıb Paşa'nın kızı için yaptırdığı köşk ile selamlık ise daha sade dış görünüşleri ile aynı mimari özelliklere sahiptirler.
Ragıb Paşa'nın kızı için yaptırdığı köşk 18.000 m2'yi aşan ve denize kadar uzanan bir koru içinde bulunmakta idi. Köşkün temelleri denize doğru uzanan kayalık bir burun üzerinde olup, istinat duvarı ve mermer korkuluklarla çevrilen bahçe kısmı toprakla doldurulmuş idi. Bu arsa içinde halen 50 civarında dairenin bulunduğu bir dizi apartman yer almaktadır, denizle ilgisi de Caddebostan sahillerinde 1984'te başlatılan dolgu işlemi ile ortadan kalkmıştır. Bu sırada denize uzanan iskelesi de ortadan kaldırılmıştır. Yol tarafındaki bahçe duvarı, bahçedeki büyük havuz ve müştemilat da apartman yapımı sırasında tamamen yıkılmıştır. Köşk bir bodrum ve üç kattan ibarettir. Oda ve salonların balkonları, dikdörtgenler prizması formundaki
yapı kitlesini hareketlendirmektedir. Bir büyük hol ve bir salon ile dört büyük odadan ibaret plan katlarda tekrarlanmaktadır. Köşkün mutfağı bahçe kapısı yanındaki müştemilatta idi. Caddenin karşı tarafındaki selamlık, Ragıb Paşa'nın kızı için yaptırdığı köşke çok benzeyen, tek katlı bir binadır.
Köşklerin mimari ve süsleme bakımından birçok ortak özelliği vardır. Tamamen kagir olan yapıların üst katları ahşap kaplamadır. Ahşap panjurlar ve balkonların dekoratif sütunları ile yapılara tamamen ahşap görünüşü verilmiştir. Başlıca iç süslemeler tavanlar ve bunlara uygun desenli kornişlerdir. Bu süslemelerde bir üslup birliğinden söz edilemez. Alçı üzerine kalem işi, ahşap üzerine oymalı bölümler, tuval üzerine çalışılmış geniş yüzeyler, barok, rokoko, Türk neoklasiği gibi çok farklı üsluplardadır. Tavanların desenlerinin birbirinden farklı olmasına özen gösterilmiştir. Tavanlar tarihlendirme bakımından önemlidir. 1907 yılına ait çeşitli tarihler ve bazı İstanbullu Rum ustaların adları burada okunabilnıektedir. Duvarlarda, kapılarda bezeme olmadığı için tavan süslemeleri daha çok göze çarpmaktadır.
Bibi. Y. Demiriz, "Caddebostan'da, Mabeyinci Ragıp Paşa'nın Kızı için Yaptırdığı Köşk Hakkındaki Bazı Notlar", Semavi Eyice Armağanı, istanbul Yazılan, İst., 1992.
YILDIZ DEMİRİZ
RAGffi PAŞA KÜTÜPHANESİ
Laleli Ordu Caddesi üzerinde, Beyazıt'tan Aksaray'a doğru solda, edebiyat fakültesinin karşısına düşen kesimdedir. 18. yy'ın ikinci yansında vakıf yoluyla kurularak açılmış; günümüzde Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü'ne bağlı olarak hizmet veren bir yazma eserler kütüphanesidir. Kütüphane III. Osman ve III. Mustafa
dönemlerinin sadrazamı Koca Ragıb Paşa (1699-1763) tarafından hazırlanan bir vakfiyeyle 1762'de kurulmuş, 17ö3'te, ölümünden sonra hizmete açılmıştır.
Caddeden, karşılıklı iki mermer merdivenle ulaşılan dış kapının üzerinde "Maşallah burada değerli kitaplar bulunur" anlamında bir kitabe yer almaktadır. Girişin tam üstünde yola bakan bina sıbyan mektebidir. Paşanın mezarının yer aldığı orta avludan birkaç basamakla çıkılan, doğal ışıklı, tek okuma salonlu, kubbeli kütüphanenin kitap deposu, dönemin diğer kütüphanelerinden farklı olarak, okuma salonunun ortasında olup metal parmaklıklı bir şebeke ile bölünmüştür. Aydınlatmayı destekleme amacıyla tavana asılmış, kanatlan ayet yazılardan oluşan 11 adet ahşap avize günümüze ulaşmıştır.
İstanbul'da doğan Ragıb Paşa, Defter-hane kâtiplerinden Şevki Mustafa Efendi' nin oğludur. 1722'de İran'da toprak yazımı ile başlayan memuriyeti Tebriz, Revan, Bağdat, Halep, Şam, Sayda, Rakka ve Ay-dın'da, defterdar, maliye tezkerecisi, sadrazam mektupçuluğu, reisülküttablık, valilik görevleriyle geçmiştir. Sadrazamlığında (1756-1763) İstanbul'a kültürel bir çehre
Ragıb Paşa Kütüphanesi'nin dış kapısında bulunan kitabe. Cengiz Kahraman, 1994
Dostları ilə paylaş: |