OTUZ BİR MART OLAYI
186
187
OTUZ BİR MART OLAYI
kalmayacağı ilan edildi. Gelen haberlere göre ise Binbaşı Muhtar Bey komutasındaki ilk Hareket Ordusu taburu Selanik'ten yola çıkmıştı.
Ayaklanmanın ilk üç günü boyunca boş durmayan Prens Sabahaddin Bey ise II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi için kişisel temaslarını sürdürmekteydi.
15 Nisan 1909'un en önemli ve korkunç olayı, Ali Kabulî Bey'in öldürülmesi oldu. Bir gün önce 300 kadar bahriye silahenda- 21, bazı gemi süvarilerinin görevden alın malarım, o gün de Bahriye Nazırı Emin Pa- şa'nın azlini istemişlerdi. Bahriye Nezareti önünde silah çatan bahriyelilerin bu ey lemine koşut olarak Asar-ı Tevfik süvarisi ve bahriye silahendaz kumandam Binba şı Ali Kabulî Bey'i de kendi askerleri, gü ya Yıldız Sarayı'nı topa tutacağı için tu- tukladılar. Birçok bahriye zabiti Yıldız Sa- rayı'na sığındı.
Ali Kabulî Bey, itilip kakılarak Yıldız Sa-rayı'nın önüne götürüldü ve pencereden bakan II. Abdülhamid'in gözleri önünde delik deşik edildikten sonra bir ağacın dalına asıldı. Bu korkunç olayın da etkisiyle Itithatçılar harekete geçtiler. Kentte sel gibi kan akmasının önlenmesi için istifa eden önceki kabinenin derhal göreve dönmesinin gerektiğini duyurdular. Selanik'teki genel merkezden ve başka yerlerden II. Abdülhamid'e, sadrazama ve meclise çok sayıda telgraf çekildi. Milletin ve ordunun istanbul'a yürümeye kararlı olduğu bildirildi. Şeriatçılığı teşvik edenlerin ve en başta da Derviş Vahdetî'nin kaçmamaları için önlemler alınması istendi.
16 Nisan günü Ikdam'da, "şehrimizde bulunan ulemâ-yı islamiyeden Kürt Hoca denmekle maruf" diye tanıtılan Said-i Kür- dî'nin bir yazısı yayımlandı. Said-i Kürdî bu yazısında ayaklanmacıları "asâkir-i muvah- hidin" olarak nitelendirmekte ve "memle keti bir vartadan kurtardıkları" için tebrik etmekteydi. Aynı gazetede koyu bir şeri at yanlılığı ile kadınların ancak zorunlu durumlarda ve sımsıkı örtünerek soka ğa çıkabilecekleri öğütlenmekteydi. İk dam 'a göre kentte güvenlik sağlandığın dan çarşıların açılması, talebelerin mek teplerine gitmeleri için bir sakınca kalma mıştı. Oysa halk, borsada hisse senetlerinin düşüşünü, İngiliz donanmasının Malta'dan İstanbul'a doğru hareketini, bazı subayla-
Hareket
Ordusu'nun
gönüllü
askerleri ve
Niyazi Bey
Taksim'deki
Topçu
Kışlası'nın
önünden
geçerken.
TETIVArşivi
rın öldürüldüğünü konuşmaktaydı. Herkes korku içinde ve kararsızdı. O gün Beyoğ-lu'nda bir lokantada toplanan 40 kadar mebus, Çatalca'ya yaklaşan Hareket Ordusu ile uzlaşmak için bir heyet gönderilmesini kararlaştırdı. Fakat gidenlerden bir hocanın üzerinde tabanca çıkınca heyet tutuklandı. Diğer yandan, İstanbul'daki Itti-had ve Terakki karşıtı Kürt, Arnavut, Hın-çak, Taşnaksutyun kulüp ve cemiyetleri ile Ahrar Fırkası ve İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti de Selanik'e ortak bir heyet gönderip Ittihad ve Terakki Cemiyeti genel merkezine gelişmeleri anlatma gereğini duydu. Cemiyet-i İlmiye ise kışlalara, donanmaya, askeri dairelere nasihat heyetleri göndererek olayı yatıştırmaya çalışıyordu. Bu cemiyetin yayımladığı bildiride ise 31 Mart Olayı'nın, önceki kabineden şikâyetlerin, basındaki çekişmelerin, özgürlüklerin kötüye kullanılmasının, halkın "lûb'i-yata ve lehviyata" (oyuna ve eğlenceye) düşkünlüğünün ve bundan dolayı şeriatın incitilmesinin bir sonucu olduğu savunuluyordu.
O gün cuma selamlığı olduğundan yeni kabine Kanun-ı Esasi'ye bağlılık yemini içti. Selamlık alayı da her zamankinden daha kalabalık gerçekleştirildi. Çoğunluğunu ayaklanmacıların oluşturduğu bu kalabalık sık sık II. Abdülhamid ve şeriat lehine sloganlar attı. O gece hükümet bir karar alarak Tophane Nazırı Hurşid Paşa ile Ders Vekili Halis Efendi'yi, Hareket Or-dusu'nu İstanbul'a gelmekten caydırmakla görevlendirdi.
17 Nisan Cumartesi günü İstanbul basınında 31 Mart Olayı'm eleştiren yazıların çokluğu dikkati çekmekteydi. Yine ağız birliği etmişçesine Hareket Ordusu'nun İstanbul'a gelmesindeki sakıncalar anlatılmaktaydı. Çatalca'ya gelmekte olan Hareket Ordusu taburları herkesi korkutmuştu. Dönüş yapan gazetelerin başında ise ikdam geliyordu. Vahdetî ise İttihatçıları "cumhuriyet kurmaya kalkışan 30 kişi" olarak tanımlıyordu. O gün Meclis-i Mebu-san'da geçici bütçe kabul edildi. Fakat Meclis-i Ayan azalan ortalıkta olmadığı için bu meclis olağanüstü toplantıya çağrıldı. Bugünün ilginç bir gelişmesi ise 600 topçu askerinin önlerinde bando olduğu halde komutansız ve subaysız Hadımköy' den İstanbul'a gelmeleri, Beyazıt'ta, Aya-
sofya'da gösteriler yapmaları oldu. Bu şeriat yanlısı birliği, bazı mebuslar meclis önünde övücü sözlerle kutladılar. Bunlar da ayaklanmacılara katıldı. Oysa bu son gelenler Hareket Ordusu kurmaylarınca kandırılıp gönderilen saf askerlerdi ve amaç da İstanbul'a girmek için haklı gerekçeler bulmaktı.
13 Nisan günü öldürülen Lazkiye Mebusu Emir Arslan Bey'in cenazesi de aynı gün büyük bir törenle vapura konularak Lübnan'a gönderildi. Bu tören sırasında ayaklanmacıların ve yandaşlarının hiçbir eylemde bulunmamaları dikkati çekti. Mecliste de İttihad ve Terakki yanlısı tavır ağırlık kazanmaya başladı. O gün benimsenen görüş, 31 Mart Olayı'nın, Meclis-i Mebusan'ın onuruna vurulmuş bir darbe olduğuydu. Hükümet ise, olayın tamamen yatıştığını, halkın endişe duymamasını, Çatalca'ya gelen askerlerin ise bir taburdan ibaret olduğunu içeren bir bildiri yayımladı. Hadımköy'e giderek Hareket Odusu'nun önde gelen subaylarıyla görüşen Draç Mebusu Esad Toptani Paşa ve yanındaki mebuslar, meclise döndüklerinde, bu ordunun İstanbul'a savaşla girmek amacında olmadığını, güvenliği sağlamayı, "kıyam-ı askeri"ye neden olanları cezalandırmayı istediğini bildirdiler.
Aynı gün, İttihad ve Terakki Cemiyeti, Ahrar Fırkası, Taşnaksutyun Cemiyeti, Rum Cemiyet-i Siyasisi, Fırka-i İbad, Arnavut Baskım Merkez Kulübü, Kürt Teavün Cemiyeti, Çerkez Teavün Cemiyeti, Bulgar Kulübü, Mülkiye Mezunin Kulübü, Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye ile diğer bazı dernekler "Heyet-i Müttefika" adı altında güç-birliği oluşturarak Meşrutiyet'! tehdit eden durum ve gelişmelere cephe aldıklarını ilan ettiler. İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti ile Cemiyet-i İlmiye bu ittifaka katılmadı. Ulema sınıfı ve medreseliler de bu iki kuruluşun yanında yer aldılar.
18 Nisan Pazar günü çıkan gazetelerde ilginç yazılar vardı Ali Kemal, İkdam'da, Ahrarcı bir bakışla 31 Mart Olayı'm büyütmemek gerektiğini ve tepkilerin gereksiz olduğunu yazmıştı. Vahdetî ise Volkan'da, gelecek orduya âdeta alkış tutmakta ve gelenlerin, "asâkir-i muvahhidin" (ayaklanmacılar) ile kucaklaşmalarını ümit ettiğini ileri sürüyordu. Oysa ayaklanmacılar, panik içinde kaçmak ve saklanmak yolları aramaktaydılar. Volkan'daki "umum askerler" imzalı bir yazıda ise Müslüman kadınların Kapalıçarşı'da, bedestenlerde, Beyoğ-lu'nda ve adı kötüye çıkmış semtlerde gezmemeleri "şer'i şerif" açısından rica ediliyordu. Mizan, Heyet-i Müttefika girişimini, Cemiyet-i İlmiye'nin kışlalarda yapacağı nasihatleri alkışlamakta, Said-i Kürdî de "ulu'1-emre itaatin asker için farz olduğundan" söz etmekteydi. Hareket Ordusu Komutanı Hüseyin Hüsnü Paşa, Dedeağaç' tan çektiği telgrafta, ordunun Meşrutiyet'i güçlendirmek için geleceğini bir kez daha bildirdi.İstanbul'danisel. Ordu'nun birçok komutanı ve mebuslar Hadımköy'e gittiler. Görüşmelerden sonra mebuslar, Meclis-i Mebusan'da bazı açıklamalarda bulundular.
Genel kurulda sert ve ateşli konuşmalar yapıldı. Bununla birlikte Hareket Ordusu'nun Meşrutiyet'i korumak için geldiği kabul edildi. Hükümet ise gelecek ordu için Rami Kışlası'm tahsis ettiği gibi birlikler gönderilerek askeri törenle karşılanmasını da uygun gördü.
19 Nisan günü İstanbul gazeteleri büs bütün ağız değiştirerek orduya, Meşruti- yet'e övgülere ağırlık verdiler ve "İstan bul inkılabı"nm, "inkılab-ı sahih"in sonuç larını sayıp dökerken "sarıklıların vatan ha ini" olamayacaklarını da vurguladılar. Ge ce boyunca ilerlemesini sürdüren Hareket Ordusu, Yeşilköy'ü ve Bakırköy'ü işgal et ti. İşgal birliklerine komuta eden subay lar er giyimliydiler. İttihad ve Terakki'nin liderleri ise Hareket Ordusu'nu arkadan iz lemekteydiler. Aynı gün Meclis-i Mebu san'da alınan bir kararla halkı heyecana ve taşkınlık yapmaya yöneltecek mektup ve telgrafların gazetelerde yayımlanması ya saklandı ve böylece Meşrutiyet döneminin ilk sansür kararı alındı. Gündem gereği "Serseri Nizamnamesi" ile "irticaiyyun" ko nuları da tartışıldı. Ateşli mebuslar, 31 Mart Olayı'nın baş sorumlusunu Vahdetî ola rak ilan ettiler ve hakkında soruşturma açılmasını önerdiler. Mebusların evlerinin Zaptiye Nezareti görevlilerince aranması da kınandı. Yine o gün Hüseyin Hüsnü Paşa'nm resmi bildirisini içeren telgraf, İs tanbul'a ulaştı. Bunda "Bütün âlem-i insa niyetin telin ettiği" 31 Mart isyanının mak sadının, istibdata dönmek olduğu, bunu tertipleyenlerin de çıkarcı alçaklar oldukla rı, aralarında, yalandan "kisve-i ilmiyeye bürünenlerin" de yer aldığı bildiriliyor, Ha reket Ordusu'nun amacının bunları ceza landırmak olduğu vurgulanıyordu. Hüse yin Hüsnü Paşa, Harbiye Nezareti'ne çek tiği telgrafta da İstanbul'daki bütün asker lere şeyhülislamın huzurunda bir daha su baylarına karşı gelmemeleri için yemin et tirilmesini istemekteydi.
O gün ortalıkta dolaşan ve İttihatçıların II. Abdülhamid'i tahttan indireceklerine, kendi rızası ile çekilmezse Yıldız Sa-rayı'na saldırı düzenleneceğine ilişkin söylentiler halkı telaşlandırdı. Beşiktaş ve Or-taköylüler evlerini terk edip uzak semtlere gittiler. Akşam üzeri hükümetin istifası gündeme gelmekle birlikte bu öneri saraydan geri çevrildi.
20 Nisan Salı günü, Mahnıud Şevket Pa şa'nm Hareket Ordusu'nun komutanlığım fiilen üstlendiği haberi geldi. Gün boyun ca mebuslardan, nazırlardan bazılarının el çiliklere sığındıkları, bazılarının yurtdışı na kaçtıkları konuşuldu. II. Abdülhamid ise, Sadrazam Ahmed Tevfik Paşa'nm ve kabinenin istifasını önlemeye çaba gös terdi. Mahmud Şevket Paşa, telgraf başın da sürekli ilişki halinde olabilmek için hü kümete öneride bulundu. Bunun üzerine Şûra-yı Devlet Reisi Raif Paşa ile Maarif Na zırı Abdurrahman Şeref(->) hükümet adına görevlendirildiler. Mahmud Şevket Paşa, İstanbul'daki ordu birliklerinin çoğunluğu nu ayaklanmaya katılmış kabul ettiğini ve bunların kentten çıkartılacaklarını, girdik leri günden itibaren sıkıyönetim ilan ede-
Hareket Ordusu askerleri istanbul sokaklarında.
Dostları ilə paylaş: |