PANAYİA URANON KİLİSESİ
Fatih İlçesi'nde, Edirnekapı'da, doğuda Salmatomruk Caddesi, batıda Ağızlık Sokağı, kuzeyde Neşter Sokağı, güneyde Öz-ben Sokağı ile çevrelenmiştir.
Kilise, üzerinde bulunduğu cadde tarafında alçak duvarlı, diğer yanlarda yüksek duvarlar ve konutlarla çevrili avlunun güneyinde yer alır. Avlu duvarı kiliseye güneyinde bitişiktir.
Bizans dönemindeki varlığı R. Janin tarafından belirtilen kilise, 1583'te Tryphon, 1604'te Paterakis, 1669'da Thomas Smith listelerinde yer almıştır. Kilise, 17. yy'ın ikinci yansında Du Cange tarafından hazırlanan listede "Theotokos Portam Hadri-anopolitanam" adıyla kaydedilmiştir.
Kilise, 1730 tarihli bir hükümde, "Meryem Ana" adıyla, Salmatomruk'ta Ali Pa-şa-yı Atik Mahallesi'nde konumlandırılır ve yeniden inşası belirtilir. 1764'te, Edirne-kapı çevresinde okulu olan kiliselerin bir listesini hazırlayan Patrik Samuel, kiliseyi "Uranon Salmatomruk" olarak adlandırmıştır. 18. yy'ın sonunda S. Hovannesyan, E-dirnekapı'daki "Aya Panaia" Kilisesi'nin "Kirya ton Uranon" olarak bilindiğini açıklar. 19. yy'ın sonlarında M. Gedeon, yapıyı "Kyria ton Uranon" olarak adlandırır ve Edirnekapı bölgesindeki önemli kiliseler arasında yer aldığını belirtir. Kilise, l Nisan 1834 tarihli kitabesine göre, Patrik Kons-tantios zamanında, Teodoros Kalfa'mn mimarlığında yeniden inşa edilmiştir.
Mimari: Kilise, doğu-batı doğrultusunda, dikdörtgen planlıdır. Doğuda eksende yarım yuvarlak apsis dışa çıkıntılıdır, iki yüzlü kırma çatı ile örtülü yapıda, apsisin örtüsü yarım konik çatıdır. Yapının batısında sonradan eklenen kagir narteks, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Narteksin kuzeyinde, Ayia Kiryaki Ayaz-
ması vardır. Dışta tamamen sıvalı olan kilise, kaba yönü taş ile inşa. edilmiş, köşelerde düzgün kesme taş kullanılmıştır. Cephelerde yer yer tuğla ve devşirme malzeme görülür. Yapıyı saçak altında üstü sıvalı bir içbükey silme dolanır.
Bazilikal plan tipindeki kilisenin naosu üç neflidir. Naos, doğuda orta nef hizasında içte yarım yuvarlak apsis ile sınırlanır. Nef ayrımı beşer sütunlu sıralar ile sağlanmıştır. Doğuda ilk sütunlar önünde belirlenen bema, neflerden bir basamak yüksektir. Batıdaki son sütunlara oturan galeri, kuzey-güney doğrultusunda, dikdörtgen planlı ve yan nefler üzerinde yarım daire biçiminde çıkıntılıdır. Galeriye çıkışı sağlayan ahşap merdiven, naosun kuzeybatısındadır. Naosun güneybatısında, beş basamakla inilen Ayios İoannes Ayazması vardır.
Nefleri sınırlayan sütunlar, arşitravla bağlanır. Sütunlar, kare kesitli ahşap pos-tamentler üzerinde Korint tipi başlıklıdır. Boyalı olan sütun gövdeleri, ahşap üzerine alçı kaplama, başlıklar kartonpiyer tekni-ğindedir. Naosun kuzey, güney ve doğu duvarlarında, sütunlar hizasında ve aynı yükseklikte, kare kesitli ahşap dikmeler vardır.
Kilisenin ahşap örtü sistemi, orta nef ve yan neflerde basık tonozdur. Apsisin örtüsü içte yarım kubbedir.
Naosa açılan dikdörtgen iki giriş batıda, eksende ve kuzey nef hizasmdadır. Yapının kuzeyindeki dört, güneyindeki iki pencere, eş boyutlu ve yuvarlak kemerlidir. Doğu ve batıda, orta nef hizasında üstte bulunan üçer pencere karşılıklı ve simetriktir. Doğuda apsiste eksende bir, kuzeyde galeriye bakan iki küçük kare pencere, batıda eksendeki girişin güney yanında basık kemerli bir pencere vardır. Naosta yan netlerin doğusu da ikişer niş ve bema-nm kuzeyinde bir niş vardır. Nişler eş boyutlu ve yuvarlak kemerlidir.
Naosun doğusunda üç nefi kapsayan beyaz renkte boyalı ahşap ikonostasis ve kuzeydeki taşıyıcı sıranın doğudan üçüncü sütununa oturan ahşap ambon, oyma ve aplikasyon tekniğinde geometrik motifler, ambon karşısında yer alan despot koltuğu ise oyma ve kabartma tekniğinde bitkisel motifler ile bezelidir.
Bibi. M. Gedeon, Ekklesiai Byzantinai Eksak-riboumenai, İst., 1900; înciciyan, istanbul; Janin, Eglises et monasteres; 1. Karaca, İstan-
Panayia Uranon Kilisesi'nin doğu cephesinin
görünümü.
Zafer Karaca, 1991
bul'da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, ist., 1994; P. Kerameus, "Naoi tes Konstantinoupoleos kata to 1583 kai 1604", Ho en Konstantinoupolei Hellenikos Pbilologikos Syllogos, XXVIII (1904), s. 118-145.
ZAFER KARACA
PANDEIİ
Mısır Çarşısı'nın(->) Eminönü Meydanı'na bakan girişinin sol köşesinde, üst katta bulunan, kurucusunun adıyla anılan ünlü lokanta.
Lokantanın kurucusu ve İstanbul'da yemek pişirmeyi sanat haline getiren birkaç mutfak ustasından biri sayılan Pandeli, Niğdeli yoksul bir Rum ailesinin çocuğudur. 1900 başlarında, 13-14 yaşlarında istanbul'a gelmiş, önce bakkal çıraklığı, berber çıraklığı gibi işler yapmış, sonra küçük bir ocak kurup, köfte-piyaz satmış; daha sonra Tahtakale'de, Mercan'da pilav ve fırınlanmış kuzu başı satmayı denemiş, daha sonra Sirkeci civarında bir han kapısında çok küçük bir köfteci dükkânı açmıştır. 1920'lerin başında, Kurtuluş Savaşı yıllarında memleketi Niğde'ye giden ve orada savaş boyunca gözlerden uzak kalan Pandeli, istanbul'a dönüp 1926'da Eminönü Balık Pazarı'nda asıl ününü sağlayacağı küçük lokantasını kurmuş ve bu küçük lokantada istanbul mutfağının en iyi ve özenli örneklerini verirken daha sonra spesiyaliteleri arasında sayılacak olan kâğıtta levrek, piliç dolması, bademli kurabiye vb yapıp tanıtmıştır.
Eminönü Balık Pazarı'ndaki bu küçük dükkân, çok lezzetli yemekleri, özenli servisiyle 1950'lerin başlarında Türk ve yabancı önemli kişilerin, devlet adamlarının, sanatçıların öğle yemeklerinde tercih ettikleri istanbul lokantası olmuş; dönemin Demokrat Parti ileri gelenleri, Celal Ba-yar, Adnan Menderes, istanbul valileri Lüt-fi Kırdar(->), Fahrettin Kerim Gökay(->) vb, yabancı misafirlerden Venizelos, Van Pa-pen, ispanya Kralı Alfons, Ağa Han vb Pandeli'de ağırlanmıştır.
Altı-Yedi Eylül Olayları'ndaO) Pandeli Lokantası da tahrip edilmiş; o sıralarda yaşı 70'e dayanmış olan Pandeli Usta işi bırakmıştır. Daha sonra da Balık Pazarı istimlak edilmiştir.
Pandeli'nin bugünkü yerinde, mavi çinili ve kendine has atmosferi olan lokantayı açmasında Celal Bayar başta olmak üzere nüfuzlu, ünlü eski müşterilerin pek çoğunun ısrarı rol oynamış; Mısır Carşı-sı'nın ikinci katındaki bugünkü yer Pandeli Usta'ya verilmiş ve 1956'da lokanta yeniden faaliyete geçmiştir.
Artık yaşlanmış olan Pandeli, hekim olan oğlu Hristo Çobanoğlu'nu lokantada kalmaya ve bu işle uğraşmaya ikna ederek yeniden işe koyulmuş; müessese artık bir gelenek sayılan özenli servisini, Pandeli usulü levrek, Pandeli usulü piliç dolması vb yemeklerini günümüze,kadar sürdürmeye çalışmıştır.
Konyalı'nın(->) sahibi, baba Pandeli'yi asrımızın tat uzmanları arasında sayardı. Abdullah Efendi Lokantası'nın(-») sahibi de onu hoca olarak anardı. Yaşamı boyunca
Pandeli Lokantası'mn kurucusu Pandeli. Ara Güler
en iyi ve pahalı malzemeyi kendi eliyle seçen ve pişiren; mutfağını başkasına teslim etmeyen; müşterilerini "ziyafet sofrasına şeref veren misafirler" olarak tanımlayan Pandeli, lokantasında bugün de olduğu gibi sadece öğle yemeği verirdi. Müşteriye hizmet eden garsonların ilgi ve özenleri ünlüydü. Günümüzde benzeri gelenekli lokantalar gibi belli bir gerileme içinde olan Pandeli'de de çok az Rum garson kalmıştır.
SULA BOZİS
Dostları ilə paylaş: |