Pera Palas
Nazım Timuroğlu, 1993
1950'li yılların Beyoğlu'na Hilton ve Divan otelleri ile getirmiş olduğu ilk değişim ve uluslararası yeni konfor akımının, 1990'larda diğer ünlü ve çağdaş dünya markalan ile pekiştirilmiş olması, bir 19. yy lüksünü ifade eden ve daha sonra yeni ve büyük sıhhatleştirme aşamalan da geçiremeyen Pera Palas'ı, istanbul turizmi içinde ikinci plana itmişti. Fakat içinin tarihi atmosferi yabancı seyahat acentelerinin bir oranda rağbetini sürdürmeye yetmekteydi. 1994'ten itibaren bu kimlik de değişim sürecine girmektedir.
ÇELiK GÜLERSOY
Mimari
Tasarımı, istanbul'un o yıllardaki en tanınmış ve yetenekli mimarı Alexandre Valla-ury'ye(-») ait olan Pera Palas, 46x28 m boyutunda dikdörtgen biçiminde bir taban üzerine oturmaktadır, ikisi bodrum kat olmak üzere 9 katlı bir yapıdır.
Yapımında en yeni teknikler kullanılmış; kat döşemeleri o yıllarda Fransız usulü denilen NP putrelli volta döşeme tekniğinde geçilmiş ve tamamen metal yapım elektrikle çalışan bir asansör kullanılmıştır. O yıllar için olağanüstü sayılan bir konfor öğesi olarak bir jeneratör yerleştirilmiş ve otel elektrikle aydınlatılmıştır.
Pera Palas'ın arsasının konumunu da değerlendiren rasyonel bir strüktürü ve planı vardır. Dikdörtgen alan enine ve boyuna üçe bölünerek taşıyıcı bir karkas sistemi kurulmuştur. Sistemin tam ortasındaki alanda büyük bir aydınlık boşluğu oluşturulmuş ve burası giriş katında büyük balo salonu olarak düzenlenmiştir. Bu salon, yalnız merkezde olduğu için değil, plan şeması bu mekâna göre belirlendiği için de binanın kalbi durumundadır. Üst katlarda yatak odalarına açılan koridor bu merkezi mekânın iki yanında uzanmaktadır. İlk üç katta yatak odaları korido-
run yalnız bir yanında ve cephede yer almaktadır. Sonraki katlarda koridorun her iki yanma içeride aydınlığa bakan tarafa da oda yerleştirilmiştir. Köşelerde süitler vardır.
Pera Palas, 19. yy'ın sonu istanbul mimarisinin tipik örneklerinden biridir. Dönemi betimleyen seçmeci ve eklemeci bir beğeni ile biçimlendirilmiştir. Planında, dış görünümünde klasisist bir anlayış ağır basar, içeride özellikle balo salonunda en üst düzeye çıkan bir oryantalist yaklaşım vardır. Asansör ve çevresinde, yanmış olan kahve bölümünde ve çeşitli ikincil mekânların düzenlenişinde art nouveau(-0 çizgiler öne çıkar.
Otele girişte geniş bir kabul/resepsiyon holü vardır. Beş geniş basamakla yükseltilmiş ve mermer bir korkulukla çevrilmiş üst kısımda oturma ve bekleme grupları bulunur. Otelin lüks ve görkemi, kullanılan pahalı malzeme ve özenle daha bu holde başlar. Hole açılan ve halen pastane olarak kullanılan mekânlar ilk yapımda yönetime aitti.
Balo salonu, otelin görkemini ve ününü sağlayan ve bir mimarlık gösterisi sayılması gereken bir düzenlemedir. Oryantalist repertuvarın bilinen motiflerini kullanmasına karşılık özgün bir bileşime ve farklılığa ulaşmış seçkin bir uygulamadır.
Balo salonuna özgünlüğünü veren ilk motif iki renkli mermerden oymalı öğelerle almaşık düzenlenmiş basık kemerler ile koyu renk mermerle yine almaşık düzenlenmiş stuka tekniğinde boyalı ayaklardır. Doğu mimarlığında kullanılan alma-şıklığı iki farklı renk düzeniyle bir araya getirirken tekniğin verdiği geniş açıklık olanağını sonuna kadar kullanır, iki kat yüksekliğince devam eden balo salonunun üst katını dört yandan çevreleyen kafesli ikiz pencereler, salona bir iç avlu niteliği
kazandırır. Pencerelerin ortasındaki oymalı kemer motifi, kafeslerin oymalı nakışları biraz geriye çekilmiş bu öğelere sanal bir derinlik kazandırır, Tavanı örten turkuvaz renginde camlarla kaplı altı küçük kubbe, Doğu dünyasına düşsel çağrışımlar yapar.
Balo salonunun batısında tüm cephe boyunca biri büyük, ikisi küçük olmak üzere yemek salonları uzanır. 19001ü yılların Halic'inin bozulmamış ve herhalde dünyada az bulunur peyzajına ve günba-tımına açılan yemek salonları, döneminin seçkin konuklarına sunduğu bu olağanüstü lükse sahipti.
Dönemindeki en gelişmiş yapım teknikleriyle gerçekleştirilmiş olan tümü dökme demir ve çelikten asansör strüktürü geniş merdivenlerle çevrilidir. Asansör kabini ise nadir bir art nouveau parçadır. Dönemindeki eşyalarının bir bölümünü hâlâ koruyan otelde Şam işi sedefli dolaplar, sehpalar ve birkaç masa bulunmaktadır.
Otel, dışarıda büyük ve tek bir kitle olarak biçimlenmiştir. Bu katı prizmatik kitle, köşelerde zeminden son kata kadar yükselen bosajlı taştan bir örgüyle daha da belirginleştirilmiştir. Bu değişmez kitleye karşılık yüzey düzenlemeleri önem kazanmış ve cepheler tek tek ve farklı olarak tasarlanmıştır. Bu farklı cepheleri bosajlı köşe öğeleri ve kat kornişlerinden oluşan bir yüzey örgüsü bağlar.
Doğudaki giriş cephesi, bosajlı taşlardan örülmüş ayaklar ve bir dizi mermer kemerle başlar. Demir strüktürlü ve camla kaplı geniş giriş saçağı, dönemin tipik öğesidir, iki kat boyunca devam eden yüksek pilastrlar, kapalı ve açık balkonların dönüşümlü dizilişi bu cepheye ritmik bir yüzey dokusu ve derinlik kazandırır. Bir kornişle biten bu kattan sonra tüm odaların balkonlu olduğu üçüncü kat, bu kez
birer çift İyonik kolonla çerçevelenmiş balkonlarının dönüşümlü dizisi ile belirir. Bir üst katta balkonlar yine birer atlayarak dizilirler. Kısaca, mimar balkon ve pi-lastr öğelerinin dönüşümlü dizilişi ile oynayarak şaşılacak denli hareketli bir cephe elde eder. Beşinci kattaki kornişten sonra yarım daire kemerler ve daire pencerelerle cephe son bulur.
Kuzey cephesinde balkonlar bu kez simetrik bir düzen içinde kullanılmışlardır. Yüksek pilastr ve İyonik kolonlar da aynı simetrik kurguya uygun olarak cephenin merkezinde yer alırlar.
Batıya ve manzaraya açılan cephede, giriş katı düzeyinde büyük konsol çiftlerine oturan ve yemek salonlarının açıldığı bir çıkma ve balkon grubu vardır. Öteki cephelerden tamamen farklı olarak manzaraya açılan bu cephede balkonlar boydan boya devam eder.
Bibi. M. S. Akpolat, "Fransız Kökenli Levanten Mimar Alexandre Vallaury", (Hacettepe Üniversitesi, basılmamış doktora tezi), 1991, s. 131-134; A. Batur, "Bir Pera Palas Öyküsü", istanbul, S. 6 (1993), s. 70-72; Cezar, Beyoğlu, 406-407; S. N. Duhani, Eski insanlar Eski Evler, ist., 1982, s. 18; ay, Beyoğlu'nun Adı Pe-' ---3, s. 62-63.
ralken, îst, 1990,
AFİFE BATUR
Dostları ilə paylaş: |