PERİŞAN BABA TEKKESİ
Zeytinburnu İlçesi'nde, Kazlıçeşme Mahal-lesi'nde, Zâkirbaşı Sokağı'nda, mahalleye adını veren çeşmenin yakınında yer almaktadır.
Bektaşîliğe bağlı hemen bütün tesislerde olduğu gibi, bu tekkenin de kuruluşuna ilişkin veriler daha ziyade menkıbe veya rivayet düzeyindedir. Tekkenin avlusunda, "Eyrek Baba", "Eryek Baba" ya da "Erikli Baba" olarak adlandırılan bir velinin kabri bulunmakta, söz konusu şahsın İstanbul'un fethine katıldığı ve fetihten sonra bu mevkide tekkesini kurduğu nakledilmektedir. Hayatı ve kişiliği hakkında pek bir şey bilinmeyen, mezarında yalnızca iki devşirme sütunun görüldüğü bu kişinin, fetih ve kolonizasyon faaliyetlerinde aktif rol alan, Ahî, Kalenden veya Abda-lân zümrelerinden birine mensup gazi dervişlerden olması, daha sonra hatırasına ve tekkesine Bektaşîlerin sahip çıktıkları bir ihtimal olarak düşünülebilir. Diğer taraftan tekkenin, Yeniçerilerin başlıca görev alanlarından olan Yedikule Hi-sarı'mn yakınında yer alması da mensup bulunduğu Bektaşîliğin Yeniçeri Ocağı ile yakın ilişkisi çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Yeniçeri Ocağı ile birlikte Bektaşî tarikatının lağvedildiği ve Bektaşî tekkelerinin kapatıldığı Vak'a-i Hayriye'den (1826) önceye, 19. yy'ın ilk çeyreğine ait iki belgede bu tekke "Yedikule Kapısı haricindeki vaki Şuturşumâr (deve güden) Mehmed Baba Dergâhı" ve "Kazlıçeşme kurbünde Seyyid Mehmed Baba Tekkesi" olarak zikredilmiştir. Burada söz konusu olan Seyyid Mehmed Baha'nın 1214/1799-1800 tarihli mezar taşı tekkenin haziresinde bulunmakta, ayrıca burada daha önce Ahmed Baba'nın (ö. 1787) meşihat görevini yürüttüğü tespit edilmektedir. Vak'a-i Hay-
riye'de kapatılan ve muhtemelen yıktırılan (ya da en azından harap olan) tekke Mehmed Perişan Baba (ö. 1866) tarafından tekrar "uyandırılmış" ve tekkelerin kapatılmasına (1925) kadar faaliyetini sürdürmüştür. Tam olarak tespit edilemeyen ikinci kuruluş tarihinin, Abdülmecid döneminin (1839-1861) sonlarında ya da Bektaşîlere karşı müsamahakâr davramldı-ğı, tekkelerini ihya etmelerine göz yumulduğu Abdülaziz döneminin (1861-1876) başlarında yer aldığı tahmin edilebilir. Ancak tekkenin vakfiyesi Perişan Baha'nın halefi Seyyid Hafız Mustafa Baba (ö. 1872) tarafından düzenlenerek 12847 1867-68'de tescil edilmiştir.
Son dönem Bektaşî kültüründe önemli bir yeri olan Perişan Baha'nın 1781 civarında Konya'da doğduğu, dönemin ileri gelen Bektaşî şeyhlerinden Hacı Turabî Ali Dedebaba'ya intisap ettiği ve hayatının önemli bir kesimini Kırşehir'deki Hacı Bektaş-ı Velî Tekkesi'nde geçirdiği bilinmektedir. Zamanının en iyi saz çalanlarından ve tanınmış şairlerinden olan Perişan Baha'nın bazı nefesleri bestelenmiş ve Bektaşîler arasında günümüze kadar oku-nagelmiştir. Ayrıca Perişan Baba Hacı Bektaş-ı Velî Tekkesi'nde (Pirevi'nde) bir müddet dedebabalık yapmış, daha sonra kendisini bu göreve tayin ettiren İstanbul-Merdivenköy'deki Şahkulu Sultan Tekke-si(-») Postnişini Mehmed Ali Hilmî Dede-baba (ö. 1907) tarafından yerinden edilmiş, bu iki ünlü Bektaşî şeyhi arasındaki soğukluk kendilerine mensup olanlarca da devam ettirilmiştir. Nitekim Mehmed Ali Hilmi Dedebaba'nm şerrinden çekinen Perişan Ali Baba taraftarları, Perişan Ali Baha'nın vefat ettiğini ilan ederek kendisi adına tekkesinin bahçesine 1283/1866 tarihli bir mezar taşı diktirmişlerdir. B. No-yan, Perişan Baha'nın 1874-1879'da "de-debabalık" makamında bulunduğunu belirtmektedir. Ancak vefat tarihi konusunda, değişik görüşler vardır. S. Nüzhet Er-gun ve A. Gölpmarlı 1875 tarihini esas alırlarken T. Koca, 1301/1884 tarihini vermektedir. Mezarı, Hacı Bektaş-ı Velî Âsita-nesi'ndedir.
Perişan Baha'nın halefi Seyyid Hafız Mustafa Baha'dan sonra bu tekkede kimlerin şeyhlik yapmış olduğu hususu tam olarak aydınlatılmış değildir. Ancak avlu ka-
pısından girildiğinde sağda yer alan hazi-rede, Seyyid Mehmed Baba, Perişan Baba ve Seyyid Hafız Mustafa Baba ile aynı sırada gömülü olan Hacı Hüseyin Baba (ö. 1883), Ahmed Baba (ö. 1884), diğer Ahmed Baba (ö. 1910) ve Abdullah Baha'nın (ö. 1920) tekkenin postnişinleri, arka sıradaki Ganî Baba (ö. 1872), Mustafa Beybaba (ö. 1885) ve Zikri Baha'nın da (ö. 1889) buraya bağlı halifeler oldukları tahmin edilebilir. Nitekim Perişan Baba Tekkesi son şeyhlerinden olan Abdullah Baha'dan dolayı "Küçük Abdullah Baba Tekkesi" adı ile tanınmaktadır. Bu arada Bandırmalızade A. Münib Efendi'nin Mecmua-i Tekâyâ'smâa. (1307/1889-90) o tarihteki postnişinin adı Hasan Efendi olarak verilmiştir. Ancak bu Hasan Efendi'nin (Baha'nın) mezar taşı hazirede tespit edilememektedir.
Perişan Baba Tekkesi 19- yy'ın ikinci yarısına ve 20. yy'ın başlarına ait tekke listelerinde "sureta" Nakşibendî tarikatına bağlı olarak gösterilmiş, Bandırmalızade A. Münib Efendi'nin Mecmua-i Tekâyâ 'sın-da ayin günü perşembe olarak belirtilmiş, Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885-86 tarihli istatistik cetvelinde burada 5 erkeğin yaşadığı kaydedilmiştir. Söz konusu tesis bu dönemde "Kazlıçeşme Tekkesi" ve "Şeyh Mehmed Ali Baba Tekkesi" adları ile de anılmaktadır.
Geçen yüzyılda Perişan Baba Tekke-si'nden yetişen Bektaşî şairleri arasında Trablusgarp'ta sürgünde vefat eden Hüs-nî Baba (ö. 1894) Üe Ceyhunî (ö. 1886) en ünlüleridir.
Cumhuriyet döneminde mesken olarak kullanılan ve bakımsız kalan tekke binalarından bir kısmı ortadan kalkmış, geriye kalan iki katlı ana bina ise yarı yıkık vaziyette günümüze intikal edebilmiştir. Halen, 1993'te kurulan Erikli Baba Türbe ve Tekkesi'ni Koruma, Yaşatma ve Kültür Dayanışma Derneği söz konusu yapıda faaliyet göstermektedir.
Perişan Baba Tekkesi, İstanbul'daki bütün diğer Bektaşî tekkeleri gibi yoğun iskân alanının uzağında, zamanında mesire niteliği arz eden bir çevrede kurulmuş, ancak Kazlıçeşme'de giderek yoğunluğunu artıran tabakhaneler ve deri boyahaneleri tarafından kuşatılmıştır. Söz konusu tesisler son yıllarda belediye tarafından kamulaştırılarak yıktırılmış, ne var ki bu sefer de Perişan Baba Tekkesi ile yakınındaki diğer tarihi eserler (Fatih Camii ve Hamamı, Kazlı Çeşme, Deryayî Ali Baba Türbesi vb) düzenlenmemiş bir boşluk içinde kalmışlardır. Tekkenin, güneyde Zâkirbaşı Sokağı, diğer yönlerde de komşu parsellerle kuşatılmış olan arsası yakın bir tarihte, moloz taş örgülü, alçak bir çevre duvarı ile sınırlandırılmıştır.
Zâkirbaşı Sokağı üzerindeki basık kemerli avlu kapısı kesme küfeki taşı ile örülmüş, kilit taşı çıkıntılı olan kemer ahşap bir fronton (üçgen alınlık) ile taçlan-dırılmıştır. Avlu girişinin karşısında, tekkenin ana binasının önünde, Eyrek/Er-yek/Erikli Baha'nın üstü açık mezarı yer alır. Demir parmaklıklarla kuşatılmış olan
kabrin ayak ve baş uçları, silindir biçiminde birer devşirme sütunla belirtilmiş, burada gömülü olanın kimliğini açıklayıcı herhangi bir kitabeye yer verilmemiştir.
İki katlı olan ana bina düzgün olmayan "L" biçiminde bir alanı kaplar. Zemin kattaki bazı kagir duvarlar dışında bütünüyle ahşap iskeletli duvarlarla inşa edilmiş olan yapının üst katı güney (avlu girişi) yönünde, kare kesitli dikmelere oturan ve bütün cephe boyunca uzanan bir çıkma ile genişletilmiştir. Hareketli kitlesi ve dikdörtgen pencerelerin sıralandığı cepheleri ile geçen yüzyıla ait herhangi bir ahşap meskeni andıran bu binanın kuzey kanadı çökmüş, geriye kalan ve son derecede harap durumda bulunan kısım da önemli ölçüde tadil edilmiş, sonuçta yapının içerdiği birimleri, özgün tasarımları ve fonksiyonları ile tanımlamak imkânı pek kalmamıştır. Ancak "meydan" tabir edilen ibadet biriminin üst katta yer aldığı bilinmekte, yine bu katta, güney yönünde, yüklüklerle donatılmış odalann sıralandığı, çökmüş olan odaların duvarlarında da eklektik türde kalem işi bezemelerin varlığı teşhis edilmektedir.
Eylül 1933 tarihli Pervititch paftasında bu ana binadan başka, arsanın batı sınırı boyunca uzanan tek katlı ahşap bir yapı görülmektedir. Derviş hücrelerini barındırdığı tahmin edilebilen bu bina günümüzde tamamen ortadan kalkmış bulunmaktadır. Ana bina ile söz konusu tek katlı yapı arasında yer alan, demir çubuklardan mamul, daire planlı ve soğan kubbeli küçük kameriye, bir zamanlar çiçeklerin donattığı bu bahçede keyifli bir sohbet köşesi olarak tasarlanmıştır. Arsanın doğu kesimini işgal eden hazirede özellikle Seyyid Hafız Mustafa Baba'nın kabrini kuşatan bezemeli döküm şebeke dikkati çekmekte, şebekenin köşelerinde yükselen babaların üzerinde dört terkli (dilimli), "edhe-mî" denilen türde minyatür Bektaşî taçları bulunmaktadır. Ayrıca nazirenin arka kısmında yer alan "meşâhir-i kuzzâtdan Niğde Sancağı naibi Könizade Süleyman Fehmi Efendi'ye" ait 1319/1901 tarihli mezar son dönemde Bektaşî tekkelerinin müdavimleri arasında ulema sınıfından olanların da bulunduğunu kanıtlaması bakı-
Perpa
Dostları ilə paylaş: |