SA'DÎIİK
392
393
SA'DÎLİK
Şeybanî'nin Ebu'1-Vefa-i Sami'den daha önce İstanbul'a geldiği belirtilmekle birlikte tarih verilmemektedir. Bu konuda bilinen tek tarih, Abdüsselam Şeybanî'nin Koska'da Papaszade Mustafa Çelebi (ö. 1552) tarafından kurulan külliye bünyesindeki tekkeye 1717'de postnişin olduğudur (bu tarih H. Vassaf a göre 1714'tür).
Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayan Ebu'1-Vefa-i Sami'nin İstanbul'daki faaliyetleri de bilinmemektedir. Şam'dan İstanbul'a geldiği ve şehirde çok kısa bir süre kalarak yerine halifelerim bırakıp tekrar Şam'a döndüğü, genellikle eski kaynaklarda tekrar edilen bilgiler arasındadır. Ve-faîlik, İstanbul'da Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin hilafet verdiği "Gözoğlu" lakabıyla tanınan Hüseyin Efendi (ö. 1738), Ali Hulusî Efendi (ö. 1783) ve Mehmed Ziyad Efendi (ö. 1790) tarafından temsil edilmiş, bu şeyhlerin girişimiyle temelleri atılan Taşlıburun Tekkesi(->), Mirza Baba Tekkesi(->) ve Ka-dem-i Şerif Tekkesi(->) Sa'dîliğin Vefaîlik kolu tarafından şehir hayatında örgütlendiği ilk merkezler olma özelliğini taşımışlardır. Diğer yandan Abdüsselam Şeybanî'nin bizzat postnişinliğini üstlendiği ve kendi adıyla anılan Abdüsselam Tekke-si(->), hem Selamîlik koluna bağlı bir merkez, hem de Sa'dîliğin âsitanesi olarak kabul edilmiş ve tarikatın Osmanlı İmpara-.torluğu dahilindeki idaresi bu tekke şeyhlerinin denetimine bırakılmıştır. Böylece Sa'dîlik, İstanbul'da faaliyet gösteren diğer Arap kökenli tarikatlardan Kadirîlik, Rıfa-îlik ve Bedevîlik(->) gibi mistik kurumların sahip bulundukları merkezi örgütlenme modeline uygun bir idari yapılanmaya kavuşmuştur.
18. yy boyunca Sa'dîliğin İstanbul'daki örgütlenmesini aralarında Taşlıburun, Mirza Baba, Kadem-i Şerîf ve Abdüsselam tekkelerinin bulunduğu dört tarikat merkezinden oluşan güçlü bir organizasyon üstlenmiştir. Bu dört tekkede postnişinlik yapan Sa'dî şeyhleri, 18. yy'dan itibaren hem kendileri, hem de hilafet vererek yetiştirdikleri tarikat mensupları aracılığıyla Sa'dî örgütlenmesini şehir ölçeğinde yaygınlaş-tırmışlar, kurulan yeni tekkeler bu çekirdek örgütlenmenin etrafında genişleyen halkalar şeklinde İstanbul'un mistik hayatım etkilemişlerdir.
Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin İstanbul'daki üç halifesinden birisi olan Hüseyin Efendi'nin Taşlıburun Tekkesi meşihatını üstlenmesiyle birlikte Sa'dîliğin Vefaî kolu 18. yy'ın başlarında şehir hayatındaki ilk örgütlenme faaliyetlerini başlatır. 17. yy'ın sonlarında Eyüp'te "Lagarı" lakabıyla tanınan Bel-gradlı Mehmed Efendi (ö. İ682) tarafından Bayramı Melamîliğine bağlı olarak kurulan Taşlıburun Tekkesi, kısa bir süre Rumeli Melamîlerinin toplandıkları bir merkez şeklinde gelişmiş, fakat Mehmed Efendi'nin vefatından sonra tekke meşihatı adları tespit edilemeyen Bektaşî şeyhlerinin yönetimine geçmiştir. 18. yy'ın başlarına kadar devam eden bu Bektaşî meşihatını, Sa'dîliğin Vefaî koluna bağlı Hüseyin Efendi'nin postnişinliği izler ve tekke bu dönemden itibaren 1925'e kadar tarikatın de-
netiminde kalır. Hüseyin Efendi'den sonra yerine geçen Hasan Cibavî'nin halifesi Abdurrahman Efendi (ö. 1755), İstanbul Sa'dîliğinde "Çelebizadeler" olarak tanınan şeyh ailesinin kurucusudur. Aynı aileye mensup bulunan Çelebizade Mehmed Sa-id Efendi, aslen bir Kadirî merkezi olan Remlî Tekkesi'nde ilk Sa'dî meşihatını temsil eden Kolancı Şeyh İbrahim Sabrî Efendi'den sonra posta geçerek 19. yy'ın başlarına kadar Vefaî örgütlenmesini yürütmüştür. Remlî Tekkesi'nin ardından İstanbul'un en tanınmış Sa'dî merkezlerinden Hasırîzade Tekkesi(->) de, Abdurrahman Efendi'den sonra meşihat makamını üstlenen Süleyman Sıdkî Efendi'nin (ö. 1777) damadı ve halifesi Mustafa İzzî Efendi (ö. 1824) aracılığıyla faaliyete geçirilmiş, böylece Taşlıburun Tekkesi'ne bağlı iki önemli tarikat odağı İstanbul hayatında yerini almıştır. Süleyman Sıdkî Efendi'nin Taşlıburun Tekkesi'ndeki meşihatını, oğlu İsmail Necatî Efendi'nin (ö. 1789) postnişinlik dönemi izler ve 1789'dan itibaren tekke, Sa'dîliğin İstanbul'daki âsitanesi sayılan Abdüsselam Tekkesi postnişini Mustafa Haydar Efendi'nin halifesi Atımed Hulusî Efendi (ö. 1815) aracılığıyla tarikatın merkezi yönetimine bağlanır. Ahmed Hulusî Efendi, Taşlıburun Tekkesi'nde Selamî kolunu temsil eden ilk postnişin olup aynı zamanda tekke yönetimini üstlenen son şeyh ailesinin de kurucusudur. Vefatını izleyen 1815-1828 döneminde Taşlıburun Tekkesi vekâleten Ahmed Hulusî Efendi'nin halifelerinden Salih Efendi tarafından yönetilmiş ve yaşça küçüklüğü nedeniyle oğlu Süleyman Sıdkî Efendi (ö. 1890) ancak 1828'den sonra postnişin olabilmiştir. Kendisini Sa'deddin Efendi'nin (ö. 1901) meşihatı izler.
Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin ikinci halifesi Ali Hulusî Efendi'dir (ö. 1783). Sa'dîliğin Vefaî koluna mensup bulunan Ali Hulusî Efendi tarikatın suriçinde en yoğun şekilde faaliyette bulunduğu Samatya'da, kuruluşu II. Mehmed (Fatih) dönemine (1451-1481) kadar uzanan Mirza Baba Tekkesi'ni 18. yy'ın ortalarında yeniden canlandırarak Sa'dîliğe bağlamıştır. Samatya'da Mirza Baba Tekkesi'nin ardından faaliyete geçen ikinci Sa'dî merkezi ise, Kadem-i Şerîf Tekkesi'dir.
Mirza Baba Tekkesi'nin ilk postnişini, "Karabacak" lakabıyla tanınan Ali Hulusî Efendi'dir. Hangi tarihte meşihat görevini üstlendiği bilinmediği için postnişinlik süresini tespit etmek mümkün değildir. 1783' te vefat etmesiyle birlikte yerine Sadullah Hulusî Efendi (ö. 1801) geçer. Sadullah Hulusî Efendi'nin 1783-1801 arasındaki meşihat dönemi, Mirza Baba Tekkesi'nin Abdüsselam Tekkesi'ne bağlanarak Selamîlik kolunun temsil edildiği bir zaman kesiti olmuştur. Sadullah Hulusî Efendi, "Kolancı" lakabıyla bilinen İbrahim Sabri Efendi'nin halifesidir. Abdüsselam Tekkesi postnişinliğinde bulunan İbrahim Sabri Efendi'nin aynı zamanda Kelamî Tekkesi ile Remlî Tekkesi'nde de meşihatı vardır. İstanbul'daki Sa'dî örgütlenmesinin önemli isimlerinden olan İbrahim Sabri Efen-
di'nin, halifesi Sadullah Hulusî Efendi aracılığıyla Mirza Baba Tekkesi'nde Selamîlik kolunu etkin kılması 1801'den sonra da devam etmiş ve Mirza Baba Tekkesi postuna geçen Mehmed Emin Efendi (ö. 1835), burada 1801-1807 arasında şeyhlik yaptıktan sonra İbrahim Sabri Efendi'nin vefatıyla boşalan Abdüsselam Tekkesi postnişinliğine atanmıştır. Mehmed Emin Efendi'nin "Koğacı" lakabından ötürü, Abdüsselam Tekkesi'ne Koğacı Tekkesi de denilmektedir.
Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin halifelerinden Ali Hulusî Efendi'nin Mirza Baba Tekkesi'nde başlattığı Vefaî yönetimi 1783-1807 döneminde tarikatın Selamîlik koluna geçmesine rağmen 1807'de meşihatı üstlenen Ahmed Raşid Efendi tarafından tekrar eski durumuna getirilmiştir. Ahmed Raşid Efendi'nin (ö. 1828) Mirza Baba Tekkesi'ndeki meşihatı 1807-1811 arasını kapsar. 1811'de Mirza Baba Tekkesi meşihatım halifesi Mehmed Sa'deddin Efendi'ye (ö. 1813) bırakarak kendisi Fatih'teki Fındık-zade Tekkesi postnişinliğini üstlenmiş ve böylece Sa'dî organizasyonu içinde Mirza Baba Tekkesi'ne bağlı ikinci bir Vefaî merkezi oluşmuştur. Ahmed İshak Efendi'den (ö. 1811) sonra Fındıkzade Tekkesi postuna geçen Ahmed Raşid Efendi'yi halifesi Osman Nuri Efendi'nin (ö. 1854) meşi-. hatı izler ve bu Vefaî merkezi kendi ailesine mensup şeyhlerden Ali Haydar Efendi (ö. 1868), Mehmed Şemsî Efendi (ö. 1893) ve Mehmed Arif Hilmi Efendi'nin (ö. 1909) postnişinlik dönemlerinde Sa'dî organizasyonu içinde yer alır. Mirza Baba Tekkesi'nde ise Mehmed Sa'deddin Efendi'den sonra oğlu Ahmed Raşid Efendi (ö. 1816) posta geçer ve kendisini Abdullah Pirî'nin halifesi İsmail Sıdkî Efendi (ö. 1830), Mustafa Vehbî Efendi (ö. 1858), Ahmed Muhtar Efendi (ö. 1881), Mustafa Fe-rid Efendi (ö. 1896) ve oğlu Hüsnü Efendi'nin meşihat dönemleri izler.
Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin hilafet verdiği üçüncü Vefaî şeyhi Mehmed Ziyad Efendi (ö. 1790) olup Samatya'daki Kadem-i Şerif Tekkesi'nin kurucusudur. Bu tekke kuruluşundan 1925'e kadar Sa'dîliğe bağlı kalmıştır. Tekkenin bulunduğu yerde önceleri Kapıcıbaşı Konağı'nın olduğu bilinmektedir. Sadrazam Halil Hamid Paşa (ö. 1785), 1784'te konağı istimlak ederek yerine Kadem-i Şerif Tekkesi'ni inşa ettirmiş ve ilk postnişinliğini de Şam'dan İstanbul'a gelen Mehmed Ziyad Efendi üstlenmiştir. I. Abdülhamid döneminin (1774-1789) nüfuzlu şeyhlerinden olan Mehmed Ziyad Efendi'nin başta Sadrazam Halil Hamid Paşa gelmek üzere pek çok üst düzey devlet yöneticisini kendisine intisap ettirmek suretiyle Sa'dîliğe İstanbul'daki tarikatlar arasında güçlü bir statü kazandırdığı görülmektedir. Tekkenin yönetimi, kendisinden sonra posta geçen aile üyeleri tarafından yürütülmüştür. Bu şeyhler sırasıyla oğullan, Ahmed Efendi, Abdurrahman Efendi, Mehmed Efendi (ö. 1845) ve Abdüllatif Efendi'dir (ö. 1850). Abdurrahman Efendi'nin Mevlevîliğe intisap ederek Bursa Mevlevîhanesi'nde çile çıkarttığı
ve İstanbul'a dönmeyerek Bursa'da vefat ettiği bilinmekle beraber Kadem-i Şerif Tekkesi'nde meşihat görevini ne şekilde yürüttüğü konusu açık değildir. Abdüllatif Efendi ise, Fındıkzade Tekkesi postnişini Osman Nuri Efendi'nin halifesidir. Böylece Abdüllatif Efendi ile birlikte Kadem-i Şerif Tekkesi meşihatı silsile itibariyle hem kurucu şeyh Mehmed Ziyad Efendi'ye, hem de Fındıkzade Tekkesi postnişini Osman Nuri Efendi ile Mirza Baba Tekkesi postnişini Ahmed Raşid Efendi aracılığıyla Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin halifelerinden Ali Hulusî Efendi'ye ulaşmaktadır. Yerine oğlu Ahmed Agâh Efendi (ö. 1876) ile torunu ve halifesi İsmail Bedreddin Efendi (ö. 1914) geçmiş, tekkelerin 1925'te kapatılmasından önce meşihata geçen Salahad-din Efendi, Cumhuriyet döneminde Ahmed Esat Ben'im'e hilafet vererek Sa'dî silsilesinin devamını sağlamıştır.
18. yy'ın başlarında İstanbul'a giren Sa'dîliğin Vefaîlik kolu tarafından gerçekleştirilen geniş ölçekli tekke organizasyonuna karşın Selamîlik kolu, Abdüsselam Tekkesi'nde temsil edilmiş ve aynı zamanda Sa'dîliğin âsitanesi olması sıfatıyla da tarikatın merkezi yönetimini üstlenmiştir. Sa'dîliğin merkezi yönetim modeline dayanan bu yapılanmasını diğer Arap kökenli tarikatlardan Kadirîlik, Rıfaîlik ve Bedevî-lik'te de görmek mümkündür. Ayrıca Abdüsselam Tekkesi'nin bir başka özelliği ise, Sa'dîlik tarafından kurulmayıp, Hal-vetîlikten devralınmış olmasıdır.
Abdüsselam Tekkesi, 16. yy'da Papaszade Mustafa Çelebi tarafından tekke, mescit, darülhadis ve medreseden ibaret bir külliye şeklinde kurulmuştur. Başlangıçta hangi tarikata bağlı olduğu bilinmeyen tekkenin 18. yy'ın başlarında Halve-tîliğe (bazı kaynaklarda Celvetî) mensup "Şirden" lakabıyla tanınan Abdülvehhab Efendi'nin (ö. 1717) idaresinde bulunduğu görülmektedir. Bu dönemde İstanbul'a gelen Sa'dî şeyhlerinden Abdüsselam Şeybanî'nin faaliyetleri III. Ahmed'in (hd 1703-1730) dikkatini çekmiş ve Abdülvehhab Efendi'nin 1717'deki vefatıyla boşalan tekke meşihatı kendisine verilmiştir. Aslen bir Halvetî merkezi olan Abdüsselam Tekkesi'ne bir Sa'dî şeyhinin atanmasının nedenleri arasında, Abdüsselam Şeybanî'nin İstanbul'da faaliyet gösterebilmesi için Türk tasavvuf ekolüne mensup tarikatların birinden "teberrüken" icazet almasının şart koşulması ve bunun üzerine söz konusu şeyhin Halvetîlîğin Cerrahî kolundan icazet almak suretiyle Sa'dîliği yaymaya başlaması, İstanbul'un tasavvuf kültürü açısından üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Abdüsselam Şeybanî'nin hayatı hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Tarikat silsilesi, amcası Şeyh İbrahim tarafından gelen Sa'dî kolu aracığıyla Sa'deddin Cibavî'ye bağlanmaktadır. Ebu'1-Vefa-i Şamî gibi İstanbul'a geldikten sonra geri dönmeyerek bizzat Abdüsselam Tekkesi postnişinliğini üstlenmiş ve tarikat hiyerarşisi içinde bir kol kurucusu olarak temsil ettiği statü gereği meşihatında bulunduğu tekke, tarikatın İstan-
Dostları ilə paylaş: |