SAĞLIK HİZMETLERİ
Bizans Dönemi
2. yy'ın sonu ve 3. yy'm başında, hasta tedavisinde büyük önemi olan Asklepiaos kültü sonraları güçlenen Hıristiyanlığa intibak etmiş, Tanrı Asklepiaos'a verilmiş olan "soter" (kurtarıcı) adı, bu kez İsa'ya atfedilmiş, Asklepiaos mabetlerinde geceleyerek şifa beklemenin yerini de, hastaların bazı kiliselerde sabahlayarak azizlerden yardım istemesi almıştır. Halk, bazı azizlerin hatıra ve röliklerinin mucizevi özellikleri olduğuna inanarak bunlardan yardım ummuştur. Bu azizler arasında, "anargiroi" (hayır için tedavi edenler) adı verilenlerin aslında hekim oldukları bilinmektedir.
Bizans İmparatoru II. İustinos (hd 565-578), anargiroi azizlerden Kosmas ve Da-mianos kardeşler adına, İstanbul'da 2 kilise yaptırmıştır. Bunlardan 569'a doğru yapılanının Sofia'nın Limanı'mn kuzeydoğusunda bugünkü Gedikpaşa'da olduğu tahmin edilmektedir. Aynı azizler adına yaptırılmış büyük bir manastır ise, Kosmi-dion'da(-») bulunuyordu. Önemli bir hekim aziz olan Lukas için de Konstantino-polis'te muhtemelen Altımermer'de bir kilise yapılmıştı. Bizans döneminde çok önem verilen Nikomedialı Pantelaimon için de İstanbul'da birçok kilise yapılmış; I. İustinianos (hd 527-565) bu aziz adına Yu-şa Tepesi'ndeki kilise ile cüzamhaneyi tamir ettirmiştir. Ortaçağın en korkulan hastalıklarından olan cüzam için 6. yy'da Ayi-os Zootikos Cüzamhanesi'nin kurulduğu; 624 ve 969-976'da onarıldıği; 1200'e doğru hâlâ faaliyette olduğu bilinmektedir. İs-Pigas adında bir yerin ötesinde kurulduğu tespit edilen cüzamhanenin, Kuzguncuk ile Üsküdar arasında veya Tünel'in Beyoğlu tarafında olduğu ileri sürülmüştür.
Bu dönemde, hastalıkların yayılmasında bazı cinlerin etkisi olduğu kabul ediliyor, bu cinlerin ve kötü gözlerin etkisini önlemek için rakamların sihrinden (Kabba-la)' ve Uzakdoğu, eski Mezopotamya ve Mısır inanışlarına ait bazı sembollerden şifa umuluyordu.
İatrosofia adı verilen halk için sağlık kitapları, ilaç ve reçeteler ile eski hekimlerin verdikleri bilgiler, çeşitli batıl inanışlar, sihir ve büyü formülleri içermekteydi.
Bizans döneminde Konstantinopolis'te köle hekimler ve serbest hekimler faaliyet göstermekteydi. Kadın hastalıkları ve doğumlar ise kadın ebelerin sorumlulu-ğundaydı. Teodosios kanunlarına göre, kadın ebeler, hekimlerle aynı imtiyazla-
ra sahipti. Köle ve serbest hekimler ile ebelerin ücretleri yasalarla belirlenmişti. Batıdaki uygulamanın aksine Bizans'ta hekimler ile cerrahlar aynı düzeyde görülür, ancak kadın hekimler daha az ücret alırlardı. İustinianos kanunları, yoksulların parasız bakılmalarını sağlamıştı. Orduda bir ilkyardım teşkilatı vardı, savaş gemilerinde de hekim bulunmaktaydı.
Manastırlarda her meslekten rahip ve keşişlerin arasında hekimler de vardı. Zaman zaman rahip-hekimlerin dışarıda çalışmaları yasaklanıyordu. İustinianos, bir rahip-hekim tarafından tedavi edilmişti. Sa-rayburnu'ndaki Mangana Manastırı ile Laleli civarındaki Bodrum Camii(-») yerindeki Mirelaion Manastırı'na mensup rahip-hekimlerin varlığı bilinmektedir. Bu hekimlerin manastır mensupları ile sokaklarda görülen yoksul hastaları tedavi ettikleri tahmin edilmektedir. Bizans manastırlarının dış dünya ile ilişkileri sıkı kurallara bağlı olduğundan buraları sivillere açık birer tedavi yurdu değildi. Yanında mükemmel teşkilatlanmış bir hastane olmasına rağmen Pantokrator Manastın rahipleri bile manastır içindeki ayrı bir pavyonda tedavi edilmekteydi. Bizans'ın son döneminde İstanbul hekimlerinin şehir dışına çıkmaları yasaklanmıştı.
Bizans'ın ilk döneminde, Konstantino-polis'in bir tıp öğretimi merkezi olduğu ileri sürülmüşse de bunu kanıtlayacak yeterli delil yoktur. Ancak 12. yy'da Fatih Ca-mii'nin yerinde bulunan Havariyim Kilise-si'nin(->) bahçesindeki şadırvanın başında tıp dersleri verildiği bilinmektedir. Bu dersler tartışmalı diyaloglar şeklinde yapılmaktaydı.
Konstantinopolis Patriği İoannes Hri-sostomos (344-407) Konstantinopolis'te birçok hastane yaptırarak hekimler görevlendirmiş, bunun karşılığında kilisenin servetini ziyan etmekle itham edilmiştir. Bu hastanelerin binaları hakkında' bir bilgi yoktur. Teofilos'un da (hd 829-842), İstanbul'un kuzeybatısında bulunan Patrik İsi-doros'un evinde bir hastane yaptırdığı bilinmektedir.
Bizans döneminin ilk resmi tıp okulu, II. İoannes Komnenos (hd 1118-1143) tarafından Pantokrator Manastırı'na ek olarak kurulmuştur. Burası bir tıp fakültesi değil, Pantokrator Hastanesi'ne personel yetiştiren bir okuldu. Bundan önce hekimler, yaşlı hekimlerden ücretli aldıkları özel derslerle yetişmekte ve tıp üstatları önünde geçirdikleri bir sınavda başarılı oldukları takdirde, kendilerine serbest hekimlik yapma hakkı veren bir belge almaktaydılar Aktuarios adı verilen hassa hekimi bütün hekimlerin başıydı.
Konstantinopolis'in Latinler tarafından işgali sırasında (1204-1261) tıp ve felsefe öğretimi canlılık kazanmıştır. 14. yy'ın başında, filozof ve tarihçi Planudes, aralarında hassa hekimi olan İoannes Zahari-as'ın da bulunduğu öğrencilerine, Kalen-derhane Camü(->) binasının da ait olduğu tahmin edilen Akataleptos Manastırı yanında ders veriyordu.
Bizans'ın çökmesine yarım asır kala,
Konstantinopolis'te tıp öğretimine de yer veren, Batı'dakilere benzer bir üniversite açılmıştır. Sırp Kralı II. Uroş Milutin (1282-1320) tarafından 1296'da, Karagümrük havalisindeki Prodromos Petra Manastırı'na ek olarak kurulan "Ksenon tou kralou" (Kral Hastanesi) içinde faaliyete geçen bu öğretim merkezinin öğrencileri hastane personeliydi. Hastane ve düşkünlerevi olarak da kullanılan bu sağlık kurumu, Kho-ra (Hora) Manastırı (Kariye Camii[-+]) ya-kmlarındaydı.
Bizans'ta "nosokomion" adı verilen hastaneler, "ksenon" genel adı altında da yer almaktaydı. "Ksenon" sözcüğü, hastane, kervansaray, düşkünlerevi, yetimhane ve cüzamhane gibi bütün sosyal yardım kurumlarım ifade etmekteydi. I. îus-tinianos, Konstantinopolis'te evsiz yoksulları barındırmak için ksenon adı verilen binalar yaptırmıştı. Ayrıca şehirde hasta ve düşkün yaşlıları barındırmak için "geron-tokomion" adı verilen yurtlar ile tövbe etmiş fahişelere ayrılmış yurtlar da bulunmaktaydı. Anna Komnena, 1110'a doğru, Sarayburnu-Topkapı Sarayı civarında genel olarak "orfanotrophaion adı verilen yetimhanelerden birini yaptırmıştı. Bazı kaynaklara göre, Aya İrini ile Ayasofya arasında bugünkü Soğukçeşme Sokağı yerinde bulunan Sampson Ksenodohion'unda(->) hekimler de bulunmaktaydı. 1204'e kadar faaliyetini sürdüren ve bu tarihten itibaren papanın yönetimine geçen bu bina, Konstantinopolis'in en tanınmış düşkünler yurduydu. Ancak bu kurumların hepsi, tedavi amacıyla değil, yardıma muhtaç yoksul kişilere bir yer temin etmek gayesiyle açılmıştı.
İstanbul'un Bizans dönemindeki en büyük ve ünlü hastanesi, 1135'e doğru İmparator II. İoannes Komnenos'un eşi Eirene tarafından kurulan Pantokrator Manastırı yanındaki hastaneydi. Hastanenin 1135'te düzenlenen vakfiyesine göre; bu hastanede beş bölüm ve ayrıca saralılara ayrılmış özel bir yer bulunmaktaydı. Yara ve kırıkların tedavi edildiği cerrahi bölümü 10 yataklıydı. 8 yatağı bulunan diğer bölümde ise ağır hastalıklar ve bağırsak hastalıkları tedavi edilmekteydi. Diğer iki servisteki onar yatak kronik hastalıklara ayrılmıştı. 12 yataklı son servis ise sadece kadın hastalara aitti. Her serviste ayrıca birer yedek yatak bulunmaktaydı. Şiltelerinin ortasında delik bulunan 6 yatak ümitsiz hastalar ile ağır yaralılara aitti.
Pantokrator Manastırı Hastanesi'nde her gün vizit ve klinik muayeneler yapılır, hasta muayenesi için evlere de gidilirdi. Hastanede pek çok hekim, asistan , kadın ve erkek hastabakıcı ile 5 eczacı görev yapmaktaydı. Dışarıdaki hastalara önce asistan gönderilir, onun raporuna göre uzman hekim giderdi.
Pantokrator Manastırı Hastanesi'ne bağlı tıp okulunda hekim çocukları eğitim görürdü. Önce manastır mensuplarını tedavi ederek pratik bilgilerini geliştiren bu gençler asistan olurlar, sonra da uzman sınıfına geçerlerdi. Hastaneden başka burada, sadece manastır mensuplarına ayrılmış
Pantokrator
Manastırı
Hastanesi'nin
planı.
Dostları ilə paylaş: |