SEIİMI
500
501
SELEM H
I. Selim
G. Renda, Osmanlı Padişah Portreleri, İst., 1992
lediği seferi başlatamadı. Nedenlerden ilki "meczub-ı ilahi" olarak anılan ve Anadolu Alevilerinden büyük bir kitleyi çevresinde toplayan Bozoklu Celal'in "halife-i zaman ve Mehdi-i devran" sanım alarak başlattığı ayaklanmaydı. Celal, Selim'in padişahlığını dahi tanımayarak "Alemi, ben ser-beser alsam gerek, cümle münkir gitse kalsam gerek!" diyerek baskınlarını artırdı. 24 Nisan 1519'da Ankara yakınlarında Osmanlı kuvvetlerine yenik düşen Celal yakalanarak öldürüldü. Kesik başı istanbul'a gönderildi. Bu heyecanlı günlerde, Şehzade Ahmed'in hayattaki tek oğlu Mu-rad'ın, Amasya'da uzun süre gizlendikten sonra İstanbul'a geldiği söylentisi yayıldı. Amasya'dan getirtilen tanıklar dinlendikten sonra Üsküdar'da öldüğü anlaşılan hastalıklı gencin mezarı açıldı ve cesedin Mu-rad'a ait olmadığı saptandı.
Selim'i seferden alıkoyan ikinci neden, Edirne'ye hareket etmek üzereyken sırtında uç gösteren çıbanın hızla büyümesi oldu. Bir gün saray bahçesinde gezerken nedimi Hasan Çan'a sırtındaki ağrıdan söz etmiş, Hasan Can eliyle yoklayıp küçük bir sivilce bulmuş, bunun sıkılmasıyla da yara azmıştır. Ağrıların vücuduna yayılmasına karşılık Edirne'ye hareket eden Selim, Çorlu yakınındaki Sırt Köyü'nden ileriye gidemeyerek burada kurulan çadırda tedaviye alındı. Hekimbaşı Ali Çelebi ve hekimler, "yanıkyarası" (şirpençe) tanısı koyarak zift yakısı uyguladılar ve padişaha ağrılarını dindirici afyon verilmesini yasakladılar. Daha önce Edirne'ye gitmiş bulunan Vezirazam Pirî Mehmed Paşa ile devlet erkânı da ivedi olarak ordugâha çağrıldı. Manisa'da vali bulunan Süleyman'a da istanbul'a gelmesi için haber gönderildi. Araba ile İstanbul'a götürülmesinin hazırlıkları sürerken I. Selim 21 Eylül 1520 günü öldü. Yeniçerilerin ayaklanmasın-
dan korkularak ölümü gizlenmeye çalışıldı. Selim'in cenazesi öldüğü çadırda yıkanıp kefenlenerek yatağının bulunduğu yere geçici olarak gömüldü. Şehzade Süleyman, Bozdağ yaylağından 4 günde Üsküdar'a geldi ve bir kadırgayla İstanbul'a geçerek 30 Eylül günü tahta oturdu. Pirî Paşa, bu haberi aldıktan sonra Selim'in ölümünü açıkladı ve cenazeyi İstanbul'a gönderdi. İstanbul halkı, Selim'in cenazesini karşılamak üzere Edirnekapı dışında toplandı. Süleyman babasının tabutunu taşıdı. Zembilli Ali Efendi'nin kıldırdığı cenaze namazından sonra cenaze Mirza Sarayı denen yerde gömüldü. Türbesi 1522'de oğlu I. Süleyman tarafından yaptırılmıştır.
"İttihad-ı İslam" siyaseti güttüğü ve İstanbul'u İslam dünyasına merkez yapmayı amaçladığı ileri sürülen I. Selim'in kısa saltanatında, fethedilen yeni ülkelerin yoksulluğu ile birlikte Doğu ticaret yollarının yön değiştirmesi sonucunda ciddi ekonomik buhrana girildiği, bunun İstanbul'u da etkilediği, durgunluğun önlenmesi için, başkente her sınıftan iş ve ticaret erbabının göç ettirilmesine çalışıldığı saptanmaktadır. Ülkede ve İstanbul'da kalpazanlığın yaygınlaşması, Anadolu'da filizlenen ilk kitle ayaklanmaları da aynı ekonomik buhranın sonuçları sayılabilir. Buna karşılık Selim döneminde İstanbul'daki kamu hazinesi en yüksek değerlere ulaşmış ve padişahlar onun dönemindekinden daha fazla bir birikim sağlayamadıkları için saray hazineleri uzun zaman, onun "Sultan Selim Şah" yazılı mührüyle açılıp kapatılmıştır. İran' dan ve Mısır'dan savaş ganimeti olarak getirilen, maddi değerleri yanında sanatsal değerleri de yüksek olan murassa eşya, "Hazine-i Yusuf ve "Hazine-i Firavun" adları verilen koleksiyonlar, kutsal emanetler de sarayı ve İstanbul'u zenginleştiren öğeler olmuştur.
Tarihe ve edebiyata ilgi duyan Selim'in Farsça Divan Indaki şiirler, İran edebiyatının nazım örnekleriyle eş değerde sayılır. Divan'ı 1890'da İstanbul'da basıldığı gibi, 1904'te de Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından Berlin'de 500 adet bastırılmış ve II. Abdülhamid'e hediye edilmiştir. Tarih-i Vassafı yanından ayırmayan Selim'in, seferlere çıkarken sandıklar dolusu kitap götürdüğü ve konaklamalarda tarih ve edebiyat okuduğu bilinmektedir. Din bilginleri ile şairlerden ve yazarlardan seçkin bir grup her zaman yanında olmuş, Selim bunlarla din, tarih ve edebiyat konularını tartışmıştır. Kemalpaşazade, Tacizade Cafer Çele-bi(->), Ahî Çelebi, Revanî ve nedimi Hasan Can bunlardandır. At başı giderlerken Ke-malpaşazade'nin atının sıçrattığı çamurlarla kirlenen kaftanını bir "ziynet" sayması ve ölümünde tabutuna örtülmesini vasiyet etmesi, bilginlere saygısının kanıtı olarak gösterilir. Bu kaftan daha sonra tür-besindeki sandukasına örtülmüştü.
Uzunca boylu, kırmızı yüzlü, koç burunlu, geniş göğüslü, sakalsız ve burma bıyıklı olarak betimlenen Selim'in sade giyimden hoşlandığı, sarığını "selimî" denen tarzda sardığı, kulağına "menguş" taktığı da rivayet edilir. Selim için döneminde
ve daha sonra pek çok Selimname yazılmıştır. Cevrî'nin, İdris-i Bitlisi ile oğlu Ebu'l-Fazl'ın, İshak Çelebi'nin, Kemalpaza-de'nin, Keşfî Mehmed Çelebi'nin, Muhyi Çelebi'nin, Sücudî'nin ve Şükrî-i Bitlisî'nin Selimname'leti en tanınmışlarıdır.
Onu, çağın güneşine, egemenlik alanlarının genişliğini "asr" (ikindi) gölgesine, saltanatının kısalığını da ikindi vaktine benzeten Kemalpaşazade, ölümü için şu kıt'ayı yazmıştır: Az müddetde çok iş itmiş idi/Sayesi olmuş idi âlem-gîr / Şems-i asr idi asrda şemsin /Zilli memdûd olur zamanı kasır/Hayf Sultan Selîm'e bayf ü diriğ/Hem kalem ağlasun âna hem tîğ.
Bilinen tek eşi Hafsa Sultan (ö. 1534) için oğlu Süleyman, Selim'in türbesinin yanına ayrı bir türbe yaptırmıştır. I. Süleyman'dan başka oğullan, kendi sağlığında ölmüşlerdir. Kızları Beyhan Sultan (ö. 1559) Ferhad Paşa ile, Fatma Sultan (ö. 1553) Kara Ahmed Paşa ile, Hafsa Sultan (ö. 1538) İskender Paşa ile, Hatice Sultan (ö. 1536' dan sonra) Makbul İbrahim Paşa ile, Şah Sultan (ö. 1572) Lütfi Paşa ile, Hanım Hatun Sultan (ö. ?) Çoban Mustafa Paşa ile evlenmişlerdir. Fatma Sultan Topkapı'da bir cami, Şah Sultan Mevlevihanekapı'da bir tekke, Davutpaşa'da ve Eyüp'te camiler, Si-livrikapı'da mektep yaptırmışlardır.
Bibi. Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü't-Tevarih, IV, Ankara, 1976; Ibn Kemal, Tevârih-iÂl-i Osman, 9. Defter, Millet Ktp, Ali Emirî Bölüğü, no. 29; Lütfî Paşa, Tevarih-i Âl-i Osman, İst., 1341; Müneccimbaşı, Sahaifü'l-Ahbar, III, İst., 1285, s. 447-475; Salih bin Celâl, Tarih-i Sultan Selim Han, Süleymaniye Ktp, Hüsrev Paşa Bölümü, no. 354; Feridun Bey, Mecmua-i Münşeat-ı Feridun Beğ, I, İst., 1274; S. Tan-sel, Yavuz Sultan Selim, Ankara, 1969; A. Uğur, Yavuz Sultan Selim, Kayseri, 1992; İ. H. Konyalı, "Yavuz Sultan Selim'in Kazandırdığı Eserler", Tarih Dünyası, S. 5 (Haziran 1950), s. 204-206; Ç. Uluçay, "Yavuz Sultan Selim Nasıl Padişah Oldu?", TD S. 11-12 (1956); Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II; Danişmend, Kronoloji, II; Ş. Altundağ, "Selim I", İA, X, 423-434; Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, no. E-6304,
I. Selim silahdarıyla.
N. Anafarta, Padişah Portreleri, İst., 1966
7084, 3879, 10292; Uluçay, Padişahların Kadınları, 29-32; Celâlzade Mustafa, Selimname, (yay. A. Uğur-M. Çuhadar), Ankara, 1990; Ş. Tekindağ, "Selimnameler", TED, S. l (1970), s. 197-230.
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |