RÜSTEM PAŞA MEDRESESİ
I. Süleyman'ın (Kanuni) kızı Mihrimah Sultanla (ö. 1578) evlenerek Osmanlı ailesine damat olan, iki dönem (1544-1553, 1555-156i) sadrazamlık görevinde bulunan Rüstem Paşa (ö. 1561) tarafından istanbul'da yaptırılan medrese, Cağaloğlu'nda Rüstem Paşa ve Hoca Hanı sokaklarının kesiştiği köşede bulunmaktadır.
Rüstem Paşa'nın İstanbul'daki camii medreseden daha sonra, yoğun bir ticaret merkezi olan Tahtakale'de yapılmış, külliye oluşumu gerçekleşememiştir. Medresenin yapıldığı yerin Rüstem Paşa'nın üstadı olan Hoca Kasım'ın mescidinin karşısında olması nedeniyle uğurlu sayıldığı Hadîkatü'l-Cevâmi'de belirtilmiştir. Rüstem Paşa'nın bu çevrede bir sarayı da olduğu bilinmekte, ancak yeri bugün tam olarak saptanamamaktadır.
Medrese Halic'e doğru eğimli, kuzey yönünde istinat duvarıyla sınırlanan bir teras üzerinde yükselmektedir. Kuzeydoğu duvarı istinat duvarından yaklaşık 7,5 m geriye yerleştirilmiştir. Üzerinde yer yer tuğla hatıl izleri de gözlenen karışık örgülü istinat duvarı, yolun eğrisine uyarak kuzeybatıya doğru kıvrılarak devam etmektedir. Duvarın Hocapaşa Hanı cephesinin ortasına yakın bir konuma sonradan geç Osmanlı (18. yy sonrası) karakteri gösteren bir su terazisi bitiştirilmiştir. İstinat duvarının doğu ucunda ise medresenin ilk yapıldığı sırada sahip olduğu dış avlu girişine ait olduğunu düşündüğümüz, kesme küfeki taşından yapılmış bir kapının izi hâlâ görülebilmektedir. 19. yy İstanbul haritasında medrese girişi önünde bulunan Rüstem Paşa Sokağı dar bir geçit şeklinde gösterilmiştir. Pervititch haritası-
nın hazırlandığı sırada ise Rüstem Paşa Sokağı geniştir; kapının yalnız batı ayağı kalmıştır; bu durumda dış kapı 1940'tan daha önceki bir tarihte yıkılmış olmalıdır.
Tezkiretü 'l-Ebniye, Tezkiretü 'l-Bün-yan ve Tuhfetü 'l-Mimarin 'e göre Mimar Sinan'ın eseri olan medrese Rüstem Paşa'nın ilk sadareti döneminde yapılmıştır. Atai'ye göre, ilk müderris 954/1547-48'de atanmıştır. Doğuda, Rüstem Paşa Sokağı üzerinde bulunan anıtsal girişinde yer alan sülüs hatla yazılmış Farsça yazıt ise yapımın 3 yıl sonra, 957/1550-5r'de tamamlandığına işaret etmektedir.
Mimar Sinan bu eserinde Osmanlı mimarlığında ilk kez Amasya'da, Kapı Ağası Medresesinde (1488-1489) uygulanan sekizgen planlı avlu düzenini tekrar etmekle birlikte, konuyu kendi yorumuyla değerlendirerek yeni bir çözüm arayışına girmiştir. Dışarıda yapıyı kareye dönüştüren bir düzen kurarak, özellikle köşe dönüşlerini zorlayan bu şemaya değişik bir çözüm sunmuştur. Medreseye giriş güneydoğu cephesinin ortasında yer alan kemerli kapıdan sağlanmaktadır. Sekizgen planlı avlunun ortasında, Şehzade Medresesi'ndeki-ne benzer, kümbet biçimli bir şadırvan yer almaktadır. Avlu çepeçevre eş yükseklikte revaklarla çevrilidir. Kıbleye doğru yönlendirilen dershane girişe dik eksen üzerindedir. Yaklaşık 42x43 m boyutlarında bir dörtgen plan üzerine oturan medresenin dershanesi, yarısı hücrelerin oluşturduğu ana kütleden dışarı taşacak biçimde kuzeydoğu cephesinin ortasına yerleştirilmiştir. Revak döşemesinden bir basamakla yükseltilen dershaneye basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Kapının iç cephesi Şehzade Medresesi'nin avlu kapısında olduğu gibi sığ bir mukarnaslı portal biçimindedir. Kare planlı olan mekânın cepheleri duvarlara yerleştirilen kemerli nişlerle zenginleştirilmiştir. Üstü Mimar Sinan'ın buluşu olan kaşlı Bursa kemerleriyle geçilen, 25 cm derinliğindeki üç nişle duvarlar derinleştirilmiştir. Güneydoğu duvarının ortasında sonradan yapılmış olduğunu düşündüğümüz küçük bir mihrap nişi yer almaktadır. Kuzeydoğu ve kuzeybatı duvarlarının alt kesimlerinde, kitap vb şeyler koymaya uygun birer niş bulunmaktadır
Pencereler dershane kütlesinin ana kütleden çıkıntı yaptığı cephelere; yan duvarlarda bir alt ve bir üst, kuzeydoğu cephesinde iki alt ve eşit yükseklikli üç üst pencere düzeninde yerleştirilmiştir. Kubbeye geçiş içte mukarnas dolgulu tonoz bingilerle sağlanmıştır. Geçiş bölgesi dış kütleye köşelerde sofaları olan bir basamakla yansımaktadır. Yapı, küçük farklar dışında, güneybatı-kuzeydoğu eksenine göre simetrik sayılabilir. Revakların gerisine hücreler dizilmiş; dershanenin bulunduğu kuzeydoğu kanadında, sekizgenden kare köşelerine geçişi kolaylaştırmak amacıyla bir kubbe ve piramidal yarım kubbe ile örtülen eyvanlar oluşturulmuştur. Kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinin derinliğine ustaca yerleştirilen iki eyvan yardımıyla, bu bölgelere, üçü eyvandan ulaşılan beşer hücre sığdırılmıştır. İç ve dış çokgen-
Rüstem Paşa
Medresesi'nin
avlusundan bir
görünüm.
Cengiz Kahraman,
1994
lerin farklılığı ve sekizgenin getirdiği zorluklar, toplamı 22 tane olan medrese hücrelerinin tek tip olmasını engellemiştir. Medresenin değişik boyut ve plan düzenlerine sahip hücreleri bulunmaktadır.
Medresenin güneybatı köşesinde hücreler, dışta sekizgen oluşturacak biçimde dizilmişlerdir. Kare ile sekizgen arasında kalan üçgen planlı alan alçak bir bahçe duvarıyla sınırlanarak hela ve gusülhanenin yer aldığı avlu olarak hizmete sunulmuştur. Giriş ve güney cephesinde çok küçük bir çıkıntı ile ana yapıya birleşen, güney köşesi ise farklı nitelikte örtü düzeniyle dikkati çekmektedir. Bazı müelliflerce hamam olduğu ileri sürülen mekânın dışa açılan alt ve üst pencerelerinin bulunması, yüksekliğinin hücrelerden daha fazla olması, mahremiyet ve ısıtma sorunlarını akla getirmektedir. Büyükçe bir kubbe ve sekizgen tabana oturan fenerli iki küçük kubbeyle örtülen üçgen planlı mekânın örtüden havalandırma düzenine sahip olması, buranın medresede kalan öğrencilere ve öğretim görevlilerine, hizmetlilere yemek pişirilen bir mutfak olarak tasarlanmış olabileceğini akla getirmektedir. Pervititch haritasında harap durumda gösterilen bu mekânın restore edilmeden önce sergilediği izler hakkında bilgi edinile-memiştir.
Rüstem Paşa Medresesi'nin vaziyet planı. Müller-Wiener, Bildlexikon
Medresenin dış cephelerinde duvar kaba yönü küfeki taşıyla oluşturulmuştur. Çevreyi harap eden yangınların yapıya da zarar verdikleri ve cephe dokusunun kötüleşmesine neden olduğunu sanıyoruz. Re-vaklarda duvarlar sıvalı olduğundan yapım tekniğini gözlemek mümkün olamamaktadır. Revaklarda iki tür taşıyıcı bulunmaktadır: Avlunun sekizgen köşelerinde "V " planlı, aralarda daire planlı sütunlar kullanılmıştır. Örtü, revak ve hücrelerde küresel üçgen geçişli kubbe, medreseye giriş holünde ve dershane önündeki revakta diğerlerinden farklı olarak aynalı tonozdur. Sekizgenle dörtgen ara kesitlerinde ortaya çıkan düzgün olmayan alanların örtülmesinde çeşitli tonoz biçimlerinden yararlanılmıştır. Bezeme öğesi olarak çok az şey korunabilmiştir. Dershane duvar ve örtüsü beyaz badanalı olduğundan herhangi bir kalem işi kalıntısı sezilememektedir. Taş işçiliği olarak revaklarda gülbezek ve kabaralar kısmen korunabilmiştir. Ana giriş ve dershane kapısında renkli ve Marmara mermeri geçmeli kemerler, silmeler dikkati çekmektedir.
1869'da işler durumda olan medrese 1914'te harap fakat işler durumdadır. İçinde ekler olduğu yapılan gözlemde saptanmıştır. 1918'de yangmzedeler tarafından işgal edilen yapı Cumhuriyet döneminde önce kimsesizler yurdu, 1966'dan sonra ise bir süre üniversite öğrencileri için yurt olarak kullanılmıştır. 1987'den bu yana medrese Eminönü İlçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından kullanılmaktadır. Türk 2000 Vakfı Merkezi'ne de iki hücre verilerek etkinliklerini burada sürdürmelerine olanak sağlanmıştır.
Rüstem Paşa Medresesi boyutları, tasarımı ve işçiliğiyle sultanlar adına yapılan medreseler düzeyinde, anıtsal bir yapıdır. Sekizgen plan üzerine özgün bir deneme olan bu yapının uygulanmasındaki zorluklar, Sinan'ı bu şemayı tekrarlamaktan uzak tutmuş gibi görünmektedir. Sinan'ın aynı dönemde yaptığı Haseki Darüşşifası'nda da sekizgen avlu düzeni bulunmakla birlikte, orada çok daha yalın bir düzenleme uygulanmıştır. Tasarım cesareti ve özgünlüğü açısından övgüye değer olan bu görkemli uygulama, sekizgen-kare karşıt-
Dostları ilə paylaş: |