Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi


SALGINLAR 424 425 SALI PAZARI



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə727/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   723   724   725   726   727   728   729   730   ...   980
SALGINLAR

424

425

SALI PAZARI

nilemiş fakat ilk uygulamalardaki şiddetli reaksiyonlardan korkularak yeniden aşı ithal edilmeye başlanmıştır.

1845'te şiddetli bir çiçek salgını görülmesi üzerine 1846'da Üsküdar, Eyüp ve Gureba Hastanesi'nde de birer aşı istasyonu açılmış ayrıca aşı yapmak üzere gezici hekimler görevlendirilmiştir. Boğaziçi'nde oturanlara ise kayıkla dolaşan bir hekim aşı yapmaktaydı. İmparatorluğun çeşitli yörelerinden getirtilen gençler Tıb-biye'de aşıcı olarak yetiştirilip aşıcı muavini unvanıyla memleketlerine gönderilmiş böylece aşılama yurt çapında yaygınlaştırılmıştır. Çiçek hastalığı konusunda halkı bilgilendirmek amacıyla, o tarihte hekimbaşı olan ismail Paşa tarafından yazılan, Menâfiü'l-Etfal(İst., 1846) adlı kitap, Türkçe, Ermenice, Rumca ve Yahudi İs-panyolcası olmak üzere dört dilde basılarak dağıtılmıştır.

1871'de İstanbul'da görülen çiçek salgınının ardından Meclis-i Umûr-ı Tıbbiye-i Mülkiye, 15 Mayıs 1872 tarihli toplantısında, İstanbul'da bir Aşı Enspektörlüğü kurulmasını kararlaştırmış ve başına da Dr. Hüseyin Remzi Bey getirilmiştir. 23 Temmuz İ892'de, Telkihhane-i Şahane adıyla bir çiçek aşısı hazırlama istasyonu açılmıştır.

1884'te çiçek aşısı mecburi hale getirilmiş, bu mecburiyet 1909'da yeni bir nizamname ve 1930'da da Umumi Hıfzıssıh-ha Kanunu ile teyit edilmiştir.

19. yy'da sıtma salgınları da görülmekteydi. 1910'dan itibaren sıtma mücadelesi için parasız kinin dağıtılmaya başlanmıştı. Kısa süre sonra I. Dünya Savaşı'nm başlaması sıtma salgınını yaygınlaştırmış ve 412.000 er sıtmaya yakalanmıştı. Sıtmalı erlerin cepheden dönmesiyle genişleyen sıtma İstanbul'da da görülmeye başlamıştır. Bunun üzerine Darülfünun hocalarının da katıldığı Sıtma Mücadele Komisyonu kurulmuştur. Çeşitli bölgelerden getirtilen sivrisinekler Tıp Fakültesi Parazitoloji Kür-süsü'nde incelenerek türleri belirlenmiştir. 1924'te hazırlanan programa göre sıtma mücadele teşkilatı kurulmuş, İstanbul'da mücadele çalışmalarına, Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri çevresinde başlanmıştır.

Asırlar boyunca insanları yavaş yavaş

1910'da kafesli

arabalara

doldurularak

Hayırsız

Ada'ya


gönderilen

köpekler.



Nuran Yıldırım

arşivi

eritip yok eden verem (tüberküloz), II. Mahmud ve Abdülmecid gibi padişahların bile ölüm sebebi olmuştur. Robert Koch, 1890'da tüberkülini bu hastalığı tedavi eden bir ilaç olarak açıkladığında, II. Ab-dülhamid bu buluşa büyük ilgi göstermiş ve derhal Dr. Horasancı, Dr. Feyzi Paşa, Dr. Naim ve Dr. von Düring'den oluşan bir ekibi Berlin'e göndermiştir. Burada tüberkülin uygulanan kliniklere devam eden Osmanlı hekimleri, Koch'un keşfettiği bu maddenin tedavide etkili olmadığını tespit ederek dönüşlerinde bir raporla padişaha bildirmişlerdir. Bir süre sonra, Berlin'deki deneylerin olumsuz sonuçlan, İstanbul'daki Alman Hastanesi'nde başlayan deneylerden de olumlu sonuç alınamaması, tüberkülin tedavisi için İstanbul'da yapılması düşünülen hastanenin kurulmasını önlemiştir. Tüberkülin testinin verem teşhisinde kullanılmaya başlaması üzerine, 1910-1913 arası bizde de tüberkülin yapımı ve uygulaması gerçekleştirilmiştir.

II. Abdülhamid, başhekimi Mavroyeni Paşa aracılığıyla, Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane'den veremden korunmak için neler yapılması gerektiğini sormuş, hazırlanan rapor üzerine, hastane ve tutukevlerinde veremliler ayrılmaya başlanarak her birine birer tükürük hokkası verilmiş, kışla ve okullarda yere tükürmek yasaklanmıştır.

1910-191 l'deki

kolera

salgınında



Gülhane'de

kurulan hasta

pavyonları.

Nuran Yıldırım

arşivi

I. Dünya Savaşı sonlarına doğru kötü yaşam koşulları veremi artırmış, mücadele için 1918'de İstanbul'da Veremle Mücadele Osmanlı Cemiyeti kurulmuştur. Besim Ömer Paşa'nın (Akalın) başkanı olduğu cemiyet, Haydarpaşa'daki Tıp Fakültesi'nin yanında bir-iki barakada faaliyete geçerek burasını dispanser gibi kullanmış ve Mütareke'den sonra kapanmıştır.

İstanbul'daki Rus Hastanesi(->) hekimlerinden Dr. Stçepotief Adalar'ın sanatoryum kurulması için çok elverişli olduğunu bildirmiş ancak ilk çocuk sanatoryumu 1904'te, Etfal Hastanesi'nde(->), ilk genel sanatoryum ise 1924'te Heybeliada'da açılmıştır (bak. Heybeliada Sanatoryumu).

Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın, 1952'de WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) ile yaptığı anlaşma sonucu l Ocak 1953'te Edirne'de başlayan BCG kampanyası daha sonra yaygınlaştırılmıştır. Bu çerçevede İstanbul'da oluşturulan sabit ve gezici gruplar okulları tarayarak tüberkülin testi uygulamışlar ve menfi olanlara aşı yapılmıştır.

Emile Roux, 1894'te Budapeşte'de toplanan Uluslararası Hijyen ve Demografi Kongresi'nde, geliştirdiği difteri serumunu tanıtarak tedavide başarı ile kullanıldığını açıklamıştı. Kongre üyeleriyle İstanbul'a gelen A. Chantemess, bu serumdan bir kutu getirerek II. Abdülhamid'e takdim etmiş, böylece difteri serumu bilim dünyasına tanıtıldıktan sadece birkaç gün sonra İstanbul'a gelmiştir. Bulaşıcı ve salgın hastalıklarla mücadeleye büyük önem veren II. Abdülhamid, Chantemess ile yaptığı görüşmeden sonra bu serumun Bakteriyolo-jihane-i Şâhâne'de(->) üretilmesini istemiş ve Bakteriyolojihane-i Şahane Müdürü Dr. Nicolle, Kasım 1894'te serumun hazırlanışını öğrenmek üzere Paris'e gönderilmiştir. Bakteriyolojihane'de 4 Aralık 1895'ten itibaren yerli difteri serumu üretilmeye başlanmıştır. II. Abdülhamid, 1898'de ölen kızı Hatice Sultan'm anısına Hamidiye Etfal Hastahane-i Âlisi'ni yaptırmıştır. Bu hastanede bir de kızıl ve kuşpalazı serumla-nyla çiçek aşısı hazırlama yeri bulunmaktaydı.

İstanbul'da ilk kuduz tedavihanesi 1887' de açılmış, kuduz ile mücadele ise 1910" da, Şehremini Tevfik Bey'in İstanbul so-kaklarındaki başıboş köpekleri toplattır-masıyla başlamıştır (bak. Kuduz Hastanesi). Kısa sürede toplattırılan 80.000 köpek Sivriada'ya gönderilmiş, verilen fetva uyarınca öldürülmeyerek burada aç susuz bırakılan köpekler birbirlerini yiyerek telef olmuştur. Bu olay iç ve dış basında büyük ilgi görerek tartışmalara neden olmuştur. Daha sonra Şehremini Cemil Paşa da (Topuzlu) 30.000 köpeği yavaş yavaş imha ettirmiştir.

1856'dan sonra genelevleıln(-») faaliyete geçmesi bir zührevi hastalık olan frenginin yayılmasına sebep olmuştur. Genelevlerde daha çok, Ermeni, Rum, Yahudi kadınlarıyla dışarıdan gelen yabancı fahişeler çalışmaktaydı. Paşa konaklarında çalışan aşçı, ayvaz ve müstahdemler buralardan aldıkları frengiyi ailelerine bulaştırarak salgının öncülüğünü yapmışlardır. İstanbul'daki yabancı uyruklular, Kapitülasyon hükümlerini ileri sürerek, kişisel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanacağı iddiasıyla, genelevlerde çalışan kadınların sağlık kontrollerinin yapılmasını engelliyordu. 1869-1870'te, Altıncı Daire-i Belediye'de fuhuşla mücadele için bir sağlık komisyonu kurulmuş ve burada Dr. Serviçen Efendi görevlendirilmiştir.

1879'da Dr. Misel ile Dr. Agop Handan-yan, genel sağlığın temininin hükümetin görevi olduğu, frenginin insan sağlığı üzerinde önemli etkisi nedeniyle Beyoğlu ve Galata'daki genelevlerin düzenli bir şekilde teftiş edilip buralarda çalışan kadınların sağlıklarının kontrol edilmesi gerektiğini vurgulayan bir rapor hazırlayarak Altıncı Daire-i Belediye Başkanlığı'na vermişlerdir. Bunun üzerine Altıncı Daire-i Belediye Nisa Hastanesi açılmış ve genelevlerde çalışan kadınların sağlıkları kontrol altına alınmıştır (bak. Beyoğlu Nisa Hastanesi).

Avrupa'da çok kötü koşullarda toplum dışı bırakılan cüzamlılar, İstanbul'da uzun zaman Üsküdar'daki cüzamhanede tecrit edilerek bakılmışlardır (bak. cüzamha-neler).

Kırım Savaşı (1853-1856) sıralarında Fransız ve Türk askerlerinde görülen tifüs, özellikle savaş yıllarının kötü koşullarında orduda salgınlar yapmış, 1914-1915 kışında en yaygın halini almıştır. Dezen-feksiyon gereçlerinin çoğalması nedeniyle yapılan etkin bit mücadelesi sonucu, 1917'den sonra önemli ölçüde azalmıştır. Cox tipi tifüs aşısı bizde ilk olarak 1943'te Gülhane Hastanesi'nde hazırlanıp uygulanmıştır.

İstanbul'da zaman zaman, kızıl, kızamık, boğmaca, tifo, dizanteri, influenza gibi hastalıklar da görülmüş ancak büyük salgınlar yapmamıştır.

Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 63-64, 391; Galip Ata, "istanbul'da Veba Salgınları", Darülfünun Tıb Fakültesi Mecmuası, c. 2, S. 3 (Aralık 1919), s. 190; Mehmed Kamil, "istanbul'da Teşrinievvel Vebası", ae, c. 2, S. 3 (Aralık 1919), s. 138-145; Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti, Sıhhiye Mecmuası Fevkalâde Nüsha-

1970'teki kolera

salgınında aşı

olmak için

kuyrukta

bekleyenler.




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   723   724   725   726   727   728   729   730   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin