SEDEFADASI
Büyükada'nın doğusunda, Maden semtinin hemen karşısına gelen, uzunluğu 1.300 m, eni 1.100 m olan, Adalar İlçesi'nin iskâna açık en küçük adası.
Büyükada'ya 1.100 m yakınlıkta olan adaya, eskiden tavşanı bol olduğu için Tavşanadası da denir, bu nedenle öteki adı Tavşanadası olan Neandros Adası ile karıştırılırdı. Adanın eski adı burada yetişen re-çineli bir ağaç olan terevintos ağacı nedeniyle, Terebintos'tur. Bir diğer adı da Ard-rovitos olan adaya sonraları, üzeri uzaktan sedef renginde görünen makilerle kaplı olduğu için Sedefadası denilmiştir.
Sedefadası, eskiden ağaçları ve güzel kokulu çiçekleri bol olan bir ada iken, zamanla erozyona uğramış, kayalık, çıplak bir yer olmuş, yakın zamanlarda yeniden ağaçlandırılmaya çalışılmıştır. Adanın batısında, iskele yakınında halka açık bir lokanta ve bu lokantanın plajı vardır. Ayrıca adanın güney yakasında yine halka açık büyük bir plaj bulunmaktadır.
Bizans döneminde bu adadaki ilk manastır Patrik Leonidas tarafından kurulmuştur. Bu manastırın en önemli sürgünü de büyük bir din adamı olan İgnatios'tur(->). 847'de patrik seçilen îgnatios, hamisi İm-paratoriçe Teodora'nın iktidardan düşürülüp bir manastıra kapatılması üzerine hile ile patriklikten alınmış ve 857'de, Sede-fadası'ndaki manastıra hapsedilmiştir. İg-natios inançları uğruna yıllarca çile çekmiş, her türlü işkenceye dayanmış ve sonunda 8ö7'de törenle Sedefadası'ndan alınıp yemden patrikliğe getirilmiştir. İgnatios ikinci kez patrik olduktan sonra, 873'te Se-
defadası'nda Aya Mihail (Saint Michel) adına bir kilise yaptırmıştır. Bu manastırda, daha sonraki dönemlerde başka ünlü sürgünler de yaşamıştır.
Evliya Çelebi, Seyahatname 'sinde, buraya tavşanı bol olduğu için Tavşanlıada denildiğini, diğer adaların keçilerinin burada otlatıldığını, rakita ağacının bu adada yetiştiğini yazmaktadır.
Sedefadası, 1850'de, Tophane Müşiri Damat Fethi Paşa'nın mülkiyetine geçmiştir. Paşa adaya zeytin ağaçları diktirmiş ve sebze yetiştirmiştir. Ancak paşanın ölümü üzerine Sedefadası bakımsız kalmış, I. Dünya Savaşı sırasında da adanın üzerindeki tüm ağaçlar kesilmiştir.
1918'de İstanbul'un işgali sırasında, Halic'e sığmayan Yavuz Zırhlısı işgal kuvvetleri tarafından adanın önüne demirlenmiş-tir. Zaman zaman adada taşocağı işletilmiş, balıkçılar voli mahallerinden yararlanmış-larsa da bu ada uzun yıllar, sadece martıların yaşadığı, makilerle kaplı, kayalık bir yer olarak kalmıştır.
Adanın mülkiyeti Fethi Ahmed Paşa'nın vârislerinden Fecr-i Ati şairlerinden Hüseyin Siret'in eşi Saliha Yegâne Hanım'a, ondan da oğlu Şehsuvar Menemencioğlu ile kızı Reyan Şehsuvaroğlu'na geçmiştir.
Bu aile Sedefadası'nı seçkin kişilerin oturacağı bir yerleşim yeri yapmak için girişimde bulunmuş, bu amaçla 1956'da bir konut kooperatifi kurulmuş ve 19öO'a dek süren çalışmalar sonucunda adada yollar açılmış, elektrik getirilmiş, binlerce ağaç dikilmiş, 60-70 kadar iki katlı villa inşa edilmiştir.
1958'de yazları vapur işlemeye başlaması üzerine denizi çok temiz olan Sedefa-dası'na özellikle tatil günleri büyük bir kalabalık gelmeye başlamıştır. Ancak dışarıdan gelenler adanın içerilerine girememekte, sadece güneydeki Neandros'a bakan Büyük Plaj ve gazinosundan yararlanmaktadırlar.
Eskiden Sedefadası'nda tek bir telefon, tek bir bekçi varken, bugün hemen her eve telefon gelmiş, karakol kurulmuş, elektrik, yol gibi belediye hizmetlerinden de yararlanılmaya başlanmıştır. Kooperatife ait özel motor ile kış aylarında da Büyükada'ya ulaşım sağlanmıştır.
İdari açıdan Sedefadası Büyükada'daki Maden Muhtarlığı'na bağlıdır.
Bugün, ilk kuruluş yıllarına oranla adadaki ev sayısı çoğalmış, özellikle adanın doğu yöresindeki Martılık denilen ağaçsız boş yerlere yeni yeni eyler yapılmaya başlanmıştır.
NEJAT GÜLEN
Dostları ilə paylaş: |