SERVET-İ FÜNUN
536
537
SES OPERETİ
da (Saraçhanebaşı) ve Beyoğlu yakasında geçer. Hikâyelerini topladığı Hayat-ı Muhayyel (1899), Hayat-ı Hakikiyye Sahneleri (1909), Niçin Aldatırlarmış (1924) adlı kitaplarında da anlatılanlar çoğunlukla İstanbul'da geçer. Hüseyin Cahit'te İstanbul mekânları daha çok kenar mahalleler, uzak sayfiye semtleridir. "Köy Düğünü" adlı hikâyesi buna örnek verilebilir. Bu hikâyede olay Kartal, Soğanlık, Yakacık gibi İstanbul'un Kadıköy yakasındaki uzak semtlerde geçer. Fıkralar, mensur şiirler ve hikâyelerden oluşan Hayat-ı Hakikiyye Sah neleri'îideki fıkralarda İstanbul'un çeşitli semtlerinden söz edildiği gibi buralarda yaşayan bu semtlere özgü ilginç kişilerden söz edilir.
Ahmed Hikmet'in romanı Gönül Ha-mm'da ve hikâyelerinde öteki Servet-i Fünun yazarlarının tersine istanbul fazla yer tutmaz, istanbul'un söz konusu olduğu hikâyelerinde ise Erenköy, Adalar gibi semtler vardır.
Saffeti Ziya ise Servet-i Fünun yazarları arasında Avrupai yaşamaya en meraklı olanıdır. Bu özelliğinden ötürü İstanbul'un "monden" çevrelerini çok iyi tanıyan yazar, roman ve hikâyelerinin konularını da bu çevrelerden seçmiştir. Salon Köşelerinde (1910) adlı romanı İstanbul'daki yabancı ailelerin yaşayışını, bu ailelerle Türk ailelerinin ilişkilerini yansıtması bakımından dikkat çekicidir. Olaylar Beyoğlu ve yakın çevresinde geçer. Saffeti Ziya'nın yine Be-
yazısında Serverî'nin yetenekli olmakla birlikte düzenli eğitim görmediğinden aruzla yazdığı şiirlerde önemli hatalar olduğunu bildirir. Buna rağmen Serverî'nin aruz ve hece ölçüsüyle söylediği şiirlerde yer yer eski kelime ve tamlamalar da kullanması, 19. yy âşıklarının dilini iyi bildiğini göstermektedir.
Ölümünden sonra şiirlerini toplayarak Divançeyi Merhum SemeriEfendi (1889) adıyla Ermeni harfli Türkçe küçük bir kitap halinde yayımlayan Mihran Bidar Araba-cıyan'ın (Bîdârî) yazdığı iki sayfalık "ter-ceme-i haF'de 70 yaşını geçmişken Üsküdar'da öldüğü ve vasiyeti üzerine Bağlar-başı Ermeni Mezarlığı'na gömüldüğü kaydedilmektedir.
Ölüm tarihiyle ilgili bilgiler kesinlik taşımaktan uzaktır. I. Gurdikyan herhangi bir kaynak göstermeden 1883'te sağ olduğunu yazmıştır. 1881'de istanbul'da yayımlanan Mecmuai Gazeliyat adlı küçük bir Ermeni harfli Türkçe antolojinin arka kapağında duyurulan kitaplar arasında Divan-çei Serverii Merhum adlı bir risalenin de bulunmasından yola çıkılarak bu tarihten önce öldüğü, Kevork Pamukciyan'ın yayımlanmamış biyografi notları arasında yer almaktadır. Ancak sözü edilen divançe nüshasını bugüne kadar görmek mümkün olamamıştır.
Serverî'nin deyişleri 19. yy'ın sonları ile 20. yy'ın başlarından kalma bazı cönklere de geçmiş; "Hüsne mağrur olma ey yüzü mahım" dizesiyle başlayan ve divançesin-de de yer alan (s. 15) koşması Develili Sey-rânî adına yayımlanmıştır. Aynı koşma Konyalı Şem'î ve nereli olduğu bilinmeyen Fevkî adlı âşıklara da mal edilmiş ve öylece bestelenmiş olduğu da bilinmektedir.
Divançesinde yer alan 23 şiir arasında aruzla yazılmış şiirlerden 4 divan ve 8 semai; hece ölçülü şiirlerden de 10 koşma ve l destan bulunmaktadır. Divançede, az sayıda şiir bulunması Serverî'nin bütün şiirlerin toplanmadığı ve bazı eserlerinin kaybolduğu biçimde yorumlanmalıdır.
Serverî'nin bilinen tek destanı, âşıklık sanatının inceliklerini öğrettiği genç yaşta ölen çırağı Nâmî üzerinedir. 34 dörtlükten oluşan bu destanda Agop Nâmî'nin hayatı, mesleği, âşıklığa başlayışı ve hastalanıp ölmesi acıklı bir dille anlatılmaktadır.
Bibi. I. Gurdikyan, "Tırkaket Hay Panasdeğz-ner yev Aşuğner" (Türkçe Bilen Ermeni Şairler ve Aşuğlar), Dartzyuztz Surp Pırgiç Asgayin Hivantanosi (Surp Pırgiç-Yedikule Hastahane-si Salnamesi), İst., 1935, s. 122; M. F. Köprülü, TürkSazşairleri, III, ist., 1940, s. 473; K. Pa-mukciyan, "Biyografi Notları" (yayımlanmamış çalışma).
M. SABRÎ KOZ
Dostları ilə paylaş: |