Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi


Osmanlı Döneminden Günümüze Silivri



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə963/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   959   960   961   962   963   964   965   966   ...   980
Osmanlı Döneminden Günümüze Silivri

Silivri yöresi, doğal bir limanı oluşu ve önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması nedeniyle her dönemde önemini korumuştur. Kent, dik ve sarp bir tepe üzerinde kurulmuş ve böylece bugünkü Fatih Mahallesi oluşmuştur. Kentin kalesi üç duvarlıdır. Batı duvarı 370 m, doğu duvarı 310 m, üç kapının bulunduğu kuzey duvarı 350 m uzunluktaydı. Marmara'ya bakan dik yamaca, buradan kente ulaşılma-

sının olanaksızlığı nedeniyle sur yapılmamıştı. Bizanslılar, bu biçimdeki üç duvarlı kalelere "torba kale" adını vermişlerdi. Kale içindeki halkın zamanla surun dışına taşması, Silivri yerleşmesinin bugünkü durumunu almasını sağlamıştır. Kentin ilkçağ surlarından hiç iz kalmamış, ortaçağ kale duvarlarınınsa, batıda çok az bir bölümü günümüze ulaşabilmiştir.

Silivri, Türkler tarafından alınıncaya kadar bir Bizans kenti olarak varlığını sürdürdü. Bizans İmparatorluğu'nün sonlarına doğru, Selimbria, hanedan üyelerine "despotluk" olarak ayrılan mevkilerden biriydi. İstanbul'un alınmasından 20 gün kadar sonra kent, anahtarını Dayı Karaca Bey adlı Osmanlı komutanına teslim etti. Silivri, Osmanlı-Rus Savaşı sırasında İstanbul kapılarına dayanan Ruslar tarafından (1878) Balkan Savaşı'nda da 9 ay süreyle Bulgar-larca işgal edildi; Sevr Antlaşması'na göre 20 Temmuz 1920'de Yunanlılara bırakıldı. 2 yıl 3 ay süren Yunan işgalinden sonra 8 günlük bir İtalyan işgalinin ardından l Kasım 1922'de özgürlüğüne kavuştu.

Silivri'nin Fatih, Ali Bey ve Piri Mehmet Paşa adlı üç mahallesi vardır. Fatih Mahallesi, Silivri surları içinde olup, kalenin suriçi alanı 120.000 rrf'dir.

Silivri İstanbul'a E-5 (D-100) Karayolu ve TEM ile bağlıdır. 1940'lı yıllarda Denizcilik îşletmeleri'ne bağlı vapurlar da İstan-bul-Silivri seferleri yaparlardı; karayolu taşımacılığı kadar ekonomik olmadığı için bundan vazgeçildi.

1950'li yıllara kadar Silivri'nin başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktı. Daha sonra yavaş da olsa turizm ve sanayiye yönelme görüldü. Meraların azalması hayvancılığın; tarlaların yerine yapılan sitelerin, yazlık evlerin ve çiftlik evlerinin giderek çoğalması da tarımın olumsuz yönde etkilenmesine neden oldu. Son yıllarda 20'den fazla fabrika ve atölye ile 5 yıldızlı bir otel ve uluslararası standarttaki

golf tesisinin açılmış olması, Silivri'nin geleceğini sanayi ve turizmde gördüğünü kanıtlamaktadır.

Silivri'de yerli halka hemen hemen hiç rastlanmaz, yalnız bazı köylerde "Gacal" denilen yerliler az da olsa bulunmaktadır. Bunların kökeni, Orhan Gazi'nin oğullarının Trakya topraklarına geçip bazı köy ve kaleleri aldıkça, buraları elde tutabilmek için Anadolu'dan getirtip yerleştirdikleri Türklerdir. Bunlar Bursa civarı, Kastamonu, Konya ve Aydın'dan getirilmişlerdir. İlçenin bu birkaç aile dışında kalan halkı "93 muhaciri"dir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda işgale uğrayan yurtlarını terk eden bu muhacirler, Silivri'nin bugün "Ga-callar" dışındaki en eski halkıdır. Daha sonra, 1924'teki mübadele (değişim) sonucu kente Yunanistan'dan gelenler olmuştur. Bunların Yunanca konuşanlarına "Pat-riyot", Türkçe konuşanlarmaysa Silivri'de "Yörük" adı verilmiştir. Mübadelede Yunanistan'dan bunlarla birlikte Arnavut ve Makedon olan Müslümanlar da gelmiştir. Daha sonraki yıllarda zaman zaman Romanya ve Bulgaristan'dan gelenlerin bir bölümü de Silivri'ye yerleşmiştir. Bunların sonuncuları Mayıs 1989'da gelenlerdir. Silivri halkının diğer bir bölümü de Orta ve Doğu Karadeniz'den, Doğu Anadolu'dan ve Güney Anadolu'dan gelip yerleşen yurttaşlardır. Silivri'nin (merkezin) 1914'te 8.000 olan nüfusu, I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve mübadele sonucu 1925'te 5.000'e düşmüştür.

Silivri'nin kendine özgü bir folkloru yoktur. Kente değişik yerlerden gelenler, geldikleri yörelerin folklorunu burada da sürdürmektedirler.

Silivri'de tarihsel kalıntılar az sayıdadır. Antik çağı belgeleyebilecek mimari anıtlar acımasızca tahribe uğrayıp günümüze ulaşamamış; kabartmalı mezar stelleri, yazıtlar ve sikkeler gibi antik kültür belgeleri de çoğunlukla yurtdışına kaçırılmıştır. Bugüne gelebilen tarihi anıtlar, İmparator I. Anastasios'un 507-512 arasında yaptırdığı ve Karadeniz'den Silivri'nin batısında Marmara'ya uzanan ünlü Anas-tasios Suru'nun(->) ilçenin kuzeyindeki bazı küçük parçalan; bugün Fatih Mahal-lesi'ni çevreleyen eski Selimbria surlarının birkaç bölümü; Fatih Mahallesi'nde Aleksios Apokaukos'un 14. yy'ın ilk yarısında yaptırdığı kilisenin günümüze gelebilen sarnıcı (Fatih Camii altında, 50x10 m boyutunda); kent surları dışında Pirî Mehmed Paşa'nın 1530-1531 yıllarında yaptırdığı cami; Mimar Sinan'ın eseri olan 33 gözlü uzun köprüdür.

Silivri'nin en meşhur ürünü Silivri yoğurdudur. İlki 1962'de düzenlenen Silivri Yoğurt Festivali, son yıllarda kültür ve sanat etkinlikleriyle zenginleştirilerek sürdürülmekte ve festivale uluslararası boyut kazandırılması planlanmaktadır. Belediyenin 1990'da kurduğu kültürevi, halkoyunları, müzik, edebiyat, tiyatro, satranç vb çok yönlü etkinlikler göstermektedir.

Silivri'de 40-50 yılda bir sel felaketi görülür. Özellikle temmuz ayı içinde, ortalık günlük güneşlikken birden yağmur bo-

sanır, seller ortada ne varsa sürükler. 12. yy'm ortalarında, II. Haçlı Seferi'nde Kral III. Konrad komutasındaki Alman ordusu kentin 4 km batısındaki Çamurludere mevkiinde konaklamış; ansızın yağan yağmur sonucu bir sel baskınına uğrayan ordunun birçok asker ve mühimmatı sellerle denize sürüklenmiştir.

Silivri'nin tanığı olduğu bir diğer tarihi olay da, Sultan Orhan'ın 1346'da Bizans imparatorlarından İoannes Kantakuze-nos'un kızı Prenses Theodora ile evlenmesidir. O zamanlar Bizans dışına gelin gidecek prenseslerin düğünleri Silivri'de yapılırdı.

Eskiden başkentin bir sayfiyesi olan Silivri, günümüzde de kıyılarındaki dinlence alanlarıyla İstanbulluların ilgisini görmektedir. Kıyı şeridindeki birçok tatil sitesi, otel, motel ve yazlık konutlar, iç kesimdeki çiftlik evleri sayesinde yazın nüfusu birkaç kat artan Silivri'de, yazın ticaret de canlanarak esnafın yüzünü güldürür. Bibi. S. Eyice, "Alexis Apocauque et l'eglise byzantine de Selymbria (Silivri)", Byzantion, XXXIV (1964), s. 78-104; ay, "Trakya'da Bizans Devrine Ait Eserler", Belleten, XXXIII (1969), s. 354-357; B. Tolun, Silivri'de Gelişen Şehirsel Fonksiyonlar Hakkında, İst., 1970; F. Dirimtekin, "Anastas Surları", Belleten, XXXXV (1948); ay, "Selymbira (Silivri) Bizans Kalesi", AMY, (1965), s. 19-34; N. Yarkın, "Eski Çağlarda Selymbria" (istanbul Üniversitesi Edebiyat .Fakültesi, lisans tezi), 1981; P. Tuğlacı, Osmanlı Şehirleri, İst., 1985; J. Covel, "İstanbul ve Trakya Gezi Notlan", (Yımancadan Türkçe-ye çeviri: D. Raykonovski, yayımlanmamış). CEMAL KOZANOĞLU




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   959   960   961   962   963   964   965   966   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin